12 Şubat 2012 Pazar

POLITIK - İleri demokrasi, çağdaş hukuk, YERSENİZ....

AKP HUKUKU, MECELLE'NİN DE GERİSİNDE

Ali Nejat Ölçen

Batı uygarlığında hukuksal bütünlük, milattan sonra 530'lı yıllarda Doğu Roma İmparatoru İustinianus tarafından oluşturulmuştu.
Bir diğer örneği de 1860'lı yıllarda Mecelle ile Osmanlı devletinde görüyoruz.
Doğu Roma İmparatoru, çeşitli ve birbiriyle çelişen eyaletler hukukunu  bütünleştirerek "Roma Hukuku" nun temellerini atmış oldu
1.
Corpus İuris Civilis olarak yasallaşan kurallar bütünüdür Roma Hukuku ve onu yazılı hukukun doğuşu olarak ta niteleyebiliriz.
Ondan önce hukuku oluşturan kurallar dağınık, birbirinden farklı  iken ayrıca yasa gücü'ne de sahip değildiler.
Doğu Roma İmparatoru İustinianus,  bu kurallar yığınına yasal güç te katmıştır.
O nedenle o yazılı yapıta "compilare" sözcüğünün özdeşi "compilatio" denildi.
2

1840'larda yürürlüğe giren Tanzimat fermanı da Osmanlı devletinde dağınık birbirinden farklı şeriatı simgeleyen "fıkıh"ların Mecelle ile tek bir hukuk metni durumuna getirildiğini görüyoruz..
Ne var ki, Mecelle'yi hazırlayan komisyon başkanı Ahmet Cevdet Paşa, Maruzat adlı yapıtında:

Mecelle'nin telifi büyük bir hizmet-i diniye olduğu herkes tarafından tasdik-u i'tiraf olunmuştur.
Lakin ibtidalarında muhalifin güruhu, bunu yarım bıraktırmak için çok çalışmışlar ve çok entrikalar çevirmişler idi…Hele Kabulü Paşa'nın iğfalatı olan Şeyhülislam Kezubi Efendi ve anınla beraber ziyy-i ulumada bulunan nice cühela, daire-i ilmiyede yapılmayupta daire-i adliyede yapılmasından dolayı aleyhime kıyam etmişler idi.
2

29 Mart 1869 tarihli "Esbab-ı Mucibe Mazbatası" bu konuda  dağınık hukukun nasıl neden bütünleştirdiğinin gerekçelerin açıklamaktadır.3  
Mecelle'nin "Gerekçe Tutanağı" nın Meclis-i Vükala'ya  sunulması çok önemli bir değişimi  yani Osmanlı Devletinde "hukuksal bütünlük"sağlamayı amaçlamaktaydı.
O gerekçe tutanağında:

Fıkıh ilmi, uçsuz bucaksız bir deniz olup, bir ummandan inci çıkarır gibi bundan lazım olan meseleleri bulup çıkararak  mesele  hal edebilmek epeyce maharet ve melekeye bağlıydı.
Bilhassa Hanefi mezhebi üzre muhtelif devirlerde pek çok müctehitler gelip pek çok ihtilaf ortaya çıkarmış ve Hanefi fıkhı, Şafi fıkhı gibi işlemeyip pek geniş ve dağınık  olmuştu.
Bu bilgilerin yanı sıra çok önemli bir sorun da yine Mecelle'nin gerekçe tutanağında belirtildiği gibi,

Avrupa kanunlarına müracaat olunsa bunlar padişahın iradesi ile vaz edilmiş olmadığından Devlet-i Aliyye' nin mahkemelerinde tatbik olunamazdı.
Mustafa Kemal'in Türkiye Cumhuriyeti Devleti aslında kendi "Hukuk Devrimi" ni de gerçekleştirdi.
Misak-ı Milli sınırları içinde hukuk bütünleşmiş ve Batı hukuku ile aradaki farklılıklar ortadan kaldırılmıştı.
Adalet ve Kalkınma Partisi (
AKP) kendi hukukunu oluşturdu.
Onun hukukunda gerçeklik, insaf, adalet türü kavramlara rastlanamaz.
Cumhuriyet hukukunu da tersine çevirerek Mecellenin de gerisine düşmüştür.
Açık deyimiyle
AKP hukuku faşizmin hukuku'dur.
Bu yazımızda 
AKP hukukunun Mecellede yer alan ve adaleti sağlayan kimi hükümlerinin nasıl yok edildiğini kanıtlamaya çalışacağız.
İşte Mecellede madde 17:

Meşakkat, teysir'i celb eder.
AKP'nin hukukunda "Meşakkat (zahmet, sıkıntı), teysir'i (kolaylığı) celb ediyor mu?
Eğer Mecelle'nin 17.maddesi geçerli olsaydı, ne ile suçlandığını  yıllar sonra bilmeden tutuklu kalan seçkin insanlarımız meşakkat içinde yaşatılırmıydı?
Eğer, Mecelle'nin 17.maddesinin gerisine
AKP hukuku düşmüş olmasaydı;  yargıç, Bolyoz adındaki sanal davadan ötürü hala tutukluluğu süren  Albay Dursun Çiçek için kanser olan annesini ancak ölümünde görebilir" gibilerden Mecelle'nin 18.maddesine ters düşen karar verebilir miydi?
Bakınız Mecelle'nin 18.maddesi ne diyor:

Bir iş zik oldukça müttesi olur.
Yani, bir işte zik (sıkıntı) olduğu zaman  müttesi ( genişleme) olmalıdır.
Silivride ne ile suçlandığı yıllar sonra hala belirmeyen seçkin bireylerin sıkıntılarına genişlik sağlanıyor mu?
Sıkıntı daha da sıkıntılı duruma getirilmiyor mu?
AKP'nin hukuku, Mecelle'nin 18.maddesinin de gerisinde düşmüştür.
İşte
AKP hukukunun hiçe saydığı Mecelledeki 52.madde:

Bir şey batıl oldukça onun zımnındaki şey de batıl olur.
Silivrideki  savcı iddianamelerinin pek çoğunun batıl olduğunun anlaşılmasına karşın, o batılın zımnındaki karar neden batıl  (geçersiz) olmuyor?
Olmuyor,çünkü,.
AKP hukuku, batılı gerçek; gerçeği batıl yapabilen hukuktur.
Zaten faşizmin hukukunda da duruma göre gerçekler batıl, batıl olanlar gerçek ve  geçerli olabilir.
İşte Mecelle'nin 79.maddesi:

Kişi ikrarıyla muaheze olunur.
AKP'nin hukukunda kişinin ikrarı mı geçerli, gizli tanığın  söyledikleri ya da imzasız ihbar yazıları mı?
Kişinin ikrarı mı geçerli, onun bilgisayarına kimin yapıştırdığı bilinmeyen e-mail iletileri mi?
AKP hukuku aynı zamanda  virüslerin hukukudur.
Adaletten koparılmış
AKP hukukunu virüsler işgal etmiş..
AKP hukukunda, hüküm verilirken çelişkiler, dikkate alınıyor mu?
Hayır,alınmıyor.
Fakat, işte Mecelle'nin 80.maddesi:

Tenakuz ile (çelişki ile) hüccet kalmaz (kanıt kalmaz) diyor.
Oysa sahte ve çelişik
CD'ler AKP hukukunda  suç kanıtı.
Mecelle'nin 89.maddesinin de gerisinde
AKP hukuku:

Bir fiilin hükmü, failine muzaf kılınır ve mücbir olmadıkça amirine  muzaf olmaz.
AKP'nin hukukunda bir fiilin hükmü failine değil failinin selam verdiği kişiye de muzaf (ait) olabilmektedir.
AKP hukukunda suç, suçlu kabul edilenin tanıdıklarına da bulaşabilir.
AKP hukukunda suç gezegendir,bulaşıcı hastalık gibidir.
Hükümeti devirmeyi düşünmüş teğmenin  (düşünce suç olabiliyor faşizmin hukukunda) o düşüncesi henüz "fiil" durumuna geçmemiş yani kişi o işin faili olmamış iken onun amiri olan binbaşı ya da albay, hatta emekliye ayrılmış Genel Kurmay Başkanına  o fiil muzaf olmaktadır,yapışmaktadır,
AKP'nin hukukunda.
Konuyu  sonlandırırken Mecelle'de gizli tanık türündeki hukuk  soytarılığına yer verilmediğini de kanıtlayacağım.
İşte 1716.madde:

Şahitler şehadet ettikçe, hakim meşhud'ün aleyhinde ne dersin, bunlar şehadetlerinde sadık mıdırlar yoksa değil midirler deyu sual eder.
Şimdi soruyoruz, AKP hukukunda hangi yargıç tanığa özellikle; gizli tanığa böyle bir soru sorabilmektedir.
Bir benzerini gösterebilir misiniz.
Bakınız Mecelle'nin 1717.maddesinde tanık için nasıl bir sorgulama söz konusu:

Şahidlar gererk sırren ve gerek alenen mensub oldukları canibden yani talebe-i ulümdan ise sakin oldukları medese müderrisi ilemutemed ahalisinden ve askeriyeden ise taburu zabitan ve katiblerinden ve ketebeden ise kalemi zabitan ve hülafasından ve tüccardan ise tüccarın muteeranından ve esnafdan ise kethüdasıyla lonca utsalaından ve sunüf-u saireden ise mahalle ve karyelerinden mevsuk ve mü'temed ahalisinden tezkiye olunur.
Görüyorsunuz  Mecelle, yargıda bilgisine başvurulacak tanık için ne tür  sorgulamayı koşul görüyor ve kişinin doğruyu ve gerçeği söyleyecek türde, güvenilir  birey mi olup olmadığını araştırıyor.
İşte Mecelle'nin 1719.maddesi:

Hakkında delil ve makbul'uş şehade diye yazılmayı da adil değiller yahut hallerini bilemeyiz veya meçhul-ül ahval veyahut Allah bilir gibi sarahaten yahut delaleten cerhi ifade eder bir söz yazılmış ise" o şahitlerin şehadeti kabul edilmez.
Bakınız Mecelle'nin 1723.maddesini de AKP iktidarı öğrenmeli  ve kendi utanç kaynağı hukukunun Mecelle'nin ne denli gerisinde olduğunu görmeli.
İşte Mecelle'nin 1723.maddesi:

Bir hakim indinde..şahidler yine ol hakimin huzurunda diğer bir hususa şehadet ettiklerinde..eğer aradan altı ay geçmişse hakim tekrar anları tezkiye eder, diyor.
Ne demek tanıkların tezkiye edilmesi?
Doğru sözlü olup olmadığının araştırılması, kanıtlanması demek.
Oysa,
AKP hukukunda ne idüğü belirsiz gizli tanığın güvenilir, doğru sözlü olup olmadığını savcı ya da yargıç denetliyor mu?
Hayır: Çünkü:

.Faşizmin hukukunda insan yoktur.
.Faşizmin hukukunda suç vardır, suçlu vardır.
.Faşizmin hukukunda adalet yoktur.
.Faşizmin hukukunda insaf zulüm vardır.
insaf yoktur.
.Faşizmin hukukunda ahlak yoktur.
.Faşizmin hukukunda kin vardır, intikam vardır,

.Faşizmin hukukunda gizli tanık vardır, mikrop vardır,    virüs vardır.
.Faşizmin hukukunda cinayet vardır, yalan vardır.
---------------------------------

DİP NOTLAR:

1.Paul Koschaker.Roma Hususi Hukukunun Ana Hatları, 1961, İstanbul,Yeni Matbaa,çeviri: Kudret Ayiter,s.2

2.a.g.s.,s.3

3.Ahmet Cevdet Paşa.Maruzat,Çağrı yayınları, İstanbul,   1980,s.201.Yayına hazırlayan: Dr.Yusuf Halacoğlu

4.Osman Öztürk.Osmanlı Hukuk Tarihinde Mecelle,İslami    İlimler Araştırma Vakfı,1973,s.34


--   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Egitimin insani bozmamasi yetmez, daha iyiden yana degistirmesi gerekir.  MONTAIGNE   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .   Kurmus oldugum guruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir guruptur.  Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com   . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .  Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz.  http://orajpoyraz.blogspot.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder