31 Mayıs 2012 Perşembe

Aslan Yürekli Kadın - FATMA SİBEL YÜKSEK

Aslan Yürekli Kadın

" Dünyada her millet icraatına tahammül ettiği hükümetin, mesuliyetine ortak sayılır ! "       

Mustafa Kemal ATATURK

_____________________________________________________________

FATMA SİBEL YÜKSEK.           KENT GAZETESİ ( BURSA)

 

Fatma Sibel Yüksek muhalif bir yazar olarak son bir kaç yıldır  Bursa'da Kent gazetesindeki köşesinde yazıyordu.Aşağıdaki yazısını  okuduğumda yürekliliğini takdir etmiş ama herhalde bu son yazısı olur diye de düşünmüştüm.

Bu yazısında kantarın topuzunu biraz  kaçırmıştı.Yazısı o gün

için son yazısı olmadı ama nihayet gazeteye malum mercilerden  gelen baskılar sonucu 16 Ekim'de gazete yönetiminin talebi üzerine  işten ayrılmak durumunda kaldı.Şu anda kendisini kadrosuna alacak babayiğit bir gazete

patronu bulamadığından işsiz,kaleminin belası olarak da uzun süre yazamayacağını sanıyorum.

Bekir Coşkun


Fatma Sibel Yüksek'in O meşhur yazısı aşağıda.

Billboardlardaki resimlerine baktım; güya "kudretli" görünesin  diye en çılgın bakışlı fotoğraflarını seçmişler. Kontrolsüz bir  adrenalin ile geldiği yeri hazmedemeyişi harmanlayan deli bakışları.

Ne yapsan olmuyor.

Kültürsüzlüğün, görgüsüzlüğün, basitliğin, açlığın  her şeyin önüne geçiyor.

Sadece çalma, çırpmaya, vebal almaya işleyen kıt aklın bile  durup durup sana "Saygı görmüyorsun, sende bir şeyler eksik" diye fısıldıyor. Bu fısıltıyı duydukça iyice kontrolden çıkıyorsun. "Bana saygı duyun,  önümde eğilin. Eteklerimi öpün" diye tepiniyorsun ama olmuyor.

Olmuyor işte.

En yakınındakiler bile senin iflah olmaz kifayetsizliğine,  insanlıktan çıkmış öfkene, Allah'a şirk koşma noktasına gelmiş kibrine dayanamıyorlar.

En uyanıklar ile kullanım tarihinin tamamen sona gelmesini bekleyenler kaldı sadece çevrende. Bir de bir delinin gölgesi ardında kirli oyunlarını yürütenler.

Boşsun, bomboşsun.

Bir genelev fedaisi kadar ruhsuz ve hoyratsın.

Kabadayılığın da hikaye, dobralığında yalan,  "delikanlılığın" da naylon.

Hak, hakkaniyet, adalet, merhamet gibi kavramlar kapından bile geçmemiş.

Alım-satım ustalığından, ticari uyanıklıktan dem vurarak örtmeye çalışıyorsun bu büyük eksikliğin üzerini.

Sahi kimsin sen?

Hep aynı yerden servis edilen üç adet gençlik, çocukluk ve askerlik fotoğrafından başka neden görüntün yok senin? Hangi okulları bitirdin, kimlerle aynı sıralarda oturdun? İlkokul öğretmenin kim? Neden bir kişi bile çıkıp seninle ilgili bir tek anısını  anlatmıyor?

Seda Sayan'ın bile mahalle yıllarından bir fotoğraf çıkıp  geliyor da, senin geçmişin neden bu kadar sis perdelerinin ardında gizli?

"Olmayan" biri misin yoksa sen? Hangi merkezlerde programlandı hastalıklı beynin?

Bütün değerlerden neden bu kadar yoksunsun; en kutsal  kavramların içini boşaltmada nasıl bu kadar maharetlisin? Hurafe, iftira, şirret ve cehaletten beslenen dilin; hırstan ve doymamışlıktan ibaret kişiliğin,  bir ağaç kovuğundan başka hiçbir şey olmayan fani bedeninle tarihin onurlu sayfalarında yer almaya soyunma cesaretini nereden buldun.

Duyduk ki şimdi de "padişahçılık" oynuyormuşsun. Şah oldun,  sıra şahbaz olmaya geldi. Her mevki ve makamı tattın, geriye "padişahlık"  kaldı öyle mi? Senin montaj ürünü kimlik ve bedeninden kuşkusuz bir Fatih, bir  Yavuz, bir

Kanuni olmaz ama Deli İbrahim-Vahdettin karışımı bir kukla,  pekala olabilir. Seni bütün bu defolarınla sahnede tutanların işine fazlasıyla  yarar böyle acınası bir bez bebek.

Esiyorsun, gürlüyorsun, tepiniyorsun.

Pazarcı gibi tiz çığlıklar atıyorsun.

Deli bakışlarını devire devire, boyun damarlarını şişire  şişire höykürüyorsun.

İyi de sen ne istiyorsun?

Karun oldun. Çocukların ülkedeki simit tablalarından bile haraç  alıyor, gudubet karın ipek kumaşlara, paha biçilmez mücevherlere büründü. Şakşakçıların ceylan derisi koltuklarda basen büyütüyor. Bu  kadarı da olmazki diyen kim varsa işinden aşından ettin, zindanlara attın, ailelerini açlığa mahkum ettin.

Gencecik üniversite mezunları  işsizlikten intihar ediyor. Doktorlar, öğretmenler, polisler, subaylar açlık  sınırında yaşıyor. Emekliler pazarlardan sebze artığı topluyor. Şehit katilleri  Meclis'te suratımıza çemkiriyor. Sen hala üstündeki pahalı  elbiselerin, özel yapım somaltın kol saatin, ipek kravatınla karşımıza geçip kusuyorsun  da kusuyorsun.

Kime bu kinin?

Nereye doğru gittiğini bir gün olsun düşündün mü? Olmayan  vicdanınla bir gün olsun kendine "Acaba biraz ileri mi gidiyorum" diye sordun mu?

İtikadın da yalan biliyoruz.

Ama bir gün olsun "Ya hesap günü varsa" diye endişelendiğin  oldu mu?

Evet var.

Hesap günü var.

Ve sanki bu saldırganlığın, bu doymazlığın, tamah etmez  azmışlığın, O hesap gününü biraz daha yaklaştırıyor. Artık Allah'ın gözüne  batıyorsun birader!

Fazla parazit yapıyorsun, ortalığı hacminden fazla  kirletiyorsun. Elde ettiklerinle şükür etmeyi, biraz da başkalarını düşünmeyi  başaramadın. Böyle bir kapasiten yok çünkü.

Dünyaya yemeye, içmeye, dışkılamaya, kin ve nefret aşılamaya gelmişlerdensin. Üste bir de kibir yapıyorsun, işte bu hiç  çekilmiyor...

Senin sonunu da bu yamyam kibrin getirecek...


Fatma Sibel Yüksek

--    . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .       BIR IS VAR    Her gun bu kadar guzel mi bu deniz?  Boyle mi gorunur gokyuzu her zaman?  Her zaman guzel mi bu kadar,  Bu esya, bu pencere?  Degil,  VAllahi degil;  Bir is var bu isin icinde    Orhan Veli KANIK  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Kurmus oldugum gruba uye olun  Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.    Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Dinlerin kitaplar1n1;    Okuyup anlayana 'ateist',  Okuyup anlamayana 'dindar',  Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir.    Nikola Tesla  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Dinler atesbocekleri gibidir:   Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar.   Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir.   Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.    Arthur Schopenhauer  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Ey mutsuzlar!    Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz.  Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz.  Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki,  sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz.  Bok yiyorsunuz!  Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz!  Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan.  Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine.  Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.     Bertolt BRECHT  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma,  hicbir Donmus ve kaliplasm1s Kural birakmiyorum.  Benim Manevi Miras1m Bilim ve Akildir...    K.Ataturk  - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -   Putlarin, Kabenin istedii: Kolelik;  Canlar1n, ezan1n diledigi: Kolelik;  Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti  Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.    Omer Hayyam

1 yorum:

  1. Ama bir gün olsun "Ya hesap günü varsa" diye endişelendiğin oldu mu?

    Evet var.

    Hesap günü var.

    YanıtlaSil