-------- Original Message --------
From: | Cesuryorum ... <cesuryorum@gmail.com> |
A |
tatürk, Nutuk'ta "zararlı cemiyetler"den şöyle söz etmekteydi:
"Oluşmaya başlayan bu örgütlerden başka, yurt içinde daha birtakım girişimler ve kuruluşlar gerçekleşmişti.
Özellikle Diyarbakır, Bitlis, Elazığ, illerinde İstanbul'dan yönetilen Kürt Teali Cemiyeti vardı.
Bu derneğin amacı, yabancıların koruyuculuğu altında bir Kürt Hükümeti kurmaktı."
Atatürk Nutuk'ta, ülkenin genel durumunu özetlediğinde yurdumuz işgal edilmiş, ordu dağılmış, sınırlar değiştirilmişti.
Bugünün Türkiye'sine bakacak olursak...
Mesela Altınova'ya dönsek..
Orada yaşayan Kürtler bundan önce yaşanan terör olaylarına tepki göstermiş olsaydı, bu ülkenin genelinin aldığı tavrı almış olsaydı, onlar da teröre tepki olarak evlerine Türk bayrağı asmış olsaydı, yine de bu kavga bu boyuta çıkar mıydı?
Elbette çıkmazdı.
O halde burada Türk-Kürt bölünmesinin iki tarafını da aynı kefeye koymamak gerekmektedir.
Bir taraf, yapması gereken kardeşliğin asgari şartını daha yerine getirmemektedir...
Ama ne hikmetse suçlanan yine de Türk tarafıdır.
Olaya dönelim.
Bir tartışma çıkıyor internet kafede.
Daha sonra tartışan taraflardan Kürt tarafından biri kamyonuna atlıyor bu kamyonla internet kafeye giriyor ve kamyonla Türk denilen gruptan iki kişiyi ezerek öldürüyor.
Olay sadece bu...
Şimdi soralım ve el insaf diyelim, burada kim haklı kim haksız?
Kendisine Kürt diyen grup, birincisi açıkça katil!..
Hem de bilinçli bir cinayet var ortada.
Cinayetin ötesinde bir hayvanlık da var!.
Kamyonla insan ezmek ne demek?
Bu ülkede ve tüm medeni ülkelerde karayollarında aracınızla giderseniz bazen bir tabela dikkatinizi çeker, sürücüyü uyarır, dikkat hayvan çıkabilir diye.
Neden, çünkü hayvanı bile, kazayla bile ezmek, insan olan için utanç vericidir.
Ama Altınova'da araç ehliyeti değil, insanlık ehliyeti de elinden alınması gereken bir hayvanla karşı karşıyayız.
Şimdi burada biraz mantıklı düşünsek, kendisine Kürt denilen bu hayvan, nasıl oluyor da kendisine Kürt diyen topluluk içinde kendine yandaş bulabiliyor?
Toplumsal bir yandaşlığı geçtik, herhangi birinizin ailesinden biri, kardeşi, oğlu, babası bile böyle bir şeyi yapsa savunur musunuz?
Elbet savunmazsınız.
Ama Altınova'da bu hayvanı, sadece Kürt olduğu için savunabilmiştir insanlar.
Ölen iki kişinin yakınlarının tepki göstermesi son derece normaldir.
Bu tepki diyelim ki bölgede yaşayan ve kendisine Kürt diyen kitleye yöneldi.
Peki neden durmadı?
Mesela kendisine Kürt diyen o topluluktan aklı başında birileri çıkıp da, şunu niye demedi:
"Bu olay aramızdaki kardeşliği, dostluğu bozmasın.
Bu hayvanın kendine Kürt demesi bizi üzer en çok.
Bu hayvanı hiçbir şekilde sahiplenmiyoruz.
Acınızı paylaşıyoruz..."
O gerginlik içinde bu denilemezdi mi diyorsunuz.
Tamam kabul edelim ama olayın öncesine, yani birikim dönemine dönelim o zaman...
Altınova'da yerleşen Kürtler, Türklerin daha önceki şehit acılarını paylaşsaydı, o kalabalık oraya yönelir miydi?
Bu kadar ihanete bu aşk dayanmaz!
Şimdi herkes takkesini önüne koysun ve düşünsün.
Bu hepimizin hikayesi, hepimizin gerçeği.
Yıllar yıllar önce büyük bir ülkemiz vardı.
Düşman bu ülkeye saldırdığında, içimizden bazıları o düşmanla birlikte bizim ülkemizi bölmek için işbirliği yaptı.
Bizler tarih kitaplarımızda olayı, Kürtlerin ihaneti diye yazmadık ama.
Sevr dedik geçtik...
İhanet sözlüğümüze girmedi.
Düşmanı kovduk ülkemizden, ilerleyelim dedik bir de baktık ki yine aynısı...
İsyan dedik bu defa.
Bastırdık.
Ama en çok da içimizdeki öfkeyi bastırdık.
Yine ihanet demedik.
Sonra yıllar yıllar geçti.
Yine başladı aynı terör.
Tam 6 bin askerimizi gömdük mezara.
Tekbaşımıza.
O taraftan kimse gelmedi taziyeye evimize, saftutmadı bizimle cenazemizde.
Ve yine de ihanet denedik bu kahpeliğe.
Hep içimize attık öfkemizi, ihaneti bastırdık ve bu kardeşlik masalını sürdürdük.
Bu bizim için hep karşılıksız bir aşk olmuştu.
Ama artık görüyoruz ki insanlar duygularını bastırmıyor.
Altınova, bir dönüm noktasının ilk işaretlerinden biri olarak geçecektir tarihe..
Bu aşk burada biter...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder