Kum tepelerinin altındaki tesis Batı'yı korkuttu
Telegraph 14 Temmuz 2011
Batılı istihbaratçılar İran'ın Kum kentindeki tepelerin altına gizlediği uranyum zenginleştirme tesisini ortaya çıkardı.
Uzmanlar, İran'ın nükleer programını yeraltına taşımasını, Tahran rejiminin nükleer silah üretmek için en son çabası olarak görüyor.
İstihbarat kaynakları, santrifüj ve diğer üretim malzemelerinin henüz hazırlık aşamasında olduğu Fordow tesisinin, İran'ın en kutsal kenti kabul edilen Kum'un yakınlarındaki bir dağda inşa edildiğini belirtti.
Fordow'un tespit edilmesinin ardından Tahran hava harekatları ve füze saldırılarına karşı koyabilecek tesisinin varlığını kabul etti.
Gizli nükleer tesis hakkındaki hazırlanan en son istihbarat raporu hakkında bilgisi olan bir diplomat, "İran Fordow'da kullanılmak üzere santrifüjler hazırlıyor" dedi.
İran nükleer programının başındaki isim Feridun Abbasi, bu ay başında, İran'ın yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum üretimini üç katına çıkaracağını söylemişti.
Birleşmiş Milletler (BM) müfettişleri ise İran'ın geçen yıl saflık derecesini yüzde 3.5'tan yüzde 20'ye çıkardığı uranyumdan 56.7 kg ürettiğini bildirdi.
Bu miktar, nükleer silah için gereken miktarın yarısına denk geliyor.
UZMANLAR ENDİŞELİ
İran'ın bu yaz Fordow'da uranyum zenginleştirme faaliyetlerine başlayacağını tahmin eden Uluslararası Atom Enerji Kurumu (UAEK), söz konusu tesise yönelik endişelerini ifade etti.
Kurumun raporuna göre, İranlı mühendisler Fordow'a toplam üç bin santrifüj yerleştirmeyi planlıyor.
Bu rakam, yapılan sabotajlarla faaliyetleri durma noktasına gelen Natanz tesisindeki santrifüjlerin neredeyse üç katı.
Uzmanlar ise İran'ın tesislerini dağların altına kurduğu sığınaklara çekmesiyle nükleer silah üretme riskini ciddi ölçüde artacağını düşünüyor.
Eski bir BM müfettişi olan Olli Heinonen, "İran'ın nükleer silah sahibi bir ülke olma yolunda ilerlediğini görüyoruz" derken, İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, ABD basınına yaptığı açıklamada, "İran'ın Fordow tesisinde üç ay içinde nükleer silah üretmeye yetecek zenginleştirilmiş uranyum elde edebileceği" uyarısında bulundu.
İran nükleer tesisleri Reuters 23 Şubat 2010
İran Atom Enerjisi Kurumu, yeni tesislerin uzak dağlık alanlarda inşa edileceğini belirtirken, kesin konumları hakkında bilgi vermedi
Uranyum saflık seviyeleri
İran hava saldırısına davetiye mi çıkartıyor? /Arşiv
İran'ın elindeki zenginleştirilmiş uranyum stoklarının neredeyse tamamını yeraltı tesislerinden çıkararak göz önüne koyması, İslam Cumhuriyeti'nin niyetleri konusunda soru işaretleri oluşmasına neden oldu.
İRAN NÜKLEER TESİSLERİ - GRAFİK ANALİZ
Guardian gazetesinde Julian Borger imzasıyla yayımlanan analizde, Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) İran'ın nükleer programı hakkındaki son raporunda en ilgi çekici kısım şuydu:
"İran, 14 Şubat 2010 tarihinde, UAEK müfettişleri önünde yaklaşık 1950 kg düşük yoğunlukta zenginleştirilmiş uranyum heksaflorürü (UF6) zenginleştirilmiş yakıt tesislerinden (FEP), yakıt zenginleştirme deneme tesisinin (PFEP) besleme istasyonuna taşıdı.
UAEK müfettişleri besleme istasyonuna gidecek olan materyali taşıyan silindiri mühürledi."
İran böylece elindeki düşük yoğunlukta zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 94'ünü Natanz'da bulunan devasa yer altı FEP'ten çıkarıp, şu an yüzde 20 zenginleştirilmiş uranyum ürettiği ve havadan rahatlıkla görülebilen açık alandaki PFEP'e taşımış oldu.
PROVOKATİF VE RİSKLİ
Borger'e göre İran'ın attığı bu adım hem provokatif hem de riskli.
Hamle provokatif çünkü Tahran elindeki düşük yoğunluktaki uranyumu şu an bulunduğu yüzde 3,5 saflık seviyesinden yüzde 20'ye çıkaracağını duyurarak, nükleer silah üretebileceğinin sinyalini vermiş oldu.
Diğer yandan, bu riskli bir hamle çünkü İran "kraliyet mücevherlerini", yani 2 ton düşük yoğunlukta zenginleştirilmiş uranyum stokunu İsrail savaş uçaklarının erişemeyeceği yeraltı tesislerinden çıkarıp açık hedef haline getirdi.
ÜÇ SEBEP
Borger, düşük yoğunlaştırılmış uranyumu hakkında son derece paranoyak olan İran'ın kendisini bu kadar zayıf duruma düşürecek bir hamle yapmasının tek sebebinin İsrail'i açıkça bir hava saldırısına davet etmek olduğunu öne sürdü.
İngiliz hükümetinin analistlerinin de benzer görüşler taşıdığını ifade eden Borger, Tahran'ın İsrail'in düzenleyeceği hava saldırısıyla doğacak krizi ülke içindeki muhalif seslerin üzerinde daha yoğun baskı kurmak için kullanmak istediğini belirtti.
Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü uzmanları ise ayrı bir sebep ortaya attı.
Buna göre İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinecad'ın arzusunu en kısa sürede yerine getirmek isteyen İranlı mühendisler Natanz'daki küçük tankları kullanmaktansa zenginleştirilmiş uranyum heksaflorürü yer üstündeki tesise taşımayı tercih etti.
Üçüncü bir olasılık da İran'ın uluslararası kamuoyunu dize getirerek, geçtiğimiz Ekim ayında Cenevre'de kabul ettiği gibi Avrupa ülkelerine düşük yoğunlukta zenginleştirilmiş uranyum vermeksizin Tahran Araştırma Reaktörü'ne (TRR) yakıt sağlama isteğiyle böyle bir karar alması olabilir.
FELAKET GERÇEK OLABİLİR
Bu üç olasılık da eşit oranda mantıklı ve tehlikeli.
İsrail'in yaptırımların nereye varacağını görmek istediği için kısa vadede bir hava saldırısı düzenlemeyi düşünmemesi, bu opsiyonun geçersiz olduğunu göstermiyor.
İsrail, İran'ın Kum kentindeki gizli uranyum zenginleştirme tesisinin ortaya çıkarılmasının ardından ve Tahran'ın 10 yeni tesis inşa etme planını uygulamaya koymasından önce 2010'u bir fırsat yılı kabul edebilir.
Borger, bu çerçevede İsrail'in, santrifüj tesisleri için kaynakları azalmakta olan İran'ın stoklarını vurarak düşmanını programından senelerce geriye düşürmek isteyebileceğini vurguladı.
Ağır çelik muhafaza içinde tutulan iki ton düşük yoğunlukta zenginleştirilmiş uranyumu yok etmek için çok fazla sayıda bomba gerekiyor olabilir.
Ancak son raporunun ardından, bu felaket senaryosu gerçekliğe biraz daha yaklaştı.
İran nükleer tesisleri Stuxnet virüsünün yaralarını sarmayı başardı
WashPost 17 Şubat 2011
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun İran'ın Natanz nükleer tesislerine yerleştirdiği kameralardan elde edilen görüntüler, İranlı teknisyenlerin altı ay gibi kısa bir süre içinde Stuxnet bilgisayar virüsünün yarattığı yıkıcı etkiyi tamir etmeyi başardığını gösterdi.
2009 yılı sonuyla geçtiğimiz ilkbahar ayları arasında geçen sürede, Natanz'da bulunan ve uranyum zenginleştirme işlemi için kullanılan 9 bin santrifüj makinesinin yüzde 10'u sökülerek yerlerine yenileri takıldı.
Stuxnet saldırısının bugüne kadar yapılmış ve bir nükleer tesisi hedef alan en büyük saldırı olduğu ve İran'ın toparlanması için beş yıl gibi bir süreye ihtiyaç duyulduğu öne sürülüyordu.
Video İranlı teknisyenlerin, Tahran'ın uluslararası piyasadan nükleer düzenek almasına engel olan yaptırımlara rağmen canla başla çalışarak santrali kısa süre içinde eski haline getirmeyi başardığını gösterdi.
Bu ay içinde açıklanacak UAEK raporunda Natanz tesislerinde geçtiğimiz yıl içinde sabit, hatta biraz da olsa yükselmiş düzeyde üretim yapıldığının ortaya konması bekleniyor.
Konuya yakın Batılı bir diplomat, "Bozulmuş makinelerin yerine kısa süre içinde yenilerini koymayı başardılar" dedi.
Yaşanan sorunlara rağmen, "İranlıların sabit, istikrarlı üretimi sağlamak için çok çalıştığını" söyleyen diplomat adının açıklanmasını istemedi.
Öte yandan Stuxnet üzerinde son yapılan incelemeler de UAEK raporuna paralel sonuçlar içeriyor.
Örneğin Washington'da bulunan bir grup uzmanın hazırladığı bir taslak rapor Stuxnet'in sistemin bütünü üzerindeki etkisinin nispeten küçük olduğuna işaret etti.
Bilim ve Uluslararası Güvenlik Enstitüsü'nün Washington Post'a sunduğu raporda, "Stuxnet İran'ın Natanz'da bulunan santrifüj programı 2010'da gecikmiş ve programın büyümesinde yavaşlanma sağlamış olsa da, düşük oranda zenginleştirilmiş uranyum üretimini durdurmak şöyle dursun yavaşlatmakta etkili bile olmadı" denildi.
HURRIYET
-- -~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~-~ Allah dostları o kişilerdir ki İnsanlar dünyanın görünüşüne baktıkları zaman onlar, dünyanın içyüzünü görürler. Hz. Ali. (r.a)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder