Benim zaman içerisinde guruplarda yayınlamış olduğum epostalardan bir demet bulacaksınız
8 Temmuz 2013 Pazartesi
15-Rifat Serdaroğlu: STRATEJİK GERÇEKLİK(1)
Rifat Serdaroğlu: STRATEJİK GERÇEKLİK(1)
08 Temmuz 2013
Bir ülkenin yönetiminde uzak görüşlülük sahibi-araştırmaya önem veren-cesur-ülkesi ve dünya tarihini bilen. - geçmişiyle kavgası olmayan. - ekonomik gerçekleri anlayabilen. - hırsını aklının altında tutmayı becerebilen. - akıl, ruh, vücut sağlığı yerinde. - danışmaya ve öğrenmeye açık çağdaş kişiler yani "Devlet Adamları"varsa, o ülkenin insanları rahat ve huzur içinde yaşarlar.
Türkiye şu an siyasi hayatı boyunca hiç risk almamış, hep kendini birilerine taşıtmış, içten pazarlıklı bir Cumhurbaşkanı, Geçmişiyle, milletinin büyük bir kısmı ile kavgalı, hakkında kalpazanlıktan. -resmi evrakta sahteciliğe kadar dosya bulunan, kitap-dergi okumayan, gazetelere önce spor sayfalarına göz atarak bakan, şaibeli serveti ve "tek adam" ruh haline sahip bir Başbakan,
Hayal âleminde yaşayıp, kendi dünyasına göre komşuları ve dünya ile ilişkilerini düzenlediğini zanneden bir Dışişleri Bakanı tarafından yönetilmektedir.
Başımıza gelen ve önümüzdeki günlerde gelecek dertlerin baş sebebi bu kişilerdir.
Özellikle gençlerimize çok yakın tarihte ve çevremizde olanları bir kez daha anlatabilmek için, birkaç gün sürecek bir "Tarih Turu" hazırladık.
Umarım genç arkadaşlarımız, ciddi emekle ortaya çıkan bu çalışmayı sıkılmadan okurlar!
Asya, dünyanın en büyük ve en kalabalık kıtasıdır. Ekonomik bakımdan son derece önemli olan bu kıta, 2.Dünya Savaşı sonrasında oluşan yeni dünya politikasında stratejik bir önem kazanmıştır.
Asya'ya özellikle Güney Asya'ya hâkim olan güç, bütün pasifikte kontrolü ele geçirebilirdi.
Sovyetler Birliği, 2.Dünya Savaşından sonra Çin ile beraber hareket ederek Kuzey Kore'ye, Kuzey Vietnam'a girmişti.
Kore Savaşından sonra 1954'te imzalanan Cenevre Antlaşmasına göre, Kuzey ve Güney Vietnam'da seçimlerin yapılacağı ve iki devletin birleşeceği karara bağlanmıştı.
O dönemde Komünist Kuzey Vietnam'ın başında bulunan Ho Şi Minh, Güney Vietnam'da da etkili bir liderdi ve seçime gidildiği takdirde kazanacağı kesindi.
Böyle bir durumda Asya'nın kuzeyinde Sovyetler Birliği, ortasında Çin Halk Cumhuriyeti ve Asya'nın Pasifiğe uzanan en önemli bölgesinde de Vietnam Halk Cumhuriyeti yer alacak, dolayısıyla Pasifikte "Doğu Bloğu" çok avantajlı konuma gelecekti. Bu nedenle ABD, 2.Dünya Savaşından sonra bu bölgeye önem vermiş, SEATO'yu kurmuş, Japonya'yı, Güney Kore'yi ve Güney Vietnam'ı hem askeri, hem de ekonomik bakımdan desteklemişti.
Güney Vietnam'da kurulan DİKTA rejimleri hep ABD kontrolünde olmuş ve Cenevre antlaşması uyarınca yapılması gereken seçimler sürekli olarak ertelenmişti.
Bunun üzerine Ho Şi Minh, Güney Vietnam'da Komünist Vietkong çeteleri ile yıldırıcı bir gerilla savaşı başlattı. ABD bu savaşa ilk başlarda sadece askeri uzman ve silah yardımı ile destek verdi. Kennedy'nin öldürülmesinden(!) sonra Başkan Johnson 1965 yılında Vietnam'a asker gönderdi.
Vietnam tropikal iklimi ile gerilla savaşına çok uygun bir ülke idi. ABD, 1965 ten itibaren karada gerilla savaşı vermeye, bir yandan da Sovyetler Birliğinden aldığı askeri yardımla Vietkong gerillalarını destekleyen Kuzey Vietnam'ı bombalamaya başladı.
Ancak bir süre sonra dünyanın süper gücü bu tropik bataklığa saplandı kaldı…
Bu savaş sırasında "Batı Bloğuna" bağlı devletler, ABD'nin yanında yer almadıkları gibi bu savaş aleyhine ciddi bir kamuoyu oluşturdular. Bu kamuoyu ABD toplumunu, özellikle ABD gençliğini doğrudan etkilemiş, Herbert Marcus gibi kapitalist dünyanın değerlerine karşı çıkan düşünürlerin başlattığı hareket "Hippy" felsefesini ve çiçek çocuklarını yaratmış, ABD "Don't make war, make love" sloganları ile tarihinin en büyük toplumsal karşı çıkışını yaşamıştı.
1968 yılında Başkan seçilen Nixon, göreve Vietnam savaşını bitireceği amacıyla başlamış, ilk önce kara savaşına son verilmiş ve 1973'te barış imzalanmıştır.
Vietnam savaşı ABD'ye Kore Savaşından bu yana, dünyanın çok değiştiğini göstermiş ve ABD, Eisenhower Doktrini ile başlattığı "tehlike gördüğü yere asker gönderme" politikasından vazgeçerek, Sovyet tehdidine maruz bölgelere ekonomik ve askeri yardım yapma politikasına (Nixon Doktrini) yönelmiştir.
ABD, Nixon Doktrini çerçevesinde, Asya'nın yalnız devleti Çin'le(o dönemde Sovyetler ile Çin'in arası bozulmuştu) yakınlaşma politikaları başlattı.
Birleşmiş Milletlerde Çin Halkının temsilcisi olarak Taiwan yerine Çin Halk Cumhuriyetini kabul etti.(Yarın devam edeceğiz)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder