14 Mayıs 2013 Salı

15-Prof.M.Kerem Doksat: PEARL HARBOR, İKİZ KULELER ve REYHANLI


Prof.M.Kerem Doksat: PEARL HARBOR, İKİZ KULELER ve REYHANLI

13 Mayıs 2013

Pearl Harbor (Türkçe: İnci Liman), Büyük Okyanus'ta ABD'ye bağlı bir eyâlet olan Hawaii'nin Oahu Adası'nın Güney sâhilinde bulunan küçük bir koydur.
Bu ülkenin deniz kuvvetlerinin o zamanlarda üslendiği yerdi.

Buranın vurulacağını epey önceden istihbar eden ABD bile bile bu saldırıya göz yummuştu ve çoğu zâten hurdalık vaziyetteki gemilerini park ettirmişti.
Ancak bu sâyede atom bombalarını atacak tarihî bir sebep tekemmül edecekti (eksiği kalmayarak olgunlaşacaktı).
Bu konuda epey film de çevrildi, yâni kapitalizm sâyesinde bundan da kâr ettiler.

İkiz Kuleler'in intihar uçaklarınca vurulması düzeni de plânın bir parçasıydı.
Bu hâdiseden çok kısa bir süre önce bunların kime sigorta ettirildiği, aslında zâten ekonomik ömürlerini bitirmiş olan binâların hiç çevreye zarar vermeksizin ustaca yıkıldığı ve Usâme Bin Lâdin'in, bütün sülâlesini de yanına alarak, kat'î uçuş yasağına rağmen ABD'den kaçmalasına nasıl müsamaha edildiğini herkes öğrendi.
Üçüncü uçağın da Pentagon'a çarpan şey değil, ancak küçük bir askerî füze filân olabileceği ispatlandı.
Ama ortalama insanlar bunların hepsini yuttu.

Akabinde de ABD tarihinin en antipatik başkanı olarak bilinen eski alkolik ve alenen hile-i şeriyye (meşrû ama kötü niyetle bulunan çözüm) ile seçilen dinî paranoyalı Bush ("Bush was not elected, he was selected") şu sözleri sarf etmişti:
"Haçlı Savaşı (crusade)"!

Sonra da Alzheimer olup gitmişti…

Kulelerin vurulması eylemlerindeki kanlı görüntülerin medyada yer almamasını sağladılar ama halkın haber alma hürriyetini de engellemediler.

Aynı şeyi Irak konusunda da yaptılar.
Daha işgâl başlamadan önce filmini dahi çektiler ve yurtdışında bir kongredeyken, kaldığım otelin odasında, Pay TV'ye ücret ödeyerek seyretmiştim.
Sonra da Hollywood TV dizilerine, yeni yeni filmlere mâlzeme oldu bunlar.
Yâni ABD hem silâh satarak, hem film çevirerek, hem de medyaya haber satarak kârına kâr kattı.
20 Mart 2003'te ABD ve Birleşik Krallık önderliğinde oluşturulmuş Çokuluslu Koalisyon Kuvvetleri'nin gayet plânlı ve programlı şekilde bir askerî harekâtla Irak'a girmesiyle başlayan ve devam eden savaştan bahsediyorum.
Ayrıca İkinci Körfez Savaşı, Irak'ın İşgâli ve koalisyon ülkelerince Irak'ı Özgürleştirme Operasyonu olarak da adlandırılır.
21 Ekim 2011 tarihinde Barack Obama yaptığı açıklamada, ülkedeki ABD askerlerinin 31 Aralık 2011'e kadar geri çekileceğini açıklamıştı.
15 Aralık 2011 tarihinde Bağdat'ta bulunan Amerikan Üssü'nden son Amerikan Bayrağı'nın indirilmesiyle savaş resmen sona erdi dendi ama işin aslı öyle mi?
Oraları fiilî olarak Kürdistan sayılan topraklar hâline getirdikten sonra ve resmî lisanı da Amerikanca yapıp, kontrolü de hiç elden bırakmayarak "demokrasi getirdiler"!

Bütün bunlar olup biterken gene kimselerin haber alma hürriyeti engellenmedi.

Şimdi esas mevzuya gelelim…

Reyhanlı'da bir felâket yaşandı ve esas rakamların çok altında resmî açılamalarla kandırılmaya çalışılan halk bunları yutmaz hâle gelince, kalkıp medyaya yasak getirdiler!

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, canlı yayında Reyhanlı'da 46 kişinin hayatını kaybettiği patlamalarla ilgili soruları cevapladı:

"Ülkemizdeki bir grup hâinden oluşan bir terör örgütünün alçakça bir saldırısıdır.
Şu anda 9 kişi içeride, suçlarını itiraf ettiler.
Maalesef Türkiye, bir anneler gününü böyle kötü bir günle geçirdi.
Anneler, anneler gününde sevinemediler.
Cumhuriyet tarihinin en büyük saldırılarından biri!
Terör suçsuz günahsız insanları hedef alıyor.
Hatay'ın farklı bir özelliği var.
Çok dinli, dilli, etnisiteleri olan bir vilâyetimiz (il, vilâyet veya vâlilik, Arapça wilayah, şehir özelliklerini taşıyan en büyük mülkî yönetim birim il, merkezî idârenin Taşra birimlerinin en büyüğüdür;
bir memleketin, bir vâli tarafından idâre edilen bölümlerinden her birine verilen addır.
Merkezî idârede kanunların uygulanması, kamu düzeninin korunması ve kamu hizmetlerinin yürütülmesinde yerinden yönetim ilkesinin uygulanmasıdır.
Kuruluş esasları kanunla belirtilen kamu tüzel kişisi;
Vilâyet – Velâyet:
Evliyâlık, velîlik makâmı, Allahü teâlâya yakın olma, gafletten uzak bulunma).

Esad'ın (MKD:Esed dememesi ilginç değil mi) zulmünden kaçıp gelenlerin yaşadığı bir yer.
Farklı bir mozaik, bir yapı var, bunu provoke etmeye çalıştılar.
Halkımızın sağduyusuyla üzerinden geleceğiz.
Sayın Başbakan ile bugün Ankara'da tekrar değerlendireceğiz.
Malûm, Türkiye bir nasırdan kurtulmaya çalışırken bakıyorsunuz birileri başka taşeronları devreye sokmaya çalışıyor.
Ben bunlara "nöbetçi terör örgütü"
diyorum.
PKK frene basınca bunlar gaza basıyorlar.
Çözüm sürecine girdik, şehit cenazeleri gelmiyor, bu sükûnet, huzur havası birilerine battı, bu hâinleri halkımızın tanıması gerekiyor…

Bakan, orada kesinleşmiş verilere dayanarak halkı bilgilendiren insandır.
Mes'eleyi bizzat yerinde inceleyen insandır.
Çok zaman gazeteciler kulis haberlerini, birbirlerinden duyduklarını, sokaktan geçen birinin anlattığını da haber atlatma endişesiyle haber yapabiliyorlar.
Bu gibi olaylarda meselenin sükûnetle götürülmesi için yayın yasağı gerekliydi.
11 Eylül saldırılarında ABD'de de bu tür önlemler alındı.
Ülkemizde böyle hâdiseler olduğu zaman kan gölü manzaralarını gösterenler, insan organlarını teşhir etmeye varıncaya kadar şahit olduk.
Dolayısıyla insanların acılarını derinleştirmemek için yayın yasağı gerekliydi.
Mes'elenin tamamen ortaya çıkmasıyla birlikte yayın yasakları da ortadan kalkacaktır".

Benim aklım bu izaha ermiyor.

Sınırın gerisindeki son derecede korunaklı ve aşılması imkânsız bölgeyi hangi vâsıta veya yöntemle aşıp da bu eylemi yaptılar?
Bu sâyede gündem değişti ve bir baktık ki Başbakanımız gene yorumlar yapmaya başladı.
Bu arada bir gazetecinin îmâlı sorusuna "yâni bizim bunlarla bir ilgimiz mi var" diye müstehzî (inceden alay edercesine) bir şekilde gülümsedi.

Kendisinden beklenen şey asla bu olamaz.
Ânında o gazeteciye fırçayı atıp, demediğini bırakması icap ederdi çünkü meşrebi böyledir.

Peki, neden öyle yapmadı?

Bu arada Reyhanlı'da 3 kişinin daha cesedine ulaşıldı…

İkinci patlamanın olduğu PTT binası enkazında, saat 09.00 sıralarında 1 kişinin cansız bedenine ulaşıldı.
Ekipler tarafından enkaz altından çıkarılan kişinin cenazesi Reyhanlı Devlet Hastânesi morguna götürüldü.
Kurtarma ekiplerinin, çevrede ve enkaz altında kayıp kişilerin olabileceği ihtimâli üzerine yaptığı çalışmada, PTT binası yakınındaki kanalizasyon çukurunda da 2 ceset olduğunu belirledi.
Arama kurtarma ve itfaiye ekipleri, rögar kapağını açarak yaptıkları çalışmayla, cesetleri güçlükle çıkardı.

Saldırıdan zarar gören esnaf bir bölümü yanmış Türk bayrağı ile yürüyüş yapıp, terörü ve hükûmeti protesto etti, istifa diye haykırdılar.

Bu arada, bütün Türkiye'de futbol maçları sonrasında tam bir terör yaşanmakta…

Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde "hükûmet istifa" diye sesler yükseldi.

Maçtan sonra da Fenerbahçeli genç bir taraftar ola Burak Yıldırım öldürüldü.
Şampiyonluk kutlamaları ise iptâl edildi.

Peki, terörü önlemek için gözüne nişan alarak insanları perişan edenleri nasıl eğitmek gerekir dersiniz?
İyice ne yapacağını şaşıranlar bakın daha neler yaptı:
Uşak Belediyesi'nde görevli zâbıta memurlarına, Çevik Kuvvet Şûbe Müdürlüğü'nde biber gazının kullanımı ve ilk yardım eğitimi verildi.
Eğitim sırasında beşerli gruplar halinde dizilen zâbıta memurların yüzlerine, polis tarafından biber gazı sıkıldı.
Biber gazına mâruz kalan zâbıta memurları, zor durumda kaldı.
Önce ne olduğunu anlamayan zâbıta memurları acıyı hissetmeye başlayınca koşup dakikalarca yüz ve gözlerini yıkadı.

Bu zâlimce, insanlık dışı uygulamaya da "eğitim" dendi!

Yâni terör her mânâda ivmelenerek memleketin tamamını sarmış durumda.

Peki, bundan kim fayda görüyor?

Herhâlde Türkiye Cumhuriyeti değil…

O takdirde kim?

Veya kimler?

Düşünelim biraz…

İLK KURŞUN

a45UyF587661-201305141056-15
^^^^^ - vvvvv


--
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
SANATKARIN OLUMU
. . . . . .
Gitti gelmez bahar yeli;
Sarkilar yarida kaldi.
Butun bahceler kilitli;
Anahtar Tanrida kaldi.
Geldi catti en son olmek.
Ne bir yemis, ne bir cicek;
Yaniyor guneste petek;
Butun bal arida kaldi.

Cahit Sitki TARANCI
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com

Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder