9 Kasım 2021 Salı

Türkiye'de ateizm, deizm, agnostizm ve benzerleri neden yayılıyor?

Diyanet İşleri Başkan'ı üzülüyor, sızlanıyor, şikayet ediyor.
Türkiye'de neden İslam geriliyor?
Neden gençler camilere gelmiyor?
Neden imam hatip sınıfları bir türlü dolmuyor?
Geçen yirmi yıla rağmen, ülkeyi daha dindar, dinci yapmak için harcanmış olan milyar dolarlara rağmen neden böyle?

Yahu insan önce bir döner kendine aynada bakar.
Bir içgörün olur.
Ben naptım, ne dedim diye kendine sorarsın.

Yan tarafta son üç günde konuyla ilgili haberler.
Aslında çok daha fazla malzeme var.
Ben sıkıldım da bu kadarını derledim koydum buraya.

Tezgahtaki mal bu.
İsten beğen ister beğenme.
İster al götür, ister bırak git.
Başka İslam yok elimizde.

Toplumun kalanına bakın ne kadar rahat hakaret ediyorlar.
NE OLDUĞU BELLİ OLMAYAN ÇOCUKLAR diyor pezevenk, piç diyor yani.
Toplumun nereden baksan üçte birini rahatsız edecek laflar ediyor.
ALİ'Yİ SEVMEYİZ, ALEVİYLE EVLENİLMEZ diyor, pezevenk peygamberin oğlunu sevmezmiş.
Hoşuna gitmeyen herkesi KAFİR, MÜŞRİK, FASIK, MÜNAFIK diye yaftalıyor, pezevengin evladı.
Canını, malını, ırzını hak ve helal gösteriyor.

Yalan söylemek, iftira etmek, yalancı şahitlik yapmak, kamu malı yağmalamak, akraba kayırmak, rüşvet, irtikap, zimmet için Kur'andan ayetler, hadisler buluyor.

Ve bütün bunların sonunda ürettiği kötülüklerden rahatsız olanların karşı duruşlarından şikayet ediyor.
Ve anlamıyor, bir türlü anlamıyor.
Neden diye soruyor.

Oraj POYRAZ(0raj.p0yraz@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc )
           L2fSIJNoA0xfSNxA  


=======================

DİYANET BAŞKANI ALİ ERBAŞ: SOSYAL MEDYADA SÜREKLİ DİNSİZLİK AŞILANIYOR

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, hedefine sosyal medyayı aldı. Erbaş, "İnsanlar bilinçli olarak dinden uzaklaştırılıyor. Tarihte görülmediği kadar sosyal medya ve iletişim kanalları ile gençlerimize, çocuklarımıza sürekli dinsizlik aşılanıyor. Uyarıcılık görevimizi yapmamız lazım" dedi.

08 Kasım 2021

Şanlıurfa'da kanaat önderleri ile bir araya gelen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın hedefinde sosyal medya vardı.

Erbaş, sosyal medyada sürekli dinsizlik aşılandığını iddia ederek "İnsanlar bilinçli olarak dinden uzaklaştırılıyor. Uyarıcılık görevimizi yapmamız lazım" diye konuştu.

Erbaş, "Peygamber Efendimizin (S.A.V.) en önemli vasıflarından birisi de uyarıcılıktır. İnsanlar bilinçli olarak dinden uzaklaştırılıyor. Tarihte görülmediği kadar sosyal medya ve iletişim kanalları ile gençlerimize, çocuklarımıza sürekli dinsizlik aşılanıyor. Uyarıcılık görevimizi yapmamız lazım" ifadelerini kullandı.

https://www.aykiri.com.tr/diyanet-baskani-ali-erbas-sosyal-medyada-surekli-dinsizlik-asilaniyor/15954/

=======================

"HZ. ALİ'Yİ SEVMEYİZ" DİYEN ÖĞRETMEN HAKKINDA KARAR VERİLDİ

Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Ankara'da bir okulda öğrencilere "Hz. Ali'yi sevmeyiz" diyen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeninin görevden ayrıldığını açıkladı.

08 Kasım 2021

Ankara'nın Mamak ilçesindeki Şehit Ali İhsan Okatan Ortaokulu'nda sözleşmeli olarak Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenliği yapan M.K. isimli öğretmen, 20 Eylül'de katıldığı bir ders esnasında 8'inci sınıf öğrencilerine "Alevi olanlar parmak kaldırsın" dedikten sonra parmak kaldıran öğrencilere "Aleviler neden abdest alıp namaz kılmıyor? Oruç neden tutulmuyor?" sorularını yöneltti. M.K.'nin "Hz. Ali'yi sevmeyiz" ifadelerinin ardından öğrencilerin derste yaşananları ailelerine anlatması üzerine veliler okul müdürlüğüne şikâyette bulundu.

Konu, CHP ve İYİ Parti milletvekilleri tarafından Meclis gündemine taşındı ve Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in yanıtlaması istemiyle yazılı soru önergeleri verildi.

BAKAN AÇIKLADI

Gazete Duvar'dan Ogün Akkaya'nın haberine göre, CHP Ankara Milletvekili Ali Haydar'nin yazılı soru önergesine yanıt veren Bakan, okulda ücretli öğretmenlik yapan M.K.'nin 24 Eylül 2021 tarihinde görevden ayrıldığını şu sözlerle açıkladı:

"Ankara Valiliğince konuya ilişkin olarak; söz konusu okulda ders ücreti karşılığı öğretmen olarak görevlendirilen adı geçen öğretmen hakkında Mamak Kaymakamlığı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünce görevlendirilen muhakkik tarafından inceleme soruşturma yapıldığı, soruşturma sonucunda düzenlenen raporda; okul yöneticilerinin konu hakkında bilgilerinin olması üzerine olaya müdahale ettikleri, veli dilekçesi üzerine öğretmenden savunma istendiği, adı geçen öğretmenin 24/09/2021 tarihinde görevden ayrıldığı belirtilmiştir."

https://www.aykiri.com.tr/hz-ali-yi-sevmeyiz-diyen-ogretmen-hakkinda-karar-verildi/15979/

=======================

ŞAHİN FİLİZ : SÜNNİ İLE ALEVİ EVLENEMEZSE, KİMLERLE EVLENİLİR?

Prof. Dr. Şahin Filiz yazdı

08 Kasım 2021

Bugün ve gelecekte, 84 milyon insanımızı, hiçbir din, mezhep veya etnik köken ayrımı yapmadan birleştiren "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir" özdeyişi, Atatürk'ün engin ve ileri görüşlülüğünün eseridir. Türk halkı bu tarihsel, kültürel ve siyasal tespitin sonucu olarak, tüm farklılıkları milli birlik ve beraberlik içinde oluşturduğu dayanışma ruhuyla artık içselleştirmiş; dünyada eşine az rastlanır milli ülkü ve amaç etrafında bir arada yaşamaktadır. Ancak etnik kökenlerine ve din-mezhep mensubiyetlerine göre bu halkı parçalamaya çalışan iç ve dış güçler, toplumu kılcal damarlarına kadar ayrıştırmak için akıl almaz kurnazlıklara, hilelere ve tuzaklara başvurmaktan geri durmamaktadır.

Türk milletini etnik bölücülükle dağıtmak için PKK terör örgütünü 40 yıldan uzun süredir Türkiye Cumhuriyeti'nin başına musallat eden bu mihraklar, yurt içindeki bir kısım kollarıyla ülkemizi bölmek, parçalamak ve işgale hazır hale getirmek için var güçleriyle çalışıyor olsalar da, bunu başaramadıklarını, başaramayacaklarını görmektedirler.

Etnik ırkçılığı barış, demokrasi ve özgürlük gibi değerli kavramları kirleterek terörün insan kaynağı olarak kullananlar, yedeklerine, Fetö ve benzeri dinci terörist yapılanmaları bir meşruiyet aracı olarak almakta; büyülü kavramları dinsellik kılıfıyla halk nezdinde kutsallaştırmayı denemektedirler. PKK ve Fetö Türk halkı nazarında montaj meşruiyetini ve sahteci makyajını, uzun süre devam ettirememiş; foyaları hem de kendi elleriyle ortaya çıkmıştır.

Osmanlı'yı dün tarumar eden siyasal İslamcılık, gerçek İslam'ın sırtından para, mal, mülk ve ikbal elde edemeyeceğini çok iyi bildiğinden, Türk halkını İslam'dan ve İslam'ın evrensel ahlak yasalarından soğutmanın yolunu, onu siyasi emellerinin hizmetkârı haline getirmekte bulmuştur. Aynı ilkel yobazlık, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde kolları sıvamış; aklına gelen her türlü şark kurnazlığını "gerçek İslam" diye sunmayı denemektedir.

Şimdiye kadar Türk halkını yukarıdan aşağı biçimlendirme, yönlendirme ve bozguna uğratma aracı olarak PKK ve Fetö ile yeni yöntemler denenmiş, hala da denenmektedir. Ancak etnik ve dinci bölücülük "yukarıdan aşağıya" bu hedefi siyasal argüman ve güçle kotarmaya çalışmayı sürdürürken, aynı çevreler bu kez de farklı bir yöntem denemektedirler: O yöntem, "yatay ve derinlemesine biçimlendirme" dediğim yöntemdir. Doğrudan aileleri ve aile yapısını hedef almaktadır.

Bölgelere, kökenlere, kültürlere ve mezheplere göre halkı yukarıdan aşağıya parçalama faaliyeti, şimdi yatay ve derinliğine parçalama faaliyetiyle bütünleşmiş gibidir.

Etnisite ve din ayrımı, toplumun çekirdeğine yönelik içten bir ayrışmaya doğru derinleştirilmektedir. Osmanlı'da "katli vacip Kızılbaş" oldukları gerekçesiyle İslam'ın yorumuna katılmayan insanlara karşı sürek avı başlatan bu yatay ve derinliğine biçimlendirme yöntemi, bugün de bazı sivri akıllıların fetva adı altında kontrolsüz söylemleriyle hortlatılmak istenmektedir.

Siyasal İslamcılık Sünnilik söylemine sığınarak bir takım cahil ve ileriyi düşünemeyen çıkarcı kişilerin aklına estiği gibi fetva vermesini kolaylaştırmaktadır. Bunlardan birisi, "eğer bilerek Aleviliğini koruyorsa, Alevilere ait olup İslam ile bağdaşması mümkün olmayan inançları ve uygulamaları muhafaza ediyorsa o genç ile Sünni bir kız evlenemez" diyecek kadar haddini aşmış; İslam ahlakını ve hatta çağdaş hukuku hiç saymıştır. Kendisine, "kızım Alevi bir gençle evlenebilir mi ?" şeklinde yöneltilen soruya verdiği bu yanıt, eğer kronik bir cahilliğin eseri değilse, bile-isteye toplumsal dayanakların temeline dinamit koymaktan başka bir şey değildir.

Şimdi akla, vicdana, hak ve adalete, kısacası insanlığa taban tabana aykırı bu sözüm ona yanıtı çözümleyelim:

Sünnilikten ne kastediyorsun? Sünnilik, "Allah'a ve peygamberine, bu iki kaynaktan gelen emir ve yasaklara inanıp ona göre yaşamaya çalışmak", veya "ehl-i sünnet ve'l cemaate göre inanıp yaşamak" ise, bu kapsamda yüzlerce "Sünni" mezhep vardır. Örnek vereyim: Mevlevilik'ten Selefiliğe, Şafilik, Hanbelilik, Hanefilik ve Malikiliğe; Işıd'den Nakşiliğe, Kadirilikten, Adnan Hocacılığa,Fetöden, Nurculuğa, Zehracılıktan Hizbullah (Türkiye'deki)'a, Süleymancılıktan, Menzilciliğe, Hızbüttahrir'e, Furkan Vakfı'ndan , Galibiliğe, irili ufaklı tüm cemaat ve tarikatlara…birbirine taban tabana zıt bu Sünni alemden hangisi, bizim fetvacının kastettiği Sünniliktir? Bunlardan birine göre fetva verdiyse, diğerlerine katılmıyor demektir. Eğer Sünnilikten yalnız Hanefiliği kastediyorsa, sayılanlardan büyük bir çoğunluğun işledikleri ahlak ve insanlık dışı fiillerine neden sessiz kalmaktadır? Aleviliği hangi noktada eleştirdiğini bile yüreklice söylemeden, çok açık cürümlerde bulunan bazı "Sünni" grupların, devlete, millete, milletin çocuklarına, malına, mülküne ve ırzına tasallutlarını neden görmüyor? Mademki bunlar içinde yalnız Hanefiliği temel aldığını söylüyorsun. O halde neden diğerlerini dışlıyorsun? Yoksa siyasal İslamcılığın gerektirdiği herhangi bir menfaat söz konusu olduğunda, sayılanlardan hangisinin dayanak alınacağını mı hesaplıyorsun?

İşte Sünnilik, yekpare ve tek tanıma sığan bir din yorumu değildir. Bu ad altında birbirinden çok farklı, çatışkan hatta birbirini yok sayan gruplar, inançlar ve yorumlar söz konusudur. Öyleyse "Sünni bir kız Alevi bir erkekle evlenemez" deyip toplumu sabote edemezsin.

Aleviliğe gelince, kuşkusuz Sünnilik gibi onun da pek çok kolları, grupları, inanç tarzları, yorum ve ideolojileri vardır. Bunlar da tıpkı Sünnilik gibi birbirinden farklı ve çatışkandırlar. Yekpare bir Alevilik de yoktur. Hangi Aleviliğin kastedildiğini fetvacının belirtmemesi, sözde fetvasının ardında duramadığı gösterir.

Şimdi mademki Sünnilik ve Alevilik, tarihsel ve dinsel olarak birbirinden farklı kollara, gruplara ve kliklere ayrılmıştır; o halde "Sünni olmak" ve "Alevi olmak" göreceli bir durumu anlatır.

Fetvacı hazret, Ebussuud'a özense de ne o zamanki Sünnilik, ne de Alevilik bugün Türk halkı tarafından çok ciddiye alınmamaktadır. Türk halkı İslam dinine bütün olarak saygı duyar; ama dünyasında, bu mezhep ya da yorum biçimlerinden herhangi birini ölümüne savunmak ve karşıtını bu uğurda yok etmek için programlanmış değildir. Böyle sananlar yanılırlar.

Siyasal dinci fetvacı, Alevi olmayı, İslam inançlarına aykırı görüyor. Hangi Alevilik sorusunu sormuyor. Üstelik Sünniliği tümüyle İslam'ın kendisi, özü gibi gösteriyor. Eğer böyleyse, örneğin Fetö ve Işid de Sünni olduklarını söylüyorlar. Onları bu tanımın dışına çıkardığına dair tek bir sözü yoktur. Hepsini kapsayan bir Sünnilik tanımın var mı? Hepsi de İslam'ın temel inançlarına uygun mu? Önce bunları sorgulayıp hesaplaşacaksın, sonra Alevilikten ne kastettiğini açıkça, saptırmadan ve yüreklice söyleyeceksin.

Bir tarafı tümüyle aklarken, diğeri dediğin Aleviliği yine aynı düz mantıkla mahkum ve mücrim ilan ediyorsun. Milleti, toplumu, birbirine düşüremeyince toplumu oluşturan aileleri Sünni- Alevi ayrımını körükleyerek hedef almak cehalet değilse eğer, kötü bir niyetin göstergesidir. Ayrıca Hanefi mezhebini Sünniliğin Türkiye'deki temsilcisi gibi görüyorsan bu mezhepte "Alevi bir gençle evlenmek haramdır" deniyor mu? Neden Hanefiliğe böylesine insanlık dışı bir fetva ile bühtanda, iftirada bulunuyorsun?

O kadar Hanefi isen, "namazdaki dua ve sureler her dilde okunabilir" fetvasını, olur da insanlar Türkçe ibadet ederler korkusuyla mı sansürlüyorsun? Yarım Sünnilik olur mu? Hem diğer Sünni gruplar arasından, hem de seçtiğin Hanefilikten işine geleni seçeceksin. Yarım Sünnilik insanı İslam'dan eder. Seçmeci Sünnilikle bütün Sünniler hakkında fetva veremezsin.

Ne Kur'an'da ne de Hadislerde Alevilik ya da Sünnilik geçmez. Alevi ile Sünni'nin evliliği konusunda hiçbir hüküm de yoktur. Başka dinden olanlarla evlenilebilir, hiçbir engel yoktur. 'Kız alırız ama kız vermeyiz' hükmü insanlık dışıdır. Evlenmesinde herhangi bir engel bulunmayan her ırktan, her dinden, her mezhepten insanlar birbiriyle evlenebilir.

Alevi de Sünni de birbiriyle evlenebilir. Hiçbir dinsel, hukuksal ve insani bir engel yoktur. Asıl engel, Yarım-Alevilerin ve Yarım -Sünnilerin zihnindedir. Hakkıyla, namusuyla, dürüstlüğü ve erdemiyle Sünni ya da Alevi olmak, İslam nazarında eşittir.

Üstelik bugün Türk halkının dini anlayışı eklektiktir; medeniyetler beşiği Anadolu'nun sahibi olan Türkler, bu medeniyetlerden aldıkları birikimi hiçbir mezhebe ya da dinciliğe feda etmeyecek kültürel bir olgunluğa erişmişlerdir. Bunu sağlayan da cumhuriyetimizdir.

O zaman fetvacı hazrete , üstelik İslam'a göre, kimlerle evlenilmeyeceğini ben söyleyeyim.

Peki, kimlerle evlenilmez?

Çocuk gelinlere fetva verenler, çocuk taciz ve tecavüzlerine duyarsız kalanlar, ensest ilişkilere dini kılıf bulmaya çalışanlar, yolsuzluğu hırsızlık saymayanlar, amaca ulaşmak için her şeyi mübah hatta farz görenler, hak ve adalet duygusunu yitirenler, Cumhuriyet'e, Atatürk'e ve onun ölümsüz ilkelerine savaş açanlar, ülkemizi etnik ve dinsel kamplara bölmeyi kutsal görev bilenler, liyakati, ahlakı ve erdemi düşman belleyenler, İslam'ı siyasal dincilikle etnik bölücülüğün aracı haline getirenler ve tüm bunları meşrulaştırıcı yalanlar söylemekten çekinmeyenlerle, Evlenilmez.

https://www.veryansintv.com/sunni-ile-alevi-evlenemezse-kimlerle-evlenilir

=======================

ERDOĞAN'IN 'FETVACISI'NA TEPKİ: 'RADİKAL SÜNNİ İSLAMCI' ANLAYIŞIN TEZAHÜRÜ

Alevilere yönelik tepki çeken açıklaması ile gündeme gelen Yeni Şafak yazarı Hayrettin Karaman'a Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül ve ilahiyatçı yazar Nazif Ay çok sert tepki gösterdi. Ay, açıklamanın "'Radikal Sünni İslamcı' anlayışın tezahürü'" olduğunu söylerken Güzelgül de "Ebu Suud'dan kalma fetvalarla bizim hiçbir ilgi ve alakamız yoktur" dedi.

Ece Piroğlu

08 Kasım 2021

İktidara yakınlığıyla bilinen ilahiyatçı yazar Hayrettin Karaman'ın "Alevi genç ile sünni bir kız evlenemez" yönündeki açıklamalarına tepki yağdı. Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül "Ebu Suud'dan kalma fetvalarla bizim hiçbir ilgi ve alakamız yoktur. İnsan merkezli ve sevgi üzerine, güzel ahlak üzerine kurulu bir inancımız vardır. Biz o inanca göre hareket ederiz" dedi. İlahiyatçı yazar Nasif Ay ise açıklamanın "radikal Sünni İslamcı" anlayışın tezahürü olduğunu belirterek, "Bunlar genç kuşağın dinden tamamen kopmasına neden olmaktadır. Dini öldüren faktörün de dinciler olduğunu görüyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "fetvacısı" olarak da bilinen Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman'ın önceki gün tartışma yaratacak bir yorumu ortaya çıktı. Karaman, kendisine ait internet sitesinde, kendini Sünni olarak ifade eden bir kadının, "Alevi ile evlenilir mi" yönündeki sorusuna "Eğer bilerek Aleviliğini koruyorsa, Alevilere ait olup İslam ile bağdaşması mümkün olmayan inançları ve uygulamaları muhafaza ediyorsa o genç ile Sünni bir kız evlenemez" yanıtını verdi.

ABF Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül ve ilahiyatçı yazar Nazif Ay, Hayrettin Karaman'ın büyük tepki çeken yorumunu Cumhuriyet'e değerlendirdi.

'EBU SUUD'DAN KALMA'

Güzelgül, Alevi Bektaşi geleneğinde önemli olanın "insan" olduğunu belirterek, "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın islamiyeti gittikçe çamura batıracak şekilde fetvalar vermesinden bunlar kaynaklanıyor. Geçen yıl 12 yaşındaki çocuk evlenebilir diye fetva verdiler. Bunu da taciz olaylarını önlemek için yaptıklarını ileri sürdüler. Halbuki teşvik ediyorlar. Nereden çıkarıyorsunuz böyle sahte hadisleri? Şimdi de baldız konusunda fetvalar vermekteler. Asıl tepe bozuk olunca, onları dinleyen ve onların peşinden gidenler de bu şekilde fetvalar vermektedir. Bunlar doğru şeyler değil. Bu yönde verilen fetvalara biz katılmıyoruz. Vereceği Ebu Suud'dan kalma fetvalarla bizim hiçbir ilgi ve alakamız yoktur. Kim olursa olsun biz ayrım yapmayız. Hacı Bektaşi Veli felsefesinde bizim yolumuz, erkânımızda sevgi önemlidir. Bu açıklamada güzel ahlak ve sevgi yok. Ayrıştırma, yok etme, asimilasyona uğratmak var. Hangi dine hangi inanca mensup olursa olsun önemli olan insan olmasıdır" dedi.

'FİKRİ CİNAYET İŞLENİYOR'

Nazif Ay ise bu açıklamaların yansıttığı anlayışın düşmanlaştıran bir tavır olduğunu belirterek, "Bu anlayış, zaman zaman 'Alevilerin yemeği yenmez' şeklinde bir çıkışla da bir inanç grubunu ötekileştiren, hatta düşmanlaştıran bir tavırdır. 'Kızınızı Aleviye vermeyin' demek İslam hukuku içerisinde ancak İslamdan olmayan, yani kâfir olan kişilerle evlenilmez anlayışının bir yansıması. Erkek diğer dinlere mensup kadınlarla evlenebilirken, kadınlar asla bir başka dinden olan erkekle evlenemez. Burada da Aleviliği bir din olarak ortaya çıkartma gibi büyük bir fikri cinayet de işliyorlar. Bazen mezhep olarak bile kabul etmedikleri Aleviliği bu görüşle din olarak kabul etmiş oluyorlar. Oysa Alevilerin böyle bir iddiası yok. Din ile kendini tanımlama ihtiyacını Aleviler hissetmez fakat radikal İslamcı zihniyette kendini konumlandırırken, hem bu hastalıklı görüşlerden hareket edilir hem de kendine bir manevi rol biçilir. Hayrettin Karaman'ın yapmış olduğu budur. Biz son zamanlarda bu tip ötekileştirici, karşısındaki inanç gruplarını lanetleyici ve kamuoyunun büyük nefretini çeken yorumlarla dinci duruşlarla çok fazla karşı karşıya geliyoruz. Bu durum kendileri kabul etmese de genç kuşağın dinden tamamen kopmasına en azından araya büyük mesafeler koymasına neden olmaktadır. Bugün gelinen noktada bu geleneksel din anlayışının artık iflas ettiğini ve dini öldüren faktörün de dinciler olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz."

https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/erdoganin-fetvacisina-tepki-radikal-sunni-islamci-anlayisin-tezahuru-1882823

=======================

DİYANET EN ÇOK SORULAN SORULARI AÇIKLADI: ELLE TATMİN ORUCU BOZAR MI, CÜNÜP İKEN TUTULAN ORUÇ GEÇERLİ Mİ?

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, kendilerine en sık yöneltilen soruların yanıtlarını derledi. Kurul, "Elle tatmin orucu bozar mı?", "Cünüp iken tutulan oruç geçerli midir?" gibi soruları da yanıtladı.

07 Kasım 2021

Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 'sıkça sorulan soruları' derleyip yanıtlarını yayınladı. Kurul'a en çok sorulan sorular arasında, "Oruçluyken elle tatmin olan kimsenin orucu bozulur mu?", "Cünüp iken tutulan oruç bozulur mu?" gibi özel durumu ilgilendiren sorular da yer aldı.

ELLE TATMİN ORUCU BOZAR MI?

Sözcü gazetesinden Ali Ekber Ertürk'ün haberine göre kurul, oruçluyken elle tatmin olmanın orucu bozacağını ve orucun kazaya kalacağını açıkladı. Kurul, "Şehevî arzularına mağlup olanların bu irade eğitiminde başarısız oldukları ortaya çıkar. Oruçlu iken elle tatmin olmak orucu bozar, kazayı gerektirir. Bu fiili işleyen kimselerin bozmuş oldukları orucu kaza etmekle yetinmeyip ayrıca tövbe etmeleri de gerekir. Elle tatmin olmanın keffâreti gerektirmemesi, bu fiilin önemsiz bir günah olduğunu göstermez." diye yanıt verdi.

Kurul, "Cünüp iken tutulan oruç geçerli midir?" sorusuna da "Cünüplük oruç tutmaya engel değildir. İster cünüp olmayı gerektiren hâl, oruca başlanmadan gerçekleşmiş olsun, ister ihtilam olma gibi orucu bozmayan bir sebeple oruçlu iken gerçekleşmiş olsun fark etmez. Ancak cünüp olan kişi, bir an önce yıkanıp temizlenmelidir. Cünüp iken üzerinden bir namaz vakti geçmemelidir" yanıtını verdi.

https://www.aykiri.com.tr/diyanet-en-cok-sorulan-sorulari-acikladi-elle-tatmin-orucu-bozar-mi-cunup-iken-tutulan-oruc-gecerli-mi/15944/

=======================

ANKAPARK HAKKINDA BİR REZALET DAHA: HALKIN PARASIYLA UMRE VE MEDİNE ZİYARETİ

801 milyon dolar harcanarak yapılan Ankapark'ın 2016 yılında Cidde Fuarı'nda tanıtımı için ihaleye çıkıldığı, fuardaki 36 metrekarelik stant için 25 kişinin görevlendirildiği, 7 adet VİP araç temin edilmesi ve 5 yıldızlı otelde konaklamaları dahil ücretlerinin ödendiği belirlendi. Bir kısmının eşlerinin de olduğu katılımcıların Türkiye'ye dönüş biletlerinin daha gitmeden önce Cidde'ye 418 kilometre uzaklıktaki Medine'den alındığı ortaya çıktı.

07 Kasım 2021

801 milyon dolar harcanarak yapılan, geçtiğimiz günlerde tanıtım çadırına dahi güncel tutar olarak 7 milyon 500 bin TL verildiği belirlenen ve yolsuzluk dosyaları savcılığa iletilen Ankapark hakkında skandal bilgiler gelmeye devam ediyor. Gökçek döneminde, Ankapark'ın tanıtımı adı altında Cidde'deki Fuar için ihale yapıldığı ancak fuar kafilesinin büyük bir kısmının bir süre sonra Cidde'den ayrılarak Medine'ye gittikleri tespit edildi.

29 Ocak 2016 tarihinde davet usulü yapılan ihaleyi belediye şirketi Anket AŞ'nin kazandığı, şirketin ise aynı gün 2 saat içerisinde işi alt taşerona ihale ettiği belirlendi. İhale içeriğinde 36 metrekarelik fuar alanı için 25 orta ve üst düzey bürokratın görevlendirildiği, bunlara 7 adet VİP araç tahsis edildiği ve 5 yıldızlı otellerde konakladıkları tespit edildi.

DÖNÜŞ BİLETLERİ EŞLERİYLE BİRLİKTE MEDİNE'DEN

Yapılan organizasyona Belediye adına katılan Gökçek dönemi üst düzey bürokratlarının eşleri de dahil oldu. Dönüş biletlerinin tamamının, fuarın başlangıç tarihinden önce, 01 Şubat 2016 tarihinde, Cidde'ye 418 kilometre uzaklıktaki Medine üzerinden dönülecek şekilde alındığı ve gezinin iş kalemlerine yer verilmeyerek "organizasyon" adı altında tek kalemde fatura edildiği tespit edildi.

Ankara Büyükşehir Belediyesi kaynakları, fuar alanından çok uzakta, başka bir kentten dönüş biletlerinin alınmasının ve üst düzey bürokratlarının eşleriyle birlikte Suudi Arabistan'a gitmesinin "dini vecibeleri yerine getirmek maksatlı" değerlendirildiğini belirtti. İşin verildiği firma üzerinden üst düzey bürokrat ve eşlerinin hangi otel, şehir ve harcamalarda bulunduklarının ayrıntılı bir şekilde inceleneceği ve konuyla ilgili olarak soruşturma başlatıldığı belirtildi.

https://www.aykiri.com.tr/ankapark-hakkinda-bir-rezalet-daha-halkin-parasiyla-umre-ve-medine-ziyareti/15932/

=======================

ÖNİZ ÖZSOY*: "BALDIZA GELENE KADAR..."

-*Av.

07 Kasım 2021

Evlatlarımız, candan öte can bildiğimiz evlat edindiğimiz çocuklarımız, aynı yastığa baş koyduğumuz eşlerimiz, geleceği paylaşma ümidiyle ellerini tuttuğumuz nişanlılarımız, sevgililerimiz, annelerimiz, babalarımız, kardeşlerimiz, gelinlerimiz, damatlarımız…

İçimizden "sol elle yemek yiyenler" , evli olanlar, "boşanmaya karar verenler" , nafaka talep edenler, "kira kontratı imzalayanlar" , banka kredisi kullananlar, "kredi kartıyla harcama yapanlar" , alacaklı veya borçlu olanlar, "vasiyet yazanlar" , mirasçılar ", bireysel emeklilik başvurusu yapanlar" , sözleşmeden cayanlar, "kaparo verenler" , icra malı alanlar, "internet üzerinden müzik dinleyenler" , dişini fırçalayanlar, "dövme yaptıranlar" , saçını boyayanlar, "alkollü mekanlarda çalışanlar" , milli piyango bileti alanlar, "sayısal loto oynayanlar" , bir mağazanın çekiliş kuponuyla hediye kazananlar…

"Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası" , Türk Medeni Kanunu, "Türk Borçlar Kanunu" , Türk Ticaret Kanunu, "Türk Ceza Kanunu"

"Anayasanın 2. maddesinde demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiş Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yakasını paçasını tutmadığı eşimiz dostumuz, hısım akrabamız, burnunu sokmadığı, düzenlemeye kalkmadığı herhangi bir sosyal alan, kanun koyucu gibi hareket etme cüretini göstermediği herhangi bir hukuki ilişki türü, Anayasamızdan Medeni Kanunumuza ayak altına almadığı bir yasa yok."

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın, 'Telefon, internet yoluyla boşanma mümkün.' '9 yaşındaki kız çocuğu, 12 yaşındaki erkek çocuğu evlenebilir.' gibi basına yansıyan, kamuoyunda infial yaşanınca sayfalarından kaldırdıkları 'fetvaları' hepimizin malumu. Ancak bu tip 'fetvalardan' yüzlercesi mevcut. Sayın Mustafa Solak'ın, bu 'fetvaların' hepsini derleyip topladığı, Kaynak Yayınlarından çıkan "DİYANETİ'İN FETVALARI Atatürk'ten Bugüne Diyanet'in Dönüşümü' adlı değerli bir çalışması da var. Bu fetvaların içinde neler yok ki. Yazının başında 'fetva' konularını sınırlı biçimde örneklendirmeye çalıştım "; Diyanet İşleri Başkanlığı'nın evlenmeden, boşanmaya, velayetten, gaipliğe, nesep bağlarından, iddet müddetine, emanet sözleşmesinden, finansal kiralamaya, görüş(!) bildirme hak ve yetkisini kendinde görmediği bir alan yok."

Yetişme çağında, büyüklerden işittiğim bir söz idi. Hayatın acemisi olan bizlere deneyimlerini aktarırken "İyi dinle çünkü öpülmedik bir kulağımın arkası kaldı!" derlerdi. Diyanet İşleri Başkanlığı'mız öyle hayat gibi cimri olmadığından, 'öpülmedik kulak arkası' da bırakmadı bizde sağ olsun. Anayasamızdan öpüyor, kanunumuzdan öpüyor, laiklik ilkemizden öpüyor, din ve vicdan hürriyetimizden öpüyor, hür aklımızdan, hür vicdanımızdan, hür irfanımızdan öpüyor; çoluk çocuk, kadın erkek hepimizi, hayatın her alanında ve her anında öpücüklere boğuyor. Mahkeme kapısında yanımızda, ameliyat masasında baş ucumuzda, emlakçıda yan sandalyede, soframızda baş köşede, banka kuyruğunda, noterde, sinema salonunda. O bir 'asli kurucu idare', o bir 'yasama organı', o bir 'anestezist', o bir 'doktor', o bir 'beslenme uzmanı', o bir 'hâkim', o bir 'savcı', o bir 'avukat', din de o, iman da o, kitap da o, hukuk da o yasa da o! Uzun lafın kısası, 'Baldızla zina yapmak nikahı düşürmez.' ve 'Baldızla, eşin teyzesi ve halasıyla hangi şartlarda evlenilebilir? / Eş öldü ise eniştenin baldızıyla evlenmesi için beklemesine gerek yok."fetvaları ile kulağımızın arkasına o tatlı buselerinden birini daha konduruvermiş oldu Diyanet İşleri Başkanlığı'mız.

"Bir Cumhuriyet Devrimi kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı niye kurulmuştur" "?"

"Diyanet İşleri Başkanlığı, laikleştirme politikasına dinsel meşruluk kazandırma görevi yüklenmişti. Bütçe ve atamasıyla tam bir devlet dairesiydi. Devlet, dinin siyasal ve toplumsal alana karışması olasılığına karşı dini, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kullanmaktaydı." (1)

"Diyanet İşleri Başkanlığı sadece itikat ve ibadetle ilgilidir, camileri yönetir, vaaz ve hutbe düzenler, başkanları sık sık değişir, "fetva veremez" , adeta devletin din işlerine bakar." (2)

Bu halde "Diyanet İşleri Başkanlığı niye kurulmuştur?" sorusunu kısaca 'Bugünkü mevcut haline, dönüştürüldüğü yapıya karşı kurulmuştur.' olarak yanıtlamak da mümkün.

Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Mart 1924 tarihinde, Şeriye ve Evkaf Vekaleti'nin yerine kurulmuştur. 3 Mart 1924 Türk Devrimi için önemli bir tarih. Hilafet bu tarihte kaldırılmıştır. (431 sayılı kanun.) Tevhidi Tedrisat Kanunu da aynı tarihlidir. (430 sayılı kanun.) Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 14 maddeden ibaret kuruluş kanunu da (429 Sayılı Kanun.) yine 3 Mart 1924 tarihlidir. Kanun numaralarından da anlaşılacağı üzere peş peşe kabul edilmiştir. Yalnızca bu zincirleme birlik, yekparelik bile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kurulma sebebine ilişkin bir veri sunuyor esasen. Yine de kuruluş kanununu temelinde, özel bir değerlendirme yaparsak, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kimliğini "'idari ve teknik fonksiyonlu hizmet kuruluşu'" olarak tanımlamak mümkün. "Yani hükümetin siyasi fonksiyonu içinde yer almayan, bağımlı, kanunun 1. maddesinde görev ve yetkileri ''itikat, ibadet işleri ve dinî ibadet mekânlarının düzenlenmesi/dini kurumları idare etmek ve dinin ibadet ve itikat alanıyla ilgili işleri yürütmek' ile sınırlandırılmış sıradan bir kamu kuruluşu öngörülmüştür."

Bununla birlikte 429 sayılı kanunun, laik devlet düzeninin ilk yasal yapı taşı olarak da kabul edildiğinden de söz etmek gerekir. Kanunun kabul tarihinde Anayasa'da devletin dininin İslam olduğu hükmü hâlâ mevcut idi. Ancak 429 sayılı kanun ile siyasal ve hukuksal alanı düzenleme ve eylemde bulunma hak ve yetkisi devlete bırakıldığından 'Devletin dini İslam'dır.' hükmü de fonksiyonunu yitirmişti.

"Niyazi Berkes (2004, 535), 429 Sayılı Kanun'un "asıl öneminin, Diyanet İşleri'nin dinsel yetkilerinin sınırlarını belirlemesi" olarak görmektedir. Berkes'e göre "bu kanun, Hıristiyanlıktaki gibi bir din topluluğunun en üst ruhani başkanlık kurumunu oluşturmadığı gibi" gerek kurum ve gerekse başındaki makam, bir ilahiyat doktrini, dogma ya da mezhep benimseyerek inananları onlara uyma mecburiyeti de koyamayacaktır. "Dini yorumlama yetkisi bulunmadığı gibi Devletin mevzuatını da din açısından yorumlama yetkisi yoktur." Berkes'e göre Kurum, Müslüman topluluğun inanç ve ibadetlerini, mevzuatın sağladığı hürriyet içinde yapmalarını sağlayacak bir kamu hizmeti gören idaredir ve kanunun özü, diyanet işlerini siyasal ve hukuksal alandan ayırarak dinleri, kanunların sağladığı inanç ve vicdan özgürlüğü alanında korumaya bırakmasıdır." (3)

Berkes'in görüşleri hem laiklik kavramı ile hem de Cumhuriyet Devrimi'nin felsefesi ile örtüşür. Nitekim laikliği sadece "devlet içinde din ve dünya işleriyle uğraşan otoritelerin ayrılması olarak tanımlamamış, sosyal hayatın birçok cepheleriyle (eğitim, aile, ekonomi, hukuk, hatta görgü kuralları, giyim vb.) din ile olan ilişkilerinin çözülmesi olarak değerlendirmiştir." (4)

Sekülerizm, laiklik yerine hortlatılan bir sözcük oldu. Secularism, İngilizce ve Almanca konuşulan ülkelere özgü, 'dünyasallık, din dışılık' anlamına gelen bir kavram ve laikliğin içerdiği anlamı tam olarak karşılamıyor. "Laiklik devrimci, sekülerizm evrimci karakterlidir." Sekülerizmde din ile devlet işlerinin ayrılığı öngörülse de dinsel özerklik kabul görür "devrimci değil, evrimci, Jakoben-seçkinci-radikal değil, liberal-reformist-bireyci üslup tutturur." (5) Türkiye Cumhuriyeti Devleti seküler değil laik devlet düzenini benimseyen bir ülke, önce bu hususun altını çizmek gerekiyor.

Bununla birlikte, Cumhuriyet Devrimi'nin laiklik anlayışının karakterinin de altını çizmek gerekiyor. Cumhuriyet Devrimi laiklik ilkesi ile yalnızca devleti değil, toplumu ve kişiyi de yeniden biçimlendirme amacı taşır. "Onuncu Yıl Kitapçığı bu konuda şöyle diyor: Cumhuriyet Türkiyesi'nin cemiyeti laik bir cemiyettir. "Fakat bu laiklik sadece din ve dünya işleri arasında Fransa'da olduğu gibi, bir mütareke manasını ifade etmez. Yani pasif bir laiklik değildir. Türk laikliği hayatın, yani milletin menfaatlerini ve dirliğini her şeye hâkim kılan aktif bir telakkisidir." (6)

Özetle, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kuruluş kanununu şekillendiren Cumhuriyet Devrimi'nin felsefesi idi. 10 Nisan 1928 tarihinde 'Devletin dini İslam'dır.' hükmü Anayasa'dan çıkarıldı. 08.06.1931 tarihli Evkaf Umum Müdürlüğü 1931 Mali Yılı Bütçe Kanunu ile Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yer alan 'Dini Müesseseler Müdürlüğü ve Levazım Müdürlüğü" Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne aktarıldı. Bu kanun da devrim felsefesinin yansımasıydı. Keza Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kapsamlı ilk teşkilat kanunu olan 1935 tarihli 2800 sayılı kanun da devrim felsefesinin ürünüydü. 1967 yılında yayınlanan 'Diyanet İşleri Teşkilatının Gelişmeleri' adlı çalışmasında, Atatürkçü Düşünce Derneği'nin de kurucu üyelerinden olan Prof. Dr. Bahri Savcı "2800 sayılı Diyanet İşleri Reisliği Teşkilatı Kanunundaki düzenlemeleri, laik devlet düzeninin korunması açısından olumlu bulmuş; Diyanet İşleri'nin görevinin itikat ve ibadet ile sınırlanması, teşkilatın bu alanın dışına çıkmasını engellemekte ve teşkilatın Başbakanlık hiyerarşisine tabi kılınmasını, teşkilatın temel unsurlarının memur statüsüne sokulmasını, camilerde çalışan diğer unsurlara devlet maaşı bağlanmayarak zayıflatılmalarını, özlük işlerinin merkezi hükümetçe belirlenmesini, "itikat ve ibadet alanı dışında vaaz verenlerin vaizlik vesikalarının iptal edilecek olmasını önemli güvenceler olarak nitelemiştir." (7) Nitekim 5 Şubat 1937 tarihinde laiklik ilkesinin Anayasamıza girmesi ile bu süreç tamamlanmış oldu.

Ne zaman ki Cumhuriyet Devrimi'nden kopuldu, Diyanet İşeri Başkanlığı da karşı devrimci, liberal, bağımlı siyasetin araçsallaştırdığı bir kurum olarak hızla bugünkü haline doğru evrimleşti. "Diyanet İşleri Başkanlığı, Allah ile kul arasında olan, doğrudan insanın aklına seslenen, inancı mucizeler üzerine değil akıl üzerine kuran İslamiyet'in felsefesi ile de bağdaşmayacak biçimde ruhani otoriteye sahip ruhban sınıfı gibi hareket etmeye başladı. Dini insanlar için yorumlayan, İslami kurallar öneren, fetvalar veren, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde din ve devlet iki ayrı özerk alanı ifade ediyormuş gibi kendi alanında(!) ve dahası sosyal hayatın her alanında dilediği gibi top koşturabileceğini zanneden bir yapıya dönüştü."

Şimdi belki diyeceksiniz ki "Bunları biliyoruz da çözüm ne? Cumhuriyet Devrimi'ni, Anayasa'yı, kanunları umursuyorlar mı? Adli Yıl açılışı bile Diyanet İşleri Başkanı'nın duası ile yapılıyor!"

Çözüm, işte tam olarak bu düşünceden sıyrılmaktır. Doğrudur, bu tip hukuk dışı eylemler bugün hukuki yaptırımla karşılaşmıyor ancak bu, hiçbir vakit hukuki bir yaptırımla karşılaşmayacakları anlamına gelmiyor. Bizlere düşen en önemli en birincil ödev bunu unutmamak ve unutturmamaktır, bu vaziyeti normalleştirmemek ve ümitsizliğe kapılmamaktır. Devrim bizimle yaşar.

"1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılışında edilen duayı örnek göstererek, laiklik ilkesinin çiğnenmesini meşrulaştırmaya çalışanlara, kürsüsünü sosyal medyaya kurup Cumhuriyet Devrimi hilafına vaaz veren Baş İmamların eylemine 'düşünce ve ifade hürriyeti'(!) niteliği atfedenlere, laikliği uluslaşma niteliğinden, ulus olma bilincinden yoksun, Cumhuriyet Devrimi'nin felsefesinden kopuk bir 'dünyevilik' olarak çarpıtanlara var güçle karşı durmak gerekiyor" . Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurtuluş ve kuruluş felsefesini bıkmadan, usanmadan anlatmak gerekiyor. "Zihinlerimizi eğip bükmelerine, ilkelerimizi ve kavramlarımızı çarpıtmalarına, içlerini boşaltmalarına, altlarına dilediklerini yazmalarına izin vermemek gerekiyor. "Öyle değil, böyle!" demek; 'Bugün hukuki bir sonucu olmayabilir ama biz buradayız. Biz burada olduğumuz müddetçe bu eylemlerin hukuki bir sonucu da olacaktır. Devrim bizimle yaşar." azim ve kararlılığını ortaya koymak gerekiyor." Türk Devrimini ve Türk Milletini ayakta tutacak güç budur. Çünkü "Devrimin kanunu, mevcut kanunların üzerindedir. Bizi öldürmedikçe, bizim kafalarımızdaki cereyanı boğmadıkça, başladığımız devrim, bir an bile durmayacaktır. Bizden sonraki devirlerde de böyle olacaktır." (8) 'Böyle' olacağını göstermekle görevli olduğumuzu unutmamak gerekiyor.

(1) M. Ali Ağaoğulları, L'Islam, s. 51-52; B. Tanör, Kurtuluş Kuruluş s.287

(2) Türkiye'de Din-Devlet İlişkileri Sempozyumu, s. 56-61 İsmail Kara; Bülent Tanör, Kurtuluş Kuruluş, Cumhuriyet Kitapları,2006, s. 286

(3) Ömür Aydın, Akademik İncelemeler Dergisi, 2019, 14/2: 239-276 Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Hukuki Statüsü Üzerine Tartışmalar

(4) N. Berkes, Teokrasi ve Laiklik, Adam Yay., İstanbul 1984, s.91 vd.; B. Tanör, Kuruluş Kurtuluş, Cumhuriyet Kitapları, 2006, s. 283

(5) B. Tanör, Kuruluş Kurtuluş, Cumhuriyet Kitapları, 2006, s.262

(6) Tıpkıbasım, Cumhuriyet, 29.10.1996; B. Tanör, Kuruluş Kurtuluş, Cumhuriyet Kitapları, 2006, s. 283

(7) Ömür Aydın, Akademik İncelemeler Dergisi, 2019, 14/2: 239-276 Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Hukuki Statüsü Üzerine Tartışmalar

(8) Mustafa Kemal ATATÜRK

https://www.veryansintv.com/baldiza-gelene-kadar

=======================

DİYANET'İN 'BALDIZ' ISRARI: 'HALASI, TEYZESİ DE OLUR…'

November 6, 2021

Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan "Fetvalar" kitabındaki tepki çeken bir diğer fetvada eniştenin kimlerle evleneceği ile ilgili 'Kız kardeşi, teyzesi, halasıyla evlenilebilir, eş öldüyse eniştenin beklemesine gerek yok!' ifadesi yer aldı.

Diyanet'in en üst danışma organı olan Din İşleri Yüksek Kurulu tarafından hazırlanan "Fetvalar" kitabındaki tepki çeken "Baldızla zina, nikâhı düşürmez" fetvasının, baldızla ilgili verilen tek fetva olmadığı ortaya çıktı.

Cumhuriyet'ten Sefa Uyar'ın kitabın üçüncü baskısından aktardığına göre; söz konusu fetvanın yanı sıra "baldızla evlenilip evlenilemeyeceği" ve "enişte ile baldız arasındaki mahremiyetin ölçüsünün ne olacağı" da tartışılmış. "Baldızla, eşin teyzesi ve halasıyla hangi şartlarda evlenilebileceği" de açıklanan, bini aşkın fetvanın bulunduğu kitapta "enişte – baldız" temalı üç fetva olması dikkat çekti.

"Aile hayatı" başlığı altında yer alan 824 numaralı fetvada, "kişinin, baldızıyla hangi şartlarda evlenebileceği" aktarıldı. "Kişi, karısını boşadıktan veya karısının ölümünden sonra baldızıyla evlenebilir mi" sorusuna yanıt verilen fetvada, "hadislere göre iki kız kardeş ile aynı anda evlenmenin haram olduğu, eşin hala ve teyzesi gibi yakınlarının da baldız gibi değerlendirildiği" belirtildi.

"Fakat kişi, karısının ölümü veya onu boşaması halinde karısının kız kardeşi, teyzesi ya da halası ile evlenebilir" denilen fetvada, "Nikâh için boşadığı karısının iddet müddetinin (bekleme süresi) bitmesini beklemesi gerekir.

Onun iddeti bittiği andan itibaren baldızı ile evlenebilir. Eşinin vefatı durumunda ise herhangi bir süre beklemesine gerek olmaksızın baldızı ile evlenmesinde dini hükümler açısından bir sakınca yoktur" ifadeleri kullanıldı.

'YABANCI HÜKMÜNDE'

Kitabın "Sosyal hayat" başlığında yer alan 1052 numaralı fetvada ise "enişte – baldız ilişkisi" işlendi. "Enişte – baldız arasındaki mahremiyetin ölçüsü nedir?" sorusuna yanıt verilen fetvada, "kadınların zinet yerlerine" işaret edildi.

Kuran'da kadınların zinet yerlerini kimlerin yanında açabileceğinin bildirildiği vurgulanan fetvada, "Kadının eniştesi, kendisine nikâhı ebediyen haram olan mahremler arasında yer almamaktadır. Bu yüzden bir kadın, eniştesine yabancı hükmündedir. Bir erkeğin, baldızı ile evlenme yasağı sürekli olmayıp onun ablası ile evliliği devam ettiği süre ile kayıtlıdır. Bu sebeple enişte, kendileriyle sürekli evlenilemeyen yakınlar gibi düşünülmemelidir" denildi.

https://acikgazete.com/diyanetin-baldiz-israri-halasi-teyzesi-de-olur/

==========================

AKP'Lİ İSİM 'BARINAMAYAN' ÖĞRENCİLERİ BÖYLE TANIMLADI: NE OLDUĞU BELLİ OLMAYAN ÇOCUKLAR

İzmit Belediye Meclisi AKP Grup Başkan Vekili Muharrem Tutuş, 'barınamayan öğrenciler hakkında "Ne olduğu belli olmayan çocuklar" açıklamasında bulundu.

03-11-2021

İzmit Belediye Meclisi AKP Grup Başkan Vekili Muharrem Tutuş; İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet'in "Barınamıyoruz" sloganı ile eylem yapan üniversite öğrencilerine verdiği desteği eleştirirken, öğrenciler için "Ne olduğu belli olmayan çocuklar" ifadesini kullandı.

İzmit Belediyesi'nin kasım ayı meclis toplantısı yapıldı. Meclis toplantısında, üniversite öğrencilerinin yurt ve ev sorunlarına dikkat çekmek için yaptıkları "Barınamıyoruz" eylemleri de gündeme geldi.

İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet, destek verdiği üniversite öğrencilerine Vadi İzmit Evleri'nden geçici ev sözü vermişti. İzmit Belediye Meclisi AKP Grup Başkan Vekili Muharrem Tutuş, Hürriyet'in bu sözünü gündeme getirdi. Yerel seçim öncesinde Hürriyet'in seçim çalışmalarına ilişkin yayınlanmış haberleri gösteren Tutuş, şunları söyledi:

"Şurada da seçimden önce, 'bu kentin ekmeğini İzmit'in çocukları yiyecek.' Seçimden önceki fotoğraflar bunlar. Şimdi, Cumhuriyet Parkı'nda ne olduğu belli olmayan çocuklara ev açmak için burada komisyonlara evrak gönderiyoruz. Önce bu çocuklara verin. Önce bu çocuklara verin."

https://gazetemanifesto.com/2021/akpli-isim-barinamayan-ogrencileri-boyle-tanimladi-ne-oldugu-belli-olmayan-cocuklar-471603/

=======================

ATEİSTLERDEN ŞENLİKOĞLU HAKKINDA "NEFRET SÖYLEMİ" ŞİKAYETİ

Ateizm Derneği, "Ateizm ve deizm hayvanlık alemi gibidir. Ateist ve deistlerin kendi anne ve kardeşleriyle evlenmelerinde bir sakınca yoktur" diyen yazar Şenlikoğlu hakkında suç duyurusu yaptı.

İstanbul - BİA Haber Merkezi 02 Kasım 2021, Salı 10:40

Ateizm Derneği, yazar Emine Şenlikoğlu hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusu dilekçesi verdiklerini açıkladı.

Dernek, gazeteci İrem Beyhan'ın Karınca Sarayı isimli YouTube kanalına 9 Ekim'de konuk olan Şenlikoğlu'nun deist ve ateistlere yönelik olarak çok ciddi nefret söylemlerinde bulunduğunu ifade etti.

Savcılığa ilettikleri dilekçede, Şenlikoğlu'nun, Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 216. Maddesi uyarınca "halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama" suçlamasıyla soruşturulmasını talep etti.

"KUTUPLAŞMAYI KÖRÜKLEYECEK BİR AÇIKLAMA"

Deizmin ensest ilişkiyi meşrulaştırdığını iddia eden Şenlikoğlu, "Ateizm ve deizm hayvanlık alemi gibidir" demişti.

Ateizm Derneği, bugün şikayetleriyle ilgili yaptığı yazılı açıklamada, "Utanma duygusunun nasıl bir şey olduğunu henüz keşfedememiş olduğuna kanaat getirdiğimiz bu şahsın açıklamalarını kınıyoruz" dedi.

"Bunun sadece ateistleri ve deistleri öfkelendirmesi gereken bir tavır olmadığını düşünüyoruz. Toplumun farklı kesimlerini bu denli ağır ve çirkin ifadelerle itham etmek, kutuplaşmayı körüklemekten başka hiçbir işe yaramayacaktır.

Dernek, "Halkın din, mezhep bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden Şenlikoğlu'na karşı bu defa da biz TCK 216'yı göreve çağırıyoruz. Bu tavra karşı vereceğimiz tek cevap, yaptığımız suç duyurusudur" açıklamasını yaptı.

ŞENLİKOĞLU NE DEMİŞTİ?

"Ateizmi öldürdük biz. Şimdi deizmi öldüreceğiz az kaldı. Çünkü ateizm çok mantıksız. Baktılar ateizm bitiyor, deizmi hortlattılar.

"Dinsiz de demiyorlar, deist diyorlar. Dinsizlik halkımızda kötü bir isimle anılır ya gençler sıcak baksın diye deist diyorlar.

"Ateizm ve deizm hayvanlık alemi gibidir. Deizmde bir adam kızıyla evlensin hiçbir sakınca yoktur. Hangi ülkede hatırlamıyorum; bir adam köpeği ile nikah yaptı.

"Ama senin inandığın inanç buna karşı değil. Onlar anne babalarıyla evlenebilirler. Deizmde ahlak yoktur. Deizmin ateizmin kendisi bozuk. Her deist ya da ateist kötü olacak diye bir kaide yok. Ben sistemden bahsediyorum. Ben kişilerden bahsetmiyorum. Deist ahlaklı olabilir ama deizm ahlaksız."

ATEİZM DERNEĞİ HAKKINDA

Dernek, internet sitesinde kendisini şöyle tanımlıyor:

"Bizler hayatı bilim, akıl ve mantık süzgecinden geçirerek yaşayan, herhangi bir dine, peygamberlere, kutsal kitaplara vb inanmayan insanlarız. Doğaüstü inançların, özgürlüğü değil baskıyı getireceğinin farkına varmış bireyleriz. Hurafeye dayalı inançların olmadığı, bilimi temel alan ve özgür düşüncenin hüküm sürdüğü, insanca yaşamanın mümkün olduğu bir toplum hedefliyoruz.

"Peki biz neye inanıyoruz? Öncelikle insanın en değerli evrimsel kazanımı olan empatinin, hoşgörünün ve aklın gücüne inanıyoruz. Elimizde başka bir yaşam olmadığına, dolayısıyla ne yapılacaksa burada, bu yaşam içerisinde yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu bağlamda gezegenimizin içindeki tüm güzelliklerle birlikte korunması gerektiğini düşünüyoruz."

EMİNE ŞENLİKOĞLU HAKKINDA

İslami içerikli kitap ve roman yazarı.

İlkokul ve İmam-Hatip Lisesi eğitimini dışarıdan tamamladı. 1984 yılında yazdığı ilk kitabından (Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar) yargılandı, 2,5 yıl hapse mahkum oldu.

1985 yılından beri Genel Yayın Yönetmeni olarak Mektup dergisinde çalışıyor. (Kaynak)

(AS)

https://bianet.org/bianet/insan-haklari/252709-ateistlerden-senlikoglu-hakkinda-nefret-soylemi-sikayeti

=======================


"ŞU ANDA MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI'NI YÖNETEN MAHMUT ÖZER DEĞİL TARİKATLAR"

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2022 yılı bütçesini değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, "Öğrenciyi okuldan uzaklaştırmak, laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimden uzaklaştırmak için kurulan bir kadro var. Bakanlığı yöneten Mahmut Özer değil tarikatlar" dedi

02-11-2021

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2022 yılı bütçesini değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya, "Öğrenciyi okuldan uzaklaştırmak, laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimden uzaklaştırmak için kurulan bir kadro var. Bakanlığı yöneten Mahmut Özer değil tarikatlar" dedi.

BirGün'de yer alan habere göre; CHP'li Kaya, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Milli Eğitim Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçeleri üzerindeki görüşmeler sürürken, değerlendirmelerde bulundu. kız çocuklarının okullaşma oranının 2012'den 2021'ye yüzde 5,8 düştüğünü belirtti.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın 2022 yılı bütçesini değerlendiren Kaya, "Öğrenciyi okuldan uzaklaştırmak, laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimden uzaklaştırmak için kurulan bir kadro var. Bu kadro, kız çocuklarının okula gitmesindeki azaltmanın ana nedenidir. Mili Eğitim Bakanlığı'nı tarikatlar paylaşmış ve tarikatların yönetimine devredilmiştir. Şu anda Millî Eğitim Bakanlığı'nı yöneten Mahmut Özer değil tarikatlar" ifadelerini kullandı.

"HİÇBİR OKULDA ATANMIŞ TEMİZLİK GÖREVLİSİ YOK

"Eğitim yatırımlarına küçük bir pay ayrılmasına ilişkin "Milli Eğitim Bakanı itiraf etti. Tamamen fiyasko. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara geldiğinden bu yana bütçeden eğitime ayrılan pay sürekli azalıyor. Rakamlar büyük, ayrılan yüzdelik dilim çok küçük. Öğretmen ataması yok, 117 bin öğretmenin hemen göreve başlaması gerekiyor çünkü sözleşmeli öğretmen çalıştırılıyor" diyen Kaya, yüz yüze eğitimin başlamasına rağmen alınmayan önlemler, okullardaki Covid-19 vakalarının açıklanmaması ve okullar arası eşitsizlik hakkında da, "Milli Eğitim Bakanı genel ortalamaları söyledi, 'sınıf mevcutları 23' dedi. 'Ankara'da istediğiniz okula gidelim sınıf mevcudunun 45 olduğunu göreceksiniz' dedim. Ankara'da 156 okul dört yılda tamamlanmadı. Türkiye genelinde bir yılda yaptıkları derslik sayısı 500. Hiçbir okulda atanmış temizlik görevlisi yok" diye konuştu.

"4+4+4 SİSTEMİNİ; LAİK, DEMOKRATİK, BİLİMSEL VE KAMUSAL EĞİTİMDEN ÇOCUKLARI UZAKLAŞTIRMAK İÇİN GETİRDİLER"

Eğitim Reformu Girişimi'nin okullaşma oranı hesaplamasına göre; kız çocuklarının 2012'de ilkokulda yüzde 98,9 olan okullaşma oranının 2020-2021 döneminde 5,8 puanlık kayıpla yüzde 93,1'e inmesi hakkında Yıldırım Kaya, "4+4+4 sisteminin getirilme nedeni zaten eğitim sistemini çökertmek. Laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimden çocukları uzaklaştırmak için getirdiler. Yapmak istedikleri şu: cumhuriyet değerleri ve eğitim değerleri ile hesaplaşmak istiyorlar" ifadelerini kullandı.

"BU KADRO KIZ ÇOCUKLARININ OKULA GİTMESİNDEKİ AZALTMANIN ANA NEDENİDİR"

Ders kitaplarını hazırlamak gibi önemli göreve sahip olan Talim ve Terbiye Kurulu'na harf devrimine karşı makale yazan Mustafa Gündüz'ün atandığını anımsatan Yıldırım Kaya, şunları söyledi: "Harf Devrimi'ne karşı çıktığını söylüyor. Hilafeti savunuyor… Öğrenciyi okuldan uzaklaştırmak, laik, demokratik, bilimsel ve kamusal eğitimden uzaklaştırmak için kurulan bir kadro var. Bu kadro kız çocuklarının okula gitmesindeki azaltmanın ana nedenidir. Mili Eğitim Bakanlığı'nı tarikatlar paylaşmış ve tarikatların yönetimine devredilmiştir. Nur Cemaati'nin Nakşibendi Kolu Hayrat Vakfı; TÜRGEV, TÜGVA, Süleymancılar, Ensar Vakfı, İnsan Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti… Bunlar kendi aralarında Milli Eğitim Bakanlığı'nı, il milli eğitim müdürlükleri ile ilçe eğitim müdürlüklerini parsel parsel hale getirmiş durumdalar. Şu anda Milli Eğitim Bakanlığı'nı yöneten Mahmut Özer değil tarikatlar."

AKP, ÖĞRETMEN ATAMAKTAN ÂCİZ

"Engelli öğretmen atamaları" konusunda konuşan Kaya, "2 bin 511 atama bekleyen öğretmen var. 3 Aralık'ta 'müjde' diye açıkladı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, 750 öğretmen atayacağını söyledi. 2 bin 511 öğretmeni atamaktan âciz bir siyasal iktidarla karşı karşıyayız. Ücretli öğretmenleri de köle gibi çalıştırmaktan da Milli Eğitim Bakanlığı'nın vazgeçmesi gerekiyor. Maarif Vakfı'na 1 milyar 339 milyon lira pay ayrılmış. Bu vakıflara ayrılan pay, kendi bütçesine ayrılsa hem öğretmen sorunumuz hem engelli öğretmen sorunumuz çözülecek hem okul ve derslik sorunumuz çözülmüş olacak" ifadelerini kullandı.

https://gazetemanifesto.com/2021/su-anda-milli-egitim-bakanligini-yoneten-mahmut-ozer-degil-tarikatlar-471440/

==========================

TALİBAN YÖNETİMİNDE 9 YAŞINDAKİ ÇOCUK 55 YAŞINDA ADAMLA EVLENDİRİLDİ

ABD'nin önde gelen yayın kuruluşlarından CNN International, Afganistan'da Taliban'ın yönetimi ele geçirmesinin ardından yaşanan insani krizi bölgeden yayınladı. İnsanların çaresizlikten çocuklarını satışa çıkardığı ülkede, henüz reşit bile olmayan çocuklar zorla evlendiriliyor.

02 Kasım 2021

Taliban yönetiminde 9 yaşındaki çocuk 55 yaşında adamla evlendirildi

ABD merkezli yayın kuruluşu CNN International'dan Anna Coren, Afganistan'da Taliban'ın yönetimi ele geçirmesinin ardından yaşanan insani krizi haber yaptı. Afganistan'a giden Coren, çaresiz ailelerin hayatta kalabilmek için genç kızlarını satmak zorunda kaldığını aktardı.

Coren, daha önce Birleşmiş Milletler'in de gıda ve sağlık malzemesi kıtlığının kapıda olduğunu bildirdiği Afganistan'da halkın çaresizlikten sahip oldukları her şeyi satmaya başladığını aktarırken, buna genç kızların hatta küçücük çocukların da dahil olduğunu bildirdi.

Habere göre, Taliban'ın Afganistan'da yönetimi ele geçirmesinin ardından döviz kurlarının yükselişe geçmesi ve ülkede ekonomik sıkıntıların baş göstermesi nedeniyle insanlar çaresizlikten çocuklarını satacak duruma gelmiş. CNN'den Coren, 9 yaşındaki bir çocuğun evlenmek için 55 yaşında bir adama satıldığına şahit olduğunu belirtti.

9 yaşındaki kızın ailesinin Taliban rejiminin köylerinde yıkıma yol açmasının ardından zorunlu olarak göç ettiği ve babasının da bir süredir işsiz olduğu belirtildi. Diğer çocuklarını yaşatabilmek için 9 yaşındaki kızlarını satma kararı vermiş. Kızını satmak zorunda kalan baba CNN'e yaptığı açıklamada, 'Param yok, işim yok, yiyecek yemeğimiz yok, kızımı satmak zorunda kaldım evet. Başka yolu yoktu.' dedi. Kızını 2100 Afgani yani yaklaşık 23 dolara satan aile ise geleceklerinden endişeli…

https://www.sozcu.com.tr/2021/dunya/taliban-yonetiminde-9-yasindaki-cocugu-55-yasinda-adamla-evlendirildi-6744199/

=======================

DİYANET MAHKEME KARARINI HİÇE SAYDI: CEMEVLERİNE AYRIMCILIK!

Tarsus Asliye Hukuk Mahkemesi, diğer ibadethaneler gibi cemevlerinin de elektrik muafiyeti kapsamına alınması için açılan davada faturaların Diyanet tarafından karşılanacağı kararını verdi.

2 Kasım 2021

Mersin Tarsus Asliye Hukuk Mahkemesi'nin aldığı "cemevlerinin ibadethane olduğu ve elektrik borçlarının Diyanet İşleri Başkanlığı'nca ödenmesi gerektiğine" dair kararına karşın Diyanet İşleri Başkanlığı'nın elektrik faturalarını ödememesine tepki gösterildi. Avukat Derya Özinç, Diyanet'in mahkeme kararını tanımadığını belirterek "Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bir an önce kararı uygulaması zaruridir" dedi.

Cumhuriyet'ten Abidin Yağmur'un haberine göre cemevlerinin, diğer ibadethaneler gibi elektrik muafiyeti kapsamına alınması için beş yıl önce Tarsus Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açılan davada, mahkeme cemevlerinin elektrik faturasının Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ödenmesine karar verdi. O tarihten bu yana Mersin'deki Yenice Cemevi'nin elektrik faturalarının ödenmezken, elektrik dağıtım şirketi belirli periyotlarla cemevine yazı göndererek borcun ödenmesini talep etti.

Dağıtım şirketinin ısrarlı tebligatları üzerine şirketle irtibat kurduklarını anlatan avukat Özinç, "Diyanet İşleri Başkanlığı hâlâ cemevlerinin faturasını ödemiyor. Bu meseleyi cemevleri ile Enerjisa arasındaki bir mesele olarak görüyor. Bir mahkeme kararı var. Burada Diyanet İşleri Başkanlığı'nın harekete geçmesi lazım. Ama bu davayı yok sayıyorlar. Siyaset kurumunun da bu konuyu gündemine alması gerekir" diye konuştu.

HABER SIRASINDA FATURA

Cem Vakfı'na bağlı Yenice Sıdkı Baba Cemevi Başkanı Ali Kuru, 2016 yılından beri elektrik faturalarını ödemediklerini, faturaların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ödenmesi için avukata yönlendirdiklerini söyledi. Kuru, "Bunların Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından ödenmesi lazım.

Ortada bir mahkeme kararı olduğuna göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları olduğuna göre, burası da bir ibadethane olduğuna göre hakkımızı niye kullanmayalım? Diğer ibadethanelerden alınmıyor, bizden de alınmasın" dedi. Haber için Kuru ile görüştüğümüz sırada Yenice Cemevinin elektrik faturası geldi. Faturada, son kullanma bedeli olan 220 lirayla birlikte toplam borcun 20 bin 987 liraya ulaştığı belirtiliyordu.

https://www.gercekgundem.com/guncel/310246/diyanet-mahkeme-kararini-hice-saydi-cemevlerine-ayrimcilik

=======================

--

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Hayata bakış açınız kendinizi ne kadar sevdiğinizin doğrudan yansımasıdır."

~Lululemon~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Surekli ben durustum diyen veya o havalari takinanlardan suphelen

~Anonim Nasihat~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Ömer Hayyam Bütün Dörtlükler [ 369. - 389 ]

Boştur dünya saki ve şarap olmayınca,
Irak neylerinin sesi duyulmayınca;
Nesi var nesi yok bu dünyanın bana sor:
Boştur geçen ömrün kadehin dolmayınca.

- - - - - - - - - - - - - - - -

Tuketici yasamak iyi degildir.
Uretici olalim.
1925.

~K.Ataturk~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Zafer, Zafer benimdir diyebilenindir.
Basari ise,
Basaracagim diye baslayarak sonunda Basardim
diyebilenindir.

~K.Ataturk~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Parasızlığın eğlenmenizi engellemesine asla izin vermeyin. "

~Anonim~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Ne olduğumu bıraktığımda, neysem o olabilirim."

~Lao Tzu~

- - - - - - - - - - - - - - - -

Sen De Her Şey Gibi

Sen de her şey gibi,yakınımda iken,
Sen de oluyorsun gözlerimde diken.
Git,git benden uzak,uzak bir yere git;
Ne olur,içimde her zaman bir ümit,
Her uzak şey gibi öyle yalnız hayal,
Yalnız rahiya,renk,şarkı halinde kal.

~Cahit Sıtkı Tarancı~

- - - - - - - - - - - - - - - -

"Risale-i Nur , Said-i Nursi'ye Allah tarafindan verilmistir"

"Bediuzzaman cevap veriyor , 1960¨ adli yazida :
<font size="4" face="Philosopher">OrajKalip</font>


- - - - - - - - - - - - -
a45UyF587661
- - - - - - - - - - - - -



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur-gundem@googlegroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur-gundem+subscribe@googlegroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : 0raj.p0yraz@neomailbox.net  /  oraj.poyraz@openmail.cc
Grup Sayfamiz : https://groups.google.com/g/ozgur-gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/
Özgürlük adam, henüz yeni kurdum.

Siyasi iktidarın sürekli yasakladığı, polisiye önlemler ile gizlemeye çalıştığı şeyleri burada biriktireceğim.

Videolar, resimler, makaleler falan.
:
http://insulaelibertatis.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder