Doğrusu ben, devletin tepesine çöreklenmiş kadronun ve liderinin tamamının taa en başından bu yana her gün, her an sürekli olarak şantaja maruz kaldığında kesinlikle eminim.
Bu kadar çok suç işlemiş, hakkında bu kadar çok dosya biriktirilmiş bir kadronun, bir liderin elbette küresel oligarşi için son derece kullanışlı olması doğaldır.
Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE) Türkiye Cumhuriyeti'nin burnuna takılmış bir halka gibidir.
Koca ülkeyi en zayıf yerinde yakalamış ve tıpkı bir ayı gibi oynatma imkanına kavuşmuş oldular.
AKP kadroları Recep Tayyip ERDOĞAN(RTE)'dan başlayarak aşağıya doğru zincirleme olarak bir suç zinciri oluşturacak şekilde tabakalanmış ve basamaklanmıştır.
Bütün bakanlar, milletvekilleri, parti teşkilatı ve partinin tasarrufunda olan bütün atanmış bürokratlar özellikle suç işlemiş kişiler arasından seçilmiştir.
Sıralı olarak bütün amirler memurları hakkında dosya tutmuştur.
Bütün kadro bir birine şantaj yaparak ayakta durmaktadır.
Elbette bütün kadro hakkında ayrıca küresel oligarşinin istihbarat kuruluşları bilgi toplamıştır.
Şimdi tek adam dayatması biraz da bu nedenledir.
Ülkeyi en zayıf yerinde yakalamış olan küresel güçler bu son derece kullanışlı mekanizmayı kalıcı hale sokmayı arzu etmektedir.
Hep söyledim, yazdım.
Tek adamları, dar kadroları aldatmak, korkutmak, şantajla yönlendirmek kolaydır.
Meclisleri aldatmak, korkutmak, şantajla yönlendirmek çok zordur.
Bu nedenle her zaman kollektif aklın tapınağı olan meclislere güç vermek gerekir.
Devletin yönetecek olana hükumetlerin meclislerin içinden çıkması, bu hükumetlerin en ufak bir kısıtlama olmadan meclise hesap vermesi, hükumetin meclis üzeride en ufak bir vesayetin olmaması gerekir.
Öyle başkanın, Cumhur-başkanı(!?)nın, başbakanın falan meclisi fesh etmesi özellikle de şu vakitten sonra asla kabul edilemez.
Tam tersine meclisler hiçbir kısıt olmadan hükumetleri her an, her şekilde düşürebilmeli, yeniden kurabilmeli.
Demokrasilerin temel kurumu, mabedi meclistir.
Devleti yönetme sorumluluğu doğrudan meclise aittir.
Hükumetler meclislerin alt kurumlarıdır sadece.
Kimse hükumetleri meclislerden önce görmek saçmalığına düşmesin lütfen.
L2fSIJNoA0xfSNxA
CAN ATAKLI : AMERIKA VE AVRUPA "O GECE NE OLDUĞUNU BILIYORUZ" DIYOR
28 Mart 2017
Önce Almanya sonra da Amerika "15 Temmuz darbe girişiminin arkasında Fethullah Gülen ve örgütünün olduğu konusundaki kanıtlar bizi tatmin etmedi" açıklaması yaptı.
*
En son olarak İngiltere de benzer bir açıklama ile "FETÖ izi konusunda tatmin olmadık" dedi.
*
Başta saray olmak üzere iktidar bu açıklamalara çok öfkelendi.
Birbiri ardına sert açıklamalar yapıldı.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan "Sen ne bilirsin, sen kim oluyorsun ki, herkes haddini bilecek" türü sözler söyledi.
*
Tabii muhataplar bu sözleri ne kadar ciddiye alır onu bilemem.
*
Ancak tam da referanduma giden bir süreçte Türkiye'de çok tepki yaratacak bu açıklamalara acaba neden gerek duyuldu?
Darbe gecesi yakalanan cemaatçi onca subay varken "Biz tatmin olmadık" demek herhalde çok gerçekçi bir yaklaşım değil.
*
Bana göre Amerika ve Avrupa bu açıklamalarla aslında başka bir mesaj vermek istiyor.
*
O mesaj da bence şudur;
"O gece ne olduğunu biliyoruz."
*
Bu ciddiye alınması gereken bir durumdur.
O gece ile ilgili Türk halkının fazla bilgisi yok.
Hatta diyebilirim ki "o gece ile bildiklerimiz gerçeğin sadece yüzde 10'u kadardır."
*
En azından o gecenin asıl aktörlerinin hiçbirinin ifadesi alınmadı.
*
Örneğin Genelkurmay Başkanı'nın derdest edilip götürüldüğünü biliyoruz ama o sırada ne olduğunu nasıl kurtarıldığını bilmiyoruz.
*
MİT Müsteşarı'nın darbe kalkışmasının öncesinde Genelkurmay'da olduğunu biliyoruz ama oradan çıktıktan sonra ne olduğunu bilmiyoruz.
*
Başbakanın bir tünelde saklandığını biliyoruz, ama birçok bakanın nerede olduğunu bilmiyoruz.
*
Cumhurbaşkanı'nın darbeyi "eniştesinden!" öğrendiğini biliyoruz ama MİT'in neden bilgi vermediğini bilmiyoruz.
*
Göstermelik bir Meclis Komisyonu kuruldu biliyorsunuz.
İlgili ilgisiz herkes konuşturuldu bu komisyonda.
Buna karşı o gecenin asıl aktörleri Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanları, MİT Müsteşarı ve ilgili bakanların ifadesine başvurulmadı.
*
Türk halkı gerçekleri bilmiyor ama şunu biliyoruz ki Türkiye'de fink atan CIA, MOSSAD ajanları Alman ve İngiliz istihbarat servisleri o gecenin bütün ayrıntılarını biliyor.
*
Bunu şu nedenle rahat yazıyorum.
İktidar yetkilileri açıkça darbeden Amerika'yı ve CIA'yı sorumlu tuttular.
Hükümetin verdiği bilgiyi kabul edersek CIA'nın elindeki bilginin hepimizden fazla olduğu gerçeği kendiliğinden ortaya çıkıyor zaten.
CIA İsrail ve bazı Avrupa ülkeleri ile çok içli dışlı olduğuna göre onların da o gece ile bilgisi bizden fazla demektir.
*
Sonuç bana göre şudur;
Türkiye'de "Evet çıkması için" ellerinden geleni yapan Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri Erdoğan'ı şimdiden kontrol altında tutmak için darbe gecesinin gerçeklerini bir koz olarak ellerinde tutuyorlar.
Açıkçası "söz dinlemezsen açıklarız" şantajı yapıyorlar.
a45UyF587661-170328120723 Oraj Poyraz oraj.poyraz@openmail.cc
2017/03/28 12:15 2 65 alelma@yahoogroups.com
Basarili olanlarla basarisiz olanlar arasindaki fark, yasam deneyimleriyle sahip olduklari kaynaklara, bakis acilarindan kaynaklanmaktadir.
Anthony Robbins
Muftu Hilmi Efendi, Selimiye camii inde hurriyetin ve adaletin saygi deger temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sagligi icin guzel bir dua okumus ve hazir bulunanlar sukran duygularini belirterek duaya katilmislardir.
Edirne Tem in gazetesinden -8.1920
Kur an daki Celiskiler Ve Nedenleri (4)
Kur an da Celiski Olmadigini, Celiskili Bir Mantikla One Surme Kurnazligi!
Fransizlar, Le coeur a sa raison, que la raison ne connait pas! derler ki, Kalbin kendine ozgu bir mantigi vardir ki, mantik dahi onu tanimaz anlamindadir. Kur an da celisme bulunmadigi iddiasina sarilan Islamcilar, hani sanki bu yukaridaki formulu dogrularcasma, kalp denen organin iyi ve kotu yonde belli bir gorus ve bilgilere sahip oldugunu, bu gorus ve bilgilerin oraya Tanri tarafindan kondugunu ve iste kalbin bunlardan birine dogru egilim gostermesiyle, kisinin dogru yola ya da aksine sapikliga suruklendigini soylerler. Hani sanki kalp denen sey, aklin gorevini ustlenmis gibidir ve bu niteligiyle iyi ya da kotu olandan birini secmektedir ya da akil denen sey, insandaki bes duyunun algilarinin varip dayandigi algilama yolunu aydinlatmaktadir.(1)
Seriatcilar, bu gorusu acikliga kavusturmak amaciyla, Enam Suresi nin 125. ayetini ornek alirlar. Bircok kez belirttigimiz gibi, bu ayet aynen soyledir:
Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini Islamiyete acar. Kimi de saptirmak isterse, goge yukseliyormus gibi kalbini dar ve $ikintili kilar. Allah inanmayanlari, kufur batakliginda birakir (Enam Suresi, ayet 125).
Dikkat edilecegi gibi, bu ayetin tumceleri celismeyle doludur: Tanri, diledigini Musluman, diledigini de saptirip kafir yapiyor ve kafir yaptigini kufur batakligina sokuyor! Yani kisiyi kafir yapan da Tanri dir, kafir dirler diye kufur batakliginda birakan da odur. Ve iste bu celismeyi ortbas edebilmek icin, Fahruddin Razi gibi yorumcular soyle derler: Tanri insanin kalbinde, hem iman m iyi hem de imansizligin kotu bir sey olduguna dair gorus ve bilgiler yaratir. Bu ikisinden birini secmek kalbin isidir. Daha baska bir deyimle, Tanri, insanda iman olmasini murat ettigi zaman, onun kalbinde buna iliskin egilim olusturup guclendirir. Tersini murat ettigi zaman da tersini yapar . (2) Ve iste guya kalp, bu iki egilimden dogru olani, yani Islama yonelik olani sectigi zaman, kendi yararina is gormus olur; aksini yaptigi zaman ise, kendisi icin kotu olur. Daha baska bir deyimle, Islamcilara gore, eger kalp gecerli bir akla sahipse iman yolunu secer; sahip degilse, Tanri nin gosterdigini anlayamayacagi icin inanmaz . Soylemeye gerek yoktur ki, butun bu laf cambazliklarinin altinda, kalbin kendine gore ve kendisinin de anlayamayacagi bir mantigi bulundugu safsatalari yatar. Daha baska bir deyimle, seriatcilar, Kur an da celiski olmadigini, celiskili bir mantikla kanitlama yolunu secmislerdir. Enam Suresi nin yukaridaki ayeti vesilesiyle one surdukleri goruslerin safsata oldugunu ortaya koyan olaylar vardir ki, bunlardan biri, ilerideki sayfalarda ele alacagimiz Ebu Talib olayidir. Cunku, Islam kaynaklarinin bildirmesine gore, bu ayet, Ebu Talib le ilgili olarak, daha dogrusu onun olumu sirasinda konmustur. Daha once deginmis olmakla beraber tekrar belirtelim ki, Ebu Talib, Muhammed in amcalarindan biri olup, onu kendi oglu gibi yetistiren bir kimseydi. Kureys in ileri gelenlerinden biri oldugu icin, Muhammed onu Musluman yapmak icin cok ugrasmistir. Ebu Talib olum dosegindeyken, onun basucuna giderek Musluman olmasi icin cok yalvarmis, fakat basari saglayamamistir. Saglayamayinca, cevresindekilere karsi kendisini temize cikarmak uzere sorumlulugu Tanri ya yuklemis ve Tanri diledigini Islama sokar, diledigini sokmaz seklindeki ayeti Kur an a yerlestirmistir. Yani demek istemistir ki, Ebu Talib in Islam olmadan olmesini Tanri istemistir! Bu dogrultuda olmak uzere Kur an a. koydugu ayetler arasinda, Tanri nin iman denen seyi insanin kalbine suslu (sevimli) bir sekilde yerlestirip, onu insana sevdirdigini (ornegin, Mucadele Suresi, ayet 22) ya da aksini yapip insanlarin kalplerini muhurledigini, kulaklarini perdeledigini (Bakara Suresi, ayet 6-7; Nahl Suresi, ayet 106-109; Casiye Suresi, ayet 23 vd...) ve Ey Muhammed! Tanri dilese nenin kalbini de muhurler... (Sura Suresi, ayet 24) dedigini yansitanlar vardir. ote yandan, yine Muhammed in soylemesine gore, Tanri, diledigini dogru yola soktugunu anlatmak uzere soyle demistir:
(Ey Muhammed!... (Taun) seni yetim bulup barindirmadi mi? Sasirmis bulup da yol gostermedi mi? Seni fakir bulup zengin etmedi mi?.. (Duha Suresi, ayet 6-8).
Yine bunun gibi, Tanri, iman etmek konusunda tereddut eden kimseleri, diledigi zaman inandirma yoluna gitmistir. Ornegin, Kur an da Ibrahim in, Tanri ya inanmak konusunda tereddut gosterdigi, tereddudunu gidermek icin ondan oluleri nasil dirilttigini bana goster! .diye mucize bekledigi, bunun uzerine Tanri nin, (Sen) Bana inanmadin mi? demekle beraber mucize gosterme yoluna gittigi yazilidir (Bakara Suresi, ayet 260). Yine bunun gibi Isa nin havarilerinin de, Tanri ya inanabilmek icin, Ey Meryem oglu Isa, Rabbin bize gokten donatilmis bir sofra indirebilir mi? diye Tanri dan mucize bekledikleri ve Tanri nin da onlari inandirmak icin gokten sofra indirdigi yazilidir (Maide Suresi, ayet 111-115).
Muhammed in Kur an olarak ve Kur an olmayarak ortaya koydugu yukaridakilere benzer hukumlerden anlasilan su ki, kisileri diledigi gibi dogru yola sokan ya da saptiran ne akildir ne de kalptir; sadece ve sadece Tanri dir. Ve Tanri, yine Muhammed in soylemesine gore, dogru yola soktuklarini mukafatlandirmakta, saptirdiklarini da azaba sokmaktadir. Nereden geliyor bu celiski? diye sorulacak olursa, cevabini asagida ozetleyecegiz.
Dipnotlar;
1) Bu konuda bkz. Turan Dursun, Kur an An$iklopedisi. Kaynak Yayinlan, Istanbul, 1994, c.l,s.295
2)Fahruddin Razi den bu alinti icin bkz. Turan Dursun, Kur an An$iklopedisi. Kaynak Yayinlari, istanbul,1994, c.l, s.308.
https://kuranelestirisi.wordpress.com/2011/11/25/kurandaki-celiskiler-ve-nedenleri-4/
Grup eposta komutlari ve adresleri | : | |
Gruba mesaj gondermek icin | : | ozgur_gundem@yahoogroups.com |
Gruba uye olmak icin | : | ozgur_gundem-subscribe@yahoogroups.com |
Gruptan ayrilmak icin | : | ozgur_gundem-unsubscribe@yahoogroups.com |
Grup kurucusuna yazmak icin | : | ozgur_gundem-owner@yahoogroups.com |
Grup Sayfamiz | : | http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ |
Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz | : | http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
BitCoin URL: 16496HKpgEEpx1d6t688HiXXdJP5jdA9xo |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder