İskilipli Atıf Hoca Gerçeği – 3
İskilipli Atıf'ın Kurtuluş savaşı sırasındaki ihanetlerini yok sayıp reddeden yobaz kesim sürekli olarak "şapka mağduru" olduğu iddiası üzerinde dururlar. Bu bir çeşit algı yanıltmasıdır. Uydurma bir mağduriyetten çakma bir mağdur yaratıp biraz da din imanla süsleyerek bir islam şehidi yaratmaya çalışıyorlar. Başarısız oldukları da söylenemez. Yıllardır gerek yazılı gerek görsel olarak milletin beynini yıkamayı başardılar. Hatta Necip Fazıl'ın "Son devrin din mazlumları" kitabının kopyası bir film çekerek yalanlarını taçlandırdılar. İsmi de güzel.. "Kelebekler sonsuza uçar" Ne kelebek ama… Sakallı sarıklı bir kelebek
Yobazın şapka devrimi konusunda tek silahı İskilipli Atıftır. Kısaca iddiaları şöyledir: "İskilipli Atıf hoca şapka giymediği için hem de kanundan 1,5 sene önce yazdığı risale bahane edilerek asılmıştır" Bu iddianın doğru olduğuna inanan biri Atatürk zamanında şapka giymeyenlerin yaka paça tutuklanarak mahkemede ''şapka giymiyorsun demek asın şu asiyi" diye hüküm verildiğini zannedebilir ama bu iddiaya inananlar için dedim. Gerçeği bilenler için durum böyle değildir.
İskilipli Atıf Hocacıların İskilipliyi savunurken bahsettikleri risalenin adı "Frenk mukallitliği ve şapka" dır. Yani "Batı taklitçiliği ve Şapka" Bu risale 12 Temmuz 1924′te yayınlanmıştır. Risalede şapkanın gavur serpuşu olduğunu, şapka giyenlerin kafir olacağı iddiaları vardır. Şimdi burada aklı başında olan herkesin şu soruyu sorması gerekiyor. "İskilipli Atıf şapka devriminden 1,5 yıl önce neden isminde şapka kelimesi geçen bir risale yayınlamıştır?" Eğer bu soruyu cevaplayabilirsek konunun özünü de anlayabiliriz. Bu sorunun cevabı basit. Şapka devrimini ilk düşünen Osmanlıdır ve Osmanlı döneminde de şapka devrimi tartışılmıştır
Örneğin 1915 yılında Kılıçzâde Hakkı Bey, "Akvemü's Siyer Münâsebetiyle Yusuf Suad Efendi'ye Tahsisen Softa Efendilere Tami- men Son Cevap" adlı risâlesindeşapka giymenin islmiyet açısından sakıncası olmadığını şöyle ifade etmiştir:
"Türkiye'de ittihâd-ı efkâr mevcut olmadığına en birinci delil esaslı ve milli bir kıyafetimizin mevcut olmaması yani herkesin istediği gibi giymesidir. İttihâd-ı efkâr, âsânnı mutlaka her şeyde gösterir. Onun için bu cihet ihmâl edilmeyecek bir keyfiyettir. Müslümanlığın kıyafet-i mahsûsası olmadığına nazaran şapka giyilmesinde hiç bir zarar yoktur. Ecdâdımızın giydiği kavuklar hiç olmazsa memleketimizde i'mâl olunuyordu. Halbuki feslerimiz Avrupa'dan geliyor. Kendi metâmız olmadıktan sonra serpuş olarak herhangi bir şapkayı kabul etmeliydik.Hiç olmazsa bu suretle herkes başına daha süslü ve daha dayanıklı ve bilhassa daha faideli bir serpuş koymuş olurdu"
Ayrıca Enver Paşa 1. Dünya savaşında orduda şapka devrimi yapmış ve askerlerin giydiği şapkaya "Enveriye" ismini vermiştir.
Bu örnekler bize şapka devriminin Osmanlı döneminde de tartışıldığını gösteriyor. Şimdi ortaya 2 gerçek çıkıyor.
1- İskilipli'nin yazdığı risalenin Cumhuriyetle alakası yoktur. Osmanlı'dan beri devam eden tartışmanın bir devamı niteliğindedir.
2- Şapka inkilabını gerçekleştirmenin halkı dinsizleştirmekle, dinsizlikle, laiklikle, cumhuriyetle alakası yoktur.
İskilipli yazdığı risaleden sonra şapka devrimine kadar tutuklanmamıştır. Şapka kanunu çıktıktan sonra Rize, Giresun, Maraş, Sivas gibi illerde şapka kanununa karşı dinsel kışkırtmalarda yazmış olduğu risalenin kullanıldığı tespit edildiği için tutuklanıp 16-18 Aralık 1925 tarihlerinde Giresun İstiklal mahkemesinde yargılanmıştır. Söz konusu risalenin şapka devriminden önce yazıldığı bu yüzden de suçlama yapılamayacağı gerekçesiyle beraat etmiştir. İskilipli Atıf'ın şapka risalesinden dolayı beraat ettiğini Necip Fazıl bile kabul etmiştir |
"Ortada kala kala 'Frenk mukallitliği' isimli kitap kalıyor ki bu mücerret eser de şapka kanunundan çok önce neşredildiği ve hiç de böyle bir teşebbüs ve tahmin yoluyla kaleme alınmadığı için herhangi bir suç teşkil etmekten uzak bulunuyor"
( Son Devrin Din Mazlumları s, 98)
İskilipli Atıf Giresun İstiklal mahkemesinde beraat ettikten sonra mahkeme heyetiyle beraber İstanbul'a dönmüştür. Yine Necip Fazıl'a göre İskilipli Atıf polis müdürlüğündeyken ailesine şu mektubu yazmıştır:
"Bugün Karadeniz vapuru ile İstanbul'a getirildim. İstiklal mahkemesi heyeti de bizimle beraber İstanbul'a geldi.Giresun'da vukua bulan bir hadise'de kitap dolayısıyla beni alakadar zannettiler. Bilahare alakam olmadığı tebeyyün eyledi. Orada olan su-i zandan halas oldum"
( Son Devrin Din Mazlumları s 96)
Yıllardır sakız gibi çiğnenen bir yalan da böylece ortaya çıkmış bulunuyor. Hani İskilipli Atıf şapka giymediği için asılmıştı? Hani şapka kanunundan önce yazdığı risale bahane edilmişti?
Demek ki neymiş İskilipli Atıf'ın idam nedeni şapka giymemesi değilmiş, demek ki neymiş İskilipli Atıf şapka risalesi bahane edilerek asılmamış? Peki İskilipli Atıf şapka devrimine muhalefetten beraat ettiyse hangi suçtan dolayı idam edildi?
Şapka risalesi davasından "kitabın şapka devriminden önce yazıldığı" gerekçesiyle beraat eden İskilipli Atıf'ın yazdığı risale Şapka devrimi isyanlarında "dini kışkırtıcı rol oynadığı" için dağıtılması yasaklanmıştır. Yani kendisi risaleyi şapka devriminden önce yazdığı için beraat etmiş fakat risale şapka kanunundan sonra kışkırtıcı rol oynadığı için dağıtımı yasaklanmıştır. Bu noktayı iyi ayırt etmek lazım. Mahkeme kısaca "seni bu kitabı devrimden önce yazdığın için affediyorum ama risaleni isyanlarda kışkırtıcı rol oynadığı için yasaklıyorum" demiştir.
Bu karara rağmen söz konusu risalenin dağıtıldığı ve şapka isyanlarında halkı kışkırttığı tespit edilince Ocak 1926 da Ankara İstiklal mahkemesinde "şapka devrimine karşı halkın dini duygularını istismar ettiği" suçuyla yargılanmıştır. Burada önemli ve gözden kaçan bir noktaya değinmek istiyorum. İskilipli'nin Ankara İstiklal mahkemesinde yargılanmasının nedeni şapka değil "halkın dini duygularını istismar ederek isyana teşebbüs" suçudur. Özellikle suç dedim çünkü şapka devriminden önce 25 Şubat 1925′te "Dini ve Dinin kutsal kavramlarını siyasete alet edenler hakkındaki kanun" kabul edilmiştir. Kanunun açıklaması şöyledir:
"Dini ve dinin kutsal kavramlarını siyasi amaçlara esas ya da alet etmek için dernekler kurulması yasaktır. Bu tür dernekleri kuranlar ya da bu derneklere girenler vatan haini sayılır. Dini ya da dinin kutsal kavramlarını alet ederek devletin şeklini değiştirmek ve başkalaştırmak ya da devletin güvenini bozmak veya dini ya da dinin kutsal kavramlarını alet ederek her ne surette olursa olsun halk arasında bozgunculuk ve ayrımcılık sokmak için gerek tek başına gerek toplu olarak sözle ya da yazı ile ya da fiilen ya da nutuk söyleyerek ya da yayın yaparak harekette bulunanlar vatan haini sayılırlar"
Anayasa'ya göre "vatana ihanet" suçunun karşılığı idamdır. Bu durumda İskilipli Atıf'ın neden idam edildiği daha iyi anlaşılıyor sanırım. Ayrıca Kurtuluş savaşı sırasında Kuvay-i Milliye karşıtı yayınladığı beyannamelerden dolayı da "vatana ihanet" suçundan yargılanıp idama mahkum edilmiştir. Anlayacağınız İskilipli Atıf duble haindir. İki suçtan dolayı vatan haini suçuna çarptırılmıştır:
1- Kuvay-i Milliye karşıtı beyanname yayınlamak
2- Dini değerleri kullanarak halkı isyana teşvik etmek
Bu durum yobazın iki yalanını kökten çürütüyor.
1- İskilipli Atıf şapka yüzünden idam edildi yalanı
2- Cumhuriyet sonrası kurtuluş savaşı zamanında işlenen suçlardan dolayı yargılanamayacağı bunun bahane olduğu yalanı
Birinci yalanın nasıl ucuz bir yalan olduğu ortadadır. İskilipli Atıf şapka yüzünden değil halkın dini duygularını kullanmaktan vatana ihanet suçundan idam edilmiştir. İkincisi kurtuluş savaşındaki beyannamelerden dolayı yargılanmasaydı bile halkın dini duygularını kullanmaktan vatan haini olduğu için idam edilecekti.
Bu açıklamalardan sonra son olarak İskilipli Atıf'ın idam kararına geçebiliriz. Lütfen her kelimeyi yukardaki açıklamaları da düşünerek dikkatli okuyun
"Mahkeme heyeti; Reis: Kel Ali Çetinkaya (Afyon Mebusu), Savcı: Necip Ali Küçüka (Denizli Mebusu), Azalar: Kılıç Ali ve Reşid Gâlib (Antep ve Aydın Mebusları)
…Hoca Atıf Efendi'nin TC'nin yenilik ve ilerlemeye doğru attığı adımlara mani olmak ve halkı isyan ve irticaa teşvik etmek kastıyla İstanbul'da 1924 sonlarında "Frenk Mukallitliği ve Şapka" adlı eseri yayınladığı ve muhtelif vasıtalarla memleketin muhtelif yerlerine dağıttığı sıralarda İstanbul Polis Müdüriyeti tarafından Birinci şube raporuyla Dâhiliye Vekâletine ihbar edildiği (1925), adı geçen vekâletin 4717 numaralı emirleri ile mezkur risalenin toplatılmasının ve dağıtılmasının yasaklanmasının İstanbul'a bildirildiği ve kitapların bir kısmına el konulduğu halde, emrin uygulanışı tarihinden bir müddet sonra adı geçen eserin isyanın çıktığı mıntıkalarda yapılan aramalarda elde edilmesi ve muhakemeleri yapılan maznunlara yöneltilen suallerden eserin isyandan bir iki ay evvel bahsedilen muhitlere gelerek elden ele gezdirilmek suretiyle gizliden gizliye okunduğu ve Şapka İksâsı Hakkındaki Kanun'un kabul edilmesi üzerine muhtelif mahallerde şapka şapka aleyhinde propagandada bulunan kişilerin tevkifi esnasında yapılan aramalarda bahsedilen esere tesadüf edildiği ve yapılan tahkikatta adı geçen eserin masum halkın fikirlerini iğfal ve irticaa teşvik maksadıyla Anadolu'nun içerlerine ve bilhassa doğu vilayetlerine ücretsiz olarak gönderildiği ve eserin basımı ve dağıtımı hükümetçe men edildiği halde basımı ve dağıtımı için gayretler gösterildiği çeşitli bölgelerdeki isyanın çıkışında amil ve en mühim tahrik vasıtası olduğu ve Atıf Efendi; geçmiş hayatı itibarı ile de 31 Mart irtica hadisesinde ve Mahmud Şevket Paşa merhumun katledilmesinde de alakadar bulunduğundan çeşitli suçlar ile cezaya çarptırıldığı Sinob'a sürüldüğü ve bundan başka milli mücadelenin en buhranlı zamanında Anadolu içlerine doğru uzanmış işgal ordusuna mukavemet edilmemesi hususunda başkanlığını yaptığı Teali İslam Cemiyeti adına düzenlediği beyannameleri sonradan aldığı çeşitli inkar tertiplerine rağmen yunan tayyareleri ile istiklali ve hayat hakkı için mücadele eden Anadolu köylerine attırdığı ve yeniliğe ve cumhuriyete daimi bir düşman vaziyeti almış olan adı geçen kişinin son isyan hadisesi ile maddeten ve manen alakadar bulunduğu bir çok delil ile anlaşıldığını ve ortaya çıktığı… Bu hususla ilgili muhtelif raporlarından anlaşılmala, harekerinin karşılığı olan Kanun-ı Ceza-yi Umumi'nin 45. Maddesinin "her biri cürmün husûlü maksadıyla ef'alimiz buradan beri ya birkaçını icra eylerse zikredilen şahıslara hemfiil denilir ve cümlesi fail-i müstakil gibi mücâzât olunur." Diyen muharrer fırkası dolayısıyla adı geçen kanunun 55. Maddesinin TC'nin teşkilat-ı esasiye kanununu tamamen veya kısmen tağyir… veya ifa-yı vazifeden men'ine cebren teşebbüs edenler idam olunur" diyen muharrer fırkası mûcebince İskilipli Hoca Atıf… efendinin salben idamlarına… oy birliği ile karar verildi. ( 3 Şubat 1926)
Gerçekler bu kadar açık ve net ortadayken neden bir hainden mazlum yaratılmaya çalışılıyor lütfen düşününüz. Amaç tarihe hizmet değil tarihi çarpıtarak Cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok etmektir. Eğer millet olarak tarihimize sahip çıkmazsak İskilipli Atıf ve onun gibi hainlerden kahrman yaratılmaya devam edilecektir
a45UyF587661-150205154325-2
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder