Nasıl yemin etsem bilemiyorum. Ancak, emin olun benim de yüreğim nefret hissiyle dolup taşıyor. Çok büyük suçlar işlendi. Çok ağır eza, cefa edildi. İnanılmak haksızlıklar, hukuksuzluklar yapıldı. Doğrusu ben de bu vakitten sonra mürteciler gibi doğrudan suçlularla, delillerle falan uğraşılamasını gereksiz buluyorum. Bence bütün bu yaşanan fecaat ve rezaleti sokakta yakaladığımız ilk mürteciden başlayarak sormak gerek. Neden sonuç ilişkisinin bir önemi yok. İntikam almak şart. Yürek ferahlatan, iç soğutan intikamlar olmalı. Suçlananların suçlu olup olmadıkları da önemli değil. Yeter ki mürteci olsunlar. Onlardan 31 Mart ayaklanmasının hesabını sormalı. Sonra Menemende başı kesilen asteğmeni de sormalı. Diğer irticai kalkışmaları da elbette. En önemlisi Ergenekon, Balyoz şu bu safsataların, sahtekarlık, yalanlar ve iftiraların, işbirlikçiliklerin, vatana ihanetlerin hesabını sormalı. | Aslında delile, ifadeye falan da gerek yok. Uydurmalı, üretmeli, sahteden yaratmalı. Aslında itirazların da bir önemi yok. Haklı ya da haksız bunun bir önemi yok. Hepsine de kulak tıkamalı. Aslında adil olmak, hakka ve hukuka uygun olmak da önemli değil. Gırtlağına çökmeli, dalga geçmeli, alay etmeli. Aslında ,merhametli, insaflı falan olmaya da gerek yok. Hazır tutmuşken, karısına kızına da iftira atmalı. Soymalı, iffetiyle oynamalı, namusuna laf söz etmeli. Çocuğuna kötülük etmeli. Kedisine eziyet etmeli, köpeğine tekme vurmalı. Vallahi bence böyle. İntikam almalı... Oraj POYRAZ |
"Dişlerimi sıkıyorum, yüreğime kan damlıyor"
Ergenekon, Balyoz gibi tarihi davalarda görev yapan ve adını açıklamayan bir hakim hükümetin Akşam gazetesine davalarda tanık olduğu olayları anlattı.
Balyoz, Kafes, Ergenekon başta olmak üzere birçok mahkemeye hakim olarak katılan o isim, iddiaya göre "paralel yapı"nın istediği kararları vermeyince İstanbul'dan gönderilmişti.
Halen önemli bir mahkemenin başkanlığını yapan hakim, yargı içerisindeki "paralel yapı"nın çalışma sistemini detaylarıyla anlattı.
Amirallere Suikast Davası'nda yargılanırken başına tek el ateş ederek intihar eden Yarbay Ali Tatar'ın ağabeyi Ahmet Tatar, o hakimin konuşmalarını değerlendirdi.
"Dişlerimi sıkıyorum, yüreğime kan damlıyor" diyen Tatar şunları yazdı:
"Akşam Gazetesine konuşan hakimin söylediklerini okuduğumda hissettiklerimi işte bu sözlere sığdırıyorum.
Devletin yalama olmuş çivisi tümden çıktı ve ortalığa cerahat akıyor.
Bizim için rengiyle kokusuyla tanıdık bir pislik bu.
Bundan 5-6 yıl önce gördük ve tanıştırıldık.
Aman, daha fazla birikmesin, aman, daha fazla insanın üzerine sıçramasın diyerek çok uğraştık.
Bizi içinde boğmaya çalıştıkları bu cerahatin bütün memleketi sarmasından endişe ettik.
Dilimizin döndüğünce tarif ettik.
Anlatmaya çalıştık.
Çok az insanın bizleri gerçekten anladığına kanaat getirdik.
Zira ne olursa olsun, olayın bir tarafıydık.
Cerahat sahipleri ile davalıktık.
Çoğu insan, acılarımıza saygıdan dinliyordu bizi.
Fakat "ateş olmayan yerden duman çıkmaz" dedikleri ya kulağımıza çalınıyor,yadamimiklerinden söylediklerinden hissediyorduk.
Kızamıyorduk işin doğrusu ama yüreğimiz burkuluyordu.
O yüzden aynı acıları yaşayanlar birbirimize biraz da mecburiyetten daha fazla yaklaştık.
Bizi ancak aynı minareden düşen anlıyordu.
O yüzden mükellef sofralar kurduk acılardan ve ağulardan oluşan.
Çoğu aza, azı çoğa katarakdevam ediyoruzyolumuza.
Şu günlerde içimiz buruk.
Sevinsek mi?
Üzülsek mi?
Bilemiyoruz.
Bir yandan yalanın iftiranın bir vesile sonu geldi diye sevinirken; bir yandan da, iki ucu iki beter elde olan sopanın bir yanından tutmayı içimiz kaldırmıyor.
Buradan memlekete hayır çıkarmak için çok çalışmak gerektiğini görüyoruz.
Akşam'a konuşan hakimzamanında bu davalarda görev yapmış.
Bildiğini tanıdığını söylüyor.
Tanıklıklarını anlatıyor.
Neden bu kadar geciktin diye sormuyoruz kendisine!
Sadece keşke deyip, vicdanına bırakıyoruz.
Ama dedim ya, bu anlatılan bize yabancı değil.
Hemen birkaç örnek vermekten kendimi alamıyorum.
"Örgütlü bir çalışma var" diyor hakim"Deliller önce basına servis ediliyor.
Hem teknik, hem de fiziki takip görüntüleri basına servis ediliyor.
Amaç kamuoyunun desteğini almak.
Haberler gazetelerde yer bulduktan sonra savcılar harekete geçiyor" Bu davalarda yargılananlar için böyle ne kadar çok birbirin tekrar eden örnek var.
Önce menşei sözde bilinmeyen internet siteleri, sonra gazeteler ve televizyonlar.
İnsanların bütün özel hayatları buralarda yalanla iftirayla paçavraya çevriliyor.
İnsanlar ruhen ve moral olarak çökertiliyorlar.
Sonra Beşiktaş celpleri çıkarılıyor.
Bu tezgahtan geçmeyen neredeyse yok.
"Ergenekon, Balyoz ve OdaTV gibi davalarda tutuklamalar yapan bazı hakimler ödül olarak Yargıtay'a seçildi.
Beşiktaş'ta böyle iki hakim Yargıtay'la ödüllendirildi" diyor hakim.
Biz dört yıldır haykırıyoruz, Yarbay Ali Tatar'ın intihar sürecinin en baş sorumlusu olarak dava ediyoruz birini.
Savcı Süleyman Pehlivan'dır kendisi.
Bizim kendisinden davacı olmamız sürecinde Yargıtay' üye seçildi.
Hukuksuzluktan, usulsüzlükten davacı olunan birinin, hukuk yanlışlarını düzeltmeye, hukukun açıklarını kapatmaya terfi etmesi ne yaman bir çelişkidir.
Buranın adalet arayanlar için son duraklardan biri olması hukuka duyulacak güven ve saygı açısından nasıl bir paradokstur.
Kendisi hakkında HSYK ya yaptığımız başvurunun dolambaçlı yollara sokulup, geçiştirilmesi bu kurum açısındanne hazindir.
Birde "Tahliye veren, bunların istediğini yapmayan savcı ve hakimlerin ise yerleri değiştirildi.
İl dışına gönderilen arkadaşlarımız oldu" diyor hakim bey.
Atatürk posteri ile birlikte Beşiktaş adliyesini terk eden Oktay Kuban geliyor aklıma geliyor.
Görevli olduğu duruşmalarda hem sanıklara hem tanıklara ince ince soru soran, anlamaya çalışan ve hepsinden öte o günlerde hiç alışkın olmadığımız şekilde verdiği kararlara uzun gerekçeler yazan.
Neler gördük kısa zamanda ve daha neler göreceğiz.
Umut edelim ki, bu kaos ülkemizde evrensel hukukun ve demokrasinin yerleşmesi için vesile olsun.
Halkın bu olan bitene seyirci olmaktan vazgeçtiği, müdahil olduğu oranda bu olacak.
Ahmet Tatar"
Odatv.com
a45UyF587661-201307301451-10
Simdiden egzantrik ol! Kirmizi giymek icin yaslanmayi bekleme.
Ohio'lu 90 yasindaki Regina Brett'in kaleminden
Kurmus oldugum gruba uye olun Moderasyonsuz, sansursuz ve ozgur bir gruptur: Ozgur_Gundem-subscribe@yahoogroups.com | Ayrilmak isterseniz de : Ozgur_Gundem-unsubscribe@yahoogroups.com | Grup Sayfamız : http://groups.yahoo.com/group/Ozgur_Gundem/ | Arzu ederseniz bloguma da goz atabilirsiniz. http://orajpoyraz.blogspot.com/ |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder