22 Mayıs 2013 Çarşamba

15-Eczacıbaşı ‘plaza dili’ne savaş açtı


Eczacıbaşı 'plaza dili'ne savaş açtı

Plazalarda Türkçe-İngilizce sözcüklerden oluşan bir dil konuşulmasından rahatsız olan Bülent Eczacıbaşı doğru Türkçe kampanyası başlattı.

Eczacıbaşı'nda 'uydurukça' konuşan 5 lira 'ceza'yı kumbaraya atıyor

SONGÜL HATISARU / SON BİR SORU

Hard copy'leri set etme işini taşere ettikten sonra yazımın wording'ini düzeltmeye focuslanıyor olacağım."
Metropollerde beyaz yakalıların çalıştığı plazalarda bir gün geçirseniz bunun gibi yüzlerce cümle duyabilirsiniz.
Yalnızca 'plaza insanlarının' anladığı bir dil bu...
Kimi zaman aynı anlama gelen sözcüklerden oluşan bir tamlama: Nüans farkı!
Bazen de İngilizce zaman kalıplarıyla düşünülüp Türkçe söylenmiş sözler: Yapıyor olacağım!

Biraz Türkçe, biraz İngilizce...
Ama bu dil için en iyi tanımlama: Uydurukça!

Bu tanımlama Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı'na ait.
Plazalarda konuşulan bu tuhaf dilden son derece rahatsız olan Bülent Eczacıbaşı, bu dile karşı adeta savaş açtı.

Katıldığı çeşitli iş toplantılarında, şirket çalışanlarının kendi aralarındaki sohbetlerde, e-posta mesajlarında kullanılan dilin her geçen gün değiştiğini fark eden Bülent Eczacıbaşı'nın önderliğinde, bu gidişe dur demek için Eczacıbaşı Topluluğu bünyesindeki şirketlerde "Uydurukça konuşuyor olmayalım!" adlı bir kampanya başlatıldı.

Türkçe'yi en iyi konuşan işadamlarından Bülent Eczacıbaşı'nın önderliğinde başlayan ve Eczacıbaşı Holding Kurumsal İletişim ve Sürdürülebilir Kalkınma Grup Başkanı Okşan Atilla Sanön'ün yürüttüğü kampanya holdingin tüm kadrolarına yayılmış durumda.

Öyle ki öğle yemeklerindeki hatalı Türkçe kullanımlarında bile herkes birbirini uyarır hale gelmiş ve konu cezalandıran bir kampanyadan çok eğlenerek ve şakalaşarak farkındalık yaratan bir hale dönüşmüş.
Eczacıbaşı'nın bu yaklaşımı yeni neslin eğlenerek öğrenme modeliyle de örtüşüyor.
Kampanyayı yürüten Okşan Atilla Sanön, "Hedefimiz asla öz Türkçe polisliği yapmak değil, çalışanlarımızda farkındalık yaratarak uyduruk bir lisan oluşmasının ve kullanımının önüne geçmek.
Bu kampanyanın tüm geliri Eczacıbaşı Gönülleri'nin YİBO'lara Türkçe yazım kılavuzu ve Türkçe sözlük alımında kullanılacak"
diyor.

Bağış kutuları hazırlandı

Bu çerçevede önce en sık kullanılan 20 'uydurukça' sözcük ya da sözcük grubu belirlendi.
Sonra Eczacıbaşı şirketlerine ait toplantı odalarına birer 'bağış kutusu' yerleştirildi.
Şimdi toplantılarda kim, 'uydurukça' bir şey söylerse kutuya gönüllülük esasına dayalı olarak 5 lira atıyor.
"Uydurukça-Türkçe" sözlüğe, Eczacıbaşı çalışanlarının katkılarıyla her geçen gün yeni kavramlar ekleniyor.
Ayrıca toplantılarla başlayan kampanyanın e-posta mesajlarına, hatta plaza sohbetlerine kadar yaygınlaştırılması planlanıyor.

Türkçe kazanacak

Kampanya çerçevesinde bağış kutularında toplanan paralar yine kampanyanın içeriğine uygun şekilde "dil" için harcanacak.
Bu paralarla alınacak Türkçe sözlük ve yazım kılavuzları, ilköğretim ve yatılı bölge okullarına ulaştırılacak.
Ancak kampanyanın daha büyük kazanımı, kültürel ve teknolojik gelişmelerin etkisiyle her geçen gün yabancı dillerin, özellikle de İngilizcenin baskısı altına giren dilimiz açısından olacak.

Belki de kampanya Eczacıbaşı'ndan sonra başka plazalarda da uygulanacak.
Sonunda bir gün, bir plaza çalışanı, 'Çıktıları düzenlemeyi çalışma arkadaşıma devrettikten sonra yazımdaki imla hatalarını düzeltmeye odaklanacağım' diyecek.

Sık kullanılan 'uydurukça' sözcükler

Eczacıbaşı'nda en çok karşılaşılan 'uydurukça' kullanım ve doğru karşılıkları şöyle: * 'Uydurukça': Yapıyor olacağım - Doğrusu: Yapacağım * Confirm etmek - Teyit etmek * Third party - İş ortakları * Assing etmek - Görevlendirmek n Soft copy - Elektronik kopya * Focuslanma - Odaklanma n Wording - Yazım/ifade * Layout - Yerleşim n Hard copy - Çıktı * Check etmek - Kontrol etmek * Yapılabilite - Yapılma ihtimali * Taşere etmek - Taşeronla çalışmak * Kontekst - Bağlam * Kontent - İçerik * Refere etmek - Gönderme yapmak * Deadline - Bitiş tarihi.

'Yeşiliz' demek için her adım hesaplanıyor

Eczacıbaşı'nda beyaz yaka ve mavi yaka tanımlarına ek olarak bir de 'yeşil yaka' kavramı oluşmuş.
Yeşil yakalı çalışan dünya kaynaklarının farkında, az ve dikkatli tüketen, yeniden kullanan dolayısıyla çalıştığı kurumun kaynaklarını da özenli ve tasarruflu yöneten çalışan anlamına geliyor.
Eğitim, bilim, kültür-sanat, spor ve bilişim gibi alanlarda pek çok sosyal sorumluluk projesi yürüten Eczacıbaşı Topluluğu, bunların yanı sıra kendi çalışanlarını da sosyal sorumluluk öznesi haline getirmeyi amaçlıyor.
Eczacıbaşı Topluluğu'nun bu amaçla başlattığı projelerden biri de 'Yeşiliz' adını taşıyor.
Yeşiliz, Eczacıbaşı Topluluğu çalışanlarının iş ve yaşam alışkanlıklarını, doğa dostu ve ekolojik alışkanlıklara dönüştürmeye destek olan bir proje.

Karbona sıkı takip

Okşan Atilla Sanön'ün verdiği bilgilere göre, Yeşiliz, topluluğun sürdürülebilirlik yaklaşımını yansıtan ve pekiştirmesi hedeflenen yeni bir iç iletişim projesi olarak başladı.

Eczacıbaşı çalışanları, şirketin internet üzerindeki portalinden ulaştığı "Yeşiliz" sayfalarında "izlerini görebiliyor".
Yani gündelik yaşamda tüketilen su ve çeşitli gıdalar, kullanılan enerji, seyahatte, yolda ve alışverişte harcanan doğal kaynaklar ve salınan karbon nedeniyle tükenen doğal yaşam alanları hesaplanabiliyor.

İzlerini paylaşıyorlar

"Yeşiliz"in en ilgi çekici bölümlerinden biri de kurumsal portal üzerinden erişilen "İzini Paylaş" adlı paylaşım ortamı.
Doğa dostu, yeşil bir "Facebook" gibi düşünülebilecek bu paylaşım ortamında Eczacıbaşılılar, fotoğraflı profillerini oluşturabiliyor, uyguladıkları, beğendikleri ve izlemek istedikleri doğa dostu ve sürdürülebilir davranışları, ürün ve hizmetleri yazarak paylaşabiliyor.

Eczacıbaşılılar, İzini Paylaş'taki paylaşımları okuyabiliyor, "beğen" butonunu kullanarak paylaşımları değerlendirebiliyor ve merak ettikleri konuları paylaşım yapan diğer Eczacıbaşılılara sorabiliyorlar.

AVRUPA'DA İNOVASYONA YÜKLENDİ TASARRUFLU KLOZET 'YOK SATTI'?

Eczacıbaşı Topluluğu bünyesinde hararetle uygulanan kampanyayı yerinde görmek için holdingin 24.
katında düzenlenen Stratejik Planlama ve Finansman Grup Başkanlığı'nın toplantısına katıldım.
Toplantıda halka açık kuruluşların genel kurulları sonrasında gelen yatırımcı yorumları ve talepleri tartışılıyordu.

Holdingin Stratejik Planlama ve Finansman Grup Başkanı Levent Ersalman'ın yaptığı sunuma göre yapı ürünleri sektörü iç ve dış konjonktürle çok bağlantılı.
Türkiye'deki büyüme açısından ve Rusya pazarı açısından bir sıkıntı görmüyorlar.
Ancak Avrupa'daki zorluklar sürdüğünden bunların nasıl aşılabileceği üzerinde epeyce bir zaman konuştular.

Avrupa ile kıyasıya rekabet

Ancak yeni pazarlara girerken Avrupalı firmalarla rekabetin öncelikleri olduğunu söyleyebilirim.
Malum Avrupa'da büyüme olmadığı için Avrupalı şirketler de yeni pazarlara girme arayışında.
Bu anlamda Türk şirketleri yeni pazarlarda Avrupalı şirketlerle kıyasıya rekabet ediyorlar.
Ve global ligde oynayan Eczacıbaşı rekabeti en iyi yürüten grupların başında.
Ersalman'ın belirttiğine göre uluslararası alanda çok çetin bir rekabet yaşanıyor ve eskisine göre çok daha zorlu.

Eczacıbaşı Avrupa'da pazar payını hızla yükseltiyor.
Bunu sürekli inovasyonla başarıyorlar.
Mesela su tasarruflu, deterjan kullanım avantajlı klozet satışları beklentilerinin çok çok üstünde gelmiş.

10 dakikada 10 lira

Yaklaşık bir saat süren toplantıda Türkçeyi hatalı kullanan hiçbir kurul üyesi affedilmedi.
Levent Ersalman sunumunu yaparken value chain (değer zinciri) kelimesini kullanınca Okşan Atilla Sanön kaçırmadı.
Bu kampanya sayesinde hatalı Türkçe kullanımını yüzde 70 oranında azalttığını söyleyen holdingin tepe yöneticisi Ersalman 5 TL'yi kutuya atmak zorunda kaldı.

'Büyük lokma ye, büyük konuşma' sözünü teyit edercesine 5 dakikayı bulmadan aynı durum Okşan Atilla'nın başına geldi.
Lay-out (Tasarım) kelimesi ağzından kaçınca 5 TL'yi de kendisinden alıp kutuya attık.

Not arttı, Merkez'in işi kolay gözükmüyor

Eczacıbaşı Holding'in tepe yöneticilerinden Levent Ersalman'a Moody's'in not artırımı ile hayatımızda nelerin değişeceğini de sordum.
Not artırımı geç geldiği için uluslararası piyasa çevrelerinin Türkiye'nin borçlanma maliyetlerini epeydir zaten indirdiğine dikkat çeken Ersalman akıllarda tutulması gereken bir noktaya şöyle dikkat çekti:

"Özellikle emeklilik fonları artık Türk hisse senetlerine ve diğer enstrümanlarına herhangi bir sorgu sual olmadan yatırım yapabilecek.
Beklentide olan para akışı fiilen gerçekleşmeye başlayacak.
Burada tek zorluk TL'nin değerlenme riski olabilir.
Bir süre sonra Merkez Bankası faiz indirmesine rağmen TL değerlenebilir.

Para akışı Merkez Bankası'nın sterilize edemeyeceği hıza ulaşırsa Merkez Bankası döviz almaya başlayabilir.
Çok olumlu bir gelişme ama akan parayı kontrol etmek zorlaşabilir.
Merkez Bankamız bugüne kadar bunu çok başarılı şekilde yaptı.
Hakkını vermek lazım."

http://ekonomi.milliyet.com.tr/eczacibasi-plaza-dili-ne-savas/ekonomi/detay/1711083/default.htm

a45UyF587661-201305221125-15
^^^^^ - vvvvv


--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Bilgin kisinin rutbesi rutbelerin en ustunudur.

Hz.Ali
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder