23 Kasım 2011 Çarşamba

Tabii mumyalar (13+) (yazıda ceset fotoğrafları vardır)




TABİİ MUMYALAR

Doğru yerde ölürseniz, tabiat cesedinizi bir mumya olarak saklıyor... Kalıntıları görmek pek hoş bir şey olmasa da, tabiatın müthiş bir biyolojik zaman kapsülü vazifesi görmesi herkesi şaşırtıyor...

 

 


Ölüm geldiğinde, bırakın îtibarı, bakışları bile koru­mak mümkün değil. Beden birkaç saat içinde ka­tılaşmaya başlıyor, yüz hatları bo­zuluyor, uzuvlar sertleşiyor. Birkaç gün sonra da bağırsaklardaki bakte­riler hızla çoğalıp bağırsak çeperinden başlayarak vücudu yemeye başlıyor; zararlı gazlar çıkıyor, vücut şişiyor ve çürüme başlıyor. Sıra böceklere gelince, sıra onlara geldiğinde ceset hemen dağılmaya başlıyor. Bu yüzden ölen birinin cesedini canlıyken göründüğü gi­bi tutmak için özel gayret sarfetmek icabediyor.

 

Firavun mumyaları pahalıya mal oluyordu, ama çöl bu işi fakirler için yapıyordu


Antik kültürlerin çoğunda, cansız bedenlere, bu ve öteki dünya arasında bulunan mukaddes  bir köprü olarak bakılıyordu. Antik Mısır'ın gelenek­sel, karmaşık ve son derece pahalı olan mumyalama işleminde, iç or­ganların dikkatle dışarı alınıp tuzla kurutulması 70 gün kadar sürüyor­du. İşin tuhafı, çöl kumuna gömülen Mısırlı yoksulların cesetleri tabiat tarafından en zengin firavunlardan daha iyi koru­nuyordu...

Kurumanın çürümeden önce baş­ladığı durumlarda meydana gelen doğal mumyalama, ilk suni mumya­lamadan daha eskilerde de biliniyor ve sırf insanlarda değil, diğer canlı­larda da görülüyordu. 1992 yılında Antarktika'nın kuru kutup çöllerinde 100 bin yıllık ayı balığı mumyaları bulunmuştu.

 

Güney Amerika mumyalamaya 7,000 yıl önce başlamıştı


Kalıntıları Güney Amerika'da Peru-Şili sınırı çevresinde bulunmuş olan Chinchorro antik kültürü, ölü­lerini mumyalamaya 7,000 yıl önce başlamıştı. Biri öldüğünde bu kişi­nin hükümdar ya da din adamı ol­ması gerekmiyordu cesedi sıkıştırıl­mış kül çamuru ya da toprak ile dol­durulurdu. Daha sonraki yıllarda ise, cesetlerin üzeri yapışkan bir çamur­la sıvanarak mumyalandı. Bu çamur sertleştiğinde, cesedin çevresinde koruyucu bir kabuk oluşuyordu. So­nuçta, X ışınları altında incelenen bu sert mumyaların bugün bile sağ­lamlığını koruduğu anlaşılıyor. 



Chinchorrolular'ın, M.Ö. 1500 dolaylarında mumya yapmayı bırak­tıkları görülüyor...


Çünkü, dünyanın en kuru bölgelerinden biri olan bu yörede cesetler kendi kendilerine korunuyorlardı. Günümüze kadar bulunmuş olan 282 Chinchorro mumyasından 133'ü tabiatın eseriy­di. Bu tabii mumyalar da, çamurla kaplanmış olan diğerleri gibi, sağ­lam kalmış uzuvlara, kemiklere ve dokulara sahiplerdi... Bu durum, ar­keologların, eski insanların sağlıkla­rı, alışkanlıkları, hayat beklentileri ve yeme alışkanlıkları hakkında pek çok bilgi toplamalarını sağladı. Deh­şet verici bir diğer buluş da bunların % 40'ında, kemiklerin zarar gör­mesine sebep olacak kadar mikroplu yaralar görülmüş olmasıydı...

 

Araştırmacılar mumyaları hastalıklar açısından da incele­meye alıyorlar

Hatta, mumyalarda HIV bile aranıyor.


Güney Peru'nun eski insanları olan Chiribayalılar'ın ko­runmuş kalıntıları, Güney Amerika'ya kızamık ve çiçek gibi salgın hastalıkları getiren Avrupalı akının­dan önce, onların hangi hastalıkları geçirip hangilerini geçirmedikleri hakkında bilgi edinmemizi sağlı­yor. 1,000 yaşındaki mumyalardan birinin eski sahibi yaşarken tüber­küloza yakalanmıştı. Bu da gösteri­yor ki, hiç olmazsa bu hastalık için eski dünyayı suçlamamak gerekiyor. Araştırmacılar, bu mumyaları baş­ka hastalıklar açısından da incele­meye alıyorlar. Hatta, mumyalarda HIV bile aranıyor... Böylece, AiDS'in gerçekten modern çağın bir hastalığı olup olmadığı gün ışı­ğına çıkarılacak... 

Çin’deki mumyalar tip ve giysileri ile Avrupa’dan gelmiş gibi


Orta Asya'da, Tiyenşan Dağları'nın eteklerinde bulunmuş olan şa­şırtıcı derecede iyi korunmuş mum­yalar, erken tarihimizin kabul edi­len versiyonuna gölge düşürüyor. Çin'in Xinjiang bölgesinde bulunan 4,000 yıllık 100'den fazla mumya­nın hepsi Avrupa'dan gelmiş gibi görünüyor. Çöl sıcağı; uzun burun, çukur gözler ve sarı saç gibi belir­gin beyaz ırk özelliklerinin korun­masını sağlamış. Üstelik, bu mumyaların üzerindeki giysiler de Almanya, Avusturya ve İskandi­navya'da bulunan dokuma parçala­rına çok benzeyen bir şekilde işlen­miş. Bu da demek oluyor ki, ya Avrupalıların ataları buradan göç etmişlerdi, veya eski Çin, düşünüldüğünün aksine dış dünya ile çok daha yoğun bir ilişki içindeydi. 


En ünlü doğal mumya "Buzadam Ötzi"


Bütün  zamanların en meşhur tabii mumyası, hiç şüphesiz, 1991 yılın­da Avusturya'nın Otztaler Alpleri'nde bulunan "Buzadam Ötzi" ninki... 5,000 yıl öncesine ait olan Ötzi'nin cesedinin iyi korunmasındaki en mühim müessir rüzgâr. Ölümün­den sonra, ılık sonbahar rüzgarları cesedin kurumasına neden olmuş, daha sonra ceset bir buzla kaplan­mış. Ardından gelen müthiş bir fır­tına, sahra kumunu buzun üzerine yapıştırmış, daha sonra güneşle bir­likte buzlar çözülmüş.

Bu anlatımla ilgili bazı polemik­ler de yok değil. En mühimi, cesedin kendisiyle ilgili... En yavaş bu­zullar bile 500-600 senede bir yeni­leniyorlar ve içlerindeki her şeyi boşaltıyorlar. Bu safhada, buzulla­rın arasında kalmış cesetlerin paramparça olacakları ile­ri sürülüyor. Çünkü, bu safhada bir buzulun ortalama statik basıncı met­rekare başına 14-20 ton. Bu basınç altındaki cesedin tahribata uğrama­dan kalabilmesi hemen hemen imkansız. Oysa "Buzadam"ın dudak ve burun dışında fazla zarara uğra­madığı görülüyor. Tabiatın başardığı en eski mum­ya Ötzi'ninki, lakin her an her yerde bir tabii mumyayla karşılaşmanız mümkün... Orta Meksika'da, Guanajauto'daki "Mumyalar Müzesi"nde yüzlerce mumya sergileniyor. 150 Pesoya (1.50 TL) bin­lerce kişi bu müzeyi ziyaret ediyor. Onlara karşı ilgimiz sadece bilimsel olamaz... Herhalde  günün birinde hepimi­zi bekleyen ölümü merak ediyoruz. Cevap her neyse, açık olan tek şey, onların da bir hikâye­lerinin olduğu.

İyi bir mumya nasıl olur?


İnsan çürümeden önce toprakta ne kadar yatabilir? Bunun cevabı, cesedin ne kadar derine gömüldü­ğüne bağlı... Ceset, satıh ile 1 metre derinlik arasına gömülürse kurtlara ve solucanlara yem olur. Bu yaratıklar, cesedi bir yıldan da­ha az bir sürede iskelete dönüştürürler. Ceset 2 metre derine gö­mülürse, 10 sene sonra bile hâlâ üzerinde et olduğu görülür.

Cesedin ilk günkü halini koru­ması için yapılması gereken, onu dondurmak ya da mumyalamaktır. Ukok Platosu'ndaki mezarlarda bulunan Rus atlıları, korunmaları­nı, içlerine kadar sızan suyun top­rak altındaki ısı nedeniyle donmasına borçlular. Mumyaların çoğu, ılık ya da soğuk kuru havanın ölümden hemen sonra cesedi kurutmasıyla meydana gelmiş.

Her ne şekilde meydana gelmiş olursa olsun, tabii bir mumya ortaya çı­karılır çıkarılmaz çabuk davran­mak gerekiyor. Onların korunma­sını sağlayan kurutma işlemi, or­tamdaki en ufacık değişikliğe karşı çok hassas olmalarına yol açıyor.

En iyisi, onların ısısı, ışığı ve nemlili­ği ayarlanmış ve mühürlenmiş sandıklara konulması... Alpler'de bulunan "Buzadam" saklandığı yerden iki haftada bir sadece 20 dakika çıkarılabiliyor. Herhangi bir şekilde sergilenmesi ise şimdilik mümkün değil... Öte yandan Rus atlıları, tabii olarak mumyalanan "Buzadam"ın aksine donmuşlar. Bu sebeple, onların çözülmesi çü­rüme riskini arttırıyor.

 

Mumyaların en eskisi: Ötzi


Tatilde bir cesetle karşılaşmak her insana nasip olmaz... Helmut Simon ve karısı Erika 1991'in 19 Eylülünde Ötzi'yi bulduk­larında tatildeydiler. Otztaler Alpleri'nde, 3,200 metre yükseklikte bul­dukları şeyi önce bir oyuncak be­bek başı sanmışlardı. Ancak, bu­nun bir insan kafası ve vücudu ol­duğunu anlamakta gecikmediler. Ceset, İtalya ve Avusturya sınırın­da yatıyordu, İtalyan polisi ilgilen­mezken, Avusturya makamları onu bir plastiğe sararak Innsbruck'a götürdüler. Ceset değeri anlaşıl­dıktan sonra eksi 6 derece ve nem­lilik oranı yüzde 98 olan bir odaya alındı. Ötzi'nin buradaki aylık mas­rafı 10,000 dolar.

 

Yapılan incelemelere göre Ötzi,


—Esmer tenli, 25 ile 40 yaş arasında, 1.60 m. boyunda bir erkekti. Cese­dinin ağırlığı 48 kilogramdı.

—Cesedin özellikle ön dişlerinin yıpran­mış olması, sert yer tohumu yedi­ğini ya da dişlerini alet olarak kul­landığını gösteriyordu.

—Ağızda yir­mi yaş dişlerinin olmaması yaşadı­ğı zamana göre normaldi.

—Gözleri mavi,

—Yüzünün traşlı ve tırnak­larının kesilmiş olduğu,

—Birkaç ke­miğinin kırılmış, ciğerlerin de du­man bulunduğu gözleniyordu.

—Üstelik, hayattayken artrit ve damar sertliği problemleri de çekmişti...

—Kulağına süs için bir taş takmış ve vücudunun çeşitli yerlerine de döv­meler yaptırmıştı.

 

Kurban edilen  genç kız


 

Tabiat şartlarının mumyalaştırıp muhafaza ettiği ce­setlere en son misal ise, geçen yıl Peru'nun Ampato Dağı'nda bulunan genç İnka kadınının ce­sedi... 6,300 metre yükseklikteki soğuk ve kuru ha­vanın koruduğu sanılan ceset, geçen yıl yine bu dağdaki bir volkanın patlamasıyla ortaya çıktı. Kurban edilen genç bir kıza ait oldu­ğu tahmin edilen bu ceset üzerinde, Ötzi'yi inceleyen Profesör Konrad Spindler ve ekibi çalışıyor. Otop­si sonucu ortaya çıkarılacak bulgularla, İnka kur­ban törenlerinin aydınlatılacağı belirtiliyor.

 


Hazırlayanlar :  merakediyorum grubu üyeleri merakediyorum@googlegroups.com 
Kaynak : FOCUS Ağustos 1996 sayısından alınmıştır.  Resim ve başlıklar yazıya eklenmiştir.



--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Cervantes artik ihtiyarlamisti. Bir gun bir koy meyhanesinin onunde durup genc ve guzel meyhaneci kiza askini ilan etmeye basladi.  Kiz pek yuz vermedi tabii:  - Otuz yil once buradan gecmis olsaydiniz belki askiniza karsilik verebilirdim, dedi.  Cervantes gulumsedi once:  - Otuz yil once de gectim buradan. Ama o zaman annenize rastlamistim ve tipki sizin sozlerinizi soylemistim ben de ona...   Unlulerden Anekdotlar   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .    Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder