20 Mayıs 2021 Perşembe

ALİ ATEŞ : YENİ REJİMİN YENİ HUKUK SİSTEMİ: "BANA GÖRE SUÇ"

 


ALİ ATEŞ : YENİ REJİMİN YENİ HUKUK SİSTEMİ: "BANA GÖRE SUÇ"

16-05-2021 17:33

Hukuk devleti gitti şahsım devleti geldi

Vesayet rejimi diye liberaller ve gericiler tarafından kodlanan "eski rejime" alternatif olarak kurulan "yeni rejimin" 1923 Cumhuriyeti'ni yıkarak kendisini kurduğunu bu anlamıyla 2. Cumhuriyet kavramı ile de açıklamakta mahsur olmayan bir yönetim biçimi altındayız. Başkanlık rejimi bunun başka bir adı. Parlamenter sistemin yerine "kurulan" yeni rejim tek adam yönetiminin bariz örneği olarak karşımızdayken burjuva düzenin geleneksel yönetim yapılarını da ayaklar altına alması nedeniyle bizzat sermaye sınıfının başka kanatları tarafından da eleştiriye tabi tutuluyor.

İlk altı çizilmesi gereken nokta şu: 1923 yılında temelleri atılan rejime yani Birinci Cumhuriyet'e yönelik her türlü eleştiri ve reddiye üzerine kurulup daha özgürlükçü daha sivil olacağı daha milli iradeye dayanacağı iddia edilen "yeni rejimin" büyük bir yanılsama olduğu karşımıza çıktı. Buna başarısızlık denebilir mi tartışılmalı. Çünkü başarısızlık başarı olasılığını da içeriyor. Bu anlamıyla AKP eliyle kurulan "yeni rejimin" bir başarısızlık değil aslında gerici ve liberal ideolojinin somut durumunun somut göstergesi olarak değerlendirilmesi teorik bir doğru olarak başa yazılmalı. Evet İkinci Cumhuriyet adıyla kurulan rejim "vesayet rejimi" diye adlandırdığı rejimi eleştirirken kullandığı "milli irade" kavramı yalanın ve sahtekarlığın ifadesi ve aynı zamanda gerici siyasi hareketin genlerine işlemiş bir karakteristik durumun ters yüz edilmiş bir propaganda malzemesiydi.

Evet gerici rejim daha baskıcı daha otoriter milli iradeyi değil tersine vesayeti ve tek adam otokrasisini göstermesi bakımından büyük bir yanlışlamadır.

Altı çizilmesi gereken ikinci nokta ise böylesi bir rejimin bugün geldiği nokta: Ürkütücü bir durumu gösteriyor. Artık hukukun ve Meclis'in yerini doğrudan Ortaçağ yönetim biçimlerine benzer padişah ve derebeyi hükümranlığını andıran bir durum karşımıza çıkıyor. Yönetim biçimi hukuksal bir zemine değil doğrudan kişisel bir zemin üzerinden tarif ediliyor.

Erdoğan'ın başkanlık rejimi ile neredeyse bütün kararları kişisel karar haline getirmesi Bakanlar Kurulu'nu bile gereksiz hale getiren ve Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda görevli danışmanlar eliyle başka bir işleyişi yaşama getiren bir durum yaratmış bulunuyor. Bakanlar Kurulu'nun bile işlevsiz kalması Meclis'in zaten göstermelik ve sembolik bir kurum haline dönüşmesi başkanlık rejiminin sonuçları olarak karşımızda duruyor. Bugün başkanlık rejiminde Meclis bir tasdik kurumu olarak işlev görüyor sandık ve millet iradesinin yansıması olarak Meclis'in devre dışı kalması aslında "milli iradenin" yok sayılması anlamına geliyor. Evet başkanlık rejimi yıllardır vesayet rejimini kaldırdık diyenlerin diktatörlüğüne dönüşüyor. Vesayet diktatörlükten daha evla sayılır mı bu bile başlı başına bugünkü rejimin niteliğini göstermesi bakımından ölçülmesi gereken bir durum gibi duruyor.

Tek adam rejiminin bir başka sonucu daha var: O da ülke yönetiminde Bakanlar Kurulu ve Meclis'in devre dışı kalması kadar anayasa ve kanunların da devreden çıkarılması. Artık anayasa ve kanunlar devlet yönetiminde uyulması gereken metinlerden daha çok uydurulması gereken metinler olmaktan bile uzak durumda. Kelimenin tam anlamıyla anayasanın ve kanunların yok sayıldığı yeni bir kanuni-hukuki zemin yaratılan bir durumla karşı karşıyayız.

Bu zeminin metinleri ise kararnameler ve genelgeler! Artık ülke Meclis'te görüşülen yasalarla değil doğrudan Cumhurbaşkanı'nın kararnameleri ve bakanların genelgeleri ile yönetiliyor. Bunların anayasaya ya da kanunlara uygun olup olmadığı yetki çerçevesinde bir sorumluluk bulunup bulunmadığının kimsenin umurunda olmadığı bir süreçten geçiliyor.

Doğrudan Olağanüstü Hal Yönetimi gerekçe gösterilerek Kararnamelerle yönetilen ülke bugün içki satışını bile yasaklayan genelgelerle yönetilmeye devam ediyor. Sıkışıldığında ise işin kılıfı örneğin içki yasağı gündeminde olduğu gibi sonradan Hıfzısihha Kurulları devreye sokularak dikilmeye çalışıldı.

Bugün başkanlık rejiminde tek adam yönetiminin bir başka ve asıl üzerinde durulması gereken nokta ise tüm bunlarla birlikte artık suç tanımının bile anayasaya ya da kanunlara göre değil bu anlamıyla yargı kurumlarının tanım alanı dışına çıkarılarak doğrudan bakanların kişisel değerlendirmelerine göre yapılabiliyor. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu'nun elleri arkasından bağlı fotoğrafı üzerinden "bana göre suç" tanımı yapması herkesin üzerinde bir kere düşünmesi gereken çok tehlikeli bir durumdur!

Ticaret Kanunu'na Medeni Kanun'a Ceza Kanunu'na ya da anayasa göre değil bir bakanın kişisel düşüncesine göre uyumsuz bir durumun suç teşkil edilmesi dehşet bir durumdur! İçişleri Müfettişlerinin ve savcılarının görevlendirildiği ve sonrasında sorumluluğu birbirlerinin üzerine atan açıklamalarla işi geçiştirmeye çalışmaları ve sonradan Soylu'nun bu açıklaması aslında talimatın kimler tarafından verildiğinin de ikrarı anlamına geliyor. "Bana göre suç" söylemi ülkemizin yaşadığı yönetim zihniyetinin ne olduğunu fazlasıyla anlatıyor!

Artık hukuk devleti kavramının bile ayaklar altına alındığı bir durumla karşı karşıyayız! AKP bir burjuva iktidarı olarak burjuvazinin değerlerini bile aşan bir Ortaçağ yönetimine yönelmiş durumda. "bana göre suç" diyenler yarın mahkemeleri bile kaldırırsa kimse şaşırmamalı…



https://gazetemanifesto.com/2021/pusula-yeni-rejimin-yeni-hukuk-sistemi-bana-gore-suc-438990/

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Err:502
- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

187. ESKI VE YENI DINLER, SOYUT KURUNTULARINI VE GULUNC AYINLERINI HEP BIRBIRLERINDEN ALMISTIR

Eski rahiplerin dinleri yok oldu, ya da daha dogrusu bu dinler bicim degistirmekten baska bir sey yapmadi. Her ne kadar yeni ilahiyatcilarimiz onlara sahtekar gozuyle bakiyorlarsa da, genel toplami artik bizim icin var olmayan sistemlerinden bircok daginik kisimlari topladilar. Teolojinin baska bir tarzda yeniden giydirmekten baska bir sey yapmadigi dogmalari cagdas dinlerimizde hala aynen bulmakla kalmiyoruz; hurafeler bulasmis dini islerinin, Thergie'lerinin*, buyulerinin, efsunlarinin dikkat ceken artiklarini da bu dinlerde goruyoruz. Misir'dan alinmis tuhaf fikirlerle dolu oldugunu gordugumuz ibrani dininin peygamberlerinden, rahiplerinden, yasa yapicilarindan kalan turbeleri saygiyla ziyaret etmeleri hala Hiristiyanlara emredilir. Bu sekilde, hilekarlar ya da puta tapan hayalciler tarafindan duslenen garabetler hala

Hiristiyanlarin "kutsal" gorusleridir.

Tarihe biraz goz atilirsa, insanlarin butun dinleri arasinda goze carpici benzerlikler gorulur. Yeryuzunun her yerinde dini fikirlerin, kavimleri, donem donem kederlendirdigi ve sevindirdigi gorulur. Her yerde igrenc ibadet yerlerinin, ibadet islerinin zihinleri mesgul ettigi ve meditasyon konulari oldugu gorulur. Cesitli hurafelerin soyut hayaletlerini ve ayin bicimlerini birbirlerinden aldiklari gorulur.

Dinler, genellikle bunlari birlestirmek, eklemek ve o anki amaclarina uymayanlari kaldirmak hakkini koruyarak, seleflerinin malzemelerini kullanmislardir. Misir dini, putatapma (sanemperestlik) ayinini bu dinden uzaklastirmis olan Musa'nin dinine temel hizmetini gormustur. Musa hizipci bir Misirlidan baska bir sey olmamistir.

Hiristiyanlik, birlestirilmis " Yudaizm"den (Musevilikten) baska bir sey degildir. Muslumanlik ise, Hiristiyanliktan, Yahudilikten ve Arabistan'in eski dininden ibarettir.

*Gokyuzu ruhlari ile iliskiler uzerine kurulu bir tur buyu.
- - - - - - - - - - - - -
Olumluyu olumsuza yeglerim.
Oynadigimiz oyunda kazanmak soz konusu degil.
Ama bazi yenilgiler otekilerden daha iyidir.

George Orwell

- - - - - - - - - - - - -
Incil'in yarisindan fazlasini dolduran mustehcen oykuleri, sehvetli sefahatlari, zalim ve aci veren idamlari, acimasiz kindarliklari her okudugumuzda bunlari Tanri'nin sozleri degil, bir seytanin sozleri olarak gormemiz cok daha tutarli olacaktir.

Insanligi curutmeye ve vahsilestirmeyehizmet eden bir gunahkrlik tarihidir bu.
Kendi adima, bundan butun kalbimle nefret ediyorum, cunku zalim olan her seyden nefret ederim.
PAINE,THOMAS (1737-1809) Ingiltere dogumlu ABD'li siyaset felsefecisi.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 258 Goreve iliskin sirrin aciklanmasi

1) Gorevi nedeniyle kendisine verilen veya ayni nedenle bilgi edindigi ve gizli kalmasi gereken belgeleri kararlari ve emirleri ve diger tebligati aciklayan veya yayinlayan veya ne suretle olursa olsun baskalarinin bilgi edinmesini kolaylastiran kamu gorevlisine bir yildan dort yila kadar hapis cezasi verilir.
2) Kamu gorevlisi sifati sona erdikten sonra birinci fikrada yazili fiilleri isleyen kimseye de ayni ceza verilir.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder