ÇARŞI umurumda değil, size bir şey olmasın!
DİKKAT Aşağıdaki makale kesinlikle bana ait değildir. Kaynak bağı makale başlığında yer almaktadır. |
Aslında ne kadar basit bir soru, değil mi: Sessiz kalanlar ne düşünüyor? Birçok yanıt verilebilir elbette, fakat hiçbiri doğru olmayacaktır. Çünkü bu soru, insanlık tarihinin yanıtlanması en zor sorusu olarak zihinleri meşgul etmeye hala devam etmektedir. Nasıl mı?
Nazilerin Yahudi soykırımının en önemli mimarı Adolf Eichmann 1960 yılında yakalanarak İsrail'de hakim karşısına çıkarılır. Tarihin en büyük utançlarından birinin tüm sebepleri ortaya çıkacaktır artık. Mahkeme reisi Moshe Landau, soykırımın en önemli tanığına tüm soruları ardı ardına sorar: "Bu nasıl oldu?, Neden oldu?, Neden Yahudiler?, Diğer devletlerin rolü neydi?, Yahudi liderler Nazilerle işbirliği yapmaya nasıl yanaşmışlardı?" gibi birçok soru. Eichmann, tüm sorulara en ince ayrıntısına kadar yanıt vermişti. Dürüstlüğünden kimsenin şüphe etmediği mahkeme reisi Landau söylenen her şeyi dikkatle dinlemiş, tüm belgeleri incelemiş ve gerekli tüm araştırmayı yapmıştı. Landau, mahkeme sonunda yüzyılın en büyük soykırımıyla ilgili tüm yanıtları dünyanın dikkatine en açık şekilde sunmuş ve sonucunda gereken kararı da en adilane şekilde vermişti. Dünya, soykırımla ilgili her şeyi bir daha merak etmeyecek şekilde öğrenmişti. Fakat tek bir soru yanıtsız kalmıştı.
Mahkeme reisi Landau, bir keresinde, tanık sandalyelerinde oturan Yahudilere döner ve insanlık tarihine geçecek şu sözleri söyler: "Nazilerin belirledikleri zamanda belirledikleri yerde oldunuz, infaz yerlerine kendi ayaklarınızla gittiniz, kendi mezarlarınızı kazdınız, soyundunuz ve giysilerinizi muntazam biçimde yığdınız, kurşuna dizilmek üzere yan yana durdunuz... Siz oradayken tam on beş bin kişiydiniz, başınızda sadece birkaç yüz subay vardı. Kendinize söyleneni harfiyen yerine getirip tıpış tıpış ölüme gittiniz. Sizi ölüme sürükleyen bu itaatkar uysallık... Neden karşı çıkmadınız?"
"Neden karşı çıkmadınız?"
Bu soruya ne o gün yanıt verilebildi, ne de bugün. Muhtemelen gelecekte de verilemeyecek. Fakat bundan daha önemlisi bu soruyu kendine sordurtmamaktır. Çünkü bu sorunun sorulduğu an, insan onurunun bittiği andır.
Çarşı, sadece bu soruyu bir gün kendine sordurtmamak için gerekeni yapmış; itaatkar uysallık göstermemiştir.
Sözü uzatmaya hiç gerek yok aslında. Çarşı yapması gerekeni yapmıştır. Sessiz kalanlara gelince... Çarşı umurumda değil, size bir şey olmasın!
Ruyalari gerceklestirmenin en kestirme yolu, uyanmaktir.
J.M.POWE
Ozel not:
Evimi istimlak bedeli odemeksizin elimden almak isteyen gozleri donmus azgin rantcilara:
Bana yaptiklarinizi unutmuyorum.
Oncelikle islahiniza dua ederim.
Islah olmamakta diretirseniz, beddua oklarim uzerinize olsun.
Tepe ustu dusun!
Mehmet Sevket Eygi
Murtecilerin cok sevdigi ve onemsedigi fikir adami.
EINSTEIN IN KOZMIK DINSEL DUYGUSU
Tum bu dinsel- tiplerde ortak olan Tanri kavrami insanmerkezci karakteridir.
(...) Ama tum bunlarda bulunan dinsel deneyime dair bir ucuncu asama vardir, saf haliyle cok seyrek olmakla birlikte: ona kozmik dinsel duygu adini verecegim.
Bu duyguyu, hic yasamamis birine, ozellikle buna karsilik gelecek Tanri ya iliskin hic insanmerkezci olmayan bir kavrama sahip olmayan birine izah etmek cok zordur.
Kozmik dinsel duyguyu insanlar birbirlerine nasil iletebilirler, hele ki Tanri ya iliskin bir tanim vermiyorsa, bir teoloji ogretisi vermiyorsa?
Bence, sanat ve bilimin en onemli islevi, onu almaya acik olanlar icin, bu duyguyu diriltmek ve canli tutmaktir.
Bu sekilde din ile bilimin iliskisine dair, bilindik olandan cok farkli bir kavrama ulasiyoruz.
Bir kisi konuyu tarihsel olarak ele alsa, bilim ve dinin uzlasmas karsitliklar olarak gormeye baslar.
(...) Ben iddia ediyorum ki kozmik dinsel duygu bilimsel arastirma icin en guclu ve muhtesem gududur.
(...) Bir insana boyle bir gucu kozmik dinsel duygu verebilir.
Bir cagdasim soylemisti, haksiz olmayarak, bizim materyalistik cagimizda ciddi bilimsel arastirmacilar tek en derin dinsel insanlardir.
How can cosmic religious feeling be communicated from one person to another, if it can give rise to no definite notion of a God and no theology?
In my view, it is the most important function of art and science to awaken this feeling and keep it alive in those who are receptive to it.
We thus arrive at a conception of the relation of science to religion very different from the usual one.
When one views the matter historically, one is inclined to look upon science and religion as irreconcilable antagonists.
(...)I maintain that the cosmic religious feeling is the strongest and noblest motive for scientific research.
(...)It is cosmic religious feeling that gives a man such strength.
A contemporary has said, not unjustly, that in this materialistic age of ours the serious scientific workers are the only profoundly religious people.
New York Times Magazine on November 9, 1930 pp 1-4.It has been reprinted in Ideas and Opinions, Crown Publishers, Inc.1954, pp 36 - 40.It also appears in Einstein s book The World as I See It, Philosophical Library, New York, 1949, pp.24 - 28.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder