Türkiye kucaktan kucağa gezen bir kucak dansçısı rolünü oynamak zorunda değildir.
Türkiye dostlarını ve düşmanlarını kendi milli bakışına uygun olarak kendisi belirlemeli.
Türkiye'nin seçenekleri vardır.
Türkiye kendi oyununun küresel oligarkların oyunları içinde de gerçekleştirebilecek enstrümanlar sahiptir.
Elbette bütün bunları yaşama geçirebilmek için her şeyden önce halkçı, milliyetçi,cumhuriyetçi, laik, devrimci, devletçi vizyona sahip kadroların devlet erkini yönetebilme imkanı bulması lazım.
Yine elbette, bütün bunları gerçekleştirmek için halkın yeteri kadar irade ve kararlılık taşıması lazım.
Kafa karışıklıkları, bozgunculuk, mücadele cephesinde yarıklara sebep olmaktadır.
Halen ülkemiz, ve bu topraklarda yaşayan insanlar ülkü ve ilke birliğinden uzak bir insan kalabalığı halindedir.
Ben mevcut durumu çok defa Türkçe konuşabilen Anadolu ve Trakya halkları olarak nitelemiştim.
İşte bu tam olarak kafa karışıklığı, bozgunculuk, ülkü ve ilke birliğinden yoksun oluşumuzun ifadesidir.
Tıpkı kurtuluş savaşı yıllarında olduğu gibi Türk ordusunu, İngiliz, Yunan ordusuna tercih edenler ve bunu açıkça ifade edenler vardır.
Tıpkı o yıllarda olduğu gibi, himaye, vesayet, manda arayışları içinde olanlar vardır.
Tıpkı o yıllarda olduğu gibi etnik ya da dini ülkülerini ülke birliği dışında arayanlar vardır.
Bu sürdürülemez bir durumdur.
Tıpkı duvara doğru hızla ilerleyen bir araba gibi, sonunda mutlaka çarpışma gerçekleşir.
Doğal olarak çarpışmanın kanlı, ızdıraplı olması kaçınılmazdır.
Oraj POYRAZ(cimcime@neomailbox.net / oraj.poyraz@openmail.cc / oraj_poyraz@alpinaasia.com )
L2fSIJNoA0xfSNxA
Emre Kızılkaya : Türkiye'nin Rusya çıkışı NATO'yu niye memnun etti?
11.10.2015 Pazar
NATO karargahında bugün solunan havayı üç yıl öncesiyle karşılaştırınca akıllara şu ilginç soru geliyor: "Suriye'de o kadar pasif davranan NATO şimdi neden Türkiye'yi Rusya'ya karşı tavır almaya adeta zorluyor?" İşte cevabı...
Ankara'daki hain terör saldırısı içimizi yakarken, etrafımızı da bir ateş çemberi sarıyor.
Ukrayna, Suriye derken Ankara, NATO ile ilginç bir etkileşime girdi.
Üç yıldan kısa bir sürede Türkiye-NATO-Suriye üçgeninde ne çok şey değişti...
Aralık 2012'de NATO karargahında müttefikler Türkiye'ye Patriot hava savunma sistemi göndermeye karar verdiğinde temel endişe, Esad rejiminin füzeleri ve kimyasal silahlarıydı.
Dönemin NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen'e o gün Brüksel'de şu soruyu sormuştum: "Pek Esad'ın uçakları ne olacak? Suriye uçakları Türk hava sahasını ihlal ederse Patriotlar çalışacak mı?"
Haziran 2012'de Suriye hava savunma sistemi bir Türk askeri keşif uçağını Akdeniz'de düşürmüştü. Oysa Türkiye bir Suriye uçağını düşürebilecek hava savunma sistemine sahip değildi.
Hayır, demişti Rasmussen. Aslında 160 km uzaktaki düşman uçakları bile vurabilen Patriot bataryaları, bu özellikleri kapatılarak Türkiye'ye gönderilecekti.
Belli ki NATO, Ankara'nın Suriye uçağı düşürürken İttifak'ı da çatışmaya çekmesinden endişeliydi. Türkiye'nin Suriye uçaklarına karşı, gerektiğinde kendi hava sahasını kendi uçaklarıyla koruyabileceğini söylüyorlardı.
* * *
Rasmussen Suriye'de siyasi çözüme inandıklarını vurgulayadursun, Türkiye Haziran 2012'de keşif uçağının Suriye tarafından düşürülmesinin ardından angajman kurallarını değiştirdi.
Türk savaş uçakları Eylül 2013'te Suriye helikopterini, Mart 2014'te Suriye savaş uçağını, Mayıs 2015'te yine bir Suriye helikopterini sınır ihlali nedeniyle düşürdü.
Yıllar geçtikçe Irak'taki El Kaide uzantıları IŞİD adı altında toplanıp Suriye'de büyük bir alanı ele geçirdi, ülkenin kuzeyinde giderek güçlenen Suriyeli Kürtlerle savaşmaya başladılar.
2014 yazında Esad'ın tüm kimyasal silahları uluslararası denetçilere teslim etmesiyle birlikte, Batılı devletlerin büyük bölümü bakımından Suriye'de asıl tehdit IŞİD haline gelmişti.
Barzanicileri dışlayarak YPG'yi adeta gasp eden PYD ve tüm Suriyeli Kürt gruplarla girift ilişkileri olan Şam rejimi, dünyada IŞİD'e karşı potansiyel müttefikler olarak görülmeye başlamıştı bir anda...
ABD Başkanı Barack Obama'nın 2011'de "Esad meşruiyetini kaybetti" demesiyle fazla gaza gelen Ankara, Suriye'de "şahinlik" batağına o günlerde saplanmıştı.
ABD, dış politikasını şahsi kaprislere değil, ulusal çıkarlara göre şekillendiren sağlam devlet kurumlarına sahip olduğundan sonunda işin içinden sıyrılıp bugün Esad'ın geçiş sürecindeki rolünü tartışacak duruma geldi.
* * *
Uluslararası dengeler sürekli değişirken dört yıldır Suriye'ye karşı "şahinlik" politikasını sürdüren Ankara, Rusya'nın geçen ay savaş uçaklarını bu ülkeye göndermesiyle yeni bir çelişkinin içinde buldu kendisini...
Bu ne yaman çelişki: Putin Yönetimi, Türkiye'nin en stratejik müttefiklerinden... Üstelik Türkiye'nin hava savunma sistemi satın almayı düşündüğü Çin'in de, Moskova ile birlikte Suriye'de askeri rol üstleneceği konuşuluyor.
Bu arada NATO ülkeleri "uçak vuramayacak şekilde" modifiye ettikleri Patriot bataryalarını Türkiye'den bu ay çekerken bu kez Türk hava sahasını bir Rus savaş uçağı ihlal etti.
Ankara ilk aşamada bu ihlale karşı susmayı tercih etti. Fakat ihlal haberi uluslararası kaynaklar üzerinden dünyaya yayılınca bu kez Türkiye, Moskova'yı kınayan sert açıklamalar yaptı.
Geçen hafta Türkiye'yi Vecdi Gönül'ün temsil ettiği NATO Dışişleri Bakanları toplantısı sürerken kulislerde birkaç kez dile getirildi: NATO'daki müttefikleri, Türkiye'nin Rusya'ya karşı beklediklerinden de sert açıklamalar yapmasından çok memnun.
Bu NATO'nun Suriye'de duruşunu değiştirdiği anlamına mı geliyor?
Hayır. Gördüğüm kadarıyla NATO karargahında Türkiye'nin "güvenlikli bölge" önerisi, Rus hava saldırılarıyla daha da artması beklenen göç dalgasına rağmen hâlâ kulak arkası ediliyor.
NATO Suriye meselesinin askeri ayağını ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonun, sivil (göç) ayağını ise AB'nin meselesi olarak görüyor.
2012'de gönderdiği Patriotlar ile dahi müttefiki Türkiye'den ziyade askeri tesisleri koruyan NATO, bugün de Rusya meselesine insaniden ziyade soğuk, stratejik bir perspektiften bakıyor.
Mesela, bugün Suriye'nin elinde hala uzun menzilli füzeler var. Üstelik Şam'ın müttefiki Rusya, Türk hava sahası ihlalleriyle Ankara'nın "sabrını sınamaya" başlamış. Bu ortamda Patriotların Türkiye'den çekilmesi NATO'nun müttefiklik anlayışına uygun mu?
Geçen çarşamba ABD'nin NATO Daimi Temsilcisi Büyükelçi Douglas Lute'a karargahtaki basın toplantısı sırasında bunu sordum. "Rusya Suriye'ye uzun menzilli füze yerleştirirse toplanıp durumu yeniden değerlendiririz" demekle yetindi.
* * *
Öyleyse neden NATO, Rusya'nın Türk hava sahasını ihlal ettiğinin medyaya sızması üzerine Ankara'nın Moskova'ya göstermek zorunda olduğu sert tepkiyi bu kadar memnuniyetle karşıladı?
Bu soruya cevap vermek için belki de gözleri Akdeniz'in doğusundan batısına çevirmeli.
NATO bugünlerde tarihinin en büyük askeri tatbikatına hazırlanıyor. İspanya ve Portekiz'de 6 Kasım'a kadar sürecek Trident Juncture 2015 tatbikatına 34 ülkeden yaklaşık 35 bin asker, 140 savaş uçağı, 60 savaş gemisi katılıyor.
Amfibi hava taarruzu, kara çıkarması, şehir muharebesi, özel kuvvet operasyonları ve insani kriz operasyonları gibi kilit faaliyetlere odaklanan tatbikata, Türkiye'nin yanısıra, Ukrayna gibi NATO üyesi olmayan bir dizi ülke de asker gönderiyor.
Konuştuğum bir yetkili, tatbikatı, "Geçmişteki tüm NATO tatbikatlarının ardından bu bir tür mezuniyet töreni olacak" diye niteledi. Bir başkası, "NATO tatbikatlarının Rolls Royce'u" ifadesini kullandı.
NATO'nun yeni oluşturduğu, 40 bin askere ulaşan "Mukabele Kuvveti" (NRF) ilk kez Trident Juncture'da sınanacak.
"Tayin edici angajman" kavramı çerçevesinde NATO, bu gücü kullanarak gelecekte İttifak toprakları dışında da "ivedi kuvvet konuşlandırması" yaparak müttefiklerinin savunması için bir tür "önleyici saldırı" uygulayabilecek.
Kısacası NATO, Suriye ile hâlâ doğrudan ilgilenmiyor olabilir ama uzun vadede, Moskova'nın "değişen duruşuna" bağlı olarak kendisini yeniden konumlandırmak için, bilhassa Karadeniz, Doğu Akdeniz ve Baltık bölgelerinde güç gösterisi yapmaya ve müttefiklerini Rusya'ya karşı sertleşmeye teşvik edecektir.
Suriye'de değişime ayak uydurmada başarılı olduğunu söyleyemeyeceğimiz Ankara, NATO-Rusya ilişkilerindeki bu küresel zemin kaymasına hazır mı?
Yoksa dış politikamızı, her alanda çok daha hazır olan başka ülkelerin politikalarına demirli halde şekillendirmeyi sürdürecek miyiz?
http://sosyal.hurriyet.com.tr/yazar/emre-kizilkaya_504/turkiyenin-rusya-cikisi-natoyu-niye-memnun-etti_30289713?mnID=30289713
a45UyF587661-151012111208 Oraj Poyraz cimcime@neomailbox.net
2015/10/12 11:35 1 39 undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com
Bir ogretmen ebediyete hukmeden insandir.
Tesirlerinin nerede bitecegi asla bilinemez.
Henry adams
3-Araplar Icin Yazilan Kuran
Islam ortaya ciktigi tarihlerde Kuran kitaplasmis degildi. Sayfalar halinde daginik durumda ve hafizlar tarafindan ezberlenerek muhafaza edilmekteydi. Zaten kuranin yazildigi yillarda ki islevi gunumuzun Kanun Hukmunde Karanamelerinden farkli da degildi. Cogunlukla ortaya cikan bir soruna cozum bulmak icin yazilmis sayfalardan (ayetler) olusmaktaydi. Kuran sureler ve ayetler halinde Halife Osman zamaninda bir araya toplanarak kitaplastirilmistir. Hz.Muhammed kendi doneminde Kurani kitap haline getirme ihtiyaci duymamasi ilginc ve bir okadar da dusundurucudur. Bir postaci dusunun kendisine emanet edilen postayi yerine ulastirmadan ve kaybolma ihtimalini umursamadan olsun gitsin. Iste Hz.Muhammedin yaptigida tam olarak budur. Zaten Kuran sadece o gunlerle ilgili oldugunu ortaya koyan ayettlerle doludur. Ustelik Kuran da yazanlar sadece o gunlerle ilgili olmakla kalmaz, Araplar icin yazilmis bir kitap oldugunuda acikca dile getirir. Hernekadar Meal carpitmalari ile bu gercek gizlenmeye calissa da gercek gun gibi ortadadir.
Yasin-5 Kur an, atalari uyarilmamis, bu yuzden de gaflet icinde olan bir kavmi uyarman icin gonderilen.
Ibrahim-4 Her kavme sadece o kavmin kendi diliyle seslenir. O kavimden olan birini peygamber yollariz.
Fusilet-3. Bir kavim icin indirdigimiz Ayetleri detaylica aciklanmis Arapca bir Kurandir.
Ayettlerde acikca her kavme sadece kendi dilini konusan kendi icinden olan bir peygamberi elci atarim yaziyor. Bir baska seklide hic bir kavme o kavmin kendi dilinde olmayan bir Kitap gondermem ve o kavmin irkindan olmayan bir peygamber de atamam demektir. Bu durumda Kurana gore Turklere de Turkce konusan Turk bir peygamber atanmasi zorunludur, Kurana gore Turklere Bir Arap peygamber gonderilemeyecegi gibi Turklerin Kutsal kitabi Arapcada olamaz.Turklere Arap kavminin diliyle inen kitapla o kavimden bir peygamber gecerli degildir. Fusilet-3 ayetinde bir kavim icin oldugu aciktir ve bunlar Turkler degildir. Kuranin bakis acisina gore olmasi gereken budur.
Yusuf-2 Biz onu, akil erdiresiniz diye Arapca bir Kur an olarak indirdik.
Kuran kendini Arapca ve Arap kavmiyle sinirliyor. Bu ayeti Turklere uygularsak, eger Araplarin akil erdirebilmesi icin Arapca kuran gerekli ise Turklere de Turkce bir kitap indirilmesi gereklidir. Turkce indirilmemis bir kitabi Turklerin anlamasi yani akil erdirmesi beklenemez.
Butun insan dillerine cevrilemeyen, hatta Arap olmayanlarin dogru sekilde okumasi imkansiz olan bir kitabi butun insanlara yollamis olabilir mi? Kuran bunumu iddia ediyor? Hayir asla. Kuran tam tersini soyluyor. Kuran sadece Arapca konusan Arap kavmi icin geldigini soyler. Butun kavimlere ve butun dillere geldigi iddasinda degildir.
Kuran her kavme sadece o kavmin kendi dilinde inen mesajla seslenmek gerektirigini dile getiriyor. Yabanci bir peygamberle ve yabanci dilde inen kitapla degil. Yabanci dilde mesaj olmamalidir. Kuran yabanci dilde inen kitaba itiraz etmeyi mesru goruyor.
Fussilet-44 Eger biz onu baska dilde bir Kur an yapsaydik onlar mutlaka, Onun ayetleri genisce aciklanmali degil miydi? Baska dilde bir kitap ve Arap bir peygamber oyle mi? derlerdi. De ki: O, inananlar icin bir hidayet ve sifadir. Inanmayanlarin kulaklarinda bir agirlik vardir ve Kur an onlara kapali ve anlasilmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamiyorlar).
Bu ayete gore Turkler in neden dilimizde degil sorusunu sorma hakki dogmaktadir. Bu mantiga gore Turk olana Turkce olmayan bir kitap yollanamaz. Madem Araplar neden dilimizde inmedi demesinler isteniyor, Araplar sorabiliyor ise biz Turkler Turklere hic Arapca bir Kuran gonderilir mi diye neden sormayalim? Yoksa Tanri Allahin katinda biz Turklerin kayda degecek bir Millet olmadigimizi mi kabul edecegiz? Elbette Turk Milletini bu gozle kimse goremez. Bu ayete gore de Kuran dan biz Turkler sorumlu olamayiz.
Zuhruf-44 Suphesiz bu Kur an, sana ve kavmine bir ogut ve bir sereftir, ondan hesaba cekileceksiniz.
Nahl-64 Sana kitabi, ancak ayriliga dustukleri seyleri onlara aciklaman icin ve iman eden bir topluma dogru yolu gosterici ve rahmet olarak indirdik.
Bu ayetlerde butun kavimler ondan sorumludur denmiyor. Ayetler acikca Hz.Muhammed in ve Araplarin Kuran dan sorumlu olduklarini bahsederek, Ustelik Kuran nin yazilma nedeninin Arap kavminin sorunlarini cozmek oldugunu dile getiriliyor. Islamcilar, Kuran in bir Kavim e degil butun kavimlere gonderildigini anlatmak icin bir ayeti kanit gosterirler.
Enbiya-107 Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gonderdik.
Islamcilar Yukarda saydigimiz o kadar ayet ve kanit karsisinda, bir tek bu ayete sarilarak her seyi kurtarma cabasina girerler. Bu ayetteki Alem Arapca dir. Ayeti gordugunuz gibi ayetin her yeri cevrilirken, sadece Alem kelimesi Arapca olarak birakilmistir.
Alem kelimesi Kuranda bir cok yerde bilen kisi anlaminda cevrilirken burada oylece birakilir. Diyelim ki, Dogru ve bir sekilde Alem lafi herkes anlamindadir. Bu yeterli olmuyor. Turkce de ancak Dunya alem kelimesi herkesi ifade eder. Alem olarak Mekke alemini kastetmeniz de mumkundur. Kuranin geldi dendigi donemde Araplar icin Alem Mekke ve Medine ve yakin cevresinden ibarettir.
Hz.Muhammed soyle bir emir gonderse, cumle alem gelin en fazla Mekke nin hepsi gelsin yada soyledigi kisinin ailecek hepsinin gelmesini istemistir. Buradan tum Dunya anlami cikmaz. Kurani anlayarak okumak Islam in ilk kosuludur. Kurani okuyan Turk, Iranli, Afganli Musluman olamaz. Bu Milletler kendilerine ait olmayan bir dinle kandirilmislardir. Turk milletini kandirmanin en kolay yolu dindir. Bu dogru. Ama birde isin oteki yuzu var. Arap ne anlatirsa anlatsin Turkler Islama girdikleri ilk yillarda kendi islam oncesi inanclari ile harmanladiklari Islam inancini olusturdular. Yari Samanist yari Musluman bir toplum oluverdiler. Daha dogrusu Arap Muslumanligina degil, Turk tipi Muslumanliga inandilar.
Simdi Kurana bakarsak Turklerin kafasindaki Kuran ile gercek Kuran in birbirine hic uymadigini goruruz. Verilen ayetlerde goruldugu gibi Kuran kendini sadece Arap Kavmi icin duzenlenmis gosteriyor. Oysa Turklerin kafalarindaki hayali Kuran,butun kavimler icin duzenlenmis zannedilen bir Kuran. Gelin diger ayetlere de bakalim;
Sura-7 Sehirlerin anasi (olan Mekke de) ve onun cevresinde bulunanlari uyarman ve asla suphe olmayan toplanma gunuyle onlari korkutman icin, sana boyle Arapca bir Kur an vahyettik.
Enam-92 Iste bu (Kur an) da, bereket kaynagi, kendinden oncekileri (ilahi kitaplari) tasdik eden ve sehirler anasini (Mekke yi) ve butun cevresini (tum insanligi) uyarasin diye indirdigimiz bir kitaptir.
Mealciler; sehirler anasini (Mekke yi) ve butun cevresini (tum insanligi) uyarasin diye indirdigimiz bir kitaptir der. Mekke cevresini yazan yeri tum insanlik diye cevirirler. Bir sehrin cevresi anlamindaki kelime tum insanlik anlamina getirilir. Ustelik Kuranda her kavmin ayri bir memleketi ve ayri bir ana kenti oldugunu soyler. Yani her kavmin ana kentine ve cevresine ayri bir peygamber gereklidir. Yani ana kent yok ana kentler var.
Kasas-59 Rabbin kendilerine ayetlerimizi okuyan peygambeleri memleketlerin ana merkezlerine gondermedikce, o memleketleri helak edici degildir. Zaten biz ancak halki zalim olan memleketleri helak etmisizdir.
Her memleketin bir ana sehri bir de cevre sehirleri vardir. Kurana gore her memeleket icin o memleketin ana sehrine elci gonderilirdi. Hz.Muhammed Araplarin ana kentini ve Araplarin cevre kentlerini uyarmak icin Arap memleketinin ana kenti Mekke ye yollandi. Kuran a gore ayni sekilde diger memleketlerin ana kentlerini ve cevre kentlerini uyarmak icin peygamberler yollanmalidir.
Kasas-59 Rabbin kendilerine ayetlerimizi okuyan peygambeleri memleketlerin ana merkezlerine gondermedikce, o memleketleri helak edici degildir. Zaten biz ancak halki zalim olan memleketleri helak etmisizdir
Suara-208 Biz, hicbir kenti helak etmedik ki onun uyaricilari olmasin (helak etmeden once mutlaka uyarici gonderdik)
Talak-8 Rabbinin ve O nun elcilerinin emrinden uzaklasip azmis nice memleketler vardir ki, biz onlari (ahalisini) cetin bir hesaba cekmis ve onlari gorulmemis azaba carptirmisizdir.
Yani diger memleketlerinde ana kentleri ve kendilerine ait ayri birer peygamberleri vardir, Kurana gore var olmak zorundadir. Hz.Muhammed sadece bir memleketin ana kentine ve cevre kentlerine yollaniyor. butun memleketlerin ana kentlerine degil. Mesela Ad kavminin uyarmak icin o kavmin ana kenti olan Irem sehrine Hud peygamber yollanmis.
Fecr Suresi-6-8 Rabbinin Ad (kavmin)e ne yaptigini gormedin mi? Yuksek sutunlar sahibi Irem e. Ki sehirler icinde onun bir benzeri yaratilmis degildi.
Furkan-51 Eger Isteseydik butun beldelere ayri ayri Peygamber yollardik.
Burada anlatilan tek sey bir kavme vahiy yollarken hangi tarzda yolladiginin aciklanisindan ibarettir. Bir kavmin her kentine degil sadece ana kentine peygamber yollariz diyor. Zaten diger ayetler Ana kent Mekke ve cevre kentlerin arap beldeleriyle sinirli oldugunu acikca soyluyor. Ustelik Kurana gore Hac ziyareti ile yukumlu olan kisiler; Arabistan memleketi, Ana kenti Mekke ve cevresindeki colde yasayan Araplardan baskasi degildir.
HACC-25 Mescidi Haramin(kabenin) oldugu kente oturan yerliler ve cevresindeki colden buraya gelenler (Mekke de oturmayan araplar) icin ziyaret yeri yaptik.
Sonuc olarak Kuran da bir kavmin yasadigi memlekette her sehre ayri ayri peygamber yollamayiz. Sadece o kavmin ana kentine, O kavmi ve yasadiklari cevre kentlerini de uyarsin diye, o kavmin dilinde peygamber yollariz denmektedir. Kuran nin bu hukumlerini Islama uyarlarsak Hz.Muhammed Arabistanin ana kendi Mekkeye gonderilmis ve sadece Araplari uyarmakla gorevli bir peygamberdir. Bu mantiga gore Islam da Arap dinidir, Turkler veya baska bir millet Islam dan sorumlu tutulamaz.
https://islamingercekleri.wordpress.com/2013/05/27/3-araplar-icin-yazilan-kuran/
Anneler Gunu Stadyumlarda Kutlanmali
24 Temmuz 2013
Bugun Anneler Gunu. Ama icimde bir burukluk var. Boyle ozel bir gunun ayri ayri evlerde degil stadyumlarda hep beraber coskuyla kutlanmasi gerekirdi. Cunku biz millet olarak ozel gun ve resmi bayramlarda 101 pare top atisi yapilmadan, gecit resmi olmadan, uniformalar giyilmeden kutlama olmayacagina inaniyoruz. Isterdim ki anneler de uniformalarini giyip uygun adim yurusun, biz de tribunden onlari alkislayalim, gozlerimiz dolsun, sonra ne bileyim Turk yildizlari ucak gosterisi falan yapsin. Bunlar hos seyler sonucta. Kuzey Kore de ozel gunler ve resmi bayramlarda yapilan gosterileri gorunce hangimiz duygulanmiyoruz? Oradaki milli birlik ve butunluge hangimiz imrenmiyor?
Ben isterdim ki anneler stadyumlarda cesitli koreografiler yapsin, kule olustursun... Tamam, belki kule yapmalari o kadar kolay olmayabilir. Sonucta anne dedigimiz insanlar genellikle kilolu olur. Ama bu tamamen onlarin sorunu. Eger o perde takma isini yillarca bize yaptirtmak yerine kendileri yapsalardi bugun cok daha atletik olabilirlerdi. Uzgunum.
EN GUZEL HEDIYE UCLU PRIZDIR
Birileri coskuyla Anneler Gunu nu kutlarken ote yanda sessizce aglayanlar var. Kim onlar? Bu gune ozel kampanya yapmasi mumkun olmayan demir-celik, hirdavat ve tiras bicagi gibi sektorler. Evet, bu sektorler Anneler Gunu nde derin bir sessizlige gomulur. Diger butun sektorlerin reklamlari yaldir yaldir donerken bu sektorler bir kosede usulca aglamaktadir. Cunku Anneler Gunu ile urunlerini bagdastirmalari mumkun degildir. Infrared isitici markalari bile bir sekilde urunlerini bugune baglayip Anneler Gunu nde verilecek en guzel hediye infrareddir. Anne sicakligi gibi... diyebilirken bu bahsettigim sektorlerdeki firmalarda mayis ayinin ikinci pazar gunu depresyon, halsizlik, umursamazlik ve gozleri sabit bir noktaya dikerek donuk donuk bakmalar gorulur.
Ama son yillarda bu alakasiz sektorler Ya biz de Anneler Gunu nden faydalanalim, ne olur ki sanki? deyip isin cilkini cikardi. Annenize en guzel hediye uclu kablodur, priz kapagidir noktasina geldik. Lutfen yapmayin bunu. Bir cimento firmasinin Anneler Gunu nde kampanya yapmasinin ihtimali yok. Isterseniz deneyebiliriz:
Annenize verilecek en guzel hediye cimentodur. Aileyi adeta bir cimento harci gibi birlestiren o degil midir?.. Olmadi. Zorlama oldugu cok bariz.
Bugune ozel, annesiyle gelen her musterimize dort torba cimentoya bir torba bedava... Onlar en iyi cimentoyu hak etmiyor mu sizce... Bu da basarisiz cunku hicbir insaat iscisi cimento alisverisine annesiyle gitmez.
Gordugunuz gibi ne kadar caba sarf etsek de olmuyor. Simdi sakin olun ve elinizdeki o reklam butcesini yavasca baska bir gune birakin. Cicek ve cikolata firmalari disinda kimse bugunle ilgili reklam yapmasin.
ANNELERI RAHAT BIRAKIN
Bu reklamlar anneleri de degistiriyor. Sevgili firmalar, anneleri neden gaza getiriyorsunuz? Eskiden elini opup gununu kutlayinca sevincten ucan annem simdi bana infrared isitici isteyen gozlerle bakiyor. Tamam siz reklam icabi Annenize en guzel hediye infrared isiticidir diyorsunuz fakat bizimki inaniyor buna. Gercekten de en guzel hediyenin infrared isitici oldugunu dusunuyor. Insaf edin, siz bile uretici firma olmaniza ragmen buna inanmiyorsunuzdur.
Gecen Anneler Gunu nde Annecim sana en guzel hediye bugun burada yaninda olmam degil midir? dedim, Kendine biraz fazla anlam yukluyorsun bence diye cevap verdi. N olur yapmayin, lutfen annelerimizi gaza getirmeyin.
Son sozum annelere. Sevgili anneler, basimizin tacisiniz fakat o terlik ne? 2012 yilindayiz hala terlik firlatiyorsunuz. Misafirin yaninda gizli gizli cimdik atmalar falan... Bu mudur yani? Yapmayin..
http://beyinsizadam.net/
lukasaluka@gmail.com
| Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
| Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
| Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
| Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
| Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
| Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
| Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder