25 Ocak 2018 Perşembe

PROF. DR. İBRAHİM Ö. KABOĞLU: AYM KARARLARI BAĞLAYICI

Norm Denetimi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa'ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler.

Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.

Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa'ya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesine dava açılamaz. Ayrıca usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası antlaşmalar hakkında da Anayasa Mahkemesine başvurulamaz.

http://www.anayasa.gov.tr/icsayfalar/gorevyetki/normdenetimi.html

DOĞAL HAKİM İLKESİ:



Olağan hâkim ilkesi olarak da bilinir.

Tabii hâkim yargılamadan önce kurulmuş yargılamaya konu olan uyuşmazlıkla kuruluş açısından ilgisi olmayan herkes için değişmeyen mahkemelerin hâkimi olarak tanımlanır.

Yani işlenilmiş olan bir suç var olan mahkemede çözümlenecektir.

Mahkeme suçun işlenmesinden sonra oluşmayacaktır.

Örneğin terör suçundan yargılanacak bir sanık için yeni bir hâkim atanmayacak var olan mahkemelerde yargılama yapılacaktır.

Türkiye'de bu ilkeye aykırılığıyla İstiklal Mahkemeleri ve 27 Mayıs 1960 hükümet darbesi sonucunda kurulan Yüksek Adalet Divanı bilinen adıyla Yassıada Mahkemeleri örnektir.

Bu iki mahkeme uyuşmazlığın doğumundan sonra oluşturulmakta ve hâkimleri de sonradan atanmaktaydı.



Tabii hâkim ilkesinin amacı bir uyuşmazlık doğumundan sonra mahkeme oluşturulmasının önüne geçmektir.

Bu amacın tam olarak uygulanması yargılanan vatandaşların adalete güvenini sağlar.

Çünkü kişinin yargılandığı mahkeme hâkiminin işlediği suç sonucunda görevlendirilmediğini bilmesi kişiye güven verir.

Bu ilkeye örnek olarak Belçika Anayasası'nın " Hiç kimse rızası hilafına kanunun kendisi için tayin olduğu hakimden alınamaz" ve İtalya Anayasası'nın " Hiçkimse önceden kanunla belirlenmiş olan tabii hakimden alınamaz" hükümleri gösterilebilir. [1]

Bu profesör de aynı şeyi söylemiş.
Anayasaya eklenen şu madde "Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler." Anayasa Mahkemesinin etkinliğini sınırlamak üzere yürütmenin yargı üzerinde bir yetki tecavüzüdür.
Anayasa Mahkemesi ise bu değişikliği onaylamak ve kabul etmesi nedeniyle kendini hükümsüz ve kadük ilan etmiştir.

AYM aslında yasamayı, yürütmeyi ve toplum hayatının her alanını tam bir yetkinlik ve etkinlikle hem şekil, hem usül bakımından, sistematik ve amaçsal olarak denetlemelidir.
Bu hukuk devleti olmanın bir gereğidir.
Modern ülkelerde yasama ve yürütme asla bu denetimden kaçınmak için hile-i şeriye yöntemlerine müracaat etmez, ve bunların da yüksek yargıları böylesi yeltenmelere de pabuç bırakmaz, boyun eğmez.

Veee en önemlisi HSYK'nın bu günkü yapısı, KHK'lere dayanarak KHK'ların amacı, kapsamı ve yetkisini çok ama çok fazla aşarak yapılan adli sistem düzenlemeleri nedeniyle hem adli yargıda, hem de yüksek yargıda doğal hakim ilkesi yok edileli çok olmuştur.

Belirli türden davaların yargılanması için siyasi ve ideolojik özellikleri belirlenmiş hakimlerin derlenip bir araya getirildiği adli ve yüksek yargı mahkemeleri oluşturulmuştur.
Ve siyaseten önem taşıdığı düşünülen davalar özellikle bu mahkemelere yönlendirilmektedir.
Bu yöntem Ergenekon, Balyoz ve benzeri ulusalcı karşıtı entrika davalarında ve mahkemelerinde, hem de FETÖ davalarında aynı şekilde kullanılmıştır.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA     



PROF. DR. İBRAHİM Ö. KABOĞLU: AYM KARARLARI BAĞLAYICI

25 Ocak 2018 Perşembe

OHAL-KHK'leri denetimden kaçınması ve KHK'zedelerin başvurularını toptan reddetmesi nedeniyle AYM'yi eleştirenler şimdi AYM kararlarının Ağır Ceza Mahkemeleri (ACM) tarafından uygulanmaması nedeniyle AYM'yi savunmak durumunda. Bu bir çelişki olmayıp hukuk devletinin gereği.

OHAL-KHK ve AYM

Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 668-671 sayılı Olağanüstü Hal (OHAL) Kanun Hükmünde Kararnameleri (KHK) üzerinde anayasaya uygunluk yönünden denetim başvurularını reddetmesi yazısının sonuç kısmı şöyle: "Israrla ve çok dar anlamda 'lafzi ve tarihi' yorum yöntemini -üstelik tek yanlı olarak- kullanan AYM aslında sistematik ve amaçsal yorum yapmalı idi. Neden tek yanlı? Çünkü AYM "Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" (m. 6) ve "Anayasanın bağlayıcılığı ve üstünlüğü" (m. 11) hükmünü yürütme organına değil sadece kendisine uyguluyor. (...) Tarihi yorum tarzı da yanlış. Başlıca iki nedenle: Danışma Meclisi'ndeki konuşmayı md. 148 gerekçesi olarak kabul ediyor. Ama daha önemlisi 1982 Anayasası'nda yapılan kayda değer değişiklikler hiç yokmuş gibi davranıyor. Oysa sistematik yoruma başvurabilirdi ve bunu pekiştirmek için anayasal iyileştirmeleri kullanabilirdi. Amaçsal yorum ise AYM'nin başvurabileceği en güçlü yöntem olurdu. Başlıca şu üç nedenle: AYM'nin 1991 ve 2003 kararları. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi'nin 1990'lı yıllarda verdiği kararlar. Anayasa'da özgürlükler lehine ve iktidarı sınırlayıcı yöndeki değişiklikler: Bu çerçevede özellikle bireysel başvuru hakkı AYM'nin denetim kararını haklı kılacak başlıca gerekçe olabilirdi. Şöyle ki KHK uygulamalarından kaynaklanan mağduriyetlere karşı AYM'ye yüzlerce hatta binlerce başvuru yapılacak. Olası mağduriyetlere yol açılmaması için OHAL kapsamı dışında kalan veya Anayasa'ya açıkça aykırı kuralları iptal etmesi AYM'nin varlık nedeni gereği olurdu. Üstelik bunun anayasal dayanağı da açık: "İnsan haklarına dayanan hukuk devleti". Nitekim AYM'nin adları OHAL-KHK ek listelerinde yer alan on binlerce mağdurun başvurusunu aylarca beklettikten sonra OHAL Komisyonu'nun başvuruları almaya başlamasıyla herhangi bir ilke kararı vermeksizin reddetmesi (Temmuz 2017) de anayasal yetkilerinden kaçınması anlamına gelmekte idi.

Hükümeti özendirdi

AYM'nin kategorik ret kararları hükümetin hukuken yok hükmünde KHK imal faaliyetini özendirdi. Bu icraat hukuka güveni ve inancı zedeledi hukuk güvenliğini yok etti. AYM'nin 11.01.18'de verdiği Mehmet Altan Şahin Alpay ve Turhan Günay kararları henüz RG'de yayımlanmadan hükümet kanadından "AYM'nin beraat kararı verme yetkisi yoktur" (Bekir Bozdağ) vb. tepkiler dillendirilmeye başlandı. Eğer AYM o zaman asgari yargı denetimini yapsaydı hükümet kendini Anayasa ve AYM üzerinde görme cüretini gösteremezdi. Kuşkusuz AYM'nin önceki kararları hükümete AYM'nin yeni kararlarını yorumlama yetkisini tanımadığı gibi ne AYM'nin önceki çelişkili kararları ne de hükümetin Anayasa tanımazlığı Ağır Ceza Mahkemeleri'nin anayasal yükümlülüğünü ortadan kaldırır.

AYM ihlal kararları

AYM'nin bireysel başvuru üzerine vermiş olduğu Alpay Altan ve Günay kararları OHAL ortam ve koşullarında "özgürlük lehine" verilen ilk kararlar: Basın ve ifade özgürlüğü ile kişi özgürlüğü ve güvenliği açısından "hak ihlali" kararları verdi (11.01.2018). Alpay ve Altan karar hüküm fıkralarının ortak paydası: "Tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine" (oybirliği ile) "Tutuklama dolayısıyla ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine" "Anayasa'nın 19. maddede güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine" (oyçokluğu ile) "Kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için..." ACM'ye gönderilmesine. Yargılama giderlerinin başvuruculara 4 ay içinde ödenmesine aksi halde faiz uygulanacağına kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı'na gönderilmesine. Turhan Günay kararındaki fark ise madde 19 ihlalinin oybirliği ile verilmiş olması. Kararlar Reski Gazete'de de yayımlandı: 19.01.2018-30306.

Gereğini yerine getirme

Bu kararlar 6216 sayılı AYM K. md. 50 kapsamında verildi: "Esas inceleme sonundai başvurucunun hakkının ihlal edildiğine karar verilir. İhlal kararı verilmesi halinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmedilir. "

Hemen belirtelim ki mahkemelerin hangi neden ve gerekçe olursa olsuni kararı uygulamama seçeneği bulunmuyor.

Gereğinin yerine getirilmesi muhatap İstanbul ACM'leri için Mehmet Altan ve Şahin Alpay'ın serbest bırakmak; Maliye Bakanlığı için yargılama giderlerini ödemektir. Turhan Günay kararı ise benzer durumda olan gazeteciler için tipik bir emsal karardır. Bir diğer önemli nokta ise çoğunluk kararına katılmayan üyeler AYM'nin ihlal kararı verme yetkisini sorgulamamıştır.

Emsal oluşturur

AYM'nin değinilen üç kararı Akın Atalay Ahmet Şık ve Murat Sabuncu gibi tutuklu bulunan gazeteciler için de emsal oluşturur. AYM'ye bireysel başvuru hakkı mutlaka her bireyin başvurması gereğini değil tıpkı Avrupa Mahkemesi açısından geçerli olan ikincillik ilkesinde olduğu gibi yargı mercilerinin AYM tarafından saptanan ilkelerin gerekçeleriyle birlikte bağlayıcı olması nedeniyle bu doğrultuda karar vermelerini gerekli kılar. Üst yargı mercilerine başvuru yolunun açık tutulmasının mantığı da budur.

HSK ve Avrupa Mahkemesi

Anayasa'nın md. 138 153 ve 40 ( Temel hak ve hürriyetlerin korunması) gereği AYM kararını uygulamak bir yorum sorunu değil teknik bir konu. Ulusal düzlemde başlıca denetim organı "Hâkim ve savcıların görevlerini; kanun tüzük yönetmeliklere uygun olarak yapıp yapmadıklarını denetleme; "(Anayasa md.159/9) görev ve yetkisine sahip Hâkim ve Savcılar Kurulu uyarı görevini yerine getirmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) şimdiye kadar kendisine yapılan başvuruların kabul edilemezliğine karar verirken hep AYM'ye başvuru gereğini hatırlattı. Buna karşılık eğer AYM'nin son kararları uygulanmaz ise AİHM başvuruları etkili iç başvuru yolu bulunmadığı gerekçesiyle kabul etmeye başlayacak. Böyle bir süreç Türkiye'nin yakın geçmişe kadar ulusal ölçekte ve Avrupa düzeyindeki insan hakları kazanımlarına ağır bir darbe riskini beraberinde getirecektir.

Prof. Dr. Anayasa Hukukçusu İBRAHİM Ö. KABOĞLU

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/912532/Prof . _Dr. _ibrahim_O. _Kaboglu__AYM_kararlari_baglayici.html#


a45UyF587661-180125142325 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/01/25  15:47 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder