SONER YALÇIN: Kafayı değiştirmek
Kimi yandaşlar…
Erdoğan'ı "Ulu Hakan" dedikleri II. Abdülhamit'e benzetir!
Oysa. Erdoğan bir Osmanlı sultanına benzetilecekse bu isim, Abdülaziz'dir!
Abdülaziz'in 1861'de koltuğa oturması "muhafazakarların zaferi" olarak bilinir. Ağabeyi (ki saray kadınlarının korse giyerek balolara katılmasını zorunlu hale getirecek kadar) modernist Abdülmecit'in tam zıttıydı. Ağabeyi gibi zarafet, nezaket ve rafine zevklere sahip değildi!
Abdülaziz sadece kaba ve görgüsüz değil; aynı zamanda çabuk sinirlenen bir kişiliğe sahipti.
Kuşkusuz geleneksel bir otokrattı. Reformların yarattığı sosyokültürel değişimden rahatsızlık duydu; gelişmelere derin şüpheyle yaklaştı. Fakat. Pragmatist/faydacı idi.
Bu sebeple…
Osmanlı Ordusu'nda başlamış olan modernizasyona karşı çıkmadı. Sanki, babası II. Mahmut'un askeri konulara düşkünlüğünü miras almıştı. Osmanlı maliyesine yıkıcı bir yük getirmesi pahasına Avrupa'dan silah ve teçhizat ithal etti. Modern zırhlı kruvazörlerden filo kurdu. Harbiye Mektebi'nin kurucusu Namık Paşa'yı başkomutan olarak atayarak askeri eğitime ivme kazandırdı. Subayların yüksek kalitede eğitim almasında ısrarcı oldu. Profesyonel astsubay sınıfı oluşturuldu.
Prusya'nın/Almanya'nın Avrupa'daki askeri başarılarının sebebi olarak zorunlu asker alma sisteminin gösterilmesi, Osmanlı'nın da bu konuda adım atmasına neden oldu.
Bunlar iyiydi, güzeldi ama sorun değişimin çok yavaş gerçekleşmesiydi…
Hele… Abdülaziz'in -anayasal hükümet isteyen- muhalif akıma düşmanlığı sonunu hazırladı. Yazdığım gibi, Abdülaziz dünyadaki gelişmeleri okuyamadı.
Kibirliydi; kendine çok güveniyordu. Bu nedenle ordu'daki hareketleri küçümsedi, önemsemedi. Ve darbeyle koltuğundan indirildi. İntihar etti…
Darbeci dergah
Tarikatler, cemaatler "politika üstü" veya "partiler üstü" müdür?
AKP öyle gördüğü için 15 Temmuz gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kaldı!
Osmanlı'ya baktığınızda tarikatler -cemaatler siyasetin hep merkezindeydi. (Atatürk bu nedenle kapatmıştır.)
Abdülaziz'i darbeyle indirenler arasında sadece Harbiye'nin ilk mezunlarından Askeri Mektepler Komutanı Süleyman Askeri Paşa yoktu.
Bu darbede Yenikapı Mevlevihanesi'nin rolü hep göz ardı edildi.
II. Mahmut ve Abdülmecit bu dergahın koruyucularındı. Keçecizade Fuat Paşa, Ali Paşa gibi sadrazamlar, Mehmet Sadeddin Efendi, Ahmet Muhtar gibi şeyhülislamlar, nazırlar, valiler, alimler ve eşleri ve kızları bu dergaha intisap etmişlerdi.
Ancak. Abdülaziz döneminde dergahın saray nezdindeki gücü azaldı. Padişah, dergahı ziyaret bile etmedi. Dergah Abdülaziz'e diş biledi.
Mesele sadece bu olamazdı. Abdülaziz gerek dış politikada gerekse ekonomide Sadrazam Mahmut Nedim Paşa'nın inisiyatifiyle Rusya'ya yakın bir siyaset takip etmeye başladı. Bu durum Osmanlı üzerinde büyük etkisi olan İngilizleri kızdırdı.
Sonunda İngilizlerin desteğiyle medrese talebelerinin de katıldığı darbe gerçekleşti.
Tabii ki Avrupa darbeyi destekledi; Osmanlı'nın Bulgar ayaklanmasını bastırma yöntemi Batı medyasında zaten abartılarak veriliyordu. Neyse.
Sonuçta:
"Yeniçeriler sürekli ayaklanıyor/darbe yapıyor" diye lağvedildi.
Yerine konan ordu da aynı yolu izledi.
Demek ki, askeri yapıları değiştirerek darbeler önlenemiyordu?
Ne yapılmalıydı?
Bunun için, 30 Mayıs 1876 darbesinden ders alındı mı?
Darbe paranoyası
Yeniçerileri öldürüp ocağı lağvederek…
Ordu'ya Hz. Muhammet'in adını vererek…
Askere yeni kıyafet giydirerek…
Ordu'yu modern silahlarla donatarak…
Darbe engellenemiyordu.
İnsanın kafasının içini değiştirmek gerekiyordu. Avrupa orduları aydınlanma çağıyla bunu başarmıştı. Yıllarca mezhep-tarikat savaşlarıyla acılar çeken Avrupa bu sebeple laikliğe sımsıkı sarılmıştı.
O yıllarda…
"Ulu Hakan" II. Abdülhamit'in çözüm yolu ise, meclisi kapatmak oldu! Ardından, askere güvenmeyip- şüphe duyduğu için emir komutayı hep elinde tutmak istedi. Bu amaçla… Seraskerlik ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye (Genelkurmay Başkanlığı) kurumlarını denetim altına almak için saray'da bunlara paralel görev ve yetkide Teftiş-i Askeri ve Maiyet-i Seniye-i Erkan-ı Harbiye'yi kurdu!
Tabii ki buraya seçilen subayların; askeri başarılarına, kabiliyetlerine, birikimlerine değil, sadece saraya bağlılıklarına bakıldı. (Örneğin, Rıza Paşa 18 yıl Seraskerlik; ve Ethem Paşa 25 yıl Erkan-ı Harbiye-i Umumiye reisliği yaptı.)
Mevkileri padişaha bağlı subayların, II. Abdülhamit'e karşı çıkmaları ve ona sağlıklı tavsiyelerde bulunması imkansızdı. Bu durum, büyük-küçük tüm kararların padişah tarafından alınmasına ve itibarıyla ordunun çöküşüne neden oldu. Yetmezmiş gibi…
II. Abdülhamit başarısızlıkların önüne geçmek için paşaları sık sık divanı harbe yolladı. Başarılı olanları da "darbe yapar" diye pasifleştirdi.
Paranoya derecesinde darbeden korktuğu için, büyük askeri birliklerin -manevra için bile olsa- bir araya gelmelerine izin vermedi! Subaylar, emirlerindeki birlikleri muharebe koşullarında sevk ve idare etme bilgi-pratiği edinemediler.
Almanya'dan alınan uzun menzilli Mauser tüfeklerini birliklere dağıttırmadı. Kruvazörleri Haliç'te çürüttü.
Bunlar ordu'da paniğe ve tepkilere yol açtı; subaylar görev ve sorumluluk almaktan kaçındı. Bu kaos, ordunun gerekli stratejik planlama yapmasına engel oldu. Tek yapabildikleri, emperyalizm ürünü "Düyun-ı Umumiye"nin borçların toplamasına yardımcı olacak Osmanlı zabit teşkilatından bağımsız kolluk teşkilatları kurmak oldu!
Sonuçta: Mısır, Tunus, Girit, Sudan, Romanya, Karadağ, Bulgaristan, Bosna-Hersek, Kars, Artvin Habeşistan vs. kaybedildi.
Ve. II. Abdülhamit darbe sonrası yıkıldı.
Bu topraklarda neden sürekli darbe olduğunu irdelemeye yarın devam edeceğim.
Çünkü… AKP'nin yapacağı askeri sistemdeki hatalar ülkemizde onarılmaz yıkımlara sebep olacaktır…
a45UyF587661-160727114314 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2016/07/27 14:40 3 49 uyarlama@googlegroups.com
Inaniyorum ki din, genel olarak konusuyorum, insanogluna bir lanet oldu.
Ahlaki taraftaki makul ve abartilan hizmetleri, temiz ve durust dusunceye verdigi zararin cok gerisinde kaldi.
Henry Mencken
Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki:
Erkege, hanimini ne sebeple dovdugu sorulmaz.
Ebu Davud, Nikah 43, 2147
Tabiatin herseyden buyuk ve hersey oldugu anlasildikca tabiatin cocugu olan insan kendinin de buyuklugunu ve haysiyetini anlamaya basladi
ATATURK, 1931, Lise icin yazdigi Medeni Bilgiler kitabi
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder