25 Eylül 2013 Çarşamba

10-Ali Eralp: SIK BAKALIM, SIK BAKALIM… GAZLA, COPLA, BASKIYLA NEREYE KADAR?


Ali Eralp: SIK BAKALIM, SIK BAKALIM…GAZLA, COPLA, BASKIYLA NEREYE KADAR?

24 Eylül 2013

AKP konuşanı sevmiyor.
Eleştiriyi ve eleştireni sevmiyor.
Yazanı, çizeni sevmiyor.
Direnişi ve direneni sevmiyor.

Yani "muhalefeti" sevmiyor.

Mapusaneler AKP'nin muhalifleri ile dolduruldu.
Dışarıda kalanları da çeşitli yöntemlerle cezalandırıyor.

Türkiye, "tutuklu gazeteci" sayısı bakımından dünya ülkelerinin başında geliyor.

Yasalar ve demokratik haklar çerçevesinde hak arayanı da sevmiyor AKP.
Atatürk'ün Cumhuriyeti emanet ettiği gençliği ise hiç sevmiyor.

Üzerlerine tomalarla, kimyasal karışımlı, gazlı sularla, coplarla, zırhlı araçlarla, robocoplarla yürüyor.
Silindir gibi eziyor…
Yerlerde sürüklüyor, 10 kişi bir kişinin başına çöküyor, tekmelerle, tokatlarla, silah dipçikleri ile linç ediyor.
Atatürk gençliğine kin kusuyor, kin…

Yurtseverlere yaptığı bu muamelenin sıkıysa binde birini PKK'lı teröristlere yapsın, bak, neler gelir başına o zaman…

AKP, "domuz bağı" ile insanları öldüren Hizbullah'ı, PKK'YI, "tekbir" sesleri arasında insanları kıtır kıtır doğrayan El Nusra, El Kaide, ÖSO katillerini yürekten seviyor.

En doğal, en yasal hakkını kullanarak, ağaç katliamını, haksızlıkları, hukuksuzlukları protesto eden, eli karanfilli altı fidanın canına kıydı.
Ocaklara ateş düştü.

Anaların gözyaşı dinmiyor…

Elinden gelse tüm muhalefet cephesinin bileğine kelepçe takıp, tümünü de zindanlara atacak.

Tüm güllerin dikenlerini koparıp, ülkeyi "dikensiz gül bahçesi"ne çevirecek…
Ve böylece, sadaka ekonomisi, din sömürüsü, baskı, şiddet, tehdit ve korkuyla tüm Türkiye'yi sindirip, yalakaları ve yandaşları ile birlikte yoluna daha hızlı devam edecek.

Ormanları, dereleri, kıyıları, koyları, kentleri özgürce yağmalayacak; çoluğunun, çocuğunun, yedi sülalesinin, yandaşlarının servetine servet katacak…

Şimdiye dek yediği, içtiği yetmemiş gibi, bir de tüm halkı soyup, soğana çevirecek, don – gömlek bırakacak…

Vee bunun adına da "İLERİ DEMOKRASİ" deyip, tüm dünyayı yutturacak.
Ne var ki dünya da artık ona inanmıyor.
Dünyanın da gözü açıldı.

GEZİ DİRENİŞİ ONLARIN DA GÖZÜNÜ AÇTI, AKLINI BAŞINA GETİRDİ.

AKP'nin ne mal olduğunu onlar da anladılar…

Şimdi de AKP, direnişi kırmak, "kuzuların sessizliğini" statlara taşıyabilmek amacıyla, tribünlere el atmaya, oralara da egemen olmaya, çalışıyor.

Beşiktaş – Galatasaray maçındaki seyircilere gözdağı vermek, korkutmak, sindirmek slogan atmalarını önlemek için taraftarların arasına, "tedbil-i kıyafet"le dört savcı yerleştirdiğini tüm yandaş basından, televizyonlardan ulusa ilan etti.

Hedef, yüreklere korku salmak…

75 binin üzerindeki seyirciyi nasıl denetleyecek, nasıl korkutacaksa…

Zaten taraftarlar da denizdeki damla kadar korkmadıklarını, çekinmediklerini tüm zalimlere gösterdiler.

Daha maçın başında tüm stat "Atatürk'ün askerleriyiz" sloganı ile dalgalandı.
Maçın 34.dakikasında "HER YER TAKSİM, HER YER DİRENİŞ" haykırışları ile Gezi Direnişini stadyuma taşıdılar.

Arkasından da "Sık bakalım, sık bakalım biber gazı sık bakalım, kaskını çıkar, copunu bırak, delikanlı kim bakalım…" sloganı ile inledi yer gök…

Ama uzatmalarda AKP yine malum oyununu oynadı"Tekbir" sesleri arasında sahaya adamlarını saldı.
Kargaşa çıkardı…

Bu yeni durum, bundan böyle statlarda da artık AKP'nin halkı birbirine düşürüp, kırdırmak için elinden gelen çabayı ortaya koyacağını göstermektedir.

Bu onun en gelişmiş, en çok başvurduğu bir savunma aracıdır.
Yurdun dört bir yanında halkı bölmek, birbirine düşürmek, büyük halk direnişlerini kırmak için o, sık sık bu taktiğe başvuruyor.

Doğuda, batıda, güneyde, kuzeyde ve özellikle güney doğuda hep bunu yapıyor.
Vatandaşları Alevi, Sünni, Kürt, Türk, alt kimlik, üst kimlik diye ayırıyor.

Suriye'yi de bu yöntemle karıştırmaya çalışıyor.

Hedef parçalamak, bölmek, güçsüzleştirmek ve topluluklara hâkim olmak, sonra da onları dilediği gibi yönetmek…

Ama nereye kadar?
Gazla, copla, tomalarla, basınçlı kimyasal sularla, korkuyla…

Ama nereye kadar?

Türkiye, AKP'nin dilediği gibi at koşturacağı bir çiftlik değil artık.

Babasının çiftliği hiç değil…

Çünkü yurdumuzun üzerine bir Haziran güneşi doğmuştur.

Bir kıvılcım çakmıştır.

Bir bozkır tutuşmak üzeredir.

Gençlik, MUHALEFETİN DE ROLÜNÜ ÜSTLENEREK, korku imparatorluğunu temellerinden sarsıp, Atatürk'üne, vatanına, bağımsızlığına, Cumhuriyetine, bayrağına, bütünlüğüne sahip çıkmıştır.

Haziran Direnişi her kesimden insanları bir araya getirerek, 11 yıllık sessizliğin, suskunluğun patlamaya dönüşmesine neden olmuştur.
Haziran Direnişi şafaktır, aydınlıktır, karanlıkları yok eden ışıktır.

Yeryüzünde gazla, copla, tomalarla, basınçlı kimyasal karışımlı sularla, korkuyla hiçbir faşist devletin iktidarını sürdürdüğü görülmemiştir.

Önünde sonunda hak kazanacaktır.
Halk kazanacaktır.

Gericilik, Ortaçağ, zorbalık, sömürgecilik, savaş kışkırtıcıları kaybedecektir…

Önünde sonunda zafer, ülkenin birliğini, bütünlüğünü, tam bağımsızlığını savunan, direnen Atatürkçü yurtseverlerin olacaktır…

Kimse dünyaya direk kalacağını sanıp, ham hayaller peşinde koşmasın…

İLK KURŞUN


a45UyF587661-201307301451-10

  ^^^^^ - vvvvv

 

zaryop:jaro
Komutanlarin seviyeleri vardir. En usta komutan, dusmanin tuzaklarini bosa cikartir; ondan daha az usta olan, dusman destekcilerini yok eder; daha sonra geleni dusmanin asker guclerine saldirir; en kotu komutan ise surlarla cevrili kentleri kusatmaya kalkar.

Sun Tzu'dan Savas Sanati
- - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - -
Kurmus oldugum gruba uye olun
Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur:
Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com
Ayrilmak isterseniz de :
Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup Sayfamız :
http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.
http://orajpoyraz.blogspot.com/


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder