12 Eylül 2011 Pazartesi

POLITIK - "Emperyalizmin Kıskacında Türkiye" Konferansı...

 

Banu Avar:

"Emperyalizmin Kıskacında Türkiye" Konferansı...

Banu Avar geçen Pazar günü Almanya'da yaptığı konuşmada çok önemli konulara değindi.
İşte o konuşma!

Algı Operasyonu

Hepiniz hoş geldiniz!

Size, buraya birçok gelen oluyor herhalde, birçok toplantıya gidiyorsunuz, birçok kişiyi dinliyorsunuz…

Herhalde burada en fazla da Türk televizyonlarını izliyorsunuz… Sabahtan akşama kadar kötümser haberlerle yoğruluyorsunuz… Türkiye böyle, Türkiye şöyle… Türkiye'de şu oldu!
Türkiye'de bu oldu!

Bir algı operasyonu yapılıyor!

Bir algı operasyonu!

Televizyonla haşır neşir olduğumuza göre, her birimiz bir televizyona, ekrana baktığımıza göre… Hepimiz bunu çok iyi anlamak zorundayız.

Sadece Türklere, Türkiye'ye değil, bütün ülkelere yapılan bir şey var:

Algıyı değiştirmek!

Kanada'dan bir sitede istatistik yapılmış.
Bütün basının ne kadar yalan söylediğinin istatistiği yapılmış:

Algı değiştirmek,  "Algı Operasyonu"

Şu anda dinlediğiniz bütün haberler yalan!

Yalan haberle şekillendirilmeye çalışılıyorsunuz.

Televizyonlarda seyrettiğiniz, gördüğünüz herkes yalan söylüyor!
Bütün dünya böyle..

Gerçek haberin ne olduğunu asla bilemiyorsunuz!

Küresel medya dört beş ailenin elinde!.

Bütün dünyayı idare eden, dört beş tane şirket, altında yüz, yüz elli küresel şirket.
Bu şirketler dünyayı savaşa, faşizme, iğrenç bir düzene doğru götürmeye çalışıyorlar.
Medya da ellerinde…

Yakında hepimizi çipliyecekler!
Bakın Amerikan televizyonlarında çip reklamları başladı:

 'Alzhaymerli babanız varsa, ne iyi, çip takın nerde olduğunu bilin!'..
 Çocuğunuzu mu merak ediyorsunuz, çipleyin adım adım izleyin!
' İş bu noktaya vardırılıyor…

Bunlar dünyanın kaynaklarını sömürmeyi amaçlayan bir küçük grup tarafından yapılıyor.
Piramit bir yapı bu!..

Bir algı operasyonu söz konusu.

Benim de içinde bulunduğum medya bir algı operasyonu yapıyor.
Bu şu şekilde çalışıyor: Öncelikle çeşitli gruplara ayırdılar.
Bu gruplarda çok eğitimli olanlar, üniversite mezunları, akademisyenler, falan filan var.

Beyin yıkama

Bunlara beyin yıkama gerçekleştiriliyor.

Avrupa'nın her yerinde beyinler yıkanıyor.
Bu 'demokrasi adı altında sahneye konuyor..
İngiltere İşçi partisinden Sir Tony Benn ne diyor: 'Avrupa'da demokrasi falan yok!
Demokrasi adil seçim demektir.
Birini koltuğa oturtursun Sonra oradan indirebilirsin de!
Avrupa Birliğinde ne oraya halk oturtuyor ne de oradan kaldırabiliyor.
Siyasiler atamayla gelip gidiyor!
Bu mu demokrasi!'

Bunlar masonik bir örgüt tarafından oraya iliştirildiler.
Bunlar atanan adamlar.
Onların ucunun ucunun ucu maşası da bizim başımızdakiler.
Onlarda atanarak geliyorlar.

Bakın şu anda Ürdün, Tunus, Mısır… Patlıyor değil mi?
Nasıl patlıyor bunlar?

Kılcal damarlara girmiş adamları var.
Soros'un adamları var.
Bunların kaç para aldığı belgeli..
Açlıktan, sefaletten yorulmuş halk sokaklara dökülüyor..
Sonra bu alevlenmiş kalabalık yönlendiriliyor… Güya 'demokratik değişim' geliyor!
…Otuz yıldır Hüsnü Mübarek orada.
Yirmi üç yıldır Bin Ali orada!..
Ürdün aynı şekilde… Yemen aynı şekilde…

Yıllardır işçiler sokaklardaydı..
Kimse duymadı görmedi!
Ne oldu?
Birden sahne ışıkları altına alındılar?

Kimse bunu "Halk devrimi" sanma enayiliğine düşmesin!

O dönem şimdi geldi.
Condolezza Rice' ne dedi 2005'de?"
Yeni bir Orta Doğu şekillendireceğiz…
Fas'tan Pakistan'a yirmi iki devletin sınırlarını değiştireceğiz!"

ABD, Amerikan'ın yanında olan Saddam'ı devirdi.
Daha başka bir şekil verdi Irak'a.
Şimdi de Kuzey Afrika!
Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika projesi.
 Şimdi buraları da şekillendiriyor yeniden.
Buraları küçük şehir devletlerine bölecek.

Bu Amerikanın aktif katılımıyla yapılıyor.
Kimse bunu halk devrimi falan sanmasın!
Böyle sanma enayiliğine düşmesin!
Bunu yeni yazımda belgeleriyle anlattım… Okursunuz orada.
Bu ABD desteğiyle yapılıyor.
Bir şekil verme… "Vikileaks'ten" sızıntıya bakın net olarak görürsünüz bu olayın gelmekte olduğunu!

Bana gelen eleştiri şu: Herşeyi Amerika mı yapıyor?
Nasıl kendimize güveni sağlayacağız?

Örgütlenmeler, "Genç Siviller"

Ha, her şeyi Amerika tabiî yapamaz.
Şu andaki olayın nerden geldiğini göremezseniz çok büyük bir hataya düşme olasılığınız var.
Gerçekleri görmeliyiz ki tedbirleri sıralayalım… Çünkü sıra Türkiye'ye de gelecek!
Genç siviller… Genç sendikacılar gibi bir takım örgütlenmeler yuvalanmaya başladı.

Düğmeye bastığınız anda zaten onlar ortaya çıkıyor.

Yumurtaları atan onlar!
Ne gerek var?
Ne yapmaya çalışıyorsun?

Ne oldu attın da?
Bir Amerikan- Avrupa Birliği örgütlenmesiyle karşı karşıyayız!
Öncelikle bunu bileceğiz ki, buna karşı ne yapılabiliri konuşalım!

Hazırlanan şablon

John Perkins yazmış: Kemal Derviş gibi bir ekonomik tetikçi bu adam.

Bir şablon uygulanıyor ülkelerde.
Şablon şöyle gelişiyor:

 "ABD'nin ekonomik tetikçisi olarak, biz hedef ülkeyi tesbit ederiz.
O ülkeye Dünya Bankası ya da kardeş kurumlardan bir kredi ayarlarız.
Dünya Bankası gelir o ülkeye kredi verir, Ayarlanan kredi asla o ülkenin hazinesine gitmez!
Bu para o ülkede iş yapan bizim şirketlerimize gider.
Şirketlerimizin kasasına gider… Yollar, kavşaklar yapılır, hep bizim şirketlerimiz kazanır."

Ne güzel yol yapılıyor diyorsunuz ya, Türkiye bir kuruş kazanmıyor bunlardan.

Perkins devam ediyor:

„Ama o ülke borç altına sokulur, o kadar büyük bir borç olur ki bu, ödenmesi mümkün değildir artık."

Biz gideriz tetikçiler olarak, deriz ki: „Bize büyük borcunuz var ama ödeyemiyorsunuz!
O zaman petrolünüzü bize verin, doğalgazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi savaştığımız bölgelere gönderin, kanınızı satın, Birleşmiş Milletlerde bizim amaçlarımız uğruna oy verin, elektrik su kanalizasyon sistemlerini özelleştirin, Amerikan şirketlerine veya çok uluslu şirketlere satın… Bunlar Alman olabilir, İngiliz olabilir, Amerikan olabilir hiç farketmez …"
diyor.
Bu iş hükümetlerle değişmiyor

Bir ülke borca sokuluyor.
Borcunu ödeyemez hale geliyor.

Borç yapılandırılıyor… Borç büyüyor… Hükümetler kaynaklarını elden çıkardıkları sürece, sattıkları sürece borlarını, petrollerini, altınlarını, gümüşlerini… İktidarda kalıyorlar.

İktidarda hepsi olabilir.
Bu AKP hükümeti de olabilir, CHP hükümeti de, MHP hükümeti de...
Bu iş hükümetlerle değişmiyor.

Bu hükümetlerle bu 70 yıldır değişmedi.

Atatürk'ün ölümü itibariyle, 1938 itibariyle bu plan uygulandı.
Bu hiç değişmedi
.
Bunu anlamamazlıktan gelirsek kurtulmamız mümkün değil… Her hükümet, her başa gelen yemleniyor.
Düzenekleri bu!

Düzenek nasıl işliyor?

Önce mutlaka Avrupa da, ya Amerika'da ya Mesut Yılmaz gibi Almanya'da… Süleyman Demirel, Ecevit, Turgut Özal, Deniz Baykal, aklınıza getirin… Hepsi dışarıda eğitilmiş adamlar, Türkiye'nin başına geçiriliyor.
Batının gözlükleriyle bakıyor, kendi ülkesine!
Eğitildiği ülkenin gözlüğüyle bakıyor.
Bir Türk olarak kendi ülkesine bakmıyor.
O bir Alman, Amerikalı olarak kendi ülkesinin insanına bakıyor!

O bir Alman artık, o İngiliz, Amerikalı!..

Batılı o batılı!

Batı, medeniyetsizlik örneğidir!

Batı, tek dişi kalmış canavar!
Medeniyetsizlik örneğidir bugün Batı… 15 yıl Batı'da yaşadım.
Uzun yıllar İngiltere'de, Fransa'da, İsveç'de geçti.
Bu adamların ciğerini bilirim.
Bu adamlar gibi olalım, bir Alman gibi olalım, bir Amerikalı bir Fransız gibi olalım dediğiniz an… Öyle olduğunuz an, siz yok olmuşsunuzdur demektir!
Ölmüşsünüzdür artık!

İLK KURŞUN

Almanlar çok iyi, saat gibi çalışıyorlar… Neye yarıyor?
Açlıktan geberiyorlar.
Sokaklarında bir tek adam yok!
Berlin'de cinnet geçiriyordum.
Öğlen, Cumartesi.
Sokaklarında kimse yok!
Berlin'e gidin bakın!..
Ölü şehirler bunlar… Bir de Alanya'ya, Fethiye'ye gidin.
Alman'dan geçilmiyor.
Adamlar orada yaşıyor.
Doğuya göç var!
Çok medeni, çok refah içinde yaşadıkları için mi Türkiye'ye koşuyorlar!

Bu algı meselesini anlatmak istiyorum.
Bizi değiştirmeye çalışıyorlar.
En üstteki yöneticilerimiz, ülkenin en kaymak tabakası, en iyi okumuşu, en mükemmel fizikçisi, falanı filanı hepsi batı eğitiminden geçirildi!
'Batılı gibi olmak' tek hedef olarak gösterildi!..
 Bir özentidir gidiyor.
Önce bunu kafamıza soktular… Batılı gibi olmak…

Batı, medeniyeti temsil etmiyor!

Batı, medeniyeti temsil etmiyor!
Önce Hangi batı diye sormak gerekiyor..

Merhametin var mı?

Gelişmişlik çünkü başka kavramlarla mümkün.

 "Merhametin var mı?"

 Merhamet, adalet, hak hukuk…"

 "İnsanlık…"

Bizim coğrafyamızda İslamın getirdiği Türklüğün getirdiği kavramlar var… Adalet eşitlik hak kavramları var…

Bu arada size bir kitap göstermek istiyorum.
27 yaşında genç bir adamın Adı Eren Erdem!
Fıkıh biliyor.
Kur'an-ı Kerim-i anlatan gencecik bir arkadaş.
Kitabının adı: "Gayyâ Karanlığından Kur'an Aydınlığına"

Çok önemsiyorum.
Hz.Muhammet'in Atatürk gibi devrimci olduğunu anlatan tek tük kitaplardan birisi.
Bu zulme karşı çıkmak gerekir, diyen bir arkadaş bu.
Bu çok önemli.

Kitabından bir ayet alıntısı okuyacağım:

İsrâ Sûresi 16.ayet

"Biz bir ülkeyi mahvetmek istediğimizde…"

İSRÂ suresi 16.ayet) Biz bir ülkeyi mahvetmek istediğimizde, onun servet ve nimetle şımarmış elebaşlarına emirler yöneltiriz / onları yöneticiler yaparız da onlar, orada bozuk gidişler sergilerler.
Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur; biz de onun altını üstüne getiririz.

Başımızdaki adamlar

Başımızdaki adamları Batı'ya meraklı hale getirerek, özendirerek, Batı'da eğiterek bir şekle sokuyorlar; Batıyı getirip kafamıza sokuyorlar.
Bundan sonra bütün kuşakları Batıya köle yapacak şekilde Avrupa Birliği uyum yasaları işliyor.
Onların denetiminde eğitiliyoruz.

Türkiye işgal altında!

Bu şekilde yetişen bir kuşak var şu anda Türkiye'de.
Onlarla konuşamıyorsunuz bile!
Yahu, ülke elden gidiyor.
Bütün doğal kaynaklarına el kondu!

Ülke elden gidiyor!

Türkiye işgal altında!
Yavaş bir işgal.

Doğudaki madenler

Referandumda evet diyene kadar Erzurum'dan Bergama'ya kadar altın ve gümüş illegal( kanuna aykırı) olarak dışarıya götürülüyordu.
Danıştayın itirazı da evetle kalktı.

Şu anda legal (kanuna uygun) olarak, ne kadar altınımız, madenimiz, değerli nemiz varsa dışarı gidiyor.

Bir elimiz yağda bir elimiz balda olabilecekken, her şeyimizi Batı'ya vermiş durumdayız.
Bu anlamda işgal edilmiş haldeyiz.
Bir kısmını Almanlar alır, bir kısmını Amerikalılar alır, İngilizler alır, …

Yedi düvel alıyor şu anda Türkiye'deki bize ait olan malı.
Biz açlıktan işsizlikten sefil bir halde… Öyle bekleşiyoruz… Ne yapacağız diye düşünüyoruz.
Öte yandan görmeye başladık başımıza gelenleri… Birilerini korkutan bu!
Çünkü korkunç bir bilinçlenme de var.

Şablonun ikinci kısmı

Bu şablonun ikinci kısmına gelelim:

Birincisi bizim kafamızı batılı olun diye zehirlemiş durumdalar…

Zehirlenmiş adamlar iktidara oturtuluyor Batı:

 "Ben seni iktidara getirdim!" diyor.
Emirlerimi yerine getireceksin!
Nedir o emirler?

Satacaksın!

"Satacaksın!" "Neyin var, neyin yoksa satacaksın!"

" Çok borçlandın!
Öde şimdi!
Hadi hadi!"
diyor.

Nerdeyse çalışan fabrika kalmamış olan Türkiye'de yahut da başkalarının elinde çalışıyor duruma düşmüş Türkiye'de ekonomi darmadağın ediliyor..

Bu ekonomik perişanlığın en bariz göstergesi: İşsizlik!

İşsiziz

İşsiziz… Genç nüfusun yarısı işsiz!
Ben de onlardan biriyim işte… Belli bir yaşa kadar, işini iyi yapmaya çalışmış biri olarak binlerce basın çalışanından biri olarak işsizliğe mahkûm edildik… Birkaç kanal dışında heryerde ambargoluyuz!
Ulusal kanal, Bengütürk, Meltem TV hariç… Oralarda sesimizi duyuruyoruz, sağolsunlar.

TRT'den Amerikan Büyükelçisi ve İsrail Büyükelçisi, İsveç büyükelçisinin müdahalesiyle atıldım.

Heryere başvuruyorsun… Bedava yazayım diyorsun..
Cevap yok!
Cumhuriyet gazetesi, hayır diyor.
Sözcü, hayır diyor…

Güncel Meydan'da, İlk Kurşun'da… Çeşitli internet sitelerinde yazabiliriz sadece… Yaygın medya bize yasak.

»Yemekteyiz « , İzdivaç »,Yetenek Sizsiniz » gibi halkın algılama sistemine müdahale eden programlar revaçtaysa bizim gibilere bu sistemde yer yoktur!
(Bu cümle soru cevap bölümünden buraya alınmıştır)

Avrupa Birliği"nin yaptıkları rezillikleri ortaya dökerseniz… Alman istihbaratının yaptığı rezillikleri ortaya dökerseniz… Bize iş yok!

Gazetecileri savunan örgütler bile ellerinde… Bir bakıyorsun Gazeteciler Cemiyeti "British Council'la," "Konrad Adenauer Vakfıyla" işbirliğinde!

Alman vakıfları Türkiye konusunda şöyle ahkâm kesiyor.
Doğu Enstitüsü başındaki Udo Steinbach , "Hangi Avrupa"'adlı kitabımda yazdım.
Adam diyor ki," Kemalist değerlerden vazgeçeceksin!" diye buyuruyor.
Girmek istiyor musun AB'ye ..
Kemalizm yasak!

Psikolojik Operasyon!
Türk müsün, Kürt müsün?

Önce zehirlenmiş beyinleri başa geçiriyor.
Sonra sizi ekonomik olarak çökertiyor.
Eş zamanlı olarak:

Psikolojik operasyon yapıyor.

"Bak," diyor, "Sen bir defa kimliğini öğreneceksin!
Kemalizm Kemalizm ne bu kardeşim?
Ne Kemalisti?
Sen önce kendini öğren!
Sen Türk müsün?
Boşnak mısın?
Kürt müsün?
Ermeni misin?
Arnavut musun?

Alevi misin Sünni misin?
Bırak Mustafa Kemal'i!
Bunlarla uğraş.
Birbirini ye!..

Dizileri, yarışmaları izle kendi kendini aşağıla!"

Böyle diyor batı.

Bizi salak bir millet olduğumuza inandırmak istiyorlar!"

Televizyonlara kilitlenmiş bir halk, algı bozukluğuna uğratılıyor.
İzledikçe kendinizi aşağılıyorsunuz.
'Biz salak bir milletiz' dedirtiyorlar bize!..
Bunu nasıl yapıyor?
En az eğitimlilere, abuk sabuk "
Yemekteyiz" "İzdivaç" "Canlı Para", "Var mısın Yok musun" programları, hatta şimdi diziler yetmedi, dizilerdeki detayları bilme yarışmaları dayatıyorlar.

Bu Amerikan formatı tüm dünyaya satılıyor.
Pembe diziler 68 ülkede birden başladı, bunları izleyenlerin beyni formatlandı.
Sürekli dizi izleyen birine, dizi konuşmaları dışında bir şeyler anlatmaya çalışın.
Boş gözlerle size bakıyor!
Siz ona ne anlatırsanız anlatın :" Haaa"diyor!
Çünkü şuna alışmış.
Cümleler kısa.
Kısa kısa cümleler: "Bilmiyorum…Elektirik alamadım…Aldım…Ekonomik durumunuz iyi mi?
Eviniz var mı?..
Katınız var mı?
"
Varım… Yokum…" filan…
Biri Bizi Gözetliyor' daha" Yugoslavya dağılırken, vardı...
Teoman Alili'den", Yugoslayva Dersleri"ni okuyun…

Yugoslavya Dersleri: Beyin hazırlaması

Sizi önce ekonomik olarak sıkıp suyunuzu çıkarıyorlar.
Televizyonlardan zehir saçıp beyninizi durduruyorlar.
Toplumun en dinamik kesimi kadınların dünyası

"Ben sana aşığım." "Sen bana âşık mısın?" "Başka bir kadın mı var?""Ay hamile miyim?" gibi cümleler arasına sıkıştırılıyor.
Günlük konuşmaları dizilerden paragraflarla sürüyor.

Toplumun ahlâkıyla oynanıyor… "Arka Sıradakiler" dizisinde, çocuk liseye gidiyor, ayrı bir evi var, hamile kalıyor.
Falancanın lise çağındaki kızı annesine, "Bak dünya değişti.
Dizideki kız liseye gidiyor ayrı evde yaşıyor… Mali durumumuz da iyi.
Ben niye gitmeyeyim?"
demiş.

Kadın ağlıyor!

Çocuğunu ekran başında bırakırken, İngiliz, Fransız Amerikan kolejine sokarken niye düşünmedin?
Gösteriş için!
"Benim param var.
Kızı Amerika'ya yolladım."
diyorsun…

Oysa artık senin çocuğun yok!

"Benim param çok, onun için yolladım…"

İyi de gelen çocuk artık senin çocuğun değil!

Çocuk Amerika'dan gelmiş.
Arkadaşımla oturuyoruz… Bize hamamböceği gibi bakıyor!
Gitmiş… Gaipde yaşıyor...
O çocuk artık onun değil.
Amerika'nın!

Geçmiş olsun!

Türk kadınlarının kafalarına ne kondu?
"Benim çocuğum Amerikalar'da okuyor" özentisi

Amerika'da en üsttekilerin çocuklarının, torunlarının hepsi nerede doktora yapıyor?

Hepsi ya Rusya'da, ya Çin'de.
Hiç biri batıda kalmıyor.
İlginç değil mi?
Hepsi Çince veya Rusça öğreniyor.
Gelecek Asya'da diyor, Amerika!
Ama bizimkiler yarışta çocuğu Amerika'da okutma yarışı!

İkili taktik

Format budur!

Beynine "Batı kelepçesi" geçirilmiş ve kendi olmaktan çıkarılmış insan… Bu başa geçirilir…

"Bunu yapacaksın!
Bunu yapacaksın!"

"Satacaksın!
Satacaksın!"
derler.

Her şey satılır!

Moral bozukluğu, lumpenlik, buna eşlik eder…

İşsiz olduğunuz zaman… Ben çok işsiz kaldım bunu çok iyi bilirim.
Her şeye açık hale gelirsiniz…

Evde oturup… Ne yapacağını bilemezsin!
Allahım, yarabbim…Bunu yaşayan bilir!
Yaradır o!
İşsizsin sen, beş paran yok!"

Birileri çıkar paranın ucunu gösterir…

Aç toplumlarda satın alma kolaylaşır..
İnsanlar alınır satılır olur!

İkili bir taktik uygulanıyor

Toplumun iyi eğitilmiş olanları satın alınır, aç bilaç olanlar sadakayla ayakta tutulur, köle yapılır… Satın alma sıralamasında en üstte medyada olanlar, üniversite akademisyenleri, kadın örgütleri, çevre örgütleri vardır.

Osman Baydemir'e boşuna yollanmadı 37 miyon dolar.
Bartu Soral, "Kurt Kapanı" adlı kitabında isim isim açıklıyor satın alma şifrelerini…

STK'lar, medya ve tekel işçileri… Aç açıkta bırakılmış Diyarbakırlı tekel işçilerine, Diyarbakır belediyesi açıyor kapılarını.
Ne yapacak tekel işçisi, belediye işçisi?
Bari diyor, bunlara yakın görüneyim, ev de aç açık bekleyenlere 3-5 kuruş götüreyim…

'Biji Apo' diyene maaş var yoksa yok!

Kürtçülük tezgâhı sürüyor yanına Pontusculuk, Çerkezcilik filan ilave ediliyor… Türk yok diyorlar.
Sizi aldattılar, Türkiyeliyim diyeceksin!
Nasılsa sırası gelince onu da kaldırırlar sözlükten…

Alman Bavyeralıyım mı diyor?
Almanım mı diyor?
Amerikalı ne diyor?
Ben Amerikalıyım diyor!

72 milletten meydana gelmiş Amerikalı ne diyor?
Oralara gittiğimde gözleri çekik tipik Asyalı bir hanıma, Porto Rico'lu olduğu yüzünde yazan bir başkasına sorun bakalım: 'Vietnamlı mısını' diye.
Cevap hep aynıdır : "Ben Amerikalıyım!" diye bağırır.

Söyletemezsin ona " I am American." diye haykırır.

Hiç düşünüyor muyuz, bize Türkiyelilik dayatanların kendi ülkesinde neden tek millet var?

Millet bile değildi bunlar, ama bu gün ben Almanım!
Diyor gururla...
1870'e kadar millet bile değildi Almanlar.
Küçük bağımsız prenslikler vardı bu coğrafyada.
Dillerini anlamazlardı birbirlerinin… Şimdi hepsi Alman.

Sana gelince sen Kürdüm diyeceksin!
Aleviyim, Sunniyim…
Türk Kültüründe olmayanları yapmak, kimliğinizi almak

Önce paranızı, arkasından kimliğinizi alırlar.

"İzdivaç programlarını" "Yemekteyiz'i " bizim için kutsal olan soframızı bile bir çarkın dişlileri arasına koydular…

Kendi kendimizden iğrenmemizi sağlamak için televizyon ekranından operasyona başladılar.

Bir küçük test yapmıştık belli bir grup insana.
"Yemekteyiz", "İzdivaç "programlarından kısa kesitler izletip soruyorduk: "
İzledikten sonra gözünüzü kapatın açın ve ilk aklınıza geleni söyleyin !"

 Hepsi aynı yanıtı veriyordu:

"Biz iğrenç bir milletiz!"

Bilinçaltınıza iğrenç olduğunuzu işliyor bu programlar.

Bu toplumu şoklamadır!

„Kol kırılır yen içinde kalır " kültürü vardır bizde.
Şimdi herkes ekranlarda… Herkes bir televizyon programında her şeyini 70 milyona anlatıyor.
Kendini ailesini rezil ediyor üstelik bununla gurur duyuyor!
Televizyona çıkacağım, her şeyi anlataca'm beni seyret, diyor

Bu yok olmak demektir!

Bu yok etmek demektir!

Beş yaşındaki çocuğa kadar, Michael Jackson ( Maykıl Ceksin) kıyafetine sokup da "Yetenek Sizsiniz" programına getiren annenin tedaviye ihtiyacı vardır… Bir küçücük çocuğu şebek gibi, maymun gibi giydirip sahneye atmak, siz hastasınız demektir!
Anne nasıl mutlu… Köşeyi dönecek, çocuğum büyük şey olacak diye sahne arkasında bekliyor.
Ellerini "kilise ahalisi" gibi önünde birleştirip dua ediyor.
Çocuğu Maykıl Ceksın olacak!
Yazıklar olsun!

Hedefe bakın çocuğu "Batılı" gibi olacak!
"Maykıl Ceksin" gibi olacak…

Türk Pop Müziği denilen tuhaf şey

1973 yılında ben genç kız sayılırım, 1955 doğumluyum, şarkılar hatırlıyorum… Fransızca "Une Belle Histoire" alınıp üzerine Türkçe söz yapıştırılmış.
İlk Fecri Ebcioğlu yapmıştı.
Millet batılılaşıyor ya, aman ne sevdiler, batılı parçaları… Türkçe sözlerle dinlemeye alıştırıldılar.
Batıda hangi parça ünlense bizde taklidi!..
Bunlar Türkçe olarak yapıldı.
Kulaklar popa alıştırıldı.
Orijinal Türk müziği ortadan kalktı.

Bir sentez yapılamadı.
Geliştirilemedi… Millet batının popuyla gevşedi, âşık oldu, üzüldü.
Duygulara girdiler…

Kim Türkçeleştirdi batı popunu?
Kim açtı yolu?
Küresel şirket Philips!

O zaman Türkiye'de Philips vardı.
Küresel şirketler devreye girdi…

Türk pop müziği denilen tuhaf şeyi birden geliştirdiler.
Biz "Yanıyor mu yeşil köşkün lâmbası" derken… "She loves you ye ye ye"… Demeye başladık…

Beatles'ı bilmek zorundaydık.
İşte o zaman yok oluşumuz başladı…

Yeşil Başlı Ördek Olsam'ı" söylemek istiyorum, diyemiyorsun, "Vardar Ovası'yla " duygulanırım diyemiyorsun… Çağdaş olacaksın ya, İngilizce şarkı mırıldanacaksın!

Ekonomik kriz- algı- etnik ve dinî bölünme
Kendi kültürüne sahip, halkınla bütünleşerek kültürünü çağdaşlaştırmana izin vermiyorlar.
Her şey külliyen batılı olacak!
Resim, müzik, tiyatro, sinema… Halkın kılcal damarlarına girildi.
Sanatı kullanarak geldiler.

Şimdi diziler var.
Kimse dışarıya çıkmıyor!
Zaten para da yok.
Dışarı çıkmak pahalı.
Evde otur.
Ekrana bak.
Süleyman hangi cariyesiyle ne yapacak?
Bu mu ya?

--  -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Unum castigabis, centum emendabis Bir hatanın önüne geçmek yüz tanesini engellemektir.  Latin Atasözü
__._,_.___


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder