12 Ocak 2018 Cuma

PROF. DR. OSMAN METİN ÖZTÜRK : TÜRKİYE’NİN FİLİSTİN NEZDİNDEKİ DİPLOMATİK TEMSİLCİLİĞİNİ DOĞU KUDÜS’E TAŞIMASI ÜZERİNE…



PROF. DR. OSMAN METİN ÖZTÜRK : TÜRKİYE'NİN FİLİSTİN NEZDİNDEKİ DİPLOMATİK TEMSİLCİLİĞİNİ DOĞU KUDÜS'E TAŞIMASI ÜZERİNE

18 Aralık 2017

Türkiye Doğu Kudüs'te Büyükelçilik açmayı amaçlıyormuş bu yönde bir niyete sahipmiş[i]… kudüs resim ile ilgili görsel sonucuKonu çok önemli; ancak anlaşılan o ki Türkiye'yi yönetenler iç politikadaki "ben yaptım oldu" ya da "isteseler de istemeseler de bu olacak" şeklindeki yaklaşımlarının uluslararası politikada da geçerli olabileceğini düşünüyorlar.

Eğer öyle ise bu doğru bir yaklaşım değildir ve yanlışlığı dış politikadaki "değerli" (!) ve giderek "derinleşen" yalnızlık üzerinden görülebilmektedir.

Türkiye keşke bu açıklamayı yapmadan önce Mısır'ın hazırlayıp BM Güvenlik Konseyi'nde dolaşıma sunduğu Kudüs konusundaki karar tasarısının sonucunu bekleseydi. Bu beklenmeden yapılmış olduğu için söz konusu açıklamanın uluslararası hukuk ve uluslararası politika bağlamında önemli ve anlamlı bazı yanları olduğu ve bunun görülmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

Görülmesi gereken ilk husus ABD'nin Kudüs konusundaki kararının İsrail'in 1980 yılında Kudüs konusunda aldığı karara güç vereceği ve Tel Aviv'in Kudüs'ün "tamamını" sahiplenmede elinin daha kuvvetli olduğudur. Çünkü artık ortada bir "tanıma" kararı vardır. İsrail'in 1980'de aldığı Kudüs'ü ilhak (yani Kudüs'ün tamamının İsrail'in ülkesine dahil etme) kararı ABD tarafından kabul edilmiştir tanınmıştır.

Doğru bulunmasa ciddi rahatsızlık duyulsa da; İsrail bir bütün olarak Kudüs'ü sahiplenme konusunda şimdi daha güçlü bir pozisyondadır. Peki buradan ne çıkmaktadır?

Buradan bana göre şu çıkmaktadır: Türkiye Filistin nezdindeki diplomatik temsilciliğini Doğu Kudüs'e taşıyacağını açıklamak suretiyle İsrail'in "benim" (!) dediği ve ABD'nin de İsrail'e ait olduğunu kabul etmiş (bunu tanımış) olduğu topraklarda bir başka ülkenin (Filistin'in) diplomatik temsilciliğini açacağını ifade etmiş olmaktadır. Üstelik Filistin nezdindeki diplomatik temsilciliğinin seviyesini Büyükelçilik seviyesine çıkararak…

Ortada henüz "resmen" iki ayaklı (İsrail+Filistin) bir "birleşik devlet" modeli olmadığı için Türkiye'den gelen açıklamayı bugün itibarıyla farklı şekillerde değerlendirmek imkânının bulunmadığı düşünülmektedir.

Görülmesi gereken bir başka husus da uluslararası hukuk ile ilgilidir. Eğer Kudüs konusundaki tartışmalar bir kenarda tutulursa mevcut koşullarda Türkiye'nin Doğu Kudüs'te Filistin Büyükelçiliği açması demek İsrail'in egemenliğini ve toprak bütünlüğünü yok varsayması anlamına da alınabilecektir.

Filistin'i tanıyan ülkeler Filistin'in BM nezdindeki 2012'de yenilenmiş mevcut statüsü (üye olmayan gözlemci ülke statüsü) ve BM önünde dalgalanan bayrağı bu anlamı ayrıca güçlendirmektedir diye düşünülmektedir. Yani Türkiye'den gelen söz konusu açıklama İsrail açısından düşmanca bir davranış İsrail'e adeta "savaş açmak" gibi bir şey…

Mısır'ın BM Güvenlik Konseyi'ne sunduğu Kudüs konusundaki karar tasarısı henüz oylanarak kabul görmemiş olduğundan Türkiye'den yapılan açıklama doğru olmamıştır ve yukarıdaki mülahazalara neden olmuştur. Yapılan yorumlar karar tasarısının BM Güvenlik Konseyi kararına dönüşmeyeceği yani kabul görmeyeceği yönündedir.

Eğer öyle olur söz konusu oylamadan bir netice çıkmaz ise Türkiye aynı zamanda BM Şartı'nı BM sistemini de ihlal etmiş olacaktır ki; bunun son dönemde Türkiye'yi radikal ideolojilere destek vermekle itham eden girişimlere dolayısıyla uluslararası sistemin dışına itme amacını giden çabalara güç katabileceği de akla gelmektedir.

Türkiye'den gelen açıklama hem Türkiye'nin yalnızlığını artırıcı hem Türkiye'yi hedef alan düşmanlıkları güçlendirici bir etkiye yol açmaktadır. Bu ülkenin içerideki durumuna (politik ekonomik ve askeri/güvenlik açılarından) bakıldığında kendi elimizle kendi ayağımızı bağlamak anlamına gelmektedir.

Uzmanlık ve çalışma alanı uluslararası ilişkiler (dış politika savunma güvenlik) olan bir akademisyen olarak söz konusu açıklamayı böyle görüyor ve değerlendiriyorum…

Dış politikada "sorumsuz" bir gidişat var ve maalesef bu hız kesmiyor. Türkiye "Ortadoğululaşma" yolunda ilerlemeye devam ediyor. Bugün de dahil Orta Doğu'nun yıllardır içinde bulunduğu durum bir türlü geride bırakamadığı her açıdan olumsuz tablo ortada gözler önünde iken bu durum/tablo herkesçe biliniyor iken Türkiye için bu gidişatın iyi bir şey olduğu söylenebilir mi?

Bedelini ülke olarak bizlerin (halkın) çekeceği dış politikada maalesef kötü bir gidişat var…

İşin acı tarafı insanı üzen tarafı nedir biliyor musunuz? Bu gidişat ile Türkiye'nin dış politikadaki "değerli"(!) yalnızlığı arasında neden-sonuç ilişkisinin kurulamaması… Birincisinin ikincisine yol açtığının görülememesi… Hem sıkıntı var deniliyor hem de bu gidişattan dönülmüyor… Bir öz eleştiri yapılmıyor.

Aklıma şu da geliyor: Acaba bazı muhalefet partilerinin iktidarın dış politikadaki bu gidişatına destek vermesi iktidarın dış politikada bir öze eleştiri yapmasına engel mi oluyor? İktidarın kendisini doğru yolda görmesine mi yol açıyor?

Nereden bakılırsa bakılsın dış politikadaki tablo anlaşılır gibi değil!…

Alıntı olduğu için tırnak içinde verdiğim şu sözler ile hissiyatımı ortaya koyayım ve bitireyim: "Yazıktır bu ülkeye. Yazıktır bu vatana. Yazıktır günahtır ayıptır bu millete. "

Osmetoz/ascmer www.ascmer.org 18 Aralık 2017.

[i] "Erdoğan says Turkey aims to open embassy in East Jerusalem" https://www.reuters.com/article/us-usa-trump-israel-turkey/erdogan-says-turkey-aims-to-open-embassy-in-east-jerusalem-idUSKBN1EB0H7 18.12.2017. Ve "Doğu Kudüs'te Büyükelçilik Açacağız. " Ortadoğu Gazetesi 18 Aralık 2017 s.1 10.


a45UyF587661-171226160334 Oraj Poyraz At Neomailbox 0raj.p0yraz@neomailbox.net
2018/01/09  16:30 2  65  AtaturkMilliyetcileri@googlegroups.com

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder