27 Ekim 2015 Salı

Mustafa Mutlu: Aklı, tam iki buçuk yıl sonra başına gelen editör kardeşe…

Mustafa Mutlu: Aklı, tam iki buçuk yıl sonra başına gelen editör kardeşe…

DİLEK!
GÜNÜN SORUSU
SÖZ SİZDE (156+152)
GÜNÜN İSYANI

26 Eki, 2015

"Kabataş'taki bacı" yalanını anımsıyorsunuz değil mi?

Hani; siyah deri eldivenli, belden yukarısı çıplak 70 adamın taciz edip dövdüğü…

Sonra da üzerine idrarlarını yaptığı…

Bebekli kadın!

Gezi olaylarının en ateşli günlerinde "beyefendi" tarafından ortaya atılan bu iddianın doğruluğu zaten hiçbir zaman kanıtlanamadı da…

Şimdi "nasıl uydurulduğu" ortaya çıktı…

***

Biliyorsunuz; "beyefendi"nin bu iddiasından hemen sonra yandaş gazeteciler bu "bacı"yı bulmak için birbirleriyle yarışa girdiler…

Aranan bacıyı, kısa sürede Star Gazetesi'nin "türbanlı" yazarı Elif Çakır buldu ve "tarihi" bir röportaja imza attı…

Sözüm ona "mağdur bacı" olduğu iddia edilen kişi, Bahçelievler Belediye Başkanı'nın gelini Zehra Develioğlu'ydu…

Öyle bir röportajdı ki bu; okuyanın tüyleri diken diken oluyordu…

***

Sözü uzatmayayım; o dönemde Star'da politika editörü olarak çalışan Murat Seçkin isimli arkadaş, Fethullahçı Taraf'a geçmiş…

Geçer geçmez de bizzat yaşadığı o günleri şöyle kaleme almış:

"Çakır, gazetecilik hünerlerinin hepsini kullanarak gelini nasıl 'konuşturuyor' anlatamam… Darp oluyor neredeyse tecavüz, birkaç kişi oluyor 70 deri eldivenli adam… Kadının üstüne işeyeni mi ararsın, pornografik girişimlerde bulunanları mı?

Röportaj bitiyor ve geriye yayınlanması kalıyor. 'Gazeteci' Elif, 'mağdur' gelinle yaptığı 'röportajı' gazetenin sistemine atıyor. Sayfanın editörü okuduklarını görünce şaşkınlığını gizleyemiyor…

Bir ara yaptığı büyük haberin coşkusu ve gururuyla yazıişlerine gelen Çakır'a birkaç soru soruyor editör arkadaş… İlk soru şu: Bunları bu kadın mı anlattı?

Elif'in cevabı: Psikolojik olarak anlatacak hali yoktu. Ne anlatabilirdi ki? Ama ne demek istediğini ben anladım!!!"

***

Bu haber dün birçok gazetenin manşetindeydi…

Nasıl olmasın ki; büyük bir halk hareketini sona erdiren bu "iddia"nın bırakın yalan olduğu, nasıl uydurulduğu detaylarıyla ortaya çıkıyordu.

Eminim; Murat Seçkin'in yazısını okuyan herkes, Elif Çakır'ın yaptığı rezalete büyük bir tepki duymuştur.

Ama… Bana göre, Murat kardeş de en az Elif kardeş kadar suçlu…

Madem böyle bir olayın tanığı oldun, madem yazacak kadar içindesin; o zaman neden yazmak için Star'dan atılmayı ya da ayrılmayı bekledin?

Atılmasaydın ya da ayrılmasaydın; ömür boyu susacak mıydın?

Böyle tarihi bir yalanı saklamak da en az söylemek ve kullanmak kadar ağır bir suç değil mi?

***

Ah be yandaş medyada çalışıp kendilerini gazeteci sanan kardeşler…

Üç beş kuruş için bu kadar kirlenmeye değdi mi?

DİLEK!

Dilek öldü…

Henüz 24 yaşındaydı…

Polis, canlı bomba aramak için evlerini basmış o da "Ayakkabınıza galoş geçirir misiniz" demişti…

Bunun üzerine çıkan tartışmada polisin silahından çıkan kurşunla komaya girmişti.

Kırık kalbi pazar günü durdu…

Emniyet, "Abisi polisin elindeki silahı almak istedi; Dilek, o sırada silahtan çıkan mermiyle vuruldu" diyor…

İyi de; abi de serbest, polis de…

Yoksa kazayla da olsa "öldürmek" suç olmaktan çıktı mı?

***

Kaçışınız yok beyler; o katil polisi yargıya teslim edeceksiniz!

Biliyorum; bu ülke artık hukuk devleti değil, sizin devletiniz… Yani polis devleti!

Ancak yine de o arkadaşınızı istiyoruz!

Bu istekten vazgeçen namert olsun!

GÜNÜN SORUSU

Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin oynandığı Fenerbahçe Stadı'nın dış cephesindeki dev ekrandan maç öncesinde, AKP'nin İstanbul Mitingi canlı olarak yayınlanmış… Benzer bir olay 20 Eylül'deki Bursaspor maçında da yaşanmış; o zaman da Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşması aynı ekrandan verilmişti. Sorum Fenerbahçe'de "uçan kuş"tan bile haberdar olan Aziz Başkan'a:

Hayırdır; ne iş? AKP'ye mi meylediyorsunuz? Yoksa o görüntüleri yayınlamak için para mı aldınız?

SÖZ SİZDE (156+152)

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e soru sorma sırası Kadıköy'den U. A.'da… Sizin de kendisine sorularınız ya da söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail adresine gönderin…

***

"Hani; Abdullah Bey, bir yılı aşkın bir süredir Mustafa Bey'in sorularını yanıtlamıyor ve bu köşeye mektup gönderen bir çok okur da onun 'kör, sağır ve dilsiz' olduğunu söylüyor ya… Mustafa Bey'in üslubuyla, sözüm onlara:

Körlük, sağırlık ve dilsizlik; bu soruları duymaya, görmeye ve yanıtlamaya asla engel değil.

Bunun canlı kanıtıyım.

Çünkü ben doğuştan görme, işitme ve konuşma engelliyim.

Bu halimle üniversiteyi bitirdim.

Dünyada olup biten her şeyin farkındayım.

Lütfen Abdullah Bey'in suskunluğunu, görme, işitme ve konuşma engellerine bağlamayın.

Sanırım onun çok daha büyük bir sorunu var.

Allah yardımcısı olsun!

Mustafa Mutlu'nun bütün yiğit okurlarına sonsuz sevgiler…"

GÜNÜN İSYANI

Recep Tayyip Erdoğan'ın baskısıyla işten atıldım. Bu yetmiyormuş gibi meslek hayatımın önemli bir bölümünü beyefendinin şikayetleri yüzünden adliyelerde geçirmeye başladım. Daha dün, "Sıfırlatabildiniz mi?" başlıklı yazımla ilgili ifade verdim. İsyanım, kendilerini eleştirdiğim için beni ve gazetemi "AKP'li" diye etiketleyip gözden düşürmeye çalışan ama daha düne kadar adı geçen kişiye toz kondurmayan PKK'lı ve Fethullahçı tetikçilere:

Hadi oradan bukalemunlar! Ateş olsanız cürmünüz kadar yer yakarsınız!

Aydınlık




a45UyF587661-151027140600 Oraj Poyraz At Neomailbox cimcime@neomailbox.net
2015/10/27  15:00 1  39  undefined undefined add_anadoluhareketi@googlegroups.com

 

Ben, manevi miras olarak hicbir ayet, hicbir dogma, hicbir donmus ve kaliplasmis kural birakmiyorum.
Benim manevi mirasim ilim ve akildir.
Benden sonrakiler, bizim asmak zorunda oldugumuz cetin ve koklu zorluklar karsisinda belki gayelere tamamen erisemedigimizi, fakat asla taviz vermedigimizi, akil ve ilmi rehber edindigimizi tasdik edeceklerdir.
Benim Turk milleti icin yapmak istediklerim ve basarmaya calistiklarim ortadadir.
Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen uzerinde akil ve ilmin rehberligini kabul ederlerse, manevi mirascilarim olurlar.

Mustafa Kemal Ataturk
(1933, Cumhuriyet Bayrami acilis konusmasindan)

Fatma Toksoy : Islamiyet oncesi Araplarda evlenme sekilleri

06 Temmuz 2013 Cumartesi 00:01

Helaller ve Haramlar bahsinde kadin-erkek munasebetleri anlatilinca Islamiyet oncesi donemde yani cahiliye devrindeki kadin-erkek iliskilerini dolayisiyla o devirdeki nikah sekillerini aciklamak gerektigini dusundum. Konuya Hz. Aise nin sozleriyle baslayalim.

Urve b. ez-Zubeyr in haber verdigine gore, Peygamber (s.a.v.) in hanimi Aise (r. anha) sunlari soylemistir: Cahiliye doneminde dort cesit nikah vardi. Bunlardan birincisi halkin bugunku nikahidir. Soyle ki evlenmek isteyen bir adam diger bir adama velisi bulundugu kizi istemek uzere dunurluk yapardi. Anlastiklari takdirde kizin velisi mehiri tayin eder, sonra dunurluk yapan yani evlenmek isteyen kimse o kizla nikahlanirdi.

Diger bir nikah sekli de su idi. Adam karisina hayizdan temizlendigi zaman falan kimseye bir haber gonder de ondan (seninle) cinsi munasebette bulunmasini iste derdi. Sonra kocasi o kadini birakir ve kadinin kendisiyle cinsi munasebette bulundugu o erkekten aldigi gebelik iyice belirinceye kadar asla onunla cinsi munasebette bulunmazdi. Kadinin gebeliginin o adamdan oldugu iyice belli olunca artik kocasi isterse onunla cinsi munasebette bulunurdu ve evliligini surdururdu. Bunu kisi sadece cocugun soylu olmasini istedigi icin yapardi ve bu tur nikaha istibda nikahi- adi verilirdi.

Bir baska nikah sekli de suydu; On kadar erkek bir araya toplanir ve hepsi de bir kadinin yanina girip onunla cinsi munasebette bulunurlardi. Kadin gebe kalip cocugunu dogurunca bir sure gectikten sonra onlara haber gonderir ve hepsini yanma cagirirdi. (Buna da musterek nikah veya muzamede nikahi denilirdi. )

Onlardan hicbirisi onun davetine uymaktan kacinamazdi. Hepsi de onun onunde toplanirdi. Kadin) onlara hitaben; aramizda olan isimizi biliyorsunuz. Ben bir cocuk dunyaya getirdim der ve bu cocuk senindir ey falanca! diyerek onlardan hosuna giden birini ismiyle cagirir ve cocugu ona ilhak ederdi.

Dorduncu bir nikah sekli de su idi; pek cok kimse toplanarak bir kadinin yanina girerdi. Kadin kendisine gelen kimselerin hic birinden kacinmazdi. Bu kadinlar fahise kadinlardi. Kendilerine gelmek isteyen kisilere bir alamet olmasi icin kapilarinin uzerlerine bayraklar dikerlerdi. Kadin hamile olup da cocugunu dogurunca daha once kendisiyle cinsi munasebette bulunan erkeklerin hepsi onun yaninda toplanirlardi. Kadin da onlar icin cocugun sekil ve semaline bakarak babasini tespit edebilen mutehassislar cagirirdi. Onlar da kadinin cocugunu cocugun babasi olduguna kanaat getirdikleri kimseye verirlerdi, o kimse de cocugu kendisine ilhak ederdi. Artik o cocuk o kimsenin oglu diye cagirilirdi. Cocuk da bundan cekinmezdi. (Bu nikaha da biga nikahi denilirdi. )Allah, Muhammed (s.a.v.) i gonderince bugunku Muslumanlar in nikahi Cahiliyye donemi halkinin butun nikahlarini kaldirdi. (Sunen-i Ebu Davud Tercume ve Serhi 9. cilt s. s. 18)

Davudi nin beyanina gore Cahiliyye doneminde uc nikah cesidi daha vardi;

1. Gizli dostlar, metreslerle surdurulen evlilik hayatidir. Bu tur evli¬likler halktan gizli tutulurdu. Cahiliyede hur kadinlar aciktan zina edemezlerdi. Fakat gizli dost edinebilirlerdi. Bu duruma hidn nikahi veya muhadene nikahi ve bunu yapan kadinlara da muttehizetu l-hidn denilirdi. Fakat cariyeler a$ikar olarak zina edebilirlerdi. Bu cariyelere de zaniye ve musafeha denilirdi. Cahiliyye halki gizlice yapilan zinalarda bir sakinca gormediklerinden bu tur evlilik hayatini mesru sayarlardi. Allah Gizli dost da tutmamalari sartiyla Nisa, IV, 25). mealindeki ayet-i kerimesinde Araplarin bu gizli ve igrenc adetlerinin oldugunu ve bunun da Allah tarafindan bilindigini belirtmistir.

2. Bir kimsenin bir kadinla bir ay veya bir sene gibi muayyen bir sure devam etmek uzere evlenmesidir. Bu da mut a nikahi olarak adlandirilirdi. Mut a nikahinda velilerin onayina gerek gorulmezdi. Mut a nikahinda kadin kendi klaninda kalirdi. Kocasina bir mizrakla, bir cadir verirdi. Bu suretle erkek karisinin kabilesinde bulundukca o kabilenin bir ferdi gibi sayilir, evlilik surdugu muddetce erkek bu kabileyle hareket ederdi. Kadin mut a nikahina son vermek istedigi zaman cadirin kapisini daha once bulundugu yonun tersine cevirirdi. Kocasi bunu gorunce kendi kabilesine donerdi. Bu evlilikten dogan cocuklar kadina ait olur ve falanca kadinin cocuklari diye anilirlardi.

3. Iki kisinin karilarini karsilikli degismeleri neticesinde meydana gelen evlilik. Buna da bedel nikahi adi verilirdi

Bu nikahlarin disinda asagida anlattigimiz nikah sekilleri de vardi:

1- Sigar nikahi: Bazi erkekler baslik ve mehir vermemek icin kizlarini, kiz kardeslerini ve kardeslerinin kizlarini yani vasisi olduklari kadinlari mubadele etmek degistirmek suretiyle alirlardi.

2- Analikla evlenmek. Olen kisinin baska kadindan olan en buyuk oglu analigini yani uvey annesini mehirsiz olarak alabilirdi. Bunun icin de babasi olur olmez abasini yani ceketini kadinin uzerine atar ve bu suretle baslik vermeye gerek kalmaksizin o kadinin nikahli esi olurdu. Boylece isterlerse kadini baskasiyla evlendirir ve bu yolla mehirin kendilerine verilmesini sart kosarlardi. Bazen bu gibi kadinlari olunceye kadar evlendirmedikleri olurdu. Hatta olenin oglu kucuk ise cocugun uvey annesini, cocuk buyuyunceye kadar bekletir, problemin cozumunu ona birakirdi... Fakat kadin kocasi olur olmez, cabuk davranarak kendi kabilesine siginirsa, bu esaretten kurtulurdu. Uvey oglu daha cabuk davranarak kadinin uzerine elbisesini atmayi basarirsa artik kadin nikahlanmis olurdu. Bu sekildeki nikaha makt nikahi denilirdi. Bu suretle uvey annesini alan kimseye dayzen ve bu evlilikten dogan cocuga da makti veya makit denilirdi. Allah Nisa Suresi nde Gecmiste olanlar bir yana, babalarinizin evlendikleri kadinlarla evlenmeyin; cunku bu bir hayasizliktir, igrenc bir seydir ve kotu bir yoldur. (IV; 22) diyerek, bu cirkin adeti yasakladi.

3- Iki kiz kardes ile birlikte ve sinirsiz olarak birden fazla kadinla evlenmek. Islam, birincisini men ederken, ikincisini de bir takim sartlara baglamistir.

4- Guclu erkeklerin, begendigi kadini sorgusuz sualsiz alarak nikahlamasina; mahtufat nikahi denirdi.

5- Erkeklerin, savaslarda esir dusen kadinlardan kendi hisselerine dusen kadinlarla yasamalarina; museyyebat nikahi denilirdi.

6- Tarihci Strabon bu evliliklerden baska, o donemlerde bir baska tur evlilik geleneginin bulundugundan bahsetmektedir. Bu adete gore ailenin servetinin parcalanmamasi icin yalniz buyuk erkek kardes yani agabey evlenir, diger erkek kardesler evlenmezlerdi. Fakat bunlar da resmen buyuk kardesin esi olan kadinla yani yengesiyle serbestce iliskide bulunmak hakkina sahiptiler. Boylece ayni kadini butun kardesler es gibi rahatlikla kullaniyorlardi. Hatta bu uygulama yuzunden ilgi cekici bir olay da anlatilmaktadir bu tarihci tarafindan: Bir adam kizini on dort kardesi olan bir adama vermisti. Kadin buyuk kardesin esi olup, gece onunla kalirdi. Diger kardeslerin de kadindan gunduz faydalanma haklari vardi. Gunduz bu kardeslerden biri kadinin odasina girdigi zaman asasini kapinin onune birakirdi. Digerleri bunu gorunce donerlerdi. Kadin bu sonsuz ziyaretlerden usandigindan gizlice on bes kardesin asalari seklinde asa yaptirir. Yalniz kalmak istedigi vakitlerde bu asayi kapisinin onune koyarak eziyetten kurtulma yolunu bulur. Butun agabeylerinin carsida bulundugu bir gun bu durumdan istifade etmek isteyen en kucuk kardes hemen eve kostu. Fakat kapinin onunde bir asa gordu. Durumdan suphelenerek kadinin babasina haber verdi. Babasi geldi o da kapinin onunde asayi gordu. Ofkeyle kapiyi actiklari zaman kadinin odada yalniz oldugu goruldu. Kadin hilesi ortaya cikti.

Bu anlattigimiz nikah sekilleri Islamiyet oncesi yani Cahiliye doneminde Araplarda uygulanan ve gayet tabii karsilanan nikah sekilleridir. Bunlardan bugun de uyguladigimiz nikah sekli olan mehir verilerek bir kisiye nikahlanma sekli haric digerleri Islamiyet in gelisiyle yasaklanmistir. Kadin- erkek iliskilerine bir sinir, bir kisitlama getirilmistir Bu koydugu sinirla kadinin ozgurlugu elinden alinmamistir. Kadin- erkegin iffet olculeri icerisinde yardimlasmalari ve dayanismalari elbetteki elzemdir. Kadin kadinligini bildigi, cilve, naz veya karsi cinsi cekecek sekilde konusmadigi, giyinmedigi ve tutarli, kararli hareket ettigi muddetce erkeklerle beraber savasabilir, ticaret yapabilir, yazi yazabilir, okuyabilir. Onun elinden bu haklari alinmis degil. Eger kadina ve erkege bir yasaklama getirilmisse bu hem kadinin iffeti ve selameti icin hem de dogacak cocuklarin nesebinin temiz olmasi icindir. Cunku Islam, sehevi duygularin tahrik olmadigi kan ve etten kaynaklanan durtulerin galeyana gelmedigi tertemiz bir toplum kurmayi hedefler... Davetkar bir bakis, bastan cikarici bir hareket, gosterisli bir taki ve ciplak bir beden... Butun bunlar bu cilgin hayvani doyumsuzlugu azdirmaktan, sinir ve irade dizgininin elden cikmasina neden olmaktan baska sonuc dogurmazlar. Bundan sonra, ya hicbir sinir tanimayan cinsellik ya da bastan cikarilmasina, tahrik edilmesine ragmen tatmin olmasina engel olmanin dogurdugu sinirsel hastaliklar, p$ikolojik kompleksler... Her ikisi de hic kuskusuz iskence kadar aci verir insana... Iste bu yuzden Islamiyet; her turlu pislikten arinmis bir toplum kurmak, bu kiskirtici ve bastan cikarici davranislarin onune gecmek icin kadin ve erkek iliskilerine sinir koymustur. Kadin ve erkegin aynen cahiliyedeki gibi evlenmelerinin onunu kesmistir.

Simdi toplumumuza bir bakiniz. Bazi kisilerin yasadigi cinsellik ve gayri mesru hayat ve gayri mesru iliskiler nasil da cahiliye donemindeki kadin ve erkeklerin iliskilerine benziyor? Medeniyet (!) ve kadin ozgurlugu (!) adina bundan yakla$ik 1500 yil yani 15 asir once uygulanan ve o toplumca hos gorulen iliski sekilleri bu cagda taklit edilerek yeniden tatbik edilmeye calisilmakta... 15 asir oncesi ve medeniyet? Korkarim yapilan ozendirici propagandalar ile cahiliye toplumunun dogal karsiladigi bu iliskileri bizim toplumumuzun dogal karsilamasi yakindir, MEDENIYET adina(!). .

KAYNAKLAR

Ebu Davud, Sunen, terc. Necat Yeniel; ve dgr., Istanbul 1988ss. 18-19

Gunaltay, M. Semseddin, Islam Oncesi Araplar ve Dinleri, sadel. M.Mahfuz Soylemez, Ankara 1997

Asiriliga kacan seyleri seviyorum.
Olcusuz davranislari seviyorum.
Olcusuz dili.
Olcusuz siddeti.
Bu eglenceli.
Ilginic.
Heyecan verici.
Tabiat azgin oldugunda bu hosuma gidiyor.
Bu yuzden dogal afetleri de seviyorum.
Meydana gelen dogal afetler.
Lanet olsun, cok seviyorum.
Gercekten kendimi alamiyorum.
Doga cildirdigi zaman, etraf dagildiginda, insanlar korkup, mulke zarar geldiginde inanilmaz derecede mutlu oluyorum.
Olaya soyle bakiyorum.
Yuzyillardir insanoglu elinden geleni yapti.
Yikmak kirletlmek ve doga nin duzenini bozmak.
Agac kesme, maden ocaklari, atmosferi zehirleme, okyanus balikciligi, nehirleri ve golleri kirletme.
Bataklik ve akiferleri kurutma.
Simdi de doga da karsiligini aliyor.
Insanoglu afetlerle kafasina darbe yiyor, hayalari tekmeleniyor.
Bu hosuma gidiyor.
Ne olursa olsun insanoglu na karsi gram acima duymam ben.(2007 Yili nda yaptigi bir gosteri den)

George Carlin


Grup eposta komutlari ve adresleri :
Gruba mesaj gondermek icin : ozgur_gundem@yahoogroups.com
Gruba uye olmak icin : ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com
Gruptan ayrilmak icin : ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com
Grup kurucusuna yazmak icin : ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com
Grup Sayfamiz : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz : http://orajpoyraz.blogspot.com/







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder