Arap İsyanları Soros Patentli Petrol KalkışmalarıABDnin ünlü "dışilişkiler uzmanı" K.R.Bolton ,Tunustan başlayarak Arap alemine dalga dalga yayılan kalkışmaların tipik Sorosçu ayaklandırmalar olduğunu ileri sürdü.. Uzman bir ABD’linin Arap kalkışmalarını “renkli devrim” olarak sunması çok ilgi çekici.. Bolton’un ,http://www.globalresearch.ca/index.php?context=va&aid=23282 adresinde yayınlanan söyleşisi aynen şöyle. “Renk Kodlu” Mısır; Mübarek’i Devirmek için ABD-Destekli STK’lar Yardımcı Oldu mu? K.R. Bolton ile röportaj Röportajı yapan: Mike Whitney 16 Şubat 2011 "Information Clearing House" MW----Tahrir Meydanı’ndaki gösterilere yabancı ajanların veya ABD-destekli STK’ların katılıp katılmadığını biliyor muyuz? Mübarek’i devirmede rol almış olabilirler mi? K R Bolton—Tunus, Mısır ve bölgeye yayılmakta olan ayaklanmaların hepsi de, eski Sovyet bloğu devletleri ve Myanmar ve başka yerlerde kışkırtılmış olan NED/SOROS’un “renkli devrimler”inin damgasını taşıyor. Bunların hepsi aynı model ve uzun yılların planlaması, eğitimi ve finansmanı, gülünç bir biçimde “spontan” olarak adlandırılan ayaklanmalara yol açıyor. Tunus, Mısır ve başka yerlerde devrimci organizasyonlar meydana getirmek için yıllarca zaman ve oldukça para harcayan kurumların arasında National Endowment for Democracy, USAID, International Republican Institute, Freedom House, Open Society Institute, ve bunların kolları olan bir dizi öncü kuruluşu şöyle sıralayabiliriz: National Democratic Institute for International Affairs, Center for International Private Enterprise, and the American Center for International Labor Solidarity. Bu kuruluşlar, yıllardır Mısırlı “aktivistleri” desteklemekte. Freedom House, örneğin 2009 yılında 16 genç Mısırlı “aktivisti” iki aylık bir programda eğitmişti. Birkaç gün önce New York Times, 6 Nisan Gençlik hareketi ile Miloseviç’i küreselleşmenin ve serbest pazarın çıkarı için devirmede başrolü oynamış olan Sırp gençlik hareketi Optor arasındaki ilişkiyi haber verdi. Şimdi 6 Nisan Libya, İran, Fas ve Cezayir’deki gençliğe hitap etmekte. (“Arap Tarihini Sarsan Tunus – Mısır Bağlantısı” New York Times: http://www.nytimes.com/2011/02/14/world/middleeast/14egypt-tunisia-protests..html). MW---ABD-destekli aktivistler gösterilere katılmış ya da katılmamış olabilirler ama ülke çapında yaygın işçi eylemleri, devrimi sürükleyen gerçek gücün, yerli organizasyonlar olduğunu göstermiyor mu? K R Bolton— Ayaklanmalarda öncü rolü oynayan yerel herhangi bir organizasyon olduğu görünmüyordu. İşçi sendikaları, örneğin, NED tarafından teşkilatlandırılmış, eğitilmiş ve fonlanmıştı. The American Center for International Labor Solidarity (Uluslararası İşçi Dayanışması için Amerikan Merkezi), Center for International Private Enterprise (Uluslararası Özel Teşebbüs Merkezi) ile birlikte çalışıyor ve U.S. Agency for International Development, National Endowment for Democracy, U.S. Department of State (ABD Dışişleri Bakanlığı), the U.S. Department of Labor (ABD Çalışma Bakanlığı), AFL-CIO, özel vakıflar, ve ulusal ve uluslararası işçi organizasyonları tarafından fonlanıyor. Küreselleşmeyi ve serbest pazarı teşvik edenlerle hangi tür işçi organizasyonları işbirliği yapar ki? Küreselleşme yanlısı sendikalara sponsorluk yapmak için özellikle kurulmuş organziasyonlardan biri de, Mısır’daki işçi hareketini tetikleyenlerin arasında olan NED-temelli Solidarity Center (Dayanışma Merkezi)’dir. NED’in 2009 raporu, Mısır’daki programları için, American Center International Labor Solidarity ((Uluslararası İşçi Dayanışması için Amerikan Merkezi)’ne $ 318,750 miktarında bir bağışın yapıldığını gösteriyor, bunun yanısıra bağış yapılan kurumlar arasında, özellikle de “genç aktivistleri” sosyal medya ağı oluşturma ve “spontan ayaklanmalar”ın diğer özellikleri konusunda eğitmeye yöneltilmiş Mısır’da bir dizi diğer kurumları sayabiliriz. MW---ABD-destekli askeri cunta ile hükümetin baskısından korkma duygusunu kaybetmiş gözüken, büyüyen halk kitleleri arasında bir çatışma öngörüyor musunuz? K R Bolton—Kitle hareketi, ABD temelli küresel organizasyonlar tarafından ne amaçla yaratıldıysa, tam olarak onu yerine getiriyor. Bu organizasyonlar, Oswald Spengler’in yüzyıl önce bazı “sosyalist” organizasyonlar için yaptığı yorumu anımsatıyorlar; görevlerini nerede ve nasıl yerine getirecekleri hususunda paranın dikte edeceğinden farklı bir biçimde hareket etmezler. Bunlar, kitleleri karşı çıktıklarını sandıkları kesimlerin çıkarları için cepheye süren, “yukardan şekillendirilmiş devrimler”dir. Bu strateji, 40-50 yıl önce Vakıflar ve Gloria Steinem, National Students Association, v.b. CIA destekli bazı “radikaller” zamanında Yeni Sol ve “psikedelik devrimler” için kullanılmıştı. Ayaklanma, plütokrasinin (zenginlerin iktidarının) ön yüzü olan Batı demokrasi idealini benimseyen laikleşmiş gençlik tarfından gerçekleştirildi. Örneğin belki, Müslüman Kardeşler gibi gerçek devrimci güç, İslami, geleneksel rönesans için savaşıyor olurdu ve Batılılaşmaktan kaçınırdı. MW---- International Republican Institute (IRI) (Uluslararası Cumhuriyetçi Enstitü), National Endowment for Democracy (NED), veya George Soros'un Açık Toplum Enstitüsü (Open Society Institute) neden Mübarek’inki gibi Amerikan yanlısı bir yönetimi devirmek için aktivistleri eğitsin? K R Bolton— Küreselleşme sürecinde artık açıkça anomali doğurmaya başlayan ABD yanlısı gözüken rejimleri bile ortadan kaldırmayı içeren uzun dönemli diyalektik stratejiler söz konusu. Ancak Mübarek’in, ABD politikalarına engel teşkil ettiğine dair işaretler de var. Örneğin Sudan konusunda ABD ve Mübarek birbirlerine düşmüşlerdi, Mübarek konfederasyon yanlısıyken, ABD Güney’in kuzeyden ayrılmasının arayışı içerisindeydi. Sudan’da Mısır’ın etkisi yatırımlarla ve danışmanlarla artırıyordu. Mısır Dışişleri Bakanı Ahmed Aboul-Gheit, 3 Kasım 2009 tarihli beyanında, “Güney Sudan halkını ayrılmayı değil üneiter yapıyı korumayı seçmesi için ikna etme umuduyla” Mısır’ın son 5 yıl içerisinde hastaneleri, okulları, ve elektrik santrallarını da içeren projeler için Sudan’a $87 milyon tutarından daha fazla yatırım yaptığını belirtmişti. Bush döneminin sonlarına doğru ABD Savunma Bakanlığı, Africa Command (AFRICOM)’u kurdu, bu yeni ABD bölgesel kumanda birliğinin esas işi, Güney Sudan’da muazzam bir askeri üs kurmaktı. Washington Report on Middle Eastern Affairs’de çok enteresan bir makale var bu konuda: http://www.washington-report.org/component/content/article/363/10285-sudan-set-to-split-despite-egyptian-moves-.html MW---- Mohamed ElBaradey ve Ayman Nur’un bu tabloda yerleri nedir? K R Bolton—Mohamed El Baradey, “renkli devrimler” sonrası liderlik görüntüsünü deruhte eden birçok örneği gibi, hizmet edecek lider rolünü dolduruyor gibi gözüküyor. El Baradey, “barış ve adalet” veya “açık toplum” aldatmacası ile “yeni dünya düzeni”ni teşvik eden küresel düşünce kuruluşlarından (think tank) biri olan International Crisis Group (Uluslararası Kriz Grubu)’nun Yönetim Kurulu’nda. ICG, 1994 yılında Dünya Bankası’nın eski başkan Yardımcısı Mark Brown tarafından kurulmuştu. Soros, benzeri organizasyonları oluşturan tipte kişiler olan, eski ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Samuel Berger, eski NATO Avrupa Kumandanı Wesley Clark ve iş, akademi, politika ve diplomasi dünyasından çeşitli ünlü isimler gibi parlak barış ve iyiniyet elçileri ile birlikte Yönetim Kurulu’nu oluşturuyor. ICG’nin “kıdemli danışmanları” arasında, ABD eski Ulusal Güvenlik Danışmanı, ve David Rockefeller’in Trilateral Commission (Üçlü Komisyon)’unun kurucu direktörü, ve görünürde küreselci amaç güden mevcut herbir düşünce kuruluşunun içerisinde, boğazına kadar batmış gözüken bir kişi, ve Başkan Obama’nın defakto dış politika danışmanı her yerde hazır ve nazır Zbigniew Brzezinski ile eski NATO Genel Sekreteri, Port Ellen’den Lord Robertson yer alıyorlar. ICG’nin mali destekçileri ise Ford Foundation and Open Society Institute (Açık Toplum Enstitüsü). Soros’un, El Baradey’i onayladığı zaten ortaya çıkmıştı. Maidhc Ó Cathail, “EL Baradey: Kahire’de Soros’un Adamı” şeklinde kesin etkili bir başlığı olan harika bir makale yazmıştı, ICG’nin Siyonistlerle ve İsrail’le ilişkilerinden bahseden bu makale, Foreign Policy Journal’dan okunabilir: http://www.foreignpolicyjournal.com/2011/02/12/elbaradei-soross-man-in-cairo/ Ayman Nour, Siyonist gerginliğini çekiyor, fakat Camp David antlaşması üzerine yorumları, Müslüman fraksiyonları yatıştırmak için kullanılabilinir. Uzun zamandır ABD idareleri tarafından savunuluyor ve bir “liberal” olarak ehlileştirilmesi kolay olacaktır. MW--- "What’s Behind the Tumult in Egypt" (Mısır’daki Yıkıntının Arkasında Ne Var?) başlıklı makalenizde, Kahire’de gösteri yapmakta olan genç aktivistler için ABD’nin destek sağlamakta olduğunu kanıtladığı gözüken, Kahirede’ki ABD Elçiliğinden yazılmış Wiki leaks notundan bahsediyosunuz. Eğer demokrasi gibi asil bir amaç için yapılıyorsa bu çeşit bir devirme sizce haklı bulunabilir mi? K R Bolton—Kişinin perspektifine bağlı. Sovyetler, müdahalelerinin “soylu bir gayeyle” olduğunu düşünüyorlardı. ABD kabul etmiyordu. Pol Pot “soylu bir gaye” için savaştığını düşünüyordu (ABD kabul etti)…. NED, Open Society, IRI, Freedom House, v.b. kurumlar rollerinden gurur duyuyorlar ve rolleri hakkında oldukça açıklar çünkü herkesin “Amerikan Rüyası” veya “Yeni Dünya Düzeni” diye adlandırılan kavramın uluslararası niteliğe kavuşturulmasının soyluluğuna inandırılarak aldatılabileceğini varsayıyorlar. Ancak birçok insan, özellikle eski Sovyet bloğundakiler ve İslam devletlerindekiler, üretilecek ve tüketilecek “özgürlük”ten ve küresel tek yanlı kültüre sahip dünya pazarında çarkın dişlisi olmaktansa, gelenek, kültür ve moral değerlere önem vermeyi tercih ediyorlar. Son zamanlarda vefat etmiş olan köşeyazarı Joe Sobran, birkaç yıl önce bu konularda ikna edici yazılar yazmıştı. Amerikan karşıtlığı artık sadece Marksist üniversite öğrencilerinin gelip geçici hevesleri değil; geleneksel toplumların şiddet ve her türlü zorlama yoluyla kendilerine kabul ettirilmeye çalışılan çürük ve bozulmaya açık bir modernizasyona karşı gösterdikleri derin tepkidir. Değerler kelimesi tam da, iyinin ve kötünün ayırımının kişisel tercihe bırakıldığı, moral fanteziye dayanan modern kültür anlamına geliyor. Amerika’nın bugünü ile karşılaşan Hıristiyan Arap, bu durumda kendisini beklenmeyen bir şekilde Müslüman düşmanı ile duygudaşlık içerisinde buluyor. Amerika’nın dış politika eliti, ABD’nin Dünyayı kendi hayaline göre yeniden şekillendirmek gibi mesih benzeri bir dünya misyonu olduğunu düşünmekte, bunun erken bir örneğini, Woodrow Wilson’un 14 prensibi oluşturmaktadır. Bunun “demokrasi”, “insan hakları” v.b. idealler arkasına saklanarak veya dosdoğru askeri işgal şeklinde yürütülmesi hiç bir şey değiştirmez, ve tabii ki bu sloganlarla yürütülen yeterli sayıda savaş oldu, bunlardan biri de Sırbistana karşı olan savaştı örneğin, gerçek neden daha çok Kosova’nın madenlerini küreselleştirmek idi, bu amaca ulaşmak için merkezi devlet şeklindeki bir rejim uygun görülmüyor, demokratik, serbest pazar koşullarına sahip, borç almaya bağımlı bir rejim tercih ediliyordu. Amerikan küreselleşmesi, askeri diktatörlükten daha beterdir çünkü ruhu çürütür. US Army War College (ABD Ordusu Savaş Koleji)nin yayın organı olan Parameters Dergisinde yazan Maj. Ralph Peters, Amerikan ordusunun defakto rolünün dünyayı “kültürel saldırılarına açık” tutmak olduğunu belirtmişti. Bilginin “zamanımızın en denge bozucu etmen”i olduğundan bahsediyordu. Bunu, ABD’nin “kültürel olarak daha öldürücü…” olacağı “Amerikan yüzyılı” olarak adlandırıyordu. “Medeniyetlerin çatışması”ndan bahsediyordu. Küçümseyerek “tutuculuk” (fundemantalizm) olarak adlandırdığı ve artık “evlatlarını kontrol edemeyecek” olan geleneksel dinleri yok etmek için eğlence, medya ve internet temel teşkil edecektir. “Kurbanlarımız gönüllü oluyorlar” diye belirtiyor. ABD’deki Müslümanları “kendi nüfusumuzun inkarcı kesimi” diye nitelendiriyor. Onlar “kültürleri saldırı altında olduğu için öfkeliler”diyor. Onların “kutsal değerlerini işlevsiz” olarak adlandırıyor. “Hollywood, Harvard’ın hiçbir zaman giremediği yerlere gider, ve Amerikanın realitesini yaşama olasılığı olmayan yabancı, Amerika’nın sorumsuz fantezilerinin kendisi ile karşılaşır…. ” “Bill Gates, Steven Spielberg ve Madonna” “geleneksel entellektüel seçkinler”in yerlerini almaktadır. “Bizim kültürel imparatorluğumuz heryerdeki kadın erkek herkesi, kendine müptela etti, daha fazlası için gürültü yapıyor. Ve kendi düş kırıklıklarının ayrıcalığı için ödemede bulunuyorlar.” “Eğer din, insanların afyonu ise video, saf ve güçlü kokainleri….” “Hiçbir zaman barış olmayacak…” “Bizim askeri gücümüzün kültürel bir temeli var….” “Bizim Amerikan kültürümüz bulaşıcı, bir keyif belası… Fakat Hollywood savaş alanını hazırlıyor ve burgerler, kurşunlardan önde geliyor… Geleneksel kültürler için daha büyük tehdit ne olabilir?” Bu yorumlar, eskiden İstihbarat Personeli Başkan Yardımcısı, Avrasya için Yabancı Bölge Subayı olan etkin bir stratejist ve yorumcunun Amerika’nın manevi ve kültürel misyonuna ilişkin düşünceleri. Maj. Peters’ın laik Amerikan küresel kültürünün gazabına uğramış olarak tarif ettiği, geleneksel toplumların yıkılmasına hizmet edeceklerini belirttiği kişiler, Tunus, Mısır, Yemen ve başka yerlerdeki ayaklanmalara öncülük etmekte olan gençlik “aktivistleri”ni çağrıştırıyor. MW--- Leon Trotsky’den bir alıntı: “Bütün devrimlerin belirli bir noktadaki kaderini, ordunun nizamında yaşanan bozulmanın belirlediğine şüphe yoktur.” Mısır halkı ile ordu arasında içten bir sevgi olduğu gözüküyor. Bu bir çatışmanın önlenebileceği anlamına mı geliyor, yoksa kan dökülmesi kaçınılmaz mı? K R Bolton—Nasır’ınki türünde halkça tutulan askeri rejim temelinde şekillenmiş üniter bir hareket olabilirdi. Ancak, inanıyorum ki küreselciler bir başka geniş bölgede kaos yaratarak bu bölgeyi, önümüzdeki uzun yıllar boyunca devam edecek bir karışıklık sürecine sokmuşlardır, aynen Irak’ı “kurtarmalarının” sonucu gibi. MW--- "The Globalist Web of Subversion" (Küreselci Yıkıntı ağı) (Foreign Policy Journal) adlı makalenizde "Dünya Kapitalist Devrimi”nden söz ediyorsunuz. Ne demek istediğinizi açıklayabilir misiniz? K R Bolton—Serbest pazar doktrini, küreselleşmenin gerekçesidir. Geleneksel değerleri yok edebildiği oranda temelde devrimcidir. Serbest Ticaret yıkıcıdır, Karl Marx bu nedenle Komünist Manifesto ve başka yerlerde Serbest Ticareti desteklediğini belirtir. Kapitalizm, artan yoğunluk ve uluslararasılaşmış bir ekonomi ister. Bir zamanlar ulus-devletler aracılığıyla işledi, ve daha sonra imparatorluklar vasıtası ile, fakat her ikisi de fazla kısıtlayıcı bir hale geldiler ve işgücü, kapital ve teknolojinin uluslararası serbest akışını engelleyen ulusal, etnik, kültürel ve diğer bütün bağları yıkmayı gerektiren “yeni dünya düzeni” ile aşılmak zorunda kaldılar. Bu süreç üzerine güzel bir kitap birkaç yıl önce “Global Reach: The Power of the Multinational Corporations” (Küresel Etki Alanı: Çokuluslu Şirketlerin Gücü) başlığıyla Richard Barnet ve Ronald Muller tarafından yazılmıştı. Zbigniew Brzezinski, “Between Two Ages” (İki çağ Arasında) kitabında kapitalizmin diyalektik tabiatı ve dünya düzenine doğru sevkini anlatmıştı, onaylayarak. Ve tabii ki Marx, Komünist Manifesto’da kapitalizmin diyalektik yapısı üzerine yazmıştı. Ancak, Marx kapitalizmin, ulusal sınırların ortadan kaldırılmasına yol açarak ve üretim biçimlerinde uluslararasılaşma eğilimi ile sosyalizm, ve nihai olarak komünizme doğru giden sürecin bir parçası olacağını düşünüyordu. Bu can alıcı hususta yanılıyordu; sosyal devrimler uluslararası kapitalist düzene doğru bir diyalektik sürecin parçası oldular. Bu sürecin en asli kısmı ise “renkli devrimler” oldu. MW--- Foreign Policy Journal’daki makalenizden bir alıntı: "Kuzey Afrika’daki yıkım, küreselciler üzerine berbat bir biçimde geri tepebilir ve Irak türü bir batak yaratabilir.” Bana kalırsa ABD’nin müdahalesi Pandora’nın kutusunu açmış olabilir. Ne diyorsunuz? K R Bolton--Evet, “Pandora’nun kutusu” iyi bir tanım. Bu bir “yeni dünya kargaşası”. Perde arkasından ipleri çeken bu küresel oyuncuların son derecede aptal olup olmadıkları merak edilebilir. Cevabın bir çeşit sosyopatolojide yattığını düşünüyorum. Delilik, sonuçta kendi kendini tahrip edicidir (yok edicidir); her ne kadar bu insanlar gelişmeleri, “kontrol altındaki krizin” bir parçası olduğuna inanarak, her şeyi büyük bir ihtimalle diyalektik bir biçimde göreceklerdir. Mantıkları Jim Jones türü, dünyayı Jonestown olarak gören çerçevede dolaşıp durmaktadır. İran’daki son çalkalanmalarla birlikte, Tunus, Mısır, Yemen, v.b. ülkelerde yaratılmış olan problemlerin esas olarak, Yeni Amerikan Yüzyılı Projesi ile özellikle yıkılması planlanan devletler piyasasından ikisi olan İran’a, sonra Suriye’ye yönelik tasarlanmış bölgesel bir sürecin bir parçası olduğunu varsayıyorum. http://www.haber365.com/Haber/Arap_Isyanlari_Soros_Patentli_Petrol_Kalkismalari/ |
↑ ↑ ↑ |
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Gerçek cesaret,yalnız ayıp ve hatadan korkmaktır. Cenap şehabettin oO-------------------------------------------------------------------Oo http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder