23 Mayıs 2021 Pazar

2021/05/17 gündemi...

  1. ÜNLÜLER SEDAT PEKER İLE OLAN FOTOĞRAFLARINI SİLMEYE BAŞLADI!
  2. E. KORGENERAL ALTAY TOKAT YAZDI: LAİK CUMHURİYETİMİZİN KIYMETİNİ HALA ANLAYAMADIK MI?
  3. ŞORTLA ÇÖP ATTI DİYE DARP EDİLDİ SALDIRGAN JET HIZIYLA SERBEST KALDI!
  4. DÖHLER İŞÇİLERİNİN GREVİ POLİS TARAFINDAN ENGELLENDİ
  5. ERDOĞAN YETKİLERE DOYMUYOR: AKP'LİLERİN GÖREV SÜRELERİNİ UZATACAK
  6. TEKELCİLER ALKOL YASAĞINA TEPKİLİ: ALKOLLE UĞRAŞACAĞINA SALGINLA UĞRAŞSAYDIN
  7. ŞAHİN FİLİZ : ZİHİNSEL HARAKİRİ: KORKU VE İTAAT
  8. YASAKLAR BİTMEDEN İKİZDERE'YE ŞOK YASAK GELDİ. VALİLİKTEN DİKKAT ÇEKEN KARAR
  9. ABD'DEN SKANDAL İSRAİL KARARI!
  10. GENÇ BİR AVUKATIN ADALETSİZLİK İSYANI: 'HAKİM SAVCILIK SINAVLARINDAN 90 ÜZERİNDE PUAN ALDIM 6 KEZ ELENDİM'
  11. DW'DEN İSRAİL HAKKINDA ELEŞTİREL HABERLERE KISITLAMA
  12. İSRAİL'İN YENİ FİLİSTİN STRATEJİSİ: HERKESİ KÖR ALEMİ SERSEM SANMAK
  13. İNGİLTERE'NİN ATIĞINI ÇİN BİLE ALMIYOR: YASA DIŞI YOLLARLA TÜRKİYE'YE GELİYOR
  14. BAKANLIK YUNAN PİLOT YERİNE SAYIYI AÇIKLADI
  15. SAĞLIKLA OYNADILAR 'REKLAM' CEZASI ALDILAR
  16. NÜKLEER DÜNYADAN ÜÇ KAT DAHA PAHALI
  17. FEMİNİST AVUKATLAR NEVİN YILDIRIM İÇİN AYM'YE BAŞVURDU
  18. BATMAN'DA POLİS VE BEKÇİLERİN SALDIRISINA UĞRAYAN ÇOCUĞA DARP RAPORU VERİLMEDİ
  19. TÜDAV'DAN "MÜSİLAJ" AÇIKLAMASI: BİRÇOK TÜR YOK OLACAK
  20. AKP'DEN TROLLERE TWEET SİLDİRECEK DÖNÜŞ: 'KARDEŞİM ESAD' DÖNEMİ GERİ GELİYOR!
  21. İYİ PARTİ'DEN BEKÇİLERE 'KAHVERENGİ CEKETLİLER' BENZETMESİ
  22. CHP'Lİ ÖZTUNÇ: BEKÇİLER POLİSLERİN YAPMADIĞI ŞEYLERİ YAPIYOR
  23. MÜSİLAJ FELAKETE DOĞRU YOL ALIYOR: MARMARA KARADENİZ VE KUZEY EGE TEHLİKEDE
  24. MELİH PEKDEMİR : MAFYA ÇATLADI OMERTA PATLADI
  25. CHP'Lİ ONURSAL ADIGÜZEL'DEN SERT 'EKREM İMAMOĞLU' TEPKİSİ
  26. ABD'DE 2 BİNDEN FAZLA AKADEMİSYEN VE FİKİR İŞÇİSİ İSRAİL'İ BOYKOT KAMPANYASI BAŞLATTI
  27. MURAT MURATOĞLU: ÜMMET LİDERİ BOYKOTU YEDİ!
  28. SALDIRI ALTINDAKİ GAZZE GOOGLE HARİTALAR'DA NEDEN BULANIK?
  29. "DEMİR KUBBE"NİN FATURASI AĞIRLAŞIYOR
  30. KILIÇDAROĞLU'NDAN 'LA CASA DE PAPEL'İN TÜRKİYE VERSİYONU GELİYOR' HABERİNE İLGİNÇ YORUM

 

================================

ÜNLÜLER SEDAT PEKER İLE OLAN FOTOĞRAFLARINI SİLMEYE BAŞLADI!

Sedat Peker yayınladığı videolarla gündemdeki yerini koruyor. "Organize suç örgütü yöneticisi ve üyesi olmak" suçlamasıyla aranan Peker'e yakınlığı ile bilinen ünlü isimler fotoğraflarını silmeye başladı.

17 Mayıs 2021 - 14:26

Hakkında "organize suç örgütü yöneticisi ve üyesi olmak" suçlamasıyla soruşturma yürütülen Sedat Peker ile geçmişte sık sık yan yana gelerek fotoğraf çektiren ünlü isimler bu görüntüleri sosyal medya hesaplarından siliyor. Peker'e ödül veren ya da şarkı yazan isimlerin de aralarında bulunduğu pek çok ünlü ile çekilen fotoğraflar kendi sitesinde duruyor.

Cumhuriyet gazetesi yazarı Barış Terkoğlu bugün yayınlanan yazısında Peker'le fotoğrafları bulunan ünlü isimlerin bunları sosyal medya hesaplarından sildiklerini belirterek şunları yazdı:

"Kibariye'nin kızının nikâh şahidiydi. "Garibanların babası önce Allah sonra sen adam gibi adamsın" diyen Kibariye aslı Sabahattin Ali'nin şiiri olan "Aldırma Gönül"ü onun için okumuştu.

İsmail Türüt onun için çok şarkı üretti. "Genç bir adam tanıdım gereği kadar kibar Reise gösterilir ancak böyle itibar" sözleri Sedat Peker'i anlatıyordu.

Polisin Peker için hazırladığı dosyada çevresindeki sanat camiasının kalabalıklığı yargının bile gözünü kamaştırıyordu. 15 Kasım 2004 tarihli Sabah gazetesi polis fezlekesindeki "Peker dostu sanatçılar"ı şöyle aktarıyordu: "Ebru Gündeş Hande Yener Emel Müftüoğlu Elif Karlı Seda Sayan Davut Güloğlu İsmail Türüt M. Ali Erbil Stelyo Pipis Bülent Serttaş Demir Karahan Onur Sarıkaya…"

Milliyet gazetesinin eki olan "Şehrin En İyileri"nin 2017 yılında düzenlediği ödül töreninde "En Hayırsever İşadamı" ödülünü Selda Alkor'un elinden o almıştı. Mekân Oscarları ya da Quality gibi adlarla her yıl düzenlenen sponsorlu ödül gecelerinde kimi elinde ödül kimi hatırlı konuk olarak "ünlü"lerle poz veriyordu.

Yakın dostu Oktay Kaynarca başta olmak üzere; Serdar Ortaç'tan Alişan'a Cengiz Kurdoğlu'ndan Erkan Petekkaya'ya yan yana çektirdiği fotoğraflar hızla sosyal medyada paylaşılıyordu.

Dün bir kısmını arşivlediğim o geçmiş görüntüleri yeniden gözden geçirdim. Sedat Peker'in resmi sitesinde her şey olduğu yerde duruyordu ama… Gelgelelim yıllardır "Sedat Peker'e yakın olma"nın övünç kaynağı yapıldığı o deliller sosyal medyadan birer birer silinmeye başlamıştı. Rıza Sarraf'tan Çiftlikbankçı Tosuncuk'a kripto para dolandırıcısından Jet Fadıl'a Adnan Oktar'dan Fethullah Gülen'e son dönemin klasiği yine tekrar etmişti. Önce "yakınımdır" diye övünenler bir hareketle "tanımam etmem" yarışına girmişti. Sedat Peker'in videolarındaki "bir zamanlar" sitemi haksız değil. Ayakta kalabalıklarla yürüyenlerin koluna girenler düşeni ya tekmeliyor ya da görmezmiş gibi yanından yürüyerek geçiyor.

Bir başkasının ışığını yansıtan nesneler gibi. Sıradan insanın ilgisini toplayarak "ünlü" olanlar kendisini dünün kahramanı-yarının haini sayılanların yakasına takıyor. Sedat Peker'e koruma veren bakan onunla pazarlık eden siyasetçi peşinde dolanan TRT anchormanı utanıp çekilmiyorsa; bari İsmail Türüt ya da Seda Sayan "istifa ettim" desin!"

https://www.aykiri.com.tr/unluler-sedat-peker-ile-olan-fotograflarini-silmeye-basladi/11769/

================================

E. KORGENERAL ALTAY TOKAT YAZDI: LAİK CUMHURİYETİMİZİN KIYMETİNİ HALA ANLAYAMADIK MI?

Emekli Korgeneral Altay Tokat Türkiye Cumhuriyeti'nin laik yapısı ve köy enstitüleri konusunu AYKIRI'ya değerlendirdi. Tokat "Türkiye Cumhuriyeti ile Türk tarihinde ilk kez egemenlik kayıtsız şartsız milletin olmuştur. Bunun kıymetini bilmeliyiz" dedi. İşte Altay Tokat'ın yazısı...

17 Mayıs 2021 - 11:39

ALTAY TOKAT / ANALİZ

Birinci Dünya Savaşında yenilen Osmanlı İmparatorluğu başkent İstanbul'un işgal edilmesi üzerine 10 Ağustos 1920'de Sevr Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmış ve tarihe gömülüp gitmiştir.

Bu hazin ve işgal koşullarına rağmen Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Kurtuluş Savaşı'nı başlatmışlar ve büyük bir zafer kazanarak 24 Temmuz 1923'de işgalci devletlerle Lozan Barış Antlaşması imzalamışlardır. Böylece bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusunu almışlar ve 29 Ekim 1923'de Türkiye Cumhuriyetini ilan etmişlerdir. Kısaca yedi

düvele karşı bir mucize gerçekleştirilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Göktürk devletinden sonra Türk adının verildiği ikinci devlettir. Bu bile başlı başına büyük bir devrimdir.

Tarihte 17 Türk devleti ya da imparatorluğu kurulmuştur. Bu devletlere devleti kuranın adı verilmiştir. Örneğin; Timur Gazneli Selçuklu Osmanlı İmparatorlukları gibi...

Türkiye Cumhuriyeti'nden önceki Türk devletleri; ya oligarşi ya monarşi ya da teokrasi yani dine dayalı rejimlerle yönetilmişlerdir. Bu rejimlerde egemenlik hiç bir zaman millette değil ya tek adama veya bir aileye aittir. Halk onların kulu olarak görülür.

Halbuki dinimize göre inananlar Yüce Allah'ın kuludur.

Türkiye Cumhuriyeti ile Türk tarihinde ilk kez egemenlik kayıtsız şartsız

milletin olmuştur. Bunun kıymetini bilmeliyiz.

Lozan Antlaşmasında üç konu çözümlenemedi. Bunlar; Hatay Sorunu Boğazlar sorunu ve Musul sorunudur. Atatürk ve kadrosu Hatay'ı ilhak ederek Boğazları Montrö Sözleşmesi ile sonuçlandırdı ama Musul meselesine ömrü yetmedi.

Tarihi bilenler geleceğe yönelik kararları daha doğru verirler. Atatürk ve mücadele arkadaşları; Çağdaşlaşma yolunun bilim ve demokrasiden geçtiği bilinciyle birçok devrim gerçekleştirmişlerdir.

Bu kapsamda; demokrasinin ve çağdaşlaşmanın önünde engel gördüğü Halifeliği kaldırarak tekke ve zaviyeleri kapatarak tarikat ya da şeriat sistemine son vermiştir. Böylece laiklik ilkesi hayata geçirilmiştir.

Toprak Reformu Kanunu çıkarılmış ama Orta Çağ kalıntısı feodal yapılanmaya yani toprak ağalığının kaldırılmasına ömrü yetmemiştir.

Daha sonra Devleti yöneten siyasiler ise bu Kanunu hayata geçirmemişlerdir. Dolayısıyla demokrasi sözde kalmıştır. Laiklik karşıtlığı hortlamıştır.

KÖY ENSTİTÜLERİ

Köylerin kalkındırılmasını amaçlayan Köy Enstitüleri projesini başlatmış ve 1940'da kanunu kabul edilerek uygulamaya geçilmiştir. Meclis oylamasında; Celal Bayar Adnan Menderes Kazım Karabekir ve Yahya Kemal Beyatlı ret oyu kullanmışlardır.

Enstitülerde Köylere öğretmen yetiştirmenin yanında öğrencilere tarım ve hayvancılık konuları öğretiliyor en az bir saz çalmak ve klasik kitaplardan yılda en az 25 kitap okumak gibi faydalı faaliyetler de bulunuyordu.

Enstitüden yetişen köy öğretmenleri atandıkları köy halkını uyandırdıkları bilgi ve becerilerini artırınca toprak ağaları bu olayı kendileri açısından tehlike gördüler.

Dönemin en büyük toprak ağası Kinyas Kartal'ın Van'daki 5 köyüne Enstitüden mezun olan öğretmenler atanmış. Bir süre sonra bu köylülerin ağaya itaat ve bağlılıklarında bozulma olduğu gözlemlenmiştir.

Bunu tehlike sayan Kinyas Kartal diğer toprak ağaları uyarır ve mücadele için yetki alır.

Bunun üzerine Kinyas Ağa 1950 seçimlerinden önce Adnan Menderes ile görüşür. Bütün toprak ağalarının Köy Enstitülerinin kapatılması koşuluyla Demokrat Partiyi destekleyecekleri konusunda anlaşırlar.

1950 genel seçimini Demokrat Parti kazanır ve Adnan Menderes Başbakan olur ve 1952'de Köy Enstitüleri kanunla kapatılmıştır. Bu anlayış ve pazarlık demokrasiye geçilirken büyük sorunların doğmasına vesile olmuştur. Böyle bir düzenleme demokrasi ile bağdışır mı?

Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla köylülerin tarım ve hayvancılık konularında eğitimlerine katkı sağlayan öğretmenlerden mahrum bırakılmıştır buna bağlı olarak üretimleri giderek azalmış ve saman et buğday tohum vesaire ithal eden bir ülke durumuna düşülmüştür.

Halbuki kalkınmış zengin ülkeleri incelediğimizde tarım ve hayvancılıktan kazandıkları sermayeyi kullanarak sanayileşmişlerdir. Biz borç alarak sanayileşmeye çalışıyoruz. Buna

kısır döngü denir.

Lozan'da çözümlenemeyen Musul meselesini hala çözümleyemiyoruz.

Irak'ın kuzeyinde da 2.5 milyon Türkmen yaşamaktadır ama ikinci sınıf toplum konumundalar. Irak Anayasası Arapları ve Kürtleri asli unsur olarak tanımlar.

Irak'daki Türkmen varlığı Kıbrıs Türkleri gibi bize büyük avantaj sağlamaktadır. Ama faydalanmasını bilmiyoruz.

Ecevit Koalisyon Hükümeti döneminde bu fırsatı aktive etmek amacıyla Kıbrıs'ta Türk Mukavemet Teşkilatının (TMT) benzerinin kurulmasını örnek göstererek Genelkurmayı görevlendirmiş ve bu hizmette kullanılmak üzere 25 milyon dolar civarında kaynak sağlamıştır.

Buna rağmen ABD'nin Irak işgali sırasında ve IŞİD'in Türkmenlere saldırısında Türkmenlere bir piyade tüfeği bile verilmediği ortaya çıkmıştır.

Böylece milli bir dava savsaklanmıştır. Bu konu basına yansıdığı halde araştırma bile yapılmamıştır. Bu talihsiz ve aşağılık olay KIRMIZI SİYAH adlı kitabımda belgeleriyle ve detaylı şekilde açıklanmıştır.

SEÇİM KANUNU

Seçim Kanunu yeniden ele alarak JAKOBEN yani tepeden inme sistemi kaldırmalıyız. Halk tepeden gösterilen adaylar yerine istediğini Milletvekili olarak seçemediği sürece Meclis'in kalitesi yükselmez ve Milletvekillerinin vatandaş yerine parti merkezlerine bağlılığı

önlenemez. Böyle olunca da parti içi demokrasi olmaz dolasıyla demoraksi sözde kalır.

Bu olumsuzluğa tarikatları ve toprak ağalarınıda katarsak demokrasinin kurulması ve işletilmesi mümkün olamaz.

Siyasiler; başarısızlıklarını askeri darbe yasalarını ve askeri vesayet sloganlarını bahane göstermeleri sonunda rejim tek adam dönüşmüş tarikatların vesayetine girmiştir.

Böylece dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmadık m? Siyaset; Vizyon erdem strateji jeostrateji ve jeopolitik konularına dayandırılarak yapılmalıdır.

Anadolu ya sahip olan devletlerin imparatorluklar kurabilecek imkanlara kavuştuğunu tarihi incelediğimizde görüyoruz. Bunu kullanalım ve faydalanalım. Anayasamızdaki Cumhuriyetin niteliklerini oluşturan laik demokratik sosyal ve hukuk devletine sahiplenelim. Böylece bölgesinde oyun kuran zengin saygın ve etkin uygar devlet konumuna süratle ulaşabilecegimiz kanısı taşıyorum.

ALTAY TOKAT KİMDİR?

Altay Tokat 1999'da korgeneral rütbesiyle emekli oldu. Aynı zamanda Kıbrıs Gazisi olan Tokat ve OHAL döneminde Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanı ve Jandarma Asayiş Komutanı olarak görev yaptı. PKK ile mücadele etti. TSK'nın en büyük dış operasyonlarından biri olan Çekiç Harekatı'nı yönetti. Kara Kuvvetleri iç güvenlik doktrinini yazdı.

Tokat başarılarından dolayı beş madalya ile ödüllendirildi.

https://www.aykiri.com.tr/e-korgeneral-altay-tokat-yazdi-laik-cumhuriyetimizin-kiymetini-h-l-anlayamadik-mi/11761/

================================

ŞORTLA ÇÖP ATTI DİYE DARP EDİLDİ SALDIRGAN JET HIZIYLA SERBEST KALDI!

Antalya'da üniversite öğrencisi olan genç kız şortuyla çöp attığı gerekçesiyle komşusu tarafından darp edildi. Gözaltına alınan saldırgan ifadesinin ardından serbest bırakıldı.

17 Mayıs 2021 - 10:49 - Güncelleme: 17 Mayıs 2021 - 11:19

Antalya'da üniversite öğrencisi olan Elif Ülkü Eroğlu 11 Mayıs'ta sahurdan sonra çöp atmaya giderken şort giydiği gerekçesiyle komşusu M. T.tarafından darp edildiğini söyledi. M. T. 'nin "Or.... musun böyle giyiniyorsun?" diyerek sözlü saldırıda bulunduğu iddia edildi. Ardından Eroğlu M. T. 'ye "Sana mı soracağım?" ifadesi ile karşılık verince M. T. tarafından darp edildi. Saçlarından tutularak yerde sürüklenen ve sert darbeler alan Eroğlu çığlıklarını duyan ailesi tarafından kurtarıldı.

Eroğlu'nun şikayeti üzerine gözaltına alınan M. T. emniyetteki ifadesinde kimseye saldırmadığını ve ilk olarak karşı tarafın saldırdığını öne sürmesinin ardından serbest kaldı.

SESİNİ SOSYAL MEDYADAN DUYURDU

Öte yandan Elif Ülkü Eroğlu yaşadığı anları sosyal medyadan paylaşarak anlattı.

Eroğlu şu ifadeleri kullandı;

"Saat 04:15 civarında sahur sonrası çöp dökmeye çıktım. Evimin 30-40 metre ötesinde konteyner var. Döndüğümde aynı binada oturduğum M. T. önce dik dik baktı. 'Neden bakıyorsun?' deyince 'O..... musun böyle giyiniyorsun bizim mahallede böyle şeyler olmaz' dedi.

Ben 'Sana mı soracağım istediğimi giyerim' deyince de üzerime saldırdı. Saçlarımdan tuttu dirseğiyle sırtıma ve boynuma vurmaya başladı. Saçlarımdan sürükledi. Şort giymiştim ve evimden çöp atmaya çıktım yalnızca. Çöp atmak için üstümü değiştirmem mi gerekirdi?"

Eroğlu'na sosyal medyada yüzlerce destek mesajı geldi.

https://www.aykiri.com.tr/sortla-cop-atti-diye-darp-edildi-saldirgan-jet-hiziyla-serbest-kaldi/11758/

================================

DÖHLER İŞÇİLERİNİN GREVİ POLİS TARAFINDAN ENGELLENDİ

Karaman'da bulunan Döhler fabrikasında sendikalı oldukları için işten atılan ve greve çıkmak isteyen işçilerin anayasal hakları polis tarafından engellendi.

17-05-2021 12:55

Tek Gıdaş Sendikasına üye işçilerin çalıştığı Döhler fabrikasında bugün başlaması planlanan grev emniyet tarafından engellendi.

2016 yılından beri Döhler fabrikasında örgütlenme faaliyeti yürüttüğünü dile getiren sendika yetkilisi valilik tarafından grevin yasaklar bahane edilerek 17 Mayısa ertelendiğini ve bugünde yasal olan grevin polis tarafından engellendiğini açıkladı.

Konu ile ilgili açıklamada bulunan sendika yetkilisi Yunus Durdu "Biz patronlarla işverenle mücadele ederken devletin polisi devletin emniyeti bugün hakları için mücadele eden işçileri engellemeye çalışıyor. 2016 yılından itibaren yürüttüğümüz hukuk mücadelesini kazanıp Yargıtay'ın ve Çalışma Bakanlığı'nın onaylamasına ve yetki vermesine rağmen Alman Döhler firması işçilerin anayasal haklarını hiçe sayarak sendikalı arkadaşlarımıza insanlık dışı uygulamalarda bulunuyor" ifadelerini kullandı.

Grevin yasal olmasına rağmen emniyetin engellediğini vurgulayan Durdu "Grevimiz valilik tarafından 4 Mayıstan 17 Mayıs tarihine ertelenmişti bugün ise grevimiz devletin emniyet güçleri tarafından engellenmektedir. Bu bize gösteriyor ki bugün Türkiye'de hukuk ve adalet kalmamıştır. İşçilerin haklarını koruyacak hiçbir kurum kalmamıştır. Yasal olan bir grev bugün devlet tarafından engellenmiştir" açıklamasında bulundu.

https://gazetemanifesto.com/2021/dohler-iscilerinin-grevi-polis-tarafindan-engellendi-439091/

================================

ERDOĞAN YETKİLERE DOYMUYOR: AKP'LİLERİN GÖREV SÜRELERİNİ UZATACAK

TBMM Başkanlığı'na sunulan ve önümüzdeki günlerde gündeme gelmesi beklenen Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin kanunlarda ve bir KHK'de değişiklik yapan yasa teklifiyle Erdoğan'a yetkiler veriliyor.

17-05-2021 10:19

AKP'li Milletvekilleri tarafından Meclis'e sunulan önerge ile söz konusu yasa teklifi ile değişiklikler hayata geçerse Erdoğan'a üç kalkınma idaresinin görev sürelerini beşer yıllık dönemler halinde üç kez uzatma yetkisi veriliyor.

Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin kanunlarda ve bir KHK'de değişikliğe yol açacak yasa teklifi ile Haziran ayında görev süreleri dolacak kişilerin görevlerini uzatma yetkisi Erdoğan'a veriliyor.

15 YIL DAHA GÖREV YAPABİLECEKLER

Birgün'deki habere göre Kamu yatırımlarına gereksinim olan bölgelere bir plan ve proje kapsamında yönlendirilmesi bu bölgelerdeki tüm kamu yatırımlarının sorumlu bir muhatap tarafından izlenmesi ve koordine edilmesi amacıyla kurulan idarelerin görev süreleri 8 Haziran 2021'de doluyor.

AKP'li isimler tarafından yönetilen ve 'iktidarın arka bahçesi' olarak nitelendirilen idarelerin görev sürelerinin Cumhurbaşkanı tarafından toplam 15 yıl daha uzatılmasına olanak sağlanıyor.

Görev süreleri uzatılacak Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (DAP) Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (KOP) ile Doğu Karadeniz Kalkınma İdaresi Başkanlığı'nın (DOKAP) üçü de AKP'liler tarafından yönetiliyor.

NEREDEYSE BÜTÜN YÖNETİCİLER AKP'DEN ADAY OLMUŞ

Görev süresi uzatılacak ve sekiz ili kapsayan Konya Ovası Projesi (KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı görevinde de son yerel seçimlerde AKP'den Karaman Belediye Başkan Adayı olan ancak seçilemeyen Mahmut Sami Şahin bulunuyor.

2014 yerel seçimlerinde Meram Belediye Meclis üyesi seçilen Şahin 2019'a kadar beş yıl süreyle Konya Büyükşehir Belediye Başkan Vekilliği ve Konya Büyükşehir Belediye Meclis Grup Başkan Vekilliği görevlerini yürüttü.

Erdoğan 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Karaman Belediye Başkan adayı olan ancak seçilemeyen Şahin'i kalkınma idaresi başkanlığı koltuğuna oturttu. Teklifin TBMM'de kabul edilmesi durumunda görev süresi uzatılacak olan Doğu Karadeniz Kalkınma İdaresi Başkanlığı'nı da yine bir AKP'li Hakan Gültekin yönetiyor.

2002 yılında AKP Ardeşen lçe kurucuları arasında yer alan Hakan Gültekin 6 5 yıl AKP Ardeşen İlçe Başkanlığı görevini yürüttü. 2009-2013 yılları arasında AKP Rize İl Başkanlığı'nda İl Teşkilat ve İl Seçim İşleri Başkanlığı görevinde bulundu. 2009-2014 yılları arası Rize İl Genel Meclis Üyeliği ve Rize İl Genel Meclisi Başkanlığı görevinde bulunan Gültekin 31 Mart 2014 yerel seçimlerde Ardeşen Belediye Başkanı seçildi ve 2019 yerel seçimlerine kadar bu görevde bulundu.

Bir ihale nedeniyle silahlı saldırıya uğrayan bir arazi nedeniyle de mahkemelik olan Gültekin başkanlığa aday gösterilmedi ancak 24 Ekim 2020'de DOKAP'ın başına getirildi.

https://gazetemanifesto.com/2021/erdogan-yetkilere-doymuyor-akplilerin-gorev-surelerini-uzatacak-439067/

================================

TEKELCİLER ALKOL YASAĞINA TEPKİLİ: ALKOLLE UĞRAŞACAĞINA SALGINLA UĞRAŞSAYDIN

'Kademeli normalleşme' süreci ile birlikte alkol satışının yasak günlerinde de devam etmesi tekel esnafı tarafından büyük tepki aldı.

17-05-2021 08:31

AKP'nin iktidara geldiği günden beri kavgalı olduğu alkol tüketimi ile ilgili bir adım daha attı. İçişleri Bakanlığı dün (16 Mayıs) "tam kapanma" döneminin ardından salgınla ilgili "kontrollü normalleşme" tedbirlerini açıkladı. Açıklanan yeni tedbirler kapsamında "tam kapanma" sürecinde uygulanan alkollü içecek satışı yasaklarının hafta sonları devam edeceği görüldü. Uygulamaya karşı sert tepki gösteren tekelciler "Salgın süresince alkolle uğraştıkları kadar hastalıkla uğraşmadılar"

Konuyu Cumhuriyet'e değerlendiren Tekel Bayileri Yardımlaşma Derneği Başkanı Erol Dündar "Bu genelge beklentilerimizi karşılamadı. Sadece küçük esnafa yönelik bir kısıtlama olduğunu görüyoruz. Maç kutlamaları ya da Gazze'de olanlar bahane edilerek on binler sokaklara dökülebiliyor ama küçük esnafı iki-üç kişiyi bahane gösterip kendi ideolojik emellerine alet ediyorlar" dedi.

SÖZLÜ YASAKLARI TANIMIYORUZ

"Alkolün pandemiyle kanıtlanan bilimsel bir bağlantısı yok. İnsanların evinde ne tüketeceğine devlet karışamamalı. Şu an yasal olarak da bir yasak getiremiyorlar. Genelgenin altında imzalar olması gerekiyor ama bunlar yok. Sadece sözlü bir sindirme var biz de buna karşı direniyoruz" diyen Dündar "Biz sözlü yasakları tanımıyoruz. Açık kalacağız kalmaya da devam edeceğiz. Meslektaşlarımıza 'Satışlarınızı yapmaya devam edin' diyoruz" ifadelerini kullandı.

https://gazetemanifesto.com/2021/tekelciler-alkol-yasagina-tepkili-alkolle-ugrasacagina-salginla-ugrassaydin-439045/

================================

ŞAHİN FİLİZ : ZİHİNSEL HARAKİRİ: KORKU VE İTAAT

Prof. Dr. Şahin Filiz yazdı

17 Mayıs 2021 02:30

Türk toplumu tarikat ve cemaatler eliyle "sorgusuz sualsiz itaat" etmek ile bu itaati sorgulamak arasında bırakılmaktadır. İtaatin ardına kutsal değerler payanda gibi konularak aksine davranışlarda bulunanlar kurnazca "tarikat-cemaat kâfiri" değil "İslam kâfiri" olarak yaftalanmak riski ile karşı karşıya bırakılmaktadır. Gerçekte "tarikat-cemaat kâfiri" hiçbir zaman "İslam kâfiri" değildir ve olamaz. Bunu çok iyi bildiklerinden doğrudan "bize ya da cemaatimize itaat etmezsen kâfir olursun" demek yerine ""bize boyun eğmeyen İslam'a göre kâfir olur" savında bulunmaktadırlar.

Bu sav itaatle korkuyu birleştirmekte; itaatten korku korkudan itaat çıkaracak şekilde düzenlenmektedir. Oyun dışında kalanları bekleyen "hesaplaşma"nın "ertelenmiş bir ceza" ya fazla mühlet vermeyecekleri hesaplandığından bu "ceza"nın korku ile itaatin planlı bir şekilde birleştirilmesi ahrete kalmadan dünya hayatında kesilebileceği korkusunu zihinlere çivilemek içindir. İtaatle ahreti korku ile de bu dünyayı ipotek altına alma girişimi bireyi ve toplumu zihinsel harakiriye hazırlamaktan başka bir şey değildir.

İnsan başka canlılarda olmayan zihnine canlı varlıktan kültürel varlığa ulaşırken tam da bu noktada harakiri uygulamaktadır. Oysa korku ve itaate canlı düzeyindeki varlıkların direndikleri bilimsel bir bulgudur.

Biyoloji tıp ve anatomi uzmanlarından öğreniyorum: Bitkiler ve canlılar yaşam ve gelişme alanları daraltılırsa baskılanırsa ve başka türlü yaşamaya zorlanırsa iki yol izliyorlar: İlki sonuna kadar direnmek. İkincisi ise direnemedikleri zaman yok olmak.

Herhangi bir bitki veya canlı kendi doğal koşullarına bağlı olarak yaşayabiliyor ve ayakta kalabiliyor. Canlı davranışı atom moleküllerinden başlayarak evrensel varlık bütünlüğüne uzanan çizgide inorganikten en üst bilinçsel düzeye kadar karşılıklı etki-tepki örüntüsü içinde etkileşmektedir. Bilinçsel etkileşim alanındaki insan en yoğun etki-tepki örüntüsü içindedir. Bu gerçeklik bizim kabul ya da reddimize bağlı değildir. Varlıkların ve aralarındaki sınırların temeli işte bu etkileşimselliğe bağlı olarak oluşmaktadır. [1]

Şimdi bakalım.

Bitkiler ve canlılar dışarıdan dayatılan hiçbir korku ya da baskı etkisine boyun eğme ve öylece yaşamını sürdürmek gibi pasif bir tepki vermiyor. Ya direniyor ya da yok oluyor. Dayatılan koşullara direnmeleri doğalarından yaratılışlarından kaynaklanan kendiliğinden bir davranış tarzıdır.

Peki insan da bir canlıdır. Korku-itaat onda canlı ve bitkilerdeki gibi etkin bir tepkiyi direnmeyi doğuruyor mu? Soruyu biraz daha açalım: İnsan salt bir canlı mıdır? Canlının ötesinde bir varoluşundan söz edebilir miyiz? Öyleyse o nedir?

Evet insan da canlılardan biridir. Şimdi burada biraz duralım: İnsan hem canlı; biyolojik bir varlık hem de kültürel bir varlıktır. Yalnız canlı varlık düzeyinde bile bitki ve diğer canlılar gibi itaate-korkuya doğal olarak direnme şansına sahiptir. Ayrıca kültürel varlık olarak öteki canlılara göre daha fazla avantajlıdır. Öyleyse hem canlı hem de kültürel varlık olarak insan bitki ve canlılara göre çok daha dirençli ve korunaklı demektir. Buna rağmen nasıl oluyor da itaat ve korku karşısında onlardan daha dayanıksız olabiliyor?

İnsanın bu avantajlı durumu paradoksal olarak aynı zamanda bir takım riskleri de beraberinde bulunduruyor. Canlılar ve bitkiler sadece "bulundukları evren"de yaşıyorlar. Oysa kültürel varlık olarak insan bundan başka bir de "gördüğü evren"de yaşıyor. Çifte evrendeki çatışmalar onun doğrudan doğruya düşünce ve yaşamını kökünden etkiliyor.

"Gördüğü evren" yalnız kendisinin değil hatta büyük ölçüde çevresinin toplumun ona hazırladığı evren oluyor. Canlılar dünyasının bir varlığı olarak "bulunduğu evren"in biyolojik koşulları kendiliğinden sınırlanmadığı ve türdeşlerinin de aynı canlılık koşullarını yaşadıkları için burada hangi sınırları koyarsanız koyun yeme-içme üreme öldürme dışkılama vb. tüm canlı davranışlarıyla zorunlu olarak muhatap olabiliyor. Oysa "gördüğü evren" kendinin ve türdeşlerinin oluşturduğu yapay bir evrene ve bu evrenin yine yapay koşullarına denk geliyor. Bu iki evrende birden yaşamak itaatle direnme korku ile cesaret arasındaki yaman çelişkiler içinde kalmak demektir. Başka bir deyişle insan bilinçli canlı olarak bu çelişkileri fark etmek ve aşmak imkânlarına sahiptir. Öteki canlılar ve bitkiler için böyle bir çelişki yoktur. Onlar tek bir evrende "bulundukları evren"in doğal koşullarıyla biçimlenmişlerdir. "Görünen ya da algılanan bir evren"leri yoktur.

Peki insan canlı düzeyinde rahat ve özgür iken "görünen evren"de neden sorunlar yaşar?

Bu sorunun en büyük nedeni korku ve itaatle oluşturulmuş "gösterilen evren"dir.

Furkan Vakfı sitesinde 60 prensip sayılır. Başka tarikat ve cemaatlerde olduğu gibi Furkancıların prensiplerinde de çok büyük farklılık yoktur. Neredeyse tümünde "korku-itaat" birlikte tekrarlanır. Müritleri ve "aday taraftarları" bu prensipler üzerinde sürekli korku evrenine çekilir. Cemaate liderine buyruklarına ve taleplerine karşı gelinemez. Gelinirse yakmaya hazır cehennem öfkelenmeye hazır Tanrı şefaatinden yoksun kılmaya hazır Peygamber feyzinden nasiplenmeyi kesmeye hazır lider ahrette azap ve dünyada canlı olarak yararlanabileceği her türlü imkândan yoksun bırakmak üzere ağabeyler ablalar halifeler vardır. Prensipler kişiye korku vererek dünyevi imkânlardan yoksun kalacağını; itaate davet ederek hem ahrette hem dünyada ona korkusuz ve itaatsizlere nasip olmayacak sınırsız maddi-manevi zenginliklere gark etmeyi telkin etmektedir.

"Bulunulan evren"de Türk toplumuna "gösterilen evren" budur. Bulunulan evren doğa ya da Tanrı'nın her canlıya eşit şekilde sunduğu biyolojik koşullardan oluşurken "görünen evren" bu prensiplerle "gösterilen evren"e dönüştürülür; kültürel varlık zihinsel bir çıkmaza sokulur. "Gösterilen evren"de yaşamak için zihnin aktif olmasına etkin işlemesine hacet yoktur; o zaten size prensiplerde geçen korku-itaatten oluşan demir kubbeyle yaratılıp önünüze konmuştur. Kul yapısıdır. Ama Tanrı yapısı evrenle çatışma halindedir; böyle bir durumda mürit Tanrı yapısı "bulunulan evren"e "gösterilen evren" i yeğlemekle mükelleftir. Çünkü tarikat-cemaat liderlerinin yarattığı bu evren Tanrı'nın evreninden daha kutsal ve daha gerçekçidir. Tarikat-cemaat yapısı budur.

Furkancıların birkaç prensibine bakalım:

"Her kardeşimiz; kâfirlere münafıklara ve cahillere karşı dikkatli ve tedbirli olmalı ve bilmeli ki tedbirsizlik en az hainlik kadar tehlikelidir. "

"Katılması gereken dersleri aksatmak dini aksatmaya başlamanın başlangıcıdır. "

"Her kardeşimiz kendisinden büyük kardeşinin kendinden yapmasını istediği şeylere karşılık "olur yaparım abi" veya hocam" diyerek karşılık verip itaatin ne olduğunu göstermeli ve sözü uzatmamalıdır. "

"her kardeşimiz kendisine bir görev verildiğinde o görevi cenneti kazanmak için bir fırsat olarak görmelidir.

"her kardeşimiz cemaatine karşı sorumluluk duygusu içinde olmalı ve verilen görevi yapmak için koşuşturmalıdır. "

Her kardeşimiz hizmetle ilgili sorunları sadece konuşması gereken kişilerle konuşmalı dışarıda konuşmamalı…. "

"Hizmette başarılı olmanın beş sırrı: Sancı itaat fedakarlık kardeşlik çalışkanlık. "

İtikatta ve amelde Ehl-i Sünnet'e özellikle bağlı bulunduğu mezhebe uymalı sapık fırkalardan kendisini ve arkadaşlarını korumalıdır. "

Az önce yazdığım felsefi çerçeveye göre bu prensipleri yeniden okuyun.

Birey bir kültürel varlık olarak "cemaat mensupları ile kardeş"tir; derse katılmak cenneti katılmamak cehennemi gerektirir. İlki itaati kincisi korkuyu körükler. Yapılması istenen şey sadece emreden kişinin "gördüğü evren"e ait sırdır. Emredilen ise "gösterilen evren"e mahkûm olduğu için verilen emri yerine getirmekten başka bir şey yapamaz. Etkileşimi doğuran etki-tepki örüntüsü bilinçli varlık insanda en yüksek düzeyde olması gerekirken müritleşen kişi bu etkileşimi "yalnız kardeşleri ile " sınırlı tutacaktır. Bırakın bir dini aynı din için hangi mezhebe bağlı olacağını bilen Cemaat belirler. Kendileri dışındakiler kardeş değil kendi mezhepleri dışındakiler de sapıktır. İşte size "gösterilen evren". Cennet cemaatin sunduğu "gösterilen" evren"de yaşayıp onun koşullarına göre davranış geliştirildiği takdirde mümkündür bu ise itaati gerektirir. Korku da bu evrenin dışına çıkmakla başlar. O halde korku ve itaat cemaatlerde sürekli birbirini besler; gerekli kılar.

Zihniniz en az bitki kadar direnmeye başlamıştır ama gözle görülmez; aklı çalıştırmakla fark edilebilir.

Canlı olarak "bulunduğumuz evren" olgusal gerçek vazgeçilemez doğal bir evrense de cemaat liderinin "gösterdiği evren" bundan üstündür; legaldir meşrudur ve olması gerekendir.

Peki ya bağlıların zihinsel durumu ne olacak?

Bağlılar kültürel varlıklar olarak "görünen evren"ini özgürce yaratmak; zihinsel işleyişi sonuna kadar etkinleştirmek gibi birey olmanın temel koşullarından yoksun bırakıldıkları için onlara "gösterilen evren" verilir. Mürit kendisinin etkin rolü olmadığı bu "gösterilen evren"de mahpus gibidir; bu mahpusluk zihinsel harakiriye çoktan dönüşmüştür. Ölüm canlı varlığın ortadan kalkması anlamına gelse de zihinsel harakiri canlı olarak yaşayıp kültürel olarak ölmek anlamına gelir. Mürit hala biyolojik olarak canlıdır; "görünen evren"dedir ama zihinsel olarak "gösterilen evren"e için için sürekli yabancılaşmaktadır. Bu yabancılaşma karşısında cemaat-tarikat liderleri "İslam'ı daha iyi yaşa; bize sorgusuz itaat et ve kork sorun çözülür" diyerek "gösterdikleri evren"in sınırlarını gittikçe daraltırlar: Mensubiyet kişinin boğazını gittikçe sıkan ip gibidir. Ama zihin sürekli intihar telkinleriyle baskılandığı için kolay fark edilmez.

Türk insanı "görünen evren"de canlı "algıladığımız evren"de insan olduğunu fark ettiğinde zihinsel harakiri değil en az bitkiler ve canlılar gibi direnmeyi eleştirmeyi düşünmeyi ve yaşamayı seçecektir.

Bu tercih doğrudan cemaatlere karşı olduğu gibi onların "evren"inden seslenenlere de en canlıca en insanca ve en kültürlüce yanıt olacaktır.

[1] www.uzayzaman.com



https://www.veryansintv.com/zihinsel-harakiri-korku-ve-itaat

================================

YASAKLAR BİTMEDEN İKİZDERE'YE ŞOK YASAK GELDİ. VALİLİKTEN DİKKAT ÇEKEN KARAR

Rize'nin İkizdere ilçesinde 15 gün süreyle gösteri yürüyüş ve basın açıklaması yasaklandı. Alınan karara gerekçe olarak "Farklı kesimler arasında gerilim yaşanmasının önlenmesi milli birlik ve beraberliği zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilmesi" gösterildi.

17 Mayıs 2021 Pazartesi - 03:50

Valilikten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi;

limiz İkizdere İlçesi sınırları (polis ve jandarma sorumluluk bölgelerinin tamamı) içerisinde farklı kesimler arasında gerilim yaşanmasının önlenmesi Milli birlik ve beraberliğimizi zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilmesi kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması korona virüs salgınına karşı halk sağlığının korunması temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin korunması

TÜM ALANLAR İÇİN GEÇERLİ

Genel trafik ve yolcu güvenliğinin sağlanması şiddet olaylarına mahal verilmemesi ve yaygınlaşmasının önlenmesi yaşanabilecek olumsuz durumların önüne geçilebilmesi maksadıyla meydan cadde sokak yol park gibi umuma açık tüm alanlarda;

YÜRÜYÜŞ DE YASAK

Yürüyüş protesto eylemi oturma eylemi açlık grevi stant açma çadır kurma açık ve kapalı yer toplantısı yapma yüksek sesli yayın yapan araçlar ile konvoy düzenleme imza kampanyası konser şenlik ve miting düzenleme el ilanı bildiri ve broşür dağıtma

SOSYAL MESAFEYE UYMAK ŞARTIYLA YAPILACAK

Afiş ve poster asma toplu karşılama ve uğurlama basın açıklaması yapma vb. etkinliklerin (parti sendika dernek vb. sivil toplum kuruluşları kongrelerinin basın açıklamalarının yalnızca parti sendika dernek vb. sivil toplum kuruluşu binalarının içinde sosyal mesafe kurallarına uymak şartıyla düzenlenmesi hariç) yapılmasının 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 11. maddesi ile 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 17. maddesine istinaden Valilik Makamının 16/05/2021 tarih ve 2835 sayılı Oluru ile 17/05/2021 günü saat 00:01'den başlayarak 15 (onbeş) gün süreyle yasaklanmasına karar verilmiştir. "

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yasaklar-bitmeden-ikizdereye-sok-yasak-geldi-valilikten-dikkat-ceken-karar-452233h.htm

================================

ABD'DEN SKANDAL İSRAİL KARARI!

17 Mayıs 2021 Pazartesi 17:19 2

İsrail'in Filistin halkına yönelik insanlık dışı müdahalelerine sessizlik sürerken Amerika Birleşik Devletleri'nden skandal bir adım geldi. ABD Başkanı Joe Biden öncülüğündeki hükumet İsrail devleti ile 735 milyon dolarlık bir silah anlaşmasına onay verdi.

ABD İsrail ile 735 milyon dolarlık silah anlaşmasını onayladı. ABD Başkanı Joe Biden öncülüğündeki hükumetin bugün onayladığı anlaşmaya göre İsrail'e ABD'den isabetli füzeler ve özel mühimmat yetenekleri tesis edilecek. Washington Post'ta yer alan habere göre 5 Mayıs 2021'de Kongre'ye sunulan İsrail'e silah satış tasarısının onaylanması Kongre üyeleri içinde de tartışmalara neden oldu.

İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarındaki şiddet nedeniyle bazı Demokrat Partili isimler anlaşma ile ilgili sert tepki gösterdi. İsrail basının da yer alan habere göre Kongre tarafından silah satışının onaylanmasıyla ABD İsrail'e verdiği koşulsuz şartsız desteği dünyaya ilan etti.



https://www.haberhergun.com/dunya/abd-den-skandal-israil-karari-h15064.html

================================

GENÇ BİR AVUKATIN ADALETSİZLİK İSYANI: 'HAKİM SAVCILIK SINAVLARINDAN 90 ÜZERİNDE PUAN ALDIM 6 KEZ ELENDİM'

6 defa hakim ve savcılık mülakatlarından 90 üzeri puan almasına rağmen mülakatlarda elendiğini belirten Avukat Ezgi Sevmiş sosyal medya hesabından isyan etti. Ezgi Sevmiş yaptığı açıklamada "Helal etmiyorum" dedi.

Haber Giriş: 17 Mayıs 2021 Pazartesi - 16:41

Türkiye'de sınavlarda başarılı olan adayların mülakatlarda elenme olaylarına bir yenisi daha eklendi.

Hakim Savcılık Sınavlarında 90 üzeri puan alan Avukat Ezgi Sevmiş mülakatta elendiğini belirterek hakkını helal etmediğini söyledi.

Twitter'da gündeme giren #HelalEtmiyorum hashtag'ı ile tepkisini dile getiren Sevmiş de "Helal etmiyorum dedi.

"6 KEZ MÜLAKATTA ELEDİNİZ"

Sevmiş yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:

"6 Kez hakim savcılık yazılı sınavını 90'lı puan ve derecelerle geçtiğim halde mülakatta elediniz. #HelalEtmiyorum"

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/genc-bir-avukatin-adaletsizlik-isyani-hakim-savcilik-sinavlarindan-90-uzerinde-puan-aldim-6-kez-elendim-452330h.htm

================================

DW'DEN İSRAİL HAKKINDA ELEŞTİREL HABERLERE KISITLAMA

AA'nın DW içerisindeki kaynaklara teyit ettirdiği notta "DW olarak İsrail'in bir devlet olarak var olma hakkını asla sorgulamıyoruz veya haberimizde yer alan kişilerin bunu yapmasına izin vermiyoruz. " ifadesi kullanıldı.

Ekip | 17.05.2021

Berlin

Almanya'nın uluslararası yayıncısı Deutsche Welle (DW) Almanya'nın soykırım nedeniyle Yahudi devletine yönelik özel sorumluluğunu gerekçe göstererek İsrail hakkındaki eleştirel haberciliği kısıtladı.

DW'nin yayın kurulu bölgedeki son yaşananların ardından personele gönderilen yeni bilgilendirme notunda muhabirlerinin ve editörlerinin İsrail'in apartheid rejimi (ırkçı politika) olarak nitelendirilmesini ve Filistinlilere yönelik zulüm suçlarını haber yapmasını yasakladı.

Sosyal medyada sızdırılan ve paylaşılan iki sayfalık belgede soykırım mirasının ve Almanya'nın İsrail'e karşı özel sorumluluğunun ülke anayasasının ve dış politikasının mihenk taşları olmaya devam ettiğinin altı çizildi.

AA'nın DW içerisindeki kaynaklara teyit ettirdiği notta "DW olarak İsrail'in bir devlet olarak var olma hakkını asla sorgulamıyoruz veya haberimizde yer alan kişilerin bunu yapmasına izin vermiyoruz. " ifadesi kullanıldı.

"İsrail için asla apartheid rejimi diye bahsedilmeyeceği ve sömürgeciliğe veya sömürgecilere atıfta bulunmaktan da kaçınılacağı vurgulanan bilgi notunda "Konuşma ve fikir özgürlüğüne ve insanların ilgili taraflardan herhangi birini eleştirme hakkına saygı duyuyoruz. Bununla birlikte İsrail'e yönelik eleştiri İsrail devletini veya Yahudi halkını ve kültürünü lekelemeye itibarsızlaştırmaya ve gayrimeşru kılmaya çalıştığında antisemitizm haline geliyor. " denildi.

Deutsche Welle İsrail'in işgal altındaki topraklarda Filistinlilere yönelik saldırısına ilişkin önyargılı haberciliği nedeniyle uzun süredir eleştiriliyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) raporunda İsrail'in Filistinlilere karşı apartheid ve zulüm suçları işlediği vurgulanmıştı.

HRW'nin geçen ay yayımladığı 213 sayfalık raporda "Bulgu İsrail hükümetinin Yahudi İsraillilerin Filistinliler üzerindeki hakimiyetini sürdürme politikasına ve Doğu Kudüs dahil işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilere karşı işlenen ağır suiistimallere dayanıyor. " ifadelerine yer verilmişti.

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/dw-den-israil-hakkinda-elestirel-haberlere-kisitlama/2244475

================================

İSRAİL'İN YENİ FİLİSTİN STRATEJİSİ: HERKESİ KÖR ALEMİ SERSEM SANMAK

Mehmet A. Kancı | 17.05.2021

İsrail'in yeni Filistin

İstanbul

İsrail 6 Mayıs'tan itibaren işgal altındaki Filistin toprakları ve Gazze'ye yalnızca silahla saldırmıyor. Bu yeni saldırı dalgası uluslararası toplumun bilinci ile hafızasını da hedef aldı. Filistin halkı ABD yönetimi sözcülerinden İsrail devletinin temsilcilerine kadar geliştirilen ortak bir dile karşı mücadele ediyor. Washington ve Tel Aviv merkezli bu dil tüm dünyayı Filistin meselesinin "Hamas'ın attığı roketlerle İsrailli sivillerin hedef alındığına; dolayısıyla İsrail devletinin kendisini savunma hakkını kullandığından" ibaret olduğuna dünyayı ikna etmeye çalışıyor.

İsrail 6 Mayıs'tan itibaren işgal altındaki Filistin toprakları ve Gazze'ye yalnızca silahla saldırmıyor. Bu yeni saldırı dalgası uluslararası toplumun bilinci ile hafızasını da hedef aldı. Filistin halkı ABD yönetimi sözcülerinden İsrail devletinin temsilcilerine kadar geliştirilen ortak bir dile karşı mücadele ediyor.

ABD'nin Filistin halkını hedef alan yaklaşımı 1915 olaylarına ilişkin Türkiye'ye karşı sergiledikleri tutumla paralel. Amaçları meseleyi tarihsel sürecinden sebep sonuç ilişkilerinden soyutlamak tarihin işlerine gelen kısmını cımbızlamak suretiyle tüm dünyayı kendi imal ettikleri bir gerçeğe ikna etmek.

WASHİNGTON VE TEL AVİV'DE YENİDEN İMAL EDİLEN "GERÇEK"WASHİNGTON VE TEL AVİV'DE YENİDEN İMAL EDİLEN "GERÇEK"

Filistin konusundaki gerçeğin yeniden imalatı süreci 12 Mayıs'ta yürürlüğe kondu. Gazze'deki direniş grupları Doğu Kudüs'teki Şeyh Cerrah mahallesindeki evlerinde taciz edilen Filistinlileri korumak Mescid-i Aksa'da ibadet eden Müslümanlara saldıran İsrail güvenlik güçlerine yanıt vermek Lid kentinde evleri dükkanları yağmalanan sokaklarda linç edilmeye çalışılan İsrail vatandaşı Araplara sahip çıkmak için ellerindeki tek imkana başvurduklarında "saldırgan taraf" ilan edildiler. Gazze'den roketlerin havalanmaya başlamasıyla Nisan ayından itibaren aşırı sağcı İsraillilerin Doğu Kudüs'te giriştiği tüm tahrik taciz ve saldırı eylemleri unutuldu.

Washington ve Tel Aviv merkezli bu dil tüm dünyayı Filistin meselesinin "Hamas'ın attığı roketlerle İsrailli sivillerin hedef alındığına; dolayısıyla İsrail devletinin kendisini savunma hakkını kullandığından" ibaret olduğuna dünyayı ikna etmeye çalışıyor.

Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki başta olmak üzere gerçeğin yeniden imal edilmesiyle görevlendirilmiş ABD-İsrail korosunun tüm bileşenleri Gazze'den atılan roketlere karşı İsrail'in meşru müdafaa hakkından dem vurmaya başladı. Peki ya bir aydır Şeyh Cerrah mahallesindeki evleri basılan Filistinliler Mescid-i Aksa'da iftar saatinde saldırıya uğrayanlar ya da İsrail kentlerinde linç girişimine maruz kalan Araplar? Beyaz Saray ve İsrail yönetimine göre belli ki onların meşru müdafaa hakkı bulunmuyor.

KİMİN MEŞRU MÜDAFAASI?KİMİN MEŞRU MÜDAFAASI?

İsrail'in Gazze'ye yönelik yürüttüğü son operasyonun içeriği direniş gruplarının askeri kabiliyetlerini yok etmenin ötesinde hedefleri olduğunu gösteriyor. 13 Mayıs'ta başlayan İsrail saldırılarında Gazze halkının uluslararası toplum ile enformasyon ve mali düzeyde ilişkisini kesecek hedefler seçildi. İlk vurulan binaların Maliye Bakanlığı ve banka binaları olması bu defa bölge halkının farklı bir tehditle karşı karşıya olduğuna işaret ediyor. Bu esnada sahadaki gerçeğin yeniden imali korosuna ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de katılıyor ve İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ile yaptığı görüşmeye dair açıklamasında İsrail'in meşru müdafaa hakkına vurguda bulunarak Hamas'ın sivilleri hedef almasını kınıyordu. Austin'in bu açıklamayı yaptığı 15 Mayıs günü yalnızca Gazze'de 5 günde 41 çocuk ve 23 kadın hayatını kaybetmişti.

İsrail'in Gazze'ye yönelik yürüttüğü son operasyonun içeriği direniş gruplarının askeri kabiliyetlerini yok etmenin ötesinde hedefleri olduğunu gösteriyor. 13 Mayıs'ta başlayan İsrail saldırılarında Gazze halkının uluslararası toplum ile enformasyon ve mali düzeyde ilişkisini kesecek hedefler seçildi.

İsrail'in uluslararası kamuoyunu Gazze'den soyutlamak için radikal bir hamleye ihtiyaç duyduğunu fark etmesi de yine aynı güne denk geldi. 14 Mayıs gece yarısı İsrail uçakları Gazze'deki eşati mülteci kampında bir binayı vurdu. Hedef Hamas komutanlarından Yusuf Ebu Hatab'dı. Ebu Hatab evde yoktu ama saldırıda 6'sı çocuk 8 sivil hayatını kaybetti. Enkaz altından çıkarılan cansız bedenlerin görüntüleri uluslararası kamuoyunda infial yaratınca bu defa medya hedef alınmaya başlandı. 15 Mayıs günü önce Amerikan Associated Press (AP) ve El Cezire televizyonunun bürolarının bulunduğu bina yerle bir edildi. AP'nin çalışanlarına ekipmanlarını dışarı taşımak için dahi zaman tanınmadı. Çalışanlar dakikalarla yarışarak ellerine geçen malzemelerini kurtarabildiler. İsrail'in Gazze'nin dünyayla iletişimini kesmek için bir sonraki hedefi ise internet servis sağlayıcılarının bulunduğu çok katlı bir binaydı. Bu bina da saniyeler içerisinde bombalarla yıkıldı.

Türkiye'nin teşvikiyle harekete geçirilmeye çalışılan uluslararası toplum artık Gazze'de ateşkesin temin edilmesi bir yana daha tehlikeli girişimlerin önüne geçmek için çabalarını yoğunlaştırmak zorunda.

İSRAİL ANADOLU AJANSI VE TRT'DEN NEDEN RAHATSIZ?İSRAİL ANADOLU AJANSI VE TRT'DEN NEDEN RAHATSIZ?

Bu saldırıların öncesinde İsrail'in Jerusalem Post gazetesinde Seth J. Frantzman imzalı Türkiye medyasını hedef gösteren analizin neden yayımlandığı da netlik kazanmış oldu. İran Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ve savunma sanayi odaklı çalışmalar yapan ABD vatandaşı Frantzman'ın akademik ve gazetecilik faaliyetlerinde Türkiye'nin yeri pek azdı. Jerusalem Post'ta Gazze'deki medya kuruluşlarının hedef alınmasıyla eş zamanlı yayımlanan makalesi ise ilgi çekici öğeler barındırıyordu. Frantzman makalesinde Anadolu Ajansı (AA) ve TRT'nin işgal altındaki Filistin toprakları ve Gazze'deki gelişmeleri dünyaya duyurmasından İsrail yönetiminin duyduğu rahatsızlığa tercüman oldu. Frantzman'a göre AA'nın İsrail'in Gazze saldırılarında yaşamını yitiren Filistinlileri "şehit" olarak nitelemesi TRT'nin ısrarla İsrail'in başkenti olarak Tel Aviv'i zikretmesi İsrail devletinin terörist olarak kabul ettiği unsurlara verilen desteğin kanıtıydı. Frantzman'ın AA ve TRT'den duyduğu rahatsızlığı dile getiren yazısı ile eş zamanlı olarak Gazze'deki uluslararası medya kuruluşlarının ve internet servis sağlayıcılarının bulunduğu binaları yerle bir eden füzelerin kaynağının aynı çarpık zihniyet olduğunu teşhis etmek zor olmasa gerek.

İSRAİL'İN DEZENFORMASYON DÜNYASINI AYDINLATAN BİR AKADEMİSYENİSRAİL'İN DEZENFORMASYON DÜNYASINI AYDINLATAN BİR AKADEMİSYEN

Joe Biden-Binyamin Netanyahu ikilisinin Filistin meselesini yalnızca Gazze'den atılan roketlerin yarattığı tehdide indirgeyen yaklaşımlarının tehlikesine en doğru teşhisi koyanlardan biri de Batı Şeria'daki Birzeit Üniversitesi akademisyenlerinden Helga Baumgarten oldu. 1993'ten bu yana Kudüs'te yaşayan 73 yaşındaki Baumgarten Alman ZDF televizyonuna 12 Mayıs günü öğle bülteni sırasında bağlanarak uluslararası kamuoyunun Filistin meselesine dair gözden kaçırdığı hususları hatırlattı. Filistinlilerin yarım yüzyıldır işgal altında tutulan bir halk olduğuna dikkat çeken Alman akademisyen İsrail ordusu ve İsrailli yerleşimcilerin Filistinlilere karşı yürüttüğü süreklilik kazanan şiddete hiçbir toplum ya da bireyin dayanamayacağının altını çizdi. Filistinlilerin günlük hayatlarına ne zaman nereden geleceği belli olmayan bir şiddet baskısıyla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Baumgarten İsrail ordusunun kontrol noktalarının Filistin toplumu için terör kaynağı haline geldiğini ifade etti. Ekonomik şiddet ve sürekli evlerinden çıkarılma tehdidiyle karşı karşıya olan bir toplumun tepkisiz kalmasının mümkün olmayacağına işaret eden Alman akademisyen Netanyahu hükümetinin anlamsız ve amacından sapmış politikalarının da sorgulanması gerektiği görüşünde. Ramazan ayında iftar için Şam Kapısı'nda toplanan Filistinlilerin İsrail güvenlik güçleri tarafından kuşatılması ya da Harem-i Şerif'e büyük bir polis gücüyle girilmesinin amacının sorgulanmaya muhtaç olduğuna işaret eden Helga Baumgarten Filistin toplumunun kendilerine ölesiye saldıran bir devlete karşı savunma haklarını kullanmak zorunda kaldığını söyledi. ZDF televizyonundaki bu programın İsrail'deki aşırı sağ kesimlerde yarattığı rahatsızlığı ve "Hamas Helga" lakabı yakıştırılarak Birzeit Üniversitesi üyesi akademisyene karşı başlatılan karalama kampanyasının vardığı noktaları tahmin etmek zor olmasa gerek.

Pazar günü İsrail güvenlik kabinesinin 4 saat süren toplantısının ardından ateşkesin söz konusu olmayacağı ve Gazze'ye yönelik saldırıların süreceği açıklaması yapıldı. Bu açıklamanın yapıldığı saatlerde Gazze'de ölen çocukların sayısı 58'e kadınların sayısı ise 34'e ulaştı. İsrail'in Birleşmiş Milletlerin (BM) çağrılarını dikkate almayacağının da ilanı olan bu kararın ardından Gazze'deki ve Batı Şeria'daki uluslararası basının yeni saldırıların hedefi haline gelmesi şaşırtıcı olmayacak. Netanyahu yönetiminin internet bağlantısını tamamen keserek Gazze'yi dünyadan soyutlama yönünde atacağı adımlar da artık sürpriz sayılmamalı.

MEDYAYA YÖNELİK SALDIRILAR GAZZE'NİN TAMAMEN İŞGALİNE Mİ HAZIRLIK?MEDYAYA YÖNELİK SALDIRILAR GAZZE'NİN TAMAMEN İŞGALİNE Mİ HAZIRLIK?

Türkiye'nin teşvikiyle harekete geçirilmeye çalışılan uluslararası toplum artık Gazze'de ateşkesin temin edilmesi bir yana daha tehlikeli girişimlerin önüne geçmek için çabalarını yoğunlaştırmak zorunda. İsrail'in Gazze çevresinde inşa ettiği duvarla halkı bir açık hava hapishanesine mahkûm etmesi üzerine direniş grupları çareyi 2005 yılından itibaren tüneller kazmakta buldu. Bu tüneller İsrail'e karşı direnişi ayakta tutarken Gazze halkının yaşamsal ihtiyaçlarının temin edilmesinde de hayati rol oynadı. 2017 yılında İsrail bu yaşam damarlarını da kesmek üzere harekete geçerek ikinci güvenlik duvarının inşasına başladı. Yaklaşık 900 milyon dolara mal olduğu tahmin edilen sensörlerle donatılmış ve toprağın 100 metre altına kadar ulaştığı öne sürülen bu duvar iki ay önce tamamlandı. Bölgeyi yakından takip eden uzmanlar bu duvarın kaçakçılık maksatlı tünelleri engellemekten ziyade zamanı geldiğinde İsrail'in Gazze'ye yönelik kara harekâtında önemli bir rol üstleneceğini ifade ediyorlar. Eski ABD Başkanı Donald Trump zamanında gündeme gelen ve Filistin topraklarının ilhakını öngören "Yüzyılın Anlaşması" gibi bir planın yürürlüğe konması halinde İsrail'in Gazze'deki Filistin halkını Mısır ile yapılacak bir anlaşma ile Sina Yarımadası'na inşa edilecek bir kente yerleştirmek için yerinden etmesi uzak bir olasılık olmayacaktır.

Gelişmeler ülkesindeki istikrarsızlıktan ve büyüyen aşırı sağ dalgadan faydalanan Netanyahu'nun planlarına karşı uluslararası toplumun vicdanını muhafaza etmiş unsurlarının Filistin yönetimi ile diplomasi ekonomi medya sağlık ve eğitim alanlarında daha güçlü bir işbirliği ortaya koyması gerektiğine işaret ediyor. İbrahim Anlaşmaları ile elleri ve kolları bağlandığı anlaşılan Körfez bölgesindeki Arap monarşilerinin de sokaklarından yükselecek toplumsal tepkiyle en azından İsrail'e karşı zorlayıcı diplomasiye kapı açacak girişimlerde bulunması Ortadoğu'yu daha büyük kargaşalardan koruyacak tek çıkar yol olarak görünüyor.

[Gazeteci Mehmet A. Kancı Türk dış politikası üzerine analizler kaleme almaktadır]

https://www.aa.com.tr/tr/analiz/israil-in-yeni-filistin-stratejisi-herkesi-kor-alemi-sersem-sanmak/2244171

================================

İNGİLTERE'NİN ATIĞINI ÇİN BİLE ALMIYOR: YASA DIŞI YOLLARLA TÜRKİYE'YE GELİYOR

Sivil toplum kuruluşu Greenpeace İngiltere'nin plastik atıklarının büyük çoğunluğunun Türkiye'ye ulaştırıldığını ortaya çıkardı. İngiliz hükümetinin "geri dönüştürmek" için atıkları Türkiye'ye gönderdiği belirtilirken Çin'in bu atıkları almayı yasaklaması sonucunda rotanın Türkiye'ye çevrildiği belirlendi.

Derleyen: Yiğit Can KAYTMAZ

Güncellenme: 14:42 17/05/2021

Uluslararası sivil toplum kuruluşu Greenpeace'in araştırması İngiltere'de gündem oldu… Greenpeace İngiliz hükümetinin "geri dönüştürmek" üzere plastik atıkları Türkiye'ye yolladığını ortaya çıkardı.

"ALTYAPISI OLMAYAN ÜLKELERE GİDİYOR"

Yapılan araştırmada geri dönüştürülmesi gereken bu atıkların gömüldüğünü yakıldığını ya da denizlere atıldığını tespit eden Greenpeace "İngiliz hükümetinin yarısından fazlasının başka ülkelere gönderilerek geri dönüştürüldüğünü duyurduğu atıklar genelde bu işlemi yapacak altyapısı olmayan ülkelere gönderiliyor. İngiltere günde ortama 1.8 milyon kilogram atık ihraç etti" yorumunu yaptı.

Greenpeace'in hazırladığı raporda Türkiye'nin İngiltere'nin plastik atıklarını en çok alan ülke olduğu tespit edildi.

Bir dönem Çin'in bu atıklar konusundaki en ilgili ülke olduğuna dikkat çeken İngiliz basını "2017'de Çin plastik atık almayı yasakladı. Türkiye İngiliz plastik atıklarının ana alıcısı oldu. Greenpeace'in Türkiyer'deki araştırmacıları geri dönüştürülmek yerine bu plastiklerin toplandığını yakıldığını denize ya da nehirlere atıldığını ortaya çıkardı" ifadesine yer verdi.

Greenpeace'in Mart ayında yayınladığı ve detaylarını bugün paylaştığı raporda Tesco Asda Co-op Aldi Lidl ve Marks & Spencer gibi markaların ürünlerin ve atıklarının Türkiye'ye gönderildiğini ve burada yakıldığını belirtildi.

İngiliz Daily Mail'e konuşan Greenpeace Birleşik Krallık'tan Nina Schrank "Ülkemizdeki süpermarketlerde satılan ürünlerin plastiklerinin ve ambalajlarının 3.000 kilometre uzakta Türkiye'de yol kenarında yakılıyor olması rahatsız edici. Plastik atıklarımızı başka ülkelere göndermemeliyiz. Sorun aşırı üretim. İngiltere ABD'den sonra kişi başına oranla en yüksek plastik atık oranına sahip ülke" dedi.

Greenpeace yetkilileri çöplerin arasında İngiltere'den gelmiş paket ve atık aradı.

ÇÖPTE PAKET ARADILAR

İngiliz basını ülkedeki plastik atığının neredeyse yarısının Türkiye'ye ulaştığını aktarırken Türkiye'nin geri dönüşüm konusunda yeterli altyapıya sahip olmadığını yazdı.

Daily Mail "Genelde çöpler yol kenarında bırakılıyor ya da yakılıyor. Birleşik Krallık'tan plastik atık almak yasa dışı. Fakat Greenpeace gazlı içecek kutuları atıştırmalık paketleri ve şekerleme kutuları buldu. Bunlar geri dönüştürülmek yerine parçalanmış veya yakılmıştı" ifadesini kullandı.

https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/ingilterenin-atigini-cin-bile-almiyor-yasa-disi-yollarla-turkiyeye-geliyor-6435745/

================================

BAKANLIK YUNAN PİLOT YERİNE SAYIYI AÇIKLADI

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç Türk Hava Yolları'nda (THY) 450 yabancı uyruklu pilot çalıştığını ve bunlardan Yunanistan uyruklu olan bir pilotun EOKA dövmesi taşıdığı iddiasını Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'na sordu. Bakanlık bu iddiaya cevap vermek yerine Türkiye'deki uçak pilotu sayısını açıklamakla yetindi.

Veli TOPRAK

Güncellenme: 07:24 17/05/2021

Öztunç Bakan Karaismailoğlu'na "Yabancı uyruklu pilotlardan Yunanistan uyruklu olan pilot sayısı kaçtır? Bazılarının EOKA dövmesi taşıdığı doğru mudur" diye sordu. Bakan ise bu iddiaya cevap vermedi ancak Türkiye'deki pilot sayısını "Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü kayıtlarına göre ülkemizde toplam 9003 uçak ve 176 helikopter pilotu bulunmakta olup bu pilotlardan 3.419'u Türk Hava Yolları'nda görev yapmaktadır" diye yanıtladı.

Ali Öztunç

O UÇAĞIN FİYATINI AÇIKLAMADI

CHP'li Ali Öztunç 2016 yılında devlet VIP filosuna alınan Global Express 850 model uçakla ilgili "Alım fiyatı nedir bakımı nerede yapılmaktadır uçağın yıllık bakım ve giderleri için 3 milyon dolar olduğu doğru mudur" sorusunu da yöneltti. Bakan Karaismailoğlu ise uçak sorusuna şu cevabı verdi: "Söz konusu uçakların alımı bakımı operasyonları gibi idari ve mali hususlar ise; Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı uhdesinde bulunmaktadır. "

https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/bakanlik-yunan-pilot-yerine-sayiyi-acikladi-6435010/

================================

SAĞLIKLA OYNADILAR 'REKLAM' CEZASI ALDILAR

Sağlık kuruluşu olmadıkları halde botoks saç ekimi cilt gerdirme işlemleri yapan güzellik salonlarına yasalara aykırılıktan sadece 'reklam durdurma' cezası verildi.

Erdoğan SÜZER

Güncellenme: 07:18 17/05/2021

Ameliyat sonrası ölen Leyla'nın ses kaydı ortaya çıktıAmeliyat sonrası ölen Leyla'nın ses kaydı ortaya çıktı

Hastane ve poliklinik gibi tıp merkezlerinde uygulanması gereken estetik operasyonları tıbbi olmayan riskli ortamlarda yaparak insan sağlığını tehlikeye atan güzellik salonlarına 'reklam durdurma cezası' verildi. Reklam Kurulu'nun yasaları ilk kez ihlal etmelerinden dolayı sadece 'reklam durdurma' cezası verebildiği güzellik salonlarının Sağlık Bakanlığı tarafından da denetlenerek yasal işlemlerin başlatılması istendi.

PARA CEZASI DA VAR

Ticaret Bakanlığı bünyesinde faaliyetlerini yürüten Reklam Kurulu halktan gelen yoğun şikayetler üzerine ülke genelinde faaliyet gösteren 19 güzellik salonunun reklamlarını incelemeye aldı. İncelenen 19 güzellik salonunun da normalde polikliniklerde yapılması gereken cilt hastalıkları selülit masajı dudak dolgusu botox mikro iğnelerin cilt üzerinde kullanılması ağrısız lokal anestezi kök hücre ile saç ekimi iple yüz germe ve eklem ağrıları için PRP tedavisi gibi işlemleri yapmak için reklam verdiği ortaya çıktı. Yasalara aykırı hareket ederek insan sağlığını tehdit eden bu firmalara 'reklam durdurma' cezası verildi.

2008'DEN BERİ YASAK

Bu firmaların halkı kandırmaya ve sağlığını tehlikeye atmaya yönelik reklamlarına devam etmesi halinde kurulun bu sefer para cezası verebileceği yetkisinin bu iki cezayla sınırlı olduğu belirtildi.

Yaşanan büyük mağduriyetler üzerine 2008 yılında çıkarılan bir düzenlemeyle güzellik salonlarının sağlık kuruluşlarının faaliyetlerini yapmaları yasaklanmıştı. Yürürlükteki yönetmelik güzellik salonunda tıp fakültesi diploması olan bir hekimin çalışması halinde dahi tabip yetkisinde olan tıbbi işlemlerin güzellik salonlarında yapılmasını yasaklıyor.

Sinan Vargı

HAK ETTİKLERİ CEZALAR VERİLMELİ

Tüketici Dernekleri Federasyonu (TÜDEF) Genel Başkan Vekili Gıda ve Sağlık Komisyonu Başkanı Sinan Vargı bazı güzellik salonlarının yasaları hiçe sayarak adeta tıbbi poliklinikler gibi çalıştığını bilgisiz ve yeteneksiz kişilerin tüketici sağlığıyla oynadığını söyledi. Vargı "Reklam Kurulu'nun ceza yetkisi reklamları durdurma tekrarı yaşanırsa da para cezası kesmekle sınırlı. İl sağlık birimlerinin bu firmaları ayrıca denetlemesini yasalara aykırı hareket edenlere hak ettikleri cezaların verilmesini istiyoruz" diye konuştu.

Estetik mağduru genç kadın 1 5 yılda 6 ameliyat geçirdi

https://www.sozcu.com.tr/2020/saglik/estetik-magduru-genc-kadin-15-yilda-6-ameliyat-gecirdi-6077277/?utm_source=ilgili_haber&utm_medium=free&utm_campaign=ilgilihaber

https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/saglikla-oynadilar-reklam-cezasi-aldilar-6434993/

================================

NÜKLEER DÜNYADAN ÜÇ KAT DAHA PAHALI

Akkuyu nükleer santralinin ürettiği elektrik için 12.35 cent ile 15 yıllık alım garantisi verildi. Oysa dünyada elektriğin kilovatsaat fiyatı 4 cent düzeyinde seyrediyor.

Başak KAYA

Güncellenme: 07:15 17/05/2021

Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ne (NGS) 12.35 cent tutarındaki 15 yıl boyunca verilen alım garantisi; bugünkü piyasanın 3 katından daha fazla olmasına karşın Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez'in "düşük bir tutar" yönündeki açıklaması tepki çekti. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın'ın Akkuyu NGS ile ilgili soru önergesine yanıt veren Bakan Dönmez santralden 2040 yılına kadar yüksek tarifeyle alınacak anlaşmanın çok yüksek olmadığını iddia etti. Dönmez Türkiye ile Rusya arasındaki uluslararası anlaşma kapsamında Akkuyu'nun ilk iki ünitesinde üretilecek elektriğin yüzde 70'inin diğer iki ünitesinde üretilecek elektriğin de yüzde 30'unun Elektrik Satın Alma Anlaşması (ESA) kapsamında 15 yıl boyunca ortalama kilovatsaat başına 12.35 cent üzerinden satın alınacağını ifade etti.

DÜNYADAKİ FİYATI 4 CENT

CHP'li Akın konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları kaydetti: Dünya genelinde yenilenebilir enerjiyle birlikte enerji fiyatlarında düşüş eğilimi ortaya çıkarken Dönmez'in açıklamasının hiçbir dayanağı yok. Bu açıklama finans bilimiyle açıklanamaz. Santral üzerinden 15 yıl boyunca kilovatsaat başına 12.35-15.83 cent arasında değişen alım garantisi verilmiştir. Bugün piyasa fiyatı kilovatsaat başına 4 cent tutarındadır. Bu durum ticari anlamda elektriğin daha pahalıya mal olması anlamına gelmemekte midir?"

Ahmet Akın

İNŞAATTA TÜRK VATANDAŞLARI VAR

Akkuyu NGS'nin ne kadar yerli ve milli olduğu yönündeki soruya da yanıt veren Bakan Dönmez "Akkuyu NGS'de hem inşaat hem de işletme döneminde çalışacak personelin çok büyük bir oranı Türk vatandaşıdır. Projedeki yerli katkı oranının en üst seviyede gerçekleşmesi hedeflenmektedir" dedi.

https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/nukleer-dunyadan-uc-kat-daha-pahali-6435002/

================================

FEMİNİST AVUKATLAR NEVİN YILDIRIM İÇİN AYM'YE BAŞVURDU

Kendisine cinsel saldırıda bulunan Nurettin Gider'i "öldürmek"ten Nevin Yıldırım'a verilen müebbet hapis cezasına Yargıtay Başsavcısı itiraz etmişti. Avukatlar AYM'ye başvurdu "acil tahliye" istedi.

Evrim Kepenek İstanbul - BİA Haber Merkezi 17 Mayıs 2021 Pazartesi 17:20

"Türkiye'de uzun tutukluluk tartışmasında bir hukuki boşluk var. Aslında aksini söyleyen yasaklayan bir hüküm yok. Ama Yargıtay kararında yargılamayı yürüten mahkeme karar verdikten sonraki sürecin temyiz sürecin tutukluluk sürecine dâhil olmaması gibi bir uygulama var.

"Böyle olunca da Nevin'in dosyası gibi bir tülü bitmeyen bozulan tekrar geri gelen uzadıkça uzayan yargılamalarda temyiz sürecini tutuklama sürecine dâhil etmezseniz 9 yıllık bir süredir cezaevinde kalıyorsunuz. Bu çok mantıksız ve çok haksız hukuka aykırı. Onlarca AİHM kararı var aksini gösteren ve AYM kararı da var. Uzun tutukluluk açısından böyle bir tartışma yapıyoruz.

"Daha önce dosyanın çeşşitli aşamalarında Yargıtay ceza dairesine de başvurduk ancak sonuç alamadık. Ayrıca erkek şddeti konusu da var Nevin'in yargılanması sırasında olarca tanık dinlenişti. Nevin'in tecavüze değil de rızaya dayalı bir ilişki yaşadığı idiası vardı. "gördüm" değilde "duydum" şeklinde ifadeler vardı. BU tecavüz eden erkek oranın zenginlerden biriydi ve hepsi onun lehine uygun ifade verdi. Bu hayatın olağanakışına da aykırı bir durum. Dosyada gerekli yeterli etkili spruşturma yürütülmedi. 2012'den beri bunu tartışıyoruz. Tanıkların fiadeleri açısından da çelikiler var. Bu çelilkiler de gideriliş değildi.

"Nevin'in tecavüzle ilgili beyanı asla araştırılmadı. Bunun gerçekliğine ilişkin bir hukuki aratırma yapılmadı. Ben ilk duruşmada vardım. Ağır Ceza heyetinin başkanı kadındı. Daha ilk duruşmada Nevin ilk kez iafade verdikten sonra istenmeyen gebeliği oldu sonlandırılmadı. Bu tecavüz sonrasında doğu yapmak zorunda kaldı ve bebeği verdi. Kadın başkan daha ilk duruşmada sadece şunu sordu "Sen o bebeği nasıl istemedin? Nasıl verdi?" diye sordu.

"Bu sorunun yargılamanın konusuyla alakası yoktu. Bu soruyla başlayan yargılama seyri bizi yanıltmadı. Bu soru bile oradaki önyargıyı gösteriyordu. Yargıtay'da dosya haksız tahrik indirimi yönünden bekliyor. Bu dosyada tartışılması gereken şey meşru müdafaadır. Nevin tecavüzden korunmak için kendini korumak için öldürmek zorunda kalmıştır. Bunu hatırlatmak isterim. "

Feminist avukat Oya Meriç Eyüboğlu Nevin Yıldırım davasındaki hukuksuzluklara böyle dikkat çekti ve acil tahliye istedi.

Isparta'nın Yalvaç ilçesine bağlı Koruyaka köyünde 2012 yılında kendisine sistematik cinsel saldırıda bulunan Nurettin Gider'i av tüfeği ile öldürdüğü gerekçesiyle yargılanan Nevin Yıldırım'ın davasında yeni bir gelişme yaşandı.

Acil tahliye vurgusu

Feminist Avukatlar'ın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada Yıldırım için AYM'ye başvurulduğu duyuruldu. Açıklamada şöyle denildi:

"Unutmayalım Nevin hepimize bakmaya devam ediyor... #NevinYıldırım'ın tutuklanmasının üzerinden tam 8 yıl 8 ay 19 gün geçti. Dosyası 28.11.2019dan beri Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun önünde ne zaman sıra geleceği belli değil. Başvurularımız sonuçsuz kalınca bugün AYM'ye başvurduk.

#NevinYıldırım'ın hem çook uzun tutukluluğu nedeniyle hem de tecavüz beyanının hiç araştırılmaması delillerle değil köydeki dedikodu ve tahminlerle karar verilmesi lehine delillerin toplanmaması yani etkili soruşturma yükümlüğünün ihlal edilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ve ve İst Sözleş'nin "toplumsal cinsiyet eşitliği" konusunda ortaya koyduğu çerçeveye rağmen daha ilk andan #NevinYıldırım'ın nasıl bir önyargıyla kuşatıldığını maruz kaldığı erkek şiddetinin görülmediği görünmezleştirildiğini tartışıp acil tahliye istedik #NevinYıldırımaÖzgürlük"

Yıldırım Mart 2018'de yerel mahkemede yeniden yargılandığı davada müebbet hapse çarptırılmış ceza indirimi uygulanmamıştı. 23 Mart 2019'da yerel mahkemenin müebbet hapis cezası verdiği Yıldırım'ın temyiz incelemesi Ankara'da Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nde gerçekleşmişti. Daire Yıldırım'ın müebbet hapis cezasını onamıştı. Oy çokluğuyla verilen karara kadın üye "haksız tahrik" şerhi koymuştu.

Ne olmuştu?

Isparta'nın Yalvaç ilçesine bağlı Koruyaka köyünde Nevin Yıldırım 28 Ağustos 2012'de kendisine sistematik cinsel saldırıda bulunan Nurettin Gider'i öldürmüştü. Aynı gün gözaltına alınan Yıldırım ertesi gün Isparta E Tipi Kapalı Cezaevine konulmuştu.

Yıldırım 25 Ocak 2015'te yargılandığı Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesince müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.

Avukatların davayı Yargıtay'a taşımasıyla açılan temyiz davası ise 14 Eylül 2017'de görülmüştü. Yargıtay da yerel mahkemenin müebbet hapis cezasını usulden bozmuştu. Temyiz incelemesi 23 Mart 2019'da gerçeklemiş ve karar onanmıştı. Yıldırım'a verilen cezada hiçbir ceza indirimi uygulanmadığı dikkat çekmişti.

(EMK)

https://bianet.org/bianet/toplumsal-cinsiyet/244194-feminist-avukatlar-nevin-yildirim-icin-aym-ye-basvurdu?bia_source=rss

================================

BATMAN'DA POLİS VE BEKÇİLERİN SALDIRISINA UĞRAYAN ÇOCUĞA DARP RAPORU VERİLMEDİ

17 Mayıs 2021 17:13

Batman'da 15 yaşındaki çocuk polis ve bekçiler tarafından darbedilmişti. Çocuğa adli muayene için götürüldüğü Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde "sağlam raporu" verildi.

Polis ve bekçiler tarafından darbedildiği görüntülere rağmen 15 yaşındaki V. S. 'ye gözaltındayken darp raporu verilmedi. V. S. serbest bırakıldıktan sonra gittiği özel hastanede darp raporu aldı.

Batman'ın Cudi Mahallesi'nde bulunan Salih Özdemir Parkı'nda 13 Mayıs'ta akşam saatlerinde Kovid-19 tedbirleri kapsamında getirilen sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal ettiğini öne süren polis ve bekçilerin saldırısına uğrayan ve daha sonra gözaltına alınan 15 yaşındaki V. S. ifade işlemlerinin ardından serbest bırakıldı.

Batman İl Emniyet Müdürlüğünde "görevli memura mukavemet"ten işlem yapılan V. S. bekçi ve polislerce darbedildiği görüntülere rağmen "adli muayene" için götürüldüğü Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde "sağlam raporu" verildi.

DARP RAPORUNU ÖZEL HASTANEDEN ALDI

Hastanede darp raporu alamayan V. S. serbest bırakıldıktan sonra ailesi tarafından özel bir hastaneye götürüldü. Özel hastanede muayene edilen V. S. 'ye darp raporu verildi. Darp raporunda şunlar belirtildi:

"Frontal bölgede (alın) abrazyon (yırtık) yarası. Burun çevresinde kızarıklık boyunda kızarıklık. Kafa arka kısmında ödem şişlik kızarıklık. Sağ dizde abrazyon yarası sağ el bileğinde ödem. "

"KÜFÜR VE HAKARET ETTİLER"

Mezopotamya Ajansı'nda yer alan habere göre polis ve bekçilerin şiddetine maruz kalan oğlunun durumuna ilişkin konuşan Salih Solmaz oğlunun evden ekmek almak için dışarı çıktığını belirterek "Oğlum annesine aç olduğunu söyleyince annesi ekmek alması için fırına gönderdi. Fırına giderken parkta kavga olduğunu görüyor. Daha 15 yaşındadır çocuktur o heyecanla o da yanlarına gidiyor. Bu esnada polis ve bekçiler gelip biber gazı sıkıyor. Tabi biz de sesleri duyunca evden dışarı çıktık. Baktık ki ortada sadece oğlum kalmış ve onu dövüyorlar. Durdurmaya çalıştım 'Oğlumdur' dedim 'Varsa bir suçu cezasını kesin' dedim ama üzerime yürüyüp bana küfür ve hakaret ettiler" diye konuştu.

HDP'DEN SORU ÖNERGESİ

HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran konuyu Meclise taşıdı. Başaran'ın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde şunlar yer aldı:

Batman'ın Cudi Mahallesi'nde bulunan Salih Özdemir Parkı'nda 13 Mayıs günü işlenen şiddet suçunun failleri cezalandırılacak mıdır?

Şiddet suçunu işleyen kolluk mensupları hakkında şoruşturma başlatılacak mıdır?

Şiddete maruz bırakılan V. Ş. Batman İl Emniyet Müdürlüğünde gözaltına alınmasına rağmen neden ifadesi alınmadan serbest bırakılmıştır?

Daha sonra özel bir hastaneden aldığı darp raporunda darp edildiği kesinleştiği halde V. S. 'ye "adli muayene" için götürüldüğü Batman Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde neden "sağlam raporu" verilmiştir?

Darbedildiği ikinci bir darp raporuyla kesinleşen 15 yaşındaki çocuğa devlet hastanesinde "sağlam raporu" veren görevliler hakkında soruşturma başlatılacak mıdır?

Kolluk gücü mensuplarının işlediği fiziksel şiddet suçlarının cezasızlıkla sonuçlanmaması adına neler yapılacaktır?

Batman ili başta olmak üzere Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı illerde polis jandarma asker bekçi ve korucuların doğrudan ya da dolaylı olarak adının geçtiği kaç fiziksel şiddet suçu vardır?

(HABER MERKEZİ)

Ankara'da bekçi şiddeti: Çöp dökmeye çıkan genç darbedildi ailesine gaz sıkıldı

https://www.evrensel.net/haber/405450/ankarada-bekci-siddeti-cop-dokmeye-cikan-genc-darbedildi-ailesine-gaz-sikildi

Bekçiler yetkilerini daha genişletilmeden kötüye kullandı

https://www.evrensel.net/haber/406404/bekciler-yetkilerini-daha-genisletilmeden-kotuye-kullandi

Diyarbakır'daki polis ve bekçi şiddeti Meclis gündeminde

https://www.evrensel.net/haber/412372/diyarbakirdaki-polis-ve-bekci-siddeti-meclis-gundeminde

https://www.evrensel.net/haber/433114/batmanda-polis-ve-bekcilerin-saldirisina-ugrayan-cocuga-darp-raporu-verilmedi?utm_source=rss_feed&utm_medium=rss&utm_campaign=rss_syndication

================================

TÜDAV'DAN "MÜSİLAJ" AÇIKLAMASI: BİRÇOK TÜR YOK OLACAK

17 Mayıs 2021 15:16

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı yaptığı açıklamada Marmara kıyılarını kaplayan müsilajın su yüzeyinde azalmasına karşın suyun altındaki canlılar için tehdit olmaya devam ettiği belirtildi.

Marmara denizinin dibinde müsilaj görüntüsü

Marmara kıyılarını kaplayan ve halk arasında "deniz salyası" ya da "kaykay" olarak da bilinen "müsilaj" son günlerde su yüzeyinde azalmasına karşın suyun altındaki canlılar için tehdit olmaya devam ediyor. Marmara Denizi'ndeki canlı yaşamını ciddi şekilde tehdit eden müsilaj hakkında Türk Deniz Araştırmaları Vakfı'ndan (TÜDAV) dikkat çeken uyarılar geldi. Aşırı müsilaj oluşumunun ileriki dönemde birçok türü ortadan kaldıracağını vurgulayan TÜDAV şimdi yapılması gerekenin deniz üstüne biriken müsilajın fiziksel yöntemlerle toplanması olduğunu belirtti. Ancak bunun da kesin bir çözüm olmadığını belirterek müsilaj için çok disiplinli izleme çalışmalarına ihtiyaç olduğunu aktardı.

Marmara denizinin dibinde müsilaj görüntüsü

Fotoğraf: AA

"DİBE ÇÖKEN MÜSİLAJ DENİZ SUYUNDAKİ OKSİJENİ TÜKETEREK CANLILARIN TOPLU VEYA KISMİ ÖLÜMLERİNE NEDEN OLACAK"

TÜDAV'dan yapılan yazılı açıklamaya göre Marmara Denizi'nin kirlenmesinin 1980'li yıllarda başladığını ve o dönemde fitoplankton patlamaları ve aşırı çoğalmaları görüldüğünü belirtildi.

Yaşanan aşırı çoğalmanın ilkbahar aylarında en fazla üç gün devam ettiği ve zaman zaman suyun üstünde kırmızı renkli bir tabakanın oluşması nedeniyle bu durumun denizin kirlenmesinin ön belirtisi olarak bilindiği belirtilen açıklamada "2007 2008 ve 2009 yıllarındaysa Marmara tekrar renklendi ama bu sefer Gonyaulax fragilis türü dinoflagellat türünün etkin olduğu sarı renkli bir oluşum görülmeye başlandı. Dışarıdan bakıldığında bir ebru çalışmasını andıran bu durum ne yazık ki bu fitoplankton türünün aşırı artışı sonucu deniz suyu üzerinde çamurumsu bir kümeleşmeyi göstermektedir. Bu kümeleşmede suda yüzey gerilimi oluşturan petrol ve diğer yabancı maddeler kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Daha kötüsü belli süre sonra dağılan bu küme cisimler dibe çökerek parçalanmak için deniz suyundaki oksijeni tüketerek bu sırada oksijensiz kalan canlılarda toplu veya kısmi ölümler görülecektir. " denildi.

Marmara denizinin dibinde müsilaj görüntüsü

Fotoğraf: AA

"DENİZ SUYUNA GİREN IŞIĞIN AZALMASIYLA

FOTOSENTEZ ENGELLENECEK"

Deniz suyuna giren ışığın azalmasının fotosentezi engellemesi nedeniyle dip canlılarının başta da sedenter deniz canlılarının ölmesine neden olacağının aktarıldığı açıklamada şunlar kaydedildi:

"Müsilaj son iki yıldır çok yoğun olarak Batı Karadeniz Marmara ve Ege Denizi'nin birçok bölgesini kaplamıştır. Çok geniş bir alana yayılan ve uzun hatlar oluşturan bu Müsilaj rüzgarın etkisiyle belli alanlarda daha fazla toplanmaktadır. Bu toplanmadan sonra ise su yüzeyinde parçalanarak kümeler halinde çöküp bentik bölgede 'Deniz Karı' olarak bilinen oluşumlar meydana gelecektir. Bu tür oluşumlar görece sığ olan Adriatik Denizi'nde de sıkça görülmektedir. Marmara Denizi'nde balık ağlarının gözleri Müsilaj nedeniyle kapanmış durumda ama sezon açılınca sorun büyüyecektir. Aşırı Müsilaj oluşumu sadece su kolonundaki pelajik ve bentik ekosistemi olumsuz etkilemez. Başta suda çözünmüş oksijen azalması görülecek daha sonra bentik bölgede yaşayan birçok 2 tür ortadan kalkacaktır. Bunlara örnek olarak Gorgonlar süngerler kabuklular gibi hareketsiz türler verilebilir.

Marmara deniznde müsilaj görüntüsü

Fotoğraf: AA

"ÜST AKINTI YOLUYLA EGE DENİZİ'NE TAŞINACAK"

Musilaj nedeniyle biyolojik çeşitlilikteki azalma Marmara Denizi'nin yanında Karadeniz ve Kuzey Ege'yi de olumsuz etkileyecektir. Bu tür ani gelişen ve iki yıldır devam eden uzun süren Müsilaj olayının oluşması için gereken özel koşullar su sıcaklığının yüksek olması ki bu sıcaklıklar mevsim normallerinin 2 derece üzerinde seyretmektedir. Aşırı fitoplankton artışlarının denizel ekosistemde ikinci basamakta olan zooplanktonları baskılayarak türlerin azalmasına neden olmaktadır. Bu bitkisel canlıların üstel olarak artmasının ana sebebi bu denizin başta evsel atıklarla kirlenmesidir. Ayrıca üst akıntı yoluyla da Ege Denizi'ne taşınması ve ilkbahar dönemindeki süregelen sıcaklık artışlarıyla üremenin üstel olarak artışıdır. "

Marmara deniznde müsilaj görüntüsü

Fotoğraf: AA

"ARITMA İÇİN YETERLİ YATIRIMLAR YAPILMALI"

Özellikle Marmara Denizi'nde 20 yıl önce hiçbir binanın ve tesisin olmadığı kıyıların yerleşimle dolduğu kaydedilen açıklamada "Arıtma için yeterli yatırımlar yapılmadı. Diğer yandan bu denizde artan habitat kaybı aşırı avcılık kirlenme yabancı türler ve iklim krizine karşı kendisini koruyacak tedbirleri alamadık. Mesela hiçbir ciddi koruma alanı oluşturamadık kirlenme için ciddi tedbirler alamadık. Koruma için ciddi gerekli yasal ve teknik altyapıyı kuramadık. Şimdi yapılması gerekenlerden biri deniz üstünde biriken bu Müsilaj'ı fiziksel yöntemlerle mesela petrol yayılmasına engel olan teknelerin sistemleriyle toplamaktır. Böylece batınca daha fazla oksijen tüketmesine engel olmak dolayısıyla toplu canlı ölümlerini azaltmak mümkün olabilir. Ancak bu kesin bir çözüm değildir. Batı Karadeniz Marmara ve Kuzey Ege 'de görülen Müsilaj için çok disiplinli izleme çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. " ifadeleri kullanıldı.

Reklam

Marmara deniznde müsilaj görüntüsü

Fotoğraf: AA

ANADOLU AJANSI FOTOMUHABİRLERİ MARMARA DENİZİNE DALDI

Öte yandan Anadolu Ajansı Marmara Denizi kıyılarında son günlerde su yüzeyinde gözle görülür etkinliği azalan müsilajın su altında nasıl bir tehdit olmaya devam ettiğini görüntüledi. Anadolu Ajansı fotomuhabiri Şebnem Coşkun Su Altı Fotoğrafçıları ve Filmcileri Derneği Başkanı Ateş Evirgen dalgıçlar Serco Ekşiyan ile Murat İnan Büyükada açıklarında Eşkinataşı mevkisinde 30 metreye daldı. Dalgıçlar görüş mesafesinin suyun altında 1 metreye düştüğü dalışta müsilajın deniz yıldızı yengeç midye ve diğer deniz canlılarının üzerini adeta bir sis tabakası gibi nasıl kapladığını kameralarıyla kaydetti. (İstanbul/AA)

https://www.evrensel.net/haber/433098/tudavdan-musilaj-aciklamasi-bircok-tur-yok-olacak?utm_source=rss_feed&utm_medium=rss&utm_campaign=rss_syndication

================================

AKP'DEN TROLLERE TWEET SİLDİRECEK DÖNÜŞ: 'KARDEŞİM ESAD' DÖNEMİ GERİ GELİYOR!

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin mutlaka düzeleceğini söyledi. Şen "Çünkü biz sadece komşu değiliz kardeşiz de. Türk milletiyle Suriye halkı kardeştir. Bu 2 kardeş arada bir sıkıntılar olabilir" dedi.

17 Mayıs 2021 17:12 / Dünya

AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen Fikir Meydanı programında Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni Sinan Sungur ve Sinem Fıstıkoğlu'nun sorularını yanıtladı.

Aydınlık gazetesinin aktardığına göre "Vatanımız Mavi Vatan'la 1.5 kat büyüdü. Bu da şöyle olmadı: 2 tane haritadan anlayan amiralimiz gelip 'Sayın Cumhurbaşkanımız siz bizim başkomutanımızsınız anayasal olarak. Size şöyle bir harita çizelim' demediler bunun savaşı verildi" diyen Şen şunları kaydetti:

"Savaşı verilerek Doğu Akdeniz yarıdan bu tarafa Türk gölüne dönüştü farkındaysanız. Şimdi Mısır'la bir hat çekilecek. Yarın Suriye ile ilişkiler mutlaka düzelecek. Çünkü biz sadece komşu değiliz kardeşiz de.

Türk milletiyle Suriye halkı kardeştir. Bu 2 kardeş arada bir sıkıntılar olabilir. Kardeş olduğumuz da nerden belli? Suriyeliler Türkiye'de. Neden buraya geldiler? Çoğu Arapça konuştuğu halde neden Türkçe konuşan bir yere geldi? Çünkü kardeş olduğunu biliyordu.

'ÖYLE YA DA BÖYLE OLACAK''ÖYLE YA DA BÖYLE OLACAK'

120 sene önce siz buradan Şam'a gitmek isteseydiniz pasaport taşıyor olmayacaktınız. O zaman pasaport yoktu ama olsaydı diyorum. Bu kardeşler mutlaka tek el tek hane tek mahalle olarak tekrar bir düzen ortaya koyacaklar. O zaman Suriye'yle olan Mavi Vatan zaten masmavi vatan. Bu olacak. Öyle ya da böyle olacak. "

AKŞENER SÖYLEMİŞTİ

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Karar TV'de Gündem Özel programında "Beşar Esad'la bugün görüşülüyor diye duydum. İnşallah doğrudur diye dua ettim" ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın "Esad'la bir görüşme trafiği söz konusu değil. Zaman zaman istihbarat birimlerinin görüşmeleri olabilir" dedi.



https://www.gercekgundem.com/dunya/274910/akpden-trollere-tweet-sildirecek-donus-kardesim-esad-donemi-geri-geliyor

================================

İYİ PARTİ'DEN BEKÇİLERE 'KAHVERENGİ CEKETLİLER' BENZETMESİ

17.05.2021 17:21

İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan son günlerde artan bekçi şiddetini eleştirerek bekçileri Nazi Almanyası'nın Kahverengi Ceketlilerine benzetti.

İYİ Parti Grup Başkanvekili ve Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan son günlerde yaşanan bekçi şiddetini sosyal medya hesabından eleştirdi. TBMM'de bekçi yasası görüşülürken yaptığı konuşmaların görüntüsünü paylaşan Türkkan bekçilerle ilgili düzenlemeleri Nazi Almanyası'ndaki "Kahvrengi Ceketliler"e benzetti.

Türkkan paylaştığı görüntülerde de TBMM'de bekçi düzenlemesi görüşülürken yaptığı şu açıklamaları anımsattı:

"İktidarları eriyen bütün totaliter yönetimleri düşünün. Geçmişteki totaliter rejimlere; Nazilere Mussolini'ye Çavuşesku'ya bakın; benzer şeyleri görürsünüz. Bekçilerin gece parkta dolaşanlara yürüyüş yapanlara işinden geç saatte çıkanlara gece saatinde eve gitmeye çalışan hanımlara nasıl davrandığını görmeniz için biraz basını takip etmeniz yeterli. İktidarın kendisini de sıkıntıya sokacağını düşündüğümüz rejim muhafızları veya Beştepe muhafızları gibi yeni kuvvetleri icat etmesine değil; toplumun huzurunu sağlayacak somut çözümler getirmesini beklediğimizi ifade ediyoruz. "

https://www.birgun.net/haber/iyi-parti-den-bekcilere-kahverengi-ceketliler-benzetmesi-345024

================================

CHP'Lİ ÖZTUNÇ: BEKÇİLER POLİSLERİN YAPMADIĞI ŞEYLERİ YAPIYOR

17.05.2021 17:03

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç bekçilerin vatandaşa şiddet uygulayıp silah çekmesi gibi keyfi uygulamalarına "Bizim bildiğimiz manada bekçi mahallenin sevecen babacan ismidir. Ama AK Parti öyle bir yasa getirdi ki şimdi bakıyoruz bekçiler havaya ateş açıyorlar ters kelepçe yapıyorlar bekçiler polislerin yapmadığı birtakım şeyler yapıyorlar" tepkisini gösterdi.

CHP Kahramanmaraş Milletvekili Öztunç son dönemde bekçilerin vatandaşa karşı uyguladığı şiddeti ANKA Haber Ajansı'na değerlendirdi.

Öztunç "Bizim bildiğimiz manada bekçi mahallenin sevecen babacan ismidir. Ama AK Parti öyle bir yasa getirdi ki bekçilerden oluşan yepyeni bir kolluk kuvveti kurdu. Bunu yaparken de amacı özellikle AK Partili gençlerden oluşan yeni bir silahlı kuvvet kurmak idi" dedi.

"VATANDAŞ BEKÇİLERE KARŞI POLİS ÇAĞIRMAK ZORUNDA KALIYOR"

Bekçilere verilen geniş yetkinin yanlış olduğunu belirten Öztunç şunları söyledi:

"Biz o dönem çok itiraz ettik. Bekçiye bu kadar yetki verilmesi yanlıştır. Bekçiye bu kadar yetki veriyorsanız. Polise ihtiyaç yoktur dedik. 41 günlük eğitimle kimseyi bekçi yapamazsınız. Kimseye silah veremezsiniz. Eğitimin daha yüksek olması lazım. Ama AK Parti bizi dinlemedi ve yasayı o şekilde geçirdiler. Bakın yakında bekçi zulümleri çıkacak bunlar haber olacak demiştik. 'Merak etmeyin bekçi silah kullanamaz kullanırsa da çok nadir kullanır' demişlerdi. Şimdi bakıyoruz bekçiler havaya ateş açıyorlar ters kelepçe yapıyorlar bekçiler polislerin yapmadığı birtakım şeyler yapıyorlar. TBMM çıkan bu yasaya ilişkin Anayasa Mahkemesi'ne gittik. Anayasa Mahkemesi'nin bir karar vermesi gerekiyor ve aynı zamanda İç İşleri Bakanlığı'nın da bu kanunu güncellemesi gerekiyor. Vatandaş artık öyle bir noktaya geldi ki bekçilere karşı polis çağırmak zorunda kalıyor. "

https://www.birgun.net/haber/chp-li-oztunc-bekciler-polislerin-yapmadigi-seyleri-yapiyor-345020

================================

MÜSİLAJ FELAKETE DOĞRU YOL ALIYOR: MARMARA KARADENİZ VE KUZEY EGE TEHLİKEDE

17.05.2021 11:53

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV) müsilaj nedeniyle biyolojik çeşitlilikteki azalmanın Marmara Denizi'nin yanında Karadeniz ve Kuzey Ege'yi de olumsuz etkileyeceğini bildirdi.

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı'ndan (TÜDAV) yapılan yazılı açıklamaya göre Marmara Denizi'nin kirlenmesinin 1980'li yıllarda başladığını ve o dönemde fitoplankton patlamaları ve aşırı çoğalmaları görüldüğünü belirtildi.

Yaşanan aşırı çoğalmanın ilkbahar aylarında en fazla üç gün devam ettiği ve zaman zaman suyun üstünde kırmızı renkli bir tabakanın oluşması nedeniyle bu durumun denizin kirlenmesinin ön belirtisi olarak bilindiği belirtilen açıklamada "2007 2008 ve 2009 yıllarındaysa Marmara tekrar renklendi ama bu sefer Gonyaulax fragilis türü dinoflagellat türünün etkin olduğu sarı renkli bir oluşum görülmeye başlandı. Dışarıdan bakıldığında bir ebru çalışmasını andıran bu durum ne yazık ki bu fitoplankton türünün aşırı artışı sonucu deniz suyu üzerinde çamurumsu bir kümeleşmeyi göstermektedir. Bu kümeleşmede suda yüzey gerilimi oluşturan petrol ve diğer yabancı maddeler kolaylaştırıcı rol oynamaktadır. Daha kötüsü belli süre sonra dağılan bu küme cisimler dibe çökerek parçalanmak için deniz suyundaki oksijeni tüketerek bu sırada oksijensiz kalan canlılarda toplu veya kısmi ölümler görülecektir. " denildi.

Deniz suyuna giren ışığın azalmasının fotosentezi engellemesi nedeniyle dip canlılarının başta da sedenter deniz canlılarının ölmesine neden olacağının aktarıldığı açıklamada şunlar kaydedildi:

"Müsilaj son iki yıldır çok yoğun olarak Batı Karadeniz Marmara ve Ege Denizi'nin birçok bölgesini kaplamıştır. Çok geniş bir alana yayılan ve uzun hatlar oluşturan bu Müsilaj rüzgarın etkisiyle belli alanlarda daha fazla toplanmaktadır. Bu toplanmadan sonra ise su yüzeyinde parçalanarak kümeler halinde çöküp bentik bölgede 'Deniz Karı' olarak bilinen oluşumlar meydana gelecektir. Bu tür oluşumlar görece sığ olan Adriatik Denizi'nde de sıkça görülmektedir. Marmara Denizi'nde balık ağlarının gözleri Müsilaj nedeniyle kapanmış durumda ama sezon açılınca sorun büyüyecektir. Aşırı Müsilaj oluşumu sadece su kolonundaki pelajik ve bentik ekosistemi olumsuz etkilemez. Başta suda çözünmüş oksijen azalması görülecek daha sonra bentik bölgede yaşayan birçok 2 tür ortadan kalkacaktır. Bunlara örnek olarak Gorgonlar süngerler kabuklular gibi hareketsiz türler verilebilir.

detay

Marmara Denizi'nin dibi de salya ile kaplanmaya başlandı

Musilaj nedeniyle biyolojik çeşitlilikteki azalma Marmara Denizi'nin yanında Karadeniz ve Kuzey Ege'yi de olumsuz etkileyecektir. Bu tür ani gelişen ve iki yıldır devam eden uzun süren Müsilaj olayının oluşması için gereken özel koşullar su sıcaklığının yüksek olması ki bu sıcaklıklar mevsim normallerinin 2 derece üzerinde seyretmektedir. Aşırı fitoplankton artışlarının denizel ekosistemde ikinci basamakta olan zooplanktonları baskılayarak türlerin azalmasına neden olmaktadır. Bu bitkisel canlıların üstel olarak artmasının ana sebebi bu denizin başta evsel atıklarla kirlenmesidir. Ayrıca üst akıntı yoluyla da Ege Denizi'ne taşınması ve ilkbahar dönemindeki süregelen sıcaklık artışlarıyla üremenin üstel olarak artışıdır. "

"ARITMA İÇİN YATIRIM YAPILMADI"

Özellikle Marmara Denizi'nde 20 yıl önce hiçbir binanın ve tesisin olmadığı kıyıların yerleşimle dolduğu kaydedilen açıklamada "Arıtma için yeterli yatırımlar yapılmadı. Diğer yandan bu denizde artan habitat kaybı aşırı avcılık kirlenme yabancı türler ve iklim krizine karşı kendisini koruyacak tedbirleri alamadık. Mesela hiçbir ciddi koruma alanı oluşturamadık kirlenme için ciddi tedbirler alamadık. Koruma için ciddi gerekli yasal ve teknik altyapıyı kuramadık. Şimdi yapılması gerekenlerden biri deniz üstünde biriken bu Müsilaj'ı fiziksel yöntemlerle mesela petrol yayılmasına engel olan teknelerin sistemleriyle toplamaktır. Böylece batınca daha fazla oksijen tüketmesine engel olmak dolayısıyla toplu canlı ölümlerini azaltmak mümkün olabilir. Ancak bu kesin bir çözüm değildir. Batı Karadeniz Marmara ve Kuzey Ege 'de görülen Müsilaj için çok disiplinli izleme çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır. " ifadeleri kullanıldı.

https://www.birgun.net/haber/musilaj-felakete-dogru-yol-aliyor-marmara-karadeniz-ve-kuzey-ege-tehlikede-344984

================================

MELİH PEKDEMİR : MAFYA ÇATLADI OMERTA PATLADI

17.05.2021 08:24

melihpekdemir@birgun.net

2021.05.17 08:24

Siyasi tarihimizde siyaset-mafya-ticaret-devlet ilişkisi gündemden düşmemiştir nitekim Sedat Peker videoları da hemen akla Susurluk hadisesini getirdi.

3 Kasım 1996 tarihinde Balıkesir'in Susurluk ilçesi yakınlarında lüks bir Mercedes gariban bir kamyona çarpmış kazada DYP'nin Kürt aşiret lideri milletvekili Sedat Bucak sağ kurtulmuş ama arabasındaki "ülkücü mafya şefi" olarak aranan Abdullah Çatlı ve İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Hüseyin Kocadağ ölmüştü. Susurluk sonrasında faili meçhul cinayetleri de kapsayan bir dizi siyaset-mafya-ticaret-devlet ilişkisi açığa çıkmıştı. Zamanın başbakan yardımcısı Tansu Çiller'in Abdullah Çatlı için kullandığı "devlet uğruna kurşun atan da kurşun yiyen de bizim için her zaman saygıyla anılır şereflidir" ifadesi tarihe geçmişti. Ve ardından esen "temiz toplum" rüzgârına da "sahip çıkan" 28 Şubat süreci başlatılınca mafya-siyaset ilişkisi ikinci plana düşürülmüştü. Bu arada Peker'in sözünü ettiği Mehmet Ağar ise Susurluk vakası ardından "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurduğu" için 2001 yılında 5 yıl hapse mahkûm edilmiş sonraki yıllarda AKP'ye katılmadan hemen önce bir yıl yatıp çıkmıştı.

Bu süreçte omerta kelimesi de önemliydi. Mafya şefleri "omerta" dedikleri sessizlik kanunu ilkesiyle dâhil oldukları kirli sistem hakkında asla konuşmazlarmış. Susurluk sürecinde de failler bu yüzden hep susmuşlardı. Ama 27 Nisan 2007 e-muhtırası sonrası bu kelime bir kez daha ve birden siyaset diline girmişti. Örneğin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ve Erdoğan'ın Dolmabahçe buluşması üzerine Milliyet Gazetesinde Güneri Civaoğlu "Dolmabahçe'de omerta" diye bir şeyler yazmış ve ikisi arasındaki "yazılı olmayan Dolmabahçe protokolü" için "omerta" (sessizlik) konumunun geçerli olduğunu iddia etmişti.

Haa tabii ki mafya sözlüğünden alınan sehem [pay ortaklığı] kelimesi de var. Bu kelimeyi de çeşitli vesilelerle bu köşede kullanmıştım. AKP ile cemaat arasında Ergenekon sürecinde ve 2010 referandumuna kadar var olduğunu söylediğimiz "koalisyon"un aslında bir "sehem" kurmak şeklinde tecelli ettiğini ve ardından bu sehemin bozulduğunu yaşayarak öğrenmiştik. Kısacası oligarşinin Türkiye'ye özgü modelini tarif ederken kullandığımız "çelişkili ve zoraki hâkim sınıf ittifakı"nın pratiğinde tarihin farklı dönemlerinde kurulan sehemlerin (mafyatik ve sınıfsal suç ortaklıklarının) önce FETÖ ile şimdi de MHP ile zoraki ve çelişkili ittifak şeklinde devam ettiği bir ülkede yaşamaktayız.

Mafya her zamanki gibi siyasetçilerin sokaktaki vurucu gücüdür; gazeteci dövdürmelerde eski bir vekilin karakolda dayak yemesinde olduğu üzere. Peki siyaset-mafya ilişkisinde tarikatlar neredeydi? Sedat Peker 2015'te Erdoğan'a destek için Rize'de yaptığı bir mitinge İsmailağa Cemaati'ne mensup Muhammet Gül isimli bir şahısla birlikte gitmemiş miydi? 2016 yılında ise Akit gazetesi Peker'i iftar yemeğinde ağırlamış fotoğraflarını iftiharla yayınlamıştı.

En son AKP'nin Peker'i ile Ağar'ı ve sonra yine AKP'nin Peker'i ile MHP'nin Çakıcı'sı restleştiler. Yani? Sehem hepten bozulmuştur. Nitekim Sedat Peker de sehemden söz ediyor; "Sehemin başı Mehmet Ağar. Eski bir milletvekili daha…" iddiasında bulunuyor.

Basında konuyla ilgili epey değerlendirme yapıldı yapılmaya devam ediyor. Okuduklarım arasında Murat Yetkin'in "Yıl 2021: 'Mafyatik şahıs' ile İçişleri Bakanı düelloda" yazısı en derli toplu olanı… Şunu anlıyoruz ki olup bitenler sadece Sedat Peker'e koruma verilmesinin veya Yalıkavak marinasının çok ötesindeymiş. Yetkin "Gelişmeler adeta yeni ve 1996'daki Susurluk Skandalına benzer ama muhtemelen ondan daha büyük bir skandalın patlayabileceğine işaret ediyor" diyor. Bence en dikkat çeken tespiti şöyle: "Uluslararası petrol ve uyuşturucu ticaretiyle bağlantılı dolayısıyla kara para aklama bağlantılı ilişkiler varsa bunların sadece Türkiye içinde kalan bir hesaplaşmayla sınırlı kalacağını düşünmek saflık olur. " Belki de bu yüzden Abdülkadir Selvi bile "Peker'i orada koruyup konuşturan 15 Temmuz gecesi Erdoğan için ha düştü ha düşecek diye takip eden Birleşik Arap Emirlikleri'nin Veliaht prensi olmasın?" diye soruyordur.

Kılıçdaroğlu ise "Cumhur ittifakının üçüncü ortağı mafya oldu" deyince hadiseyi bizim adımıza da özetlemiş oldu.

Görünen o ki mafya-siyaset-ticaret erbabının yürüdükleri yol bakımından geriye dönüş yok ama geri dönüşüm var! Elbette hepsi geri dönüşüm kutusuna çöpe gidecek…

https://www.birgun.net/haber/mafya-catladi-omerta-patladi-344961

================================

CHP'Lİ ONURSAL ADIGÜZEL'DEN SERT 'EKREM İMAMOĞLU' TEPKİSİ

İçişleri Bakanlığı'nın İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında başlattığı 'dezanfektan' incelemesine CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel sert tepki gösterdi.

17 Mayıs 2021 Pazartesi 16:50

İçişleri Bakanlığı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında pandemi döneminin başında düzenlenen 15 bin litrelik dezenfektan ihalesinde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla ön inceleme başlattı.

Bu duruma tepki gösteren CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Adıgüzel sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:

"Kendi şirketinden bakanlığa dezenfektan alan Ruhsar Pekcan'a açamadıkları soruşturmayı ihale süreçlerini canlı yayınlayan Ekrem İmamoğlu'na açıyorlar. Kokuşmuşluk çürümüşlük rezillik. "

https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/chpli-onursal-adiguzelden-sert-ekrem-imamoglu-tepkisi-1836985

================================

ABD'DE 2 BİNDEN FAZLA AKADEMİSYEN VE FİKİR İŞÇİSİ İSRAİL'İ BOYKOT KAMPANYASI BAŞLATTI

ABD'de 2 binden fazla akademisyen ve fikir işçisi Filistin'e yönelik saldırıları nedeniyle İsrail'i akademik ve kültürel alanda boykot kampanyası başlattı.

17 Mayıs 2021 Pazartesi 18:11

"İsrail'in Akademik ve Kültürel Boykotu için ABD Kampanyası"na (USACBI) 1446 akademisyen ve 516 fikir işçisinin yanı sıra 300'den fazla organizasyon destek verdi.

İsrail'in Gazze'ye saldırılarının bir haftalık bilançosu: 200 kişi hayatını kaybetti 1307 kişi yaralandı

USACBI'nin sitesinden yapılan açıklamada İsrail'in işgal altındaki Doğu Kudüs'te bulunan Mescid-i Aksa'da ramazan ayında ibadet edenlere saldırmasına ve Şeyh Cerrah Mahallesi sakinlerini evlerinden zorla çıkarma planına dikkat çekildi.

"Filistin'deki durum bizi eyleme çağırıyor. " ifadesi kullanılan açıklamada İsrail'in bölgedeki faaliyetleri "Filistin halkını hedef alan sistematik ve kitlesel bir şiddet projesi" olarak nitelendirildi.

Açıklamada ABD'deki üniversite yönetimlerinin Filistin konusunda yükseltilen her sesi susturmaya ve baskı kurmaya çalıştığı belirtildi.

"ABD'deki akademisyenler ve fikir çalışanları olarak hükümetimizin her yıl Tel Aviv'deki ırkçı ve yerleşimci-sömürge rejimine 3 8 milyar dolardan fazla yardım sağladığını biliyoruz. Ancak bu suçun ortaklığı hükümet seviyesinin de ötesine geçiyor. " değerlendirmesinde bulunulan açıklamada akademik ve kültürel boykot çağrısının Filistinlilerin haklarını korumak için ve akademik kurumların bu suça ortak olmasının inkarına karşı önemli olduğunun altı çizildi.

AKADEMİSYENLERDEN SOSYAL MEDYADA İSRAİL'E TEPKİAKADEMİSYENLERDEN SOSYAL MEDYADA İSRAİL'E TEPKİ

Bunun yanı sıra dünya çapında binlerce akademisyen Twitter üzerinden İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına tepkilerini dile getirdi.

Aralarında Türkiye'den katılanların da bulunduğu akademisyenler yaptıkları İngilizce paylaşımlarda "Ben bir akademisyenim özgür bir Filistin ve İsrail devletinin ırkçı rejimine son verilmesi çağrısında bulunuyorum. Bu hem ahlaki dünya görüşümün hem de bilgimin ayrılmaz bir parçasıdır. " ifadesini kullandı.

Kaynak: AA

https://www.dikgazete.com/dunya/abd-de-2-binden-fazla-akademisyen-ve-fikir-iscisi-israil-i-boykot-kampanyasi-baslatti-h618557.html

================================

MURAT MURATOĞLU: ÜMMET LİDERİ BOYKOTU YEDİ!

Sözcü yazarı Murat Muratoğlu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "Ümmet bizden liderlik bekliyor" sözlerini köşesine taşıdı.

17 Mayıs 2021 10:05 / Siyaset

Sözcü yazarı Murat Muratoğlu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "Ümmet bizden liderlik bekliyor" sözlerini köşesine taşıdı.

Muratoğlu'nun konuyla ilgili bugünkü yazısı şöyle:

Dışişleri Bakanı Türkiye için "Ümmet bizden liderlik bekliyor" gibi bir laf etti. Ümmet kim? Bak onu hiç söylemedi.

Hadi bana "Türkiye bize liderlik etsin" diyen bir elin parmakları kadar ülke saysın… Sayamaz! Hadi 5'den geçtim liderliğimizi isteyen 3 ülke adı versin. Çıkmaz!

★★★

Neden? İslam Birliği kuracağız diye yola çıktık. Dünyada bizi seven İslam ülkesi bırakmadık.

Öngörüsü yüksek dış politikamızla aşırı dinci radikal İhvancı Müslüman Kardeşleri destekliyoruz. Bütün nefretleri üzerimize çekmeyi bu sayede başarıyoruz.

★★★

Aramız o kadar kötü ki Suudiler halen Türk mallarını boykot ediyor. Telefonla ulaşıp "kaldırın şu boykotu" diyoruz bana mısın demiyorlar…

Ne yalan söyleyeyim insan kendini bir garip hissediyor. Şimdi Türkiye Suudilerin dış mihrakı mı? Ya çok tatlı! Bir an kendimi başka ülkelerin üzerinde oyun oynayan ülke vatandaşı gibi hissettim…

★★★

Suudi Arabistan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ajlan Al-Ajlan "Kesin ve net bir şekilde söylüyorum; yatırıma hayır ithalata hayır turizme hayır… Biz vatandaşlar ve işadamlarının Türk olan hiçbir şeyle işimiz olmayacak" demişti. Ne oldu? Yine duymamazlıktan geldik sanki…

Halbuki aramız ne kadar iyiydi… Reyhanlı'da 53 kişi öldürüldü yas ilan edilmedi. Suudi Kralı 91 yaşında öldü… Erdoğan Afrika ziyaretini yarıda kesip Arabistan'a cenazeye gitti. Türkiye'de milli yas ilan edildi bayraklar yarıya indi. Araplar bile bizim kadar üzülmedi!

★★★

Sonuç? Yılın ilk çeyreğinde krallığa yapılan ihracat yüzde 93 düşüşle 56 milyon dolarda kaldı. Sektörel bazda bakıldığında 7 sektörde krallığa ihracat tamamen sıfırlandı…

Suudi Arabistan Arap dünyasının lideri… Aramız oldukça limoni… Ümmet demişken Peru Bolivya ve Kosta Rika'yı kast etmemişsen… Söylesene kimdir bizden liderlik bekleyen?

Salla… Çıkar nasıl olsa içeride bunu yiyen!

FRANSA BOYKOTU NE OLDU?FRANSA BOYKOTU NE OLDU?

Markete gittim el losyonu yasaklı madde kapsamında değil… Bir tek kalmış. Alasım geldi. İnceledim bir de ne göreyim? Fransız malı! Aklım karıştı.

Şahsım "Fransız markalara asla iltifat etmeyin bunlardan satın almayın" demişti. Artık satın alabiliyor muyuz? Süre tamam mı? Yoksa iltifat etmemeye devam mı? Kimse de açıklama yapmadı.

★★★

Aslında işime gelir. Euro rekor kırmış olmuş 10 lira 25 kuruş

Bırak Fransız malını Türk malı bile alamıyorken "kahrol Macron" derim geçerim.

Zira ülkede parasızlıktan her türlü mal boykot edilebilir halde… Pis Merkel Hain Biden… İyi de bu olmaz böyle…

Dışişleri Bakanlığı her hafta boykot ettiğimiz ülkeler sıralı tam listesini verse… Güzelim losyon ortada kaldı orada öyle… Başkası boykotu delip alırsa ağır konuşurum bu böyle biline…

https://www.gercekgundem.com/siyaset/274751/murat-muratoglu-ummet-lideri-boykotu-yedi

================================

SALDIRI ALTINDAKİ GAZZE GOOGLE HARİTALAR'DA NEDEN BULANIK?

Son Güncelleme: 17.05.2021 15:34

Uluslararası STK'lar ve araştırmacılar ise İsrail'in işgali altındaki Filistin topraklarında yaşanan dramı belgelemeye çalışıyor. Ancak önemli açık kaynak yazılımlarından biri olan Google Haritalar'da Gazze bulanık görünüyor. Araştırmacılar ise durumun kabul edilemez olduğunu belirtiyor.

Bununla birilikte Gazze Google Haritalar'da net olarak görülmüyor. Bu durum ise saldırıları bulmak ve yıkımı belgelemek için açık kaynak (harita verileri dahil) kullanan araştırmacılar tarafından sorun olarak görülüyor.

Açık kaynak araştırmacısı Samir "İsrail ve Filistin topraklarından yüksek çözünürlüklü uydu görüntüleri elde edememiz bizi geri götürüyor" dedi. Aslında hem İsrail hem de Filistin bölgelerinin çoğu uydu şirketlerinden daha yüksek kaliteli görüntüler alınmasına rağmen Google Earth'te düşük çözünürlüklü uydu görüntüleri olarak görünüyor.

Örneğin Gazze'de arabaları görmek neredeyse imkansız. Ancak bu durum otomobillerin keskin bir şekilde tanımlandığı ve insanları seçmenin mümkün olduğu Kuzey Kore'nin gizli başkenti Pyongyang için geçerli değil.

CswtzaQa9kykjtyn08woJg

UYDU GÖRÜNTÜLERİ NEDEN ÖNEMLİ?

Uydu görüntülerinin kullanımı çatışmaların raporlanmasında hayati bir unsur haline geldi. Araştırmacılar şu anda uyduları kullanarak Gazze'de füze atılan yerleri ve hedeflenen binaları doğrulamaya çalışıyor.

Ancak en yaygın kullanılan görüntü platformu olan Google Earth'te Gazze'ye yönelik en son görüntüler düşük çözünürlüklü ve bulanık.

Araştırmacı gazetecilik yapan Bellingcat adlı kuruluştan Aric Toler "Gazze'ye ait son Google Earth görüntüsü 2016 yılına ait ve çöp gibi görünüyor. Ancak Suriye'nin rastgele bir kırsal bölgesini yakınlaştırdım ve o zamandan beri çok yüksek çözünürlükte 20'den fazla görüntü buldum" açıklamasını yaptı.

Bununla birlikte Google amacının "yoğun nüfuslu yerlerin görüntüsünü düzenli olarak yenilemek" olduğunu söylüyor ancak bu Gazze için geçerli değil.

YÜKSEK ÇÖZÜNÜRLÜKLÜ FOTOĞRAFLAR MEVCUT MU?

Geçen yıla kadar ABD hükümeti İsrail ve Filistin bölgelerinin uydu görüntülerinin kalitesine Amerikan şirketlerinin ticari olarak kar sağlamasına izin verilen bir kısıtlama getirdi.

Bu kısıtlama İsrail'in güvenlik kaygılarını desteklemek için 1997 yılına dayanan ABD mevzuatı Kyl-Bingaman Değişikliği'nde (KBA) belirtildi. KBA uyarınca ABD uydu görüntü sağlayıcılarının piksel boyutu en az 2 metre olan düşük çözünürlüklü fotoğraflar sunmalarına izin verildi.

Bununla birlikte askeri üsler gibi çeşitli bölgelerin bulanık olması alışılmadık bir durum değil. Ancak KBA tüm bir ülkenin böyle bir kısıtlamaya maruz kaldığı tek durum oldu. Yasa yalnızca İsrail'den kapsıyordu ancak Filistin topraklarına da uygulandı.

Bununla birlikte Fransız şirketi Airbus gibi ABD dışındaki sağlayıcılar bu görüntüleri daha yüksek bir çözünürlükte sunabildiklerinden ABD kısıtlamalarını sona erdirmek için artan bir baskı altına girdi.

Temmuz 2020'de KBA kaldırıldı ve şimdi ABD hükümeti Amerikan şirketlerinin bölgenin çok daha yüksek kaliteli görüntülerini sağlamasına izin veriyor (artık her piksel 40 santimetreye kadar küçük olabilir böylece bir insan büyüklüğündeki nesneler kolayca seçilebilir).

İngiltere'de yer alan Oxford Üniversitesi'nde bir arkeolog olan ve değişikliğin yapılması için kampanya yürüten akademisyenlerden biri olan Michael Fradley "İlk motivasyon bilimseldi. Projemizde çalışmak için tutarlı bir arkeolojik veri kaynağına sahip olmak istedik bu nedenle işgal altındaki Filistin Toprakları için karşılaştırılabilir yüksek çözünürlüğe erişmemiz gerekiyordu. "

Ancak KBA kaldırılmasına rağmen işgal altındaki Filistin toprakları Google Earth'te hala bulanık görünüyor.

PEKİ GAZZE NEDEN HALA BULANIK?

Konuya ilişkin açıklama yapan bir Apple sözcüsü haritalarını yakında 40 cm'lik daha yüksek bir çözünürlüğe güncellemek için çalıştığını söyledi. Google ise görüntülerinin bir dizi sağlayıcıdan geldiğini ve "daha yüksek çözünürlüklü görüntüler elde edildikçe uydu görüntülerini yenileme fırsatlarını" değerlendirdiğini söyledi. Ancak şu anda bunları paylaşma planları olmadığını da ekledi.

Bellingcat'in açık kaynak araştırmacısı Nick Waters "Güncel olayların önemi düşünüldüğünde bu alandaki ticari görüntülerin kasıtlı olarak bozulmaya devam etmesi için hiçbir neden göremiyorum" dedi.

HARİTA UYGULAMALARINDAKİ GÖRÜNTÜLER NEREDEN GELİYOR?

Google Earth ve Apple Maps gibi halka açık harita platformları görüntü sağlamak için uyduları olan şirketlere güveniyor. Bunlardan en büyük ikisi olan Maxar ve Planet Labs İsrail ve Gazze'nin yüksek çözünürlüklü görüntülerini kullanıma sunuyor.

Maxar yaptığı açıklamada "ABD yönetmeliklerinde yapılan son değişikliklerin bir sonucu olarak İsrail ve Gazze'nin görüntüleri 0 4 m (40 cm) çözünürlükte sağlanmaktadır" dedi. Planet Labs ise 50 cm çözünürlükte görüntü sağladığını açıkladı.

YÜKSEK ÇÖZÜNÜRLÜKLÜ GÖRÜNTÜLER NELERİ ORTAYA ÇIKARABİLİR?

İnsan Hakları İzleme Örgütü'ndeki araştırmacılar Rohingya köylerinin Myanmar'daki ordu tarafından yok edildiğini göstermek için 2017'de uydu sağlayıcısı Planet Labs ile işbirliği yaptı.

Görüntüler bölgedeki 200'den fazla köye zararın boyutunu önceden ve sonradan 40 cm çözünürlüklü uydu görüntülerini karşılaştırarak haritalamalarını sağladı. Kanıtlar Myanmar'dan komşu Bangladeş'e kaçan Rohingya'nın evlerinin ordu tarafından hedef alındığı yönündeki iddialarını doğruladı.

https://www.mynet.com/saldiri-altindaki-gazze-google-haritalar-da-neden-bulanik-110106802924

================================

"DEMİR KUBBE"NİN FATURASI AĞIRLAŞIYOR

Gazze'den atılan füzelerin faturası ağır oluyor. İsrail'in her bir roketi imha etmesinin 50 ila 100 bin dolar kayba neden olduğu belirtildi.

17.05.2021 15:05

İsrail saldırılarına karşı Gazze'den misilleme için atılan roketlerin faturası ağır oldu. "Demir Kubbe" hava savunma sisteminin maliyeti artıyor.

Gazze'den gelen roketler İsrail'i maddi kayba uğrattı. Haber Jerusalem Post gazetesinde yer aldı.

Gazze'den atılan kısa menzilli roketlerin üretim maliyeti ortalama 300 ile 800 dolar arasında değişirken bu rakam uzun menzilli roketlerde ise 2 veya 3 katına çıkıyor.

İsrail'in "Demir Kubbe" hava savunma sisteminin Gazze'den atılan her bir roketi imhası ise 50 ila 100 bin dolara mal oluyor.

İsrail ordusundan yapılan açıklamada "Hamas ve İslami Cihad Hareketinin Gazze'den İsrail'e 7 gün içerisinde 3 bin 100 roket attığı" kaydedilmişti.

https://www.ulusal.com.tr/dunya/demir-kubbenin-faturasi-agirlasiyor-h283307.html

================================

KILIÇDAROĞLU'NDAN 'LA CASA DE PAPEL'İN TÜRKİYE VERSİYONU GELİYOR' HABERİNE İLGİNÇ YORUM

May 17 2021

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dünyayı kasıp kavuran Netfix dizisi La Casa De Papel'in Türkiye versiyonun çekileceği haberine ilginç bir yorumda bulundu.

İspanyol dizisi La Casa De Papel'de şehirlerin isimlerini takma ad olarak kullanan karakterler İspanya Kraliyet Darphanesi'ni soyuyordu.

CHP lideri Kılıçdaroğlu da Türkiye'de Merkez Bankası'nın soyulmasına (128 milyar dolar nerede tartışması) göndermede bulunarak şu yorumda bulundu:

"Yalnız bu ülkede o çoktan çekildi. Öyle dizi falan değil kısa film yaptılar. Duvardan değil arka kapıdan girdiler. "

https://www.acikgazete.com/kilicdaroglundan-la-casa-de-papelin-turkiye-versiyonu-geliyor-haberine-ilginc-yorum/

================================

- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -
Yeni Turkiye Devleti temellerini sunguyle degil sungunun de dayandigi ekonomi ile kuracaktir.
Yeni Turkiye Devleti cihangir bir devlet olmayacaktir.
Fakat yeni Turkiye Devleti bir ekonomi devleti olacaktir.

Gazi Mustafa Kemal ATATURK

- - - - - - - - - - - - -
JEAN MESLIER : SAGDUYU TANRISIZLIGIN ILMIHALI

130. SEREF VE HAYSIYET DUYGUSU, IHTIRASLARI ZAPT ETMEK VE KISITLAMAK ICIN, DINDEN DAHA SAGLAM VE DAHA GUCLU BIR DIZGINDIR

Dunyada hemen hemen hicbir insan yoktur ki, gordugu seyden, gormedigi seyden daha cok korkmasin ve nufuz ve etkilerini hissettigi insanlarin hukum ve takdirlerine, hakkinda ancak cok karisik bir fikre sahip oldugu bir Allah'in hukum ve takdirlerinden daha cok onem vermesin. Toplumun hosuna gitmek arzusu, gelenek ve goreneklerin baskisi, gulunc olma korkusu, "alem ne der?" endisesi, butun dini fikirlerden daha gucludur.

Bir savasci, bir dovuscu, bir serefsizlik korkusuyla, her zaman, kavgalarda, hatta sonsuzluga kadar lanetlenmeye ugramayi bile goze alarak hayatini tehlikeye atmiyor mu?

En dindar kimseler, bazen bir usaga Allah'tan daha cok uyarlar. Allah'in her seyi gordugune, her seyi bildigine, her yerde hazir ve nazir olduguna inanci saglam olan bir kimse, yalnizken, insanlarin en onemsizinin yaninda bile hicbir zaman yapmayacagi eylem ve davranislarda bulunur. Bir Allah'in varligina tam iman sahibi oldugunu soyleyen kimseler, bir seye inancli degillermis gibi, her an eylem ve davranista bulunmaktan geri durmazlar.
- - - - - - - - - - - - -
En gec 2050 yilina kadar, su andaki konusmamizi anlayabilecek tek bir kisinin kalmayacagini hic dusundun mu, Winston?

George Orwell1984

- - - - - - - - - - - - -
Ruhun olumsuzlugunun kanitlarindan biri, binlerce kisinin buna inanmis olmasidir.

Onlar dunyanin duz olduguna da inanmislardi.
TWAIN,MARK (Samuel Langhorne Clemens) (1835-1910) ABD'li yazar.
Ateistin Kutsal Kitabi - Aforizmalar - Derleyen Joan Konner

- - - - - - - - - - - - -
TCK Madde 150 Daha az cezayi gerektiren hal

1) Kisinin bir hukuki iliskiye dayanan alacagini tahsil amaciyla tehdit veya cebir kullanmasi halinde
ancak tehdit veya kasten yaralama sucuna iliskin hukumler uygulanir.
2) Yagma sucunun konusunu olusturan malin degerinin azligi nedeniyle verilecek ceza ucte birden yariya kadar indirilebilir.1 _______________________ 1 Bu fikrada yer alan "indirilir" ibaresi 29 6 2005 tarihli ve 5377 sayili Kanunun 17 nci maddesiyle "indirilebilir" seklinde degistirilmis ve metne islenmistir.9004


- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder