24 Eylül 2018 Pazartesi

Güncel makalelerden bir demet 2018-09-24

Nurullah AYDIN : SOYTARILARIN MUHBİR ÇETELERİ

24 Eylül 2018-ANKARA



Siyasi ayrışmalar çıkar ilişkileri planlı programlı stratejik dış güç oyunlarıyla Türkiye belirsizlik içinde. Kimisi kriz kimisi kaos kimisi iç savaş kimisi felakete doğru derken bir kesim ise herşeyin iyiye gittiğini söyleyebiliyor. Aksini ifade edenlere ise konuşma hakkı halkı bilgilendirme hakkı yaşam hakkı ne yazık ki verilemiyor. Bir kesime göre; bürokrasi güvenlik yargı başta olmak üzere devlet kurumları tahrip edilmeye devam ediyor. Siyaset alanı ise cılız seslerle varlar.

Türkiye ve bölge ateş altında. . Birileri vatanseverlere çamur atmakla meşgul. .

Kimi İslam'ı kimi özgürlükleri kimi etnik kimlikleri istismarla meşgul.

Osmanlı çöküş döneminde de başrol oynayan İngilizler ajanlarıyla; işgale karşı mücadele eden başta Mustafa Kemal olmak üzere vatanseverlere çamur atma ve itibarsızlaştırma çabasına girişmişlerdi.

Ne ilginç bugün de; İslam'ın sevgi barış kardeşlik eşitlik özgürlük özelliklerini bir tarafa bırakıp yalancılığı hırsızlığı vahşeti katliamı çağdışılığı benimseyenler var.

Aynı şekilde Atatürk'le alakaları olmayan ama kendilerine Atatürkçü diyerek kirli kimliklerini gizleyen İngiliz kökenli İngiliz istihbarat eğitimi alan ajanlar itibarsız soytarılar; Türk Milleti-vatan-devlet-bayrak-bütünlük-çağdaşlık mücadelesi verenlere karşı aynı ihanet iftiralarıyla meşguller.

Onlar ki; şikayet eder iftira atar hakaret eder.

Onlar ki; güven duyulan saygın insanları küçük düşürtmekten zevk alırlar.

Onlar ki; yalan söylemekten gerçek dışı yazmaktan aldatmaktan kandırmaktan haz duyarlar.

Rekabet kıskançlık güç yetki elde etme isteği popüler olma ciddiye alınma gündemde kalma isteği; iftira atma alışkanlığını artırıyor. Kavram karmaşası yaratma mekanizması işlemeye başlıyor. Ortaya atılan iddialar sapla samanı iç içe geçiriyor.

Kıskançlık hastalığına yakalananların göstermek istedikleri kendilerini gündemde tutmaktır.

Oysa komik duruma düşerler. Alay konusu edilirler farkında değildirler.

TDK'ye göre komploculuk 'bir kimseye bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar gizli düzen' anlamına gelmektedir.

Bu bir komploculuk hastalığıdır. Bu hastalığın ulaşacağı sonuç kendi sorunlarının suçlusu olarak gördüklerine karşı sürekli kin ve öfke duymak hırçınlaşmak ve gizliden gizliye çaresiz ve ezik bir ruh haletine bürünmektir.

Eğer bir yerde komplo var ise orada dürüstlük ahlak hak adalet yoktur.

Üreten dürüst namuslu ahlaklı kişileri suçlayarak zan altında bırakmak komplocuların kişisel tatmin yoludur.

İftiracı komplocularda; ruhsal bozukluk kişilik bozukluğu vardır. Şikayet etmek suçlamak iftira atmak başarı karşısında eziklik duyanların yoludur.

Kimler iftira atar?

Çamur at izi kalsın anlayışı ile;

- itibar kazanmak isteyenler

- adam yerine konulmak isteyenler

- bağlı oldukları merkezlerin direktiflerini yerine getirmeye çalışanlar-

- saygın kişilerin sırtından gündemde kalmak isteyenler

- lekeli ve özürlüler

- itibarı saygınlığı kalmamış olanlar

- ciddiye alınmayanlar

- popüler olmak isteyenler

yazılı ve görsel medya yanında internet medyasında da yer alıyor.

İnternet fareleri işbaşındadır.

Karanlık dehlizlerde görevlendirilenler yaşam alanları olan lağımlarda zehir üretim odaklarında aldıklarını görevleri gereği kusuyorlar.

Bu kişilerin yaptığı; bağlı oldukları merkezlerin direktifleri doğrultusunda iftira atarak adam yerine koyulma çabalarıdır. Yaptıkları itibarsızlaştırma ve değersizleştirme operasyonudur.

Aciz ve zavallı kişilerin düşünceleri fikirleri olmayanların alternatif fikir üretemeyenlerin yapacağı aciz bir tavırdır.

Yıpratıcı sindirici sözler söyleyenler yazılar yazanlar bir tezgahın parçalarıdır.

Yalan yanlış bilgilerle çamur atanlar bir süre sonra kendileri o çamurun içinde boğulurlar.

Üretken duyarlı olan kişilere çamur atmayı kendine alışkanlık edinmiş biri ile muhatap olmanın anlamı yoktur.

Yine yalakalıkla bir şey elde edemeyenlerle muhatap olmanın anlamı yoktur.

Yine popüler olmak isteyen birinin suçlamalarını cevap vermeye değmez.

Yine kişiliği bozuk tipleri de ciddiye almaya gerek yoktur.

Unutulmamalıdır ki;

Aciz insan şikayet eder

Basit insan iftira eder

Asil insan idare eder

Mevlana'nın dediği gibi ifade etmek gerekir.

Suskunluğum asaletimdendir

Her lafa verilecek bir cevabım var.

Lakin bir lafa bakarım laf mı diye.

Bir de söyleyene bakarım adam mı diye

GüNün SöZü: Hainlere soytarılara zaman ayırma insan olmanı unuttururlar.



ÜMİT ZİLELİ: BU BAŞKAN İŞİ BİLMİYOR VALLAHİ!. .

Temmuz ayında ezici bir çoğunlukla Meksika'nın yeni devlet başkanı seçildi. Seçim yarışı sırasında Obrador sürekli olarak devletin savurganlığını hedef almış devlet yönetiminde tasarruf vadetmişti…

Solcu kimliğiyle bilinen yeni başkan Aralık ayında yemin ederek bu yoksulluğun rüşvet ve terörle kuşatıldığı ülkenin başına geçecek… İşte bu solcu başkan önceki gün bir tarifeli uçakla Büyük Okyanus kıyısındaki Huotulca'dan başkent Mexico City'e gidiyordu… Ancak aşırı yağışlar nedeniyle uçak 3 saat rötar yaptı! Yapınca ne oldu peki?. . Başkan Obrador diğer yüzlerce yolcu ile birlikte uçakta bekledi!. .

u seviye düşüklüğüne bakın!. .

Şimdi biraz geriye 2 yıl önceye gidelim; Meksika'nın eski başkanı Felipe Calderon 2012'de ABD'den Boeing 727 Dreamliner uçak sipariş etti. Bu sipariş 2 yıl önce 2016'da teslim edildi. Uçak teslim alındığı dönemde bir ülke liderinin kullandığı en modern ve en fonksiyonel uçak olarak tanımlanmıştı. Fiyatı neydi diye soracak olursanız hemen aktarayım:

-218.7 milyon dolarcık!. .

Tekrar günümüze dönelim; tarifeli uçakta 3 saat bekleyen yeni Meksika Başkanı Obrador'a sordular:

-Başkanlık uçağına binmeyecek misiniz?. .

-Asla!. .

Obrador nedeni sorulduğunda kelimesi kelimesine şu yanıtı verdi:

-Bu kadar yoksulluğun olduğu bir ülkede lüks bir uçağa binmekten utanırım. Artık bu kadar saçmalık yeter. Kibirli davranan siyasetçilerin iktidarı uzun sürmez!. .

Solcu başkan işte n'olacak itibar nedir haberi bile yok! Uçağı satacağım diye tutturmuş!

VALLA SARAYDAN DA ÇIKIYOR!. .

Adamın ne olduğu zaten seçildiği gün yaptığı ilk icraatla belli olmuştu…

Yahu bi dur nefes al dinlen sonra karar ver olmaz daha kazandığı ortaya çıkar çıkmaz maaşını yarıya düşürüvermişti!. . Üstüne üstlük yakın koruma falan da istemiyordu… Hadi bunlara tamam diyelim; tutturmuş ben bu sarayda da oturmam diyordu iyi mi!

Muhalifleri "milleti uyutuyor yarın öbür gün tıpış tıpış gider oturur sarayına" diye alay ettiler ama Başkanlık Sarayı'nın müze ve kültür merkezine dönüşeceği daha geçen gün bizzat Obrador tarafından açıklandı!. . Yeni başkan ise gayet mütevazi bir konuta geçiyor. .

İşte bu "bozguncu" başkan solcu ve ulusalcı olarak tanınıyor ve muhalifleri tarafından Venezuela'nın eski Devlet Başkanı Hugo Chavez'e benzetiliyor…

Obrador başkent Mexico'nun belediye başkanlığı görevini yürüttüğü 13 yıl boyunca hiç başka işi yokmuş gibi halkla yakın ilişkiler kurmuş yoksulları korumuş uyuşturucu mafyasının kaleleri olarak bilinen mahalleleri bile sık sık ziyaret etmişti!. .

Zaten halka vaat ettiklerine bakarsanız adamın hiç iflah olmayacağını da şıp diye anlayıverirsiniz!. .

-Ekonomiyi ABD'ye olabilecek en az bağımlı hale getirmeyi planlamak!. .

-Halka eşitlik gelir ve refah artışı vaat etmek!. .

-Yolsuzluk ve şiddetle etkili mücadele sözü vermek!. .

Tipik solcu lafları işte!. . Ha bi de Meksika'ya karşı düşmanca tutumu nedeniyle ABD Başkanı Trump'a da meydan okudu Obrador şöyle dedi:

-Trump Meksika'yı şamar oğlanı yapamayacak!. .

Sonra da petrol anlaşmalarını bir bir gözden geçireceğini açıkladı örneğin… Ortaya çıkacak yolsuzluklar eski başkan dahil bir çok yüksek düzey bürokrat ve politikacının ve ABD'li petrol şirketlerinin epey başını ağrıtacağa benziyor!. .

-Yolu açık olsun!. .

TÜRK MİLLETİ HİBE KABUL EDER ?. .

Meksika'nın "solcu başkanı" Obrador'un uçak ve saray konularındaki tutumunu görünce aklıma doğal olarak kendi memleketim geldi…

Son olarak iktidarın "payandası" konumundaki MHP'nin Genel Başkanı Devlet Bey'in "Türk milleti hibe kabul etmez iade edin" sözlerine Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın şu sözlerle yanıt verdi:

-Katar uçağı için Türkiye Cumhuriyeti bütçesinden 1 lira çıkmadı; bu iyi ilişkilerin göstergesi yeni polemiklere gerek yok!. .

Vay canına dünya siyasi tarihinde böyle bir dostluk örneği görmedim ben; 500'lük bir dostluk kıskanılır vallahi…

Meksika'nın solcu başkanı otursun da derdine yansın!!!



CAN ATAKLI: KAZANAMAYACAĞIN SEÇİME GİRME

Bahçeli İstanbul'da belediye başkan adayı göstermeyeceklerini belirterek "Kazanamayacağımız bir seçime neden girelim?" diye sordu.

Bu durumda insanın aklına ister istemez şu soru takılıyor?

"MHP bugüne kadar kazanacağını düşünerek mi seçimlere katılıyordu?"

Ve tabii soruya devam etmek mümkün; "Kazanamayacağını bilen partiler seçime girmezse demokrasinin hali ne olur?"

Elbette Bahçeli "Milletvekili seçimi ayrı belediye seçimleri ayrı" diyebilir. İlle iktidar olmadan da Meclis'e girmek varlık göstermek önemlidir.

Nitekim Bahçeli şimdi yerel seçimler için ortaya attığı yeni siyaseti Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de göstermişti.

Kazanamayacağını bildiği için cumhurbaşkanı adayı göstermemişti MHP.

Gerçi söylem ne olursa olsun Bahçeli'nin bu tutumu sonuçta Erdoğan'ın kazanmasına çıkıyor.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde olduğu gibi yerel seçimlerde de demek ki bazı zor yerlerde MHP'nin katkısı ile AKP kazanacak.

Bu durumda Bahçeli'ye şunu sormak isterim.

MHP aday göstermeyeceği İstanbul'da kimi destekleyecek? Bunu da açıklayacak mı Bahçeli?

Bu desteğin Erdoğan'ın adayına olacağını herhalde hepimiz biliyoruz.

Peki; aynı tavrı başka bir parti de gösterse buna karşı bir tepkisi olacak mı?

Örneğin HDP veya İYİ Parti stanbul'da kazanmamız mümkün değil bu nedenle aday göstermemize de gerek yok" derse Bahçeli ne yapacak?

Muhtemelen bu iki partinin de CHP'ye destek olacağı varsayımından hareket ederek "teröristlerin desteği" türü açıklamalar yapacaktır.

O zaman da ayıp olacaktır ama kime anlatıyorum ki ben de?

KOMİK

YANDAŞ MEDYA BAHÇELİ'NİN YARISINI GÖRDÜ

Yandaş medya artık iyice komik halde.

Bütün işlevi Erdoğan iktidarını şişirmek olan yandaş medya herkesin önündeki bir haberi yine görmezden geldi

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli önceki gün gazetecilere bir yemek verdi ve görüşlerini aktardı.

Bahçeli'nin sohbetinde iki önemli konu vardı.

Birincisi kazanamayacaklarını bildiği için İstanbul'da aday göstermeyecekleriniaçıklaması.

İkincisi ise Boeing 747 uçağının hediye olarak kabul edilmesine tepki göstermesi.

Yandaş medya sohbetin İstanbul'a aday çıkarılmayacağı bölümünü manşetleretaşıdı.

Uçakla ilgili bölümü ise biri hariç hiçbiri yayımlamadı.

Gerekçe belli tabii; Bahçeli bir cümlesinde Erdoğan'a desteğini açıklarken diğerinde Erdoğan'ı bir anlamda yerin dibine sokuyor.

Ama olmaz ki. .

SORALIM BAKALIM

SÖYLEDİKLERİNİ DE UNUTUYORLAR

Maliye ve Hazine Bakanı damat Berat Albayrak 20 Eylül'de yeni ekonomik programı açıkladı.

Albayrak bu yıl için enflasyonu yüzde 21 olarak öngördüklerin ama bunun 2021'de yüzde 6'ya düşeceğini bildirdi.

Oysa aynı Albayrak bu açıklamasından tam 7 gün önce havuz medyasının televizyonlarına çıkarak aynen şunu söylemişti; "Enflasyon etkisi atılan adımların dışında ağustos eylül ki ekimden itibaren düşüş trendine girecek ve yavaş yavaş toparlanmaya başladığı güçlü mali uygulamalarla 2019 itibariyle ciddi bir iyileşmeye başlayacağımız 2021'de ise yüzde 6 olarak hedefliyoruz. "

Ay başında enflasyon resmi olarak yüzde 17.4 olarak ilan edildi.

Bakan bir hafta önce "Ekimde dengeleriz ve düşmeye başlar" diyor.

Şimdi ise "yükselmiş" bir enflasyondan söz ediyor.

Söylediklerini unutunca böyle oluyor işte.

ŞAŞIRDIM

BAĞIMSIZ YARGIMIZA YANDAŞLAR DA İNANMIYOR

Gazeteci Milletvekili Enis Berberoğlu 16 ay hapis yattıktan sonra önceki gün tahliye edildi.

Edildi edilmesine de ortada bir gariplik var.

Çünkü Yargıtay Enis Berberoğlu'nun aldığı 5 yıl 10 aylık hapis cezasını onadı.

Ancak "tutukluluğu Meclis'in yasama yılı sonuna" bıraktı.

İşte bu nasıl olacak?

Çünkü Berberoğlu'nun mahkûmiyet almasıyla birlikte milletvekilliğinin dedüşmesi gerekiyor.

Şu anda muhtemelen böyle bir şey olmayacak.

Ama karar Berberoğlu'nun ve tabii ki CHP'nin başında Demokles'in Kılıcı gibi asılı duracak.

Saray "atın şunu içeri" derse bir bakmışsınız Meclis karar almış ve Berberoğlu'nun milletvekilliği düşürülmüş ve tekrar hapse atılmış.

Bu tahliye yandaş medyanın yürekler acısı halini de bir kez daha ortaya çıkardı.

Yandaş yazarlardan biri dün "Bu karar reform paketinin en önemli maddesidir"diye yazdı.

Bu yandaş farkında olarak/olmayarak yargının bağımsız değil Saray'a bağlı olduğunu ifşa ediyor aslında.

Aynı yazara göre "bağımsız yargımız" Nazlı Ilıcak'ı Osman Kavala'yı da serbest bırakırsa "kriz miriz" olmayacağı gibi yeni ekonomik plan da tadındanyenmeyecek.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

JUMBO JET'LE İLGİLİ AKLIMI KURCALAYAN SORULAR

Satın mı alındığı yoksa hediye mi edildiği henüz netlik kazanmayan Boeing 747-8 tipi Jumbo Jet'le ilgili sorular ve kuşkular bence hiç bitmeyecek.

Ne zamana kadar?

İktidar gerçekten herkesi tatmin edecek açıklama yapana ve bunun belgelerinigösterene kadar.

Hoş AKP tabanının böyle bir kaygısı olmadığı için kendine aşırı güvenen Erdoğan iktidarı böyle bir açıklama yapmaya hiç gerek duymayabilir.

Buna rağmen aklımın kenarında kalan bazı soruları sormak istiyorum.

1- Uçak hediye edildiyse bile herhalde Katar'dan havalanıp Türkiye'ye inmemiştir. Katar'da bu uçağın hediye edildiğine dair belge düzenlenmiştir. Bu belgeyi görebilecek miyiz?

2- Hibe de olsa uçağın bir kaydının Türkiye'de de tutulmuş olması gerek. İktidar bu hibe belgesini gösterecek mi?

3- Uçağın TC demirbaşına geçirilmiş olması gerek. Bu demirbaş belgesi kamuoyuna açıklanacak mı?

4- Katar'ın uçağın satışı için bir İsviçre firması ile anlaştığı biliniyor. Bugüne kadar uçağı satmak için çaba harcayan bu şirket uçak hediye edilmiş olsa bile komisyonunu alacaktır. 5 ile 25 milyon dolar arası olması gereken komisyon da hediye eden şeyh tarafından mı ödendi yoksa şeyhin jestine karşı komisyonu TC olarak biz mi ödedik?



MURAT MURATOĞLU: KRİZ YOK KERİZ VAR!

Ya "Siz buna kriz mi diyorsunuz? Bu gördüğünüz daha hiçbir şey… Esas 3 ay sonra görün bakın kriz nasıl olurmuş anlayın" demek istedi… Ya da senin benim için demedi… "Bizde" dedi… Ne demeye üstümüze alındık ki? Aynı ülkede mi yaşıyoruz bilemedim şimdi!

★★★

Yine de algı önemli… Şimdi "Kriz var" derse soracaklar "Kim çıkardı?" diye… Bakın; dolar 3 liraya çıktı kriz yoktu… Dolar 4 liraya çıktı kriz yine yoktu… Dolar 5 liraya çıktı kriz değildi… Dolar 6 lira oldu "Hani nerede kriz" diye sordu. Ne fark eder dolar 7 8 9… Kriz ararsa biz yokuz!

★★★

Belli ki ülkede sadece ben krizdeyim… Allah da kahretsin beni… Ben "Kriz var"deyince kriz oluyor. Demezsem yok oluyor! Tamam o zaman… Kriz yok keriz var!O kerizi de anlatacağım şimdi…

Her yıl Orta Vadeli Program açıklanır. İsmi değiştirildi Yeni Ekonomi Programı denildi. Kriz yok lakin kriz önlemleri anlatıldı. Reform tasarruf falan yapılacakmış! Kriz yokken ne gerek vardı?

★★★

Açıklama sonrası işadamları oda ve borsa başkanlarının görüşleri alındı. İstisnasız her yıl mikrofon uzatılan bu şahıslar açıklanan programa bayılırlar! Öve öve bitiremezler. Türkiye bu sefer uçacak kaçacak önümüz açılacak diye demeç verirler.

Üşenmedim internetten baktım. Geçtiğimiz yıllarda buna benzer demeç veren onlarca işadamının battığını saptadım. Gayet memnunmuş Türkiye'ye güveniyormuş baştakiler iyi yönetiyormuş işler iyi gidiyormuş lakin batmış!Bayılmış bu sefer ayılamamış!

★★★

Başkana göre niye kriz yokmuş? AVM'lerde kiralar TL'ye çevrilmiş. Zaten bütün derdimiz buydu. AVM'deki mağaza kiraları TL'ye çevrilince ülke krizden kurtuldu! Sahi kim alışveriş yapacak o mağazalarda?

Turistler olmasa siftah yapamayacaklar. Hans bir aylık maaşını alıyor. Ülkemize tatile gelip yiyip içip alışveriş yapıp 2 ay kalıyor. Hayatını yaşıyor. Sen maaşını alıyorsun bırak Hans'ın ülkesine gitmeyi vize bile alamıyorsun. Kapıda kalıyorsun!

★★★

Şanlıurfa'da bir genç "Açım işsizim" deyip üzerine benzin döküp kendini yaktı. Benzin olmuş 7 lira… Millet arabaya koyacak benzin alamıyor adam dünya para verip benzin alıyor. Hâlâ da "Kriz var" diyor… Gözün doymuyor!

Sahi doymak demişken… Bedava kek verilecekti. Seçim biteli 90 gün oldu. Hâlâ pişmedi mi? Milyonlar boşuna mı oy verdi?



NECATİ DOĞRU: 3 ÜLKE! 3 LİDER!

MEKSİKA:

Petrolü var nüfusu 120 milyonu aştı turizm geliri yüksek dünyanın 14. büyük ekonomisi. Ancak dış borçla yaşayabilmekten bir türlü kurtulamadı. Sık sık döviz krizlerine girdi. Zengin ile fakir arasında büyük uçurum hiç kapanmadı. Hapishaneleri her dönem silme mahkum dolu ve sürekli isyan çıkıyor. Uyuşturucu kartelleri ise büyük bir sektör oluşturdu. Yoksulu sınırı kaçak geçip ucuza çalışmayı seçiyor ve ABD'deki Meksikalı sayısı 16 milyonu geçti. Meksika bu durumdayken bir önceki devlet başkanı Felipe Caldoran Başkanlık Sarayı'nda israf içinde yaşadı ve kendine "219 milyon dolara VIP uçak" satın aldı. Seçimi yitirdi. Yerine davranış ve tutumu açısından bizim eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e benzeyen Manuel Lopez Obrador seçildi. Obrador "ülkem bu kadar büyük yoksulluk içindeyken başkanlık uçağına binmem utanç vericidir Saray'da da oturmam" deyip tarifeli uçakla seyahat etmeye başladı.

★★★

KATAR:

İstanbul'un Bakırköy İlçesi kadar nüfusu var. Dünyanın bir numaralı doğalgaz üreticisi yılda 150 milyar dolar akıyor. Ülkeyi aynı aileden emirler yönetiyor. Kardeşler amca çocukları birbirine sık sık darbe yapıyorlar. Siyasi parti sivil toplum örgütü sendika kurma gösteri ve yürüyüş hakkı ifade özgürlüğü yok. Tüm medya (gazete ve TV'ler) Emir'e bağlı. Şura Meclisi'nin üyelerini Emir atıyor. 2017 yılının Haziran ayında Suudi Arabistan Mısır Bahreyn "Müslüman Kardeşler'i ve cihat örgütlerini destekliyor" diyerek Katar ile ilişkilerini kesti. Katar Emiri bu ülkelerin desteği ile kendisine içeriden darbe geleceği korkusuna düşüp ABD'ye daha çok yanaştı. Son ziyaretinde Trump'tan 15 milyar dolarlık savaş uçağı satın aldı. Ve Türkiye'den de askeri yardım istedi. Ankara 2017'de Türk askerini Katar'a gönderdi. Katar Emiri Temim Türk Cumhurbaşkanı'na 400 milyon dolar değerinde süper lüks VIP uçağı hediye etti.

★★★

TÜRKİYE:

Kendi ülkemiz. Uzun uzun yazmayayım. Siz olanı biteni benden daha iyi biliyorsunuz. Türkiye döviz krizinden kurtulmak için "Yeni Ekonomik Program" açıkladı. Programda devletin harcamalarında 76 milyar liralık tasarruf yapılacağı sözü verilmesine rağmen Türk Cumhurbaşkanı Katar Emiri'nin "döviz yutan harcama canavarı hediye uçağını" alıp kabul etti.

★★★

Kader ağlarını ördü. Meksika Katar Türkiye "Saray'da oturma- VIP uçak çoğaltama- ekonomik krizle boğuşma" bağlamında buluştular.

3 ülke!

3 lider!

Meksika ayrıştı.

Kendine Ahmet Necdet Sezer benzeri lider seçti.

Türkiye ile Katar benzeşti.

VIP uçak hibeleşti.



CAN ATAKLI: REZALET; AMAN BU İNTİHAR HÜKÜMETE ZARAR VERMESİN

Hereke'de önceki gün üzücü bir intihar olayı yaşandı.

İsmail Devrim adlı vatandaş çocuğunu okula gönderdikten sonra kendisini banyoda iple asarak yaşamına son verdi.

Genç adamın aynı sabah eşine ocuklarıma bakamıyorsam çocuğuma bir pantolon alamıyorsam niye yaşıyorum ki" dediği ileri sürüldü.

Bu acı olay doğal olarak medyada yer alınca hem büyük üzüntü hem de tepkiyarattı.

İntihar olayı nedeniyle son ekonomik krizi ileri sürerek hükümeti eleştirenlerolduğu gibi iktidar yanlıları da bu olayı iktidara bağlamanın yanlış olduğunu dile getirdiler.

Bunların hepsi son derece normaldir.

Ancak gece yarısı Kocaeli Valiliği bir açıklama yaptı ki evlere şenlik.

Kocaeli Valiliği intiharla ilgili hemen inceleme yapıldığını belirterek ntihar maddi nedenlere dayanmamaktadır psikolojik nedenleri vardır" dedi.

Yuh yani.

Pes yani.

Elbette psikolojiktir.

Yoksa çocuğuna pantolon alamayan evini geçindirmekte zorlanan herkes intihar eder.

Bu genç adamın da mutlaka psikolojik bir sıkıntısı vardır ki zaten kendini öldürmeye kadar vardırmış işi.

Evladına pantolon alamamak bu psikolojiyi körüklemiştir.

Ama valinin derdi o değil.

Öyle ya da böyle bu intihar olayı nedeniyle hükümet eleştiriliyor.

Pahalılık olduğu kriz yaşandığı söyleniyor.

Valimizin korkusu bu.

Kendi ilinde böyle bir olayın yaşanması sonucu iktidarın eleştirilmesi halinde başına bir iş gelebileceğinden korkuyor.

Hemen açıklama yaptırıyor; "Olayın maddi tarafı yoktur intihar eden kişinin psikolojik sorunları vardır. "

Bu adamlarda vicdan falan da kalmadı tek dertleri iktidara yaranmak ayıptır be.

KOMİK

BU HAFTANIN DUVAR YAZILARI

Mizah yazarı İbrahim Ormancı'dan gelen aforizmalarla gülümseyelim

98 yıllık Resmi Gazete bile kapanmış. Siz hâlâ resmi göremiyor musunuz?

★★★

Ülkemizde insana verilen önem ucuzlarken neden her şey pahalılaşıyor acaba?

★★★

Evde hanım bana "Senin için saçımı süpürge ettim" deyince cevabı yapıştırdım "O zaman kuaföre gitme. Servisine göndereyim seni. " Sustu bir şey diyemedi.

★★★

Eskiden birbirimize selam yolluyorduk. Şimdi emoji!

★★★

Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde kriz mriz falan yokmuş.

★★★

Başın öne eğilmesin. Mesaide uyuma Gönül.

★★★

Medyatik insanlar gündemden düşmeyi mi yoksa eşekten düşmeyi mi yeğler?

★★★

İlaçlara habire zam gelip duruyor. Hapı yuttuk diyeceğim ama yutamıyoruz.

★★★

Doğru söyleyeni artık dokuz televizyondan kovuyorlar.

★★★

Onlar ermiş Nirvana'ya. Biz sövelim evdeki bozuk vanaya.

★★★

Tilkinin dönüp dolaşacağı yer olan kürkçü dükkanı ekonomik krizden dolayı kepenkleri kapattı.

★★★

İnsanlar eskiden birbirlerine elini uzatıyordu. Şimdi yalnızca birbirlerine dil uzatıyor!

★★★

Feministleri BEYLİK laflarla asla ikna edemezsiniz. Benden söylemesi.

★★★

Önce imar yarışı sonra imar barışı!…

★★★

Ünlü şarkıcılar eskiden sadece sanatlarını icra ediyorlardı. Şimdi kendilerine icra geliyor.

★★★

Şiş de yansın kebap da. Ben vejetaryenim nasıl olsa.

ÇOK GÜLDÜM

BU PAZAR İÇİN 3 FIKRA

Bu hafta Yıldırım Tuna'dan gelen 3 fıkrayı beğeninize sunuyorum…

Tek sandalyeli büro

Sürpriz yapmak isteyen kadın eşinin genel müdürlük yaptığı şirkete habersiz gidip odasının kapısını aniden açınca bir de ne görsün; Sekreteri kocasının kucağında…

Adam hiç bozuntuya vermeden karısını görmezden gelerek "Evet devam et yaz kızım…"demiş. "…Sonuç olarak bütçemiz izin versin veya vermesin… Evet vermesin… Tek sandalyeli bu ofiste işimize sağlıklı bir şekilde devam edebilmek mümkün değildir… Acilen ikinci bir sandalye alınması gereklidir… Evet… İmza…"

Futbol rüyasına son

Adamın biri "Hayatım mahvoluyor" diye terapiste gitmiş. "Futbol rüyalarımda beni öldürüyor" demiş " Gözlerimi kapar kapamaz maça başlıyorum ve hemen rakibi ve topu izlemeye başlıyorum… Uyandığımda 90 dakika koşmuş kadar yorgun kalkıyorum… Bu bütün sezon böyle!"

Doktor "Kolay…" demiş "Bu gece bu olayı hallederiz! Mağlupsunuz rakip tam da kalenizin tam önünden frikik kullanacakken sen barajdan çıkıp kızlarla dolu bir partiye gidiyorsun ve tam sahayı terk ederken taraftara 'çirkin bir el işareti' yapıyorsun. Tamam mı?"

Adam şaşırarak sormuş "Tamam…Kolay… Yaparım da bu neyi halleder doktor?"

Doktor cevabı yapıştırmış; "O taraftar seni o sahaya bir daha 'nah' sokar!"

Asosyal adam

Jill – Şu köşede arkasını dönmüş uzun boylu esmer adamı görüyor musun?. . Bir saattir oturup tatlı tatlı konuşuyorduk hafta sonu birlikte tatil yapmayı teklif etti sonra birden titredi yüzü bembeyaz kesildi birden kalktı koşarak gitti simdi sesleniyorum dönüp bakmıyor bile… Asosyal şey… Ne oldu çok merak ettim…

Mary– Merak etme… Benim yanına geldiğimi gördüğü içindir.

Jill– Yok artık ne alakası var? Kendine iftira etme.

Mary– O asosyal yaratık benim kocam şekerim…

SORDUM ÖĞRENDİM

UÇAN SARAY HANGİ ÜLKELERDE VARMIŞ?

Katar satışa çıkarınca ilgilendiğimiz ve şeyh tarafından hediye edilen! Boeing 747-8 uçağı özellikle petrol zengini Arap şeyhleri tarafından tercih ediliyor.

İçleri tamamen değiştirilerek uçan saray haline getirilen 747-8'ler için bugüne kadar toplam 11 adet sipariş alınmış.

Kullanıcıları ise Katar (3 uçak) Brunei Sultanlığı Kuveyt Fas Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri.

İki uçak da Beyaz Saray için yapılıyor. Ama sonuçta Boeing bir Amerikan şirketi. Yani onlar hiç olmazsa "yerli-milli" uçak kullanıyor.

YENİ ÖĞRENDİM

VİCDANLI HIRSIZLAR

Birçok evde Türk cumhuriyetlerinden gelen kadınlar çalışıyor biliyorsunuz.

Ev hizmetleri yaşlılara bakım çocuklara bakım amaçlı binlerce kişi çalışıyor.

Bunların çoğu kaçak tabii. Ya vize süreleri sonunda çıkıp bir hafta sonra tekrar geliyorlar ya da ceza ödeyip çıkıyorlar birkaç ay sonra tekrar geliyorlar.

Aslında evinden çok uzaklarda 400- 500 dolar için çalışmak zorunda olmak ne kötü.

Bu zor durumdan yararlananlar da var ne yazık ki.

Dün bir tanesini dinledim.

Özbekistan'dan gelip çalışan bir genç kızın önünü iki kişi kesmiş.

"Sen yabancı mısın?" diye sormuşlar.

Kız çekinmiş Özbek olduğunu söylemiş.

Bunun üzerine iki kişi polis olduklarını belirterek oradaki bir araca binmesiniistemişler.

Araba hareket etmeden adamlardan biri antanı ver" demiş.

Kız korku içinde çantasını verince açmış içindeki parayı ve cep telefonunualdıktan sonra stersen karakola gidelim ya da bunları bize bırakırsan biz de seni bırakırız" demişler.

Kız korku içinde kendini arabadan atarken adamlardan biri seslenmiş "Al şu 10 lirayı" demiş "Eve giderken dolmuş parası yaparsın. "

Vicdanlı olunca başka oluyor tabii.

O Özbek kız ise gidip şikâyetçi bile olamıyor çünkü polise gittiği an vizesi dolduğu için sınırdışı edilmesi büyük ihtimal.

--

TUNCAY MOLLAVEİSOĞLU: SARAYIN UÇANI CEKETİN PANTOLONU...

Urfa'da işsizlikten bir genç kendini ateşe verdi... En son yoğun bakımdaydı...

O kardeşimizin üzüntüsü ve endişesi içimizdeyken Kocaeli'nden bir haber geldi...

Oğluna okul pantolonu alamayan baba İsmail Devrim evin banyosunda kendini asarak hayatına son vermişti...

45 yaşındaydı... Tornacılık yaptığı sırada iş kazası geçirmiş ve çalışamaz hale gelmişti.

Her yoksul baba gibi onun da dileği çocuklarının aynı kaderi yaşamamasıydı...

Biri lise son diğeri lise birinci sınıfta iki çocuğunu okutabilirse; belki gerçek bir hayatı yaşayabilecek imkanları olacaktı...

Bakın anne Hafize Devrim nasıl anlatıyor;

"Lise 1'e giden oğlum okuldan geldi. Anne 'pantolonum okulun istediği pantolon olmadığı için dersime giremedim. Bir gün yok yazıldım. ' dedi. Babası duyunca çok üzüldü. 'hemen gidip alalım oğlum' dedi ve Gebze'ye gidip aldılar. Akşam 21.00 gibi eve geldiler. Eşim bize 'hemen yatın artık çok yorgunum' dedi. "

Sabah uyandığında Hafize Hanım eşini banyodaki boruya kendini asmış şekilde buldu!

Acılı anne "oğlumun okul kıyafetinin üst kısmını almıştık altını da sonra alırız diye düşündük" diyor...

Eşinin intihar etmeden önceki üzüntüsünü ağlayarak anlatıyor; "Ben size bakamayacaksam niye yaşıyorum ki? Çocuklarıma bakamıyorsam neden?"

*

Bakın yukardaki hikaye Türkiye'yi sarstı... Bir romandan alıntı gibi ama değil!

Dünyaca ünlü Rus Yazar Dostoyevski romanlarında en yoksul en acılı en hastalıklı ve çaresiz insanların hayatlarına yer verir...

Gazete köşelerinde kaybolan bu bıçak yarası haberleri okuduğumda Dostoyevski'nin romanlarından birinde geçen şu sözünü hatırlarım;

"Emin olun öyle kederli bunaltıcı anlarım oldu ki ben de herkes gibi gerçek bir hayat yaşayabilecek miyim diye kuşkulanıyordum. "

Gerçek bir hayat!...

80 milyonun yarısı yoksulluk içinde...

"Gerçek bir hayat yaşama" hakkı olan kadınlarımız gençlerimiz çocuklarımız aç yoksul ve umutsuz...

*

Türkiye'de babalık sorumluluğu olan namuslu insanlara baktığımda ATLAS'ı görüyorum... Hani Yunan mitolojisinde geçen ve omuzlarında gökkubbeyi taşımakla cezalandırılan ATLAS'ı...

Çaresizlik geleceğe dair en küçük bir umudun olmayışı çocuklara yetememe duygusu o gök kubbeyi ailelerin başına yıkıyor!

Gece gündüz demeden hafta sonu yıllık izin bilmeden köle gibi çalışıyor insanlar... Son krizin boğaz tokluğuna da olsa tutundukları tek dalı koparıp almasından endişeliler...

Binlerce kişiye istihdam sağlayan dev firmalar batıyor...

Yoksulluk denizinde ATLAS'ın dizlerinin bağı çözülüyor...

Ama bu memleketi Olimpos Dağı'ndan yönetenler; ejder meyveli sofralarda organik kuş sütü eksik masalarda gün geçiriyor...

Oturan Saray'a uçan Saray'ın katıldığı memlekette çocuğunun okul kıyafetinin ceketini alıp pantolonunu erteleyen aileler yaşıyor!

Saray soytarısız olur mu?

Saray'ın medyadaki ve bürokrasideki soytarıları... Onlar intihar eden insanlara kulp takmakla meşguller...

Neymiş efendim sorun psikolojikmiş!

Kriz miriz yokmuş...

2009 senesiydi...

Yine kriz miriz yoktu... Dolar yerinde sayıyordu...

Marmara Üniversitesi Rektörü'nün açıklamaları hâlâ kulağımızda;

lk belirlediğimiz 10 öğrenci dersler sırasında bayılmışlar. Doktor açlıktan bayıldıklarını söyledi. Yüzlerinden anlıyorsunuz gıdasız olduklarını... Çoğu günde bir öğün yemek yiyor. "

Rektör ne yapsın? Çorba projesini! devreye sokmuşlar... Bir bardak çorbayı öğrencilere bedava vermeye başlamışlar içine bol kıtır ekmek...

O gün bu açlığa çaresizliğe kulağını tıkayanlar bugünlerin sorumlularıdırlar.

İsmail Devrimlerin ve onların yetim kalan çocuklarının...

*

Yüreğim sızlayarak bakıyorum fotoğraflara;

Fenerbahçeliymiş baba oğul... Babasının pantolon yüzünden girdiği bunalım ve intiharı bu pırlanta gibi evladımızın omuzlarında kalır mı?

Dilerim öyle olmaz... Olmamalı...

Fenerbahçe Camiası "sahip çıkacağız" dedi... Onlara da bu yakışır... Yalnızca yoksulluklarına değil çocukların vicdanlarına da bir merhem bulmanız gerekecek.

*

Dostoyevski "sadece insanlardan ve zalimlikten korkuyorum" diyordu...

"Gerçek bir hayatı" yaşamanın düşlerini kuruyordu kahramanları...

Nazım Hikmet ise kötü yönetimlerin çölleştirdiği bu topraklardan yanıt veriyor;

"sanki hiç yaşamamış gibi ölenlerin" topraklarından...



YILMAZ ÖZDİL: PANTOLON

Yeni Ekonomi Programı (YEP) krizlere karşı dayanıklı ve güçlü ekonomimiz düşük kamu ve hanehalkı borcumuz disiplinli maliye politikamız dinamik ve girişimci özel sektörümüz dünya pazarlarına açık ihracatçı yapımız yeni hükümet sistemi ile beraber hızlanan siyasi karar alma süreçlerimiz ve güçlü beşeri sermayemiz üzerine inşa edilmiştir. Sıkı para ve maliye politikaları eşgüdüm içerisinde yürütülerek tüketici enfasyonu 2020 sonu itibarıyla yeniden tek haneli oranlara 2021 sonu itibarıyla da yüzde 6 0'a düşürülecektir. Kamuda kaynakların verimli kullanılması amacıyla Kamu Maliyesi Dönüşüm ve Değişim Ofisi kurulacaktır. Merkezi yönetim bütçesinde faiz dışı fazlanın milli gelire oranı program dönemi boyunca artarak 2021 yılında yüzde 1 3'e ulaşacaktır. 2019 yılı bütçesinde toplam 75 9 milyar TL tutarında (milli gelirin yüzde 1 7'si oranında) tasarruf ve tedbir uygulanmıştır. Bunların 59 9 milyar TL'si harcama tasarruflarından ve 16 0 milyar TL'si gelir arttırıcı tedbirlerden sağlanmıştır. Harcama tasarrufları: 30 9 milyar TL – Yatırımlar 13 7 milyar TL – Teşvikler 10 1 milyar TL – Sosyal güvenlik 2 5 milyar TL – Mal ve hizmet 2 7 milyar TL. Farklı veri kaynaklarını toplayan Vergi Veri Analiz Merkezi kurularak kayıt dışı ekonomi kayıt altına alınarak vergilendirilecek ve tahsilat etkinliği geliştirilerek vergi gelirleri artırılacaktır. Finansal istikrarı ve güvenliği esas alan yeni bir finansal mimari oluşturulacaktır. Türkiye Finansal Hizmetler Kurulu kurulacaktır. YEP'teki makroekonomik hedefleri destekleyecek ve sürdürülebilir kılacak nitelikli insan gücü ve güçlü toplum hedefi ile ilgili proje ve programlar hayata geçirilecektir. Yıllık tüketici enfasyonu maliyet yönlü baskılar gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler ve bozulan fiyatlama davranışları nedeniyle hızlı bir artış göstermiş 2018 yılının Ağustos ayında yüzde 17 9 olarak gerçekleşmiştir. Kısa vadede yükselerek 2018 sonunda yüzde 20 8 seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir. YEP'te alınacak ilave tedbirlerle beraber tüketici enflasyonun 2021 sonunda yüzde 6 0'a gerilemesi beklenmektedir. Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi (FİKKO) kurulacaktır. Gıda ürünlerinde fiyat dalgalanmasının büyük veri ve ileri analitik yöntemler kullanılarak yakından takip edileceği Ürün Gözetim Mekanizması hayata geçirilecektir. 2018 yılında milli gelirin yüzde 1'i kadar açık vermesi beklenen program tanımlı merkezi yönetim bütçe dengesinin program dönemi sonunda yüzde 0 8 fazla vermesi hedefenmektedir. Merkezi yönetim faiz dışı dengesinin milli gelire oranı program dönemi boyunca artarak 2021 yılında yüzde 1 3'e yükselecektir. 2018 yılında milli gelire oranla yüzde 2 7 olması beklenen kamu kesimi borçlanma gereğinin 2019 yılında yüzde 1 6'ya gerilemesi ve program dönemi sonunda yüzde 1 5'e düşmesi öngörülmektedir. Ayrıca 2018 yılında milli gelirin yüzde 2 1'i kadar açık vermesi beklenen program tanımlı kamu kesimi dengesinin program dönemi sonunda milli gelirin yüzde 0 8'i kadar fazla vermesi hedeflenmektedir. 2018 yılında GSYH'ye oranla yüzde 31 1 olması beklenen AB tanımlı genel yönetim borç stokunun üç yıllık dönemin sonunda yüzde 27 2 olacağı tahmin edilmektedir. Cari işlemler açığının milli gelire oranının 2019 yılında yüzde 3 3'e 2020 yılında yüzde 2 7'ye 2021 yılında ise yüzde 2 6'ya düşmesi beklenmektedir. 2018 yılından başlayarak takip eden üç yıllık dönemde Türkiye ekonomisinin sırasıyla yüzde 3 8 yüzde 2 3 yüzde 3 5 ve yüzde 5 0 oranlarında büyüyeceği öngörülmektedir.

Kocaeli'nin Körfez ilçesinde yaşayan 45 yaşındaki işsiz baba İsmail Devrim okulun istediği pantolonu oğluna alamadı akşam eve gelince eşine ağlaya ağlaya "çocuğuma bir pantolon bile alamıyorsam niye yaşıyorum" dedi banyoda kendini astı cebinden 20 lira çıktı.

Dijital dönüşüm teşvik edilerek yenilikçi projelerin finansmanı için Kitlesel Fonlama (Crowdfunding) ve IPO alternatifi olarak ICO (Initial Coin Offering) gibi modern ve yeni nesil finansman yöntemleri yaygınlaştırılacaktır. Bankacılık sektörünün 2018 yılı Temmuz ayı itibarıyla sermaye yeterlilik oranı yüzde 16 1'dir. Bu oran yüzde 8'lik yasal oranın ve yüzde 12'lik hedef oranın oldukça üzerindedir. Sektörün tahsili gecikmiş alacak oranı yüzde 3 yıllıklandırılmış özkaynak karlılığı yüzde 14 4 seviyesindedir. Güncel ekonomik gelişmelerin kur ve faiz dalgalanmalarının reel sektör firmaları üzerindeki etkileriyle bu etkilerin bankacılık sektörünün aktif kalitesine ve mali yapısına yansımaları yakından takip edilmektedir. Sektörün bu sağlam yapısının sürdürülmesi ve bu alanda ülke olarak elde edilen kazanımların muhafazası için gerekli önlemlerin alınması YEP döneminin önceliklerindendir.



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder