19 Ocak 2018 Cuma

MUSTAFA ÖNSEL : İÇERİ GİRDİĞİMDE KOCA BİR ÇINAR GİBİ TERTEMİZ KANIN İÇERİSİNDE YATIYORDU

Eli kanlıdır AKP iktidarlarının, onun tetikçisi olan medyanın, köşe yazarlarının, onu arkalayan ve işbirliği yapan cemaatlerin.
Çok insanın hakkını yemiş, geleceğini karartmış, yaşamaz hale sokmuştur.
Ve bunlar Müslüman.
Ve bunlar bütün bunları ülkeyi daha çok Müslüman yapmak için yapılıyor.
İdeal, ülkü budur.
Ülke, Türk halkı bunların hayal ettiği gibi Müslüman olacak.
Zorbalık, dayatma, bütüncüllük (totaliterizm) kaçınılmaz elbette.
Kimse size sormuyor, dayatıyor.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
           L2fSIJNoA0xfSNxA      

MUSTAFA ÖNSEL : İÇERİ GİRDİĞİMDE KOCA BİR ÇINAR GİBİ TERTEMİZ KANIN İÇERİSİNDE YATIYORDU

19 Ocak 2009'da intihar etmişti Kerim Kırca. Evi görev yaptığım yere çok yakındı. Korumalı lojmanlarda kalıyordu. Olay yerine ilk gidenlerdendim. Çok etkilenmiştim onun intiharından.

19.01.2018

19 Ocak 2009'da intihar etmişti Kerim Kırca. Evi görev yaptığım yere çok yakındı. Korumalı lojmanlarda kalıyordu. Olay yerine ilk gidenlerdendim. Çok etkilenmiştim onun intiharından. Sivaslı bir Türkmen çocuğu idi Kerim Kırca.

Abdülkerim Kırca; Güneydoğu'da ailesinden uzun süreler ayrı kalmak pahasına yıllarca PKK ile mücadele etmişti. Binbaşıyken Antalya'ya Toros dağlarına kadar sızan PKK'ya karşı operasyon yapması için Ankara'dan görevlendirilmişti. Burada girdiği bir çatışma sonucu omuriliğine aldığı mermi yüzünden belden aşağısı felçliydi. 11 yıldır tekerlekli sandalyeye bağlı olarak yaşıyordu. Madalya sahibi bir kahramandı.

Ama 2007'den itibaren yandaş medya diline dolamıştı onu. Yasadışı işler yapan bir örgüt olarak algılatılan JİTEM'de çalıştığını yazarak yasadışı işler yaptığını ifade ediyorlardı. Dayandıkları kaynak Abdülkadir Aygan ismindeki eski bir itirafçıydı.

Bu eski terörist İsveç'e yerleşmiş kendisine çeşitli vaatlerde bulunanlarca istenildiği gibi konuşturuluyordu. Abdülkadir Aygan konuşuyor; başta Taraf Zaman ve Star gibi gazeteler onun savurduğu iftiraları manşet yapıyorlardı.

BU PSİKOLOJİK SAVAŞ OLDUKÇA BAŞARILI OLDU

Kırca'nın intihar ettiği gün Star gazetesinin manşeti "Madalyanın arkasındaki korkunç sır" idi. Manşetin hemen yanında eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından kendisi tekerlekli sandalyede olduğu halde göğsüne Devlet Övünç Madalyası takılırken çekilmiş bir resim bulunuyordu. Gazetenin iç sayfasında haberin devamının başlığı ise "Yanımda kafalarına sıktı"idi. Şok iddia olarak Kırca'nın bu eski bölücü terör örgütü militanı PKK'dan ayrılıp sözde JİTEM adına çalışan ve hemşire yüksekokulunda okuyan Serpil T. ile ilişkisi olduğu için JİTEM tarafından cezalandırıldığı konusunda bazı şeyler duyduğunu ifade ediyordu. Sabah gazeteyi okuyan bir arkadaşı Kırca'yı arayarak söz konusu haberle ilgili kendisine bilgi verdi.

Haberi duyar duymaz yüreğinin sıkıştığını hissetti Kırca. Sanki yüreğini mengeneye vermişler sıktıkça sıkıyorlardı. "Ne istiyorlar benden?" diye tekrarladı defalarca. "Neden beni onursuzlaştırmak istiyorlar?" diyordu. "Ne sevgilisi ne yasak aşkı benim sadece iki sevgilim oldu. Biri ülkem biri de eşim. " Defalarca "Neden?" diye bağırdı. Eşi teskin etmeye çalıştıysa da pek başarılı olamadı.

Sonra kendiliğinden sakinleşti. Gözlerini uzaklara dikti öylece daldı gitti. Bu arada eşi haberi yapan gazeteyi alıp gelmişti. Abdülkerim Kırca gazeteyi eline aldı kendisiyle ilgili olan habere göz attı.

Onun gibi onurlu birinin bu başlığı ve devamında yazılanları kaldırması mümkün değildi. Çünkü gazete eski bir teröristin ağzından kendisini faili meçhul cinayet ve ahlaksızlıkla suçluyor devamında PKK tarafından değil arkadaşları tarafından ahlaksızlık yaptığı gerekçesi ile vurulduğunu ifade ediyordu. Gazete de bunun doğruluğunu araştırmaya gerek duymadan manşet yapıyordu.

Amaç belliydi. "İtibar infazını" yargısız gerçekleştirmek isteyen çevreler böyle "itibarsız iftiracıları" buluyor istediklerini söyletiyor sonra da kontrol ettikleri basın yoluyla kamuoyu oluşturuyorlardı. Peki artık görevde olmayan ancak arkadaşları tarafından kahraman olarak sembolleştirilen yeni kuşakların 'rol modeli' olan bu insanlarla neden uğraşılıyordu? Bu terörle mücadeleyi de akamete uğratmaz mıydı?

Doğrusunu söylemek gerekirse bu psikolojik savaş oldukça başarılı oldu. Çünkü hayatını hiçe sayarak kıyasıya yapılacak bir mücadele paradan puldan ziyade onur için yapılır.

Onur için yapılan mücadele sonunda eğer siz itibarsızlaştırılma tehlikesi ile karşılaşabileceğinizi düşünüyorsanız yeterince mücadele etmeniz risk almanız düşünülemez. Çevremden biliyorum ki; bu olaylar yüzünden pek çok insanda 'Biz de Kırca gibi kelle koltukta risk alarak bir şeyler yapsak bu uğurda gözümüzü bacağımızı kaybetsek bırakın kahraman muamelesini hain ahlaksız infazcı diye kamuoyu nezdinde yargısız infaza tabi tutulabiliriz' düşüncesi hâkim oldu.

Bence istenen de buydu…

ÇEKİLEN ACILAR YORGUNLUKLAR AYRILIKLAR

Tekrar Kırca'nın intihar öncesine dönelim. Kırca eşinin yardımıyla banyo yaptı. Sonra 11 yıldır mahkûmu olduğu tekerlekli sandalyesine oturdu. Eşi her zamanki gibi ona çayını getirdi sonra da mutfaktaki işlerini halletmek üzere odadan çıktı. Abdülkerim Kırca çayını bitirdi. Çok seviyordu çayı hele demlisini. Terörle kora kor mücadele ederken en önemli arkadaşlarından biriydi çay. Uykusuz geçmesi gereken zamanlar için en önemli yardımcı idi bu meret.

Son kez Star Gazetesine baktı hep yanında bulundurduğu tabancasını çıkardı hazneye bir mermi sürdü namluyu kafasına dayadı. Bir an bütün hayatı gözünün önünden geçti. Çekilen acılar yorgunluklar ayrılıklar… Bugünleri görmek için miydi bütün bunlar?

Eşini ve iki kızını düşündü. Acıdan başka ne yaşatmıştı onlara. Görev aşkı yüzünden kızlarının ne zaman büyüdüğünü bile anlayamamıştı. "Ellerinden tutup bir kere bile gezdiremedim onları" diye düşündü. Zaten eşine yük hissediyordu kendini. "Bir gün yüzü göstermedim ona da" diye geçirdi içinden. "Bu tür iftiralara uğramak mıydı bunun karşılığı" dedi. Omuriliğine o gün saplanan PKK mermisinin canını almadığına hayıflandı. En okkalısından bir küfür etti o mermiye. İnançlı bir adamdı af etmesi için Allaha dua etti sonra derin bir nefes aldı ve kafasına dayadığı tabancanın tetiğini çekti…

Boğuk bir ses duyulmuştu. Sese koşan eşi yanına geldiğinde kan gölüne dönmüş odanın ortasında büyük bir aşkla sevdiği adamın cansız bedeniyle karşılaştı ve yürek parçalayan bir çığlık attı…

KOCA BİR ÇINAR GİBİ TERTEMİZ KANININ İÇERİSİNDE MASUM MASUM YATIYORDU

Ben o an için olaydan habersiz Güvercinlikte bulunan Eşref Bitlis Kışlasındaki görev yerindeydim. Telefonum acı acı çaldı. Arayan Askeri Mahkeme Başkanı Albay Dinçer Ural'dı. O da yıllarca Güneydoğu'da terörle mücadele etmiş sonrasında hukuk fakültesini bitirerek hâkim sınıfına geçmişti. Terörle mücadelenin sembol isimlerinden biriydi. Dolayısıyla Kerim Kırca ile çok samimi idiler.

Telefonda bana "Kerim Abi ile ilgili bir şey duydun mu? İntihar ettiğini filan söylediler. Öğrenip bana bilgi verirsen sevinirim" dedi oldukça tedirgin bir sesle. Hemen lojmanlara telefon ettim. Haber doğruydu ve çok yeni olmuştu. Hemen Dinçer Albay'a durumu iletip süratle olay yerine hareket ettim.

Kırca'yı henüz kaldırmamışlardı olay yeri ekibi ilk incelemelerini yapıyordu. Olayın geçtiği odaya oldukça gergin girdim. O heybetinden bir şey kaybetmemiş şekilde koca bir çınar gibi tertemiz kanının içerisinde masum masum yatıyordu. Yüzünü tarif edemeyeceğim bir nur kaplamıştı. Her şeye rağmen "Neden yaptın bunu?" diye söylendim kendi kendime. "Senin gibi bir adam nasıl kıyar canına?"

Neler yaşadığını neler çektiğini biliyordum. Çektikleri aklıma geldi. O görüntü ile duygular düşünceler birbirine karıştı. "Erkekler de ağlar" dedim ve göz pınarlarıma dolan gözyaşlarımı serbest bıraktım.

Sonuç olarak gerçek bir kahraman hayatına son verecek kadar canından bezdirilmişti. Başka ülkede olsa heykelini dikerlerdi onun…

BU İNTİHARA SEBEP OLAN HABERİ YAPAN STAR GAZETESİ

Abdülkerim Kırca'nın kan gölünün ortasında yattığı dakikalarda Etimesgut'ta bulunan bir benzin istasyonunda pompacı çocuk arabasına benzin koyduğu orta yaşlı bir adama "Abi belediye bugün Star Gazetesini bedava dağıtıyor buyur" diyerek malum gazeteyi uzatacaktı.

Gazeteyi alan bey hareket etmeden beleş gazeteye kısa bir göz atacak ve Kerim Kırca ile ilgili haberi görür görmez; "Ulan ne kadar ahlaksız şerefsiz subaylar varmış bu orduda. İyi ki şu gazeteler var. Yoksa biz bunları kahraman sanarak bağrımıza basmaya devam edecektik" diye geçirecekti içinden.

Bu intihara sebep olan haberi yapan Star Gazetesi o gün bazı belediyeler tarafından bedava dağıtılıyordu. "Bu devirde kimse kimseye günahını bile vermezken bu gazeteler neden ve nasıl bedava dağıtılır bunların finans kaynağı nedir?" diye düşünmezdi tabii orta yaşlı adam ve onun gibi düşünenler…

O gazeteyi okuyan kaç kişi bu şekilde düşünmüştür bilemiyorum. Ama inandığım hiç de azımsanmayacak sayıda olduklarıdır. Maalesef toplumumuzu yönlendirmek çok kolaydır.

Gerçeği tam olarak bilmeden; insanlar rahat yataklarında uyurken onlar güvenlik içinde olsunlar ve çocukları özgür bir ülkede yaşasın diye ölüme talip olanların arkasından kötü sözler söylenmesinin ve hemen hemen her şeyin Allah'ın verdiği aklı kullanmadan sorgulamadan kabul edilmesinin sonucunun ilahi anlamda mutlaka bir karşılığının olacağını düşünüyorum…

Şunu ifade edeyim ki 2006-2014 yılları arasında kahramanlar ülkeyi yöneten siyasilerinde desteğiyle CIA beslemesi Fetullahçı çete militanlarınca yok edildiler. Kimi intihar etti kimi cezaevine tıkıldı bir kısmı da bu manzara karşısında artık fedakârlık yapmanın anlamsız olduğunu düşünerek köşelerine çekildi. Artık geriden gelenlerin önlerinde rol modelleri yok.

Ama kahramanlığın sonu ile ilgili günümüzde pek çok model olay var. Bunun sonunda yaşanacaklardan ülkem adına hem korkar hem de üzülürüm. Çünkü gidebileceğimiz bir başka ülke yok. Herhalde bu ülke ile ilgili projeleri olanların özellikle son 10 yıldır ellerini ovuşturdukları bir dönemi yaşıyoruz.

Son söz olarak; bir ulusun kahramanları o milletin gözünün önünde canından bezdirilip intihar edecek noktaya getiriliyorsa ve ulus buna kayıtsız kalıyorsa bilinsin ki aslında o ulus intihar etmektedir…19 Ocak 2018

(Not: Yazı 2012 yılında Cezaevinde iken kaleme aldığım "Beşiktaş'ta Sırtlan Pususu" kitabından derlenmiştir...)

Mustafa Önsel

Odatv.com

https://odatv.com/iceri-girdigimde-koca-bir-cinar-gibi-tertemiz-kanin-icerisinde-yatiyordu-1901181200.html


a45UyF587661-180119165108 Oraj Poyraz At Alpinaasia oraj_poyraz@alpinaasia.com
2018/01/19  17:47 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder