30 Mayıs 2012 Çarşamba

Bülent ESİNOĞLU - Batı Krizlerden Neden Çıkamıyor?

Batı Krizlerden Neden Çıkamıyor?

Bülent ESİNOĞLU

Ekonomik krizler ile ilgili öyle çok şey okuyoruz ve dinliyoruz ki, bazen içimiz dışımız ekonomi oluyor. Bu kadar liberal ekonomist var, ekonomiden anlayan siyasetçiler var. Ama krizlerin birinden, çıkıyor ötekine giriyoruz.

Tüm dünya bu liberal ekonomiler ile ilgili kafa yorduğu halde, neden bu işin içinden çıkılmaz? Neden gerçekleri insanoğluna anlatmazlar?

Açıklama o kadar basit ki, ama bu basiti, kimse ağzına almamak için takla üstüne atar durur.

Bir yerde sınıflar varsa, orada mücadele ve kavga vardır. Krizler bunların türevleridir. Daha basit söylersek, zengin ve fakirin olduğu yerde hayat normal devam edemez. Bir yerinde bir aksama çıkar. Çünkü paralar hep zengine doğru, demokrasi şarkıları eşliğinde, akar.

1-Piyasa(egemen sınıflar) daima ücretlerde kesinti ister.

2-Piyasayı belli bir zümre domino eder.

3-Piyasa realitesi, büyük bankalar yolu ile belirlenir.

4-Kapitalizmin krizi gündeme geldiğinde, piyasa için olumlu çağrışımlar yaptıran reform, kemer sıkma, yapısal uyum, Pazar disiplini gibi sözcükler sermaye tarafından gündeme sokulur.

Zengin koyduğu düzeni bir yere kadar sürdürebilir. Sömürü sürdürülebilir bir mekanizma değildir. Yeni mekanizmalar getirme mecburiyetleri çıkar.

Kapitalizm her kriz döneminde yeni sermaye birikimi kuralları koyar. Çünkü bir evvelki sermaye birikim tarzı artık işlemez ve sömürüyü sürdürmekte işe yaramaz.

Çalışan sınıfların önüne konulan son sermaye bikrim tarzı, yani yeni sömürü tarzı olarak, borçlanarak büyümeyi koymuşlardı.

Kişiler kredi kartı kullanarak borçlandı. Devletler, zengin devletlerin kâğıtlarını ve paralarını, kredi olarak alıp borçlandılar.

Krediyi veriyor, yani borçlandırıyor, bu kendilere karşılık malını satıyordu.

Dolar ve Euro'yu matbaalarında basıp bize borç diye verenler, artık bu paraları kredi olarak çalışanlara ve üretim yapan kurumlara satamıyorlar. Çünkü çalışanların gelirleri geriledi. Anlatmaya çalıştığım sermaye birikim modelinde; Sosyal yardımların ve ücretlerin azalması nedeni ile alım gücü azaldı. Talep de daraldı.

Yüksek üretimle, sermaye birikimini ucuza temin eden Çin, parasal genişleme adı altında para satan ülkelerden, ekonomisini daha sağlıklı temellere oturttu. Yani normal kapitalist yollardan, sattığı maldan elde ettiği kar ile birikimini sağladı.

Parasal genişleme adı altında, dolar basıp kredi vererek, paradan para kazanma, maksadıyla yol almaya çalışana nazaran, daha sağlıklı yol aldı.

Zaten para basmak demek; borçlanmak demektir. Onun için en çok borçlu olan ülke Amerika oldu. 15.6 trilyon dolar.

Batı ülkelerinde ve Amerika'da, patlamaya hazır dört bomba var.

1-Bankalar.

2-Borsalar.

3-Emekli Fonları.

4-Borçlar.

Amerika ve Avrupa, basıyor dolarları ve Euro'ları, veriyor bankalara, bankalar kredi diye bu paraları işletmelere satamıyor. Çünkü işletmeler daha az ürettiği halde üretimlerini satamıyorlar. Aldıkları kredileri tekrar borçlanmaya kullanıyorlar.

Şimdi şöyle sorular ortaya çıktı.

Almanya'nın altın rezervi FED'in bankalarında duruyor. Dünya dengeleri aniden bozulursa, Almanya Amerika'ya nasıl güvenecek? (Der Spigel)*

Madrid iflas ederse, elindeki müzeleri ve içindekileri satar mı?

Çin'den gelen güneş panellerine çok yüksek vergi uygulayan Amerika, korumacılığa mı dönüyor? (Reuters)

Euro-BRİCS ilişkileri, bozulan dengelere yeniden kurabilir. Ancak, Washington/Londra/ Tel Aviv bu birlikteliklere karşı koyuyor.(Avrupa Basını)

Zehirli ve uzlaşmaz kapitalizm, solun dilini kullanarak bu krizi aşabilir mi?

Artık teknoloji üretimi de, Batının tekelinden çıktı. Teknoloji determinizmini (gerekircilik) kullanan propagandalar da işe yaramıyor. Çünkü arkası boş.

Batının krizi ekonomik olmaktan çıktı. Şimdilerde siyasileşme rotasında yol alıyor. Arkasından, iç kavgalar dönemine gireceğinden kimsenin şüphesi olmasın.

Batı, eskiden yaptıklarını, kılık değiştirerek, tekrar dünyanın önüne koyamıyor.

Yunanistan bu dengelerin daha da hızlı bozulacağını gösteren bir işarettir.

29.5.2012, bulentesinoglu@gmail.com

 

--    . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .       Nil desperandum  Asla vazgecme.    Latince Atasozleri  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Kurmus oldugum gruba uye olun  Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.    Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Dinlerin kitaplar1n1;    Okuyup anlayana 'ateist',  Okuyup anlamayana 'dindar',  Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.    Nikola Tesla  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Dinler atesbocekleri gibidir:   Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.   Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.   Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.    Arthur Schopenhauer  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Ey mutsuzlar!    Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz.  Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz.  Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki,  sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz.  Bok yiyorsunuz!  Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz!  Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan.  Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine.  Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.     Bertolt BRECHT  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma,  hicbir Donmus ve kaliplasm1s Kural birakmiyorum.  Benim Manevi Miras1m Bilim ve Akildir...    K.Ataturk  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Putlarin, Kabenin istedii: Kolelik;  Canlar1n, ezan1n diledigi: Kolelik;  Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti  Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.    Omer Hayyam

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder