23 Mayıs 2021 Pazar

TÜRKİYE KENDİ NÜKLEER REAKTÖRÜNÜ YAPACAK

Yüksek hızlı, üretken ve soğutucu olarak erimiş sodyum kullanan reaktörler.
HAla daha dünyada deney aşamasında.
Sistemler oturmadığından işletmesi tehlikeli.

Yüksek hızlı, çünkü radyoaktif maddenin ürettiği nötronları yavaşlatmak gibi bir gereksinim yok.
Hızlı ve enerjik nötronlar reaksiyonu sürdürüyor.
Bu nedenle nötron yavaşlatıcı olarak su, ya da başka yavaşlatıcıya gerek yok.
Grafit çubuklar ile basitçe arabaya gaz verir gibi hızlandırmak ya da yavaşlatmak mümkün.

Üretken çünkü, radyoaktif ve fisble olmayan, yani reaktörde kullanılamayacak uranyum, ve en önemlisi TORYUM izotoplarını radyoaktif ve fisible hale sokuyor.
YAni harcadığından çok daha fazla yakıt üretiyor.
Hani on yıllardır bir kent efsanesine dönüşmüş olan ülkenin TORYUM stokları var ya, işte ancak bu reaktör tipiyle kullanılabilecek.
İşte burası çok önemli.

Toryum meselesinden dolayı, Türkiye'den başka bir de Hindistan bu türden santraller için araştırma ve yatırım yapıyor.
Belki Hindistan ile bu konuya mahsus bir işbirliği sağlanabilir.

Erimiş metal diye söyleniyor.
Ama düşünülen ağırlıklı olarak sıvı sodyum.
Sodyum aslında metal.
Onu söylüyorlar.
Bir de erimiş kurşun kullanan çeşit var.

Ve en başta belirtmedim, bu reaktörlerin katı yakıt çubuklu olanları olduğu gibi, radyoaktif maddenin fulorid tuzlarını sıvı yakıt elemanı olarak kullananları da var.
Ve en çok üzerinde çalışılan tipler de bunlar.
Yakıt basitçe sıvı bir karşım olarak reaksiyon haznesine aktarılıyor, reaksiyonları durdurmak gerekince de hızlıca kendi akışı ile daha aşağıdaki izole edilmiş hücrelere akıyor.
Elbette sıva yakıt tuzunun ve sıvı sodyum soğutucuların pompalanmaları, valfler ile yönlendirilmeleri, vanalar ile durdurulmaları gerekiyor.

Risk yaratan tarafı şu.
Elementer sodyum suyla ve havayla kolayca patlayıcı olabiliyor.
Bu nedenle reaktörün soğutucusunun kesinlikle hava ve suda izole edilmesi gerek.
Sudan izole etmek nisbeten kolay.
Çünkü soğutucunun sıvı metal oluşu nedeniyle yüksek ısı gradyantı sebebiyle, ikincil soğutucu olarak hava kullanmak mümkün.
Ama bu durumda dahi oksijen ile temasının kesilmesi gerek.

Havayla temasın kesilmesi sıkıntılı bir iş, çünkü reaktörün bakım, tamir gibi çalışmalar için ara ara atmosfer ile temasa geçmesi gerekecektir.

İkincil soğutucu olarak havanın kullanılabilmesi, soğutma suyunun çekildiği, deniz, göl, ya da akarsu üzerinde ısıl yük oluşturan geleneksel santrallerden ayrılmasını sağlıyor.
İkincil çevrimde su kullanımı ciddi bir ekolojik sorundur.

İkincisi sodyum kendisi de bir metal olduğundan içinde olduğu metal yüzeylerde eritici, korozyon etkisi gösterebiliyor.
Bu uzun dönemli bir risk.
Deneysel reaktörlerde bu pek sorun olmamış.

Avantajlarından birisi de bu reaktörler yüksek ısılı.
Bu da birincil ve ikincil soğutmalarda çok yüksek enerji verimliği sağlanabilmesini sağlıyor.
Malum ısı değiştiricilerde ısı farkı çoksa kazanç da ona göre yüksek oluyor.

İkinci avantajı yüksek ısıda olsa da bu reatörler yüksek basınçlı değil.
Yani kullanılan materyalin yüksek ısıya mukavim olma dışında yüksek basınca mukavim olmaları gerekmiyor.

Pek çok tasarım var.
Ancak, bütün tasarımlarda bolca valf, pompa gereksinimleri var.
Öyle geleneksel reaktörlerde olduğu gibi pasif güvenlik sistemleri işe yaramıyor.

Reaktörün kendi  başını alıp gitmesi, aniden aşırı ısınması çok olası değil.
Çünkü yapısı gereği zaten yüksek ısıda, yüksek hızlı nötronlarla çalışıyor.

Ancak, eğer radyoaktif materyalin erimiş tuzları kullanılıyorsa, bunun ara ara ya da sürekli olarak ortaya çıkabilecek radyoaktif gazlar, yeni bileşikler açısından filtre edilmesi, ayrıştırılması da gerekecek.
İşin bu tarafı daha çok problemli.
Örneğin deneysel reaktörlerde reaktör içinde mekanik tıkanmalar yaratabilen tortuların oluştuğu görülmüştür.

Bu türden reaktörler çok yüksek ısı şartlarında çalışabildiği için elektroliz yapmadan doğrudan sudan hidrojen ve oksijen üretme imkanı da vardır.
Bu son derece verimli bir yöntemdir.
Belki de geleceğin hidrojen yakıtına dayalı mühendislik sistemlerinin kitleselleşmesine bu yönüyle büyük katkı yapması mümkündür.

Ben doğrusu bütün risklere rağmen böylesi bir araştırma reaktörüne yatırım yapılması taraftarıyım.
Ve bu konuda uygun ülkeler ile know-how, teknoloji paylaşımı, işbirliği yapılmasını da kuvvetle öneriyorum.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  

TÜRKİYE KENDİ NÜKLEER REAKTÖRÜNÜ YAPACAK

Ankara Sanayi Odası toryum yakıt çevrimli Ergimiş Tuz Reaktörünün (ETR) yerli ve millî imkanlarla geliştirilmesi için harekete geçti. Mühendislik firması Figes'in prototip çalışmalarını beş yıl içerisinde tamamlaması bekleniyor. Nükleer teknolojilerle yakından ilgilenen ve yaptığı toplantılarla kamu ile özel sektör paydaşlarını bir araya getiren Ankara Sanayi Odası (ASO) bu defa dördüncü nesil nükleer reaktörlerden biri olarak değerlendirilen toryum yakıt çevrimli Ergimiş Tuz Reaktörünün (ETR) yerli ve millî imkanlarla geliştirmesi için harekete geçti.

18.05.2021 15:46

ASO'nun 10 yıldır nükleer teknolojiyle yakından ilgilendiğini ifade eden ASO Başkanı Nurettin Özdebir konuyu incelediklerinde sanayicilerin bu konuda çok şey başarabileceğini söyledi. Özdebir "Türkiye'nin rahatlıkla altından kalkabileceği yerli ve millî yakıtı da millî olan rezervlerimizi de kullanabileceğimiz bir santralin yapımının mümkün olabileceğini görmek beni çok heyecanlandırdı. Biz kendi imkanlarımızla bu işi yapmaya kalksak da böyle bir çalışmayı yapabilmek için mutlaka ülkenizin arkanızda olması uluslararası regülasyonlar doğrultusunda birtakım deklarasyonlarda bulunması ne yapılacağını anlatması lazım" diye konuştu.

5 YIL İÇİNDE PROTOTİPİ YAPILABİLİR

Mühendislik firması Figes'in söz konusu reaktöre ilişkin projeler yürüttüğünü söyleyen Özdebir TÜBİTAK'ın da bu konuda bir çalışma başlattığını açıkladı. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile konuya ilişkin toplantı yaptıklarını vurgulayan Özdebir "Toplantıda 10 yıl gibi bir süre telaffuz edildi ama ben sanayimize güveniyorum; 5 yıl içerisinde çalışacak bir prototipi ortaya çıkarabileceğimizi tahmin ediyorum" değerlendirmesinde bulundu. Projenin kamunun desteği ve özel sektörün katılımıyla yapılacak bir iş olduğunu belirten Özdebir 10 milyon dolarlık bir devlet katkısı ile bu prototipin yapılabileceğinin altını çizdi.

TERÖRLE MÜCADELEDE KULLANILABİLİR

Düşük güçte reaktörlerin üretilebileceğini de ifade eden Özdebir şunları kaydetti:

"Terörle mücadele ediyoruz. Dağların başında ulaşımın zor olduğu yerlerde askerî birliklerimiz var. Buraların hem ısınma hem de enerji ihtiyaçlarını oraya konacak 20-30 megavatlık üniteyle sağlayabiliriz. Ayrıca gemilerde ve denizaltılarda kullanılabilir. Hidrojen de elektrik de üretebilirsiniz. Böyle bir reaktöre sahip olduğunuzda kullanım alanı çok. "

Nükleer santraller dendiğinde akıllara herkesi korkutan Çernobil ve Fukuşima'nın geldiğini dile getiren Özdebir "4'üncü nesil Ergimiş Tuz Reaktörleri alışılmış nükleer santrallere göre çok daha güvenli daha az hacme ihtiyacı olan yapılar" dedi.

TÜRKİYE'NİN HEDEFİ 'NÜKLEER KULÜP'

Figes Nükleer Teknoloji Direktörü Dr. Reşat Uzmen ise "Türkiye 'nükleer reaktöre sahip ülkeler' sınıfına giriyor ama burada Nükleer Kulüp'e girmek önemli. 'Nükleer Kulüp' demek; nükleer reaktörleri kendi teknolojisi insanları sermayesiyle yapabilen ülkeler grubu demek" diye konuştu. 'Millî Nükleer Reaktör Projesi'yle ilgili bilgiler de veren Uzmen 4'üncü nesil Ergimiş Tuz Reaktörünün avantajlarını "Mevcut reaktörlerde üretilen ısının yüzde 30-33'ü elektriğe dönüşürken bu santrallerde ısının yüzde 48'e kadarı enerjiye dönüşecek. Dolayısıyla aynı güç için daha küçük bir reaktör yapmak mümkün. Ayrıca bu reaktörlerde hem ısı hem elektrik üretebiliyorsunuz. Figes olarak tasarım çalışması programı yaptık. Yakın zamanda başlıyoruz" ifadesini kullandı.

AKKUYU 8 BİN KİŞİYİ İSTİHDAM EDİYOR

Türkiye toplam 4 bin 800 megavat kurulu güce sahip olacak Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) projesi ile nükleerden enerji üreten ülkeler arasına girmeye hazırlanıyor. Akkuyu NGS projesi sahada inşaat çalışmaları yapan ve yüzde 80'ini Türklerin oluşturduğu 8 bin kişi ile ülkenin en büyük istihdam projesine dönüştü. Araştırma kuruluşu Deloitte'un Avrupa nükleer endüstrisi üzerine yaptığı bir çalışmaya göre nükleer enerji üretilen her terawatt saat (TWh) elektrik başına diğer temiz enerji kaynaklarından daha fazla iş sağlıyor. Rapora göre nükleer sanayi Avrupa Birliği'nde (AB) 1 1 milyondan fazla istihdam sağlıyor. Kurulu nükleer kapasitenin her bir "Gigawatt"ı nükleer ve ilgili ekonomik sektörlerdeki yıllık yatırımlarda 9 3 milyar avroluk bir katkı yapıyor ve yaklaşık 10 bin kişiye kalıcı istihdam sağlıyor. Nükleer endüstriye yapılan her 1 avroluk yatırım GSYİH'ya dolaylı olarak 4 avroluk katkı sağlıyor. Nükleer endüstrideki her bir istihdam ise AB'de ortalama 3 2 istihdam oluşturuyor.

https://www.16haber.com/ekonomi/turkiye-kendi-nukleer-reaktorunu-yapacak-h35489.html

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Din bir vicdan meselesidir.
Herkes vicdaninin emrine uymakta serbesttir.
Biz dine saygi gosteririz.
Dusunuse ve dusunceye muhalif degiliz.
Biz sadece din islerini millet ve devlet isleriyle karistirmamaya calisiyor kasde ve fiile dayanan taassupkr hareketlerden sakiniyoruz.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

179. DININ YERINE FELSEFE GECSEYDI, EVRENDE NE KADAR MUTLU VE BUYUK DEVRIMLER GERCEKLESIRDI

Her donemin filozoflari, milletler icinde din imamlarina ozgu sanilan rolu almislardir. Din imamlarinin felsefeye kin ve dusmanligi, hicbir zaman bir meslek cekememezliginden baska bir sey olmamistir. Dusunmeyi, dusunce uretmeyi aliskanlik haline getirmis insanlarin birbirine zarar vermeye, birbirini itibardan dusurmeye bakacaklarina; batili curutmek, gercegi aramak ve ozellikle hukumdarlarin ve uyrugun ayni olcude etkilendikleri ve kiskirticilarinin bile er gec kurbani olduklari batil fikirleri kovmak icin cabalarini birlestirmeleri gerekmez miydi? Aydin bir hukumetin elinde, rahipler, vatandaslarin en yararlisi olurdu. Zaten devletten bolca odenek alan ve hayatlarini kazanmak sikintisindan uzak olan bu adamlarin baskalarini egitecek ve aydinlatmaya calisacak bir duruma gelmesi icin, okuyarak, ders alarak ogrenmeye ve aydinlanmaya koyulmaktan daha iyi ne isleri olurdu? Verimsiz, yogun karanliklara dalacaklari yerde, biraz aydinlik gercekler kesfetselerdi, bunlarin zekasi daha cok hosnut olmaz miydi? Insanlara ozgu bir ahlakin cok acik olan ilkelerini belirlemek, ilahi ve teolojik bir ahlakin hayali ilkeleriyle ugrasmaktan daha mi zor olurdu? En siradan kimseler, anlasilmaz deyislerle, hicbir zaman bir sey anlamayacaklari karanlik ve belirsiz tanimlamalarla belleklerini doldurmaktansa, kafalarina gorevlerinin basit ilkelerini yerlestirselerdi, onlar icin, bu daha mi zahmetli olurdu? Insanlara, gercek hicbir yarari olmayan seyler ogretmek icin ne kadar cok zaman, ne kadar beyhude zahmet harcanir. Milletler icin hicbir yarari olmaksizin, bircok ulkede, milletlerin kanlarini emen bu kadar manastir; iyi niyet sahibi hukumdarlar icin, kamu yarari icin, bilimlerin ve bilginin ilerlemesini saglamak icin, gencligin egitimi icin ne kadar arac ve kaynak sunardi!

Ancak, ozellikle kendisinin hukmetmesini isteyen hurafe, yalniz yararsiz yaratiklar yetistirmekten baska bir sey istememis gorunur. Bircok ulkede, hicbir sey yapmamak, insan topluluguna yararli hicbir is gormemek icin mukemmel olarak donatilmis olan kadin ve erkek bir suru papazdan ne yararlar saglanirdi. Bunlari verimsiz hayale dalmalarla, robotlasmis ibadetlerle isgal edecek, oruclar ve cilelerle ezecek yerde; bunlarin arasinda nicin, dunyaya yararli bir sekilde hizmet etme araclarini aramaya kendilerini yoneltecek sonuc verici bir rekabet uyandirilmiyor? Gencliklerinde ogrencilerinin kafalarini masallarla, verimsiz yargilarla, anlamsiz seylerle dolduracaklarina, ruhaniler, ogrencilerine gercek seyler ogretmeye, ogrencilerini vatana yararli vatandaslar yapmaya neden davet ya da mecbur edilmiyor? Rahiplerin egitim tarziyla yetisen insanlar, kendilerinden akil ve muhakeme yetisini yok eden ruhbandan ve kendilerini soyan zorbalardan baska kimseye yararli olmazlar.
- - - - - - - - - - - - -
Buyuk Birader seni izliyor.

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Cocukluk, anlami bilinmeyen derin acilarla doludur.

Bagirsak agrisi, bogmaca oksurugu, hayalet korkusu, cehennemi ve seytani saymiyorum bile, ve cok fazla pasta istedigim icin bana kizan gokyuzundeki Allah Baba.
ELIOT,T.S. (Thomas Stearns) (1888-1965) ABD dogumlu Ingiliz sair, oyun yazari ve elestirmen.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 97 Terk

1) Yasi veya hastaligi dolayisiyla kendini idare edemeyecek durumda olan ve bu nedenle koruma ve gozetim yukumlulugu altinda bulunan bir kimseyi kendi haline terk eden kisi uc aydan iki yila kadar hapis cezasi ile cezalandirilir.
2) Terk dolayisiyla magdur bir hastaliga yakalanmis yaralanmis veya olmusse neticesi sebebiyle agirlasmis suc hukumlerine gore cezaya hukmolunur.


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder