25 Ekim 2015 Pazar

Soner YALÇIN : Malumatçı Tahir.

Soner YALÇIN : Malumatçı Tahir.

ÇAYCILIKTAN PATRONLUĞA
SARAY'A KOŞULSUZ BAĞLILIK
GAZETELERİNİN SAYISI
NÜFUZ TİCARETİ
"HÜRRİYET KAHRAMANI"
TAKİPÇİLERİ BUGÜN MEDYADA
"Malumatçı Tahir"…

Saray'ın havuzcu gazete patronu:

Türk basın tarihinin tescilli ilk kötü gazete patronu… Amacı gazetecilik değil, sadece para kazanıp köşeyi dönmekti. Saray'a yaranmak için gazetecileri jurnal etmekten çekinmedi. Gazetelerin-dergilerin kapatılmasını, gazetecilerin sürgüne gitmesini sağladı. Saray'ın desteğiyle kısa zamanda iki gazete, iki dergi sahibi oldu. Rütbeler, nişanlar, madalyalar ile ödüllendirildi. Fakat… Her Saray yardakçısı gibi sonu kötü bitti…

Tarih: 17 Nisan 1897.

Yaklaşık bir ay süren Tesalya Savaşı sonucunda Osmanlı Ordusu galip geldi. Dört ay süren antlaşma görüşmelerinde Osmanlı Devleti zapt edilen yerleri geri verdi; istediği harp tazminatını da

Yunan'dan alamadı.

Gazeteci Ahmet Tevfik'in çıkardığı mizah gazeteleri "Kokonoz" ve "Akbaba" bu durumu Saray bürokratları üzerinden hiciv etti.

Hemen bir "meslektaşı" tarafından II. Abdülhamit'in oturduğu Yıldız Sarayı'na jurnal edildi. Sonrası malum…

Jurnalci sözde gazeteci Mehmet Tahir Efendi idi…

Kimdi bu adam?

"Babanzade" diye yazılarına imza attığı için "Baba Tahir" diye biliniyordu.

Kürt derebeyi Babanzadeler ile akrabalığı olup olmadığı bilinmiyordu.

Doğum yılı bilinmiyordu.

Hayatının ilk yıllarına dair çok az bilgi vardı. Sadece…

Annesinin, Recâizâde Mahmut Ekrem'in oğlu Emcet'e süt anneliği yaptığı söyleniyordu.

Bir de kız kardeşi vardı. Hayatına dair bilgileri Recaizade Ekrem'in Mülkiye Mektebi'n den öğrencisi Ahmet İhsan'a (Tokgöz) borçluyuz.

Şöyle…

ÇAYCILIKTAN PATRONLUĞA

Yıl, 1895.

"Baba Tahir" çıkardığı "Malumat" gazetesinde Recaizade Ekrem'e sataşmayabaşladı. Konu, kafiye idi.

Recaizade Ekrem eski anlayıştan farklı olarak, ilk defa "kulak için kafiye" anlayışını savunmaktaydı.

Yıldız Sarayı'na yardakçılık yapan "Baba Tahir" her yenilik gibi buna da karşı çıktı!

Ahmet İhsan, Tahir'in ulaştığı güce şaşırıp kalmaktaydı. Çünkü…

Onu 1881 yılında İstanbul'un ticaret merkezi Direklerarası'nda çaycılık yaparkentanımıştı! Bir süre sonra da Ahmet İhsan'ın akrabalarından birinin selâmlık dairesindeki toplantılara devam etmeye başlamıştı. Ve…

Burada iş çevreleriyle kurduğu ilişkiler sayesinde Vakit gazetesinin Direklerarası muhabiri olmuştu.

Vakit gazetesinden sonra 1883'te "Bahar" dergisini çıkardı. Ancak 19 sayı sonra kapatmak zorunda kaldı.

1887-1888 yıllarında Tercümân-ı Hakîkat, ve Saadet gazetelerinde muhabirlik yaptı.

Ancak…

Yazdıklarından kimi işadamlarının rahatsızlık duyması üzerine Dâhiliye Müsteşarı Reşit Bey tarafından Sinop'a sürüldü.

Fakat…

Bir süre sonra resmi yazışmalarla ilgili bilgisi nedeniyle Sinop Tahrîrat Müdürü oldu. Hem İstanbul gazetelerine hem de Yıldız Sarayı'na yazılar-jurnaller gönderdi.

Reşit Bey'in görevinden ayrılması üzerine İstanbul'a döndü.

Asıl şöhretine o zaman kavuştu…

"Malumatçı Tahir" olarak ünlenecekti…

SARAY'A KOŞULSUZ BAĞLILIK

Tarih: 11 Mayıs 1895.

Cağaloğlu'nda iki göz odalı bir yerde "Malumat" dergisi yayın hayatına başladı.

Sahibi, Mehmet Tahir Efendi idi.

Kısa zamanda "Malumatçı Tahir" diye ünlenecekti!

Malumat her sayısında, "Padişah efendimiz Abdülhamit Han hazretlerinin sağlığınıza duacıyız" türünden selamlar yazarak çıktı.

"Padişah cuma namazını Hamidiye Camii'nde kılıp saraya döndü" demek için de aşağıdaki sözleri sıralardı.

"Halife-i diyânet-iktinâh ve şehriyar-ı takvâ-penâh veliyy-i ni'met-i bî-minnetimiz padişahımız Gazi Büyük Abdülhamid Hân-ı Sânî Efendimiz hazretleri bugünkü rûz-ı meymenet-efrûzda Sâlât-ı Cuma'yı Hamidiye Cami-i nûr-ı lâmi'inde bi'l-îfa iktisâb-ı müsevvibât-ı bî-pâyân buyurduktan sonra, kemâl-i izz u şân u şevket ve mezîd-i ihtişâm u saltanat ile saray-ı kudsiyyet-ihtivâ-yı mülûkânelerine muavedet-i seniyyeleri şeref-vuku bulmuştur."

"Malumatçı Tahir"in bu arada ilk yaptığı Servet-i Fünun dergisiyle tartışmaya girmek oldu.

Edebiyatı Cedide (yeni edebiyat) değil muhafazakar edebiyat geleneğini sürdürmek istiyordu!

İşin özünde, tek istediği Saray'ın dikkatini-ilgisini çekmekti. Hemen başarılı oldu. Saray'dan "aferin aylığı" bağlandı!

Ve…

"Malumat", döneminin en korkulan yayın organı olmayı başardı! Sebebi, "Tahir Baba"nın ta kendisiydi; Türk basınının "ilk şantajcı gazeteci" idi!..

Yaptığı yalan haberlerle; mahalledeki bakkaldan, imparatorluk sınırları içinde faaliyet gösteren yabancı şirketlere kadar herkesi sindirdi.

Para karşılığı şirketlerin övücü haberlerini yapıyordu.

Boyun eğmeyeni Saray'a jurnal ediyordu!

"Malumat" gazetesinde, Ahmet Rasim'den Yunus Nadi'ye kadar gazeteciliğe inanmış isimler vardı. Ama zamanla şantaj gazeteciliği kabul etmeyip gazeteden koptular. Tek onun yolundan yürüyen Ali Kemal oldu!..

GAZETELERİNİN SAYISI

"Malumatçı Tahir" için önemli olan gazetecilik değil, paraydı. Buna ulaşmanın yolunu biliyordu; Saray'a koşulsuz bağlılık!

İlişki karşılıklıydı; Saray arkasındaydı. Bu yakınlığından dolayı; Rütbe-i Bala, birinci rütbeden Osmani ve Mecidi nişanları; Sanayi-i Nefise ve liyakat madalyalarıyla onurlandırıldı.

Haftalık olarak yayın hayatına başlayan "Malumat" zamanla günlük gazete oldu.

Ardından…

1898'de ikinci günlük gazetesi,

"Servet"i çıkardı.

1899'da üçüncü yayın organı haftalık "İrtika" ve dördüncü yayın organı haftalık"Musavver Fen ve Edeb" dergisini çıkardı.

Matbaa sahibi oldu. 95 kitap bastı.

Bâbıâli Caddesi'nde üç konağı birleştirerek meydana getirdiği gazete idarehanesi değişik çevrelerden kişilerin buluştuğu bir yer haline getirdi.

Macar Vondra Bey, II. Abdülhamit'in sevdiği kemancıydı. Viyana Konservatu-varı'nda eğitim alması için gönderilen Vondra Bey, yurda döndükten sonra Muzika-i Humayun Orkestrası'nın Başkemancısı yapıldı.

"Malumatçı Tahir", Vondra Bey'in "Prenses Hanım" denilen kız kardeşi ile evlendi. Yabancı bir kadınla evlenmesinin karşılığı olarak yüklüce altın aldığısöylendi!

Bir dönem çaycılık yaparken artık İstanbul'un Çukurçeşme, Yerebatan ve Nuruosmaniye gibi devrin lüks yerlerinde yaşamaya başladı.

Şık giyiniyordu. Altın köstekli gözlükleri vardı. Otomobil sahibiydi.

Saray'ın "havuzcu gazete patronu" Baba Tahir paraya para demiyordu.

Bol kazanıyor bol harcıyordu…

NÜFUZ TİCARETİ

Hayatı 1903 yılında değişti…

Osmanlı'nın son dönemlerinde; yükselmek isteyen devlet adamları ile imparatorluk toprakları üzerinde siyasal nüfuz edinmek, ticarete ilişkin üstünlük etmek isteyen yabancılar para ve rüşvet karşılığında nişanlar ediniyordu.

"Malûmatçı Tahir" madalya ve nişan ticaretinin önde gelen isimlerinden oldu.

Kendisi nişan almasını istediklerinin listesini yapmakta hatta bu listeyi dönemin ileri gelenlerine göstererek onaylarını almakta ve onlardan da isim isteğinde bulunmaktaydı.

İşi daha ileri götürerek; Beyoğlu'nda bulduğu İtalyan bir hakkâk'a nişanların ve madalyaların sahtelerini yaptırdı.

Beratlarını da kendi matbaasında basıp, isimlerini kendi yayın organlarında yayınlayıp, para karşılığı nüfuz satma fütursuzluğunu gösterince yakalandı.

II. Abdülhamit kendi sahasına girme cüretini gösteren "havuzcusuna" acımadı.

Mahkemeye verildi ve 15 yıla mahkum edildi.

Fizan'a sürüldü…

Şair Eşref arkasından şöyle yazdı:

"İktisab-ı serveti hep sahte ma'lumat ile İrtika etti, lutuf gördü o ni'met haini…"

Bugün… "Malumatçı Tahir" kaç berat bastı, kaç nişan ve madalya imal etti, kaç kişiye veya kimlere verdi, asıllarından ayrılan ölçü ve görünüm özellikleri var mıydı? Tespit edilemiyor!

"HÜRRİYET KAHRAMANI"

Tarih: 26 Temmuz 1908.

II. Meşrutiyet'in ilanı ardından af çıkarıldı.

Âdi suçtan hapis yatan "Malumatçı Tahir" ne yaptı dersiniz?

Kız kardeşinin parayla kiraladığı insanların omuzlarında "hürriyet kahramanı" olarak evine döndü!

Yeniden gazete ve dergi çıkarmak için kolları sıvadı.

"Yaşasın Abdülhamit" başlığıyla yayımladığı "İlâve-i Malumat" ilanını topladığı insanların eline vererek Bâbıâli'de dağıttırıp gösteri yaptırdı.

İşlediği adi suçtan dolayı gazete çıkaramayacağı için bu ilâve toplatıldı; ve hakkında soruşturma başlatıldı.

Yayıncılık yapamayacağını anlayınca matbaasını sattı.

Ama… Pes etmedi.

İttihatçılar aleyhindeki gerici 31 Mart Vakası'na karıştı.

Yargılandı. Trablusgarp'a sürüldü.

Buradan Napoli'ye kaçtı.

Ardından Paris'e gitti.

Napoli'de Şark Ticâret-i Bahriyye Odası ve Paris'te Şark Acentesi adıyla iş yeri

açtıysa da ticarette başarılı olamadı.

Aksilik…

İstanbul'dan tanıdığı ve evinde misafir ettiği bir kişi mücevherlerini çalınca üzüntüden felç oldu. Ölümü dolayısıyla Ahmet İhsan'ın kaleme aldığı yazının tarihi 16 Şubat 1912 olduğuna göre, Paris'te Şubat ayı başlarında vefat etmiş olmalı…

Mezarı nerede bilinmiyor…

TAKİPÇİLERİ BUGÜN MEDYADA

"Malumatçı Tahir"

Türk basın ve yayın tarihine özellikle olumsuz davranışlarıyla damgasını vurmuş kişiydi.

Gazete ve dergilerinin sayfalarını sadece para kazanmak için kullandı.

"Haber" diye reklam yapıyordu.

Bugün reklamı bile yasak olan biranın bakın nasıl "haberini" yaptırmıştı:

Amstel Birası: Felemenk'te Amsterdam şehrinde imal olunan bu bira münhasıran cins-i a'lâ arpadan ve ömür otundan imal olunup; ispirtodan kat'iyyen ârî olduğundan, mukavvi (kuvvetlendirici), mugaddi (besleyici) ve serinletici hassaları hasebiyle, meşahir-i etıbbâca (doktorlarca) hassaten tavsiye olunmaktadır. İş bu biradan şehrimizde büyük lokanta, birahane, gazino ve umumi bahçelerde füruht (satış) olunduğu gibi büyük bakkaliye mağazalarında ecza depozitolarında ve eczahanelerde dahi bulunur. Merkez-i füruhtu İstanbul'da Fındıklıyan Hanı'nda B. Nevruz mağazasıdır."

"Malumatçı Tahir"

Hüküm giydiği nişan sahtekarlığı dışında neler yapmadı ki…

Yalan haber hazırlayıp şantaj yaparak rüşvet alma bunun en başta geleniydi.

En bilineni… Terkos Gölü'ne düşen domuz olayı idi! İstanbul'a içme suyunun getirildiği Terkos Gölü'ndeki tesisleri o dönem bir Fransız şirketi işletmekteydi. "Malumatçı Tahir" şirketle ilgili olumlu haberler yazması için para istedi. Kendini örtülü maaşa bağlattı!..

Gün geldi; şirkete Fransa'dan yeni bir müdür gönderildi. Terkos Su Kumpanyası yeni müdürü, hesapları kontrol ettiğinde her ay Malumat gazetesine giden bir kese altını gördü. Sebebini öğrendi. "Kimseye bana ilişmesin diye aylık ödeyemem!''

deyip Tahir'in maaşını kesti.

Yeni Fransız müdür, Osmanlı'nın başkentinde işlerin nasıl yürüdüğünü bilmiyordu.

İki gün sonra, Malumat'ın ilk sayfasında bir haber yayınlandı:

"Geçtiğimiz gün Terkos Gölü etrafında avlanan avcılar, pek besili bir domuz görmüşler, bu pis mahlukâtı öldürmek için ateş etmişlerdir. Ancak hayvana isabet eden mermiler onu sadece yaralamış, bu mahir avcılardan kaçan ve kan kaybeden yaban domuzu, Terkos Gölü'ne düşerek orada boğulmuştur!"

"Haber", Müslüman İstanbul halkının Fransız şirketinin önüne yığılmasına neden oldu. Yeni Fransız müdür, "Malumatçı Tahir"e bir kese altın gönderip maaşının devam edeceğini bildirdi.

Ertesi gün..

Malumat gazetesinde şu haber çıktı:

"Aldığımız son istihbarata göre domuz hakikaten vurulmuş ama göle düşmemiş, sahilin gerisinde gebermiş ve leşi de bulunmuştur.''

"Malumatçı Tahir"

Yaptıkları sayfalara sığmaz.

Örneğin, matbaasında bastığı muhalif yayınları Jön Türkler'in Mısır'da yayımladığını söyleyerek Saray'a sunardı!

Örneğin, yazarın izni olmadan yazısını gazetesinde yayımlardı.

II. Abdülhamit'in Türk basınına getirdiği ilk "havuzcu" gazete patronuydu.

Halit Ziya Uşaklıgil "Kırk Yıl" adlı kitabında şöyle yazdı:

"Bu adam kimdi? Nereden çıkmıştı, nasıl sivrilmişti, nereden kuvvet almıştı? Hayatını kimse bilmemekle beraber, ne olduğunu herkes bilirdi…"

Takipçilerini bugün medyada görüyoruz…


a45UyF587661-151025135740 Oraj Poyraz At Openmail oraj.poyraz@openmail.cc
2015/10/25  15:10 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 
--

Olum hayattan daha evrenseldir.Herkes olur ama herkes yasamaz.

ENFAL - 65 Ey peygamber inanlari savasa tesvik et.
Eger icinizden sabirli yirmi kisi bulunursa onlarin ikiyuzune galip gelir.
Ve eger sizden yuzkisi olursa, kafirlerin binini yener.
Cunku onlar hicbir seyden anlamaz guruhturlar.
***
ENFAL - 66 Simdi Allah yukunuzu hafifletti.
Bildi ki sizde muhakkak bir zaaf var.
Artik sizden sabirli ve metanetli yuz kisi olursa ikiyuzunu yenerler.
Eger sizden bin kisi olursa, Allah in izniyle ikibine galebe calarlar.
Allah sabir ve sebat edenlerle beRABerdir.


Hastanelerde ayrimcilik var

14 Subat 2014

Gectigimiz hafta bir ameliyat icin hastaneye gittim. Heyecan yapmayin, ameliyat olan ben degildim, bir yakinimdi. Zaten heyecan yapmamistiniz degil mi? Iste siz busunuz.

Ameliyatin ismi bile insani germeye yetiyor. Son yillarda bunun yerine operasyon kelimesini kullanir oldular. Bu, insani daha da geriyor. Cerrah yerine de operator diyorlar. Adam alti sene tip okumus, sanirsin cagri merkezinde calisiyor.

Ameliyathanenin onu cenaze evi gibi. Herkes tedirgin, herkes doktorlarin yuzune bakiyor. Bir cerrah gayet neseli bir sekilde salinarak geldi. Gulerek ameliyathaneye girdi. Yahu sen birazdan birini keseceksin, bu nese niye? Biz burada aglamak uzereyiz. Adamin gercekten cerrah oldugundan suphelendim. Bu kadar gulecek ne vardi?

Bizimkini ameliyat edecek doktor da geldi. Baktim yuzunden dusen bin parca. Yaklastim.

Hocam birazdan cok onemli bir ameliyata gireceksiniz, kendinizi hazir hissediyor musunuz? diye sordum.

Anlamadim. dedi.

Eger kafaniza takilan bir sey varsa, ne bileyim sabah esinizle tartistiysaniz lutfen ozel meselelerinizi ameliyat masasina tasimayin olur mu? diye uyardim.

Alin bunu burdan. dedi.

Tek istegim ise konsantre olmasini saglamakti ama o uygarca tartismak yerine kacmayi tercih etmisti. Doktorlar da ne bilur cigerun acisuni diye bagirdim.

Hastabakicilara bir isaret cakti. Iki kolumdan tutulup goturulurken seslendim. Hocam lutfen aramizda yasadigimiz tatsizligi hastaya yansitmayin. Bu sizinle benim aramda, hastanin sucu yok.

Hastanede ikinci darbeyi hasta yakini olmamla yasadim. Ameliyat sonrasi odada otururken temizlik gorevlisi gelip disari cikmami soyledi. Hastanin yaninda sadece refakatcisi kalacakmis.

Soyle bir durup dusundum. Hastane calisanlari hastalari gercekten cok seviyor, ilgi alaka on numara. Fakat hasta yakinlari ikinci sinif insan muamelesi goruyor. Adeta saglikli olmak otekilestirme sebebi haline getirilmis. Bu ulkede saglikliysaniz her turlu asagilayici muamele yapiliyor.

Hasta yakinlari odaya alinmiyor, ameliyathaneye alinmiyor, tuvalete korkarak gidiyorsunuz, kantinde cay icerken bile istenmiyorum hissi yasiyorsunuz. Her hareketiniz sakil, urkek bir ceylan gibisiniz.

Kantinde soyle bir etrafima baktigimda ozguveni elinden alinmis tipler gordum. Burasi adeta bir toplama kampina donusmustu. Sucumuz ne? Hastaya yakin olmak.

Elbette bazi hasta yakinlarinin yaki$iksiz hareketlerini gormuyor degilim. Google da ogrendigi veya kulaktan dolma bilgilerle doktora is ogretmeye kalkanlar var. Ama birkac kendini bilmez hasta yakini yuzunden koca bir hasta yakinlari camiasini linc etmek hakkaniyete sigar mi?

Bu muamele o kadar canimi $ikti ki kantinde cay icerken ayagimi bilerek masaya vurdum ve aci icinde klinige kostum. Bir baktim herkes seferber, biri neyiniz var diye soruyor, digeri telasla bana yer gosteriyor. Yaziklar olsun ya, dedim. Az once kapidan kovuyordunuz, ne oldu da birden kiymete bindik dedim. Tuhaf tuhaf baktilar yuzume. Tedavi olmak istemiyor musunuz, diye sordu biri. Istemiyorum dedim. Ne zaman insanlari saglikli veya hasta diye ayirmazsiniz, iste o zaman ben de gelip tedavi olurum. Simdi musaade ederseniz eve gidecegim, sanirim ayagim kirildi deyip topallayarak oradan ayrildim. Umarim bu onlara guzel bir ders olmustur.

Hastane notlari

Hastalarin cogu zaman bir sey yemesi yasak oldugu icin gelen yiyecek ve icecekleri hastanin refakatcisi tuketiyor. Buna gore getirin.

Hasta yakinlari arasinda zaman icinde yeni dostluklar kuruluyor. Arkadas $ikintisi cektigim icin ara sira hastanelere gidip hasta yakiniymisim gibi davranacagim.

Ziyaretcilerin hastanin durumuna uzulduklerini belli etmek icin kederli yuz ifadesi takinmalarinin hastanin iyilesmesine katki yaptigini ispatlayan bir bilimsel arastirma yok.

Hayatimda ilk defa hastaneye gitmis oldum. Gecen sene hasta olmustum, internetten randevu alman gerekiyor dediler. Girdim ve randevu aldim. Ancak internetten randevulasan insanlarin baslarina gelenleri haberlerden gordugum icin guvenemeyip gitmedim.



Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder