Ferasetinizi takdir ettim doğrusu,
Nasıl da hemen şıp diye anlamışsınız gerici olduğunuzu, tebrikler doğrusu.
Kimler gericidir, kimler ilericidir arzu ederseniz, hem size, hem de ilgi duyan diğerlerine anlatayım.
İlerici, çağdaş olan, evrensel bilginin, gerçeğin peşindedir, gerici olan ise gerçekle, evrensel olanla ilgili değildir, o kendini rahatlatan, huzur veren, anlatılmış, özetlenmiş, belirtilmiş olanın, kolayın peşindedir.
Ayrıca belirtmeliyim, geçmişte matematik hocası olmanız bir şeyleri isbat etmez.
Belli ki okuduklarınızı anlamamışsınız, bu çok daha kötü.
Sizin nezdinizde diğer insanlara da sesleneyim, evrensel olan ile olmayanı ayırdetmek kolaydır.
Evrensel olan bilim gerçekle bağını asla yitirmez, yanlışlandığı anda yeniden üretilir, ilahi bilimlerin ise gerçekle bağını korumak gibi bir kaygısı yoktur.
İlahi bilimler azcık gerçek, bolca rivayet, çokça tevatürün harmanıdır.
Bilginin, bilimin evrensel olanı makbuldür.
Evrensel olan demek, deneyle test edilebilen, doğrulanması, ve yanlışlanması için objektif kriterleri olan, model üretme metodolojisi olan, isbat edilebilen, evrenin her yerinde, her zaman geçerli olan demektir.
Elbette bilimde de aynen dinde olduğu gibi önkabuller vardır.
Ancak bilmin önkabulleri hiçbir zaman evrensel gerçeklere ters olamaz.
Bu bilgi üniversaldir, bu bilgiyi öğreten kurumlara da üniversite denir.
Bu durumda sizlerin ilim dediğiniz, ilahi bilimler evrensel değildir.
Dini ilimler isbatlanamaz, deneylenemez, tekrarlanamaz, değil evrenin dünyanın her yerinde geçerli değildir, hatta farklı zaman dilimlerinde farklı gerçeklik dereceleri ve şekilleri vardır.
Büyük oranda rivayetlerin, efsanelerin, dedikodu ve şaiyaların bilimidir.
Buna en güzel örnek Hadis bilmidir.
Hangi hadislerin sahih olduğu, RİVAYETLERİN sahihlik yönünden olabildiğince objektif kriterlerle tasnifine dayalıdır.
Öte yandan belli ki, okuduğunuz ve okuttuğunuz yüksek matematik kafanızı karıştırımış.
Soyut kavramların soyut işlemlerini anlamaya çalışırken gerçekle olan bağınız kopmuş.
Şizoid bir dünyaya kendinizi kaptırmışsınız, ve bundan da ciddi şekilde paniklemişsiniz.
Bu konudaki kapasite eksikliğinizi evrensel bir bilgi ve gerçek sanmaya başlamışsınız.
Aslında temel sorun sizin anlama, idrak etme, yorumlama konusundaki yetersizliğiniz.
Üstelik bu kişisel yetersizliğinizi evrensel bir kaide sanmaya başlamışsınız.
Açıkçası ben anlayamadıysam kimse anlayamaz megalomanisi sebebiyle gerçeğin anlaşılamaz olduğu kanaatine ulaşmışsınız.
Endişe etmeyin, gerçeği anlama ve tarif etme konusunda bilmin dili de, kişilerin idraki de yeterlidir ve bunu başaranlar hep olmuştur.
Bu kapasite sorunuyla karşılaşan ilk kişi siz değilsiniz, endişe etmeyin.
Çeşitli disiplinlerde başka bilim adamları da sizin gibi kafası karışınca, ya da yetmezliğe düşünce bu yola sapıvermiştir.
Netice de tarihsel gelişim içerisinde bilim ve ilim zaman zaman içiçe zaman zaman yan yana olmuştur.
Bu nedenle astronomların bazıları astrolojiye, astrolojicilerin bazıları da astronomiye dahil olmuştur.
Fakat o dönemler geride kaldı, artık ölçüler çok daha açık, sınırlar çok daha belirgin.
Bilimde, ilim de gaipten haber vermeye çalışır.
Ancak bilim gerçeklerden yola çıkarak, gerçeklerin üstüne basarak gaibe ulaşmaya çalışır, ilimler ise gaibe giden yolda gerçekle bağdaşmak gibi bir sorumluluk taşımaz, keyfidir.
Alkınızın almadığı konularda başkalarını aptallıkla, cahillikle suçlamak da ancak gerçeklerle bağını kopartmış olan insanlara yakışır.
Gerçekte, söylediğini, yazdığınız her kelime gerçeklerle bağını yitirmiş, duygusal, rivayetlere, dedikodulara, inanca ve imana dayalıdır.
Size çok yazık.
Saygılar.
On 16.01.2012 16:03, Abudeyam wrote:
SAyin KAvikCelal SEngor aptalindan daha ciddi analiz beklemek bosunadir.HeleThomas Kuhn'un The Structure Of Scientific Revolutionsadli eserini okuyarak, asil gericilerin Allahsiz Aydinlanmacilar oldugunu anlamasini beklemek.imkansiz.Turkiye icin ise Kemalist Despotlugun basindan beriAllahsiz Aydinlanmacilar tarafindanIRTICA = ISLAMA DONUSolarak kullanilmistir.Abudeyamolarak
2012/1/16 Yunus Kavik <ykavik@gmail.com>
İrtica izafi bir kavramdır. Herkese göre değişebilir. Durduğun nokta ve baktığın perspektife göre herkes yekdiğerini kendisinden daha geride olduğunu iddia ederek gerici şeklinde suçlayabilir. Bu izafi kavram için bir sabite tespiti mümkün değildir. Neye göre geri, kime göre geri veya gerici bu nasıl tesbit edilecek? Gerçek nasıl ve hangisi? Bu nasıl bilinecek.Celal Hocamız da kendine göre bir takım gerici sınıflandırmalar yapmış. Hoca bu tanımlamaları 2x2 =4 gibi bir matematiksel gerçeğe bilimsel olarak oturtabilir mi? Söylediklerinin mutlak gerçekliğin ta kendisi olduğu noktasında bilimsel bir veriye sahip midir? Tabii ki bütün bunların cevabı elbette ki hayırdır.
Çünkü bu sınıflandırmalar tamamen hocamızın subjektif ve izafi değerlendirmeleridir.
Bir başkası da bir takım değerlendirmeler yaparak Hocamızı pekala kendince bir sınıflandırmaya dahil edebilir. Bu değerlendirmesine de hocamız gibi tarihselleştirerek örneklerle zenginleştirebilir.
Bu izafi değerlendirmeler tamamen insanları kendi kafasındaki subjektif şablonlara göre etiketleme ameliyesinden başka bir şey değildir. Bilim adamları da böyle subjektif ve izafi değerler üzerine bilimsel analizler üretmezler.
Böyle şeyler gayri ciddi sulu sepken insanların harcı olabilir belki.
Hocamıza böylesine mesnetsiz iddialar, mantıksız sulu sepken analizler , supjektif ve izafi değerlendirmeler asla yakışmıyor.
Celal Hocamızdan daha ciddi toplumsal analizler bekliyoruz.Yunus Kavik
16 Ocak 2012 14:48 tarihinde Oraj POYRAZ <cimcime@neomailbox.net> yazdı:
Bilim Teknik 13.01.2012
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M.
Celal Şengörİrtica ile mücadele, her Türkice Cumhuriyeti vatandaşının — hayır, hayır, kendine insan sıfatını yakıştıran her bireyin görevidir.
İrtica İle Mücadele-1
İrtica, yani gericilik, ric’at kelimesiyle akrabadır, yani geri çekilmekle.
Gericiliği kendine yol tutana da mürteci, yani gerici denir.
Gericilik, insanoğlunun ulaşmış bulunduğu belirli bir uygarlık düzeyinden geri gitmeyi istemek, bunu temin için çalışmak demektir.
Yükselen uygarlık düzeyi insana hem çevresindeki doğa ile, hem diğer insanlarla ve hatta hem de kendisiyle uyum içinde yaşamayı öğretir ve ona böyle bir yaşamın imkânlarını sunar.Şimdi, gerici niçin böyle bir ilerlemeyi istemez, böyle nimetlerden yararlanmayı reddeder? Bu sorunun cevabını verebilmek için üç tür gerici bulunduğunu tesbit etmemiz lazımdır: Basit gerici diyebileceğimiz birinci tür, aptallardan oluşur.
Bunlar her aptal gibi değişimden korkan, yenilikleri öğrenemeyen, eskiye saplanıp kalmayı kendisi için en kolay davranış tarzı olarak gören kişilerdir.
Bunlara aslında samimi yani içten gericiler de diyebiliriz.
Bunlar arasında bazıları kendilerine muhafazakâr sıfatını uygun görmüşlerse de, bu, bu aptallar tarafından muhafazakârlığın yanlış anlaşılmasının bir sonucudur.İnsan bu tip gericilere ancak acıyabilir.
Aptal oldukları için dünya ve toplum için büyük bir tehlike de arzetmezler.
Ancak büyük matematikçi Hepatia’yı öldürten ve İmparator Theodosius‘a bile yaka silktiren, kendisine İmanın Direği denilen İskenderiye Psikoposu Aziz Kiril (MS 376-444) veya öğretmen Kubilay‘ın 23 Aralık 1930’da Menemen’de başını kesen yobazlar bu tip gericilere örnektir ve tehlikelerinin önemsenmeyecek olmadığını gösterir.İkinci tip gerici toplum için tehlike arzeden bir tiptir: Gericiliği samimi değildir, ama gerici görüşlerinin ve uygulamalarının yayılmasından kendisine kişisel çıkar ümid eden bu tip, insanların çoğunu belli inanç saplantıları altında inletip, onların inançlarıından kendisi için haksız kazanç elde etmeye çalışır.
Mesela Ortaçağ’daki Katolik kilisesinin pek çok papası bu tip gericiliğe örnektir.
Bir taraftan Pazar günleri halka din satan Borgia papazı, diğer taraftan seks âlemlerinde hattâ kendi kızı Lucretia‘yı iğfal ediyordu.Rusya’da Çar II.Nikola’nın başını yiyen yobaz Rasputin başka bir örnektir.
Korkunç etkisi ancak Prens Yusupof’un onu çekip vurmasıyla (ne yazık ki çok geç olarak) önlenebilmiştir.
Kendi tarihimizde, zavallı meczup Sultan İbrahim‘in başını yiyen Cinci Hoca çarpıcı bir örnektir.
Bunlara çıkarcı gerici diyebiliriz.
Bunların tehlikeleri bireysel olduğu gibi, etkileri de bireyşsel güçlerinin ulaşabileceği yere kadardır.Üçüncü tip gerici en tehlikeli tiptir.
Bu tip yukarıdaki her iki tipten de türeyen; kendisini, uygun gördüğü bir kişi veya gruba satarak onun adına inandığı veya inanmadığı gericilik fikirlerini yayıp uygulamalarını yapan kişidir.Bu tipe satılmış gerici diyebiliriz.
Bunun tehlikesi, arkasındaki kişi veya grubun gücü kadardır.
Kendilerini güçlü grup, hatta devletlere satan satılmış gericiler içinde bulundukları toplum için çok büyük bir tehlike arz edebilirler.
Fransa’nın Nazi Almanyası karşısındaki çöküşünde Katolik kılisesinin oynadığı korkunç rol artık tarihe mal olmuştur.
Daha sonra 8.
Urban olarak papa olan Maffeo Barberini’nin (1568-1644)-doğruyu bildiği halde - Galile‘yi Engizisyona teslim etmesi, insanlık adına yapılmış en büyük hainliklerden biridir.Bizde de Atatürk ve arkadaşlarını eşkıya ilân edip idamlarına fetva çıkaran Şeyhulislâm Dürrüzâde, aynı sınıftan gerici hainler arasındadır.
Gericilik, yani irtica, dolayısıyla yalnız belirli toplumlar için değil, tüm insanlık için korkunç bir tehlikedir.
Gericilikle mücadelede tek rehber bilimdir, halk oylaması sonuçları değil, zira çoğunluk her zaman gerçeği bulmaz.
Bulsaydı, Galile yanılmış olurdu, Avusturyalıların %95’i Nazilere hoş geldin demezlerdi 1938’de ve kölelik ve onu izleyen ayırımcılık Amerika’da bu kadar uzun yaşamazdı.İrtica’ya karşı mücadele bir insanlık görevi olduğu kadar, eldeki tüm imkânlar kullanılarak yürütülmesi gereken bir mücadeledir.
Yalnız şiddet, kabul edilemez, tâ ki kendini savunma için elzem olmasın.
İrtica ile mücadeleyi yürüten insanlar, Galile gibi, insanlık kahramanlarıdır.
-- . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Diem perdidi Gunumu kaybettim. (Roma Imparatoru Titus) Latin Atasozu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur. Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder