23 Eylül 2012 Pazar

NACİ BEŞTEPE - SİLİVRİ TİYATROSU'NDA SON PERDE, REZALET

NACİ BEŞTEPE - SİLİVRİ TİYATROSU'NDA SON PERDE, REZALET

"Rezaletin son perdesi" çok kullanılan bir deyimdir.

SİLİVRİ Mahkemeleri'nde süren davaların hukukla ilgisi olmadığı ve YARGILAMA YAPILIYORMUŞ GİBİ görüntü verilmeye çalışıldığı için yapılan işi TİYATRO 'ya benzetmek kamuoyunda kabul görmüştü.

İşte o tiyatroda 22 Eylül günü oyununun son perdesi sergilendi.

Tek kelime ile REZALETTİ.

Ne oyunun senaryosunu yazanlar, ne oynanmasını emredenler, ne oyunu yönetenler ne de oynayanlar tek olumlu not alamadılar.

Bir gün önce sanıkları ve yakınlarını gece yarısına kadar bekleten mahkeme heyeti, saat 1410'da duruşmayı başlattıktan 10 dakika sonra kısa bir ara vereceğini açıklayarak salondakileri şaşkınlıkları ile baş başa bıraktı.

Oturma olanağı bile bulamayan ve adeta üst üste duran insanlara, saatlerce bunaltıcı salonda tutma cezası uyguladıktan sonra 17 20'de (üç saat kısa aradan sora) tekrar teşrif ettiler (şereflendirdiler!).

Sayın Heyet, AKP'li büyüklerinden örnek almış olacaklar ki, girişlerinden önce, salondan gelecek saldırılara karşı kendilerini korumak üzere önlerine iki sıra kalkanlı jandarma askeri dizdirdiler.

Heyet içeri girince sanıklar bu duruma büyük tepki gösterdi ve başkan Ömer Diken askerleri yana çekmek zorunda kaldı.

Kararın ayakta dinlenmesi duyurusuna tüm salon katılırken savcı oturmaya devam edince sanıklar yine itiraz ettiler.
Savcı da basenini ağır ağır kaldırarak kurala uydu.

Karar büyük bir sessizlik içinde dinlendi.

Sessizliği bozan sadece birkaç tutuklu yakınının baygınlık geçirmesi oldu.

Kararın okunmasının bitimiyle bütün izleyiciler, heyeti ve kararını YUHALADI.

Sayın heyet arkasına bakamadan dışarı çıktı, kaçtı da denebilir.

Karar çok önceden belli olduğu için çoğunluk şaşırmadı.

Bütün subaylar; güzel bir tiyatro izliyormuşçasına keyifli, gülümser halde, karar lehlerine imişçesine mutlu görüntüler verdiler.

İzleyen yakınlarına ve biz meslektaşlarına morallerinin ve güçlerinin yerinde olduğunu vurgulamak için elleriyle zafer işaretleri yaptılar, yumruklarını sıktılar havaya.

Aileler elbette umutla gelmişlerdi.

Eşini, babasını, arkadaşını alıp evine götürme hazırlığı yapanlar vardı.

Hayal kırıklığı ile göz yaşlarını tutamayanlar oldu ama çoğu bu insancıl tepkiyi bile dışarıya taşıyacak sabrı da gösterdi.

Tutuklular etkilenmesin diye.

Oysa onlar kaya gibi, çelik gibiydiler.
Sanki dağlarda teröristlerle mücadele içindeydiler.
Cesaret ve huzur doluydular.

İlk günkü gibi dimdiktiler.

Eğilmediler, bükülmediler.

Mahkemenin de, kararının da siyasi olacağı ilk günden son güne belli idi.

Yargılama usullerini alt üst ettiler.

Sanıkların lehine olan kanıtları ya hiç dosyaya koymadılar, ya da uzun süre sonra koydular.

Davanın seyrini değiştirecek tanıkları dinlemediler.

Sanıkları da lehlerine konuşan tanıkları da duvar gibi dinlediler.

Sahteliği iki bine yakın kez kanıtlanan ve çürütülen sahte dijital verileri ESAS KANIT diye kullanmaktan sıkılmadılar, vazgeçmediler.

Sanık avukatlarını defalarca salondan çıkardılar.

Son beş ayda duruşmaları ve son savunmaları AVUKATSIZ yürüttüler.

Sahtelikleri aydınlatacağı kesin olan bilirkişileri dinlemediler, raporlarını kabul etmediler.

Böyle bir mahkemenin verdiği karar ne kadar hukuka uygun, adil, bağımsız ve tarafsız olabilirdi ki?

Olamazdı.

Olmadı da.

Kararı verenlerin bile yaptıklarından memnun olduklarını sanmıyorum.

Kararı verdirenler, davayı açtıranlar,kurum içinden hainlikle bilgi ve belge sızdıranlar, bu belelerden yararlanarak sahte kanıtlar üretenler, insanların masumiyet karinesine aldırmadan kamuoyunu yalan yanlış bilgilendirenler mutlu olmuştur herhalde.

Kutlarım zaferlerini.

Onlar da topu topu kaç kişidir ki?
Kasımpaşalı deyişi ile gramları ne eder ki?

Kararın esas bölümü ise ayrı bir komedidir.

Ülkeyi 30 yıldır kana bulayan, bölünme aşamasına getiren terör örgütü başı ile ona karşı hayatını ortaya koyanlar aynı cezaya mahkum edilmiştir.
Ağırlaştırılmış müebbet.

Sayın Heyet, "darbeyi elde olmayan sebeplerle gerçekleştiremedikleri" için cezaları 20,18 ve 16 yıl olarak gruplandırmıştır.

İyi ki askerlerin kulakları ağrımış da yataklarından kalkamamışlar, iyi ki son zamlardan dolayı tanklar yakıtsız kalmış da sokağa çıkamamış.

Yoksa hepsi ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum olmuştu.

Ucuz kurtuldular.

Bundan sonrakiler de aklını başına toplar artık.

Yargılamada bir bölüm bitmiştir.

Yeni bölüm bugün başlamıştır.

Temyiz ve yüksek yargı safhası ile Türk yargısının beyin ölümünün gerçekleşip gerçekleşmediği denenecektir.

22 Eylül'de Türk ulusuna ve Türk yargısına indirilen darbe, eğer yargıçlar varsa, YARGITAY'dan dönecektir.

O güne kadar masum insanların ve yakınlarınınçektiği eziyetler ve sıkıntıların hesabını da elbette birileri verecektir.

Belki o gün, belki ertesi gün.

Karar, TSK görüntüsü altında Türk ulusuna, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceğine ve bekasına vurulan bir balyoz darbesidir.

Ulusun birliği ve ülkenin bölünmezliği artık çok daha büyük risk altındadır.

Çünkü GÜÇLÜ ORDU yok edilmektedir.

Kararda, herkes kadar yargılanma aşamasındaki meslektaşlarını, mensuplarını peşinen suçlu kabul ederek emekli eden TSK Komuta Kademesi'nin de payı olduğunu söylemek bilmem yanlış olur mu?

Karar; alanlara, aldıranlara, payı olanlara ve mutlu olanlara hayırlı olsun...

Naci BEŞTEPE



--  Dinle, ogrenirsin.  Hz.Ali - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Kurmus oldugum gruba uye olun   Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur.   Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Dinlerin kitaplarini; Okuyup anlayana 'ateist', Okuyup anlamayana 'dindar', Hem okumayip hem de anlamayana, 'yobaz' denir.  Nikola Tesla - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Dinler atesbocekleri gibidir: Parlayabilmek icin karanliga gereksinim duyarlar. Tum dinlerin kosulu yaygin olan belirli bir derecede cehalettir. Ki sadece bu havada yasayabilirler ancak.  Arthur Schopenhauer - - - - - - - - - - -   - - - - - - - - - - - - - Ey mutsuzlar! Kardeslerinizi bogazliyorlar, goz yumuyorsunuz. Çigliklar duyuluyor ama siz susuyorsunuz. Aramizda dolasip kurbanini seciyor zorbanin teki, sessiz kalirsak bize dokunmaz diyorsunuz. Bok yiyorsunuz! Ne tuhaf yer burasi, sizler nasil insanlarsiniz! Haksizlik varsa bir yerde eger ayaklanmali insan. Ayaklanma olmuyorsa batsin o sehir yerin dibine. Yansin bitsin, kul olsun karanliklar basmadan.  Bertolt BRECHT - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Ben, Manevi Miras olarak hicbir Ayet,  hicbir Dogma,  hicbir Donmus ve  kaliplasmis Kural birakmiyorum. Benim Manevi Mirasim Bilim ve Akildir...  K.Ataturk - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - Putlarin, Kabenin istedi gi: Kolelik; Canlarin, ezanin diledigi: Kolelik; Mihrapti, kiliseydi, tespihti, salipti Nedir hepsinin ozledigi? Kolelik.  Omer Hayyam - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - - SADRAZAM Gunlerden bir gun Hamama gidecegi tuttu, Sadrazam hazretlerinin Bir yaninda b  irinci veziri Bir yaninda ikinci veziri Bir yaninda ucuncu veziri. Sonra efendime soyleyeyim Peskircibasi, Nalincibasi Sabuncubasi Velhasil tam dort yuz kisilik kafile Pestamal takip girdiler hamama Gectiler kurnalarin basina Ucer beser Sadrazam deseniz Kuruldu gobek tasina Yan gelip yatti * * * Memleketin en unlu tellaklari Sardilar dört yanini Kimi elini kapti, kimi bacagini Bir keseleme surtme fasli basladi. Tam on iki saat On iki unlu tellak Incitmeden keselediler Hazretin mubarek vucudunu. Oylesine kir cikti ki sormayin Her biri nah parmagim gibi Aman efendim bu ne kiri Demeye kalmadi Keselerin altinda eriyip gitti Koskoca sadrazam Butun maiyet erkani yerinden firladi: - Nettunuz devletliyu? Dediler tellaklara. Tellaklar cevap verdi: - Biz yikadik, keseledik. Devletlunun kirden ibaret oldugunu bilemedik. Suc bizde degil. Neyleyelim Kir bitti Sadrazam elden gitti. !!! Umit Yasar OGUZCAN (i926-i984)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder