2 Mayıs 2012 Çarşamba

POLITIK - Mürebbiye! - Sabahattin Önkibar, Azarlama tekeli - Can Dündar

Mürebbiye! - Sabahattin Önkibar

Başbakan Erdoğan’a göre Danıştay Kurumu, parmak sallayıp tehdit eden Mürebbiye’dir!

Bu hükme nasıl ve niçin mi vardı?

Danıştay, 19 Mayıs törenlerinin eskisi gibi kutlanmasına hükmettiği için!

Erdoğan için kuvvetler ayrılığı ya da yargı bağımsızlığının zerre önemi yoktur. Kararlarına kim karşı çıkıyorsa o gayrı meşrudur!

Görüyorsunuz idari yargı kurumunun milli bir bayram için aldığı bir karar bile artık hedef alınmasına yetebiliyor!

Sadece bu tutum bile Türkiye’deki sivil dikta anlayışı ya da yönetimini deşifre ediyor!

Gelelim Erdoğan’ın bu tutumunun perde arkası ve de AKP’deki milli bayram kompleksine?

Lafı dolandırmaya gerek yok: AKP lider kadrosunun Türklükten, Cumhuriyet’ten, Ulus Devletten, Atatürk’ten ve onları çağrıştıran şeylerden hoşlanmadığı vakıadır!

29 Ekim etkinliklerine sınır getirilmesinden 19 Mayıs törenlerinin iptaline kadar olanların tamamı aslında bir projenin yürürlükte olduğunun göstergesidir!

Peki, ne midir o proje?

Türkiye’yi ulus devlet kimliğinden ve üniterlikten çıkarmaktır!

Aslında asıl mürebbiyeci tavır Başbakan’ın yüklendiği bu yeni misyondur!

Ettiği tehdit kokan sözler de parmak sallamanın daniskasıdır!

Danıştay’ın tavrını mürebbiye tutumuna benzetip hedef alması ise o kurumu ulus devlet ve değerleri ile özdeş gördüğü içindir!

Hayır, haksızlık yapmıyorum siz Tayyip bey’den bir kere olsun göğsünü gere gere “Türküm” dediğine hiç şahit oldunuz mu?

Bırakın “Türküm” demeyi adı Türkiy(a)e olan bu devlette yaşayanlara Türk Milleti dediğini işiteniniz oldu mu?

Dolayısı ile ulus devleti çağrıştıran ritüel ve sembollere karşı başlatılan tasfiye hareketlerinin bir amacı olduğu ortadadır.

Eşikteki yeni Anayasa işte kurulmaya çalışılan bu yeni devletin ya da inşasına çalışılan yeni sistemin final atağıdır!

Garibanın arsası 2B ile TOKİ müteahhitlerine!

Malum 2B yasalaştı ve orman statüsünde olan kıymetli arsalar bedeli mukabilinde işgalcilerine satılacak!

Peki, bu bedeller ne kadar mı?

Dün internette rayiç bedelleri inceledim, boğazı gören bir gecekondudan istenen tamı tamına 7 milyon liradır. 

Evet, o gecekonduda oturan 7 milyon TL’yi verirse tapuyu alacak, veremezse arsa devlete yani TOKİ’ye geçecek!

Fiyatlar sadece boğaz manzarasının olduğu yerlerde yüksek değil, rant vaad eden her yerin ederi yüksel tutuldu!

Peki, bu niçin mi yapıldı?

Orada oturan garip o parayı ödeyemeyeceği için çekip gitsin ve o alan TOKİ baronlara peş keş çekilip lüks villa ile rezidanslar yapılsın diye!

Yazık, çok yazık!

Kimsesizlerin kimsesi olacağız diye iktidar olan AKP görüyorsunuz artık sadece TOKİ Ağalarının kimsesi ya da hamisidir!

Hacapitli nasıl Hoca Tipli oldu?

Prof. Mehmet Haberal’ın evi basılıyor!

Polis arama esnasında bir yazılı kağıt buluyor ve bunu çok önemli belge diye suçlamalarına dayanak yapıp mahkemeye sunuyor!

Peki, ne midir bu önemli evrak:

Üniversitedeki Hoca Tiplilerin listesi! İki yılı aşkın bir süredir devam eden yargılamada nihayet sıra bu önemli(!) belgeye geliyor!

Mahkeme Başkanı bu evrakı sallayarak Mehmet Haberal’e soruyor: “Suçsuzum diyorsunuz ama elimde kendi el yazınızla yaptığınız Üniversitedeki Hoca Tipliler fişlemesi ya da listesi var, buna ne diyeceksiniz?”

Haberal görebilir miyim diyor ve gördükten sonra başlıyor gülmeye.

Hakim soruyor: “Niye gülüyorsunuz?”

Haberal: “Sayın hakimim elinizdeki listeyi doğrudur ben yaptım ama o liste Üniversitedeki Hoca Tiplilerin listesi değil Haçapitlilerin listesidir!”

Hakim: “O ne demek anlamadım.”

Haberal: “Anlatayım… Efendim benim doğduğum yer Rize-Pazar’a bağlı Haçapit köyüdür ve o köyde doğan pek çok insanı üniversitemde hizmetli şu bu diye istihdam ettim. İşte o liste onların listesi!”

Sonuç: İşte Ergenekon’da insanlar bu ve buna benzer sözde belgelerle suçlanıp yargılanıyorlar!


Azarlama tekeli - Can Dündar

Despot aydın tavrı geride kaldı” diyor Başbakan... Aman ne iyi!

Peki ya despot Başbakan tavrı?

O ne zaman geride kalacak?

Türkiye’nin tapusu, belli kesimlerin, belli zümrelerin, elitlerin, seçkinlerin elinde değil artık” diyor Başbakan...

Bunun için kendisine minnettarız da, kendi tek-eline aldığı tapuyu ne zaman geri verecek?

Siyasetin “yeni seçkinleri” ne zaman bertaraf edilecek?

Aydınların parmağını sallayarak milleti azarlama devri bitti” diyor Başbakan...

Çok iyi de, ya sizin parmağınız daha ne kadar sallanacak?

Bu millet daha ne kadar Zat-ı Âlinizce azarlanacak?

* * *

Sallandıkça sıvası dökülen yapılar gibi, Başbakan’ın zihni de konuştukça içindeki tek parti zihniyetini biraz daha ele veriyor.

Hem maaş alacaksın, hem eleştireceksin. Böyle saçmalık olmaz” cümlesinin tercümesi “Paranı ben veriyorum, sus otur”dur.

Hiç kusura bakmasın; (korkudan lafı ağzında geveleyen kimi tiyatro “büyük”lerine de kulak asmasın) hiçbir gerçek sanatçı, üç kuruş para için böyle bir darbe karşısında susmaz.

Erdoğan arşiv çalışmasını seviyor; arşive girerse hep eleştirdiği devirlerden şöyle bir lafı bulabilir:

Hepiniz Başbakan filan olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız.”

* * *

Artık tartışma, şehir tiyatroları özelleşsin mi, kamuda mı kalsın tartışması değildir.

Repertuarı sanatçılar mı bürokratlar mı belirlesin tartışması da değildir.

Geçtik bu teferruatı!

Tartışma, “Herhalde yüzde 50’den daha akıllı değilsin” diyen çoğunluk diktasıyla nasıl mücadele edileceği tartışmasıdır.

Tartışma, 23 Nisan’da koltuğuna oturan çocuğa bile itiraz eden bakanı kovmasını tavsiye eden bir zihniyetle nasıl baş edileceği tartışmasıdır.

Asıl tartışma, demokrasiyi içselleştirmemiş bir fikriyatın demokrasi içinde nasıl var olabileceği tartışmasıdır.

* * *

İsyan eden veya susup sinen tiyatro sanatçısı dostlara haddim olmayarak Amos Oz’dan bir hatırlatma yapayım:

Malumunuz, Oz’a göre iki tip trajedi vardır:

Biri Shakespeare, diğeri Çehov trajedisi...

İyilikle kötülüğün çatıştığı Shakespeare trajedilerinin finalinde kaybedenler sahnede boylu boyunca uzanır.

Çehov trajedilerinde ise herkes sağ kalır, ama kaybedenler öyle çok taviz vermiştir ki, bunun faturasını telafisi imkânsız bir mutsuzlukla öderler. Bizim perdemizin nasıl kapanacağı, bu oyunu nasıl oynayacağımıza bağlı...


 

--    . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .       Okul sayesinde, okulun verecegi ilim ve fen sayesindedir ki, Turk milleti, Turk sanati, Turk ekonomisi, Turk siir ve edebiyati butun guzellikleriyle gelisir.  Bir millet, savas meydanlarinda ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yasayacak sonuclar vermesi ancak irfan ordusuyla kaimdir.  Egitimdir ki, bir milleti ya ozgur, bagimsiz, sanli, yuksek bir topluluk halinde yasatir; ya da esaret ve sefalete terk eder.    K.Ataturk     . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .     Kurmus oldugum gruba uye olun  Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.    Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com     . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .      Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.    http://orajpoyraz.blogspot.com/    Dinlerin kitaplar1n1;    Okuyup anlayana 'ateist',  Okuyup anlamayana 'dindar',  Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.    Nikola Tesla    .......  Dinler atesbocekleri gibidir:   Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.   Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.   Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.    Arthur Schopenhauer    . . . . . . . . . . . . . . . .    Ey mutsuzlar!    Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz.  Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz.  Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki,  sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz.  Bok yiyorsunuz!  Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz!  Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan.  Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine.  Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.     Bertolt BRECHT    . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma,  hicbir Donmus ve kal1plasm1s Kural birakmiyorum.  Benim Manevi Miras1m Bilim ve Akildir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder