Kaplumbağa Terbiyecisi Ne Anlatıyor?
12 Aralık 2004 Pazar. İstanbul Swissotel'de yapılacak müzayede tüm basının ilgisini çekmişti. Haftalardır gazeteler, televizyonlar hatta magazin dergileri bu müzayedede satışa çıkacak olan bir tablodan söz ediliyordu. Türkiye'nin sayılı zengin ailelerinin temsilcileri müzayede salonuna gelmişti. Basın mensupları da yerlerini aldı. Bütün salona heyecanlı bir bekleyiş hakimdi. 1959 yılı. Şişli'deki bir köşk, polis ekiplerince mühürlendi. Bu evde ünlü bir armatör yaşıyordu: Saim Birkök. Hayatı boyunca hiç evlenmemişti. Askerlik arkadaşının kendi adını verdiği oğlunu evlat edindi. Onu yetiştirmeye çalıştı. Okuması için İsviçre'ye gönderdi. Bütün servetini ve sahip olduğu tersaneyi ona bırakmayı düşünüyordu. Ancak Balat'taki tersanede çıkan bir tartışmada manevi oğlunu tek kurşunla öldürdü. Bu olay yaşandığında Saim Birkan 76 yaşında, ölen manevi oğlu Saim Gökoğlu 45 yaşındaydı.
1960 yılının ilk ayları. Profesör Mustafa Cezar, bir araştırma sırasında, Şişli'de mühürlü bir evde, sanatsal değerinin yanında tarihi değeri de yüksek olan, kırktan fazla tablonun varlığını öğrendi. Köşkün sahibi Saim Birkök, resme meraklı bir sanat severdi. Ancak işlediği cinayetten dolayı Sultanahmet Cezaevi'nde yatmaktaydı. Profesör, tabloların fotoğraflarını çekmek için köşkün sahibinden izin almak zorundaydı. Hapishaneyi ziyaret edip Saim Birkök'ten izini aldı. Mühürlü kapı kısa hakim eşliğinde açıldı. Kapı aralanıp ışıklar yanınca, toz toprak arasından muhteşem bir hazine çıkmıştı. "Kaplumbağa Terbiyecisi" başta olmak üzere beş tanesi Osman Hamdi Bey'e ait kırk tablo gün yüzüne çıkmıştı. Tabloların fotoğrafları çekildi. Sonra köşkün kapısı tekrar mühürlendi. Profesör Mustafa Cezar, çektiği bu fotoğrafları kitabında yayınladı. Böylelikle ilk defa bu tablonun gerçek bir görüntüsü ortaya çıkmıştı.
Kanser hastası Birkök, bir süre sonra vefat etti. Arkasından büyük bir miras kavgası başladı. Tablolar, anlaşmazlık durumundan dolayı Resim Heykel Müzesi'ne teslim edildi. Kaplumbağa Terbiyecisi de, 20 yıl kadar sonra, açık artırmayla Erol Aksoy'un eline geçecekti. Erol Aksoy, tabloyu sahibi olduğu İktisat Bankasının koleksiyonuna ekledi. 12 Aralık 2004 İktisat Bankasının koleksiyonunda olan "Kaplumbağa Terbiyecisi" isimli tabloya, bankanın batması sebebiyle TMSF tarafından el konulmuştu. Müzayede başladığında çekişme yeni kurulan iki müze arasında geçiyordu; İstanbul Modern ve Pera Müzesi. Rakam çok yukarılara çıktı; öyle ki son teklif 5 trilyon lirayı (Şimdiki 5 Milyon TL karşılığı) gösterecek tabela yoktu. Demek ki müzayedeyi gerçekleştirenler bile bu kadarını beklemiyordu. Kaplumbağa Terbiyecisinin yeni sahibi Pera Müzesi oldu. Ödenen 5 trilyon, Türk resim sanatı için bir rekordu. Bu yüksek ücret, tablonun ününe ün kattı.
Arkeolog, Ressam Osman Hamdi Bey 1842-1910
Günümüzde, sokaktaki vatandaştan profesörüne, üniversite öğrencisinden ev hanımına kadar herkesin bildiği bir yapıta dönüştü Osman Hamdi Bey'in "Kaplumbağa Terbiyecisi". Puzzle' ları, reprodüksüyonları yok satıyor, dizi sahnelerinde, karikatürlerde karşımıza çıkıyor. Türkiye'nin bir nevi Mona Lisa'sı haline geldi.
Osman Hamdi Bey, ilk Türk arkeoloğudur. Dünyaca ünlü İskender Lahidi'ni bulan ve İstanbul'a getiren kişidir. Çağdaş Türk müzeciliğinin öncülerindendir. İstanbul arkeoloji müzesinin kurucusu ve ilk müze müdürüdür. Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'ni yani Güzel Sanatlar Akademisi'nin kurucusudur.Ayrıca modern anlamda ilk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressamdır.
Bu durumu Emre Caner bir romanında şöyle açıklamıştır:
"Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında!"
Aslında Kaplumbağa Terbiyecisi'nin bir de ikizi var. Osman Hamdi Bey, birçok oryantalist ressam gibi beğendiği tabloyu bir kez daha çizmişti. Şimdiye kadar anlattığımız 1906 yılında çizilen ilk tablonun hikayesiydi. 1907 yılında ise resmi tekrar çizdi. 2. versiyon bir şekilde Londra'ya kadar gitmişti. Erol Simavi 1984 yılında bu resmi 100 bin dolara satın aldı. Halen Belma Simavi'nin koleksiyonunda bulunan tablo, Sakıp Sabancı Müzesinde sergileniyor.
Osman Hamdi Bey'in, bu tablo yapılırken nereden esinlendiği de ortaya çıkmıştır. Şimdi Fransız Le Tour du Monde'nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravürü inceleyelim. Resmin iki versiyonu arasında farklar var; kaplumbağaların sayıları ve yerleri, duvarda asılı olan Allah ve Muhammed yazılı tablo, yerde duran vazo ve pencere kemeri gibi.
Peki tablo bize ne anlatıyor?
Tabloda gördüğümüz erkek figürü aslında Osman Hamdi Bey'in kendisidir. Çoğunlukla, resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektirir. Sonra fotoğrafa bakarak yapar resimlerini. Kaplumbağa Terbiyecisi de bu şekilde çizilmiştir.
Tablodaki mekan, Bursa'daki Yeşil Camidir. Osman Hamdi Bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiştir.
Peki "Kaplumbağa Terbiyecisi" bize neyi anlatıyor? Bunu anlamak için tabloyu incelemeye başlayalım.
Öncelikle neler görüyoruz?
Kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakallı, kambur yaşlı bir adam...
Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor. Ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu. Sırtında bir nakkare (yarım küre biçiminde küçük bir davuldan oluşan vurmalı bir çalgı, Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından da birisi) asılı ve buna bağlı mızrap (nakkareyi çalmaya yarayan nesne) boynundan aşağı sarkmış. Ellerini arkasında kavuşturmuş, bir neyi tutuyor. Kırbaç değil de neden ney? Anlaşılan kaplumbağaları ney üfleyerek, nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor.Ama yaşlı adamın ney'i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, neyi üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış. Bize verilmek istenen mesajın ne olduğunu doğru yorumlamak için, Osman Hamdi Bey'in hayatı hakkında biraz bilgi sahibi olmalıyız.
Osman Hamdi Bey, tüm bunları sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, antik eserlere hiç değer vermeyen bir toplumda başarmıştı. Devlet kurumları hatta toplumun kendisi, sürekli kendisine yeni engeller çıkarmış, değişime, modernleşmeye direnmişti. İşte tablodaki kaplumbağalar; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisiydi. Yaşlı dervişin kendisi olduğunu söylemiştik. Bütün bu duruma kızan Osman Hamdi Bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş oluyor. 1869 yılında Bağdat Valisi Mithat Paşa'nın hizmetinde çalışan babasına gönderdiği mektupta, Le Tour de Monde dergisini severek okuduğundan bahseden Osman Hamdi Bey'in bu çalışmadan esinlenmesi gayet olası gözüküyor. Benzerlikler dikkat çekici olsa da Osman Hamdi Bey'in Kaplumbağa Terbiyecisi, renklerin ve ışığın kullanımı, tablonun derinliği ve verdiği mesajla öncülünden çok daha kıymetli.
Osman Hamdi Bey'in eserlerinden bazıları:
Osman Hamdi Bey Kendi Portresi
Gebze Manzarası
a45UyF587661-150316151321 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/03/16 22:36 3 49 1 undefined Ciddiyizbiz@googlegroups.com
Basina ne gelirse gelsin karamsarliga kapilma.
Butun kapilar kapansa bile, O sana kimsenin bilmedigi gizli bir patika acar.
Sen su anda goremesen de, dar gecitler ardinda nice cennet bahceleri var.
Sukret! Istedigini elde edince sukretmek kolaydir.
Sufi, dilegi gerceklesmediginde de sukredebilendir.
TEBRIZ LI SEMS
Muminin gunahlari affoluncaya kadar bela ve hastalik gelir
(Hakim)
Lutfen bundan sonra Muslumanlardan eza, cefa ceken, basina bir musibet gelenler aglayip, zirlamasin.
Cunku baslarina gelen her turlu olumsuzluk onlarin Allahin sevgili kullarindan oldugunu gosteriyor.
Ben demiyorum, hadisler, ayetler boyle soyluyor.
Turkiye Cumhuriyeti Ordularina Mesaj
29 Ekim 1938
Ankara Hipodromunda yapilan resmi gecit toreninden once Basbakan Celal Bayar tarafindan okunmustur.
Zaferleri ve gecmisi insanlik tarihi ile baslayan, her zaman zaferle beraber uygarlik nurlarini tasiyan kahraman Turk ordusu!
Memleketini en buhranli ve zor anlarda eziyetten, felaketlerden, belalardan ve dusman isgalinden nasil korumus ve kurtarmis isen cumhuriyetin bugunku verimli devrinde de askerlik tekniginin butun modern silah ve araclari ile donatilmis oldugun halde gorevini ayni baglilikla yapacagina hic suphem yoktur.
Bugun, cumhuriyetin onbesinci yilini devamli artan buyuk bir rahatlik ve kudret icinde kavrayan buyuk Turk milletinin karsisinda kahraman ordu, sana kalpten tesekkurlerimi sunar ve bildirirken buyuk ulusumuzun ovunme duygularini da dile getiriyorum.
Turk vataninin ve Turkluk toplumunun san ve serefini, ic ve dis her turlu tehlikelere karsi korumaktan olusan gorevini her an yerine getirmeye hazir olduguna benim ve buyuk ulusumuzun tam bir inanc ve guvenimiz vardir.
Buyuk ulusumuzun orduya verdigi en son sistem fabrikalar ve silahlar ile bir kat daha kuvvetlenerek buyuk bir kendini feda etme ve yasamayi degersiz gormekle her turlu gorevi yerine getirmeye hazir oldugunuza eminim.
Bu inancla kara, deniz, hava ordularimizin kahraman ve deneyimli komutanlari ile subay ve erlerini selamlar ve ovgulerimi butun ulus karsisinda bildiririm.
Cumhuriyet Bayrami nin onbesinci yildonumu hakkinizda kutlu olsun.
Mustafa Kemal ATATURK
Ulus, 30.10.1938
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder