17 Kasım 2017 Cuma

TRIŞKADAN BİR SAVAŞIN HİKAYESİ : MUHTEŞEM KURTULUŞ HİKAYESİ

 


MUHTEŞEM KURTULUŞ HİKAYESİ

21 Nisan 2017

Birinci Dünya Savaşı'nda mağlup olan Osmanlı İmparatorluğu 1918 yılında dağıldı. Başkenti işgal edildi. Ordusu silah bıraktı. Mağlubiyetin ardından İngiltere destekli Yunan ordusu, İzmir'e asker çıkardı. Ege işgal ediliyor, Osmanlı'nın elinden bir şey gelmiyordu. Yunanlar Devletin kurucusu Osman Bey'in mezarına gidip Yunan bayrağı asıyor, hatıra fotoğrafı çektiriyordu. Mahremiyet çiğneniyordu.

Yunan işgali İstanbul'da coşkuyla karşılanıyor. İşgalci İngiliz/Fransız askerleri İstanbul'daki Rumlarla her gece eğlence düzenliyordu. Tüm utanç verici gelişmeler karşısında Osmanlı çaresizdi. Sultan Vahdettin sarayından çıkamıyordu. Birileri bu duruma elbet dur diyecekti. Mustafa Kemal ve arkadaşları, Yunan işgaline sessiz kalmayacağını açıkladı. Yunan, silah zoruyla Anadolu'dan atılacaktı.

Eldeki tüm kuvvetler toplandı ve kurulan ordu ilerleyen Yunan ordusunun karşısına dikildi. 1. ve 2. İnönü Muharebeleri ile düşman durduruldu. İngilizlerin silah desteği ile tekrar toparlanan Yunan ordusu, Eskişehir'de yeniden saldırıya geçti. Türk ordusu yetersizdi. Mağlup oldu ve çekildi.

Umutlar tükenmeye başlamıştı. Meclis, Mustafa Kemal'e önemli yetkiler vererek Başkomutan yaptı. Mustafa Kemal ordunun başına geçti. Mustafa Kemal orduyu vatanın bağrına, Ankara önlerindeki Polatlı'ya kadar çekti. Bu çekilme Yunan'ı cesaretlendirdi, ordu ilerledi. Polatlı önlerindeki Duatepe'ye karargahını kuran Mustafa Kemal, Yunan ordusunu beklemeye koyuldu.

23 Ağustos 1921'de geldiler. Polatlı düşerse, Ankara düşer ve TBMM işgal edilirdi. Savaş 22 gün 22 gece sürdü. Düşman Polatlı'yı geçemedi. Mehmetçik "DUR" demişti. Yunan ordusu evinden çok uzaktaydı. Anadolu Türk'ün bağrıydı. Mustafa Kemal düşmanı vatanın harim-i ismetinde boğacaktı. Geri çekilmek zorunda kalan Yunan ordusunun kıyı ile arasında 400 km'den fazla mesafe vardı. Gereğinden fazla sokulmuşlardı. Zaten Mustafa Kemal'in amacı oydu. Ricat, yani geri çekilme Türklerin orta asya steplerinden bu yana kullandığı geleneksel bir taktikti. Meclis Mustafa Kemal'e verdiği Başkomutanlık yetkisini uzattı.

Halk Ankara'ya akın etti. Orduya katılımlar arttı. Umut yeşermişti. 1922 yılı bahar aylarında Meclis Yunan'a taarruz için Mustafa Kemal'i sıkıştırmaya başladı fakat o erken taarruza karşıydı. Başkomutana göre milletin dayanacak fazla gücü yoktu. Tüm kuvvetler toplanmalı ve düşman tek hamleyle yok edilmeliydi.

Tarihler 17 Ağustos 1922'yi gösterdiğinde evinden gizlice ayrıldı. Otomobiline atladı ve Konya'ya hareket etti. Gece Behiç Bey'de kaldı. Ertesi gün gizlice Akşehir'e geçti. Herkes onu Ankara'da biliyordu ama o cephedeydi. Fahrettin Altay'la görüştü. 19 Ağustos'ta döndü. Hakimiyet-i Milliye gazetesi 20 Ağustos sayısında Çankaya'da ertesi gün verilecek ziyafetten bahsediliyordu. Ziyafete herkes davetliydi. Ertesi gün saat 16:00 civarında Çankaya'da ziyafete gelenler, Mustafa Kemal paşayı görmek için etrafa bakınıyordu ama o yoktu.

Herkes Çankaya'da ziyafette iken o yeniden gizlice Akşehir'e gitmişti. Nurettin ve Yakup Şevki Paşa ile plânı netleştirdiler. Çankaya ziyafeti dağılmak üzereyken kapıdan içeriye Mustafa Kemal girdi. Misafirlere gülümsedi ve onlarla sohbet etti. Yetişmişti. Ziyafet dağıldıktan sonra kimselere haber vermeden Akşehir'e gitmek için yola düştü. Yol boyunca planı düşündü, büyük risk almıştı.

Sonraki iki gün boyunca casuslar Yunan savunma hattını gözetledi. Tam tahmin ettiği gibiydi. Yunan ordusunun zayıf noktasını çözmüştü. Yunan ordusu Afyon'un kuzeyi ve Eskişehir'e doğru uzanan hatta kuvvetli savunma hattı kurmuştu. Fakat güneydeki savunma hattı zayıftı. Güneyde yüksek dağlar vardı. Yunan komutan Trikupis oradan taarruz gelmeyeceğinden emindi. Mustafa Kemal bunu anlamıştı. Fahrettin Paşa kontrolündeki 5. Süvari Kolordusu 24 Ağustos gecesi Şuhut'u aşıp Ahır dağına sızdı. Yunan mevzileri 400 metre ötedeydi. Asıl hamle 25 Ağustos'ta gün batımından sonra başlayacaktı. Yakup Şevket Paşa tedirgindi. Mustafa Kemal'i son kez uyardı.

Mustafa Kemal ayağa kalktı ve Yakup Şevket Paşa'yı teselli etti. Emir subayına dönüp emri verdi. Koca ordu gece vakti mevziyi terk etti. Mustafa Kemal'in emriyle 1. ordu, tamamıyla güneye hareket etti. Vakit kısıtlıydı. Hızlı olunmalıydı ve Yunan asla fark etmemeliydi.

Gecenin karanlığında hareket eden ordu, saat 04:00 gibi konumunu aldı. Kimseler fark etmemişti. Mustafa Kemal çadırına geçti. Yaşanan şey, ters cephe harekatıydı. Yunan ordusu Türkleri doğuda sanıyordu fakat güneydeydi. Başkomutan gece 04:30'da çadırından çıktı. Hesaba katılmayan bir şey oldu. Her yeri sis bastı. Ordu taarruza hazırdı ama sis buna müsaade etmiyordu. Yunan herşeyi fark edebilirdi. Serin bir 26 Ağustos sabahı, gecenin karanlığında taarruz için sisin kalkmasını bekliyor Atatürk… Milletin kaderi söz konusu.

Yaklaşık bir saat sonra, 05:30 sıralarında, şafak sökmeden hemen önce, mucize gerçekleşti ve sis kalktı. Atatürk ordusunun önüne geçti. İşaret vermesiyle Türk topları, sessizliği bıçak gibi kesti. Yunan ordusu ne olduğunu anlayamadan savunma hattı çöktü. Sıra süvarideydi. Ordunun büyük bölümü güneye kaydığı için Yakup Şevket Paşa komutasındaki 2. Ordu kuzeyde yalnızdı. Yunan ordusu durumu fark etmemeliydi.

Yunan komutan Trikupis, güneyden saldıranların ufak birlik olduğunu düşündüğü için orduları güneye kaydırmadı. Asıl taarruzu bekledi. Trikupis Türk ordusu doğuda sandığı için gelecek asıl taarruzu doğudan beklerden Mustafa Kemal büyük taarruzu güneyden başlattı. Güneyde bozguna uğrayan Yunan ordusu geri çekiliyor, takip eden Türk süvari birliği Yunan'ın yeniden mevzi almasını engelliyordu. Trikupis durumun farkında vardığında tüm kuvvetleri güneye sevk etme kararı aldı. Bu sefer de kuzeydeki Yakup Şevket Paşa hücuma kalktı. Yakup Şevket Paşa Trikupis'in güneye inmesine mani olunca, Mustafa Kemal'in askerleri hızla Yunan ordu merkezine ilerlemeye başladı.

30 Ağustos sabahı Yunan ordusunun merkezine ulaşan Mustafa Kemal, ordularına taarruz emri verdi, savaş akşama dek sürdü. Gün batmaya durduğunda Yunan 1. ve 2. kolordu birlikleri imha edilmişti. Durumun haberini alan Trikupis hızla kaçmaya başladı. Düşmanın kaçmasına müsaade eden Mustafa Kemal, ordularına "İlk hedefiniz Akdeniz'dir ileri" emrini verdi. Böylece kovalamaca başladı.

Yunan komutan Trikupis 1 Eylül günü Uşak'ta esir düştü. Başsız kalan Yunan ordusu tamamen dağıldı. Kovalamaca İzmir'e dek sürdü. Aynı gün bulundukları çadıra bir Türk askeri geldi. Trikupis'i teselli ediyordu. Tesellinin ardından ona içecek ikram etti. Sonra da "Kuzeydeki birlikleri neden güneye indirmekte geciktiğini" sordu. Trikupis, yanındaki general Dyenis'i göstererek "Ben emrettim ama bu beceremedi." dedi.

Konuşmanın ardından Türk askeri çadırdan çıktı. Trikupis şaşkınlık içinde az önce konuştuğu kişinin kim olduğunu sordu. Çadırdakiler "Başkomutanımız Mustafa Kemal" diye cevapladı. Şaşkınlığı daha da artan Trikupis, "Şimdi neden yenildiğimizi anladım. Bizim başkomutanımız İzmir açıklarında bir gemideydi." dedi. Türk ordusu muazzam hızla 7 günde 400 km yol kat ederek İzmir'e vardı. Yunan bayrağı indirildi ve Türk bayrağı göndere çekildi. Ertesi gün, takvimler 10 Eylül'ü gösterirken Mustafa Kemal İzmir'e girdi. Türk halkı kurtarıcısını sokaklarda karşıladı.

https://hikayeci.co/muhtesem-kurtulus/

 
a45UyF587661-171117204100 Oraj Poyraz At 0raj.p0yraz@neomailbox.net 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2017/11/17  16:06 1  39  3-ekim-dernegi@googlegroups.com


 

Sic
Yani, boylece (basimda kullanildiginda dizgi hatasi ya da yanlislik olmadigini belirtir.)

Latin Atasozu

Buyuk Millet Meclisi uyeleri figurandir, kukladir.
Bunlarin bu milletle, Anadolu Turkuyle ne irfanca, ne nesilce, ne yazica, ne fikirce ilgileri yoktur ki, baska turlu baglari olsun

(ALi KEMAL, Peyami sabah, 1.9.1920)

DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -14-

Japonya daki Hida sehrinin yakininda, Ikenoyama daginin yuzlerce metre altinda buyuk bir parcacik algilama laboratuvari ve yeralti gozlem istasyonu bulunur. Burada radyoaktif parcaciklarin ve proton gibi parcaciklarin bozunum sureleri hesaplanmaktadir. Dunyaya uzaydan gelen kozmik isinlarin etkisini en aza indirmek icin yerin derinliklerinde insa edilmistir. Baslangicta, Gunes icindeki cekirdek fuzyonunun urettigi parcaciklari tesbit etmek icin kurulan bu tesiste, Dunya nin cekirdek isi degisimleri, yerkuredeki radyoaktif bozunum gibi pek cok arastirma yapilir. Sadece bu laboratuvarin varligi dahi, umarim parcacik fiziginin ne kadar ciddi bir alan oldugunu gostermeye yeter.

Japonya daki Super-Kamiokande teleskopunun icinden bir goruntu. Bu tesiste proton bozunmasi, Gunes patlamalari, atmosfere giren notronlar ve supernova faaliyetleri gibi kozmik olaylar incelenir.

Atom alti parcaciklara inildikce, adeta su meshur Rus Matruska bebekleri gibi, atom parcaciklarinin farkli alt parcalardan veya birbirleri ile iletisime giren kumelerden olustugu anlasilmaya baslandi. 1967 de, Nobel odulu alan Pakistan li ilk musluman fizikci Abdusselam ve Steven Weinberg zayif nukleer kuvvet uzerinde calisarak elektro zayif kuvvet adi verilen bir etkiyi ortaya cikardilar ve W+, W-, Zo parcaciklari olmasi gerektigini gosterdiler. Z ve W parcaciklari CRN deneylerinde 1983 te dogrudan gozlemlendi. Kuantum kuraminin zayif nukleer kuvvete uyarlanmasina kuantum krodinamigi, KKD denildi. Bu kurama gore, proton, notron ve diger temel madde parcaciklari kuarklardan meydana geliyordu. Kuarklar bir araya gelerek Hadron denilen madde kumelerini olusturmaktaydilar. Bu madde parcaciklarinin en kararlilari ise proton ve notrondu. Kuarklarin ayrica kendi karsit parcaciklari bulunmaktadir ve bunlar elektriksel olarak zit yuke sahiptirler. Fakat kuarklarin bir baska acaip ozelligi bulunmaktadir. Alintiliyorum.

KKD ayrica asimptotik ozgurluk adli bir ozellige sahiptir. Asimptotik ozgurluk su anlama gelir. Kuarklar birbirine cok yakinken aralarindaki guclu kuvvet zayiftir, ama kuarklar birbirinden uzaklasirsa sanki lastik bir bantla bagliymislar gibi bu kuvvet artar. Asimptotik ozgurluk, kuarklari tek basina neden dogada gozlemliyemedigimizi ve neden laboratuvarda uretemedigimizi aciklar. Kuarklari tek basina gozlemleyemesek de, modeli kabul ediyoruz, cunku proton, notron ve diger madde parcaciklarini aciklamakta cok iyi is goruyor.

Elektromanyetik kuvvet ve zayif nukleer kuvvet, kuantum kuramina uyarlanirken, dogal kuvvetlerin, anlasilmasi en basiti gibi gorunen kutle cekim kuvvetinin uyarlanmasinda ortaya buyuk zorluklar cikmaya baslamisti. Alintiliyorum.

Kutle cekimin kuantum kuramini olusturmanin bu kadar zor olmasi, Heisenberg in belirsizlik ilkesiyle iliskilidir. Cok acik olmamakla birlikte bu ilkeyle baglantili olarak bir alanin degeri ve degisim orani, bir parcacigin konumu ve hiziyla ayni rolu oynuyor. Yani biri ne kadar dogru olarak belirlenirse digeri o kadar az dogrulukta belirlenebiliyor. Bunun onemli bir sonucu, bos uzay diye bir seyin olmamasidir. Cunku bos uzay demek, bir alanin hem degerinin hem de degisim oraninin tam olarak sifir olmasi demektir. Belirsizlik ilkesi hem alanin hem de degisim oraninin kesin olmasina izin vermedigi icin uzay asla bos degildir. Uzay, minimum enerji durumunda olabilir ve bu duruma vakum denir. Bu bir kuantum gecikmesi veya vakum dalgalanmasidir - parcaciklar ve alanlar titreserek var olur ve yok olurlar.

Vakum dalgalanmalari bir cift parcacigin bir zamanda birlikte ortaya cikmalari, ayrilmalari ve sonra yeniden biraraya gelerek birbirlerini yok etmeleri olarak dusunulebilir. Bu parcaciklara sanal parcaciklar denir. Gercek parcaciklarin tersine sanal parcaciklar dedektor ile gozlenemez. Ancak dolayli etkileri, ornegin elektron yorungelerindeki kucuk enerji degisimleri olculebilir ve kuramsal ongorulerle dikkat cekecek dogrulukta ortusur. Sorun su ki, sanal parcaciklarin enerjileri vardir ve sonsuz sayida sanal parcacik oldugu icin enerjileri de sonsuz miktarda olacaktir. Genel gorelilik kuramina gore bu, sanal parcaciklarin evreni sonsuz kucuklukte bir olcege kadar bukebilecekleri anlamina gelir, ancak bunun gerceklesmedigi ortadadir!

Soruna cozum super simetri ve super cekim kavramlarindan geldi. Buna gore kuvvet ve madde yalnizca ayni seyin iki gorunumunden ibarettir. Her bir madde parcaciginin kuvvet parcacigi bir esi ve her kuvvet parcaciginin madde parcacigi bir esi vardir. Bugune kadar bu varsayim dogrulanamadi. Ayrica varsayimin dogrulanabilmesi icin gereken matematiksel hesaplamalar o kadar uzun ki, en gelismis bilgisayarlarla bile seneler surecek calismalar yapilmasi gerekmekte; ustelik kimse bu calismalarda bir yanlislik olmayacagini garanti edemiyor. Atom alti parcaciklar konusunu burda kapatiyorum; atomu olusturan temel parcaciklarin ozellikleri, atom alti parcaciklarin ozellikleri, gruplandirilmalari basli basina bir konudur. Bu konulari merak edenlere kuramsal fizikci Steven Weinberg in Atom Alti Parcaciklar kitabini tavsiye edebilirim.

Parcaciklarin kendi aralarindaki bagliliklarin aciklamasinda zorluklar yasanmasi uzerine, sicim kurami gelistirilmeye baslandi. Bu kuramda maddenin temel yapi taslari noktaciklar gibi degil iplikcikler seklinde dusunulur. Alintiliyorum.

Sicim kuramina gore parcaciklar nokta degildir, uzunlugu olan ama yuksekligi veya genisligi olmayan titresim oruntuleridir. Ancak bu kuramin olagan disi bir ozelligi var. Bildigimiz dort boyut yerine (en, boy, derinlik, zaman) uzay-zaman ancak on bir boyutlu oldugunda tutarlilik gosteriyor. Eger bu boyutlar gercekten varsa, biz neden onlari farkedemiyoruz? Sicim kuramina gore bu boyutlar uzay icinde cok cok kucuk bir hacim icersinde bukulmus durumdalar. Bu boyutlar oylesine kucuk bir olcegin icinde bukulmus veya kivrilmislardir ki onlari goremeyiz. Sicim kuramindaki fazladan boyutlarin bukuldukleri yere ic uzay denir ve her gun deneyimledigimiz uc boyutlu uzayin karsitidir.

Baslangicta sicim kurami alayli guluslerle karsilandi. Tipki diger pek cok bilimsel kuramda oldugu gibi. Bu kuram, cagdas fizigin en buyuk ayriligini ortadan kaldirmayi da hedefliyordu. Kuantum mekanigi ile genel gorelilik kuramlarinin ayri yasalarla ele alinmasi sorunuydu bu. Sicim kurami -benim bildigim kadari ile- simdilik sadece matematiksel bir modeldir ve henuz dogrudan gozleme dayali bir ispati yapilmamistir. Fakat kuram, farkli yasalari birlestirecegine inanilan M Kurami (Membrane-Zar) icin atilmis ciddi bir adim olarak kabul edilmektedir. M Kurami ise, doganin bagrinda yatan yasalarin altinda daha farkli bir oyun kurali olup olmadigini arastirmaktadir. Bunu su sekilde ifade edebilirim. Yasa ureten yasa diye bir seyin olup olmayacagini dusunun. Neden olmasin? Belki de evrenin (ve olasi evrenlerin) yasalari aslinda daha derinlerde yatan basit kurallara baglidir ve bunlarin ayri uzay-zamanlarda yansimasi bize evrende cok farkli yasalar oldugunu dusundurmektedir. Elbette bunlar sadece varsayim. Dr Hawking den alintiliyorum.

Insanlar hala M-Kuraminin dogasini cozmeye calisiyor ama bu mumkun olmayabilir. Belki de fizikcilerin tek bir doga kuramina iliskin beklentileri asilsizdir ve tek bir formulasyon mevcut degildir. Belki de evreni tanimlamak icin farkli durumlarda farkli kuramlar kullanmak zorundayiz. Her bir kuram kendi gerceklik yorumuna sahip olabilir, ama modele dayali gercekcilige gore bu, kuramlarin ust uste geldikleri, yani her iki kuramin da uygulanabildigi durumlarda ongoruleri birbirleriyle tutarlilik icindeyse kabul edilebilir.

M-Kurami ister tek bir formulasyon olsun, ister bir kuramlar agi olsun, onun bazi ozelliklerini biliyoruz. Ilk olarak, M-Kuraminda on bir boyut var. Ayrica M-Kurami yalnizca titresen sicimleri degil, nokta parcaciklari, iki boyutlu zarlari, uc boyutlu damlaciklari ve uzayda daha da fazla boyut kaplayan hayal edilmesi guc nesneleri de icerir.

Her biri kendi icinde sayisiz yasa iceren coklu evrenlerden sadece birinde yasiyor olabilir miyiz?

Bu durumda, algiladigimiz evren anlayisi butunu ile degisecek demektir. Bizler dogamiz geregi 3 boyutu rahatlikla algilariz. En, boy, derinlik. Buna sonradan zaman da ayri bir boyut olarak eklenmistir. Onu gozle algilayamayiz ama etkisini hissederiz. Peki, boyutlar neden bundan ibaret olsun? M-Kuraminda evren sanki birbine yapi$ik kopukcukler gibidir ve bu kopukcuklerin de kendi ic sicim yollari bulunur. Distan bakan birisi sonsuz genis bir uzayla karsi karsiya oldugunu zannedebilir, oysa ki aslinda diger boyutlara zar gibi yapismis bir alana bakmaktadir. M-Kurami anlasilmasi zor bazi evrensel olusumlarin modellenmesinde buyuk rol oynadi. Ornegin kara delik modellemesi yapildi ve kara deliklerin icinde bilgi nin ne olduguna, kaybolup kaybolmadigina bir cevap aranmaya baslandi. M kuramina yol veren sicim teorilerinin dogrulugu ile ilgili calismalar halen Fransa-Isvicre sinirindaki CERN Avrupa Nukleer Arastirma Merkezinde surdurulmektedir. M Kurami icindeki kucuk boyutlarin yollari oyle tamamen hayali degildir. Bunlarin kendi matematigi ve uymalari gereken kurallar bulunmaktadir. Alintiliyorum.

Peki, kucucuk boyutlara kivrilmanin sayisiz yolunun olmasi ne olacak? M-Kuraminda bu fazladan uzay boyutlari oyle herhangi bir sekilde kivrilamiyorlar. Kuramin matematigi, ic uzayin boyutlarinin kivrilma bicimlerini sinirlandiriyor. Ic uzayin kesin bicimi hem fiziksel sabitlerin degerlerini (elektronun yuku gibi) hem de temel parcaciklar arasindaki etkilesimin dogasini belirliyor. Bir baska sekilde soyleyecek olursak, bu kuram doganin gorunur yasalarini belirliyor. Dort kuvvet yasasi gibi. Ancak M kuraminin cok daha temel yasalari var.

Bu nedenle, M-Kuraminin yasalari ic uzayin nasil bukuldugune dayanarak farkli yasalari olan farkli evrenlerin varligina izin verir.

Kendi adima ben, bu yazilanlari gayet mantikli bulmaktayim. Bildigimiz -veya su ana kadar kesfettigimiz- doga yasalarina dayali evren, neden olasi tek evren olsun? Bambaska bir evrende, bambaska varliklar, aynen bizler gibi iclerinden bulunduklari gercekligin dogasini anlamaya calisiyor olabilirler. Bizim icin onlar sadece bir hayal veya bir kuram iken, bizler de onlar icin bir hayal veya kuram olabiliriz.

Elbette, daha once belirttigim gibi, bilim sadece hayaller ve varsayimlar ile yurumez. Bunlarin bir sekilde gozlemlenmesi, test edilmesi, modellenmesi ve dogruluklarini aciga vuracak sekilde matematiginin gelistirilmesi gerekir. Diger yandan, bir baska soru, insanligin onunde tum agirligi ile durmaktadir. Evren nasil dogdu ve evrenin gelecegi ne olabilir?

-devam edecek-

Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/

BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder