SİNAN MEYDAN : ZARİFİ'DEN ZARRAB'A, BORÇ, FAİZ, BORSA BATAĞINDA OSMANLI
19. Yüzyıl'da Osmanlı'nın içine düştüğü durumu bir İngiliz tüccar şöyle ifade ediyordu:
"Osmanlı Devleti, adeta memleketin zararı pahasına üç beş tefeci ve zenginleşen birkaç paşanın çıkarlarını korumak için varlığını sürdüren bir devlet konumuna gelmiştir."
18. yüzyılda Osmanlı'da ciddi para sıkıntısı baş gösterdi. Öyle ki Osmanlı devlet adamları, 1784'te Fas'tan, 1789'da da Flemenk'ten borç istediler. Bu girişimler sonuçsuz kaldı. Osmanlı, borç para bulamayınca, paradaki altın gümüş oranlarını azaltıp paranın (sikkenin) ayarını düşürdü. Hatta paraları kırpmayı, parçalara bölmeyi bile denedi. 1808-1830 arasında altın sikkelerin biçim ve adı 35 kez, gümüş sikkelerin biçim ve adı 37 kez değişti. Para bulamayan Osmanlı piyasaya hem kâğıt para hem hazine bonosu yerine geçen "kaimeler" çıkardı. Ancak para sorununa bir türlü çözüm bulunamadı. Bunun üzerine Osmanlı yabancı sermayeye kapılarını açtı: 1838'de Baltalimanı Ticaret Antlaşması'nı imzaladı. Yabancı tüccarlar için gümrükleri yüzde 5'e düşürdü. Böylece Türk pazarları yabancı mallarla doldu. Osmanlı, 1856'da (Islahat Fermanı'yla) yabacı sermaye yatırımlarına, 1867'de de yabancıya toprak satışına izin verdi.
OSMANLI'NIN ÇÖKÜŞÜ: BORÇ VE İFLAS
18. Yüzyıl'dan itibaren para sıkıntısı çeken Osmanlı'nın imdadına Galata Bankerleri yetişti. 1848'de Galata Bankerlerinden J. Allen ve T. Baltazzi, Osmanlı'ya borç vermek için, Osmanlı'nın himayesinde, İstanbul Bankası'nı (Banque de Constantiople) kurdular.
Galata Bankerlerinin yüksek faizle Osmanlı'ya borç vererek çok kazandığını gören Batılı ülkeler de Osmanlı'ya borç vermenin yollarını aramaya başladılar.
1853 Kırım Savaşı'nda Osmanlı, Rusya'ya karşı İngiltere ve Fransa'nın yanında yer aldı. Hem haraç vergisinin kaldırılması hem savaş masrafları, hazineyi fazlaca zorlayınca Osmanlı, 1854'te Avrupa'dan 3 milyon İngiliz lirası dış borç aldı. 33 yıl vadeli, yüzde 6 faizle alınan bu borca karşılık olarak Mısır'dan alınan yıllık vergi kaynak gösterildi.
Avrupa Osmanlı'ya borç verirken 5 kişilik bir gözetim/denetim komisyonu kurmayı şart koştu. (Komisyon 3 Osmanlı, 1 İngiliz ve 1 Fransız'dan oluşuyordu).
Avrupa, Osmanlı'ya borç vermek için 1855'te merkezi Londra'da Ottoman Bank'ı kurdu. 5 yıl içinde, 1859'da Osmanlı'nın dış borçları 13 milyon İngiliz lirasına, vadeli geri ödemeleri ise 20 milyon İngiliz lirasına yükseldi.
Osmanlı'ya borç veren ve Osmanlı maliyesini ele geçiren yabancıların baskısıyla 1863'te, adı Osmanlı, kendisi yabancı, Osmanlı Bankası kuruldu. Bankayı İngiliz ve Fransızlardan oluşan iki kurul yönetecekti. Kuruluş amacı dış borçları ve faizlerini ödemekti. Osmanlı Bankası, Osmanlı'ya faizle borç verecekti.
Masraflar düşüldüğünde Osmanlı'nın eline aldığı borcun ancak yüzde 60.4'ü geçiyordu. Osmanlı yüzde 5, yüzde 6 faizle aldığı borçları verimli kullanamadı. Borçlarla tüketim harcamaları karşılandı. Bazı yatırımlar yapıldı ve Boğaz'da gösterişli saraylar inşa edildi. Borçların çoğu faiz ödemelerine harcandı.
1854-1875 arasında Osmanlı toplamda 3 milyon frank borçlandı. Bir yıl içinde bu borcun onda birini ödemek zorundaydı. Ama ödeyemedi. Osmanlı, 1875'te borç ödemelerini yarıya indirdi, 1876'da da iflas etti.
Her sıkıştığında ilk önce Galata Bankerlerine giden Osmanlı, iflas edince de önce Galata Bankerlerine gitti.
GALATA BANKERLERİ
Sarraflar olarak da bilinen Galata Bankerleri, Baltazzi, Lorando Tubini, Korpu, Kamondo, Zarifi, Ogenidi, Mavrogordato, Fernandez, Köçeoğlu, Mısıroğlu gibi Levanten, Ermeni, Rum ve Yahudi bankerlerdi.
19. Yüzyıl'da önceleri iltizam sistemi sayesinde devletle iyi ilişkiler kurdular. Şöyle ki valiler, iltizam topraklarını alabilmek için Galata Bankerlerinden para alıyordu.
Paşaların devletin üst kademelerine yükselmek için verdikleri rüşveti bile Galata Bankerleri finanse ediyordu. Sadece devlet adamları değil, son dönem Osmanlı padişahları; V. Murat, Abdülaziz ve II. Abdülhamit de Galata Bankerleriyle çok sıkı fıkıydı.
Galata Bankerleri, 1860'larda Galata'da "Komisyon Hanı" ve "Havyar Hanı" diye bilinen yerde Osmanlı'nın ilk borsasını kurdular. Biraz parası olan herkesi borsaya, o zamanki tabirle "Hava Oyunlarına" alıştırdılar. Borsa, en çok da rüşveti meşrulaştırmaya yaradı. Rüşvetçi memurlar, bürokratlar ve paşalara mallarının, mülklerinin kaynağı sorulunca "Hava Oyunlarından kazandım!" cevabını veriyorlardı. (Haydar Kazgan, Galata Bankerleri, s.57).
Galata Bankerleri, "kaime spekülasyonu" ile büyük paralar kazandılar. Borsada yaydıkları spekülatif haberlerle fiyatlarla oynuyorlardı; fiyatları düşen kaimleri satın alıyorlar, fiyatları yükselince de satıyorlardı. Bunun üzerine Osmanlı, kaimeleri piyasadan çekmek zorunda kaldı.
1853-1856 Kırım Savaşı, Osmanlı maliyesini yerle bir etti. Borçlarını tahsil edemeyeceğini düşünen Avrupa, Osmanlı'ya baskı yapınca, Osmanlı, dünyaca ünlü Banker Rothschild ve Galata Bankerlerinden Baltazzi'yle anlaştı. Osmanlı borç ödemelerini, bir süre bu bankerler aracılığıyla yaptı.
ZARİFİ'NİN BÜYÜK VURGUNU
1876'da II. Abdülhamit padişah oldu. Ama Osmanlı'nın kötü kaderi değişmedi. Borç, faiz batağı daha da derinleşti.
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı (93 Harbi) sırasında Avrupa'dan borç almak mümkün olmadı. Osmanlı yine Galata Bankerlerine avuç açmak zorunda kaldı. Banker Zarifi ile gizli bir antlaşma yapıldı. Bu anlaşma ile Osmanlı, Banker Zarifi'ye yüzde 15 faiz ve yüzde 5 komisyon vermeyi kabul etti. Zarifi'yle ayrıca 300 bin liralık bir avans anlaşması imzalandı. Bunun karşılığında da Zarifi'ye yüzde 12 faiz ve aylık, 0.25 komisyon verilecekti. Zarifi'ye güvence olarak da bazı vilayetlerin aşar ve ağnam gelirleri gösterildi. Savaş devam ederken Osmanlı Zarifi'yle ve birkaç bankerle 45 milyon kuruşluk yeni bir anlaşma daha imzaladı.
Osmanlı 93 Harbi'ni kaybetti. Ruslar Yeşilköy'e kadar geldiler.
Galata Bankerleri, yüksek faizli alacaklarını tahsil etmek için Osmanlı'nın bir şekilde ayakta kalmasını istiyorlardı. Bu nedenle 93 Harbi sonrasında da Osmanlı'ya borç vermeye devam ettiler.
93 Harbi sonrasında 1878 yılı itibarıyla Osmanlı'nın, faizler dâhil, Galata Bankerlerine toplam 11 milyon Osmanlı Lirası borcu vardı. Bunun 690.000 lirası doğrudan Yorgo Zarifi'nin alacağıydı. 22 Kasım 1879'da Sadrazam Said Paşa, Banker Yorgo Zarifi ve Salamon Fernandez gibi Galata Bankerleri ve Osmanlı Bankası yetkilileriyle "Rüsumu Sitte" anlaşmasını imzaladı. Anlaşmaya göre Osmanlı'nın 6 kalem geliri; tuz inhisarı, tütün inhisarı, damga resmi, alkollü içki, balık avcılığı ve ipek aşarı Rüsumu Sitte idaresine bırakılıyordu.
Galata Bankerlerinin bu "Rüsumu Sitte" uygulamasından etkilenen Avrupalı alacaklılar hemen harekete geçtiler. Avrupalı alacaklılarla Osmanlı arasında 20 Aralık 1881'de "Muharrem Kararnamesi" imzalandı. Bu kararnameyle 1881'de Duyunu Umumiye İdaresi kuruldu. Rüsumu Sitte gelirleri bu idareye devredildi. Avrupalı devletlerin temsilcilerinden oluşan Duyunu Umumiye, Osmanlı'nın temel gelir kaynaklarına el koyup alacakları tahsil etmeye başladı. Böylece Osmanlı tam bağımlı hale geldi.
Kaderin garip cilvesidir! Osmanlı'nın Avrupa'ya tam bağımlı olduğu o günlerde, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti'ni kuracak olan Atatürk doğuyordu.
II. Abdülhamit ve Banker Zarifi
Rum Banker Yorgo Zarifi, Yunan vatandaşıydı. Yunan bağımsızlık mücadelesini desteklemişti.
Banker Zarifi, 1860'lardan itibaren bir taraftan Osmanlı'ya yüksek faizle borç verirken, diğer taraftan saray elitlerine, sultanlara borç vererek ve padişahların paralarını işleterek servetine servet kattı.
Sultan Abdülaziz ve V. Murat, Banker Zarifi'ye borçlu padişahlardı. II. Abdülhamit ise borsa oyunlarını Banker Zarifi'yle yürütüyordu.
Banker Zarifi'nin ağına düşen Osmanlı padişahlarından Abdülaziz, servetinin çoğunu borsada, "hava oyunları"nda kaybetmişti. Pertevnıyal Sultan, oğlu Abdülaziz'in Sarraf Zarifi'den 1 milyon lira borç almasını istedi. Buna karşı çıkan Fuat Paşa azledildi, yerine Mahmut Nedim Paşa getirildi. Abdülaziz döneminde saray kadınlarının mücevheratı bile bankerlerin elinde rehindi.
V. Murat, Abdülaziz'i tahttan indirmek isteyenlere gerekli finansal desteği sağlamak için Zarifi gibi bankerlerden borç almıştı. Galata Bankerleri, Murat tahta çıktığında borçlarını ödeyeceğini umuyorlardı. Bu nedenle Murat'ı tahta çıkarmak için Genç Türklere bile yardım ediyorlardı.
II. Abdülhamit, Abdülaziz'in tahtan indirilmesinde ve kendi ifadesiyle öldürülmesinde Zarifi'nin ekonomik desteği olduğunu bilmesine karşın BankerZarifi'ye dokunmadı. (Ersal Yavi, Bir Ülke Nasıl Batırılır, s. 201, 230, 236)
Banker Yorgo Zarifi'nin torunu Yorgo L. Zarifi'nin "Hatıralarım" adlı kitabında yazdığına göre Banker Zarifi, Abdülhamit'le şehzadeliği döneminde tesadüfen karşılaşmıştı. Abdülhamit'in kötü yönetilen büyük bir serveti vardı. Abdülhamit, servetinin yönetimini Banker Zarifi'ye teslim etti.
Abdülhamit'in Mabeyin Baş Katibi Tahsin Paşa anılarında şöyle diyor: "Abdülhamit Efendi maaşını (750) lira karşılığında Sarraf Mösyö Zarifi'ye iskonto ettirirdi. Sarraf Mösyo Zarifi, Abdülhamit Efendi'nin bu şekilde iskonto ettiği maaşlarını kendi hesabına kaydeder ve bunlara bir FAİZ YÜRÜTEREK gerek bunun hasılını ve gerek çiftliklerinden ve diğer emlak ve akarından aldığı gelir ile birlikte bütün nakdi servetini gene Mösye Zarifi aracılığıyla KÂRLI İŞLERDE kullanırdı…" (Tahsin Paşa, Abdülhamit Yıldız Hatıraları, İstanbul, 1931, s. 11, 138).
Görüldüğü gibi II. Abdülhamit maaşını Rum Banker Zarifi aracılığıyla -haram, günah demeden- "faize" yatırıyordu.
Banker Zarifi, II. Abdülhamit'e "babam" diye hitap ediyor, Abdülhamit de Zarifi'ye "Reaya ol, seni vezir yapacağım" diyordu. Ama Rum Banker Zarifi, Yunan vatandaşlığından çıkmayı asla düşünmüyordu. (Seriyye Akan, "Osmanlı-Rum Bankeri Yorgo Zarifi", Toplumsal Tarih, S. 246, Haziran 2014, s. 49)
Tahsin Paşa'nın ifadeleriyle "Sultan Hamit, kendisini iktisat yolunda teşvik edip aydınlatan Mösyö Zarifi'ye karşı sonuna kadar teveccüh ve muhabbet beslemişti." (Tahsin Paşa, age, s. 11).
Banker Zarifi 1884'te İstanbul'da öldüğünde II. Abülhamit, iki şehzadeyi taziyeye gönderdi.
II. Abdülhamit, Yorgo Zarifi öldükten sonra oğlu Leonida Zarifi'yle para-borsa ilişkilerini sürdürdü.
İşin ilginç tarafı, Banker Zarifi, sadece Osmanlı'ya borç vermiyordu, Yunanistan'a da borç veriyordu. (La Turquie Gazetesi, 25 Ağustos 1880).
Devletlere ve devlet adamlarına yüksek faizle borç veren, borsa spekülasyonlarıyla servetine servet katan Banker Yogo Zarifi, aynı zamanda "Hayırsever Zarifi" olarak da biliniyordu. Türkiye'de ve Yunanistan'da okullar ve hastaneler yaptırıyor, fakirlere yardım ediyordu. (Akan, age, s. 50).
II. ABDÜLHAMİT'İN SERVETİ
II. Abdülhamit şehzadeliğinden itibaren bütçesine çok dikkat etti. Her ay 9000 altın şahsi tahsisatı vardı. Bu 9000 altından bir hayli birikim yaptı. Öyle ki tahta çıkışı sırasında harcanan 60 bin lirayı kendi cebinden ödedi. (Tahsin Paşa, age, s. 11, 138,139).
II. Abdülhamit, Rum Banker Zarifi aracılığıyla borsada, "hava oyunları"yla servetine servet kattı. Avrupa'daki sermaye piyasalarında yatırımlar yaptı. Spekülasyonlardan yararlandı. Çiftlik, maden ve petrol gelirlerini Banker Zarifi aracılığıyla borsa yatırımına dönüştürdü. Kazandığı paraları, Avrupa bankalarında altına ve tahvile yatırdı. Tahvil yatırımları arasında Anadolu Şimendifer tahvilleri ve Selanik Limanı hisseleri de vardı.
II. Abdülhamit bu kadarla da yetinmedi. Hazine-i Hassa Müdürü yaptığı Agop Kazazyan sayesinde büyük çiftlikler satın aldı. Anadolu, Trakya ve Kuzey Afrika'daki üzerine tapulu çiftliklerin sayısı 150'yi aşıyordu. Musul petrollerini, bazı madenleri ve Hereke Halı Fabrikası gibi bazı fabrikaları özel mülkiyetine geçirdi.
Vasfi Şensözen, "Osmanoğullarının Varlıkları ve II. Abdülhamit'in Emlaki" adlı eserinde Abdülhamit'in çok sayıda emlak varlığını "açık yolsuzlukla" elde ettiğini yazar ve şöyle der: "Bu açık yolsuzluklara ilave olarak Abdülhamit, kardeşi V. Murat'ın emlakını bile zapt ederek idaresini Hazine-i Hassa'ya devretmişti. V. Murat'ın menkul eşyalarıyla mücevheratı dahi ele geçirilmiş ve buna karşılık Sultan Murat'ın alacaklılarına hiçbir şey ödenmemiştir." (Şensözen, age, s. 76).
II. Abadülhamit'in sadece gayrimenkullerinin sayısı 11.000'di. (Şensözen, age, s. 161).
II. Abdülhamit'in hem Osmanlı Bankası'nda hem de Deutsche Bank, Deutsche Orientbank, Swissbank, Kredi Lione gibi yabancı bankalarda yüklü bir kişisel serveti vardı. Osmanlı Bankası'nda 13 bin 700 Osmanlı altını, Deutche Bank'ta 16 bin 493 Anadolu Şimendifer tahvili ve 98 Bon Juisans ve 3 bin Selanik limanı hisse senedi, Kredi Liyone'de ise 52 bin 430 Osmanlı altını vardı. Sadece Alman Deutsche Bank'ta 1 milyon seksen bin altınının olduğu iddia ediliyor. (Cemal Kutay, Tarih Sohbetleri 3, s.107). Ahmet Reşit Bey, II. Abdülhamit'in toplam servetinin o zamanın parasıyla 4 milyon lirayı bulduğunu yazıyor. (Yavi, age, s. 253).
Görülen o ki;
Dün, Yunan vatandaşı sarraf-banker Yorgo Zarifi vardı, bugün İranlı işadamı Reza Zarrab var!
Dahası, II. Abdülhamit de servetinin çoğunu yabancı bankalarda saklıyordu…
Siz hâlâ bu ülkede tarihin tekerrür etmediğini mi düşünüyorsunuz? O zaman bir daha düşünün!
a45UyF587661-171205120135 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2017/12/05 12:40 3 49 candostum@googlegroups.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder