DR. ALPARSLAN DEMİR : DOKTORLAR NEDEN İFLAH OLMAZ ?
Bu meslek sahipleri üniversite sınavına kadar sayısal zekaları ile başarı elde eder türev integral çözecek kadar yüksek matematik düzeyine eriştikten sonra bir hevesle kendilerini lise son sınıfa kadar öğrendiği matematik aleminden sözel bir dünyanın bir üyesi olan Tıp Fakultesi'nde bulurlar.
Tıp fakültesinin birinci döneminde organik kimyadaki kovalent bağları tekrar edip non-oksidatif fosforilasyonda ortaya çıkan ATP hesaplarını ileri matematik düzeylerine tezat bir şekilde en basit matematik kuralı olan dört işlem ile yaparlar.
Ancak hala bu bilgilerin ne işlerine yarayacağını ve bu bilgilerin ne kadarının işlerine yarayacağını o kadar farkında değillerdir ki daha çocukluktan kendilerine biçilen yarış atı misali koşma alışkanlıklarıyla çevresinde olup biteni öğrenemeden uçsuz bucaksız tıbbi kitaplar boşluğunda kaybolup giderler. Maalesef hayatın gerçeklerini anlatan tarih edebiyat felsefel kitapları okumak için ya zamanları kalmaz ya da burun kıvırırlar.
Yaşıtlarının mezun olup para kazanıp en azından bir evi idare edecek kadar ekonomik bilgi ve güce sahip sosyal hayatda çeşitli kültürel faaliyetler yürütüğü yaşlarda onlar bir yandan ücret almadan teknisyenin yapması gereken kan alma işleriyle tıbbi sekreterin görevi evrak ve dosya işleriyle uğraşır bir yandan da kendisine uygun görülen hastanenin en ücra odasındaki intern nöbetinde babasından gelen parayı yetirmeye çalışır gelecek güzel günlerin hayalini kurarlar. O kadar hayale dalmışlardır ki o saçma nöbet odasındaki yıllanmış üzerine yatılmaktan kokuşmuş çekyatlar üzerinde uyumanın uykusuz nöbet gecelerinin ne kadar daha sürebileceğinin farkında bile değildir.
İşte bu ahval ve şerait içinde okulunu bitirip geç kalınmış tecrübelerle çarpıtılmış gerçeklikle doğru düzgün kitap okuyamadan fakülteden çıkmış bu sayın doktoru kalabalıklar içinde 100 metre öteden tanırım. Metroda tıkış tıkış kalabalıklar içinde kendi rahatsız olma pahasına kimseyi rahatsız etmemek için naif ama biraz safça bir yüz ifadesiyle çevresinde olup bitenleri anlamaya çalışırken burnunun üzerine izi çıkmış gözlüğünü düzeltirken tanırım en güzel restoranda en güzel kıyafetler içinde yemeğini yerken makyajıyla tutturamadığı dudak rujundaki tonundan çok ünlü markanın pek güzel eteğinin altına uyduramadığı ayakkabıdan abartılı olmasa bile giysisindeki dekoltenin yüzündeki mahcubiyetinden çevresine ürkek bakışlarından tanırım. Geç öğrenmiştir kendisi gibi olmayanların arasına karışmayı sabah 07 deki vizit için kalkıp ancak yüzünü yıkayacak vakti olduğundan bilmez doğru düzgün makyaj yapmayı Sabo terliklere alışmıştır ayakları ve ilke edinmiştir kalabalıklarda içinde olsa bile kendisinden önce bir başka insanı düşünmeyi.
Ev ekonomisini geç öğrenince hesap kitap bilmezliğin neticesi binbir zahmetle kazandığı parayı çocukları için Filipinli bakıcılara dolar bazında aktaracak okul döneminde de çocuğunun yanında olamamasının verdiği vicdan azabıyla evladını aylığı binlerce TL tutan okullara göndererek bu azabı biraz olsun dindirmeye çalışacaktır.
Evladı hayata dair ilk temel bilgileri Uzakdoğu'lu köylü bir kadından alıp 0-6 yaş beynine işlerken doktor yeni aldığı evin ve arabanın kredisine eklenen bu yeni hesap kalemi için hasta ve yakınlarıyla giriştiği mücadelede daha fazla vaktini hastanede geçirmek zorunda kalacak derken okul zamanı gelir çatacaktır.
Ben yaşamadığımı evladım yaşasın bari diye parayı yatırdığı okuldaki kendisinden dörtte bir oranında süre ve onlarca kat daha az stresle çalışan öğretmeni görünce benim yarı paramı bile kazanmıyor ne de olsa diye içini rahatlatıyorsa içinde gizliden gizliye körleşmiş bir ego da filizlenmeye başlamış demektir. Ego körlüğü en tehlikeli körlüktür.
Eğer hala girdiği cenderenin farkında değilse ve bu egosal körleşme kişiliğinde yer bulmaya başladıysa uzmanlık yapmaya karar verir daha da körleşmişse cerrahi branş seçer.
Oysa dikkat ettiyseniz aşırı azimli tipleri saymazsak bu duyguların benliğinde kök salmasında izin vermeyip ihtisas yapmayan hekimler toplumla ve çevresiyle daha barışık daha normalize bireyler olarak yaşarlar. Toplumdan kopmamaları ve hedeflerini makul sınırlarda tutmaları daha sağlıklı ve insancıl ilişkiler geliştirmelerine yol açar.
Tıp eğitiminde ihtisas gerçek anlamda köleliği kabulün ilk başlangıç yeridir . Sorgulama yeteneğini köreltilir. Bir yıllık kıdemli birazcık fazla tıbbi bilgisiyle her konuda ders verebileceğini düşünür çömezine. Ve acı olanı daha kıdemliler tarafından buna göz yumulur.
Ego körleşmesinin yol açtığı kendi meslektaşını rakip görme hastalığını servis koridorlarında ameliyathane salonlarında sivriltmeye başlar yavaş yavaş. Ameliyathane personeline bile daha insanca davranan hoca kendi asistanına reva gördüğü insanlık dışı muamelenin onda açtığı etkiyi farkedebilse eminim yapmazdı.
Ezilmişlik duygusu bunu yaşayan insanda bir süre sonra ezme hissini harekete geçirir. Ne garip... O yüzden birilerini ezmeye çalışan bir hekimi gördüğümde bu davranışından dolayı öfke duysam da bir yandan da geçmişte yaşadığı ezilmişlik duygusundan dolayı ona karşı acıma duygusu geliştiririm. .
Yetki alınca ilk önce kendi meslektaşını ezmeye çalışan başhekimleri görmüşüzdür hastanenizi değiştirirseniz o da çözülür ama bu tiplerin bakan olduğunu en büyük ezme girişimini kendi meslektaşlarına yapan sağlık bakanı doktorları gördü bu gözler.
Hakketiğini düşündüğü sosyal katmana geçme hayali ile yanıp tutuşurken geldiği noktayı hatırlatan şeylere öfke duyar bazıları tıbbi bilgilere hakim olmak zorunda olmayan hastaları cahil diye yaftalerken kılık kıyafeti biraz düzgün olana farklı davranırken bulur kendini akşam eve gittiğinde yaptığı davranışından dolayı vicdan azabı çekse de.
Artık bir şeye daha körlük geliştirmiştir kendi emeği ve hayatı. O lalettayin 3 lirayı aldığını 5 liraya satan bir tüccar değildir. Maddi değeri olan bir şeyi kazanmak için karşılığında emeğini vermektedir ve hata kabul etmeyecek bir emek.
Bir devlet ya da C grubu özel bir hastanede çalışıyorsa poliklinikte baktığı bir hasta için 15-20 lira en riskli ameliyatlardan 200-300 lira cebine kalmaktadır. Sürümden kazanma psikolojisiyle önündeki protokol defterine soğuk bir makina gibi tekrarladığı tıbbi işlemlerin adını bile kısaltmalarla yazacaktır artık. Ay sonunda kazandığı parayı hesaplarken aldığı riskleri çoktan unutmuştur.
Kabaca bir hesapla iphone-X almak için ortalama 300 tane hastanın muayenesini 20 hastanın ameliyatını yapması gerekir. İstanbul'da boğazda oratalama 2 saat sürecek bir yemek yemek için 30 tane hastanın derdine çare bulmalı bunun yanında bu mesleği edinmek için geçen sürede ana babasının cebinden yediği paraları da unutması gerekir ki. yemek burnundan gelmesin. He bu arada tedavisine çalıştığı bir hasta veya yakının şiddetine maruz kalmamış ve hala hayattaysa.
Bu otomatize çalışma bozulmaması gereken hassas dengelere bağlı aile ekonomisi o kadar ruhuna o kadar işlemiştir ki emeğini sömüren özel sermayeye başkaldırmaz hekimlerin günbegüne enerjisini emen performans sistemine ses çıkaramaz. Ama daha önce ihtisasta birbirine kırdırıldığı meslektaşınla mücadeleye ayıracak kadar hala enerjisi vardır.
Oysa istifa sadece bir imzaya bakar. Kendi özel ofisinde de yaptığın işten para kazanabileceğin çok az meslekten birisidir hekimlik.
Hastaneler büyük sermaye guruplarının eline geçmeden önce özel hastaneler sadece ameliyat ve müdaheleler için kullanılan binalardı. Devlet doktorları gücendirmemek için her türlü serbestliği tanırdı. Bunu istismar eden meslektaşlarımız olsa da büyük çoğunluğu hipokrat yeminine bağlı kalarak vatandaşın sağlık sorununu bir şekilde çözerdi.
Şimdi gelin kabul edelim üniversiteye kadar kullandığımız matematik zekamız geriledi. Türlü risklerle ve stres altında kazandığımız paranın hesabını bile doğru dürüst yapamıyoruz.
Hastanelerin mutemet servislerinde vergi sigorta v.s isimler adı altında yapılan bilumum kesintileri sorgulayamayacak kadar meşgul ve yorgunuz. Neyin karşılığında kazanıp ne için harcadığımızı bilmediğimiz paralarımız var. Hayatı es geçip çalışırken sahip olduğumuz paralar çarçur edebiliyoruz hatta bazen sorumsuz 1.derece akrabaların hatalarını bile bu kazandığımız paralarla telafi ediyoruz.
Sayısal yönümüz zayıflarken sözel yönümüz gelişseydi keşke ama maalesef derdimizi anlatacak içerisinde duygu barındıran iki çift lafı edemeyecek kadar gururlu biz doktorlar yeterince kitap okumadığımızdan imla kurallarını bile doğru düzgün kullanamıyoruz.
Duygu ve düşüncelerimizi ifade eden kendi sözlerimiz yerine internette viral olmuş gönderileri paylaşıp duruyoruz.
Hekim sokağında yazmak serbest ben dahil bir çok meslektaşımız bozuk imla kurallarıyla yazılar paylaşıyor. Sende aklına gelen hissettiğin şeyleri yazve rahatla içinde kalmasın.
20 yıldır görmediğim sınıf arkadaşım ne düşünür 10 yıl önceki ihtisas arkadaşım ne düşünür yazdıklarım hakkımda diye düşünme boşver takılma da zaten adam gibi bir ilişkiniz olsa farklı kulvarlara savrulduğun şu hayatta hala görüşüyor olurdunuz değil mi? Çok samimimi olmadığın diğer servisteki doktor arkadaşının ne düşündüğünü de boş ver belki bu sayede seni tanıyacak. Yaz gitsin.....
Bu ülkede ilkokul mezunları milyonları peşinden sürükledi. Hiç bir hayat tecrübesi olmayanlar kitap yazdı milyonlar sattı. Lise mezunları siyasetçi oldu senin için kararlar aldı. Artık sıra sende onlar sussun biraz da sen konuş.
Fotoğraftaki kişi Dr Tacura' ve eşi bu yanlış sağlık politikaları nedeniyle hekimlik mesleğini bırakıp emekli olmaya karar vermiş bir çift Florida'daki evlerinde emekliliğin keyfini çıkartıyorlar... desem inanacak büyük bir çoğunluk var aramızda. Kendimizden daha az akıllı gördüğümüz hastaların bile türlü yalanlarına inanmıyormuyuz ?
İşte aslında bu kadar saf ve kolay inanan hala temiz kalabilmiş bir meslek grubuyuz ve bu fotoğrafı bu yazıya eklemesem okumayacak %70 çoğunluğun olduğu ego sahibi de bir meslek grubu.
Hiç bir şey için geç değil egolarımızı bir kenara bırakıp birbirimize inanırsak hızla yozlaştırılan ve saygınlığı gün geçtikçe azaltılan meslek onurumuz için hala bir şeyler yapabiliriz.
Hepinize iyi çalışmalar.
Dr. Alparslan DEMİR
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder