4 Mayıs 2012 Cuma

ŞOW BİZİNİS BİZİM İŞİMİZ....

Ekonomimiz uçuyordu,
herkes bize hayrandı,
iflas eden ülkelere akıl fikir veriyorduk,
bölgesel güç olmuştuk,
artık bütün dünya bizden sorulurdu...
Bıdı, bıdı, bıdı.

Ama işimize gelmeyen haberler olduğunda ideolojiktir, kıskançlıktır, hasettir,
ben seni artık tanımıyorum...
Sanki mahalledeki dedikoducu kadın...

Ulan(Oğlumdan gelir, çok kafaya takmayın) sen tanısan ne olur, tanımasan ne olur?
Adam meteoroloji gibi.
Yağmur gelebilir diyor, gelecekse gelir, gelmeyecekse gelmez.
Şemsiyen varsa ıslanmazsın, yoksa ıslanırsın.
Hava durumuna mı dayılanıyorsun?
Tahmin edene mi dayılanıyorsun?

Düne kadar adamların lafını kendine destek edinmiştin, şimdi ne oldu?
Bakıyorum Türk halkı da bu tiyatroyu keyifle izliyor.
Eni konu zokayı yutmuş.
Hayırlı seyirler..

S&P'nin kararı tamamen ideolojik bunu sen Erdoğan'a yutturamazsın

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, S&P'nin, Türkiye'nin görünümünü pozitiften durağana çevirmesiyle ilgili;

"Verilen karar tamamen ideolojik.

İflas edenlerin notu yükselirken bizimkinin düşmesini garipsedim.

Bunu Tayyip Erdoğan yemez.

Bunun bedelini, 'Ben artık seni kredi kuruluşu olarak tanımıyorum'  şeklinde öderler" dedi.

 

Sabahattin Önkibar

Eşikteki ekonomik krizi Standart and Poor's böyle afişe etti!

Yeni Mesaj - 4 Mayıs 2012

http://www.gazetevatanemek.com/

 

Önce Fitch ardından Standart and Poor's!

İkisi de ardı ardına Türk ekonomisi için alarm veriyor!

Onlar malum dünyanın en saygın kredi derecelendirme kuruluşları.

Standart and Poor's iki gün önce Türkiye'nin pozitif olan görünümünü durağana çevirdi!

Peki, hangi gerekçeyle mi?

İşte açıklanan rapordan bir pasaj:

"Dış talepteki yavaşlama ve kötüleşen dış ticaret, ekonomik dengeyi daha zor hale getirdi. Türkiye'nin yüksek dış borcu ve bütçenin dolaylı vergilere bağımlılığı nedeniyle riskler artı. Türkiye'nin dış finansman açığı çok yüksek ve bu sebeple şoklara açıktır."

Yapılan açıklamada altı çizilmesi gereken bir başka husus:

"Merkez Bankası rezervleri ve Türkiye'nin yabancı para gelirlerinin toplamı, dış yükümlülüklerinin üçte ikisine bile erişemiyor."

Bitmedi bir başka dehşet tespit:

"2011 'de Türkiye'nin cari açığı tüm dış gelirlerinin yüzde 40'ını aştı. Bu oran 2009'da yüzde 7 idi."

Ve final satırları:

"Enerji faturası 12 ayda 57 milyar doları aştı. Türkiye'nin ihracat pazarı olan Euro bölgesindeki kriz ve resesyon sebebi ile Türkiye Nisan ayı itibarı ile AB pazarlarındaki ihracatında yüzde 18'lik gerileme var. Türkiye'nin ticaret hadlerinde olumsuz seyirler var ki bütün bunlar şok habercisidir!"

Görüyorsunuz tespitler yoruma değil, verilere endeksli, dolayısı ile vahim tablo ortadadır.

Söylenen Türkiye'nin İspanya ile aynı akıbeti yaşayacağı yani yabancı sermaye girişi bittiği saat İspanya misali önce resesyona gireceği, akabinde de Yunanistan misali savrulacağıdır!

Kimse korkup dillendiremiyor ama bu kötü gidişatta Türkiye'nin izlediği yanlış Suriye ve Irak politikalarının payı var zira bavul ticareti dahil toplam kayıp abartısız olarak milyarca doları aşmış durumda!

Hiç temenni etmeyiz ama göreceksiniz bu saadet zincirinin kopması yakındır.

Dileriz ekonomik buhran sürecine Kürt ayaklanması tesadüf ettirilmesin!

Okullarda süt ve psikolojik zehirlenme!

Zehirlenmeleri biliyoruz da, psikolojik olanını hiç duymadım!

Adı üstünde psikolojik hadiseler beyinle ilgili, peki AKP'nin dağıttığı bu süt beyne gidiyor da orada virüs mü bıraktı acaba ?

Bu değerlendirmeyi neden mi yapıyorum!

Bülent Arınç'ın okullarda dağıtılan sütlerle meydana gelen zehirlenme vak'alarından sonra yaptığı, "Bu psikolojik bir zehirlenmedir" beyanından ötürü!

Arınç Bey engin birikimleri ile bu zehirlenme olayını şöyle açıyor: "Bazı çocuklar ilk kez süt içtikleri için zehirlendiler."

Özrü kabahatinden büyük ifadesi sanıyorum buraya uyar!

Bülent bay mazeret uydurayım derken güya fert başına 10 bin dolar milli gelire sahip olan bir ülkede hayatında bir kez olsun süt görmemiş çocukların bulunduğunu itiraf etmiş oluyor!

. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

RİFAT SERDAROĞLU

SÜTTE  LEKE  VAR,  BİZDE  YOK

*Ekonomimiz iyiye gidiyor, artık kalkınan bir ülkem var benim.
"Alan el olmayan", "veren el olan" bir Türkiye var…

S&P(Standard&Poor's)  denen Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu, Türkiye'yi kazıklayıp, raporunu  Başbakan Erdoğan'a yutturmaya kalkıştı.
Buna karşın Başbakan Erdoğan son derece önemli,  akademik ve ekonomik bir  yorumla  S&P adlı kuruluşu  tüm dünyaya rezil-rüsva etti !...
Kartvizitlerinde, "Ekonomi Profesörü" yazan uzmanlar, Başbakan Erdoğan'ın konuşmasını duyunca,  kıskançlıktan küçük dillerini yuttular!...
Bu kuruluşun merkezi Türkiye'de olsa Başbakanımız  ya onları yola getirmişti, ya da kafalarını-gözlerini patlatıp Ergenekoncu gazetecilerin yanına, yani içeri attırmıştı bile…

Dünyadaki siyasetçiler arasında  almayı-vermeyi, yani ticareti en iyi bilen kişi olan Başbakan Erdoğan'ın ilmî yorumuna beraberce bakalım;
"S&P bir açıklama yaptı, ben bunu çok garipsedim.
Pozitifte olan Türkiye durağana indiriliyor.
Neye göre indiriyorsun?
Belli bir süre pozitifte kalanı arttırması gerekirken, Türkiye'ye arttırırsam ideolojik sıkıntı doğurur.
İflas eden Yunanistan'ı, İrlanda'yı yükseltiyor.
Böyle bir saçmalık olur mu?
Tamamen ideolojik bir yaklaşım.
Bunu kimse yutmaz.
Bunu Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın… Niye?
Kalkınan bir ülkem var benim.
Alan el olmayan, veren el olan bir Türkiye var.
Sen kalkıp Türkiye'nin kredi notunu durağana indirirsen bunu yemezler.
Ve bunun bedelini 'artık ben seni bir kredi kuruluşu olarak tanımıyorum' demek suretiyle açıklarız.
Halep orada ise arşın burada.
Çalışma ortada, üretim ortada, ihracat ortada.
Büyüme oranında dünyada ikinci, sen kalkıp da Türkiye'ye böyle not verirsen bunu kimse yutmaz…"

Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin  Maliye Bakanı fakat "İngiliz vatandaşı" Mr.Shimshek de(!)  Türkiyeli Başbakan'ına yürekten katıldığını söyledi…

Türkiyeli Başbakan Erdoğan'ın bu akademik değerlendirmesine karşı, S&P yetkilileri "sadece bize özel(!)" bir ön açıklama yaptılar ve şunları söylediler;
"Başbakan Erdoğan'ın açıklamalarını tam olarak anlayabilmek için, "Türkçe" öğretmenlerinden oluşan profesyonel  bir ekibin çalışmasını tamamlamasını bekliyoruz.
Bu yüzden,  sözlerimiz bir "Ön Rapor" olarak anlaşılmalıdır.
İlk kanaatimiz, Sayın Başbakan'ın S&P hakkında yanlış bilgilendirildiği yönündedir.
Biz "Uluslararası Kredi Derecelendirme" kuruluşlarından biriyiz.
İşimiz "para ve ekonomi" ile ilgilidir.
S&P, bir gıda şirketi değildir.
Bu yüzden "Tayyip Erdoğan'a yutturamazsın" , "yemezler" , "kimse yutmaz" gibi kelimelerin ne anlama geldiğini anlayamadık!.
Fakat şunu kesinlikle garanti ederiz ki, S&P, ne Başbakan'a ne de vatandaşımız Mr.
Shimshek'e bir şey yedirmeye veya yutturmaya çalışmamıştır.
Çünkü bu bizim işimiz değildir.
Ayrıca, "neye göre indiriyorsun" , "Halep-Arşın" , "Alan el-veren el" gibi kelimelerin hangi amaçla kullanıldığını anlayamadık ve ekonomi sözlüklerinde bu kelimelerle ilgili herhangi bir bilgi bulamadık!..
Halep bildiğimiz kadarıyla Suriye'dedir.
Bizim Suriye ile ne işimiz olabilir ki?..
Yoksa Amerika aynen Irak'a olduğu gibi oraya da demokrasi götürdü mü?. 
 Biz S&P olarak ne alırız, ne de veririz.
Sadece ekonomik verilere göre derecelendirme yapar ve yayınlarız.
  Kesin açıklamamızı, Türkçe öğretmenlerinin vereceği rapora göre yapacağız.
Ayrıca, Türkiye'de "Yandaş Basın" diye adlandırılan bazıları bizim için, dinsiz kimse anlamına gelen "Gavur" kelimesini kullanmışlar.
Kendilerine üzüntülerimizi bildiririz.
Biz dinsiz değiliz, bizde "Deniz Feneri" diye dolandırıcılıkla suçlanan bir yardım kuruluşu bulamazsınız.
Bizde kiliselerde toplanan yardım paralarını çalan dernek yoktur.
Böyle bir eylem bizim inanışımıza göre en büyük günahlardan biridir… Ayrıca, kuruluşumuzda  her dinden, her milletten insan çalışır.
Dindar olanı da vardır, ateist olanı da.
Eğer biz gavursak, bizim vatandaşımız olan Mr.
Shimshek ne oluyor?
Niçin bizden birini maliyenizin-hazinenizin başına getirdiniz?
Yaa, onun için lafı söylerken düşünerek söylemek lazım…"

Biz, S&P yetkililerinden bu önemli demeci alırken, televizyonlarda konuşan AKP yetkilileri, teker-teker;
" Sütte leke var, bizde yok, biz temiziz.
Kimse bize akıl vermeye kalkmasın.
Bu raporu tanımıyoruz
" şeklinde konuşmaları bağırarak yapıyorlardı…

AKP İktidarının ekonomik uygulamalarından çok rahatsız olduğundan emekliye ayrılan ve şu günlerde kitap çalışmasını hızlandıran Profesör dostuma, ne düşündüğünü sordum;
"Bu tip kredi derecelendirme kuruluşlarına, 'seni tanımıyorum demek'  fırtınayı, depremi, rüzgarı tanımıyorum demekle eşdeğerdir.
Siz tanımayabilirsiniz ama, size borç para verenler bu kuruluşları çok iyi tanırlar"
dedi…

Ne demiş atalarımız;
Dökülmüş sütün davası olmazmış, sen sen ol, sütünü iyi kolla !...

Sağlık ve başarı dileklerimle  04 Mayıs 2012

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
0 532 211 00 11

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder