26 Ekim 2015 Pazartesi

Prof. Dr. Ata ATUN : AB’de azınlık olmak...

Prof. Dr. Ata ATUN : AB'de azınlık olmak...

KKTC'de yaşayan Kıbrıslı Türklerin belli bir kısmının "Çözüm" kelimesi ile başı dönmüş durumda. 1974 tarihinden beridir adada "Barış" ortamı yokmuş gibi "Çözüm"den sonra da "Barış"ın da geleceğinden bahsediyorlar ağızları dolu dolu. Pembe tablolar çiziyorlar hayallerinde.

Elimdeki "Dünya tarihi" ile ilgili birçok kaynak kitabı karıştırıyorum acaba kendileri egemen bir devlet iken, devletlerini fesh edip bir başka ırkın, milletin kurduğu başka bir yönetimin, krallığın, devletin veya da egemenin buyruğu altına girmeyi tercih etmiş bizden başka insanlar var mı diye.

Bula bula Onuncu yüzyılda kendi aralarında yıllarca sürmüş olan egemenlik çatışmasından yorgun düşmüş Sırp beylerinin bir araya gelip oy birliği ile komşu İskandinav beylerinden, tarihi isimleri ile Vareg'lerden kendilerini idare etmesini istediklerini buldum. Başka bir örnek yok. Filipinler de İkinci dünya savaşından sonra Amerikan mandası olmak istemiş ama bu sefere de ABD bu Filipinlilerin bu isteğini reddetmiş.

  Şimdi de tarih, aramızdaki farklı düşüncede olan kişilerin, KKTC'yi lav edip Kıbrıs Rum idaresi altına azınlık olarak, daha doğrusu birazda çekici gelmesi için adına "Ayrıcalıklı Azınlık" denilen statü ile girmek amaçlı bitmeyen girişimlerinden dolayı bizleri de yazmaya hazırlanıyor.

Avrupa Birliği'nde ve de özellikle Helen dünyası içinde azınlık olmanın örnekleri birçok AB ülkesinde var. Özellikle Yunanistan'da azınlık olarak yaşamak, hele de Türk azınlık olarak yaşamak, birçok insan haklarından zorla vazgeçirilmiş olarak yaşamak ile eşdeğer manada ve koşulda.

Geçen ay Yunanistan'da yapılan seçimlerde sosyalist temelli solcu Syriza Partisi, oyunu arttırıp çoğunluğa yakın oy almasına rağmen, aşırı sağcı ANEL ile koalisyon yapmak zorunda kaldı. Aralarındaki koalisyon anlaşması uyarınca Yunanistan'da yaşayan Arnavut, Bulgar, Slav ve kendilerine Türk denilmesi yasaklanmış Müslüman azınlıkların eğitim sistemi ANEL partisinin yönetimine verildi.

Batı Trakya'da yaşayan "Evlad-ı Fatihan" ların yani Osmanlı döneminde oraları fetheden Türklerin soyundan gelen kişilerin özgürce bölgede dolaşımları 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Anlaşması sonrasında yasaklanmıştı. Aradan geçen 70 seneden sonra yavaş yavaş bu kısıtlama kaldırılmaya başlandı. Batı Trakyalı kardeşlerimiz tam tabir ile 70 yıldan fazla bir zaman dilimi içinde adeta açık hava hapishanesinde yaşamak zorunda bırakıldı Yunanistan yönetimi tarafından. Evlerini tamir edemediler, satamadılar, yenisini alamadılar. Kurallar o denli hainceydi ki, bölge Türkleri gelişemesin diye, traktörü olana sivil araç kullanım izni, yani ehliyet verilmedi, otomobil veya kamyonu olana da traktör ehliyeti verilmedi. Otomobili olup da beni görmezler deyip acil nedenlerle traktör kullanana o denli ağır cezalar verdiler ki, ailelerin ocakları söndü.

Büyük uğraşlar neticesinde Türklere, daha doğrusu Müslüman Azınlıklara ait Ortaokul ve Liselerinde Cuma günleri Cuma namazı saatlerinde ders yapılmaması ve öğretmenler ile öğrencilerin Cuma namazına gitmeleri hakkı kazanılmıştı ancak geçen hafta SYRIZA-ANEL Koalisyon Hükümeti tarafından alınan bir kararla artık Cuma günleri öğleyin Müslüman öğrenciler, topluca Cuma namazını eda edebilmek için artık camiye gidemeyecek.

İnsan Haklarına duydukları saygıyı her ortamda dile getiren Avrupa Birliği üyesi Yunanistan hükümetinin aldığı "Dini özgürlüğü" kısıtlayan karar aynen bu. Yunanistan'ın maşrappası (Kıbrıs Türkçesindeki ikinci manası: Kuyruğu) konumundaki Kıbrıs Rum Hükümeti'nin, olası bir çözümden sonra, "Ayrıcalıklı azınlık" konumuna düşecek olan biz Kıbrıslı Türklere neler yapabilecekleri zaten tarihimizde var. 1963-1974 yılları arasında soykırım uygulamışlar, her türlü haktan mahrum ederek bizleri yok etmek yoluna gitmişlerdi…

Belli ki aynı mantık hala varlığını sürdürüyor, Yunanlıların ve Kıbrıslı Rumların beyninde...

Ata ATUN

e-mail: ata.atun@atun.com veya ata.atun@gmail.com

http://www.ataatun.org

Facebook: Ata Atun

http://www.twitter.com/ataatun

19 Ekim 2015




a45UyF587661-151026142548 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2015/10/26  22:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

NEREYE ?
. . . . . .
Nereye sevdigin benim , inandigim nereye ,
Ruyalarin yarasalar gibi ucustugu geceler icinden.
Dalginligimla hareketlerini secemiyorum ,
Varliginin altin kafiyesini ariyorken ben .
Hangi dunyalari dolastikti bilmiyorum ,
O nasil bir adaydi , nasil bir deniz .
Gok , bir sogut dali gibi egilmisti sulara dogru ,
Ve egilmistik o dal gibi hayata dogru ikimiz .
Kim ellerini alnimda gezdirirken o ten , ses ile ,
Bana kalbin mu$ikisini verecek , haberi olmadan.
Geceyi avuclarimda siyah bir gul gibi duyuyorum ,
Ve sen misin bilmiyorum bu gulu birakan .
Nereye , ey goz yaslarimin sicakligi ,
Ki baska birisi yok beni duyan .
Ruyalar nereye gidiyor , anlamiyorum ;
Ve sen nereye gidiyorsun , hatiralardan .

Fazil Husnu DAGLARCA

Ya kub (208/823)- Babasi (183/799) Ibn Ishak (153/770) Abdullah b.Ebi Bekr b.Amr b.Hazm- Amra binti Abdurrahman

Hz.Peygamber in hanimi Aise (r.a.) soyle demistir:
Recm ayeti ve yetiskin olanin (Radau l-kebirin) on defa emmesi (ile ilgili ayet) inzal olundu.
Bunlar evimdeki yatagin altindaki bir kagittaydi.
Resulullah (s) hastalandiginda, onunla ilgileniyorduk.
(Bu sirada) bize ait bir evcil hayvan girerek onu yemis Bu rivayette on defa emme ayetinin oldugu kagidin bir evcil hayvan tarafindan yenildigi aktarilmakta ancak bir nesh olayindan bahsedilmemektedir.(Ahmed b.Hanbel, Musned, VI, 269.)
Hadisin ibni Mace versiyonu: ...
Aise (Radiyallahu anha) dan; Soyle demistir :
Andolsun ki recm etme ayeti ve yetiskin kisiyi on defa emzirme (sebebi ile nikahlamanin haramligi) ayeti indi ve andolsun ki bu ayetler tahtimin altindaki bir yaprakta (yazili) idi.
Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vefat edip biz O nun Olumu ile mesgul olunca, evde beslenen bir koyun (veya keci odaya) girip o yapragi yedi

Mine Sogut : AKP nin secim sarkisi Bismillah , muhalefetinki de Illallah


Dunyayi asirlardir coktanrili arkaik dinlere mitoloji ; tektanrili yakin zaman dinlerine inanc degeri bicen bir akil yonetiyor.

O yuzden kalabaliklarin hala gokten bir koc indirildigine inanip kurban kesiyor ve bayram yapiyor olmalarinda yadirganacak bir taraf yok.

Dunyayi yonetmeye talip olmayan ve inatla gercegi arayan supheci akil, dunyayi yonetmeye hevesli ve gucunu gercegi sonuna kadar yadsimaktan alan dogmatik akil karsisinda zayif kaliyor.

Cunku masallar gerceklerden daha etkileyicidir ve kalabaliklar masallara kolay kanarlar.

Buna ragmen gercekler masallardan daha belirleyicidir.

Dogmatikler dunyayi okuzun ya da gokten inen bir kocun boynuzlarinda dondure dursunlar; o bildigini okur ve bir basina uzay boslugunda doner durur.

Kutsallara inanmakta israrci kalabaliklar artik dunyanin yuvarlak oldugunu kabul etmek zorunda kalsalar da bu bosluk meselesi onlarin hic hosuna gitmez.

Bos inanclar olsun, gelenekler olsun ellerine ne gecerse onlarla bu boslugu doldurmaya calisirlar.

Ebedi ve ezeli bir Tanri ya ikna olurlar da varolusun kulliyen ebedi ve ezeli olabilecegi varsayimina katlanamazlar.

Sonsuzluk...

Belirsizlik...

Rastlantisal var oluslar, rastlantisal yok oluslar, evrimler, donusumler...

Tum eski dinlerin bir cikis ve bitis tarihinin olmasi...

Tanri nin bir fikir olarak insanligin cok ileri asamalarinda ortaya cikmasi...

Evrenin sonsuz, zamanin gorece olmasi...

Tum bu bilimsel gercekler bir onceki yazida bahsettigim suskunluk sarmalinda erir gider.

Cunku gercek, her konuda ama en cok inanc konusunda huzur kaciricidir.

Kalabaliklar inanirken inanca kuskuyla bakan azinliklar ve inanmayanlar alacaklari tepkilerden korkar ve susarlar.

Bu suskunluktan ve korkudan guc alan kalabaliklar da kendilerinin evrimleserek degisen, seviserek ureyen ve siddetten beslenen bir canli turu olarak tanimlanmasina pervasizca karsi cikarlar.

Onlar bir yilana kanan Adem le Havva nin gunahkar torunu, birbirini olduren Habil le Kabil in cani kardesidirler ve Tanri ya kurban ettikleri koc sayesinde gunahlarindan ve cinnetlerinden arinacak, sirat koprusunu gecip cennete gideceklerdir.

Obur dunyaya ait bir kusursuzluk olarak istahla tarif ettikleri cenneti bu dunyada neden yaratamadiklarinin sorgulanmasi islerine gelmez.

Iclerindeki kotulugu seytanin varligina atfederek ve Tanri nin merhametine siginarak yasarlar; inancsizlari da yine ayni Tanri nin atesine atarlar.

Kutsal kitap ustune kutsal kitap yazarlar.

Kalabaliklar kendilerini basi sonu belli kurgulanmis bir hikaye icinde goremezlerse, guvende hissedemezler.

Cinayetleri ve suclari ve kavgalari ve dusmanliklari inanc kiliflarinda saklaya saklaya soydan soya bir meziyet gibi aktarirlar.

Varolus efsaneleriyle hayatlarini kutsallastiranlarin...

Dini masallari bilimsel gerceklere ve sorgulamalara tercih edenlerin...

Gokten bir koc indigine inananlarin...

Gerceklerle masallar arasindaki koprude aslinda ne muhtesem hikayeler anlatildigini hic umursamayanlarin...

Iste tum bunlarin nabzina gore serbet veren iktidarlar da bu cehalet atina yular takip kalabildikleri kadar uzun sure iktidarda kalirlar.

O yuzden AKP nin secim sarkisi Bismillah olmalidir.

Muhalefetinki de Illallah ...

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/375735/Bismillah_ve_illallah.html#


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder