15 Kasım 2021 Pazartesi

ATATÜRK ÖLDÜ, İNÖNÜ BİR YILDIR YÖNETİMDE OLMAMASINA RAĞMEN CUMHURBAŞKANI SEÇİLDİ.

Şu son günlerde gündeme düşen HELALLEŞME TANTANASI bana bunu hatırlattı.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  


ATATÜRK ÖLDÜ, İNÖNÜ BİR YILDIR YÖNETİMDE OLMAMASINA RAĞMEN CUMHURBAŞKANI SEÇİLDİ.

İnönü ilk iş olarak 10-13 yıldır Atatürk Cumhuriyetinin iç ve dış işleri vekillerini yapanları kovdu.

Devrimler de 1938'de sona erdi...

Atatürk'le anlaşamayanların hepsini ise affetti.

Atatürk'ün sağlığı kötüye giderken yanında olan ve İnönü'nün seçilmesini istemeyen Tevfik Rüştü Aras ve Şükrü Kaya gibileri böylece cezalandırmış oldu...

1938 tarihli Ulus ve Akşam gazeteleri

Mart 1938'de, Dolmabahçe Sarayında 1400 kişilik bir çay daveti vermiştir.

Ne davette askeri ve mülki erkanın yanısıra Atatürk'le (devrimlere) ters düşmüş (hatta kendiliğinden ya da devlet zoruyla sürgüne gitmiş) bir kısım insan da vardır...

İnönü bu insanların davetini "Atatürk zamanında oluşan şahsi bir takım kırgınlıkları gidermek ...." olarak açıklamış...

Cumhuriyet meselesi, devrim meselesi olmuş "şahsi birtakım kırgınlık"...

Karşı devrimin en büyük tetikleyicisidir zannımca..

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

ARTI SONSUZ

Yağmurun yerden göğe yağdığı
Bu gece yasak bölgedeyim
Büyük çingenelerin çaldığı
Kaçak silahların içindeyim
Sevişmek kapısının kapandığı

Bir nabız yoklar ki daima
Hızlı bir nabız yoklar elim
Öpüştüklerim hırsızlama
Çirkin bir ağızda dişlerim
Bir bıçak değer dudağıma

Gök yarıldıkça şimşeklerden
Soğuk aynalarda kilitliyim
Tırnaklarımdaki elektrikten
Su gibi erir iliştiklerim
Kıvılcımlar uçar kirpiklerimden

Doğumdan öncesini yaşıyorum
Henüz belli olmadı kimliğim
Vücudunu arıyor ruhum
Bir yerde atomun çekirdeğiyim
Bir yerde artı sonsuzum...

ATTİLA İLHAN

- - - - - - - - - - - - - - - -

Bigüzel

Seni bigüzel giymişim içime gavurun kızı
Bir kurşunda vurdular ikimizi
Gün ışır, yaprak titrer, tohum üşür
Acı güllerle kızarır hikayemizi.

~Bedri Rahmi Eyüboğlu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Safsata [( İng:Fallacy), (Osm;Kıyası-ı batıl)], bir düşünceyi ortaya koyarken ya da anlamaya çalışırken yapılan yanlış çıkarsamaların tamamına safsata denir.
Safsatalar, ilk anda geçerli ve ikna edici gibi gözüken ancak yakından bakıldığında kendilerini ele veren sahte argümanlardır.
Günümüz Türkçe'sinde safsata kelimesi kusurlu akıl yürütme anlamını kaybetmiş, yanlış inanç manasında kullanılır olmuştur.
Oysa, safsata, insanın muhakeme yetisinin yanlış yönde kullanımıdır ve çoğu kez önyargı, eksik bilgi, batıl inançlar, duygusallık, yersiz göndermeler, acelecilik, özensizlik, genelleme, duygu sömürüsü, Türkçe'yi kötü kullanma gibi sebeplerden kaynaklanır.
---
"Öncesinde" Safsatası (Fallacy of "Previous This" Post Hoc Ergo Propter Hoc) :
Bir olayın olmasının, belli bir zaman sonra başka bir olaya neden olduğu sonucuna bağlamaktan doğan hatalı çıkarım.
Yanlış neden safsatasının özel bir şeklidir.
Batıl itikatların temelinde bu safsata yatar.
Örnek 1:
Bütün araba kazalarının öncesinde kavşakta siyah bir kedi görülmüştü.
Yani, kavşakta bir daha siyah bir kedi gördüğümüzde kesinlikle bir kaza olacak.
Örnek 2:
O, milletvekili seçildikten sonra, enflasyon azaldı.
Demek ki O'nun seçilmesi enflasyonun düşmesine neden oldu.
Güncel Örnek 1:
Diyeceğim şu ki, adına "rol" denen şey, hakikat noktasında hiç şaka kaldırmıyor.
Eninde sonunda insan o role uygun bir şahsiyetle noktalanıyor.
Ehl-i hakikat bir büyüğümüz, Ebu Cehil rolüne çıkarılan bir gencin, sonradan tam bir inançsız olup çıktığını ibretle aktarmıştı Öyle ise, evlâtlarımızı o tehlikeden mümkün olduğu kadar uzak tutmakta fayda var.
"Oyundur canım, bunda ne var?" gevşekliğine düşmeye gelmez.
(Mustafa Kaplan, 24.8.2000, Akit)
Yazar Ebu Cehil rolünü oynayan gencin, sonradan inançsız birisi olmasının nedeni olarak oynadığı rolü göstererek, insanın rol yapmasıyla kişiliğinin değiştiği çıkarımını yapıyor.
Güncel Örnek 2:
Şahsen ben, demokrasiyi bir türlü sevemiyordum.
"İnancımın demokrasiye ihtiyaç duyacağına" inanmıyordum.
Demokrasi yokken, biz, üç kıt'aya 7 denize hâkimdik.
Şimdi emperyalistlerin kölesi durumuna düşmüştük.
(Hüseyin Üzmez, 9.10.2000, Akit)
Yazar, Demokrasi yokken 7, denize hakim olduğumuzu , demokrasi geldiği için artık emperyalistlerin kölesi durumuna düştüğümüz çıkarımını yapıyor.

- - - - - - - - - - - - - - - -

Cok bilenin cok derdi olur.

~Lessing~

- - - - - - - - - - - - - - - -

KARA CIZGILER
. . . . . .
dogada ilk kirlenmedir
ulkelere
bolunmesi
yeryuzunun

~Fazil Husnu DAGLARCA~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Dohtur Bey

Üç sepet yumurta sabah kahvaltım,
Teker teker sayameyom dohtur bey

Üç tencere bamya yerim ben şinci,
Yirmi tas su içip biraz koşinci,
Her yanım sökülür karnım şişinci,
Sağlam göynek giyemeyom dohtur bey

Bazı az geliyo beş kasa hurma,
Yedi lahanadan yapıyoz sarma,
Onuda mı yedin diye hiç sorma,
Utanıyom deyemeyom dohtur bey

Senede gırk dönüm bostan ekerim,
Benden başka kimse yemesin derim,
Gavunu, garpuzu gabuklu yerim,
Aceleden soyameyom dohtur bey

Bilmem bu işin sonu nereye gider,
Buyumuş gısmetim, buyumuş gader,
Bir günde yediğim işte bu gader,
Daha fazla yiyemeyom dohtur bey

~Yazarı bilinmiyor.~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Ahlak, nasıl mutlu olabileceğimizi değil, mutluluğa nasıl müstehak olabileceğimizi gösteren bir doktrindir."

~Immanuel Kant~

- - - - - - - - - - - - - - - -

ŞEVKET SÜREYYA AYDEMİR. : "SUYU ARAYAN ADAM"

Daha ilk derste belli oldu ki bölükte, hangi dinden olduğumuzu bile doğru dürüst bilen bir kişi yok.
Bir gün askerlere sordum:
\-"Bizim dinimiz nedir\?"
Hepsinin bir ağızdan, "Elhamdü\-l\-illâh Müslümanız" diye cevap vereceklerini sanıyordum. Fakat öyle olmadı, cevaplar karıştı. Kimisi "İmamı âzam dinindeniz", kimisi "Hazreti Ali dinindeniz" dedi. Kimisi de hiçbir din tayin edemedi. Arada, "İslâmız" diyenler de çıktı ama "Peygamberimiz kimdir\?" deyince, onlar da pusulayı şaşırdı. Akla gelmez peygamber isimleri ortaya atıldı. Hatta birisi, "Peygamberimiz Enver Paşa'dır" bile dedi.
İçlerinden peygamberin adını duymuş olan birkaçına da, "Peygamberimiz sağ mıdır, ölü mü\?" deyince, iş gene çatallaştı. Herkes aklına gelen cevabı veriyordu. Bir kısmı sağ, bir kısmı ölüdür tarafını tuttu. Fakat birisinin kuvvetle konuştuğunu yahut bir tarafın daha ağır bastığını görünce, diğer tarafın da kolayca o tarafa kaydığı görülüyordu.
"Peygamberimiz sağdır" diyenlere, "O halde hangi şehirde oturur\?" diye sordum. Cevaplar tekrar karıştı. Onu İstanbul'da, Şam'da yahut Mekke'de yaşatanlar oldu. Hiçbir yer tayin edemeyenler daha çoktu.
"Peygamberimiz ölmüştür" diyenlere de "Ne zaman ölmüştür\?" denildiği zaman bu sefer onlar şaşırdılar. Yüz sene önce, beş yüz sene önce, bin sene önce diye gelişigüzel cevaplar verenler oluyordu. Fakat çoğu vakit tayin edemiyordu.
Dinimizin adı ve peygamberimiz bilinmediği gibi, din ilkelerini ve ibadetleri doğru dürüst bilen kimse de çıkmadı. Ezan dinlemişlerdi. Fakat ezan okumayı bilen yoktu. Namaz kılan bir iki kişi çıktı. Onlar da namaz surelerini yanlışsız okuyamadı. Daha garibi, niçin namaz kıldıklarını bir türlü anlatamadılar.
Bu bölük, o zamanki milletin bir parçasıydı. Hepsi Anadolu köylüleriydi. Biz Anadolu köylüsünü dindar, mutaassıp bilirdik. Halbuki bu gördüklerim sadece cahildiler.
Fakat asıl şaşkınlığım ikinci derste oldu. Bu askerler yalnız hangi dinden olduklarını değil, hangi milletten olduklarını da bilmiyorlardı:
"Biz hangi milletteniz\?" deyince her kafadan bir ses çıktı:
"Biz Türk değil miyiz\?" deyince de hemen, "Estağfurullah" diye karşılık verdiler.
Türklüğü kabul etmiyorlardı. Halbuki biz "Türk"tük. Bu ordu Türk ordusu idi. Ama onlara göre Türk demek, Kızılbaş demekti. Kızılbaşlığın ise ne olduğu bilinmiyordu. Ama onu herhalde kötü bir şey sayıyorlardı.
Dininde, milliyetinde birleşmiş olmayan bu bölük, dersler ilerledikçe görüldü ki, devletin şeklini, adını, padişahın adını, devletin merkezini, başkumandanı ve onun vekilini de bilmemektedir.
Hele iş vatan bahsine dönünce, büsbütün karıştı. Kısacası, vatanımızın neresi olduğunu bilen yoktu. Yahut da bütün bilgiler; belirsiz, köksüz, şekilsiz ve yanlıştı."
***
Yukarıdaki satırlar Şevket Süreyya Aydemir'in "Suyu Arayan Adam" isimli kitabından. Yazarının ölümünün üzerinden sadece 44 yıl geçmiş. Anlattığı olaylar da günümüzden 100 yıl evveline ait…
Topraksız bir çiftçi ailesinin oğlu olan Şevket Süreyya, 1897 yılında Edirne'de doğmuş ve ailesinin çabasıyla iyi bir eğitim alıp öğretmen olmuş. Yedek subaylığını daha 18 yaşında ünlü Sarıkamış faciasında yer alan 28'inci Tabur'da yapmış. Bir yandan bitmek bilmeyen Rus baskınlarına direnirken, diğer yandan da öğretmenliğin verdiği sorumlulukla emrindeki askerleri eğitmeye soyunmuş.
Hani birileri her fırsatta, "üstat" ilan ettikleri "bohem" Necip Fazıl'dan alıntılar yaparak tarihi anlatıyorlar ya…
Acaba tarihi, gençliğinin tamamı cephelerde geçmiş bu gerçek yurtseverin kaleminden hiç okudular mı\?
Doğrusu buna çok ihtimal vermiyorum.***
Bugünkü yanlışlara direnip, yarınki felaketlere engel olabilmenin en önemli şartlarından biri, geçmişi doğru ve iyi öğrenmektir.
"Cumhuriyet döneminde İslam yasaklandı" diyen din tüccarlarına karşı doğru ve etkili tepki verebilmenin yolu, geçmişte ne olduğunu iyi öğrenmekten geçer…
Görüldüğü gibi; Cumhuriyet, bu topraklarda yaşayan insanları dinsizleştirmediği gibi, din eğitimini yaygınlaştırarak ve dine duyulan saygıyı artırarak, gerçek dindarların artmasını sağladı.
Şevket Süreyya'nın kendi hayatını anlattığı bu kitabı okumuş olanlara bir daha…
Okumamış olanlara da hemen okumalarını şiddetle öneririm\ "SUYU ARAYAN ADAM"~
- - - - - - - - - - - - - - - -

Corpus separatum
Ayri beden (siyasi acidan bir yerin egemenliginde olmayan topraklar)

~Latin Atasozu~
OrajKalip


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder