14 Kasım 2011 Pazartesi

POLITIK - ABD Adına Cellat Olmak

            ABD Adına Cellat Olmak

 

Türkiye'nin kaderine bakın. Küresel katiller hatırına kendi insanlarını feda etmek... İnfaz kararı karanlık merkezlerce verilenleri "kanun(!)"ları kullanarak ölüme yollamak... Tıpkı Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i yabancılara yaranmak için idam sehpasına yolladıkları gibi…

 

Dün Kemal Bey'i idama yollayan zihniyet, bugün başka isimlerle günümüz Kemal Beyleri'ni ölüme yolluyor. Kemal Bey aleyhine şahitlik yapan işbirlikçilerin torunları, basın yolu ile yalancı şahitlik yapmaya devam ediyor...

 

Atalarımız boşuna "göl yerinden su eksik olmaz" dememiş.

 

Kaşif Kozinoğlu Adalet(!) Bakanı'nın tutsak evinde kalp krizi(!) geçirip yaşama veda etti. Vatanına hizmet etmenin bedelini Kemal Bey gibi canıyla ödedi. Allah rahmet eylesin. AB-D'ye rağmen PKK ile mücadele eden kim varsa tek tek intikam alınıyor. Hatta bugünün değil, dünün de intikamı alınıyor. Kimden mi? Emperyalizmin değirmenine taş koyanlardan..

 

 Dersim isyanını bastıranlardan, Şeyh Sait'e dersini hak ettiği gibi verenlerden...

 

 Mustafa Muğlalı'nın adının kışladan kaldırılması ise, iki büklüm olmuş Genel Kurmay Başkanı'nın resmiyle bir bütünlük arz ediyor.

 

Erdoğan'ın Dersim katliamı diyerek Türk Devleti'ni sanık sandalyesine oturtması, Seyi Rıza'yı haklı görmesiyle açıklanabilir. Haklı gördüğü Seyit Rıza Kimdir bir bakalım:

 

 "Akıl hocaları Ermeni-Kürt Derneği kurucusu ve Kürtçülük adına her türlü hainliği yapmaktan çekinmeyen Baytar Nuri Dersimi ve Kürt Teali Cemiyetinin bölgedeki uzantılarından Koçgirili Alişir`de kışkırtma ve isyana teşvik gibi görevlerini ifada ön sıradaki yerlerini koruyorlardı.
75 yaşında ki Seyit Rıza, kendisini neredeyse bir Kürt ( oysa Kürt gözüken bu hain seyidim diyerek soyunun Arap olduğunu da kabul etmiş gerçekte ise Türk olduğu bilinmektedir (Alevilerin Etnik Kimliği, Cemal Şener, Etik Yayınları,2002, s.105)) padişahı gibi görmüş, gücüne güvenerek ayaklanmış ancak devlet güçleri baskın çıkmış ve bozguna uğramıştı.
Baytar Nuri`nin önerisiyle İngilizlere mektup yazarak destek aramaya kalkışmıştı.
İşte o mektuptan ibret verici birkaç satır: 'Yıllardan beridir, Türk Hükümeti Kürt Halkını asimile etmeye çalışmakta ve Kürt dilini gazete ve dergilerde yasaklayarak, anadilde konuşanlara eziyet ederek, Kürdistan`ın bereketli topraklarından gidenlerden büyük bir bölümünün telef olduğu Anadolu`nun çorak topraklarına zorunlu ve sistemli göçler düzenleyerek, bu halka zulmetmektedir.'

 

Mektup, yalvarmayla (… üç milyon Kürt benim sesimde Ekselanslarına sesleniyor…) sürüyor. Altında Dersim Generali Seyit Rıza imzalı (30 Temmuz 1937) (Belge ve Tanıklarıyla Dersim Direnişleri, S.310)" (Murat Köylü)

 

"Büyük Kürdistan Hayali" içinde olanlar mütarekenin 7. maddesinden de destek alarak ve mütarekenin imzalanmasından iki ay sonra İngilizlerin desteği ile 30 Aralık 1918 `de alel acele "Kürt Teali Cemiyeti`ni" kurdular.

Kurucuları, daha önce isyan eden çıbanbaşlarının tamamından oluşuyordu. Şeyh Ubeydullah ve hain evlatları, Bedirhan aşiretinin döküntüleri, Babanzade aşireti ve dikkati çeken aşırı bir Kürt Milliyetçisi olan Saidi Kürdi ( Saidi Nursi).
Ne istiyorlardı; 'Kürt nüfusunun daha yoğun olduğu bölgelerde İslam Halifeliğine ve Osmanlı Saltananatına bağlı kalmaları kaydıyla özerk bir yönetim şekli'…
Peki bu gün, adına Demokratik Toplum Kongresi denen, sivil toplum kuruluşlarını tek çatı altında toplayan PKK ile doğrudan ilişkili olan ve eşbaşkanları Ahmet Türk ( Kendisi Kanco Aşiretinin Başıdır) ve Aysel Tuğluk'tur ( Kendisi Abdullah Öcalan`ın Avukatıdır) oluşum ne istiyor?
Öcalan'ın tek muhatap olarak kabul edilmemesinin 'Kürt halkının siyasal iradesine saldırı sayıldığı' vurgulanarak, Kürt halkı topyekûn direnişe davet ediliyor. (Kaynak:Murat Köylü-Haberokur.com)"

 

İşte Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun Seyit Rızası.. Devleti tanımayan ve dış güçlere sığınan bir hain. Tunceli'de katledilen Türk Subayları konu bile edilmiyor. Yani demek isteniyor ki: "Onlar devleti tanımamakta haklı, Türk subay ve askerlerini öldürmekte haklı. Kendini savunan asker ise katil(!)..."

 

Saidi Nursi'ye tapanlar Kurtuluş Savaşında Atatürk'ün yanında yer alan ve Anadolu'yu Kuvva-i Milliye'ye katılmaya ikna eden Libyalı Şeyh Sunusi'yi hiç ağızlarına almazlar, neden?.. Gene Kurtuluş Savaşına destek veren Diyap Ağa'yı ağızlarına almazlar ama  hain Seyit Rıza ağızlarından düşmez(!).. Neden?.. Büyük dedeleri de Seyit Rıza gibilerin safında yer aldığı için olabilir mi acaba?

 

Dünü bilmeyen dünün hesabının bugün görüldüğünü de anlayamaz.

 

Atatürk'ün "fitne yuvası" dediği Patrikhane baştacı ama Kurtuluş Savaşı madalyasına sahip Papa Eftim'in torunu 4 yıldır Silivri zindanında tutsak. ULU Önder'in "Fesat ve ihanet yuvası" dediği Fener Kilisesi'nin Papazı 6. Konstantin, 1925'teki mübadele sırasında Sirkeci'den trene bindirilerek Yunanistan'a gönderildi. O papazın kemikleri AKP izniyle 86 yıl sonra İstanbul'a getirildi ama Mustafa Muğlalı Paşa'nın adı ömrünü verdiği ordusunun kışlasında kalamadı. Yazık!!.

 

PKK ile mücadele eden askerleri Hasdal-Silivri hattına hapsederek Şeyh Sait ve Seyit Rıza misyonu karşımıza yeniden dikiliyor.

 

Şeyh Sait ve Seyit Rıza nasıl İngilizler'e sığındı ise, onları savunan, olmayan şereflerini iade etmeye kalkanlar da "Ankara'nın şerrinden Bürüksel'in şefaati iyidir" diyerek aynı merkezlere sığınıyor.

 

Dünün ihanet ittifakı bugün aynı ittifak içinde, görmüyor musunuz?

 

Cumhuriyeti kuran irade kin ve nefret olmasın, kaynaşma sağlansın diye ihanet eden isimleri sadece arşivlerinde kayıtlı tuttu, yeni nesillere öğretmedi. Artık zamanıdır. Bu arşivler millete açıklansın ki, Ergün Poyrazlar açıklamak zorunda kalıp diyet ödemesin. Hep diyorlar ya; "geçmişimizle barışalım" diye.

 

Artık biraz da kendileri şu geçmişleri ile barışşınlar da biz de görelim... 

 

 

Erdoğan 4 Kasım 2002 tarihinde, ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'e özel kurye ile gönderdiği mektubu nasıl bitiriyordu:

"Samimiyetle sizin olan
, Recep Tayyip Erdoğan,
Genel Başkan" (1)*

 

 "Sizin olan Recep Tayyip Erdoğan"(!)...

Tıpkı Vahdettin'in mektubunda yazdığı gibi...

 

Bu psikolojinin özü nedir biliyor musunuz? Seyit Rıza, Şeyh Sait, Saidi Nursi ve Vahdettin gibileri aklıyarak aslında vicdanlarda kendini aklamaktır. Aynı yolu izleyenler, aynı figürlerden nefret edenler önce aynı yolu izledikleri kişileri meşrulaştırmalı ki, kendileri de o yoldan meşrulaşabilsin.

 

Kurtuluş Savaşı'nda Yunan, İngiliz, Fransız yanında yer alıp Kuvva-i Milliye'ye karşı savaşan hainler kaybedip yargılandıklarında kinlerini çocuklarına aktardı. Binbir yalan ve nefreti soylarına ekerek sürdürdüler. Onlar benim "merdiven altı üretim" dediğim zehirli, yalan bir tarih üretti. Fısıltı şeklinde ve "aslında" diye başlayan yalanlar serisi... Tabii bu arada hazır zemin bulmuşken yabancı istihbaratlar da boş durmadı.

 

Emperyalizm kaybettiği savaşın intikamını kendi kuralınca alacaktı. Türkler sadece emperyalizmi yenmekle kalmamış, aynı zamanda mazlum milletlere de örnek olmuştu. Mafya usulu çalışan emperyalizm, baş kaldırandan intikam almalı ki, birdaha başka bir lider çıkıp "Milli Devlet" kurmaya kalkmasın.

 

Kaddafi ve Saddam'ın o kadar aşağılanarak öldürülmesi bu yüzdendir. Mafya haraç vermeyeni nasıl yol ortasında kurşunlarsa, nasıl karısının koynundan alıp kafasına sıkarsa, mafya devletler de aynı yolu izler. Onlara yardım ve yataklık eden yandaşlar ise şeytani güçlerin "fedaisinden" başka birşey değildir.

 

"Merdiven Altı Üretimi" zehirli tarih yalanları ile muhafazakar bir kesim zehirlendi. AKP ve Erdoğan'ın beslendiği tarih bilgisi işte bu merdiven altı üretim bilgilerinden ibarettir.

 

Günümüze geldiğimizde anlıyoruz ki, aslında Lawrence'lar daima içimizde imiş. Ve onlar satın alacak Şerif Hüseyin'leri daima bulmuşlar.

 

Kaşif Kozinoğlu'nun ölümü(!) ile başlayan yazımı neden yakın tarihe yolculuk yaptırarak devam ettirdim?

 

Çünkü dünü bilmeyen bu güne teşhis koyamaz. Nokta!

 

İstiklal Mahkemeleri'ni sürekli kin ve nefret ekmek için kullanan "merdiven altı üretim"in sahipleri, kendileri için öyle nefret tohumları ektiler ki, öyle zulümlere ortak oldular ki, ektikleri nefret yedi sülalelerine yetip de artar bile.

 

Bu zulüm, bu ölümler onları mezarlarında bile takip edecek!..

 

Kuddisi Okkır, Kaşif Kozinoğlu... Onlar AB-D adına cellatlığa soyunanların öldürdüğü yeni Kemal Beyler'dir! Yurt dışından gelerek teslim olan Rahmetli Kozinoğlu kaçmayıp teslim oldu ama "kaçma(!)" ihtimaline karşılık esir edildi. Sonra mezara yolcu edildi.

 

Uçgun Geray böbrek hastası idi, tutuklanıp sorgulandı ve o süreç sonunda vefat etti.

 

Asuman Özdemir emekli bir bankacıydı. Evinde oturmak yerine vatan derdine düştü. Tutuklandı, PKK'lıların içine atıldı. İleri derece siroz hastası olduktan sonra bırakıldı. Eşi mahkeme yollarında yoruldu. Üzüntüye yorgun kalbi dayanamadı ve Asuman Özdemir bırakıldığında sevinemeden eşini kaybetti. Şimdi Asuman Hanım'ın hastalığı son safhada ve hasta bir oğlu var.

 

İsmail Yıldız ilk tutuklananlardan bir isim... Şimdi Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları bölümünde tedavi görüyor. 50 kiloya düştüğü söyleniyor. Avukatı yok. Ailesi ziyarete gelemiyor. Eşi başlarda bir defa gelmiş, yeni doğan çocuğunu görsün diye...

 

Mehmet Demirtaş... Gazcılık yapıyormuş... Sözde bulunduğu söylenen bombaların olduğu evde eskiden kiracı oturmak gibi bir şanssızlığı var.. İzlediğim davasında savunma yaparken; "-Tahliyemi istemiyorum, biliyorum ki kontenjan sınırlı. Bizim dükkan da ahlaksız tekliflere kapalı (gizli tanık ol bırakalım tekliflerini kast ediyor)." Diyordu.

 

Örtülü eşi ve kızı bir köşede davayı seyrediyordu. Sonra öğrendik ki, iki aileyi omuzlayan ağabey iflas etmiş ve intihar etmiş.

 

Anlayacağınız sadece Hasdal ve Silivri'dekiler esir değil. Onların bütün aileleri de esir.

 

Şener Eruygur nasıl olduysa merdivenlerden düştü(!)... O artık bir çocuk gibi bakıma muhtaç...

 

Bizans medyası tarafından linç edilen kahramanlık madalyası sahibi gazimizin intihara sürüklenişi… Askerlerimizin onur intiharı…

 

Yani, Derviş Mehmediler'in torunları Kubilay'ın başını kesmeye devam ediyor...

 

"Yaralı bırakmak olmaz" diyerek köklerine ne kadar sadık olduğunu gösteriyor.

 

Tolon ve Eruygur Paşa'yı içeri aldıklarında PKK'lı mahkumlarca yuhalandıklarını da unutmayalım.

 

Dünü bilmeyen bu güne teşhis koyamaz! NOKTA!!.

 

Peki yabancı istihbarat maşaları ne durumda, bir de onlara bakalım:

 

Bebek katili, uyuşturucu kaçakcısı, 35 bin insanın ölümünden sorumlu vampir, tecavüzcü Apo ne durumda?

 

Odası Avrupa'dan gelen kağıtlarla döşendi. Davası bitmiş olmasına rağmen avukatları vasıtası ile örgütünü yönetti. Canı sıkılmasın diye yanına arkadaş yollandı. Doktoru daima hazır ve nazır(!)... Silivri-Hasdal hattında esir olanlar Erdoğan-Arınç-Gül ve "kulları" tarafından linç edilirken bebek katili Erdoğan'ın "Sayın" hitabıyla adam yerine kondu. Silivri-Hasdal esirleri Bizans medyası tarafında sürekli dövülürken, Apo ve PKK barış güvercini yapıldı.

 

Sahi, İmralı'dan asker neden çekilmek istenmişti? Yerlerine neden polis kondu? Narko terörist tecavüzcü ile görüşen devlet erkanı saklı kalsın diye mi acaba? Öyle ya, böyle bir katilden "Mandela" çıkarmak ne kadar gayret edilirse edilsin kolay değildir tabii(!)...

 

İnsanları "domuz bağı" ile bağlayıp canlı canlı gömenler serbest bırakıldı ama devletin verdiği görevden başka birşey yapmayan Kozinoğlu ölüme yollandı.

 

Domuz bağcılara hapiste "internet" keyfi sağlanmış ama Silivri sakini gazeteci ve vekiller elle yazmaya devam ediyor. 

 

Ve Boğazlayan Kaymakamı Kemal Beyler aynı ellerce ölüme yollanmaya devam ediyor...

 

Dün İngiliz Mandası diyenler Malta Sürgünlerine nasıl payanda oldu ise, bugün ABD mandası diyenler CİA rehberliğinde Kozinoğulları'nı ölüme yolluyor...

 

Bu tabutlar AKP'yi ilelebet takip edecektir.

 

AKP 9 yıldır kin ekiyor, ölüm biçiyor.

 

Hiçbir zulüm ilelebet değildir!

 

Her Firavun'un saltanatını bitirecek bir Musa vardır. Her Nemrut'un saltanatını bitirecek bir İbrahim, her Ebucehil'in cehaletine son verecek bir Muhammet(s.a.) mutlaka yaratılmıştır. Çünkü Allah zalim değildir.

 

13 yaşındaki kızı cahiliye devrindeki gibi "yargı kararı ile" diri diri toprağa gömenlerin saltanatı mutlaka yıkılacaktır!..

 

Şeytan bazen fenerci olduğunu zanneder ama aslında fenercisi tarafından "esir" edildiğini enaniyeti dolayısı ile anlayamaz.

 

Zulüm ve nefret ekenler gün gelir zehir yemeye mecbur kalır.

 

2. Van depremindeki olaylar için Erdoğan "biz de yargıyı harekete geçireceğiz" diyor. Demokratik bir ülkede başbakanlar yargıyı harekete geçirmez. Yargı suç unsuru bir durum görürse kendisi harekete geçer.

 

Başbakanların harekete geçirdiği yargı ise Türkiye'de gördükleriniz gibi olur.

 

Kaşif Kozinoğullarını mezara yollar.

 

13 yaşında bir kız çocuğunu diri diri toprağa gömer.

 

Z_eucar@yahoo.com.tr

 

14-11-2011

 

(1)*Bu mektup, 17 Ocak 2004 günlü Star Gazetesinde Hayrullah Mahmut'un köşesinde yayımlanmış, fakat bugüne kadar yalanlanmamıştır.

 

 

--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Batila yardim eden, Hak'ka zulmeder.  Hz.Ali   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder