- Devletin hiçbir kurumu, özel ve tüzel kişiler anayasada tanımlanmamış yetki kullanamazlar.
- Mevcut bütün kurumların yetkileri, yetkilerinin kapsamı anayasada tanımlanmıştır.
- Mevcut TBMM'nin yetkileri sınırsız değildir, ve onun da kapsamı anayasada belirtilmiştir.
- Mevcut TBMM'nin anayasayı ne şekilde değiştirebileceği yine anayasada belirtilmiştir.
- Mevcut anayasada hangi maddelerin değiştirilemez, hatta değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği bellidir.
- Halen görevde olan meclis ve/veya çoğunluğuna güvenerek, ya da gücüne güvenerek bir oldubittiyle anayasada tanımlanmamış yetkiler kullanırsa, ya da yetki aşımı yaparsa, ya da anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerini değiştirirse sorumlu olur.
- Elbette, şartlar sebebiyle mevcut meclisden ya da hükümetten anayasayı ihlal etme konusunda hesap sorulamıyor olabilir. Zamanında 12 Eylül yönetiminde de hesap sorulamamıştı, ki onlar referandum yoluyla yaptıklarını aklama imkanını da kullanmışlardı. Ancak şartlar değiştiğinde görülüyor ki, pek ala hesap sorulabiliyor. Devr-i Sabık olabiliyor.
- Yakın ya da uzak bir gelecekte, bir gün aynı şekilde mevcut meclis, iktidar partisi, ya da iktidardan hesap sorulabilir. Hesap soranların ille de, adil, saydam, bağımsız mahkemelerle hesap soracaklarına ait bir garanti yoktur. Zanlılar adil mahkemelerde hesap verebilirler, ve benim kanaatime göre adil mahkemelerde de anayasayı ilga suçundan da mahkum olurlar. Ya da siyasi mahkemelerde gösteri amaçlı, aşağılamaya yönelik göstermelik mahkemeler yapılabilir, ya da adliye sistemi hiç yorulmadan, zanlılar Kaddafi ya da Saddam Hüseyin gibi bulundukları yerde öldürülebilir. Bunlar dönemine ve şartlara göre değişir.
İşte böyle...
Şimdiki politik kahramanlar devr-i sabık olmayı da göze almadan anayasanın tamamını değiştiremezler.
Ya da yeteri kadar yürekliyseler, K. Evren ve arkadaşları gibi kellelerini de ortaya koyarak yola devam edebilirler.
On 10.05.2012 22:27, ahmet dogan Simsek wrote:
Türkiye’de TBMM Yeni Bir Anayasa Yapabilir mi?
Bu soruyu sorana başka bir soru sormak gerekir. Türkiye başka bir ülkenin mandası mıdır. TBBM sinden daha yetkili sadece milletimizdir.Dilinizin altında saklı bir bakla varsa açık söyleyin. Aksi halde bir daha asla TBMM her hangi bir şeyi yapamaz gibi sözler ile anıp ülkemizi sömürge ülkesi gibi göstermeyin.Anayasa yapmak yetkisi sadece TBMM sinindir. Şimdiye kadar yabancıların hizmetinde yapılmışsa onlar ihanettir. Milletin esaretidir.A.D.Şimşek
10 Mayıs 2012 21:24 tarihinde Akkartal <akkartal29@gmail.com> yazdı:
Türkiye’de TBMM Yeni Bir Anayasa Yapabilir mi?
Böyle bir soru ile karşılaşabileceğini hiç bir zaman düşünüp, aklından geçirmemiş olan bir kişi, bir vatandaş olarak, yine de cevap vermek isterim.
Ancak, soruyu kim ve de niye sordu, maksadı nedir, soruya verdiği önceki önemi-gereği nedir, diye sorarak...
Bir defa, bu denli önemli bir soruya rağmen, TBMM, nin açılımı ile söze başlamamış olması dikkatimi, kuşku olarak çektiğini belirtmeliyim. Türkiye Büyük Millet Meclisi, değil mi TBMM’nin açılımı, evet. O halde bunu böyle bir sorunun hasıl olması durumunda açık ve net bir şekilde belirtmeli idi. Ama yapmamış bunu syn. Yazar... Nedense?
Nedeni bence şu; TBMM’nin o demek olmadığını, veya şahsen öyle saymadığını ima etmek istiyor. Haklı mı bunda peki, yoksa haksız mı?
Bu tartışılası bir konu ama ve lakin, haklı saymaya şahsen gayet mütemayil olduğum da bir hakikat; yalana tenezzüle gerek yok çünkü...
Evet, çünkü az-çok ve hatta biraz cahilce de olsa, aklı başında ve gayet uyanık, dikkatli bir vatandaş olarak, ülkemde, otuz-kırk yıldır neler olup, bittiğini ve nelerin aslından sap-tırıl-mış olduğunu takip ile bilmekteyim.
Hülasa kelam, bu TBMM ile, asl olan (çok uzak değil, seksen sene kadar öncesinde var olan) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin tıpkısının aynısı olmadığını biliyorum. Bana göre bugünki meclis, iptidasında olan Kurucu Meclis’ten bir hayli farklı olup, ona göre bir ehemmiyete sahip olsa gerek. Zira bu adı alan ve taşıyıp, enternasyonal alan kabul ettirmiş olan meclis, bu milletin tam bağımsızlık ve dahi bütün onuru, kutsiyet atfettiği bütün değerlerinin bekası uğruna savaşmakta iken, kendi içinden seçip, oluşturduğu Millet Vekilleri topluluğu idi. Şimdiki ise, bağımlılığı peşin olarak kabul etmiş olan bir politikacılar birleşmesidir. Arada ne kadar fark olduğu belli değil mi? Belli. Politikacıların, daha doğrusu, Millet Vekili olmanın bugünki koşulları ve oluşum şekli belli değil midir? Bellidir.
Bu hal veya düstur peki, işin aslına hakkıyla uymakta mıdır? Değil. Öyle ise yazarın kuşkusuna, ister istemez hak veriyoruz, demektir.
Öncelikle Türkiye’de, anayasa değişikliği sürecinde TBMM’nin yetkisinin niteliğini, daha açıkçası TBMM’nin bir aslî kurucu iktidar mı, yoksa bir tali kurucu iktidar mı olduğunu tespit etmek gerekir.
Bu yaklaşıma dair bireysel cevabımızın yukarıda verilmiş olduğu için, tekrarına gerek olmadığı kanısındayız.
TBMM’nin anayasa değişikliği sürecindeki görev ve yetkisi, 1982 Anayasası'nın (s.52) 175’nci maddesiyle belirlenmiştir.
Bu yaklaşımı dahi malum ve bana göre haklı olan asli gerek dolayısı ile muteber ad etmiyor, katılmıyoruz, çünkü, bunu kabul eden, şimdi yapılmasını da kabul edecek demektir; işin aslına uymadığı halde.
Bu maddeye göre, Türkiye’de bir anayasa değişikliğinin gerçekleşebilmesi için, değişiklik teklifinin önce Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üye tamsayısının üçte iki veya beşte üç çoğunluğu ile kabul edilmesi sonra da değişikliğin Cumhurbaşkanı veya halk tarafından onaylanması gerekmektedir.
Bundan sonrasının tartışılmasına mahal, imkan olmadığı için, bu raddeden sonra; benden bu kadar...
Vesselam, diyorum...
10 Mayıs 2012 18:56 tarihinde Cesuryorum ... <cesuryorum@gmail.com> yazdı:
Türkiye’de TBMM Yeni Bir Anayasa Yapabilir mi?
Öncelikle Türkiye’de anayasa değişikliği sürecinde TBMM’nin yetkisinin niteliğini, daha açıkçası TBMM’nin bir aslî kurucu iktidar mı, yoksa bir tali kurucu iktidar mı olduğunu tespit etmek gerekir.
TBMM’nin anayasa değişikliği sürecindeki görev ve yetkisi, 1982 Anayasası'nın (s.52) 175’nci maddesiyle belirlenmiştir.
Bu maddeye göre, Türkiye’de bir anayasa değişikliğinin gerçekleşebilmesi için, değişiklik teklifinin önce Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin üye tamsayısının üçte iki veya beşte üç çoğunluğu ile kabul edilmesi sonra da değişikliğin Cumhurbaşkanı veya halk tarafından onaylanması gerekmektedir.
Değişiklik teklifi TBMM üye tamsayısının üçte iki çoğunluğuyla kabul edilmiş ise, bu değişikliği Cumhurbaşkanı onaylamayabilmektedir.
Ancak değişiklik TBMM üye tamsayısı beşte üç çoğunluğuyla kabul edilmiş ise, değişikliğin gerçekleşebilmesi için halkoylamasına sunulması gerekmektedir.
Halkoylamasına sunulması durumunda anayasa değişikliği hakkında son sözü söyleme yetkisi, halka ait olmaktadır.
Buna göre Türkiye’de tali kurucu iktidarın, yani anayasayı değiştirme yetkisinin TBMM, Cumhurbaşkanı ve halk arasında paylaştırılmış olduğunu söyleyebiliriz.
Anayasa değişikliği sürecinde iradesini açıklayan bu organlar (TBMM, Cumhurbaşkanı ve halk), Türkiye’de bir aslî kurucu iktidar değil, tali kurucu iktidardırlar.
Zira bunlar, 1982 Anayasası tarafından kurulmuş ve yetkileri yine bu anayasa tarafından kendilerine verilmiştir.
Birer kurulmuş organ olarak, kendilerini kuran anayasayı ilga etme ve yeni bir anayasa yapma yetkisine haliyle sahip olamazlar.
Burada “halk”ın Anayasa tarafından kurulmadığı, halkın egemen olduğu, aslî kurucu iktidara her zaman sahip olduğu yolunda düşünceler ileri sürülebilir; ancak bu düşüncelerin hukukî bir değeri yoktur.
Kaldı ki, 1982 Anayasası'nın 175’nci maddesi çerçevesinde anayasa değişikliği usûlünde, halkoylaması yoluyla iradesini açıklayan organ, “halk” değil, referanduma gidip geçerli oy kullanan “seçmenler”dir.
Seçmen kavramı ile halk kavramının aynı şey olmadığı ise aşikârdır.
Dolayısıyla anayasa değişikliği sürecinde referandum yoluyla iradesini açıklayan seçmen topluluğu, bir aslî kurucu iktidar değil, tali kurucu iktidar, yani bir kurulmuş iktidardır.
Kurulmuş bir iktidar olarak da yeni bir anayasa yapma yetkisine sahip değildir.
Türkiye’de TBMM’nin veya bir başka organın yeni bir anayasa yapabileceğini düşünenlerin, öncelikle, yürürlükte olan 1982 Anayasası'nın nasıl yürürlükten kaldırılacağını açıklamaları gerekir.
Zira yeni bir anayasa yapmak için, yukarıda açıklandığı gibi, öncelikle yürürlükteki anayasayı ilga etmek gerekmektedir.
1982 Anayasası ise, tüm diğer anayasalar gibi, kendi ilga ediliş usûlünü öngörmemiş; sadece 175’nci maddesinde kendi değiştiriliş usûlünü öngörmüştür.
Bir anayasa (s.53) ancak aslî kurucu iktidar tarafından ilga edilebilir.
Aslî kurucu iktidarın ise ne olduğunu ve ancak hukuk boşluğu ortamında belirdiğini, bu ortamın ise devrim, hükûmet darbesi ve savaş gibi olağanüstü durumlarda ortaya çıktığını yukarıda gördük.
Şu an itibarıyla Türkiye’de aslî kurucu iktidarı ortaya çıkaracak böyle bir durum yoktur.
TBMM, 1982 Anayasası'nı İlga Edilebilir veya “Anayasasızlaştırabilir” mi?
TBMM'nin yeni bir anayasa yapabilmesi için, aslında her şeyden önce, yürürlükte olan ve bağlayıcı olan 1982 Anayasası'nın “ilga” etmesi veya “anayasasızlaştırılması” gerekmektedir.
Burada “anayasanın ilgası (abrogation de constitution)” ve “anayasasızlaştırma (déconstitutionnalisation)” kavramları üzerinde kısaca duralım.
Anayasanın ilgası, anayasanın tümden yürürlükten kaldırılması demektir.
İlga edilen anayasanın hiçbir hukukî değeri kalmaz.
Ancak, aslî kurucu iktidarı ele geçirenler, devrim veya hükûmet darbesinden hemen sonra anayasayı bütünüyle değil, kısmen yürürlükten kaldırmakta, anayasanın özellikle siyasal sisteme ilişkin olmayan pek çok hükmünü yürürlükte bırakmaktadırlar.
Diğer bir anlatımla, anayasaların ilga edilmemiş hükümleri, devrimden sonra açık ya da kapalı bir şekilde ilga edilmedikçe yürürlükte kalırlar.
Ancak devrimle birlikte bu hükümler, anayasal değerlerini yitirirler; olağan bir yasa hükmü haline dönüşürler.
Yani, bunlar için artık “anayasanın üstünlüğü” ilkesi geçerli değildir.
Olağan yasa koyucu bu hükümleri istediği gibi değiştirebilir.
Özetle devrim bu hükümleri ilga etmemiş, ama bu hükümleri anayasa hükmü olmaktan çıkarmış, teknik terimi ile anayasasızlaştırmıştır (Gözler 2011: 321).
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Bazen istedigin bir seyin olmamasi senin icin bir sanstir. Anonim Nasihat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ Dinlerin kitaplar1n1; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumay1p hem de anlamayana, 'yobaz' denir. Nikola Tesla ....... Dinler atesbocekleri gibidir: Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar. Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak. Arthur Schopenhauer . . . . . . . . . . . . . . . . Ey mutsuzlar! Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan. Bertolt BRECHT . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet, hicbir Dogma, hicbir Donmus ve kal1plasm1s Kural birakmiyorum. Benim Manevi Miras1m Bilim ve Akildir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder