21 Mayıs 2013 Salı

15-BASINDAN - 3


Atina'da Türkçe yeniden

Yorgo KIRBAKİ / ATİNA

20 Mayıs 2013

Türkiye'ye küsüp yıllar önce Yunanistan'a göç eden ama burada da "Türkçe konuşmayın" baskısıyla karşılaşan İstanbullu Rumlar, ikili ilişkiler düzelip ülkede Türk dizileri de moda olunca çocuklarına yeniden Türkçe öğretmeye başladı.

İlk ders dün Atina'da özel bir dershanede yapıldı.

Atina şehir merkezindeki Solonos Caddesi üzerinde bulunan ve bu yıl Türkçe öğrenmek isteyen 400 öğrencisi olan "Perugia" yabancı dil kursunda dün farklı bir zil sesi çaldı.

İlk dersin öğretmeni Zeynep Albayrak Verbis.

İlk dersin öğrencileri 7-12 yaş arasındaki Fotis ve Tatiana Vafiadis ile Eleni ve Athina Pashalidu kardeşler, bir zamanlar Beşiktaş ve Milli Takım forması giyen Niko Kovi'nin torunu Ariadni Kovi, Vangelis Blazakis ve Deniz Karvori.

İlk ders Türk alfabesi.

Yunanlı Yorgo Verbis ile evli, Ankara Üniversitesi Dil Tarih mezunu Zeynep Hoca söylüyor, aileleri İstanbullu olan yedi çocuk tekrarlıyor:

"A, B,C,D..."

İKİ ÜLKEDE YABANCI

Varlık Vergisi, 6-7 Eylül 1955 ve 1974 Kıbrıs olaylarının bedelini çok ağır ödeyen, bir zamanlar İstanbul'da ana dilleri Rumca'yı konuştuklarında bazen "Vatandaş Türkçe konuş" eleştirileriyle karşılaşan Rumların büyük bir bölümü Türkiye'den küskün ayrıldı.

Yunanistan'a yerleştiklerinde ise bu defa "Türkçe konuşmayın" eleştirileri ile karşılaşan İstanbullu Rumlar, geçmişteki acı olayların da etkisiyle yıllarca Türkçe konuşmadılar.

Atina'da doğan çocuklarına da Türkçe öğretmediler.

VE ZAMANI GELDİ

1999 yılında başlayan Türk-Yunan yakınlaşması ile Rumların İstanbul'a geliş gidişleri arttı.

Yaz tatillerini Burgaz, Heybeliada ya da Büyükada'daki 'baba evi'nde geçiren Rum ailelerin sayısı hızla arttı.

Çanak antenler sayesinde Türk TV'lerini da izlemeye başladı İstanbullu Rumlar.

Yunan TV'lerinde gösterilen Türk dizileri sayesinde ise Türkçe Yunanistan'da her eve girdi.

Artık İstanbullu Rumların Atina'da doğan çocuklarına Türkçe öğretme zamanı geldi.

Türkiye'nin Atina Büyükelçiliği ve Atina-Pire Başkonsolosluğu'nun girişimi sayesinde, her pazar günü İstanbullu Rumların çocukları hiçbir ücret ödemeden ilk aşamada haftada iki saat Türkçe dersi yapacaklar.

Dün saat 13.00'te ilk kez çalan ders zili, değişimin habercisi...

Çocuklar değiştirecek

Hürriyet'e konuşan Başkonsolos Nurdan Altuntaş, "Yunanistan'da yaşayan Rum vatandaşlarımız bizim için çok önemlidir.

Çocuklarının Türkçe öğrenmesi de çok önemli" dedi.

Öğretmen Zeynep Albaylar Verbis ise "Herşeyi çocuklarımız değiştirecek.

Atılması gereken bir adımdı" diye konuştu.

İlk derste İstanbul rüyası

Dün yapılan ilk derste öğretmenlerini dikkatle dinleyen ve ilk kez "A, B, C" diyerek Türk alfabesi ile tanışan Rum çocuklardan biri "Her yaz İstanbul'a gidiyoruz.

Türkçe öğrendiğimzde Türk arkadaşlarımızla daha rahat konuşabileceğiz" dedi.

Ötekisi, "Annemiz ile babamız Türkçe öğrenirsek bizi İstanbul'a götüreceklerine söz verdi" diye ekledi.

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

'Duymak istediğini işitemedi'

3620.05.2013 - 11:14

ANKA

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kalabalık bir heyetin eşliğinde Washington'a yaptığı ziyarete ilişkin yorumlar sürüyor.

"Gezi karnesi"ni uzmanlarla değerlendiren BBC, "Türkiye, Suriye konusunda duymak istediklerini Amerikalı muhatabından işitemedi" sözlerini kullandı.

BBC, bazı Türk diplomatik kaynakların ABD'nin en üst düzey yetkilileri ile 13-15 saatlik görüşme maratonlarını hatırlatarak, ziyaretin Türkiye'nin endişelerini bütün detayları ile Amerikan muhataplarına aktarma yönünde başarı sağladığını kaydettiklerini belirttiği geniş haberinde Erdoğan'ın Suriye konulu Cenevre konferansına ilişkin görüşlerine dikkat çekti.

Erdoğan'ın geziye başlamadan önce Suriye ile ilgili "ABD önderliğinde uçuşa yasak bölgeyi destekleriz" ve "Cenevre bir oyalama taktiğidir" başlıklı çıkışları ile "isteyerek veya istemeyerek" görüşme ile ilgili beklentileri yükseltme yolunu seçtiğini öne sürdü.

"EL NUSRA ÇOK TARTIŞILDI"

Erdoğan'ın Washington'da ise "uçuşa yasak bölgeyi BMGK kararına bağlarken, Cenevre 2'yi çözüm yolu olarak gördüğünü açıkladığını" belirten BBC, "Amerikan tarafının Suriye içindeki aşırı unsurlara karşı Türkiye'nin yumuşak tutumundan rahatsız olduğu açık bir sır" değerlendirmesinde bulunduktan sonra Leigh Üniversitesi profesörü Henri Barkey'e göre görüşmelerde "El Nusra çok tartışıldı ve onlarsız bir yol aranmak için anlaşılmış olabilir" dedi.

PENTAGON'DAKİ GÖRÜŞMELER

BBC, ulaştığı bazı diplomatik kaynakların da Türk delegasyonun ABD Dışişleri Bakanlığında geçirdiği süre kadar Amerikan Savunma Bakanlığı'nda yaptığı görüşmelere dikkat çektiklerini kaydettiklerini belirtirken şunları söyledi:

"Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Pentagon'u ziyaretlerinde bir saat süresince ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel ve diğer bazı üst üst düzey komuta kademeleriyle Suriye'de ihtiyaç duyulabilecek askeri alternatifleri konuştu.

Erdoğan, Esad'ın artık gelişmelerde kontrolü olmadığını vurgulayarak sorumluluğu Rusya'ya yükledi.

Erdoğan ve Obama'nın Rusya'ya Cenevre sürecinde bu açıdan baskısını artıracağı beklenmeli."

BBC, "Sonuçta Türkiye, Suriye konusunda duymak istediklerini Amerikalı muhatabından işitemedi" dedikten sonra şu savları da dile getirdi:

"Türkiye, ABD'yle birlikte demokrasi ve özgürlük temellerinden yola çıkan Suriyeli muhalifleri Suriye'nin geleceği haline getirmek için ortaklık teklif etti.

Bu gerçekleşmediği takdirde, Katar ve diğer bazı ülkelerin Suriye içindeki aşırı unsurları güçlendirmeye devam edeceğini, diğer taraftan da İran ve Hizbullahın etkinliğine karşı El Kaide'nin rekabetinin yaşanacağı bir Suriye kabus senaryosu sunuldu."

Haberde Erdoğan'ın Gazze'de Hamas'ı ziyaret etme planlarına El-Fetih yönetimindeki Ramallah'ın eklenmesinin Obama'yı mutlu ederken, Obama yönetimi de daha önce muhalif olduğunu ifade ettiği bu ziyarete karşı sessizliği tercih ederek Erdoğan'ın yolundan çekilmiş olduğu yorumu da yapıldı.

BBC haberinde, Kudüs'teki Shalem Üniversitesinde "İsrail Araştırma akademisyeni" olan Gabriel Mitchell'in görüşlerine de yer verdi.

Gabriel Mitchell, "Erdoğan'ın PKK lideri Öcalan ile başlattığı barış sürecinin İsrail'in Hamas ile olan ilişki dinamiklerine de yansıyarak, İsrail'i de Hamas ile müzakere masasına çekebileceğini" düşünüyor.

Bu bağlamda Türkiye- İsrail ilişkilerinde Erdoğan'ın "Obama'nın dilediği bir yumuşama göstermediği" değerlendirmesi yapılıyor.

-  -  -  -             ^^^^^ - vvvvv

'Tamamen çekilmiyoruz! Ağır silahları gömün'

20.05.2013 - 14:58

ANKA

CHP Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, PKK'nın çekilme süreciyle ilgili çarpıcı iddialarda bulundu.

Aldan, PKK'nın iç yazışmalarında, "Tamamen çekilmiyoruz, ağır silahları Türkiye'ye gömün" denildiğini belirtti.

Aldan, bu bilgilerin Türk istihbaratının elinde olduğu halde kamuoyundan saklandığı iddiasını da gündeme taşıdı.

Ömer Süha Aldan, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına soru önergesi verdi.

Aldan'ın önergesinde PKK yöneticilerinin örgüt içi yazışmalarla üyelerine verdiği iddia edilen talimatlara yer verdi.

Önergeye göre, PKK, iç yazışmalarında üyelerine şu talimatı verdi:

"Tamamen çekilme yok.

Bölgeyi bilenler kalmaya devam edecekler.

Çekilme sırasında ağır patlayıcı ve silahlar Türkiye'de gömülecek ve bu işlemler yapılırken videoya çekilecek.

Tuzaklamalardan yakın köylüler haberdar edilecek.

Bölgede kalan unsurlar örgüte eleman teminine devam edecekler.

Bölgedeki baraj ve karakol inşaatlarına örgütsel temelde karşı çıkılacak."

Aldan, bu iddiaları gündeme getirdikten sonra Başbakan Erdoğan'dan şu soruların yanıtlarını istedi:

"İstihbarat birimlerinin elinde, PKK'nın Türkiye'deki unsurlarına bu yönde talimat verdiğine ilişkin bilgi var mıdır?

PKK'nın söz konusu iç yazışmalarının, istihbarat birimleri tarafından bilindiği, ancak terör örgütü üyelerinin Türkiye'yi terk etmesiyle başlayan sürece zarar vermemesi için bu bilgilerin kamuoyundan saklandığı iddiaları doğru mudur?

PKK'nın ağır silahlarının Türkiye topraklarında gömüldüğünün tespit edilmesi durumunda, hükümetiniz bu silahlara, bulunduğu yerden çıkararak el koyacak mıdır?

Örgüte eleman teminini engellemek için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?"

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv.

Diri diri gömmek istemişler!

20.05.2013 - 12:18

Cinayetin sır perdesi aralandı

DHA

ADANA'da 4 ay önce borç para vermediği için arkadaşları tarafından sırtından tabancayla vurulup, cesedi nehir kenarına atılan kebapçı 33 yaşındaki Erdal Gündüz'ün ölümüyle ilgili yürütülen soruşturma tamamlandı.

Cinayet şüphelisi firardaki 31 yaşındaki Mehmet İnan hakkında öldürmekten ömür boyu, yağma suçundan da 15 yıla kadar hapis cezası istendi.

Tutuklu 2 şüphelinin de cinayete ve yağmaya yardım suçlarından 22'şer yıla kadar hapisleri talep edildi.

Merkez Seyhan İlçesi'nin Gülbahçe Mahallesi Obalar Caddesi'nde kebapçılık yapan Erdal Gürbüz, 21 Şubat 2013'de, yanına gelen arkadaşları Mehmet İnan, 31 yaşındaki İbrahim Akdeniz ve 26 yaşındaki Kenan Çetin ile gezmek için dışarı çıktı.

İddiaya göre otomobille gezerken 3 şüpheli, Erdal Gündüz'den 10 bin lira borç para istedi.

Gündüz de o kadar parası olmadığını söyleyince aralarında tartışma çıktı.

Daha sonra Gündüz, Çevik'in kullandığı otomobil yavaşlayınca inerek, uzaklaşmak istedi.

Şüpheliler de arkasından tabancayla ateş etti.

Sırtından vurulunca yere düşen Gündüz'ü yaralı halde otomobile alan şüpheliler, sonra da kimsenin yaşamadığı bağ evine götürdü.

ÖLÜNCE ATMIŞLAR

Burada yaralı haldeki Gündüz'ün üzerindeki elbiseleri çıkartıp, cebindeki parayı alan şüpheliler, öldükten sonra da cesedi Seyhan Nehri kenarına attı.

Olayın ardından tutuklanan Çevik ile Akdeniz, kebapçı Gündüz'ü halen firarda olan İnan'ın tabancayla vurduğunu ileri sürdü.

Korktukları için ona engel olamadıkları gibi hastaneye de götüremediklerini ileri süren şüphelilerden Akdeniz, "Erdal'ı toprağa gömmek istediler.

Ancak ben izin vermedim.

Çünkü hala yaşıyordu" dedi.

Kenan Çevik de "Ben hastaneye götürmeyi teklif ettim.

Ancak kabul etmediler.

'Sen de bu işe karıştın, ne dersek onu yapacaksın' dediler.

Erdal'ı nasıl yok edeceklerini konuşuyorlardı" diye ifade verdi.

Soruşturmasını tamamlayan Cumhuriyet Savcısı, olayla ilgili iddianame hazırladı.

3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianamede, sanıklardan firardaki Mehmet İnan hakkında, 'kasten öldürme' suçundan ömür boyu, 'nitelikli yağma' suçundan da 15 yıla kadar hapis cezası istendi.

Diğer tutuklu sanıklar Çevik ve Akdeniz hakkında da yardım ettikleri iddiasıyla cinayetten 15'er, yağmadan da 7 yıla kadar hapisleri talep edildi.

İddianame kabul edilirse, şüphelilerin yargılanmasına önümüzdeki günlerde başlanacak.

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

Hayayolu şirketi Dubaili ortağa uçtu.

20.05.2013 - 11:15

Hayayolu şirketi Dubaili ortağa uçtu.

Türkiye'nin özel havayolu şirketlerinden Onur Air'de uzun süredir yürütülen satış işlemleri sonuçlandı.

Şirket, 250 milyon dolara Kudret Tuncel ile Dubai asıllı İngiliz işadamı Mehdi Shams'a satıldı.

Türkiye'nin özel havayolu şirketlerinden Onur Air, yeni sahibine uçtu.

Şirket, 250 milyon dolara Kudret Tuncel ile Dubai asıllı İngiliz işadamı Mehdi Shams'a satıldı.

Zaman Gazetesi'nin haberine göre, şu anda şirketin yaklaşık yüzde 70 hissesini elinde bulunduran işadamları, bir süre sonra diğer ortak Cankut Bagana'dan opsiyonlu diğer hisseleri de devralacak.

TEMMUZA KADAR DEVAM

Satış işleminin Rekabet Kurumu tarafından onaylandığı belirtildi.

Onur Air'in yüzde 30 hissesini elinde bulunduran işadamı Cankut Bagana, şirketin yönetim kurulu başkanlığı ve genel müdürlük görevini bir süre daha sürdürecek.

Temmuzda yeni yapılanmaya gidilecek.

ORTAKLAR KİM?

Şirketin yeni ortaklarından İstanbul Esenyurt'ta bulunan Enes Makine'nin kurucusu Kudret Tuncel, 1985'te kozmetik sanayi sektöründe aerosol, parfüm dolum ve kapatma işine başladıktan sonra 1996'da Enes Makine Sanayii'ni kurdu.

Mehdi Shams de, ABD, İngiltere, Almanya, Dubai, Çin ve İran'da ofisi bulunan Home Persian şirketinin sahibi.

1.600 ÇALIŞANI VAR

Havacılık sektörüne 1992'de adım atan Onur Air, bugün 1.

600 çalışanı ve 32 uçağı ile yurtiçinde 14, yurtdışında 5 tarifeli uçuş gerçekleştiriyor.

İzmir, Antalya, Bodrum, Dalaman ve KKTC Ercan'dan charter (tarifesiz) seferler de düzenleyen şirket, haziranda Antalya, Batman, Erzincan, Sivas ve Malatya'ya çapraz uçuş başlatacak.

Şirket, geçen yıl 3 milyonun üzerinde yolcu taşıdı.

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

AK Parti'den tarih kitaplarıyla ilgili şaşırtan iddia...

20.05.2013 - 11:37

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, tarih kitaplarının son Osmanlı Padişahı Vahdeddin'in vatan haini olduğu konusunda yanlış bilgiler içerdiğini, Erzurum Kongresi'nin 1.

maddesine yer vermediğini belirterek, "Milli Eğitim Bakanımız Nabi Avcı'ya çağrıda bulunuyorum, son padişahla ilgili hala aynı hüküm devam ediyorsa tarih kitaplarını değiştirin" dedi.

Şahin, partisinin Karabük Merkez İlçe Başkanlığı Danışma Meclisi'nde yaptığı konuşmada, tarih kitaplarının eksik bilgiler içerdiğini, yakın tarihin bütün çıplaklığı ile öğrenilmesi gerektiğini söyledi.

Yıllardır Osmanlı'nın son padişahı Vahdeddin'in vatan haini gösterildiğini, bu görüşe katılmadığını ifade eden Şahin, şöyle konuştu:

"Son Osmanlı Padişahı Vahdeddin'in vatan haini olduğu konusunda yanlış bilgiler içeren tarih kitaplarında Erzurum Kongresi'nin 1.

maddesi de yer almıyor.

Rahmetli Bülent Ecevit, bir gazeteye verdiği demeçte, 'Vahdeddin hain değildir, Mustafa Kemal'in Samsun'a çıkışını onaylayan ve kaderini Atatürk'e teslim eden odur' demiştir.

Bu açıklamadan sonra çok büyük tartışma oldu.

Eleştirdiler ama insaflı tarihçiler bu durumu tebrik etmektedir.

Birtakım gerçekleri gizlemeye ve tarihi farklı göstermeye hakkımız olmadığını düşünüyorum.

Ecevit'in bu değerlendirmesine bu ülkenin bir vatandaşı olarak aynen katılıyorum.

Vahdeddin, hain değildi."

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

Danıştay genel ahlaka aykırı buldu!

20.05.2013 - 14:11

Danıştay, özel bir TV kanalına konuk olan ünlü sanatçınının bacak ve göğüs dekoltesini "genel ahlaka aykırı" buldu ve ilgili kanala ceza veren RTÜK'ün kararını yerinde buldu.

Star'da, 15 Kasım 2009'da yayınlanan "Ya Şimdi Ya Hiç" adlı programa konuk olan Ahu Tuğba, programın diğer konuğu Arto'yla dans ederken göğüs dekoltesinin azizliğine uğradı.

Yine Tuğba'nın bacak frikikleri de dikkat çekti.

DANIŞTAY: GENEL AHLAKA AYKIRI

Programı masaya yatıran RTÜK, kanala "genel ahlaka aykırılık" iddiasıyla uyarı cezası verdi.

Kanal, kararın iptali için idare mahkemesine başvurdu.

İdare Mahkemesi, kanal lehine karar vererek, RTÜK'ün cezasını ortadan kaldırdı.

Ancak RTÜK de bu kararı Danıştay'da temyiz etti.

Danıştay 13'üncü Dairesi, yayını "genel ahlaka aykırı" bularak, kanala ceza verilmesini onadı.

RTÜK: "00:45:40'TA BACAKLARI ÖZEL OLARAK GÖSTERİLDİ"

RTÜK, kararında "Ahu Tuğba'nın bazı bölümlerde elbisesinin sıyrılarak göğsünün açıldığı, stüdyo kamerasının da bu hareketleri takip ettiği, ayrıca saat 00:45:40'ta Ahu Tuğba'nın göğüs ve bacaklarıyla ilgili görüntülerin özel olarak gösterilmeye çalışıldığı, saat 01:59'da, daha önce Flash TV'de yayınlanan bir programda Yalçın Çakır ve Ahu Tuğba arasındaki tartışmanın ekrana getirildiği, alıntı programda bir kadına asılma üzerine ayrıntılı konuşmalar ekrana getirilerek, kadın konuğun cinsel bir meta olarak sunulduğu, cinsel tahrik unsurlarına yer verildiği, bunun yanı sıra, yayın içerisinde toplum içinde sergilenmeyecek görüntülere, insanda utanma duygusuna yol açan konuşmalara yer verildiği, sunucunun söz konusu olaylara bizzat katıldığı anlaşılmıştır" ifadesini kullandı.

İDARE MAHKEMESİ: "NEYE GÖRE AHLAKSIZLIK, NET DEĞİL"

İdare Mahkemesi ise, RTÜK'ün kararını iptal ettiği kararında, bu programın bir sohbet ve eğlence programı olduğunu, gece yarısından sonra, çocukların uyuduğu bir zaman diliminde yayına girdiğini, programın tür itibariyle izleyicileri eğlendirmeyi amaçladığını, programda kullanılan ifade ve diyalogladır hangi yönlerle "ahlaka aykırı" olduğunun belli olmadığını savundu.

İdare Mahkemesi, verilen cezayla birlikte eğlence ve magazin programlarının tamamına yakını için hukuki güvenlik ilkesinin ihlal edilmesinin yolunun da açılacağını vurguladı ve "İfade ve yayın özgürlüğünün kısıtlanması sonucunu doğuracak dava konusu işlemde hukuki güvenlik, hukukun üstünlüğü, Anayasa'nın genel ilkeleri ve hukuka uygunluk bulunmamaktadır" dedi.

DANIŞTAY: "EVET, GENEL AHLAKA AYKIRI"

Danıştay 13'üncü Daire ise, idare mahkemesinin kararını bozarak, "Uyuşmazlık konusu programda yer alan görüntü ve kullanılan ifadelerin, doktrinde belirli bir dönemde toplumda mevcut olan ortak, genel ve ortalama bir hayatla ilgili değer yargıları ve anlayış olarak tanımlanabilecek genel ahlak kavramına aykırı nitelik ve ağırlık taşıdığı anlaşılmıştır" dedi.

Danıştay, programın gece yarısından sonra yayınlanmasının da ihlale engel olmadığını savundu.

Akşam'ın haberine göre;

Danıştay, oyçokluğuyla idare mahkemesinin kararını iptal etti.

Danıştay'ın bozma kararı, geçen ay RTÜK Üst Kurulu'na sunuldu.

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

Apartmanda oturanlar dikkat!

20.05.2013 - 15:24

Yılbaşında yürürlüğe giren İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası ile bina, apartman, site ve işyerlerine 'risk değerlendirmesi' mecburiyeti getirildi.

Düzenlemeye göre, apartman yöneticisi, kapıcı ve konut sakinlerinden oluşan bir ekip, kontrol listesi oluşturacak.

Belirli aralıklarla güncellenecek olan listede asansör güvenliğinden elektrikle ilgili kaçak ve benzeri durumlara, kazan dairesinden otoparka ve iç ve dış zemin etütlerine kadar birçok madde yer alıyor.

Zaman gazetesinden İsa Yazar'ın haberine göre bu işlemi yaptırmayan işyerleri ve apartmanlar, ilk ay için 3 bin 234 lira ceza ödeyecek.

Söz konusu ceza, takip eden aylarda 4 bin 851 lira olarak uygulanacak.

Bu da mayıs ayı itibarıyla yükümlülüklerini yerine getirmeyen apartman ve işyerlerinin 22 bin 638 lira ceza ödeyeceği anlamına geliyor.

Ancak çoğu işletmenin ve apartman yönetiminin bu cezalardan haberi yok.

Herhangi bir kaza veya denetim halinde risk değerlendirmesiyle ilgili gerekli belgeleri hazır olmayanlar, kötü bir sürprizle karşı karşıya kalacak.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın hazırladığı 'Apartmanlarda Risk Değerlendirmesi Rehberi' ile işyerleri ve apartmanlarda muhtemel kazaların önlenmesi amaçlanıyor.

İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü 'Apartmanlarda Risk Değerlendirmesi Rehberi' hazırladı.

Buna göre apartman, bina ve siteler kontrol listesi doldurularak yönetimde bulunduracak.

Bu liste belirli aralıklarla güncellenecek.

Risk değerlendirmesi çalışmaları bir ekip tarafından yürütülecek.

Bu ekip apartman yöneticisi ve kapıcı veya kapıcılar ile apartman sakinlerinden oluşacak.

Kontrol listesinde 'binanın iç ve dış zeminleri kayma veya düşmeyi önleyecek şekilde uygun malzeme ile kaplanmıştır', 'Zeminde çökme, engebe vb. deformasyonlar bulunmamaktadır.', 'Temizlik yapılan alanda kaymayı önlemek için gerekli önlemler alınmaktadır.', 'Açıkta kablo bulunmamakta, prizlerin sağlamlığı düzenli olarak kontrol edilmektedir.' 'Asansör içi ve önü aydınlatmaları yeterli düzeydedir.' gibi maddeler yer alıyor.

Bu maddelerin karşısı, duruma göre evet ve hayır kutucukları işaretlenerek mevcut durum tespit edilecek.

Apartman yönetimi bu kontrol listesini hazır bulundurmak zorunda.

Bu listeyi hazır bulundurmaması, denetim halinde cezayı gerektiriyor.

Ceza süreci ocak ayından itibaren işliyor.

Halen risk değerlendirmesine yönelik kontrol listesini hazırlamamış olan bir apartman, denetim halinde 22 bin 638 TL ceza ile karşılaşacak.

Yasaya göre risk değerlendirmesini yaptırmayanlar için bu ceza izleyen aylarda her ay 4 bin 851 lira artacak.

Yasa ile işyerleri ve apartmanlara sorumluluk yüklenmesi hedefleniyor.

Böylece küçük tedbirlerle önlenebilecek kimi kazaların önüne geçilmesi amaçlanıyor.

Pratikte her apartmana denetim yapılarak risk değerlendirmesi yapıp yapmadığı kontrol edilmese de bir kaza durumunda bu belge apartman yönetiminden istenecek.

Eksik olması halinde ceza kesilecek.

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

"Deliller uydurmadır reddediyorum"

20 Mayıs 2013, 06:53

Ergenekon Davasının 300.
Duruşmada savunmasını yapan tutuklu sanık emekli Albay Mustafa Levent Göktaş da mütalaayı eleştirerek, "Mütalaada yer alan iddialar somut delillere dayanmıyor, hayal ürünüdür. Reddediyorum" dedi.

İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesi'de görülen 66'sı tutuklu 275 sanıklı Ergenekon Davası'nın 300.duruşması başladı.

Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin yanında bulunan büyük salonda yapılan duruşmada CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, Gazeteci Tuncay Özkan ve eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu 40 tutuklu sanık hazır bulundu.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ ve YAŞ üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler'in de aralarında bulunduğu 26 tutuklu sanık ise duruşmaya katılmadı.

Başka suçtan tutuklu bu davadan tutuksuz yargılanan Yalçın Küçük de duruşmaya katıldı.

GÖKTAŞ: MÜTALAAYA KATILMIYORUM

Mütalaaya ilişkin savunmasını yapan tutuklu sanık emekli Albay Mustafa Levent Göktaş, "Savcıların mahkemeye sunduğu mütalaaya katılmıyorum.

Mütalaada yer alan iddialar somut delillere dayanmıyor, hayal ürünüdür.

Mütalaadaki iddiaları reddediyorum" dedi.

Göktaş, mütalaada "Poyrazköy Keçilik mevkiinde yapılan aramada çeşitli mühimatın ele geçirildiği, bu kapsamdaki ihbara göre kendisinin SAT subaylarının içinde bulunduğu örgütün hücre yapılanmasının sorumlusu olduğu, tahliye olmaması halinde Poyrazköy Davası'nda yargılanan Levent Bektaş'ında aralarında bulunduğu bazı sanıklara, soruşturmayı yürüten savcılara yönelik suikast yapılması talimatını verdiği" şeklinde bir iddianın yer aldığını belirtti.

"YARIN ÖBÜR GÜN BU İDDİA KARŞIMIZA ÇIKAR, ŞİŞER PATLARIZ"

Göktaş, şu ifadeleri kullandı:

"Mütalaaya konu iddiayı tutuklandıktan 3 ay sonra, cezaevinde öğrendim.

Bu olayla en ufak bir ilgim ve irtibatım olmadığı gibi, hakkımda kesin, inandırıcı, somut bir delilde yoktur.

Poyrazköy davasının iddianamesi hazırlanırken ve dava sürecinde bana herhangi bir suç isnadında bulunulmamış, soru sorulmamış, ifadem alınmamıştır.

4.5 yıldır tutuklu olarak yargılanıyorum.

Bu olay ilk kez 18 Mart 2013'deki mütalaada gündeme getirilmiştir.

Avukatım Hasan Gürbüz'e 'Yarın öbür gün bu iddia karşımıza çıkar, şişer patlarız' diyerek bu konuda mahkemenizde konuşmasını istedim.

O da 'Savcılara suikast yapılması emri' iddiasıyla ilgili 14 Eylül 2009 tarihindeki bir dizi talepte bulundu.

Ancak Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, 'Bir suç isnadımız yoktur' diyerek taleplerimizi reddetti.

Mütalaaya konu edilen bu olayla ilgili hakkımda herhangi bir suç isnadında bulunulmadığı konusunda mahkemenin ara karar var.

4 yıldır devam eden Poyrazköy Davası'nda da bu konuda bana bir suçlama yapılmadı.

Ancak mütalaada yer aldı."

"İLHAN SELÇUK'U TANIMIYORUM"

Mütalaada, 'İlhan Selçuk, Ergün Poyraz, Levent Ersöz ve Fikret Emek ile birlikte örgüt faaliyetinde buluduğu' şeklinde bir iddia yer aldığını söyleyen Göktaş, "İlhan Selçuk'u tanımıyorum.

Selçuk ile hiçbir temasım, iletişimim olmamıştır.

Cumhuriyet Gazetesi'nin santralini bir kez dahi aramışsam suçumu kabul edeceğim.

Fikret Emek'i de katıldığım bir operasyonda tanıdım.

O operasyonda Emek yaralandı.

Bir yıl birlikte çalıştık.

Toplam 25 kez görüşmemiz var.

Ancak bu görüşmeler hatrını sormak için yapılan görüşmelerdir.

TİB kayıtlarından gelen kayıtlarda söylediklerimi teyit etmektedir.

Ersöz ve Poyraz'ı ise tanımıyorum" şeklinde konuştu.

MAHKEMEYİ PROTESTO ETTİ

Öte yandan davanın tutuklu sanıklarından Kemal Aydın, ağzına siyah bant yapıştırarak mahkemeyi protesto etti.

Davanın 297.duruşmasında son savunmasını yapan Aydın konuşma sürelerinin kısıtlanmasını savunma haklarının engellenmesi olarak değerlendirmişti.

17 Mayıs Cuma günü görülen duruşmada ise mahkeme heyeti, Aydın hakkında savunmasında geçen bazı beyanlarına ilişkin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurunda bulunulmasına karar vermişti.

Aydın'ın dava karara bağlanıncaya kadar da her duruşmaya ağzında bantla çıkacağı öğrenildi.(Hürriyet)

-  -  -  -             ^^^^^ - vvvvv

Rusya, Türkiye ile ortak S-300 füzesi üretmek istiyor

20 Mayıs 2013, 04:00

Rusya, Türkiye ile birlikte ortak uzun menzilli hava sistemi S-300 füzeleri üretmek istediğini açıkladı.(DHA) -- RIA Novosti'nin haberine göre Rus devlet silah şirketi Rosoboronexport'un başkanı Sergei Ladygin, Peru'nun başkenti Lima'da düzenlenen silah fuarında yaptığı açıklamada, Türkiye'nin uzun menzilli hava savunma sistemi için açtığı ihalenin henüz sonuçlanmadığını hatırlatarak, "Rusya, S-300 sisteminin gelişmiş versiyonu olan S-300PMU1sistemini Türkiye ile ortak olarak geliştirip üretmeye hazırdır.

Örneğin bu çerçevede füzeler Türk taşıyıcı rampalarına göre uyarlanabilir" dedi.

Ladygin ayrıca, yeni sistemi Türkiye ile birlikte üçüncü ülkelere satabileceklerini de duyurdu.

Buna göre anlaşmayla Türkiye'ye sistemin başka ülkelere satış lisansı da verilmiş olacak.

150 kilometrelik menzili olan S-300PMU1 füzeleri hem alçak hem de yüksekten uçan balistik füzelere ve uçaklara karşı kullanılabiliyor.

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

Rum işadamını Demirören öldürttü!

20 Mayıs 2013, 02:22

1978 yılında Halkalı'da cesedi yakılarak öldürülen Rum iş adamı Arşimidis'in katilinin Yıldırım Demirören'in babası Erdoğan Demirören olduğu iddia edildi

Milliyet ve Vatan gazetelerinin sahibi, Demirören Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Erdoğan Demirören'in cinayetle suçlandığı ortaya çıktı.

İddia Taraf gazetesinden Mehmet Baransu'ya ait.

Taraf'ın haberinde TTF Başkanı Yıldırım Demirören'in babası Erdoğan Demirören, cinayet ve ölenlerin mallarına haksız yere el koymakla suçlanıyor.

İşte Taraf'ta yer alan o haber:

Genelkurmay kayıtlarına göre, cinayet soruşturması 1982'den beri devam ediyor.

Genelkurmay Başkanlığı'na ait 1982 tarihli belgeye göre, Erdoğan Demirören'in, Arşimidis Şirketi'nin haksız yere mallarının ele geçirilmesinde ve bir tuğla fabrikatörünün ölümünde parmağı var.

Her iki şirket sahibinin şüpheli ölümlerinin ardından, Erdoğan Demirören, bu şirketlerin tüm mal varlıklarına el koymuş.

İhbar mektubuyla bildirildi

Skandal olay, o dönem Genelkurmay Başkanlığı'na iki kez ihbar mektubuyla bildirilmiş.

Gelen bilgilerin ardından konu önce MİT'e, ardından 1.

Ordu Komutanlığı'na değişik aralıklarla dört kez sorulmuş.

Her iki kurumdan gelen cevap yazılarında iddialar yalanlanmıyor.

Bunun üzerine, iddiaların ivedilikle incelenip sonuçlandırılması için Başbakanlığa bir yazı gönderilmiş.

Demirören ailesi olayı sümen altı etti

Başbakanlığı gönderilen yazı, Başbakanlık masasından alınıp, önce Demirören ailesinden bir kişiye, ardından da Erdoğan Demirören'e ulaştırılmış.

Taraf 'ın Demirören ailesine yakın kaynaklardan öğrendiği bilgiye göre, belgenin kendisine ulaştırılmasının ardından Erdoğan Demirören, arşivlerindeki kimi belgeleri imha ettirmek, dosyayı sümen altı etmek için bir dizi çalışma yapmış.

İhbar mektubunda tüm detaylar anlatılıyor

İşte skandal olayın perde arkası ve 1982'den günümüze yaşananlar:

Yıl 1980 öncesi.

Rum asıllı, Arşimidis Şirketi sahiplerinden bir kişi, İstanbul Halkalı'da yakılarak öldürülüyor.

Cinayetin ardından da şirkete Erdoğan Demirören sahip oluyor.

Şirkete haksız yere el konmasıyla ilgili şirket temsilcileri tarafından dava açılıyor.

Bu dava uzun yıllar sürüyor.

12 Eylül darbesinin ardından Genelkurmay Başkanlığı'na hem Arşimidis Şirketi hem de bir tuğla fabrikasıyla ilgili ihbar mektubu gidiyor.

İhbarı yapan İnayet Esen isimli bir kişi.

21 Ekim 1981 tarihli ihbar mektubunda, hem işlenen cinayet hem de el konan şirketlerle ilgili bilgiler yer alıyor.

Bu ihbar mektubu üzerine Genelkurmay Başkanlığı konuyu incelemeye alıyor.

Konu, 23 Ekim 1981'de Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanlığı'na konu aktarılıyor.

Konu incelenirken bu kez isimsiz ikinci bir ihbar mektubu Genelkurmay Başkanlığı'na geliyor.

"Arşimidis olayı ile ilgili" bu mektup da dosyaya konuyor.

Tüm ihbar mektupları, 26 Ekim 1981 günü tek elde toplanıp, Genelkurmay Başkanlığı tarafından ikinci kez Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanlığı'na gönderiliyor.

Olay MİT'e soruluyor

İhbar mektuplarının içeriğindeki Erdoğan Demirören'in cinayet işlediğine dair iddialar ve biri Rum asıllı iki kişinin mallarına haksız yere el konmasının ciddiyeti üzerine, konu Başbakanlık Milli İstihbarat Başkanlığı'na incelenmek üzere iletiliyor.

MİT, konuyla ilgili ilk cevabı yazısını 28 Ocak 1982'de Genelkurmay Başkanlığı'na gönderiyor.

Taraf 'ın elindeki belgede MİT'in 8 Nisan 1982'de ikinci bir yazıyı Genelkurmay Başkanlığı'na gönderdiği görülüyor.

1'inci Ordu Komutanlığı da konuyu inceliyor

Genelkurmay Başkanlığı, MİT'in yanı sıra konuyu incelemek üzere 1.Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'na da yazı gönderiyor.

1.Ordu Komutanlığı'ndan ilk yazı 6 Nisan 1982'de Genelkurmay Başkanlığı'na ulaşıyor.

İkinci cevap yazısı ise 16 Temmuz 1982'de Ankara'ya, Genelkurmay'a geliyor.

Genelkurmay Başkanlığı her iki kurumdan gelen dört cevap yazısının ardından, 20 Ağustos 1982 tarihinde "Başbakanlık Makamı'na" iki sayfalık bir yazı gönderiyor.

Yazının konu başlığı "Arşimidis Şirketi Hakkında."

Bu iki sayfalık resmî yazıya, ihbar mektupları, MİT ve 1.Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nın cevap yazıları da ekleniyor.

Aşağıda bu iki sayfalık belgenin tamamını ve içeriğini sizlerle paylaşacağız.

Ancak daha önce bir konuya açıklık getirmek istiyoruz.

Her iki kurum da iddiaları yalanlamıyor

Taraf 'ın elindeki resmî belgenin "İLGİ" ekinde, MİT ve 1.Ordu Komutanlığı'ndan gelen cevap yazılarının sayı numaraları ve tarihleri var.

Ancak, her iki kurumun Genelkurmay Başkanlığı'na ne tür bir cevap verdiği, elimizde ekler olmadığı için belgede yok.

Elimizdeki iki sayfalık belgenin son maddesinde yapılan bir açıklama, her iki kurumdan gelen dört yazının da Erdoğan Demirören'i aklamadığını gösteriyor.

Çünkü; Genelkurmay Başkanlığı, Başbakanlığa gönderdiği yazıda, MİT ve 1.Ordu Komutanlığı'ndan gelen cevabi yazıların dikkate alınarak "konunun incelenmesini" istiyor.

Buradan da ihbar mektubundaki iddiaların "yalanlanmadığı", olumsuz bir cevap verilmediği anlaşılıyor.

Tekrar belgeye dönersek, Genelkurmay Başkanlığı 20 Ağustos 1982 tarihinde Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı Nevzat Bölügiray imzasıyla Başbakanlık Makamına gönderdiği iki sayfalık belgede şu satırlara yer veriyor:

Başbakanlığa gönderilen resmî belge ve iddialar

"Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanlığı'na gönderilen ihbar mektubundaki, Arşimidis şirketinin hileli yöntemlerle ele geçirildiği iddiası üzerine konunun ilgi (b) ile 1 inci Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nca incelenmesi istenmişti.

Arşimidis Şirketi ile ilgili olarak alınan ilgi (c) duyumdan ise.(2 inci ihbar mektubu kastediliyor) Bu şirket yöneticilerinin Ermeni olayları ile ilişkisinin bulunduğu, sahip oldukları Londra Divan Oteli'nde Ermeni militanları barındırdıkları, Paris, Cenevre ve Newyork'ta çok güçlü olan sermayelerini bu amaç için kullandıkları, Türkiye'de de çok büyük bir sermaye potansiyeline sahip olan bu kişilerin, yargı organlarını bile kendi amaçları doğrultusunda saptırdıkları, hatta çok üst kademedeki asker kişiler ile ilişki kurarak yolsuzluklarını güvence altına aldıkları,

Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanlığı'nın 24 Şubat 1981 tarihli 7 numaralı bildirisiyle haklarında yurda dön çağrısı bulunan Avukat Necdet Çobanlı ve eşi Belma Çobanlı'nın, (Bu kişiler aynı zamanda Erdoğan Demirören'in de avukatları.

Bunlar üzerinden şirkete el konuyor) özel konumlarına güvenerek yurda döndükleri, yetkili savcıya rüşvet vermek suretiyle haklarında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini sağladıkları,

"Demirören'in şüpheli ölüm olaylarında parmağı olduğu..."

Erdoğan Demirören'in ise Camgaz Şirketi sahibi Metim Camgaz ve tuğla fabrikatörü olan kayınbiraderinin şüpheli ölüm olaylarında parmağı olduğu, ölüm olaylarından sonra bu kişilerin şirketlerini ele geçirdiği öğrenilmiş olup, konunun Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı'nca incelenmesi istenmişti,

Konunun önemi ve özelliği nedeniyle, sağlıklı bir sonuca varabilmek için MİT, 1.Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan gelen cevabi yazıların da dikkate alınarak konunun incelenip, sonucunun Genelkurmay Başkanlığı'na bilgilendirilmesi emir ve tensiplerinize arz ederim.

Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı Nevzat Bölügiray"

Semra Özal devreye giriyor

Başbakanlığa gönderilen bu belge aşağıda detaylarını okuyacağınız gibi Semra Özal tarafından Başbakanlık masasından alınıp, Demirören ailesine ulaştırılıyor.

Ardından da konu sümen altı ediliyor.

Belgeyi gayrıresmi olarak MİT'e sorduk

Taraf 'ın yaklaşık dört ay önce bu belgeyi elde etmesinin ardından önce 1.Ordu Komutanlığı'ndaki ardından da MİT'teki haber kaynaklarımızla temasa geçtik.

GenelkurmayBaşkanlığı'na 1982 yılında gönderdikleri dört yazıyı almaya çalıştık.

Ancak, belgeleri elde edemedik.

Bunun üzerine konunun resmî muhataplarıyla görüşmek için harekete geçtik.

Önce gayrıresmi olarak MİT Müsteşarlığı'yla görüşüp, elimizdeki belgenin bir fotokopisini MİT'teki kişiye verdik.

Belgeye göz gezdiren yetkili, konuyu bildiğini, bu dosyayla ilgili MİT'teki tüm belgelerin zaman içerisinde yok edildiğini bizlere aktardı.

Son olarak bir depremde MİT binalarından birinin yıkılması gerekçe gösterilip, bu ve buna benzer arşivde bulunan bazı belgelerin imha edildiğini söyledi.

Ayrıca kamuoyuna yansıyan MİT Raporu'nda da bu konuyla ilgili bazı iddialara bakmamızı istedi.

MİT Raporu: Olayı Nuri Gündeş kapattı

MİT yetkilisinin bahsettiği rapor, Turgut Özal'ın Başbakanlığı döneminde kamuoyuna yansıyan, tartışmalara neden olan ve Mehmet Eymür'ün sık sık gündeme getirdiği rapor.

O raporda, Arşimidis Şirketi'yle ilgili şu ifadelere yer verilmiş:

"Aynı tarihlerde intikal eden bilgilere göre Nuri Gündeş'in (MİT İstanbul eski Bölge Müdürü) Erdoğan Demirören'in Arşimidis işini kapattırdığı."

Aynı görüşmede, MİT yetkilisi, Demirören'le ilgili arşivlerdeki belgelerin zaman içinde imha edildiğini ikinci kez tekrarlayıp şu ilginç cümleyi kullandı:

"Bu haber yayınlandığında iddialarla ilgili ne 'evet', ne 'hayır' deriz."

Bu cümlenin ne anlama geldiğini sorduğumuzda, gülümseyerek "Siz de biz de ne anlama geldiğini çok iyi biliyoruz" yanıtını verdi.

Doğrusunu söylemek gerekirse Taraf olarak, bunun ne anlama geldiğini bizler bilmiyoruz.

MİT'le yaptığımız bu gayrıresmi görüşmenin ardından, 15 Mart 2013 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı'yla konuyla ilgili resmî temasa geçtik.

Yazılı bir dilekçeyle, kendilerinin verdiği mail adresinden konuyla ilgili taleplerimizi ilettik.

Tüm iddiaları sorduk, tüm belgeleri istedik

Elimizdeki belgeyi, içeriğini, "İLGİ" ekinde yer alan MİT, 1.Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'nın cevap yazılarının sayı numaralarını, MİT'le yaptığımız gayrıresmi görüşmeyi, içeriğini, belgenin Semra Özal tarafından alınıp, Demirören ailesine verilmesi gibi tüm bilgileri paylaştık.

Genelkurmay Başkanlığı'ndan iddiaların doğruluğunu, konunun hangi aşamada olduğunu sorup, ellerindeki MİT ve 1.

Ordu Komutanlığı'nın cevap yazılarını bizlere vermelerini istedik.

Resmî yazımıza uzun bir süre cevap verilmeyince de Genelkurmay Başkanlığı'yla zaman zaman telefonla konuyu görüştük.

Konunun incelendiği, yakın bir zamanda bizlere cevap verileceği söylendi.

Genelkurmay'dan telefonla cevap beklerken, geçtiğimiz günlerde postayla, üzerinde "Genelkurmay Başkanlığı, Ankara" yazılı sarı bir zarf aldık.

Müracaatımızın üzerinden iki ay geçtikten sonra Genelkurmay Başkanlığı dilekçemize yazılı cevap verdi.

Yanda Genelkurmay Başkanlığı'nın verdiği cevabı detaylarıyla okuyacaksınız.

Burada şunu belirtelim.

Genelkurmay Başkanlığı da tıpkı MİT ve 1.Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı gibi sorduğumuz sorulara, iddialara "yalandır" demedi.

Arşiv kayıtlarına göre konunun 1982 yılından beri soruşturulduğunu, dosyanın kapatılmadığını bizlere aktardı.

İstemiş olduğumuz belgeleri de bizlere veremeyeceklerini söylediler.

Belgeyi Semra Özal alıp, Demirören'lere verdi

MİT ve 1.Ordu Komutanlığı'ndan gelen yazıların ardından, dönemin Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı, Genelkurmay Başkanlığı adına, Başbakanlık'a bir yazı gönderiyor.

Yazıya, tüm iddialar, ihbar mektupları, MİT ve 1.Ordu'dan gelen cevabi yazılar da ekleniyor.

Belgenin Başbakanlığa ulaşmasının ardından, Turgut Özal'ın eşi Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen "Gizli" damgalı, "Kişiye Özel" bu belgeyi, Başbakanlık'taki masada görüyor.

Başbakanlık Makamına yazılan belgeyi kimseye haber vermeden gizlice alıyor.

Ardından da Erdoğan Demirören'in kız kardeşine bu belgeyi veriyor.

Taraf 'ın elinde, belgenin Semra Özal tarafından alındığına dair bir yazı da var.

El yazısı Erdoğan Demirören'in kız kardeşine ait.

Başbakanlığa giden resmî belgenin arkasına bu not düşülmüş.

Kardeş Demirören, ağabeyi Erdoğan Demirören'e gönderdiği belgenin arkasına şu notu düşmüş:

"Bu belgeyi Semranım bana verdi.

Başbakanın önüne okusun diye konmuş, o da görmüş almış.

Bana verdi.

Senin düşmanın olan biri koydurmuş.

Özal'a okutmamış."

Genelkurmay:

Kayıtlarımızda soruşturmanın sürdüğü görünüyor

Erdoğan Demirören'in suçlandığı belgeyle ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı'na resmî bir yazı yazdığımızı söylemiştik.

Bu yazıda belgedeki tüm yazışmaların sayı ve tarih numaralarını Genelkurmay'a ilettik.

İddiaların doğru olup olmadığını, MİT ve 1.Ordu Komutanlığı'ndan kendilerine gönderilen cevap yazılarında neler yazıldığını, bu yazıların tarafımıza verilmesi mümkün ise bunu kamuoyuyla paylaşacağımızı ilettik.

Ayrıca, MİT Müsteşarlığı'ndan konuyla ilgili görüştüğümüz kişinin aktardığı bilgileri de paylaştık.

15 Mart 2013 tarihinde verdiğimiz dilekçeye, Genelkurmay Başkanlığı 7 Mayıs 2013 tarihinde cevap verdi.

Resmî yazı postayla adresimize gönderildi.

16 Mayıs 2013 tarihinde de posta gazeteye ulaştı.

Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen yazıda, Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı Korgeneral Nevzat Bölügiray imzalı belgeyle ilgili istemiş olduğumuz bilgilerin bize verilemeyeceği, bunların bilgi edinme kapsamı dışında olduğu belirtiliyor.

Ardından da çok önemli bir bilgi aktarılıyor.

Adli Müşavir Hakim Albay Muharrem Köse imzalı belgede, konuyla ilgili Taraf yazarı Mehmet Baransu'ya şu açıklama yapıldı.

"İlgi (a) yazı ile, 20 Ağustos 1982 tarihinde dönemin Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı Korgeneral Nevzat Bölükgiray imzasıyla Başbakanlık makamına 'Arşimidis Şirketi Hakkında' konu başlıklı bir yazı gönderildiği belirtilerek, bazı bilgiler talep edilmiştir.

Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında, konu ile ilgili Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı'nca soruşturma yürütüldüğü bilgisi bulunmaktadır.

Bunun dışında, ilgi (a) dilekçede yer alan diğer taleplerin ilgi (b) 4982 Sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun 18 ve 21'inci maddeleri uyarınca bilgi edinme hakkı kapsamı dışında olduğu bilginize sunulur.

Genelkurmay Başkanı Namına.

Muharrem Köse.

Hâkim Albay.

Adli Müşavir."

Genelkurmay Başkanlığı bu yazısında, 1982 yılına ait belgedeki iddiaları yalanlamayıp, kayıtlarında soruşturmanın halen sürdüğünü belirtmekle yetiniyor.

Şimdi kamuoyu şu soruların cevabını merak ediyor;

1982 yılındaki soruşturma halen devam ediyor mu?

Soruşturmanın sonucu ne oldu?

Soruşturma neticelendi ise neden Genelkurmay Başkanlığı'na konuyla ilgili bilgi verilmedi?

Yoksa dosya, 1982 yılından beri sümen altı edilip, zamanaşımına mı bırakıldı?

Genelkurmay Başkanlığı bu kadar ciddi iddiaların olduğu bir olayla ilgili olarak, MİT ve 1.Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı'ndan gelen dört yazıyı niçin kamuoyuyla paylaşmaktan çekiniyor?

Kamuoyu şimdi hem Başbakanlık'tan hem de diğer muhatap kurumlardan, bu soruların cevabını bekliyor.

Mehmet Şevket Eygi:

Arşimidis şirketinin sahibi yakılarak öldürüldü

Arşimidis şirketiyle ilgili arşivlerde yer alan bir bilgi de Mehmet Şevket Eygi'nin 13 Ocak 2009 tarihinde Milli Gazete 'de yazdığı bir yazı.

Eygi, işlenen gayrımüslim cinayetlerini ele aldığı "Dönen Dolapları bilmiyoruz" başlıklı yazısında, Arşimidisle ilgili şu ilginç bilgilere yer vermiş:

"Çocukluğumda ve gençliğimde İstanbul'un büyük zenginlerinden Rum asıllı bir Arşimidis vardı.

Bu zat, Üzeyir Garih gibi bir cinayete kurban gitmişti.

Üç saygın kişi onu öldürmüşler, cesedini Halkalı'da gözden uzak bir yerde yakmışlar ve servetinin üzerine oturmuşlardır."

Eygi yazısında isim vermese de Arşimidis şirketinin bu ölümlerin ardından 1978 yılında Demirören grubuna geçtiği biliniyor.

Belgede bahsedilen tuğla fabrikası gibi Arşimidis şirketi halen Demirören şirketler grubu bünyesinde.

Bu bilgilerin ardından şu soru akla geliyor.

Eygi'nin bahsettiği üç saygın kişi kim.(radikal)

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

Tövbe eden PKK'lıyı affedin gitsin!

19 Mayıs 2013, 23:54

TBMM Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonunun AKPli üyesi Afyon Milletvekili Halil Üründen çekilme sonrasına ilişkin çok tartışılacak formül...

Komisyon toplantısında PKK'lılara "terörist" dediği gerekçesiyle BDP'li vekillerin sert eleştirilerine maruz kalan Ürün'ün AKŞAM'a yaptığı açıklamaların satır başları şöyle:

SESSİZ SEDASIZ DÖNSÜNLER

Dağa çıkarken kimseden izin almadılar, herhangi bir yere 'biz dağa çıkıyoruz' diyerek kayıt tutturmadılar.

Hiçbir olaya karışmamış, hırsızlık yapmamış, adam öldürmemiş, kimsenin canına kastetmemiş.

Bu durumda olanlar, nasıl sessizce dağa çıkmışsa, yine sessiz sedasız anasının babasının evine dönsün.

Bu son derece doğal bir durum değil mi?

Niye bunu göz ardı ediyoruz?

Dağa çıkanların ömrünün ortalama 7 sene olduğu söylenir.

Ama bunların önemli bir kısmı 2-3 senedir dağda olanlar.

Yani acemiler ve hiçbir eyleme katılmayanlar...

Bunlar hiçbir Allah'ın kulunu öldürmediyse, suç işlemediyse, ya da işlediği halde delili yoksa, gelir elini kolunu sallayarak topluma karışır gider.

Yeter ki niyeti iyi olsun.

Delil yoksa savcı hakim ne yapabilir?

Ben hukukçuyum, cezaların amacı insanları imha etmek değildir, topluma yeniden kazandırmaktır.

HELALLEŞMENİN YOLU

Suç işleyenle, işlemeyeni kayıtları yoksa ayıramayız.

Ankara'daki 5 milyona yakın insanın içinde suç işleyen pek çok kişi de var.

Kimse görmediği zaman ne yapıyoruz?

Toplumdan ayırıyor muyuz?

Ayırmıyoruz.

Aynı durum çekilen PKK'lılar için de düşünülebilir.

İşlediği suçu kimse bilmiyorsa, kimse görmediyse, onu devletin adaleti yerine Allah'ın adaletine havale edeceğiz, gidecek.

Bundan başka yolumuz var mı?

Adam tövbe ettiyse normal hayatına devam eder gider.

Hukuk, suçu ispat edileni cezalandırır, ispat edemezse ne yapacak.

Başbakan 'af yok' diyor.

Bizim cenah bunu konuşmuyor ama helalleşme nereye gelir, bunu bilmiyoruz.

Madem komisyonu kurduk, barışın, helalleşmenin yolunu da aramalıyız.

FİDAN VE AKDOĞAN BİLİR

AK Partili Halil Ürün'ün, hakkında suç kaydı bulunan PKK'lılara ilişkin önerisi ise şöyle:

Devlet suçluyu yakalayamayınca ona ceza verebiliyor mu?

Yakalayamadığımızı napacağız?

Suç işleyenler kaçabiliyorlarsa kaçsın.

Formül şu:

Silahı hepten bırakacaklar ve gittikleri yere yerleşecekler, kaçabildikleri kadar kaçacaklar.

Yurtdışında devletin güçleri yerleşik hayata geçenleri takip etmesin.

Suç işleyen PKK'lılar, Kuzey Irak'a yerleşip, vatandaşlık alabilir.

Açıklanmadı ama Kuzey Irak yönetimi de bunu destekliyor.

Bu adamlara o ülkenin vatandaşlığı ve kimlikleri verilecek.

Türkiye'de sicil kayıtları olmadığı sürece, Kuzey Irak vatandaşı olarak Türkiye'ye girip çıkabilirler de.

Ya da, işledikleri suçun zaman aşımı dolana kadar Türkiye'ye dönmezler, vatan hasretiyle yaşamak zorunda kalırlar.

Zaman aşımı dolar veya kim bilir gün gelir mevsim bahar olunca yurda dönerler.

NEDEN SİLAH BIRAKMADILAR?

Süreci yürüten devlet organları, Kuzey Irak'ın yetkilileriyle, uluslararası güçlerle konuştular.

Yapılması gereken bir açıklama varsa, zamanı gelince o da yapılır.

Ama şöyle bir oyun da oynanıyor olabilir:

Belki bu dış uzantılar şimdilik Türkiye'yi tedirgin etmek için, orada bunları silahlarıyla muhafaza edecekler.

Böyle bir endişe de taşıyoruz.

Neden silahları bırakmadılar, neden dağılmıyorlar?

Belki yarın aynı şeyler yeniden zuhur edecek.

Yetkililer, bu ihtimalleri de mutlaka göz önünde bulunduruyordur.

Bunu biz bilmiyoruz, biliyorsa MİT Müsteşarı ya da Yalçın Akdoğan biliyordur.

Biz milletvekilleri ve komisyon üyeleri olarak sürecin son derece şeffaf bölümündeyiz.

SİNİRİ EN ZAYIF OLAN BENİM

Halil Ürün, BDP'lilerle yaşadığı "terörist- gerilla" tartışması için de şunları söylüyor:

Suç işleyene ne diyeceğiz?

'Gerilla' diyorlar, sabrediyoruz.

Barış dili olacaksa "gerilla" demesinler.

En azından sussunlar.

Helalleşme olacaksa sırtımızı dönüp gidebiliriz.

Böyle bir terbiyeden geliyoruz.

Eğer 'bir daha yapmayacağım' diyorsa, benim yüreğimde de acılar varsa, en azından tahrik edip yaramı kaşıma.

komisyon üyeleri özel olarak seçildi.

Sinir sistemi sağlamları seçmişler.

Sinirleri en zayıf benim.

Kolay değil bu sorunlarla yüzleşmek.

Dengeyi tutturmak zor.

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

Bu iddialar doğruysa...

19 Mayıs 2013, 23:20

PKK'nın geri çekilme görüntüleri TSK'da rahatsızlığa yol açtı.

Çekilme görüntülerindeki PKKlıların ayakkabı ve elbiselerinin çok temiz olması yıllarca terörle mücadeleyi sürdüren deneyimli askerlerde ciddi soru işareti yarattı.

PKK'nın sınır dışına çıkmasını koordine eden Bahoz Erdal kod adlı olan Fehman Hüseyin, Heronlar'ın sürekli tepelerinde uçması nedeniyle çekilmenin sonbahara sarkabileceğini söyleyip, "Ateşkes öncesi bu kadar Heron olmuyordu.

Çok sinirlilik hali yaratıyor.

Heronlar uçmazsa çekilme iki ayda biter" demişti.

Meteorolojik şartlar

VATAN'ın askeri kaynaklardan edindiği bilgilere göre ise TSK son bir haftadır bölgede insansız hava aracı uçuramadı.

Kaynaklar, bunun gerekçesini ise havanın "bulutlu" olmasına bağladı.

PKK'nın çekilme sürecine ilişkin TSK'nın 13 Mayıs'ta yaptığı açıklamada şöyle denilmişti:

"Birlikler, geçmiş yıllarda olduğu gibi şu anda da, arazide, kendilerine emredilen üs bölgelerinde görevlerini sürdürmektedir.

Ayrıca, insansız ve insanlı keşif araçları, eskiden olduğu gibi, rota değiştirmeden görev uçuşlarına meteorolojik şartların elverdiği ölçüde devam etmektedir.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bölgede görevli unsurları, yasalara uygun hareket etmektedir.

Teröristlerin sınır ötesine çekilmesine ait herhangi bir görüntü ve bilgi elimizde mevcut değildir."

Açıklamadaki "meteorolojik şartlar" vurgusuyla da bu duruma işaret edildiği öğrenildi.

Heron gerçeği

PKK'nın çekilme süreci, Türkiye'nin ciddi maliyetlerle sahip olduğu insansız hava araçları heronların, terörle mücadeledeki zaafiyetlerini de ortaya çıkardı.

Teröristlerin şemşiye ve ıslak battaniye gibi metodlarla heronların kapsama alanından çıktığı askeri kaynaklar tarafından da doğrulandı.

Ayrıca heronların, odaklamayla sadece 150 metrelik bir alanının görüntüsünü aldığı öğrenildi.

Isıya duyarlı "zoom"lama yapan heronları gören teröristlerin, şemsiye ve ıslak battaniye kullanarak ve hareketsiz kalarak, heronları tesirsiz kıldığı belirtildi.

Hareket olmayınca TSK unsurları tarafından muhtemel terörist bölgesine yapılan heron taramalarında, ısının bölgede ısınan taşlardan da gelebileceği yanılgısına düşebileceği belirtildi.

Operasyon izni istenmedi

PKK'nın çekilme sürecini başlattığı 8 Mayıs'tan, TSK'ya yeni bir hükümet direktifi verilmedi.

Bu nedenle TSK, eskiden olduğu gibi valinin oluruyla operasyon ve arazi arama tarama faaliyetleri için harekete geçebiliyor.

Yol güvenliği ve güvenlik kontrolü gibi görevlerini ise vali talimatına gerek kalmaksızın sürdürüyor.

TSK çekilme sürecinde şu ana kadar PKK'lıların çekilme görüntüsü ve bilgisi elde etmediği için valilerden operasyon izni istemedi.

MİZANSEN? FOTOĞRAF? MI?

Türkiye'den çekilen ilk PKK'lı grup geçtiğimiz hafta Kuzey Irak'a girmişti.

Kalabalık bir gazeteci grubunun da izlediği çekilme sonrası PKK'lılar, yolda heronlarla karşılaştıklarını, kendilerini şemsiyelerle gizlediklerini ileri sürmüştü.

Bu arada basına yansıyan bu görüntüler de asker de kuşku yarattı.

Çekilme görüntülerindeki PKK'lıların ayakkabı ve elbiselerinin çok temiz olması yıllarca terörle mücadeleyi sürdüren deneyimli askerlerde ciddi soru işareti yarattı.(Vatan)

-  -  -  -            ^^^^^ - vvvvv

"Meclis'in üstünde bir güçle karşı karşıyayız"

20 Mayıs 2013, 08:00

BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, "Yasadışı dinlemelerin yüzde 80'i devletin resmi görevlilerinin kontrolünde" dedi.

Kaplan, BDP'nin görüşlerini Meclis Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu'na sundu.

Yasadışı dinlemelerin yüzde 20'sinin yabancı ajanlar, çete ve organize örgütler tarafından yürütüldüğünü savundu.

Hasip Kaplan, sade vatandaşlardan Cumhurbaşkanı'na kadar herkesin dinlendiğini iddia etti, "Özel hayatın gizliliği tamamen ortadan kalkmış" dedi.

Devletin elindeki dinleme cihazlarının kayıtdışı olduğunu söyleyen Kaplan, 12 adet mobil dinleme cihazının kimin elinde olduğu sorusuna yanıt alamadıklarını belirtti.

Meclis'in üstünde bir güçle karşı karşıya olduklarını öne süren Kaplan, "Darbelerin, derin devletin artıklarıyla uğraşıyoruz" diye konuştu.

 

a45UyF587661-201305202124-15
^^^^^ - vvvvv

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder