RIFAT SERDAROĞLU: ÇOK DÜŞTÜNÜZ ÇOK!
İtalya'nın Sicilya adasının küçük bir kasabasında, bazı kadınlar kocalarını aldatırlarmış! Katolik Hıristiyan olan bu kadınlar her sefer kasabanın yaşlı papazına gider "günah çıkartırlarmış!" Bu durum süreklilik kazanınca, Papaz kadınları toplayıp şunları söylemiş;
"Bakın sizlerin yaptığınızdan ben çok utanıyorum. Bundan böyle bana 'kocamı aldattım" diye günah çıkarmaya gelmeyin, ayağım takıldı düştüm deyin ben anlarım!"
Olay yıllarca böyle sürüp gitmiş. Kadınlar günah çıkarttıkları için memnun, Papaz da kiliseye bağış topladığı için mutlu!
Bir gün yaşlı papaz ölmüş. Yerine genç bir papaz görevlendirmişler.
Günler geçtikçe genç papazın şaşkınlığı artmaya başlamış! Günah çıkartmaya gelen kadınların çoğu "Ayağım takıldı düştüm, edep yerim göründü Papaz efendi! Günah çıkartır mısın, diyormuş!"
Canı sıkılan papaz soluğu kasabanın Belediye Reisinin yanında almış; "Reis Bey, lütfen yolları tamir edin, düşen düşene" demiş. Konuyu bilen Reis gülümsemiş ve şunu söylemiş; "Boş ver papaz efendi, bizim yollarımız gayet iyidir!"
Papaz büyük bir saflıkla söylenmiş, "Ama Reis Bey en çok sizin hanımınız düşüyor…"
Değerli Okurlar;
Bir ülkede iktidarın seçimlerle belirleniyor olması, o ülkeyi demokratik bir ülke yapmaz.
Yine bir ülkede yazılı hukukun var olması, o ülkenin hukuk devletinin olduğu anlamına gelmez.
Eğer bir ülke, göğsünü gere-gere "Ben Demokratik Hukuk Devletiyim" diyorsa şunları yapmalıdır;
Doğruluğu evrensel düzeyde kabul görmüş demokratik ilkelerin hem yöneten hem de yönetilen kesim tarafından özümsenip hayatın her yönünde uygulanmasını sağlamalıdır.
Örneğin, yönetenlerin ve yakınlarının yolsuzluk-rüşvet-hırsızlık gibi yüz kızartıcı olaylara karışmaları "Demokratik Hukuk Devletinde" olmaz. Bu çirkinlikler oluyor ve yönetenler örtmeye çalışıyorsa, yönetilenler de ayağa kalkıp hesap sormak yerine susmayı tercih ediyorlarsa orası "Demokratik Hukuk Devleti" değildir. Orası olsa olsa faşist dikta yöntemlerinin geçerli olduğu
"Çadır Devletidir."
Türkiye şimdi tam da bu konumun sınırındadır.
AKP İktidarı tüm yüzsüzlüğüyle "Hırsızlık Haksızlık ve Haram" tarafında saf tutmuştur.
Yedek lastik MHP, yolsuzlukları açıklayan Kılıçdaroğlu'nu, eline geçerse öldürecek kadar AKP ile yapışmıştır.
"Ben Erdoğan'ı yabancılara dövdürtmem" diyen "Etekli Bahçeli" bu konuda susmakta ve abisini korumakta, parti sözcüsü de gazetecilerin bir sorusu üzerine sadece mırıl mırıl mırıldanmaktadır.
Türk Milleti ise, maalesef hala susmakta ve meydanları doldurmaktan korkmaktadır. Böyle rezil bir olay Tunus'ta-Mısır'da olsa o halk, o iktidarı çoktan alaşağı etmişti…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hayırsever" "Dürüst İş adamı" "Türkiye'ye çok faydalı işler yaptı" dediği Reza Zarrab davası için şunu söyledi;
"Davadan ne çıkarsa çıksın, biz doğru olanı yaptık!"
Demek siz doğruyu yaptınız?
-Boğazına kadar rüşvete batan Zafer Çağlayan, siz Başbakan iken sizin Ekonomiden sorumlu Bakanınız değil miydi?
-Rüşvetçi Egemen, siz Başbakan iken, AB'den sorumlu Bakanınız değil miydi?
-Siz, Halkbank Genel Müdürünün evinde yakalanan paralar rüşvet parası değil, İmam Hatip yaptırmak içindi demediniz mi?
Siz doğruyu yaptınızsa, Zafer ve Egemen'e milyonlarca dolar avanta verdim diyen "Hayırsever Reza'nız" mı yanlış yaptı?
"Halkbank Genel Müdürü arsızca Reza'dan rüşvet aldı. İmam Hatip olayı da uydurmaydı" diyen ABD'de tutuklu olan Halkbank Genel Müdür Yardımcısı mı yanlış yaptı?
Sayın Erdoğan; Bakanlar Kurulunda "Müteselsil Sorumluluk" diye bir kural vardır. Başbakan ve tüm Bakanlar birbirlerine karşı müteselsilen sorumludurlar. Bakanlarınız rüşvet alırken, Türkiye'nin adı "Kara Para Aklayıcısı Ülke" diye çıkarılırken siz uyuyor muydunuz? Hiç mi haberiniz olmadı?
Yarın, Bakanlarınızın talimatıyla "Kara Para" işlerine karışan bu 5 bankaya,
15-20 Milyar Dolar para cezası gelirse, ekonomimizin yani insanlarımızın nasıl etkileneceklerini görmüyor musunuz?
Sakın "ödemem, zorla mı alacaklar" diye düşünmeyin. Türk Banka sisteminin uluslararası linki kesilirse o zaman görürüm ben eyy Amerika'yı!
Hiçbir uçağımız, gemimiz yabancı limanlara gidemez. Anında el koyarlar!
Başımıza gelebilecek bu belaların siyasi sorumlusu siz değil misiniz?
Değerli Okurlar;
Ben size derdimi bir türlü anlatamadım!
Erdoğan, demokrat değildir dedim, inanmadınız.
AKP normal bir siyasi parti değildir. Organize bir suç örgütüdür, dedim yine inanmadınız.
Çare sizsiniz dedim, "Aman canım bana ne" dediniz.
Olacakları söyleyeyim;
Erdoğan ve AKP hiç utanmayacaklar ve suçu yine birilerinin üzerine atacaklar.
Muhalefet Partileri TBMM de Salı günleri tiyatro oynamaya devam edecekler.
Sizler de susacak ve evlerinizden dışarı çıkmayacaksınız.
Basın üzerindeki baskılar hergün artacak, benim gibi sayıları birkaç tane kalan yazarlar zindana atılacak. Yobazlar Türk Milletini esir alıp, Türk Devletini yıkacaklar…
Balıkçı yakaladığı balığa "nasıl, deniz derin mi" diye sormuş!
Balık; "Ben öldükten sonra s…yim derin denizleri" diye yanıt vermiş!
Fakat mevzubahis vatan olunca biz; Aydın Doğan, Torbeş Demirören medyası gibi sessiz kalamıyoruz. Kalmayacağız da!
Kimin gücü kime yeterse…
Not;
Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, nerede gözaltında tutuluyor, sağ mı?
11. Cumhurbaşkanı Gül ve eski Başbakan Ahmet Davutoğlu; Sizler esir misiniz? Sizi bu yüce makamlara getiren Türkiye, "Kara Para Aklayan Ülkeler" arasına sokulacak. Bunlar sizin döneminizde olmadı mı?
Yoksa sizler Cumhurbaşkanı ve Başbakan değil de Kayseri ve Konya'da
Kır Bekçiliği mi yaptınız?
a45UyF587661-171203215540 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2017/12/03 23:40 3 49 candostum@googlegroups.com
He insan senin gibi yaradilisa sahiptir.
Hz.Ali
Peygamberimiz; Deri islendi mi temiz olur dedi.
Sonra olu bir koyuna rast geldi ve Onun derisinden faydalansaniza dedi.
Buhari 72/30
***
Peygamberimiz Olu hayvanin ne derisinden ne de sinirinden faydalaniniz.
Dedi.
Hanbel 4/310,311
DOGA YASALARI UZERINE DUSUNCELER -1-
Her satirinda beynimi tetikleyen harika bir kitap okuyorum: Buyuk Tasarim . Dr Stephen Hawking ve Leonard Mlodinow tarafindan yazilmis. (Dogan Kitapcilik. Ceviri: Selma Ogunc)
Sanirim Dr Hawking i tanitmama gerek yok. Bedeni nerdeyse tamamen islevsiz duruma gelen bu adam, akli ile galaksiler arasinda yolculuk etmekte. Leonard Mlodinow a gelince. ABD li bir fizikci. Babasi, Buchenwald toplama kampinda bir yil kadar tutulmus ve Polonya da Nazi yonetimine karsi gerceklestirilen direnisin basina gecmis. Aile bu soykirimdan kurtulup ABD ye yerlesmisler. Burda kucuk yaslarda kimya ve fizige ilgi duyan Mlodinow, Israil deki bir kutuphanede Feynman in fizik yasalari uzerine tezleri kitabini okuduktan sonra tamamen fizige yonelmis. Hic sasirmadim. Richard Feynman, fizigi milyonlarca insana sevdiren gercek bir dehadir.
Simdi bu kitabin doga yasalarina ayrilan bolumunden alintilar yaparak, kendimden de yorumlar katarak bir seyler karalayacagim.
Doga yasalari hepimizin oylece kabul ettigi gercekliklerdir. Onlara alisiriz; oyle alisiriz ki bir sure sonra onlarin aslinda ne kadar sasirtici olduklarini unuturuz ve merak hissimiz hayatin akisi icinde olur gider.
Oysa insanlik binlerce yil boyunca, etrafinda gordugu ve bir anlam veremedigi olaylari aciklamak icin sayisiz inanc ve mitoloji gelistirdi. Neden volkanlar aniden ofkelenip ates sacmaya basliyordu, neden Gunes bazen karariyordu, neden sakin bir havada firtina patlayip gemileri denizin dibine gonderiyordu? Misir dan Hind diyarlarina, Iyon medeniyetinden Maya uygarligina kadar her yerde insanlar bu sasirtici ve korkutucu olaylari aciklamak icin binlerce tanri, tanrica, melek veya ifrit modelleri gelistirdiler. Yakla$ik 50 bin yil oncesine uzanan avci-toplayici atalarimizdan miras aldigimiz korkular hepimizin bireysel ve kolektif bilincaltina kadar isledi ve dinsel davranislarimizin temelini olusturdu: Tanrilara sukran dualari, sunulan kurbanlar, olum rituelleri, bereket sarkilari, tanrilarin insanlara ahlaksizliklarindan dolayi kitlik, savas veya afetler yagdirmalari ve bundan kurtulmak icin mabetlere dolusan insanlar. (Cok uzaga gitmeye gerek yok. Ingiltere Londra da 1665 yilinda cikan buyuk bir yangindan dolayi, binlerce insan kiyametin geldigini zannedip kiliselere dolusmuslardi. Halley kuyruklu yildizinin her gelisinde ise insanlar korku icinde kiyameti beklemislerdir. Bunlara volkanlarin, depremlerin insan uzerindeki etkilerini ekliyebilirsiniz.)
Bilimsel dusuncemiz ise, tum insanlik tarihi ile kiyaslandiginda cok yeni sayilabilir. Gerci, o muhtesem Iyon medeniyetinde bilimimizin temelleri atilmisti ama, pek cok tarihsel sebep yuzunden yuzyillar boyunca uykuya yatti ve onlarin yerini genelde teolojik aciklamalar aldi. Bu arada, belirtmeliyim ki, su an uzerinde tepistigimiz topraklarda muhtesem bir insan yasadi: Milet li Thales. M.O 624-546. (Simdiki Aydin in Didim ilcesinde) Felsefenin ve bilimin onculerinden sayilan Thales cesitli geometrik kuramlar gelistirmis ve bir Gunes tutulmasini onceden hesaplayip haber vermistir.
Ne yazik ki, o donemlerin devlerini tek tek sayabilmem cok zor ve yazinin tamamen amaci disina tasmis olurum. Arkhimedes, Anaksimandros, Empedokles, Epikurus, Oklid, Pythagoras. Daha bir suru isim... Simdi bu isimleri alfabetik sira ile yazmak kolay, ama inanin her biri ayri bir dunya, ayri bir gunes... Onlarin actigi yol, buyuk usta Galileo ve nihayet Newton a kadar uzandi .. arada binlerce yol emekcisi var. Dunyanin her yerinden bilgi emekcileri. Yunan, Roma, Misir, Babil, Islam topraklari, ortacagdaki Kilise nin aykiri dindarlari .... Neyse, uzun mesele.
Bilimsel kuramlarla ilgili olarak bazi insanlarin yanlis bir kanaatleri bulunur. Herhangi bir onerme, bir kuram eger yanlis ise bunun bilim disi oldugu gibi iddialarda bulunulur. Oysa ki, bilimsel kuramin en onemli ozelligi, onun yanlislanabilir olmasidir. Yanlislanamayan sey, bilimden cok kehanetin, mistik sezgilerin veya inanclarin alanina girer. Karl Popper, tumevarimsal dusuncenin her durumda gozlemlenebilir veya sinanabilir olamiyacagini farkederek, ispatlamaktan cok yanlislamak olgusu uzerinde durmustur. Ornegin:
Uydumuz Ay kasar peynirinden yapilmistir derseniz bu, bilimsel bir onermedir. Cunku yanlislanabilmesi mumkundur. Ote yandan, Ay i goze gorunmeyen melekler hareket ettirir, bunu ancak iman sahibi kisiler farkedebilir derseniz, bu bir bilimsel onerme degildir; zira goze gorunmeyen melekleri olcmek, sinayabilmek mumkun degildir. Bir bilimcinin gelistirdigi kuram; olculebilir, yanlislanabilir, farkli insanlar tarafindan gozlemlenebilir, denenebilir olmalidir. Bunu, Richard Feynman Fizik yasalari uzerine kitabinda soyle aciklar:
Once bir tahminde bulunursunuz. Gulmeyin, saka yapmiyorum. Eger tahmininiz, kuraminiz, yapilan olcumlerle, deneylerle, gozlemlerle celisiyorsa yanlistir. O anda, sizin ne kadar zeki, ne kadar sempatik oldugunuzun onemi yoktur. Tahmininiz verilerle celisiyorsa yanlistir. Hepsi bu kadar !
Ben de, bu kadar giris fasli yeter diyerek sozu Dr Hawking e veriyorum.
Iyonyalilar, antik Yunan felsefesine ait farkli ve genellikle birbirine karsit geleneklere sahip pek cok ekolden biriydi. Ne yazik ki Iyonyalilarin dogaya bakis acilari -genel yasalar araciligi ile aciklanabilen ve bir dizi basit ilkeye indirgenebilen gorusleri- yalnizca birkac yuzyil boyunca etkili olabildi. Bunun nedenlerinden biri, Iyonya kuramlarinin ozgur irade, amac veya dunyanin islerine karisan tanrilar kavramlarina yer vermemeleriydi. Bunlarin ihmal edilmesi o zamanin cogu Yunan dusunuru icin son derece urkutucuydu, tipki gunumuzde bir cok insan icin oldugu gibi! Ornegin filozof Epikurus (yak.M.O. 341-270) standart atomcu goruslere dogaci filozoflarin yazgilarina kole olmaktansa, tanrilar hakkindaki mitleri izlemenin daha iyi oldugunu soyleyerek karsi cikti. Aristotales de atomcu gorusu reddetti; cunku insanlarin ruhsuz ve cansiz maddelerden meydana gelmis olmasini kabul edemiyordu. Iyonyalilarin, insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur, ancak bu gorus Galileo Galilei ye kadar, nerdeyse yirmi yuzyil boyunca bir kenara birakildi.
Sanirim bir sigara molasi vermenin zamani geldi. Hawking in cok kisaca dokundugu bu surec bir anlamda iman ile aklin, dogal yasalarin birbiri ile catismasinin tarihidir. Bu ayni zamanda dogal fenomenleri dogal sureclerle aciklama tarihi olarak bilinir. Herhangi bir hastaligi bir yerel tanrinin laneti ile aciklamak da mumkundur ve her zaman buna inananlar olacaktir. Bir depremin ise, gunahlarimizin bedeli olarak gerceklestigini de dusunebiliriz ki boyle dusunenler gunumuzde bile mevcuttur. Yukardaki pasajda, benim ozellikle ilgimi ceken yer ise surasi: insanin evrenin merkezinde olmadigi gorusu, kozmosu anlamamizda bir donum noktasi olmustur. Kesinlikle katiliyorum. Insanlar nedense, dinsel inanclar araciligi ile kendilerini ustun ve secilmis zannederler. Insanin, bir tanri tarafindan secildigi veya onun halifesi oldugu inanci hala cok yaygindir ve binlerce ilahiyatci tarafindan islenmektedir.
Peki, illa, bilim ile din catismak zorunda midir? Mesela, dindar bir bilimci olamaz mi? Elbette olabilir ve zaten pek cok dindar bilimci bulunmaktadir. Sorun surda ki, dinsel bir inanc baskalarina mutlak dogru bilimsel gercek olarak dayatilamaz. Veya tersine, bilimsel bir bulgunun herhangi bir inanci ispat ettigi savi son derece tartismali olabilir. Bilimsel kuramlar yanlislanabilirken, inanclar icin yanlislama yontemi bulunmaz. Sorgulayan Denemeler kitabinda Bertrand Russel bunu guzel bir benzetmeyle anlatir. Herhangi bir kisi, tum evrenin kocaman bir kaplumbaganin uzerinde durdugunu iddia edebilir. Peki, kaplumbaga neyin uzerinde duruyor, diye sordugunuzda ise, ondan asagisinin hep kaplumbaga oldugunu soyleyerek cevap verebilir. Bu cevabi yanlislayamazsiniz. Galaksinin neresini gosterirseniz gosterin, soz konusu kisi, bu kaplumbaganin daha da otelerde oldugunu soyleyerek sorunuzu savusturabilir. Veya bunlarin gozle gorulemiyecegini, manevi aleme ait oldugunu da iddia edebilir. Benzer durum cennet, cehennem, Tanri nin huzuru, meleklerin Tanri yi ovdukleri yer, herhangi bir din buyugunun manevi makami gibi inanclar icin de gecerlidir.
Din ile bilim bazen icice gecse de, bunlarin alanlarinin birbirlerinden ayrilmasinda fayda gorunmekte. Buna bir ornek vermek istersem, dindar bir fizikci olan Newton, bas eseri Philosophia Naturalis Principia Mathematica (Doga Felsefesinin Matematiksel Ilkeleri) kitabinda, kutle cekim kanunlarini herkes tarafindan sinanabilecek formullerle ifade etmistir ki, bu formul ve yasalarin yakin uzaydaki dogrulugu bilinmektedir. Aksi halde, ne uydumuz Ay a ne de cesitli gezegenlere gozlem uydulari gonderebilirdik. Eger Newton, anlasilabilir cekim kanunlari yerine Isa efendimizin sevgisi tum varliklari birbirine baglar gibi seyler yazsaydi, herhalde bu cok anlasilmaz bir sav olurdu.
Doga ile ilgili kuramlarin formule edilmesi, yasalastirilmasi, bizler farkina varmasak da hayatimizin her aninda gecerlidir. Ornegin, Newton fizigini uzay-zaman kavrami ile revize eden gorelilik kuraminin matematiksel cikarimlari, uzaydan yerinizin bulunmasini saglayan GPS kuresel yer belirleme sistemi (global positioning system) teknolojisinde kullanilmaktadir.
Elbette doga yasalari ile ilgili tartismalar burda bitmez. Kaldi ki Demokritos, Anaksimandros gibi doga felsefecilerinden bu yana insanlarin doga yasalari ve atom hakkindaki dusuncelerinde koklu degi$iklikler olmustur. Kismetse onlara da Dr Hawking in kitabini takip ederek deginecegim.
-devam edecek-
Levent ERTURK
LEVENTERTURK1961
https://leventerturk1961.wordpress.com/
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder