7 Eylül 2018 Cuma

Güncel makalelerden bir demet... 2018-09-07 1


BEKİR COŞKUN: HERKES BİZİ KISKANIYOR…

AB ülkelerinde bir kişi eğlenceye ayda ortalama 200 dolar harcıyor…

Bizde düğün olacak ki bedavadan bir iki git-gel…

Kıskanırlar…

Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen süt yılda 110 litre bizde 21 litre… Denizi olmayan orta Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen balık 24 kilo bizde 8 kilo

Avrupa ülkelerinde günlük et tüketimi kişi başına 220 gram Türkiye'de 78 gram… Ama 100 gram kıyma yüzü göremeyen tam 13 milyon insan var…

Ekmek…

Batı ülkelerinin ortalaması günlük 50 gram

Bizde 128 gram

O kadar da şey değiliz yani burada geçmişiz…

Bin kişiye düşen doktor sayısı 7 Türkiye'de 1.8… Hemşire sayısı orada bin kişiye 9 bizde 1.1

Türkiye OECD ülkeleri arasında sonuncu…

Araba…

Bin kişiye 447 araba düşüyor yaşlıları ve çocukları saymazsan arabası olmayan yok…

Bizde bin kişiye 121 araba

O deposunu doldurmak için gelirinin ellide birini veriyor bizimki maaşın yarısını iyisi mi koş Osman…

Kişi başına ortalama aylık net gelir:

İspanya 1635 dolar İtalya 2117 dolar Fransa 2761 dolar İngiltere 3 bin dolar Almanya 2851 İsviçre 6310 Hollanda 2997 Avusturya 3780 Danimarka 3269 Kanada 2773 Amerika 2258 dolar

Türkiye:

324 dolar…

Günde 1 dolarla yaşayan 14 milyon insan…

Yoksulluk sınırının altında 25 milyon

Hâlâ diyor ki:

"Bizi kıskanıyorlar…"

Bence dünyanın bizi kıskandığı tek şey şu:

"Ulan yine de keyifleri yerinde…"

BEKİR COŞKUN: KURU SOĞAN…

Kuru ekmek tuz ve bir soğan…

Adama desen "Hukuk elden gitti…"

Onun için bir şey ifade etmiyor…

Kaçak yapısına af geliyor… Vergi vermiyor bağışlanıyor… Doktoru döverek kendisi cezalandırıyor… İnsanlara saldırıp adam dövüyor kadınları öldürüyor kravat takarak iyi halden yırtıyor…

Hukuka ihtiyacı yok…

Adama desen ki "laiklik bitti…"

Müslüman olmayanı zaten insandan saymıyor… Ramazanda ağzı oynayanı bizzat dövüyor… Elinde Kuran ile kürsüye çıkan adamın peşinden koşuyor…

Laikliğe ihtiyacı yok…

"Cumhuriyet devrimleri" desen…

"Camileri ahır yaptılar" diyor…

Hatta cumhuriyete kızıyor ihtiyacı yok…

"İfade özgürlüğü…"

Konuşmak yerine insanları dövüyor… Doktoru pataklıyor… Anlamadığı bir dilden okunduğunda anlamadığı şeye ağladığı için mağdur olduğunda ağlayınca anlaşıldı sanıyor…

"İfade özgürlüğü" gerekmiyor

Kuvvetler ayrılığı insan hakları parlamenter sistem…

Hiçbirisi onu ırgalamıyor…

Zaten milyonlar böylece sessiz kaldığı için reisleri de tüm dünyaya bunlar varmış gibi yapıyor…

Demokrasi falan…

Ona lazım değil…

Ama kuru soğan 4 liraya çıktığı gün…

Anladı…

Bir depo benzin yarım maaşa doğalgaza %50 zam elektriğe %14 zam ekmeğe %20 zam dolmuşa %25 zam süte %33 zam tereyağına %65 zam yumurtaya %27 zam dana kıyma 42 lira

Kuru soğanı hiç 4 lirayken görmemişti…

Başına geleni şimdi çaktı…

Ekonomi yoksulların başına çöküyor…

Bizim için ise artık muhalefete gerek yok kuru soğan var…

Hıyar var domates var patates var sivri var turp var kuru var… İttifak yaptıklarında neler olacak göreceksiniz…

Kuru soğan cumhurbaşkanı olup oraya çıkamaz ama nicelerini indirdi bir bilseniz…

CAN ATAKLI: AMAÇ TÜRKİYE'Yİ DE BU HALE GETİRMEK Mİ?

Bu fotoğraflar uzun süredir sosyal medyada dolaşıyor.

Her gördüğümde içim sızlıyor.

Afganistan'ın Irak'ın İran'ın Cezayir'in sadece yarım asır önceki durumları ile bugünkü görüntülerinin arasındaki fark insanın içini daraltıyor.

Kimileri yine "insanları kıyafetlerine göre ayırmayın inançlara saygı gösterin"türü akla ziyan eleştirilerde bulunabilir.

Ama öyle değil.

Burada kıyafetlere takılmayın sakın.

Bir tarafta bilim okul sosyal hayat varken yaşanan o korkunç dönüşümle hepsi bir anda yok olmuş.

Kadınlar okullardan bilim yuvalarından sosyal hayattan çekilmişler.

Üstleri örtülmüş zihinleri karartılmış.

Bu gerçeği görelim ve ibret alalım.

Aslında Türkiye'yi de bu hale getirmek istiyorlar.

Pek çok yerde ve alanda bunu başardılar da.

Ama her şeye rağmen Türkiye bir Afganistan Irak İran Cezayir ve Mısır değil olmayacak da.

BUNU YAZMAK GEREK

"BU DA GEÇER" TABİİ DE DELER DE GEÇER

Erdoğan ve iktidarın son krizdeki taktiği çok açık.

Hiçbir şekilde sorumluluk üstlenmeden hiçbir hata kabullenmeden her şeyi çok iyi ve doğru yaptığına inanan bir iktidarımız var.

Ama ne çare ki "dış güçler" ve tabii özellikle "Amerika" ekonomizi bozmak için her şeyi yapıyor.

Sadece biat etmiş AKP'li olmaya gerek yok toplumda pek çok kişi aslında biraz da moral istiyor.

Bu nedenle Erdoğan'ın ekonomiye çok aykırı olan "bu da geçer" rahatlığı şimdilik halkı çok da rahatsız etmiyor.

Ama giderek bazı gerçekler ortaya çıkacak.

Örneğin sanki dolar krizinin önüne geçmiş gibi davranıyorlar.

Yandaş medya 6.80'den 6.40'a gerileyen dolar için "düşüş Amerikan Doları Türk Lirası karşısında ciddi değer kaybetti" diyor diyebiliyor.

Oysa şu gerçeği göstermek istemiyorlar.

Doların hali ile ilgili en net gösterge şu;

2009 yılında en büyük rakamlı banknotumuz piyasaya sürülmüştü. 200 lira ile o gün 131 dolar alınabiliyordu.

Aynı 200 lira ile bugün ise 31 dolar 25 cent alabiliyoruz.

Moral verirken biraz haddimizi bilmemiz gerekmiyor mu?

ÇOK GÜLDÜM

TEMEL'E TL'NİN DEĞER KAYBINI ANLATMIŞLAR

Temel doların başını alıp gitmesine akıl erdirememiş.

"Uyy uşaklar" demiş "Dolar dün 4 buçik idu bugün 7 olmiş paramizin değeri düşti diyler nasıl düşiy?"

Ekonomist arkadaşı "Bak" demiş "Fadime ile evlendiğinde ölçüleri 90-60-90'dı değil mi?"

Temel "Evet" demiş.

Ekonomist "O zaman ne kadar harikaydı değil mi?" diye üstelemiş.

Temel "Yaaa özliyim o cünleri" cevabını vermiş.

Ekonomist devam etmiş; imdi Fadime'nin ölçüleri 130-120-130 olmuştur?"

Temel düşünmüş "Aşaği yukari öyle çok fena" deyince ekonomist sonucu söylemiş; "İşte paramızın doları karşısındaki durumu bu rakamlar yükseldi ama değer düştü. "

KOMİK

BU PAZARIN DUVAR YAZILARI

Mizah yazarı İbrahim Ormancı'dan gelen aforizmalardan bir demeti sizler için seçtim;

Yurtta imar barışı dünya ile cebelleş dur!

★★★

Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü'nü bitirenler de KREP TÖRENİ yapsınlar canım!

★★★

Güzelliğin on para etmez. Boşuna selfie çekip durma!

★★★

Kiminle muhatap olsam arıza çıkıyor. Elimi sallasam terelellisi!

★★★

Kontrolden çıktım. Az sonra sendeyim.

★★★

Birisi güven tazelemek deyince düşünürüm. Güven çay mıdır ki tazelensin acep?

★★★

Vardar Ovası… Vardar Ovası…Kazanamadım bedelli parası!

★★★

Hep bir numara küçük ayakkabı giyiyorum. Çıkarınca bir oh çekebilmek için!

★★★

Erkeklerin çoğu olayları kişisel algılamazlar dişisel algılarlar.

★★★

Güvendiğim dağlara kar yağmadı belki ama her tarafına villa dikildi. Dağ dağ olmaktan çıktı yeminle.

★★★

Pazarda bir kilo limonun fiyatının 10 lira olduğunu görünce tıpkı bir limon gibi yüzüm ekşiyor nedense.

★★★

Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde olayım. Yeter ki cep telefonum çeksin!

★★★

Ölüp gideceğiz "Zaman her şeyin ilacıdır" diye avunup gidiyoruz hâlâ.

★★★

Eee şiddet gören kadınlar da DARP MALULÜ sayılmaz mı cankuşlar?

★★★

Aile terapisti bana "Karınızla konuşmayı deneyin" dedi. Konuşacağım konuşmasına da ama her aradığımda cep telefonu meşgul hani.

★★★

Ağzından bal damlıyor. Bal yemenin de bir yöntemi var hacım değil mi?

★★★

Artık insanlar ANALİTİK yerine SANALİTİK düşünüyor.

★★★

Aradığınız kişiliğe ulaşılamıyor. Bu da kelek çıktı yahu!

★★★

Nikahını beni de çağır sevgilim. Seni benden başka çekebilecek keriz kimmiş göreyim.

CAN ATAKLI: NASIL GEÇİRDİLER AMA

Son günlerde toplumun "memnuniyetsiz" bölümünde çok ilginç bir ruh hali hakim.

AKP iktidarından rahatsız olanlardan en çok duyduğum ortak söz şu; "Valla AKP'ye oy verip şimdi ağlaşanlara hiç üzülemiyorum hepsi ne hali varsa görsün kardeşim. "

Bu öfkeli bir tutum.

Yanlış mı?

Teknik olarak elbette yanlış.

"Ne halleri varsa görsünler" dediğinizde aslında siz de "görecekler"arasındasınız.

Bu durumda "batış" da "birlikte" oluyor bunun farkındalar mı merak ediyorum.

Gözlediğim kadarıyla bu öfkeli görüş seçimlerden hemen sonra ortaya çıktı. Doğru olup olmaması çok da önemli değil ama atılan bir tweet bu öfkenin de körükleyicisi oldu.

Mealen şöyle diyordu bir twette; "Ben avukatım 30 bin lira aylık gelirim var keyfim yerinde tatil yapabiliyorum çocuğumu iyi okutabiliyorum ama 1300 liralık asgari ücretinin daha yükselmesi için gecemi gündüzüme katıp çabaladığım kişilerden biri bu sabah bana nasıl geçirdik dedi. "

Bu mesaj ironik bir serzeniş de olabilir.

Çünkü AKP'nin "seçim zaferi!" özünde çok yoksul hatta yardıma muhtaçkesimler tarafından "nasıl geçirdik" sloganıyla kutlandı bu da bir gerçek.

Yoksul ve çaresiz kesimlerin bu tepkisi medeni kazancı pek fena olmayan hayatını kendi başına kurtarma çap ve yeteneğine sahip olanları hayli kızdırıyor.

Bu öfkenin giderek kabardığını ve "Madem bize geçirdiler o halde bundan sonra hiçbiri için kılımı bile kıpırdatmam" diyenlerin sayısının çok arttığını görüyorum.

Birkaç gün önce atılan bir başka tweet de zaten bu öfkenin ortak cümlelerindenbiri oldu bana göre.

Tweeti atan "Bana geçirdik mi diye soran arkadaş duydum ki işinden atılmışsın. Bana geçirildiğini sanıyorsun ama bak yine sana nasıl geçirdiler ama şimdi sakın gelip de benden yardım isteme" diyor.

Bu iktidar toplumun önemli bir kesimini "Ulan batacağımı biliyorum ama bunlara destek verenler de batsın ve gerçeği görsün başka bir şey istemem"kıvamına getirdi ya vallahi helal olsun bu kadar büyük kötülük yapmak her babayiğidin harcı değildir.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

HALKA AÇIK BİR SİSTEMDE YAPILAN İŞLEMLER İPTAL EDİLEBİLİR ?

Her zaman olduğu gibi yine "Türkiye'yi kıskanan dış güçler" Halkbank bilgisayar sistemine saldırdılar ve bir süre dövizin neredeyse yarı fiyatına işlem görmesini sağladılar.

İktidar yetkililerimiz durumun hemen fark edildiğini ve önlem alındığını açıkladılar.

"Hemen" dedikleri aslında 32 dakika.

Bu sürede tam 1763 kişi işlem yapmayı başarmış.

Demek ki yatırımcıların bir kısmı gece gündüz dinlemiyor ve hep ekran başında.

Şimdi merakım şu; Türkiye'yi bu kadar aciz duruma düşürenler "Merak etmeyin işlemleri iptal ettik" diyorlar.

Peki buna hakları var mı? (Hukuken tabii ahlaki olarak sormuyorum elbette. )

Sistem halka açık. Her saniye işlem yapılabiliyor.

Arada bir arıza olmuş birileri de buna rağmen işlem yapmış.

Demek ki sistemin böyle bir saldırıya karşı kendini kapatma güvenliği yokmuş.

Bu durumda bitmiş bir işlemden sonra "Pardon yanlışlık oldu son işlemleri iptal ettik" diyebilir misiniz?

Eğer bunu deme hakkınız varsa bunu dilediğiniz an kullanıp kullanmayacağınızın garantisi de yok demektir. Yani istemediğiniz birinin döviz almasını ya da satmasını da aynı keyfilikle iptal edebilirsiniz.

Şimdi can alıcı bir soru sormak istiyorum; "Doların 7 lirayı geçtiği 13 Temmuzun da böyle bir kaza olmadığı" ne malum? O gün mecburen döviz alanlar "bizim işlemleri de iptal edin birkaç saat sonrasının fiyatlarıyla işlem yapın" deseler haksızlar mı?

BAŞIMDAN GEÇENLER

HAVAALANINDA YİNE BİR BİLGİSAYAR OLAYI

Geçen hafta Antalya Havalimanı'ndaki güvenlik biriminin başındaki bir kadın THYgörevlisinin bagaja verilecek bavuldaki laptopu görmek istediğini belirterek "Bu kontrolü sadece Antalya'da gördüm diğer yerlerde uçağa binerken bilgisayar kontrolü yapılıyor" diye yazmıştım.

Birkaç kendini bilmezin yaptığı "Erdoğan'a eleştiri için şimdi de bunu mu buldun?" zırvalığı dışında gördüm ki bu konuda kafalar karışık.

Çünkü pekçok okurum uçağa binmekle alana girmeyi karıştırmış.

Bu nedenle "Laptoplar hep çıkartılıyor" yazanlar çoktu.

Oysa dünyada da bizde de bagaja verilen bavuldaki bilgisayar çıkartılmıyor.

Neyse. Bu hafta sonu Aydın'ın kasabası Atça'ya gittim bir sokak düğününe katılıp nikah şahitliği yaptım.

Ne Sabiha Gökçen ne de Adnan Menderes havaalanlarında el çantamdaki laptopu çıkarmam istenmedi. Sadece benden değil kimseden istenmedi.

Uçağa binerken de bakmadılar.

Demek ki bizim havaalanlarında alınmış ortak güvenlik kararları yok.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

"KÜLAHIMA ANLAT" DEMİŞTİM ONU BİLE AŞTILAR YA BRAVO

Halkbank'taki döviz rezaletinden sonra yapılan açıklamaların kimseyi tatmin etmediğini belirterek "Bunları külahıma anlatın" demiştim dün.

Skandalın gerçekten "bir kaza" olabileceğini de belirtmiş "ancak" demiştim "Böyle olsa bile kamuoyunda bunca kuşku oluşması da iktidarın üzerindeki bir lekedir" diye eklemiştim.

Ardından yapılan diğer açıklamalar benim de kamuoyunun da kuşkularını daha da artırdı aslında.

Bankanın genel müdürünü ekranlara çıkarmışlar kendini savunuyor.

1763 kişi işlem yapmış da bunlar da 4 milyon 600 bin liralık döviz almış ama bu işlemler iptal edilmiş de falan filan.

Nasıl inanalım? Niye inanalım?

Elimizde bir kanıt yok ki.

Genel müdür "1763 kişi" diyor daha mı fazla daha mı az bizim kontrol etme olanağımız yok ki.

Yine toplam rakamı 4.6 milyon dolar olarak açıklıyorlar. Bunun 4 milyar dolarolmadığının da bir kanıtı yok.

Bu işlemlerin iptal edildiğinin de bir kanıtı yok aslında.

Badem bıyıklı müdürümüz "iptal ettik" diyor. İnanabilir miyiz?

Ayrıca eğer iptal söz konusuysa demek ki ortada bir suç var demektir. Bu durumda bankanın bu kişiler hakkında dava açması gerekir. Böylelikle biz de "bu uyanıkların!" isimlerini öğrenebiliriz.

Yani neresinden tutarsanız orasından kopuyor.

"Külahıma anlat" derken haksız mıyım?

HÜSNÜ MAHALLİ: 'SATHI MÜDAFAA'

Ben 23 Ağustos -12 Eylül tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesinde söylediği 'Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır' sözünü çok anlamlı bulurum.

Tam bir yıl sonra bu kez Atatürk 'Büyük Taarruz'a komuta ediyordu.

Büyük Zafer'i planlayan Atatürk askerlerine 'Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri' diyecek ve 9 Eylül 1922'de İzmir'e girecekti.

Atatürk bu topraklarda tam bağımsız çağdaş laik onurlu ve coğrafyanın diğer devletlerinden çok farklı bir cumhuriyet kurmak istemişti.

Şimdi birileri Atatürk'ü ve Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmak istiyor ama konumuz başka.

Siyaset ve medya bu günlerde İdlib konusunda yoğunlaşmış durumda.

Türkiye Rusya ve İran liderleri 7 Eylül'de Tahran'da buluşacak ancak alt düzeydeki görüşmeler çok yoğun bir şekilde devam ediyor.

Üç ülkenin Savunma ve Dışişleri Bakanları İstihbarat örgütleri başkanları ve genel kurmay Başkanları sürekli görüşüp duruyorlar.

Elbette çok konu var ama esas olan İdlib.

Daha önce İdlib konusunu bu köşede iki kez yazdım.

Erdoğan Putin ve Ruhani arasında yapılan görüşmelerde ve varılan anlaşmaya göre üç yıldır silahlı grupların kontrolündeki İdlib Suriye Devleti'nin kontrolünde olacak.

Rusya'nın Eylül 2015'te Suriye'ye müdahalesinden önce Suriye devleti toprakların yalnızca % 20 kadarını kontrol edebiliyordu.

Her yerde tankı topu füzesi her türlü ağır ve hafif silahı ve hatta kimyasal silahı bulunan onlarca terör örgütü vardı.

Yaklaşık 300 bin terörist.

Dünyada hangi devlet buna izin verebilirdi?

Dünyada kaç devlet onlarca ülkenin destek verdiği bu kadar teröristle baş edebilirdi.

Ama Suriye Devleti kararlıydı.

İran ve Rusya'nın yardım ve desteğiyle % 20 olan güvenli bölge bugün %70 civarında. Geri kalanların %20'si ABD İngiltere Fransa ve İtalya destekli PYD ve DSG (Arap aşiretleri) güçlerinin işgali altında.

Cerablus'tan Afrin'de kadar uzanan bölgede TSK ve ÖSO var.

Nusra ve benzeri örgütlerin işgali altındaki İdlib'de 50-60 bin terörist var.

Suriye Devleti burayı geri almaya kararlı.

Bu kararlılığını en geç eylül sonuna kadar gösterecek.

Şimdi esas sorun İdlib'de bulunan 15 bin kadar yabancı terörist ne olacak?

Suriye ordusu saldırıya geçerse ya sonuna kadar savaşıp ölecekler ya da Türkiye'ye doğru kaçacaklar.

Böyle bir durumda Türkiye bunları ne yapacak?

Çeçen Fransız Alman Özbek Türkmenistanlı Uygur Türk'ü Tunuslu Suudi ve başkaları…

Özetle ve çok net söylüyorum:

İdlib ve genel olarak Suriye sorununun çözümü Türkiye'de.

Atatürk değil ama Esad 'Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır' diyerek Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamaya kararlı görünüyor.

Anormal bir durum gelişmezse Suriye Devleti yıl sonuna kadar ülkenin her yerinde olacaktır.

Yani İdlib'den sonra sıra PYD'nin kontrol ettiği bölgeye gelecek.

ABD ve yandaşları ne yaparsa yapsın Suriye ordusu Fırat'ın doğusuna geçecek ve devlet otoritesini sağlayacak.

Böyle bir sonuç Türkiye'nin lehine olacağı için Ankara şimdiden Şam ile birlikte hareket etmelidir.

24 Ağustos 2016'da Rusya'nın onayıyla Cerablus'a oradan da El-Bab Azez ve son olarak Afrin'e giren TSK yine Rusya'nın işbirliğiyle bu bölgelerden çekilecek.

Sonrası çok kolay.

Erdoğan Putin ve Ruhani Esad ile muhalefeti barıştıracak.

Yeni anayasa yapılacak ve peşinden BM denetiminde özgür ve demokratik seçimler yapılacak.

Herkes bu seçimde Esad'ın kazanacağını biliyor.

Peki o zaman neden Suriye'ye müdahale edildi?

Neden 4 milyon Suriyeli Türkiye'ye geldi?

Neden yüzbinlerce insan öldü yaralandı ve sakat kaldı?

Neden 600 bin ev yıkıldı ve ülkenin tarihi eserleri talan edilerek çetelere satıldı.

Suriye 'sathında' bir toprak olan İdlib için neden bu kadar yaygara koparılıyor?

Neden Atatürk ve söylemleri unutturulmak isteniyor?

MURAT İDE: SABIRLA OKUYUN LÜTFEN. .

Yıl 2005'ti. . O zamanlar Ciner Grubu'nun olan atv'nin Ankara Temsilcisi'ydim. .

Haziran ayında Genel Yayın Yönetmenim Yılmaz Özdil ile incir çekirdeğini doldurmayacak bir gerginlik yüzünden görevimden ayrıldım. .

Çok geçmedi Eylül ayında aynı gruptan iş teklifi aldım. . Ciner Ilıcak'lara ait Tercüman Gazetesi'ni satın aldı. . Gazetenin adı değişecekti ve Bugün Gazetesi olacaktı. . Ben de haftanın 6 günü köşe yazacaktım. . Protokol davetlere katılabilmek için de 'Temsilci Yardımcısı' sıfatı verildi. . Bugün Vatan Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi olan Murat Çelik ile birlikte çalışmaya başladık. .

Gazetenin başında Beşir Atalay'a 'Hocam' diyen Selahattin Sadıkoğlu vardı. . Ve Ankara Büro'da da sağlam bir ekip. .

Ciner Grubu henüz rahmetli hocam Ufuk Güldemir'in 'Gücü Özgürlüğünde' sloganına uygun bir yayıncılığa müsaitti. .

Eylül başında gazete 'Bugün' adıyla yayına başladı. . Ard arda bomba manşetler atılıyordu. . Başında yandaş bir akıl olsa da 'Gazeteciliğe' pek direnemiyordu. .

Sonradan uzun süre 'Yandaş yayıncılığın' dibine vuran bir arkadaşın getirdiği haber o sabah toplantının bombasıydı. .

İddiaya göre Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım 2005'in Haziran ayında 'ilginç mi ilginç' bir yolculuğa çıkmıştı. . Henüz uçak saltanatı başlamadığı için DHMİ'ne ait bir uçak Ankara-Antalya-Ankara rotası bildirerek havalanmıştı. . Yani Ankara'dan Antalya'ya gidecek (Adana da olabilir) ertesi gün de Ankara'ya geri dönecekti. . Yolcusu Ulaştırma Bakanı'ydı. .

Yurt dışında ne işi var ki?

Ancak gelen bilgiye göre "Yurt içi uçuş rotasıyla" Ankara'dan kalkan uçak ertesi gün "Yurt dışından" Türk hava sahasına girdi. .

"Nasıl yani?" deyin tabi. . Biz de öyle dedik. .

"Ankara'dan Antalya (ya da Adana'ya) gidip döneceği bildirilerek kalkan uçağın yurt dışında ne işi var?" diye merak ettik. .

Haziran ayının sonlarına doğru gerçekleşen bu uçuşta Hava Kuvvetleri radar kayıtlarına göre o uçak ertesi gün Lübnan'dan kalkmış Ankara'ya dönüyordu. .

Lübnan???

**

Cumhuriyet tarihinin en facia özelleştirmesine Türk Telekom özelleştirmesine bir hafta bilemedin 10 gün var. . Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulaştırma Bakanı Lübnan'a gidip dönüyor. .

Bakan Lübnan'da turistik bir faaliyette bulunmadıysa insanın aklına doğal olarak Telekom ihalesine gireceği bilinen 'Hariri' ailesi geliyor. .

İlginç değil mi?

Aslında olabilir bir şey. . Bakan gidebilir. . Ön inceleme yapabilir. . Bunun için oraya gitmesine gerek olmasa da de ki ihtiyaç duydu. .

Olabilir de uçağın bildirilen rotası ile uçuş rotasının farklı olması garip. .

Ankara'dan aşağı inip döneceğim diye rota bildirip Lübnan'da çıkmak da neyin nesi?

Kimin nasıl bir mesajı gitti acaba Hariri ailesine?

İhaleden önce bir pazarlık mı oldu?

Pazarlık dediğim kamu yararına falan değil. . Zaten bugün geldiğimiz nokta da zerre kamu yararı düşünülmediğini gösteriyor.

Galataport'tan sonra Telekom

Temsilcimiz bir seyahatteydi. . Muhabirimizin getirdiği haberi toparlayıp İstanbul'un ayak diremesine rağmen ısrarcı olan bendim. .

Ertesi gün gazetenin manşetinde bu uçuşa dair sorular vardı. . Bir hafta önce benim GALATAPORT İHALESİ yazımı manşet yapan gazetenin o günkü manşeti de ortalığı karıştırdı tabi. .

Galataport ihalesi ile ilgili olarak da Erkan Mumcu'nun 'Bardağı taşıran damlaydı' sözleri manşet olmuştu. .

Dikkat buyrun hep ihale hep ihale. .

Şimdilerde 'Zafer' gibi duyurulan o ihaleler. . Ah o ihaleler. . Ve vah ki gazetecilik. .

Sonuç ne oldu?

Ulaştırma Bakanı'nın farklı bir rota bildirerek yaptığı uçuştan Lübnan ziyaretinden kısa süre sonra Türk Telekom Lübnan'lı Hariri ailesinin oldu. .

Sonra ne oldu?

Sonrası malumunuz. . Adam beş kuruş ödemedi. . Türk bankalarından kredi kullandı. . Telekom'un mallarını satıp cukkaladı. . Sonuçta pııırrrr. . Ne güzel İstanbul. .

Tabi ahalimiz uçup giden cukkalanan parayı 'Marslıların' parası sandığı için ortada sorun görmüyor. .

İddia ediyorum medeni bir ülkede bırakın özelleştirmedeki saçmalıkları o uçuş bile istifa nedeni olurdu. . Övündüğümüz medeniyetimiz o kadar yerlerde yani. .

Bedeli ödenmiş habercilik!

Bu haberden kısa süre sonra gazete el değiştirdi. . Ak Parti ve Erdoğan'ın yol arkadaşı 'Fetullah Gülen Cemaati'nin bir zengini gazeteyi satın aldı. . O günlerde Gülen hasretle Türkiye'ye beklendiğinden fetö-metö denmiyor Gülen cemaati deniyordu. .

Bu abi gazeteyi satın aldıktan birkaç gün sonra Ankara Büro'ya işten çıkarılacaklar

Ankara Temsilcisi Murat Çelik yakın arkadaşım. . Dedi ki;

-Ben bu işleri sevmiyorum. . Sen bak ve tebliğ et. .

Ben de sevmiyordum ama patron oydu. . "Adaş bu adamlar önce beni gönderir" dediğimi hatırlıyorum. .

Nitekim zarfı açtım. . Kağıtta tek isim yazıyordu;

-Murat İde :)

Yani 29 yıllık meslek hayatımda işten çıkarıldığımı kendi kendime tebliğ ettiğim bile oldu. .

Kendi kendime tebliğ edip kendi kendime tebellüğ ettim. .

**

Galataport haberi ve Lübnan uçuşu iktidarın yol arkadaşını çok rahatsız etmişti. . Hemen gereği yapıldı. .

Zaten F tipinin benim ipimi çekmek için habere-mabere ihtiyacı yoktu. .

Her şartta kapının önüne konulacaklardandım kondum. .

Peki bu kadar önemli bir haberle ilgili yazarken neden önünüze o günkü manşetin fotoğrafını koyamıyorum?

Çünkü o gazeteye daha sonra 'Terör örgütü yayın organı' gerekçesiyle el kondu ve yönetimi kayyuma devredildi. . Kayyum görev yaptığı süre boyunca ilk iş internet dahil tüm arşivini haritadan sildi.

Hidayet bey mutlu musunuz?

Takip edenler bilir;

Geçen haftadan beri benim için "Kapının önüne kondu" ve "Yazarsam ağır gelir" diyen MHP Genel Sekreteri Hidayet Vahapoğlu'nun ısrarla neyse o diyeceği yazmasını istiyorum. . Tık yok. .

**

Bu yazı ve konusu vesilesiyle bir kez daha hatırlatayım;

Hidayet bey ben böyle kovuluyorum. . Gurur duyuyorum demem bundan. . Ama siz şu sorulara cevap verebilir misiniz?

-O gün o seyahati gerçekleştirip milletin milyarlarca lirasını iç ettirenlerle ittifakta mutlu musunuz?

-O gün o gazeteyi fetö'nün zenginine sattırıp medya hakimiyetinin önünü açanlarla bir arada olmaktan mutlu musunuz?

-O gün inandığını yani gazeteciliği yapıp o bezirgan saltanatına 'Hayır' dediğinde fetö'nün kovduğu gazeteci için yine inandığını yapıp 'Hayır' dediğinde 'Kapının önüne koyduk' diyebilirken mutlu musunuz?

Demem o ki Türkiye'deki rezaletler bilinen tarihlerden önce başlıyor aslında. . Önemli olan görebilmek. .

Türk Milleti'ne milyarlarca dolara mal olan Türk Telekom rezaleti de aslında ihaleden önce başladı. .

Millete bedel ödetenler el üstünde. . Milleti için bedel ödeyenler hala çırpınıyor. .

Hidayet bey siz çırpınmaktan vazgeçip bezirgan saltanatına methiyeler dizmekten mutlu musunuz?

**

Yazıya bak;

Nerdeeeeeeeen nereye?

======================================

AHMET TAKAN: "GEÇMİYOR SAYIN CUMHURBAŞKANI GEÇMİYOR..."

"Bu da geçer ya hu..."

Ucu açık!. . Elbette geçer de ne kadar zaman alır? Tahribatları ne olur? Bu tahribatların sonucunda ne bedeller öderiz?. . Ölen ölür kalan sağlar bizim mi olur?. .

Balık avı sezonunu önceki gece törenlerle açan Erdoğan acaba balıkçılara dönüp "Tekneye mazotu doldurabildiniz mi?" diye sorabildi mi?. . Tören sırasında biblo gibi yanına dizilen taklacılar balıkçı esnafının sıkıntılarından cesaret edip de bahsedebildi mi?. . Yoksa sıkıntıların dile getirilmesi Erdoğan'ın denize bıraktığı balıklardan birinden mi beklendi?. . Tatlı su balıkları ile tuzlu su balıklarının ezeli rekabeti balıkçıların sıkıntılarını ört bas mı etti?. .

Tabi burada dile getirilmesi gereken en baba sorulardan biri de bu büyük ekonomik krizin geçtiğini görmeye kaç kişinin ömür yetecek?. . Bakın kansere yakalanmış 15 Kasım 1950 doğumlu Şemsettin Akarsu kendisi gibi içinde bulundukları hastaların acil durumunu sosyal medyada (31 Ağustos) takipçileriyle nasıl paylaşmış:

"T. C. CUMHURBAŞKANLIĞI'NA. SAĞLIK BAKANLIĞINA. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞINA.

Sayın Cumhurbaşkanım bu gün yaptığınız konuşmada doların hali ne olacak diyenler için onlara BU DA GEÇER YA HU diyorum dediniz... Geçmiyor Sayın Cumhurbaşkanı geçmiyor. . ! Kolon kanseri tedavisi görüp tedavi sonrası sürekli kolostomi torbası kullanmak zorunda olan emekli bir vatandaşım bugünkü ekonomik şartlar altında emekli bir insanın hangi şartlar altında hayatını idame ettirmek zorunda olduğunu en iyi bilen kişilerden biri olduğunuza inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı; Türkiye'de kolon kanseri ile mücadele edip şu anda kolostomi torbası kullanmak zorunda olan 58.000'nin üzerinde hasta var Kolostomi malzemeleri hastalara iki ayda bir verilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu Kolostomili hastalara iki ayda bir verilen bu malzemeler için 352 TL ödeme yapmaktadır ancak kullandığımız bu malzemeler dolara endeksli olduğu için ve dolardaki dalgalanma dolayısıyla TL. 'de meydana gelen değer kaybı yüzünden her ay kullandığımız bu malzemeler için 250 TL ile 300 TL arasında ilave bir fark ödemek zorunda kalıyoruz bir emekli olarak ödediğim bu fark her gün mutfağımızdaki sıkıntılarımızın artmasına sebep olmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı; Beş milyon mülteciyi barındıran Devletimizin Kanser tedavisi görmüş altmış bin kadar Kolostomili vatandaşının da mağduriyetini giderebileceğine olan inancımızı muhafaza etmek istiyoruz. Bizim mağduriyetimizin ve sıkıntılarımızın giderilebilmesi için SGK'nın kolostomi malzemeleri için yaptığı fiyat tespitini günün şartlarına göre güncellemesini bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım; İlgili kurumlara bu konuda gerekli talimatı vererek bu mağduriyetimizi gidereceğinize inanıyorum. Saygılarımla arz ederim.

Şemsettin Akarsu"

Şemsettin Akarsu'nun sosyal medyada yayınladığı mektubun ne Cumhurbaşkanlığı'nda ne Sağlık Bakanlığı'nda ne de SGK'da okunup dikkate alınacağına dair inancım çok az. Kronik hastalıkların pençesine düşmüş dövizdeki kur yükselişleri yüzünden mağduriyetleri giderek artan daha çok örnekler biliyorum. Trajik tablo çok net;

Ülkesini savaşta terk edip kaçanlara ödenen milyonlarca dolar...Ve bunları her türlü fedakarlıkla sırtlayan bir millet... Birileri Türkiye sahillerinde keyifle nargilelerine tüttürürken Mehmetçik Suriye'de can veriyor... Kanser hastaları kolostomili torbası alabilmek için feryat ediyor.

Geçer geçer de... Nereye ne kadar ve ne zamana kadar?...

Milletin toptan kanser olmasını mı bekliyorsunuz?. .



MURAT MURATOĞLU: EN SON BAŞKANLAR DUYAR!

★★★

Kendisiyle görüşen işadamlarının "Türkiye'den içinde bulunduğumuz durumdan haberi bile yok!" demelerini saymıyorum bile… Bunlar da yılların işadamı tabii durumu hemen anlıyor. Çoğu umudu kesmiş kendini kurtarmaya bakıyor.

Şehit Ömer Halisdemir'in oğlunun sınava hazırlık için dershaneden geldiğinisöylemesi üzerine Erdoğan dershaneciliğin hâlâ devam ettiğini öğreniyor Milli Eğitim Bakanlığı'nı arayarak "Hani kapanmıştı bu dershaneler" diye soruyor! Vay anam vay neler dönmüş?

★★★

Sahi koca memlekette kendisinden başka dershanelerin devam ettiğini bilmeyen var mı? Kapatıldıkları ilan edildi. Sadece tabelaları değiştirildi. Okullar bile dershaneye dönüştürüldü. Hepsi devam etti. Sokakta yürüse her ilçede en az iki tane…

Hani Erdoğan "Gürcistan'dan vücutlarına et sarıp getiriyorlarmış. Orada 5 liraya aldıkları eti 40 liraya satıyorlarmış" diyen partiliye; "Bu nasıl olur ya bu mümkün mü?" diye sormuştu. Ya beş yıllık yöntemi daha yeni duymuştu ya et fiyatlarından haberi yoktu.

Bakın bugün enflasyon rakamları açıklanacak. Yalandan yüzde 3 falan artacak. Yıllık enflasyon yüzde 18-19'a çıkacak. Muhtemelen açıklanan rakama sadece Başkan Erdoğan inanacak. Yine kandırılacak!

Yılbaşında verilen enflasyon hedefi neydi? Yüzde 5 mi? Neremle gülsem bilemedim şimdi… Durun daha ne gördünüz ki? Eylül ayında daha da kötü gelecek. Seçmen istikrara oy vermişti. Türkiye istikrarı teninde hissedecek. Enflasyon istikrarlı bir şekilde yükselecek!

★★★

Geçen yıldan beri konut elektriğinde yüzde 33 zam geldi. Bu bile dizginlenmiş hali… Sanayi ticarethane ve tarımsal sulama abonelerine yapılan zam oranı yılbaşından itibaren yüzde 44'ü aştı. Mevzuat gereği elektrik zamları üç ayda bir yapılıyordu. Mevzuat çöp oldu!

★★★

AKP'nin parti amblemi ne? Ampul! Ampul neyle yanıyor? Elektrik! İşte o ampulün elektrik faturası tüm memleketi çarpıyor. Adamlar ülkeyi hakkını vererek yönetiyor.

Ülkemizde yüzyıllardır süren gelenektir. Tecavüze uğrayan tecavüzcüsü ile evlendirilir. Bırakın yüzde 33'ü elektrik zammını yüzde 100 gelse bile oyuna gelmeyeceğiz. Dış güçlere ülkemizi yedirmeyeceğiz. Hemen yeni bir saray daha yapıp gerekli cevabı vereceğiz.

=====================================

NECATİ DOĞRU: MASAL İLE GERÇEK!

Getirildiğimiz nokta:

Dolar ile şarbon.

Güç birliği yaptılar.

Türkiye'yi sallıyorlar.

Halk uyansın istiyorlardır!

★★★

1 doların; 6.60 TL'ye çıktığı günün akşamı geç saatlerinde devlet bankasından doları "3.72 TL'den" alanlar oldu.

Ne kaymaklı alış?

1763 kişiymiş.

İçlerinde acaba "Reza Zarrab'ın adamları" ile Fetullah'ın "banka imamları" da var mıydı?

Nereden bileceğiz?

Dövizlerini bankasına güvenmeyip evindeki ayakkabı kutularında saklayan genel müdür çıkartmış bir yönetim kültürünün bugün sözlerine ne kadar ve niçin güveneceğiz? Diyor ki "Düşük kur veri sağlayıcı dış şirketten (yani bankanın hizmet satın aldığı taşeron firma) kaynaklandı. "

Kim bu taşeron?

Nasıl ve kimin aracılığıyla girdi de devlet bankasına dışardan veri sağlayıcı oldu? O gece ucuz dolar kapatanlar ile bu taşeron firma sahiplerinin yakınlıkları var mı? Araştırıldı mı?

Kim soracak?

Kim anlayacak?

Yarın unutulur.

★★★

Kurban bayramında "şarbon" Ankara'nın dibindeki 2 mahalleye kadar gelmişti.

Bakanlar masal anlattı.

Dün şarbon bu kez İstanbul'un dibinde "ben buradayım" diye kendini hatırlattı. Hayvancılık Bakanı topluma yine masal söylüyor.

Şarbon kim kaynaklı?

Yabancı mı? Yerli mi?

İthal hayvanla mı geldi yoksa bizim yerli hayvancılığımızın içinden yeniden mi hortladı?

Hayvan ithalatını kaç firma yapıyor? Bunlar kimdir? İthal ettikleri hayvanların "veteriner kontrolü yapılmadan" ülkeye sokulması imtiyazına sahipler diye bir ciddi iddia var. Doğru mudur? Halka "Et ve Süt Kurumu ithal ediyor"denilmesine rağmen onun adına iktidar yandaşı kişiler hayvan ithalatı yapıyor sözleri gerçek midir?

Gerçekleri bilmeliyiz.

Bakan masal anlatıyor.

★★★

Masal uyutur.

Gerçekler şöyle:

Türkiye'ye en fazla Brezilya ve Uruguay'dan olmak üzere 20 farklı ülkeden hayvan ithal ediliyor. Halkının et ihtiyacını kendi yerli üretim hayvanı ile karşıladığı yıllarda Türkiye'nin 5 veteriner fakültesi vardı. Bugün 29 veteriner fakültesi var. Veteriner fakültesi sayısı bakımından Türkiye nüfusu 1.5 milyarı geçen Çin ve nüfusu 1 milyara yaklaşan Hindistan'dan sonra dünya üçüncüsü oldu. Buna rağmen veterinerlik bilgisi ile Türk hayvan yetiştiricisi buluşturulamadı. İşsiz veteriner ordumuz oluştu. 20 ülkeden dolar ödenip ithal edilen hayvan etine bağımlı olduk. Borçla bulunmuş dolarla hayvan ithalatı yapıp yabancı çiftçiyi kalkındırıyoruz.

Şarbon da cabası.



MURAT MURATOĞLU: EJDER MEYVELİ ENFLASYON SEPETİ

Enflasyonu yazayım da nesini yazayım? Herhalde TÜİK enflasyonu da enflasyondan arındırılmış olarak açıklıyor… Ağustos ayında gıda enflasyonu binde 6 artmış! Hiç artmasaymış… Aylık enflasyon yüzde 2 3 artış gösterdi. Fiyatı yüzde 5'den az artan ne var ki? TÜİK alışverişi nereden yapıyorsa söylesin biz de oradan yapalım! Bize yazık değil mi?

★★★

Neymiş? Bayram varmış! Fiyatları topladığı 20 Ağustos Pazartesi günü tatil nedeniyle derleme yapamamış. Yapsaymış kaç açıklayacakmış?

Bakın dolar Ağustos ayına 4.90 lira ile başladı 6.60 lira ile bitirdi. Yüz bin lira ile 20 bin 408 dolar alabiliyorken bu miktar 15 bin 151 dolara geriledi. Yüz bin lira paranız 34 bin 696 lira eridi. Oysa açıklanan enflasyona göre sadece 2300 lirakaybetti.

★★★

Böyle enflasyon rakamları açıklatıp milletle dalga geçmek ayıp değil mi? Israrla Türkiye şahlanacak diyorlar şahlanan belli…

Ucuzcu marketlerden git BİM'e sor kasiyere… En az yüzde 20 zam geldi her ürüne… Pinpon topu bile yüzde 20'de

★★★

Enflasyon sepeti demişken; Vatandaş şarbonlu et yerken 30 Ağustos resepsiyonunda halkın sarayında verilen yemekler ve içecekler de enflasyon sepetinde yer alıyorlar mı?

Haliyle mutfağı 650 metrekare olunca bolca tüketiliyorlar Saray'da… Sunulan yemeklerin öyle acayip isimleri var ki ne yediğini bilene devlet nişanı verilmeli.

★★★

"Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie"nin nedir enflasyon sepetindeki yeri? Bahçede mi besliyorlar ejderi? Ejder yerli ve milli mi?

Ya "liçi meyvesi eşliğinde efuli?" Kim bilir o nereli? "Starex meyvesi eşliğinde aloevera" nedir peki? Starex Hyundai'nin minibüsü değil miydi? Davetlilere minibüs mü yedirmişler yani?

"Pataşur içerisinde çerkez tavuğu" önemli… Ya "zencefilli somonlu suşi?"Somon deniz somonu mu acaba? Çiftlikse tadı yavan olur kanımca……

Sahi "kertenkele aromalı altın çilek soslu tütsülenmiş gergedan boynuzu kızartması" yok mu? Yerli içeceğimiz ayrana ne oldu?

★★★

Bakın buraya kadar sustum içime attım. Sonunda dayanamadım. Dalga mı geçiyorlar yoksa sabır mı sınıyorlar? Nereye gidiyor bu ülke? Kimse kusura bakmasın ama "tartalet içerisinde Antakya usulü humus" olur mu Allah aşkına? Yakışmış mı bu sofraya? Çabuk aşçıyı çağırın bana!

★★★

Halk bıkmışsa makarnadan bulgurdan… Gidip yiyebiliyor mu pataşur içerisinde çerkez tavuğundan? Ne de olsa "halkın sarayı" değil miydi?

Saray'dan verilen yemekteki gibi gömebiliyor mu chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie'yi? Yoksa yine tarhana ve makarnaya talim mi?

★★★

Halk ne kemiriyor? Yandaş medya usulü ızgara dış güçler… Fırında rabia soslu duble yol asfaltı… Deniz tuzu serpilmiş asma yapraklı Osmangazi Köprüsü halatı… Dik dur eğilme "susamlı levrek simidi" seninle… Enflasyon falan hepsi hikâye… Hepimiz aynı gemide değil miyiz neticede?

MURAT MURATOĞLU: İKİ AYA DEĞİL DE İKİ SARAYA TOPLARIZ!

Muhtemelen "iki aya" değil de "iki saraya" toparlarız demek istedi. Nitekim aldığı tek karar Ahlat'a Cumhurbaşkanlığı için yeni saray… Demek ki sırada bir tane daha var!

Peki iki aya toplayamazsak ne olacak? Yeni hükümet sisteminin çalışmadığını mı anlayacak? Başkanlık sistemine geçince uçacaktık. Direkt yere çakıldık. Madem ekonomi toplayacak zamları yapma. Toparlamazsa hiç boşuna suçlu arama.

★★★

Dolar kuru 5.45'i geçtiğinde de "Makul süre içinde her şey düzelecek. Piyasalar rahatlayacak. Hiç korkmayın hepsi geçecek" dememiş miydi? Her şey çok daha kötüye gitti. Bak bakalım dolar şimdi kaça geldi?

En azından dağıldığımızı kabul etti. İki aya değil de hiç değilse üç vakte kadardeseydi daha inandırıcı gelirdi. Artık üç hafta mı üç ay mı üç yıl mı kimse bilemezdi. Papaz falan hikaye… Bugün başlasak toparlamak için makul süre en az üç sene…

★★★

Nasıl düzelecek ne gibi tedbirler alınacak ne kadar kemer sıkılacak? Hiçbiri yok! "Bir dizi kararlar aldık" diyor lakin kararlar dizilerin sezon finali gibi… Ne olacağını kimse bilmiyor.

Hani iki ay kadar önce Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın başına damadını getirince; "Bu işi çok daha seri derleyip toparlayacağına inanıyorum" demişti. Ekonomi fena dağıldı.

Milletten para dilenir hale geldik. Bir Çin'e soruyoruz bir Katar'a… Bir Almanya'ya bakıyoruz bir Rusya'ya… Resmen avuç açıp para istiyoruz. O hale geldik!

★★★

Ben size söyleyeyim… İki ay deyince eylül ekim… İdare edersek ekime kadar edemezsek hikaye eylülde başlar. Şu ana kadar kur artışı ve zamlardan başka bir şey görmedik henüz…

Ağustos ayında emeklilere dağıtılan 12 milyar liraya ekle bayramda harcanan 10 milyar lirayı… Turizmden gelen 25 milyar lira… Ekonomi canlılığını korudu haliyle…

Okullar açılınca ne olacak? Milyarlarca lira cepten çıkacak. Havalar soğuyacak geceler uzayacak bu sefer de doğalgaz ve elektrik zamları vuracak. Cepte para kalmayacak.

★★★

Ülke iliklerine kadar durgunluğu hissedecek yaprak kımıldamayacak. İnşaat tamamen durdu. Sanayi hızla daralıyor. Bankalar kredi vermiyor. Kredi olmazsa üretim yapılamıyor. Neyle yapacaklar ki? Öz sermaye mi kaldı?

İç pazar hızla küçülüyor. Şirketlerin kredi vadeleri geliyor. Zamlar durmayacak. Hani enflasyon sepetinde pinpon topu varil stor perde diye dalga geçiyorduk ya… Onların fiyatları bile katlayacak.

★★★

"En yakın zamanda Şam'a gidip Emevi Camisi'nde namaz kılacağız" dediğinde tarih 5 Eylül 2012 idi… O gün doğan çocuk bugün 6 yaşına girdi. Oradan "İki aya kalmaz toparlarız" demecini hesaplayın bakalım hangi yıla denk geldi!

MURAT MURATOĞLU: ÖP ÖP ÖP ÖP DOYAMADIM!

Bakalım dış güçler ekonomimize nasıl saldırmış? Cumhuriyet tarihinin en büyük kazığını bize kimler atmış? Sorsan hepsi sütten çıkmış AK kaşıkmış?

★★★

Yıl 2005… Bundan 13 yıl önce… Türkiye'nin en değerli şirketlerinden Türk Telekom için başlıyor özelleştirme… Ojer Telekom (OTAŞ) şirketin yüzde 55 oranında hissesini 6.5 milyar dolara satın alıyor ve 21 yıllığına işletme sahibi oluyor.

Lübnanlı Hariri Ailesi'nin sahibi olduğu Oger Telekom ana ortak… Saudi Telecomise diğer ortak… Ufak bir pürüz var ki; o da ihaleyi kapan şirketlerin para ödemeye niyeti yok!

Niyeti yok ama üst düzey tanıdığı çok… Şirket ihaleyi alıyor ihale ile aldığı Türk Telekom'u teminat gösterip krediyi kopartıyor. Onunla özelleştirme parasını ödüyor.

★★★

Oysa sözleşmeye göre Türk Telekom hisseleri rehin ipotek teminat olarak kullanılamaz. Birileri bir yolla izin veriyor ki kredi bulunuyor. Sahi acaba izni kim veriyor? Kimse dile getirmiyor.

Bu arada yeni gelin gibi şirketin kasasında 2 milyar dolar kuzu gibi yatıyor. Şirket bir anda muazzam kâr etmeye başlıyor.

Ödenmeyen faturaları tahsil ediyor. Boş durmuyor şirket demirbaşlarını arsalarını binalarını taşınmazlarını cayır cayır satıyor. Yetmiyor şirkete zimmetli tonlarca bakır teli bile okutuyor. Paraları kâr payı olarak dağıtıp cukkalıyor.

turk-telekom

Para harcamamak ve daha çok para kazanmak için kurumda çalışan 18 bin 500 kişilik istihdam yok ediliyor. Milyarlarca liralık vergi borcu siliniyor. İhale şartnamesinin gerektirdiği altyapı yatırımları yapılmıyor.

Türk Telekom para basarken alınan kredi borcunun tek kuruşu dahi ödenmiyor. Şirket kârının yüzde 55'i tutan 5.7 milyar dolar yani bugünün parasıyla 37 milyar lira cebe atılıyor!

2013 yılında tekrar ilk yılları ödemesiz olarak 29 bankadan 4.478 milyar dolar ve 212 milyon Euro kredi bulunup eskisini yapılandırıyor. Şirket paraları cebe atmaya devam ediyor.

★★★

Her yıl kâr eden Türk Telekom bir anda zarar etmeye başlıyor. Böylesine kazançlı bir sektörde altyapı tekeli seninken hem de nasıl zarara edersin?

2014 yılında uluslararası yatırımcılara 1 milyar dolarlık şirket tahvili satıyor. O para da cukka cukka… Dolar cinsi borçlandırılınca ve dolar kuru patlayınca Türk Telekom da zararın dibine vuruyor.

En çok krediyi veren üç büyük banka; Akbank'ın 1.7 milyar dolar Garanti Bankası'nın 1 milyar dolar İş Bankası'nın 500 milyon dolar… Daha 26 banka daha var. Hepsi bakakalıyor!

★★★

Bu süreçte BDDK ne yapıyor? "Biz bankalara dedik ki siz bunları takibe almayın. Bu krediler iflasa düşmeyecek" diye açıklama yapıyor. Başka bir ülkede olsa var ya… Neyse!

SPK ne yapıyor? Hiç! Yüzde 30 payı olan Hazine? Hiç! Yönetim kurulu? Hiç! Varlık Fonu? Hiç! Bu süreçteki yönetim kurulu isimlerine bir bakın… Hepsi çok tanıdık gelecek inanın.

★★★

İşletme süresinin bitmesine 8 yıl kaldı. Sözleşmede; şebeke ve teçhizat kullanılır halde ve şirketi "borçsuz" bırakma yükümlülüğü var. Şirketin borçları kapatılıp devlete iade edilmesi gerek. Bilinenin aksine bankalar henüz anlaşmayı kabul etmedi! Sözleşmenin değişmesini istiyorlar ve mevcut haliyle devralmıyorlar.

Şirketin haziran sonu itibarıyla bilançosunda 3.2 milyar dolar değerinde borçvar. Lakin "Döviz kuru ne olacak?" diye soran olunca cevap "Bu da geçer!"oluyor. Geçiyor ama üzerimizden geçiyor. Ortamlarda "Dış güç geçiyor" dersin. Kim bilecek?

NECATİ DOĞRU: EY KORKUNÇ SAĞIR!

Sana yazıyorum.

Ey Lübnan Başbakanı!

Ey büyük işadamı!

Ey Hariri Beyefendi!

Lübnan'da şirketlerin Suudi Arabistan'da yatırımların dünyanın en zengin kentlerinde sayısız malın mülkün var. Türkiye'yi yöneten Tayyip Erdoğan'ı şimdiki Meclis Başkanı ve o dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ı üst düzey tüm yüksek bürokratları Türk bankacıları kandırdın. Türkiye'ye tek kuruş döviz getirmedin tersine Türkiye'nin bankalarından 4.7 milyar dolar kredi çekerek; 164 yıllık pırlanta şirketimizi aldın. Sana; "Türk'ün kör taşı ile Türk'ün anka kuşunu vurma" fırsatı ve ortamı yarattılar. Türk Telekom'un kazançlı günlerinde kâr transferi yaptın içini boşalttın sonra şirketi zarara soktun çalışan sayısını yarı yarıya azalttın sonra da hisse senetlerini Türk bankalarına bırakıp çekip gittin.

★★★

Ey Korkunç sağır!

Türkiye'ye gelsen halkımızın alın teri yılların birikimi şirketimizin sana satılmasına nihai izini veren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı Külliye Sarayı'nda ziyaret etsen ve "Türkiye zor günler geçiriyor. 4.7 milyar doları getirdim. Alın dolarlarınızı verin hisse senetlerini" desen… Bu sana yakışır.

Ey korkunç sağır!

Kör müsün?

Türkiye'nin ihtiyacı var.

Görmüyor musun?

★★★

Evet çok yazıldı. Çok anlatıldı. Duyması gerekenlerden biri de "Fuat Bey…"olmalıydı.

Fuat Bey!

Tık ses vermiyor.

Türk Telekom'un sitesinde Mahommed Hariri Yönetim Kurulu Başkanı olarak görülüyor hemen altında ikinci olarak Fuat Oktay olarak sizin adınız "Bağımsız Yönetim Kurulu üyesi" diye yazılıyordu.

Niçin bağımsız?

Türk Telekom'u satın alan Hariri'nin şirketinden bağımsız olsun Telekom yeni sahibinin elinde kötü yönetiliyorsa kârlılıktan zarara dönüyorsa bankalardan aldığı kredileri iyi kullanamıyorsa şirketin içini boşaltıyorsa kârı-kazancı hızlı bir şekilde Lübnan'a aktarıyorsa uyarsın müdahale etsin Türk Telekom'u göz göre göre soydurmasın diye bağımsız üye yapılmıştınız. Fuat Oktay Bey bu görev için çok yüksek maaşlar alıyordunuz.

Peki sonuç ne oldu?

Bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yardımcısı ve Türkiye'nin ikinci adamı

Fuat Oktay Bey Lübnanlı Türk Telekom'u zarara sürüklerken ve hisse senetlerini şaşkın bankalara bırakıp çekip giderken siz ne yaptınız?

Ey Fuat Bey!

Ey Türkiye'nin 2. adamı!

Sizi kandıran kim oldu?

★★★

Ey Türk bankacılar!

Sizler de sağıra yattınız.

Ey korkunç sağırlar!

Hariri'ye verdiğiniz 4.7 milyar dolar krediyi ondan alamadınızsa niçin adamın Lübnan'daki Suudi Arabistan'daki mal varlığına el koymak için harekete geçmediniz? Yoksa onun şirketine kredi açarken sözleşmeye ayrıca Hariri ismini ekleyip altına "Müşterek Borçlu ve Müteselsil Kefil" yazıp imzasını almadınız mı? Herkese bunu yapıyorsunuz da Hariri'ye niçin yapmadınız? Sizleri de aldatan birileri mi oldu?

Ey korkunç sağırlar!

Hariri gibi kurnaz tilki bir işadamı Londra New York Çin Japon bankalarından daha ucuza kredi bulması imkanı varken niçin Türk Bankaları'na daha yüksek faiz ödeyerek kerdi almayı seçiyor taksitle ödeyebilecekken sizden aldığı dolarlarla peşin ödemeye çeviriyor da sizler "bu işte bir hin oğlu hinlik olmasın" diye niçin şüphelenmiyorsunuz?

Ey korkunç sağırlar!

Ey baş sağırlar!

Sağırlar birbirini ağırlar!

====================================

RAHMİ TURAN: TÜRKİYE İÇİN HAYATİ BİR TEKLİF!

Neydi bu haber?

Türk Deniz Kuvvetleri Kuzey Kıbrıs'ta büyük bir deniz üssü kurmak için Dışişleri Bakanlığı'na başvurmuştu.

Kıbrıs Türkiye'nin güvenliği için hayati önem taşıyan bir adadır.

Ülkemizi yönetenler bunun ne kadar farkındadır bilmiyorum.

Halen Kıbrıs'ın Rum kesiminde yabancı devletlerin bir sürü askeri üssü var. Son olarak Rum yönetimi Fransa'ya da bir üs kurma izni verdi.

Amerika'nın da güçlü bir üs tesis etmek için temaslarda bulunduğu biliniyor.

İngiltere'nin Kıbrıs'ta uzun yıllardır faaliyette bulunan Dikelya ve Agratur adlı güçlü iki ayrı askeri üssü var.

Son zamanlarda Yunanistan Kıbrıs Rum Kesimi İsrail ve Amerikan birlikleri hem ada çevresinde hem de Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi hedef alan ortak askeri tatbikatlar yapıyor. Türkiye ile arası açık olan Mısır da bölgede ABD ve İsrail'i destekliyor.

Türkiye yalnız!

★★★

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuzey Kıbrıs'ta güçlü bir deniz üssü kurma teklifi konusunda bu konunun uzmanı emekli Tümamiral Soner Polat'ın görüşleri şöyle:

"Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kıbrıs'ta bir deniz üssü kurulması için Dışişleri Bakanlığı'na başvuru yapması son derece önemli gerçekçi ve değerli bir girişimdir. Geleceği okumak ve buna göre şimdiden tedbir almak anlamına geliyor.

Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri'nin takviye edilmesi ve lojistik faaliyetlerinin daha etkin bir şekilde sürdürülmesi için Kıbrıs'ta bir deniz üssüne ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle bir üs Türk Deniz Kuvvetleri'nin Doğu Akdeniz'deki harekât etkinliğini de artıracak donanmamızı bu denizdeki enerji denkleminin bir parçası haline getirecek Türkiye'nin hak ve menfaatlerinin korunması için de durum üstünlüğü yaratacaktır.

Her şeyden önemlisi böyle bir üssün tesis edilmesi Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama kararlılığının emsalsiz bir göstergesi olacaktır.

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasındaki deniz sahası Türkiye için hayati yaşam alanıdır.

Türk Deniz Kuvvetleri'nin teklifi makul mantıklı ve gerçekçidir. Umarım bu teklif Dışişleri Bakanlığı'nın koridorlarında kaybolmaz!"

İKTİDAR KENDİSİNİ KURTARMA ÇABASINDA!

"Türkiye tarihten ders çıkarmadığı için kaybediyor. Bağırıp çağırmakla kazanılmaz. Ülkede yeniden hukuk adalet ve özgürlük inşa edilir liyakatli nitelikli insanlara görev verilirse Türkiye o zaman bölgesinde güçlü olur. Fakat iktidar ancak kendini ve yandaşlarını kurtarma çabasında…"

Yukarıdaki sözler Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan'a ait…

★★★

İktidarın mali ve ekonomik krizi Amerika'nın saldırısı algısı yaratarak kendi tabanını sıkılaştırdığını dile getiren Tantan'a göre:

"Bu ekonomik kriz AKP'nin zaten yıllarca halkı korkutarak ayakta tuttuğu siyasi gücünü bu sefer iş çevrelerini de kendisine tabi kılma şekline dönüştürme yolunda. Sermaye değişimi sağlayarak onları da kendisine tabi kılacak. Onun için de AKPaslında kriz lâfını pek ağzına almıyor. Sanki bundan mutlu olmuş gibi bir tavır içinde… 2018 bütçesine baktığınız zaman bütçenin iflas ettiğini görürsünüz.

Muhalefetin de maalesef Türkiye'yi bu girdaptan kurtaracak projesi yok.

★★★

Dış politika da yanlışlarla dolu. Türkiye bölgesinde hep kaybediyor. Kazanan ABD İngiltere Almanya ve İsrail. Bunlar da hep Türkiye'yi nasıl kullanacakları düşüncesinde… Onların menfaatleri Türkiye ile çok ters.

Amerika ve Batı'nın çıkarları Türkiye'yi uçuruma sürüklüyor. "

TEBESSÜM

EŞEĞİ DÜĞÜNE NİYE ÇAĞIRIRLAR?

Eşeği düğüne çağırmışlar… Eşeğin yakın arkadaşı katır çok sevinmiş ama suratı asılan eşek memnun görünmüyormuş.

Katır merakla sormuş:

"Düğüne çağırıldığına sevinmedin mi arkadaşım?"

Eşek "Hayır" demiş "Hiç memnun olmadım. "

"Neden ki?" diye sormuş katır. Eşek cevap vermiş:

"Bir eşeği düğüne niçin çağırırlar biliyor musun? Ya odun bitmiştir ya da su… Birinin taşıması lâzım. Yoksa beni niye çağırsınlar ki?"

GÜNÜN SÖZÜ

Gülersen herkes seninle güler. Ağlarsan yalnız ağlarsın!

NECATİ DOĞRU: "FİNANS"I SIFIRLANDI "MERKEZ"İ ELİMİZDE KALDI!

Kur sürekli çıkıyor.

Faiz artmakta.

Merkez Bankası uyuştu.

Hep geç kalmakta.

Utangaç istifalar başladı.

İstifa eden konuşmuyor.

Ettiren de susuyor.

Piyasa faizi yukarıda.

Gösterge faizi aşağıda.

Aralarındaki fark açılıyor.

★★★

Üreticinin morali bozuk.

Tüketici korkular içinde.

Güvensizlik tavan yaptı.

Güven endeksleri çöktü.

Hizmet sektöründe:

88.0'a.

Perakende sektöründe:

93.4'e.

İnşaat sektöründe:

68.8'e geriledi.

Tüketici güven endeksi:

68.3'e dayanıp dip yaptı.

Gramaj indiriyorlar.

Gizli zam yapılıyor.

Ticaret Bakanı çaresiz.

"Stokçuluk" diye çırpınıyor.

★★★

Musluk kurumak üzere.

Doğrudan yatırım sıfırlandı.

2017 yılı ilk 6 ayında:

17.5 milyar dolar 2018'in ilk 6 ayında:

79 milyon dolar.

Doğrudan yatırım geldi.

Yani sıfıra yaklaştı.

★★★

Cari açık bela oldu.

Sürdürülür diyorlardı.

Sürdürülemiyor.

2017 yılı ilk 6 ayında:

21.3 milyar dolar idi.

2018 yılı ilk 6 ayında:

31.2 milyar dolar oldu.

2018 yılı bitti bitiyor.

Yıl sonuna geleceğiz.

Cari açığın milli gelire oranı yüzde 7'nin üstünde gerçekleşecek.

Bu oran acizlik işareti.

Çünkü krizin dibine battığı için IMF'ye gidip el açmış olan Arjantin'de bile cari açığın milli gelire oranı yüzde 4.8. Yani cari açık konusunda Arjantin'den bile kötü durumdayız.

★★★

Önceleri çok vefalıydılar.

"Notcular" vefasızlaştı.

Moody's. Fitch.

Standard and Poor's.

Geçmiş yıllarda Türkiye'nin notunu yükseltirken iktidarlar başbakanlar ekonomi bakanları onları övüyordu. "Notçu"ların verdiği notlarla gurur duyuyorlar notları gerçekçi buluyorlardı. Aynı kişiler şimdi notculara "sahtekar" diyor. "Notçular" CDS'ye bakıyorlar. CDS dedikleri Dış Borç Sigorta Risk Primi'nin adı. Türkiye'nin CDS'si baz puan 507.08'e çıktı. Batmış Arjantin'in bile CDS'si 434 baz puanda. Notçular Türkiye'ye Arjantin ile birlikte en kötü durumda ülke notu veriyorlar. Dış borç bulma musluğu bu yüzden kuruyor.

★★★

Bankalar zorlanıyor.

Batık kredileri şişiyor.

2018 yılı ilk 6 ayda:

Batık kredi 74 milyar TL oldu.

Şirketler kredileri için yeniden yapılandırma süreci başlattı. İflas isteyenler arttı. Bankalar para toplar kredi açarlar fakat zorunlu "Konut Ağası" oldular. Bu yılın ilk 6 ayında aldığı ipotekli krediyi ödeyemeyen inşaat şirketlerinin 13 bin 500 konutu bankaların eline geçti.

İnşaatta balon oluştu.

Lüks konutlar yapıldı.

Elde kaldı satılmıyor.

Konut fiyatları iniyor.

Kiralar da düşüyor.

★★★

Konut dışında her şeyin fiyatı artıyor. Salçadan pirince beyaz peynirden makarnaya kadar market raflarındaki 700 üründen 385'inin fiyatı son 2 hafta içinde yüzde 10 ile 40 arası zam gördü.

Enflasyon tırmanıyor.

Yüzde 15'e yükseldi.

TL yüzde 40 değer yitirdi.

★★★

Bunları niçin sıraladım?

Büyük bol harcamalı yatırımlar yapıldı. İstanbul Finans Merkezi dünyanın en büyükleri; Londra New York Hong Kong'dan daha büyük olacak şekilde 690 bin metrekare alan üzerinde "mega proje" olarak yapıldı yükseldi. Ortadoğu'nun ve dünyanın finansını İstanbul'dan biz yönetecektik. Kuruşa kurşun atar duruma düştük.

"Finans"ı sıfırlandı.

"Merkez"i elimizde kaldı.

RIFAT SERDAROĞLU: UZLAŞMALIYIZ

Atatürk rahmeti rahmana kavuştuğu andan sonra "Karşı Devrim" hareketi derhal başlatıldı.

Asırlardır Türkleri Anadolu'dan çıkarmak Orta Asya içlerine sürmek için çeşitli projeler üreten Vatikan ve emperya

Özellikle Cumhuriyet boyunca Türk Milletinin başı ne zaman sıkıntıya girse ülkede silahlar patlayıp isyanlar çıksa bu melanetlerin altından kendini İngilizlere-Amerikalılara kullandırmaktan zevk alan iki grup çıkmıştır;

eriat isteyen yobazlar

-Kürtçü-Bölücü eşkıyalar!

Bu iki iblis grup kılık değiştirmekte çok ustadır. Zaman olur sağ düşüncedeki gençlerin içine karışıp onları yönlendirirler zaman olur solcu gençlere karışıp onları yönetirler. Ermeni çetelerle iş birliği yapanlar da bunlardır Araplarla beraber olup Türk Askerine kurşun sıkanlar da bunlardır.

1923'ten bugüne kadar ki 28 adet silahlı isyanları inceleyin bu gerçeği görürsünüz. Bu iblis en büyük kötülüğü İslam Dinine ve Kürt kökenli kardeşlerimize yapmıştır. Ayrıca verdiğimiz on binlerce şehidimizin yanında AKP yüzünden yaşadığımız ekonomik çöküntüyü def edecek paranın iki mislini mermiye silaha harcattılar! Gelecek nesillerin haklarını gasp ettiler.

Bıkmadan Türk Milletini bölmeye çalıştılar. Cahil halkımızın kafasını çarpıtılmış bilgilerle doldurdular ve insanları tarikatlar ve cemaatler kanalıyla Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı yaptılar.

Cüppelisi Menzillisi Nurlusu Nursuzu çeşitli tarikatların sözüm ona önderleri süper zengin oldular ve devletimize darbe yapacak güce ulaştılar.

Cumhuriyet değerlerimiz en büyük darbeyi de AKP iktidarları zamanında yedi.

Türkiye'de yaşayan tüm insanlarımızı bir çatı altında toplamak demek olan

"Ne Mutlu Türküm Diyene" ilkesini kaldırıp attılar. Türklüğü alt kimlik haline getirdiler. Bizlere Arap Milliyetçiliğini dayattılar. PKK Narko-Terör örgütü ile masaya oturup kanlı bir terör örgütünü Türk Devletinin muhatabı yaptılar. Kendi vatanı için savaşmaktan kaçan Suriyelileri içimize soktular.

Bazı bölgelerimizde neredeyse "kendi vatanımızda yabancı" durumuna düştük. Hırsızlık ve soygunlar zirve yaptı. Türk tarihinde ilk kez "Besmele ile çalan" siyaset bezirganlarını ve seccade şeytanlarını gördük.

Yani Atatürk zamanındaki gibi "Türk Milleti" olma vasfımızı koruyamadık paramparça olduk!

AKP hala bu ayrımcılığa devam edip kendi toplumunu kurma peşinde.

Bu kötü gidişi engelleyecek Türk Milletini ayağa kaldıracak bizi tekrar bir ve bütün yapacak bir muhalefet partimiz de maalesef yok…

Değerli Okurlar;

Bizlerin gelecekle olan bağımız bu hayata ve bu ülkeye bırakacaklarımızdır.

Kimseyi suçlamadan soruyorum;

Bizim neslimiz evlatlarımıza-torunlarımıza dedelerimizin-babalarımızın bizlere bıraktığı gibi bir Türkiye bırakabiliyor muyuz? Üzülerek söylüyorum bırakamıyoruz!

Eğer ülkemiz bugün bu halde ise bu durumdan hepimiz sorumluyuz. Siyasetçiler oy uğruna yapamadıkları veya yanlış yaptıkları için milletimiz yapılan yanlışlara ses çıkarmadığı için devletin dinamik kurumları demokrasimizi ve cumhuriyetimizi korumadıkları için hepimiz suçluyuz!

Ama eskiyi suçlamanın bugüne bir faydası yok ki!

Hele bu suçlamalar yanlış bilgiye dayanıyorsa! İnanın insanın içi acıyor.

Kasım ayına yetiştirmeyi planladığımız "Kadrolu Dertler" kitabımızda yakın tarihimizdeki yanlışları silip doğruları sizlere sunacağız inşallah…

Madem gelecek nesillere demokrasisi uluslararası standarda ulaşmış zenginleşmiş sosyal adaleti sağlamış bağımsız bir Türkiye bırakamıyoruz

o zaman gelin asgari müştereklerde uzlaşmış bir toplum gerçek anlamda "Millet" olmayı başarmış bir toplum bırakalım.

Bunu bizler yapabiliriz.

Ben sizlere alışageldiğimiz-klasik belli sayıda insanın bir araya gelip kurduğu ve mevcut düzendeki partilerin aynısı olan bir parti kuralım demiyorum.

Ben etnik kökeni-inancı- dili-dini-mezhebi ne olursa olsun özünde insan olmayı başarabilmiş bir toplumu kuracak gençlerimize "EŞİT YARIŞMA ve HİZMET OLANAĞI" sunacak lider sultası olmayacak dürüst insanların bir araya gelebileceği geleceğin Türkiye'sini bilgi ve inançla kurabilecek proje ve yatırım kafası olan Çağdaş bir parti kurmayı öneriyorum.

Türkiye'ye geçmişte hizmet etmiş konusunda uzman ve dünyadaki muhatapları tarafından saygı duyulan on binlerce yetişmiş rafine insanımız var.

Elimizde de sosyal medya dediğimiz bir iletişim sihirbazı var. Gelin bizler antrenörlük yapalım bilgi ve deneyimlerimizi gençlerimize aktaralım onlar en iyisini gerçekleştireceklerdir. Başarabiliriz…

İlk adım ve en önemli adım birbirimizle uzlaşmalıyız!

Uzlaşmak tek başına tüm ayrık otlarının köklerini kurutur.

Anayasamızın ilk altı maddesinde uzlaşacağız. Bu konu olmazsa olmazımızdır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirinde uzlaşacağız.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde uzlaşacağız.

Büyük Atatürk'ü dindar ve mütedeyyin kesimlere doğru anlatıp onları Atatürk ile uzlaştıracağız.

Cehaletle din istismarıyla mücadelede uzlaşacağız.

AKP'yi sadece hesap sorulacak bir parti olarak görmekte uzlaşacağız.

Komşularımızla uzlaşacağız.

Bilimde sanatta doğruda güzellikte üretmekte hakça paylaşmakta çağdaşlıkta uzlaşacağız.

Siyasete kalite getirmekte uzlaşacağız.

Uzlaşmak ideolojilerimizi kaldırıp bir kenara atalım demek değildir!

Ama Türkiye'nin bir açık cezaevine dönüştüğü hukuk devletin yok edildiği ekonomimizin batırıldığı Cumhuriyet değerlerinin ve anayasanın paspas edildiği bu ortamda hiçbir ideoloji Türkiye ve Türk Milletinden önemli değildir.

Lütfen görüşlerinizi (rifatserdaroglu) adresine yazın!

Kendi düşüncelerinizi neler yapabileceğinizi çevrenizde bu olaya destek olacak kişilerin kimler olabileceğinizi düşünün ve bize bildirin. Önümüzde daha zamanımız var.

Çaresiz değiliz çare sizsiniz! Başarabilirsiniz…

SABAHATTİN ÖNKİBAR: CEMAATLERE GENERAL KONTENJANI MI?

Kara Harp okulunda cuma namazını hangi tarikatın imamı kıldırtacak kavgası yaşanmış.

Bu iddia sıradan birine ait değil vatanseverliği tescilli akademisyen bir politikacı yani Prof. Ümit Özdağ'a aittir.

Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde titreyen ve onu yakından izleyen Prof. Dr. Özdağ haberden emin olmasa böyle bir mesaj vermezdi.

Sadece Özdağ'ın bu aktarımı değil bize de benzer haberler geliyor.

Buna göre TSK'da bazı cemaatler cirit atıyor ve etkinlik kavgası veriyormuş!

Özellikle Harp Okulları'nda bu ayrışma ve faaliyeter açıktan görülüyormuş!

Kuşkusuz bunlar iddia ancak klasik ifadedir ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

Türk Ordusu'nda maneviyatı tesis edelim diyerek dinci örgütlenmelerin önü açılmamalı.

Yaşanan FETÖ tecrübesine rağmen bir askeri öğrenci açıktan şu bu cemaat diyebiliyor ve buna susuluyor ise kusura bakmayın bunun adı gaflet ve dalaletin ötesidir.

Bu duruma sessiz kalınırsa TSK cemaatler ordusu olur ve şeyhler general atamalarına bile karışırlar.

TÜRKİYE' BETONA TRUMP MI GÖMDÜ?

Türkiye tam 16 yıl boyunca mevcut kıt kaynağı ile yüzlerce milyar dolarlık dış krediyi üretime katkısı olmayan toprağa yani betona gömdü.

Yapılan son açıklamaya göre 3.5 milyon adet ev elde kaldı.

O kadar ki faizler yüzde 21 iken kamu bankaları yüzde 12 ile ev kredisi verip bu stokları eritmeye katkı peşinde.

Soru şudur: Türkiye'yi betona gömen doların patlamasına müsebbip olarak gösterilen Trump mıdır yoksa yandaş müteahhit zengin olsun ve dinci bir burjuva oluşsun diyen AKP iktidarı mı?

MHP PKK İLE BÖYLE KOL KOLA GİRDİ!

Adı Ömer Faruk Gergerlioğlu.

PKK pardon HDP milletvekili.

MHP'nin yaktığı af ateşine benzin döküp büyüttü yani evet deyip olur verdi...

Fotoğraf net Bahçeli ile Öcalan'ın tosunları af konusunda el ele kolkoladır.

Pardon ama bu olanlar tesadüf mü?

2002'de Apo Bahçeli sayesinde idamdan kurtulmuştu.

2018'de genel af sözü yine ilk kez Bahçeli tarafından dillendiriliyor ve HDP buna destek!

Dün Taraf bugün Cumhuriyet gazetesi!

Dün Taraf gazetesi neyse bugünkü Cumhuriyet gazetesi aynıdır.

PKK ile FETÖ'yü sahiplenme ve milli olan her şeye karşı çıkma da adeta birbirinin kopyasıdır.

Tek istisna Ali Sirmen Orhan Bursalı Güray Öz ve Işık Kansu gibi Atatürkçü yazarların hâlâ Cumhuriyet'te var olmaları lakin haberciliği ve manşetleri tamamen iki bölücü çeteye ve emperyalizme hizmet eder çizgidedir.

Öyle olduğu içindir ki Atatürk'ün ismini verdiği Cumhuriyet epeydir sadece bir kaç binlik tiraja düşmüştür yazık.

ÖSO'YA MAAŞ NEYİN NESİDİR? TRUMP MI GÖMDÜ?

Oda TV yazdı Özgür Suriye Ordusu son devalüasyonlar sonrası TL ile aldığı maaşa itiraz etmeye başlamış.

Anlamadığım neden o sakallı-şalvarlı dinci güruha para ödendiğidir?

Ne yani Türk Ordusu'nun onlara ihtiyacı mı var?

Türkiye'nin o dincilerle ne gibi bir stratejik çıkarı olabilir?

İdlib'de haftalar ve aylardır ayak sürtmemizin sebebi onları sahiplenmek için mi?

Yahu Suriye'nin bütünlüğü eşittir Türkiye'nin bütünlüğü değil mi?

Yüzde yüz öyle ise İdlib'in meşru Suriye kuvvetleri tarafından kontrol edilmesinde Türkiye'nin ne gibi bir zararı olabilir?

Hep söylüyorum AKP'nin içerde ve dışarda gizli bir ajandası var ki işte İdlib politikaları bunun delilidir.

TOKMAK: DOLAR BABALARI!

Dolar vahşi bir şekilde arttıkça yapılan zamlar domdom kurşunu gibi bütçeleri delmeye başladı.

İktidarın vadeli mevduatlarda stopaj vergisini sıfırlayan fakat döviz mevduatlarındaki stopaj oranını artıran kararı dertlere derman olacak mı? Hayır olmayacak!

Ekonomideki yangın büyük. Döviz mevduatlarından alınan stopaj vergisi koca denizde bir damla gibi kalır yangını söndürmez!

Gerçek tedbir gözler önünde ama görmüyor ya da görmek istemiyorlar.

Yaklaşık 300 Türk işadamı Washington'da neden toplandı? Bunlar dolar zenginleri. Türkiye'den götürdükleri dolarlarla iş yapıyorlar ama kazandıklarını Türkiye'ye getiriyorlar mı?

Dünyaca ünlü Wall Street Journal Gazetesi bir Türk işadamının Miami'de yapacağı gökdeleni haberleştirdi. Gazete işadamının Türkiye'deki dolar babalarını hedef aldığını tanesi en az 1.9 milyon dolardan 389 lüks dairenin 45'inin şimdiden satıldığını duyurdu.

Peki bunları kim hangi Türk satın aldı? Ve milyonlarca dolar oraya nereden gitti?

Bir yandan oluk gibi dolar akıyor diğer yandan mevduatlardan alınacak birkaç dolardan medet umuluyor!

BEKİR COŞKUN: HERKES BİZİ KISKANIYOR…

AB ülkelerinde bir kişi eğlenceye ayda ortalama 200 dolar harcıyor…

Bizde düğün olacak ki bedavadan bir iki git-gel…

Kıskanırlar…

Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen süt yılda 110 litre bizde 21 litre… Denizi olmayan orta Avrupa ülkelerinde kişi başına düşen balık 24 kilo bizde 8 kilo

Avrupa ülkelerinde günlük et tüketimi kişi başına 220 gram Türkiye'de 78 gram… Ama 100 gram kıyma yüzü göremeyen tam 13 milyon insan var…

Ekmek…

Batı ülkelerinin ortalaması günlük 50 gram

Bizde 128 gram

O kadar da şey değiliz yani burada geçmişiz…

Bin kişiye düşen doktor sayısı 7 Türkiye'de 1.8… Hemşire sayısı orada bin kişiye 9 bizde 1.1

Türkiye OECD ülkeleri arasında sonuncu…

Araba…

Bin kişiye 447 araba düşüyor yaşlıları ve çocukları saymazsan arabası olmayan yok…

Bizde bin kişiye 121 araba

O deposunu doldurmak için gelirinin ellide birini veriyor bizimki maaşın yarısını iyisi mi koş Osman…

Kişi başına ortalama aylık net gelir:

İspanya 1635 dolar İtalya 2117 dolar Fransa 2761 dolar İngiltere 3 bin dolar Almanya 2851 İsviçre 6310 Hollanda 2997 Avusturya 3780 Danimarka 3269 Kanada 2773 Amerika 2258 dolar

Türkiye:

324 dolar…

Günde 1 dolarla yaşayan 14 milyon insan…

Yoksulluk sınırının altında 25 milyon

Hâlâ diyor ki:

"Bizi kıskanıyorlar…"

Bence dünyanın bizi kıskandığı tek şey şu:

"Ulan yine de keyifleri yerinde…"

BEKİR COŞKUN: KURU SOĞAN…

Kuru ekmek tuz ve bir soğan…

Adama desen "Hukuk elden gitti…"

Onun için bir şey ifade etmiyor…

Kaçak yapısına af geliyor… Vergi vermiyor bağışlanıyor… Doktoru döverek kendisi cezalandırıyor… İnsanlara saldırıp adam dövüyor kadınları öldürüyor kravat takarak iyi halden yırtıyor…

Hukuka ihtiyacı yok…

Adama desen ki "laiklik bitti…"

Müslüman olmayanı zaten insandan saymıyor… Ramazanda ağzı oynayanı bizzat dövüyor… Elinde Kuran ile kürsüye çıkan adamın peşinden koşuyor…

Laikliğe ihtiyacı yok…

"Cumhuriyet devrimleri" desen…

"Camileri ahır yaptılar" diyor…

Hatta cumhuriyete kızıyor ihtiyacı yok…

"İfade özgürlüğü…"

Konuşmak yerine insanları dövüyor… Doktoru pataklıyor… Anlamadığı bir dilden okunduğunda anlamadığı şeye ağladığı için mağdur olduğunda ağlayınca anlaşıldı sanıyor…

"İfade özgürlüğü" gerekmiyor

Kuvvetler ayrılığı insan hakları parlamenter sistem…

Hiçbirisi onu ırgalamıyor…

Zaten milyonlar böylece sessiz kaldığı için reisleri de tüm dünyaya bunlar varmış gibi yapıyor…

Demokrasi falan…

Ona lazım değil…

Ama kuru soğan 4 liraya çıktığı gün…

Anladı…

Bir depo benzin yarım maaşa doğalgaza %50 zam elektriğe %14 zam ekmeğe %20 zam dolmuşa %25 zam süte %33 zam tereyağına %65 zam yumurtaya %27 zam dana kıyma 42 lira

Kuru soğanı hiç 4 lirayken görmemişti…

Başına geleni şimdi çaktı…

Ekonomi yoksulların başına çöküyor…

Bizim için ise artık muhalefete gerek yok kuru soğan var…

Hıyar var domates var patates var sivri var turp var kuru var… İttifak yaptıklarında neler olacak göreceksiniz…

Kuru soğan cumhurbaşkanı olup oraya çıkamaz ama nicelerini indirdi bir bilseniz…

CAN ATAKLI: AMAÇ TÜRKİYE'Yİ DE BU HALE GETİRMEK Mİ?

Bu fotoğraflar uzun süredir sosyal medyada dolaşıyor.

Her gördüğümde içim sızlıyor.

Afganistan'ın Irak'ın İran'ın Cezayir'in sadece yarım asır önceki durumları ile bugünkü görüntülerinin arasındaki fark insanın içini daraltıyor.

Kimileri yine "insanları kıyafetlerine göre ayırmayın inançlara saygı gösterin"türü akla ziyan eleştirilerde bulunabilir.

Ama öyle değil.

Burada kıyafetlere takılmayın sakın.

Bir tarafta bilim okul sosyal hayat varken yaşanan o korkunç dönüşümle hepsi bir anda yok olmuş.

Kadınlar okullardan bilim yuvalarından sosyal hayattan çekilmişler.

Üstleri örtülmüş zihinleri karartılmış.

Bu gerçeği görelim ve ibret alalım.

Aslında Türkiye'yi de bu hale getirmek istiyorlar.

Pek çok yerde ve alanda bunu başardılar da.

Ama her şeye rağmen Türkiye bir Afganistan Irak İran Cezayir ve Mısır değil olmayacak da.

BUNU YAZMAK GEREK

"BU DA GEÇER" TABİİ DE DELER DE GEÇER

Erdoğan ve iktidarın son krizdeki taktiği çok açık.

Hiçbir şekilde sorumluluk üstlenmeden hiçbir hata kabullenmeden her şeyi çok iyi ve doğru yaptığına inanan bir iktidarımız var.

Ama ne çare ki "dış güçler" ve tabii özellikle "Amerika" ekonomizi bozmak için her şeyi yapıyor.

Sadece biat etmiş AKP'li olmaya gerek yok toplumda pek çok kişi aslında biraz da moral istiyor.

Bu nedenle Erdoğan'ın ekonomiye çok aykırı olan "bu da geçer" rahatlığı şimdilik halkı çok da rahatsız etmiyor.

Ama giderek bazı gerçekler ortaya çıkacak.

Örneğin sanki dolar krizinin önüne geçmiş gibi davranıyorlar.

Yandaş medya 6.80'den 6.40'a gerileyen dolar için "düşüş Amerikan Doları Türk Lirası karşısında ciddi değer kaybetti" diyor diyebiliyor.

Oysa şu gerçeği göstermek istemiyorlar.

Doların hali ile ilgili en net gösterge şu;

2009 yılında en büyük rakamlı banknotumuz piyasaya sürülmüştü. 200 lira ile o gün 131 dolar alınabiliyordu.

Aynı 200 lira ile bugün ise 31 dolar 25 cent alabiliyoruz.

Moral verirken biraz haddimizi bilmemiz gerekmiyor mu?

ÇOK GÜLDÜM

TEMEL'E TL'NİN DEĞER KAYBINI ANLATMIŞLAR

Temel doların başını alıp gitmesine akıl erdirememiş.

"Uyy uşaklar" demiş "Dolar dün 4 buçik idu bugün 7 olmiş paramizin değeri düşti diyler nasıl düşiy?"

Ekonomist arkadaşı "Bak" demiş "Fadime ile evlendiğinde ölçüleri 90-60-90'dı değil mi?"

Temel "Evet" demiş.

Ekonomist "O zaman ne kadar harikaydı değil mi?" diye üstelemiş.

Temel "Yaaa özliyim o cünleri" cevabını vermiş.

Ekonomist devam etmiş; imdi Fadime'nin ölçüleri 130-120-130 olmuştur?"

Temel düşünmüş "Aşaği yukari öyle çok fena" deyince ekonomist sonucu söylemiş; "İşte paramızın doları karşısındaki durumu bu rakamlar yükseldi ama değer düştü. "

KOMİK

BU PAZARIN DUVAR YAZILARI

Mizah yazarı İbrahim Ormancı'dan gelen aforizmalardan bir demeti sizler için seçtim;

Yurtta imar barışı dünya ile cebelleş dur!

★★★

Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü'nü bitirenler de KREP TÖRENİ yapsınlar canım!

★★★

Güzelliğin on para etmez. Boşuna selfie çekip durma!

★★★

Kiminle muhatap olsam arıza çıkıyor. Elimi sallasam terelellisi!

★★★

Kontrolden çıktım. Az sonra sendeyim.

★★★

Birisi güven tazelemek deyince düşünürüm. Güven çay mıdır ki tazelensin acep?

★★★

Vardar Ovası… Vardar Ovası…Kazanamadım bedelli parası!

★★★

Hep bir numara küçük ayakkabı giyiyorum. Çıkarınca bir oh çekebilmek için!

★★★

Erkeklerin çoğu olayları kişisel algılamazlar dişisel algılarlar.

★★★

Güvendiğim dağlara kar yağmadı belki ama her tarafına villa dikildi. Dağ dağ olmaktan çıktı yeminle.

★★★

Pazarda bir kilo limonun fiyatının 10 lira olduğunu görünce tıpkı bir limon gibi yüzüm ekşiyor nedense.

★★★

Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde olayım. Yeter ki cep telefonum çeksin!

★★★

Ölüp gideceğiz "Zaman her şeyin ilacıdır" diye avunup gidiyoruz hâlâ.

★★★

Eee şiddet gören kadınlar da DARP MALULÜ sayılmaz mı cankuşlar?

★★★

Aile terapisti bana "Karınızla konuşmayı deneyin" dedi. Konuşacağım konuşmasına da ama her aradığımda cep telefonu meşgul hani.

★★★

Ağzından bal damlıyor. Bal yemenin de bir yöntemi var hacım değil mi?

★★★

Artık insanlar ANALİTİK yerine SANALİTİK düşünüyor.

★★★

Aradığınız kişiliğe ulaşılamıyor. Bu da kelek çıktı yahu!

★★★

Nikahını beni de çağır sevgilim. Seni benden başka çekebilecek keriz kimmiş göreyim.

CAN ATAKLI: NASIL GEÇİRDİLER AMA

Son günlerde toplumun "memnuniyetsiz" bölümünde çok ilginç bir ruh hali hakim.

AKP iktidarından rahatsız olanlardan en çok duyduğum ortak söz şu; "Valla AKP'ye oy verip şimdi ağlaşanlara hiç üzülemiyorum hepsi ne hali varsa görsün kardeşim. "

Bu öfkeli bir tutum.

Yanlış mı?

Teknik olarak elbette yanlış.

"Ne halleri varsa görsünler" dediğinizde aslında siz de "görecekler"arasındasınız.

Bu durumda "batış" da "birlikte" oluyor bunun farkındalar mı merak ediyorum.

Gözlediğim kadarıyla bu öfkeli görüş seçimlerden hemen sonra ortaya çıktı. Doğru olup olmaması çok da önemli değil ama atılan bir tweet bu öfkenin de körükleyicisi oldu.

Mealen şöyle diyordu bir twette; "Ben avukatım 30 bin lira aylık gelirim var keyfim yerinde tatil yapabiliyorum çocuğumu iyi okutabiliyorum ama 1300 liralık asgari ücretinin daha yükselmesi için gecemi gündüzüme katıp çabaladığım kişilerden biri bu sabah bana nasıl geçirdik dedi. "

Bu mesaj ironik bir serzeniş de olabilir.

Çünkü AKP'nin "seçim zaferi!" özünde çok yoksul hatta yardıma muhtaçkesimler tarafından "nasıl geçirdik" sloganıyla kutlandı bu da bir gerçek.

Yoksul ve çaresiz kesimlerin bu tepkisi medeni kazancı pek fena olmayan hayatını kendi başına kurtarma çap ve yeteneğine sahip olanları hayli kızdırıyor.

Bu öfkenin giderek kabardığını ve "Madem bize geçirdiler o halde bundan sonra hiçbiri için kılımı bile kıpırdatmam" diyenlerin sayısının çok arttığını görüyorum.

Birkaç gün önce atılan bir başka tweet de zaten bu öfkenin ortak cümlelerindenbiri oldu bana göre.

Tweeti atan "Bana geçirdik mi diye soran arkadaş duydum ki işinden atılmışsın. Bana geçirildiğini sanıyorsun ama bak yine sana nasıl geçirdiler ama şimdi sakın gelip de benden yardım isteme" diyor.

Bu iktidar toplumun önemli bir kesimini "Ulan batacağımı biliyorum ama bunlara destek verenler de batsın ve gerçeği görsün başka bir şey istemem"kıvamına getirdi ya vallahi helal olsun bu kadar büyük kötülük yapmak her babayiğidin harcı değildir.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

HALKA AÇIK BİR SİSTEMDE YAPILAN İŞLEMLER İPTAL EDİLEBİLİR ?

Her zaman olduğu gibi yine "Türkiye'yi kıskanan dış güçler" Halkbank bilgisayar sistemine saldırdılar ve bir süre dövizin neredeyse yarı fiyatına işlem görmesini sağladılar.

İktidar yetkililerimiz durumun hemen fark edildiğini ve önlem alındığını açıkladılar.

"Hemen" dedikleri aslında 32 dakika.

Bu sürede tam 1763 kişi işlem yapmayı başarmış.

Demek ki yatırımcıların bir kısmı gece gündüz dinlemiyor ve hep ekran başında.

Şimdi merakım şu; Türkiye'yi bu kadar aciz duruma düşürenler "Merak etmeyin işlemleri iptal ettik" diyorlar.

Peki buna hakları var mı? (Hukuken tabii ahlaki olarak sormuyorum elbette. )

Sistem halka açık. Her saniye işlem yapılabiliyor.

Arada bir arıza olmuş birileri de buna rağmen işlem yapmış.

Demek ki sistemin böyle bir saldırıya karşı kendini kapatma güvenliği yokmuş.

Bu durumda bitmiş bir işlemden sonra "Pardon yanlışlık oldu son işlemleri iptal ettik" diyebilir misiniz?

Eğer bunu deme hakkınız varsa bunu dilediğiniz an kullanıp kullanmayacağınızın garantisi de yok demektir. Yani istemediğiniz birinin döviz almasını ya da satmasını da aynı keyfilikle iptal edebilirsiniz.

Şimdi can alıcı bir soru sormak istiyorum; "Doların 7 lirayı geçtiği 13 Temmuzun da böyle bir kaza olmadığı" ne malum? O gün mecburen döviz alanlar "bizim işlemleri de iptal edin birkaç saat sonrasının fiyatlarıyla işlem yapın" deseler haksızlar mı?

BAŞIMDAN GEÇENLER

HAVAALANINDA YİNE BİR BİLGİSAYAR OLAYI

Geçen hafta Antalya Havalimanı'ndaki güvenlik biriminin başındaki bir kadın THYgörevlisinin bagaja verilecek bavuldaki laptopu görmek istediğini belirterek "Bu kontrolü sadece Antalya'da gördüm diğer yerlerde uçağa binerken bilgisayar kontrolü yapılıyor" diye yazmıştım.

Birkaç kendini bilmezin yaptığı "Erdoğan'a eleştiri için şimdi de bunu mu buldun?" zırvalığı dışında gördüm ki bu konuda kafalar karışık.

Çünkü pekçok okurum uçağa binmekle alana girmeyi karıştırmış.

Bu nedenle "Laptoplar hep çıkartılıyor" yazanlar çoktu.

Oysa dünyada da bizde de bagaja verilen bavuldaki bilgisayar çıkartılmıyor.

Neyse. Bu hafta sonu Aydın'ın kasabası Atça'ya gittim bir sokak düğününe katılıp nikah şahitliği yaptım.

Ne Sabiha Gökçen ne de Adnan Menderes havaalanlarında el çantamdaki laptopu çıkarmam istenmedi. Sadece benden değil kimseden istenmedi.

Uçağa binerken de bakmadılar.

Demek ki bizim havaalanlarında alınmış ortak güvenlik kararları yok.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

"KÜLAHIMA ANLAT" DEMİŞTİM ONU BİLE AŞTILAR YA BRAVO

Halkbank'taki döviz rezaletinden sonra yapılan açıklamaların kimseyi tatmin etmediğini belirterek "Bunları külahıma anlatın" demiştim dün.

Skandalın gerçekten "bir kaza" olabileceğini de belirtmiş "ancak" demiştim "Böyle olsa bile kamuoyunda bunca kuşku oluşması da iktidarın üzerindeki bir lekedir" diye eklemiştim.

Ardından yapılan diğer açıklamalar benim de kamuoyunun da kuşkularını daha da artırdı aslında.

Bankanın genel müdürünü ekranlara çıkarmışlar kendini savunuyor.

1763 kişi işlem yapmış da bunlar da 4 milyon 600 bin liralık döviz almış ama bu işlemler iptal edilmiş de falan filan.

Nasıl inanalım? Niye inanalım?

Elimizde bir kanıt yok ki.

Genel müdür "1763 kişi" diyor daha mı fazla daha mı az bizim kontrol etme olanağımız yok ki.

Yine toplam rakamı 4.6 milyon dolar olarak açıklıyorlar. Bunun 4 milyar dolarolmadığının da bir kanıtı yok.

Bu işlemlerin iptal edildiğinin de bir kanıtı yok aslında.

Badem bıyıklı müdürümüz "iptal ettik" diyor. İnanabilir miyiz?

Ayrıca eğer iptal söz konusuysa demek ki ortada bir suç var demektir. Bu durumda bankanın bu kişiler hakkında dava açması gerekir. Böylelikle biz de "bu uyanıkların!" isimlerini öğrenebiliriz.

Yani neresinden tutarsanız orasından kopuyor.

"Külahıma anlat" derken haksız mıyım?

HÜSNÜ MAHALLİ: 'SATHI MÜDAFAA'

Ben 23 Ağustos -12 Eylül tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesinde söylediği 'Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır' sözünü çok anlamlı bulurum.

Tam bir yıl sonra bu kez Atatürk 'Büyük Taarruz'a komuta ediyordu.

Büyük Zafer'i planlayan Atatürk askerlerine 'Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri' diyecek ve 9 Eylül 1922'de İzmir'e girecekti.

Atatürk bu topraklarda tam bağımsız çağdaş laik onurlu ve coğrafyanın diğer devletlerinden çok farklı bir cumhuriyet kurmak istemişti.

Şimdi birileri Atatürk'ü ve Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmak istiyor ama konumuz başka.

Siyaset ve medya bu günlerde İdlib konusunda yoğunlaşmış durumda.

Türkiye Rusya ve İran liderleri 7 Eylül'de Tahran'da buluşacak ancak alt düzeydeki görüşmeler çok yoğun bir şekilde devam ediyor.

Üç ülkenin Savunma ve Dışişleri Bakanları İstihbarat örgütleri başkanları ve genel kurmay Başkanları sürekli görüşüp duruyorlar.

Elbette çok konu var ama esas olan İdlib.

Daha önce İdlib konusunu bu köşede iki kez yazdım.

Erdoğan Putin ve Ruhani arasında yapılan görüşmelerde ve varılan anlaşmaya göre üç yıldır silahlı grupların kontrolündeki İdlib Suriye Devleti'nin kontrolünde olacak.

Rusya'nın Eylül 2015'te Suriye'ye müdahalesinden önce Suriye devleti toprakların yalnızca % 20 kadarını kontrol edebiliyordu.

Her yerde tankı topu füzesi her türlü ağır ve hafif silahı ve hatta kimyasal silahı bulunan onlarca terör örgütü vardı.

Yaklaşık 300 bin terörist.

Dünyada hangi devlet buna izin verebilirdi?

Dünyada kaç devlet onlarca ülkenin destek verdiği bu kadar teröristle baş edebilirdi.

Ama Suriye Devleti kararlıydı.

İran ve Rusya'nın yardım ve desteğiyle % 20 olan güvenli bölge bugün %70 civarında. Geri kalanların %20'si ABD İngiltere Fransa ve İtalya destekli PYD ve DSG (Arap aşiretleri) güçlerinin işgali altında.

Cerablus'tan Afrin'de kadar uzanan bölgede TSK ve ÖSO var.

Nusra ve benzeri örgütlerin işgali altındaki İdlib'de 50-60 bin terörist var.

Suriye Devleti burayı geri almaya kararlı.

Bu kararlılığını en geç eylül sonuna kadar gösterecek.

Şimdi esas sorun İdlib'de bulunan 15 bin kadar yabancı terörist ne olacak?

Suriye ordusu saldırıya geçerse ya sonuna kadar savaşıp ölecekler ya da Türkiye'ye doğru kaçacaklar.

Böyle bir durumda Türkiye bunları ne yapacak?

Çeçen Fransız Alman Özbek Türkmenistanlı Uygur Türk'ü Tunuslu Suudi ve başkaları…

Özetle ve çok net söylüyorum:

İdlib ve genel olarak Suriye sorununun çözümü Türkiye'de.

Atatürk değil ama Esad 'Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır o satıh bütün vatandır' diyerek Suriye'nin toprak bütünlüğünü sağlamaya kararlı görünüyor.

Anormal bir durum gelişmezse Suriye Devleti yıl sonuna kadar ülkenin her yerinde olacaktır.

Yani İdlib'den sonra sıra PYD'nin kontrol ettiği bölgeye gelecek.

ABD ve yandaşları ne yaparsa yapsın Suriye ordusu Fırat'ın doğusuna geçecek ve devlet otoritesini sağlayacak.

Böyle bir sonuç Türkiye'nin lehine olacağı için Ankara şimdiden Şam ile birlikte hareket etmelidir.

24 Ağustos 2016'da Rusya'nın onayıyla Cerablus'a oradan da El-Bab Azez ve son olarak Afrin'e giren TSK yine Rusya'nın işbirliğiyle bu bölgelerden çekilecek.

Sonrası çok kolay.

Erdoğan Putin ve Ruhani Esad ile muhalefeti barıştıracak.

Yeni anayasa yapılacak ve peşinden BM denetiminde özgür ve demokratik seçimler yapılacak.

Herkes bu seçimde Esad'ın kazanacağını biliyor.

Peki o zaman neden Suriye'ye müdahale edildi?

Neden 4 milyon Suriyeli Türkiye'ye geldi?

Neden yüzbinlerce insan öldü yaralandı ve sakat kaldı?

Neden 600 bin ev yıkıldı ve ülkenin tarihi eserleri talan edilerek çetelere satıldı.

Suriye 'sathında' bir toprak olan İdlib için neden bu kadar yaygara koparılıyor?

Neden Atatürk ve söylemleri unutturulmak isteniyor?

MURAT İDE: SABIRLA OKUYUN LÜTFEN. .

Yıl 2005'ti. . O zamanlar Ciner Grubu'nun olan atv'nin Ankara Temsilcisi'ydim. .

Haziran ayında Genel Yayın Yönetmenim Yılmaz Özdil ile incir çekirdeğini doldurmayacak bir gerginlik yüzünden görevimden ayrıldım. .

Çok geçmedi Eylül ayında aynı gruptan iş teklifi aldım. . Ciner Ilıcak'lara ait Tercüman Gazetesi'ni satın aldı. . Gazetenin adı değişecekti ve Bugün Gazetesi olacaktı. . Ben de haftanın 6 günü köşe yazacaktım. . Protokol davetlere katılabilmek için de 'Temsilci Yardımcısı' sıfatı verildi. . Bugün Vatan Gazetesi'nin Ankara Temsilcisi olan Murat Çelik ile birlikte çalışmaya başladık. .

Gazetenin başında Beşir Atalay'a 'Hocam' diyen Selahattin Sadıkoğlu vardı. . Ve Ankara Büro'da da sağlam bir ekip. .

Ciner Grubu henüz rahmetli hocam Ufuk Güldemir'in 'Gücü Özgürlüğünde' sloganına uygun bir yayıncılığa müsaitti. .

Eylül başında gazete 'Bugün' adıyla yayına başladı. . Ard arda bomba manşetler atılıyordu. . Başında yandaş bir akıl olsa da 'Gazeteciliğe' pek direnemiyordu. .

Sonradan uzun süre 'Yandaş yayıncılığın' dibine vuran bir arkadaşın getirdiği haber o sabah toplantının bombasıydı. .

İddiaya göre Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım 2005'in Haziran ayında 'ilginç mi ilginç' bir yolculuğa çıkmıştı. . Henüz uçak saltanatı başlamadığı için DHMİ'ne ait bir uçak Ankara-Antalya-Ankara rotası bildirerek havalanmıştı. . Yani Ankara'dan Antalya'ya gidecek (Adana da olabilir) ertesi gün de Ankara'ya geri dönecekti. . Yolcusu Ulaştırma Bakanı'ydı. .

Yurt dışında ne işi var ki?

Ancak gelen bilgiye göre "Yurt içi uçuş rotasıyla" Ankara'dan kalkan uçak ertesi gün "Yurt dışından" Türk hava sahasına girdi. .

"Nasıl yani?" deyin tabi. . Biz de öyle dedik. .

"Ankara'dan Antalya (ya da Adana'ya) gidip döneceği bildirilerek kalkan uçağın yurt dışında ne işi var?" diye merak ettik. .

Haziran ayının sonlarına doğru gerçekleşen bu uçuşta Hava Kuvvetleri radar kayıtlarına göre o uçak ertesi gün Lübnan'dan kalkmış Ankara'ya dönüyordu. .

Lübnan???

**

Cumhuriyet tarihinin en facia özelleştirmesine Türk Telekom özelleştirmesine bir hafta bilemedin 10 gün var. . Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Ulaştırma Bakanı Lübnan'a gidip dönüyor. .

Bakan Lübnan'da turistik bir faaliyette bulunmadıysa insanın aklına doğal olarak Telekom ihalesine gireceği bilinen 'Hariri' ailesi geliyor. .

İlginç değil mi?

Aslında olabilir bir şey. . Bakan gidebilir. . Ön inceleme yapabilir. . Bunun için oraya gitmesine gerek olmasa da de ki ihtiyaç duydu. .

Olabilir de uçağın bildirilen rotası ile uçuş rotasının farklı olması garip. .

Ankara'dan aşağı inip döneceğim diye rota bildirip Lübnan'da çıkmak da neyin nesi?

Kimin nasıl bir mesajı gitti acaba Hariri ailesine?

İhaleden önce bir pazarlık mı oldu?

Pazarlık dediğim kamu yararına falan değil. . Zaten bugün geldiğimiz nokta da zerre kamu yararı düşünülmediğini gösteriyor.

Galataport'tan sonra Telekom

Temsilcimiz bir seyahatteydi. . Muhabirimizin getirdiği haberi toparlayıp İstanbul'un ayak diremesine rağmen ısrarcı olan bendim. .

Ertesi gün gazetenin manşetinde bu uçuşa dair sorular vardı. . Bir hafta önce benim GALATAPORT İHALESİ yazımı manşet yapan gazetenin o günkü manşeti de ortalığı karıştırdı tabi. .

Galataport ihalesi ile ilgili olarak da Erkan Mumcu'nun 'Bardağı taşıran damlaydı' sözleri manşet olmuştu. .

Dikkat buyrun hep ihale hep ihale. .

Şimdilerde 'Zafer' gibi duyurulan o ihaleler. . Ah o ihaleler. . Ve vah ki gazetecilik. .

Sonuç ne oldu?

Ulaştırma Bakanı'nın farklı bir rota bildirerek yaptığı uçuştan Lübnan ziyaretinden kısa süre sonra Türk Telekom Lübnan'lı Hariri ailesinin oldu. .

Sonra ne oldu?

Sonrası malumunuz. . Adam beş kuruş ödemedi. . Türk bankalarından kredi kullandı. . Telekom'un mallarını satıp cukkaladı. . Sonuçta pııırrrr. . Ne güzel İstanbul. .

Tabi ahalimiz uçup giden cukkalanan parayı 'Marslıların' parası sandığı için ortada sorun görmüyor. .

İddia ediyorum medeni bir ülkede bırakın özelleştirmedeki saçmalıkları o uçuş bile istifa nedeni olurdu. . Övündüğümüz medeniyetimiz o kadar yerlerde yani. .

Bedeli ödenmiş habercilik!

Bu haberden kısa süre sonra gazete el değiştirdi. . Ak Parti ve Erdoğan'ın yol arkadaşı 'Fetullah Gülen Cemaati'nin bir zengini gazeteyi satın aldı. . O günlerde Gülen hasretle Türkiye'ye beklendiğinden fetö-metö denmiyor Gülen cemaati deniyordu. .

Bu abi gazeteyi satın aldıktan birkaç gün sonra Ankara Büro'ya işten çıkarılacaklar

Ankara Temsilcisi Murat Çelik yakın arkadaşım. . Dedi ki;

-Ben bu işleri sevmiyorum. . Sen bak ve tebliğ et. .

Ben de sevmiyordum ama patron oydu. . "Adaş bu adamlar önce beni gönderir" dediğimi hatırlıyorum. .

Nitekim zarfı açtım. . Kağıtta tek isim yazıyordu;

-Murat İde :)

Yani 29 yıllık meslek hayatımda işten çıkarıldığımı kendi kendime tebliğ ettiğim bile oldu. .

Kendi kendime tebliğ edip kendi kendime tebellüğ ettim. .

**

Galataport haberi ve Lübnan uçuşu iktidarın yol arkadaşını çok rahatsız etmişti. . Hemen gereği yapıldı. .

Zaten F tipinin benim ipimi çekmek için habere-mabere ihtiyacı yoktu. .

Her şartta kapının önüne konulacaklardandım kondum. .

Peki bu kadar önemli bir haberle ilgili yazarken neden önünüze o günkü manşetin fotoğrafını koyamıyorum?

Çünkü o gazeteye daha sonra 'Terör örgütü yayın organı' gerekçesiyle el kondu ve yönetimi kayyuma devredildi. . Kayyum görev yaptığı süre boyunca ilk iş internet dahil tüm arşivini haritadan sildi.

Hidayet bey mutlu musunuz?

Takip edenler bilir;

Geçen haftadan beri benim için "Kapının önüne kondu" ve "Yazarsam ağır gelir" diyen MHP Genel Sekreteri Hidayet Vahapoğlu'nun ısrarla neyse o diyeceği yazmasını istiyorum. . Tık yok. .

**

Bu yazı ve konusu vesilesiyle bir kez daha hatırlatayım;

Hidayet bey ben böyle kovuluyorum. . Gurur duyuyorum demem bundan. . Ama siz şu sorulara cevap verebilir misiniz?

-O gün o seyahati gerçekleştirip milletin milyarlarca lirasını iç ettirenlerle ittifakta mutlu musunuz?

-O gün o gazeteyi fetö'nün zenginine sattırıp medya hakimiyetinin önünü açanlarla bir arada olmaktan mutlu musunuz?

-O gün inandığını yani gazeteciliği yapıp o bezirgan saltanatına 'Hayır' dediğinde fetö'nün kovduğu gazeteci için yine inandığını yapıp 'Hayır' dediğinde 'Kapının önüne koyduk' diyebilirken mutlu musunuz?

Demem o ki Türkiye'deki rezaletler bilinen tarihlerden önce başlıyor aslında. . Önemli olan görebilmek. .

Türk Milleti'ne milyarlarca dolara mal olan Türk Telekom rezaleti de aslında ihaleden önce başladı. .

Millete bedel ödetenler el üstünde. . Milleti için bedel ödeyenler hala çırpınıyor. .

Hidayet bey siz çırpınmaktan vazgeçip bezirgan saltanatına methiyeler dizmekten mutlu musunuz?

**

Yazıya bak;

Nerdeeeeeeeen nereye?

======================================

AHMET TAKAN: "GEÇMİYOR SAYIN CUMHURBAŞKANI GEÇMİYOR..."

"Bu da geçer ya hu..."

Ucu açık!. . Elbette geçer de ne kadar zaman alır? Tahribatları ne olur? Bu tahribatların sonucunda ne bedeller öderiz?. . Ölen ölür kalan sağlar bizim mi olur?. .

Balık avı sezonunu önceki gece törenlerle açan Erdoğan acaba balıkçılara dönüp "Tekneye mazotu doldurabildiniz mi?" diye sorabildi mi?. . Tören sırasında biblo gibi yanına dizilen taklacılar balıkçı esnafının sıkıntılarından cesaret edip de bahsedebildi mi?. . Yoksa sıkıntıların dile getirilmesi Erdoğan'ın denize bıraktığı balıklardan birinden mi beklendi?. . Tatlı su balıkları ile tuzlu su balıklarının ezeli rekabeti balıkçıların sıkıntılarını ört bas mı etti?. .

Tabi burada dile getirilmesi gereken en baba sorulardan biri de bu büyük ekonomik krizin geçtiğini görmeye kaç kişinin ömür yetecek?. . Bakın kansere yakalanmış 15 Kasım 1950 doğumlu Şemsettin Akarsu kendisi gibi içinde bulundukları hastaların acil durumunu sosyal medyada (31 Ağustos) takipçileriyle nasıl paylaşmış:

"T. C. CUMHURBAŞKANLIĞI'NA. SAĞLIK BAKANLIĞINA. SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANLIĞINA.

Sayın Cumhurbaşkanım bu gün yaptığınız konuşmada doların hali ne olacak diyenler için onlara BU DA GEÇER YA HU diyorum dediniz... Geçmiyor Sayın Cumhurbaşkanı geçmiyor. . ! Kolon kanseri tedavisi görüp tedavi sonrası sürekli kolostomi torbası kullanmak zorunda olan emekli bir vatandaşım bugünkü ekonomik şartlar altında emekli bir insanın hangi şartlar altında hayatını idame ettirmek zorunda olduğunu en iyi bilen kişilerden biri olduğunuza inanıyorum. Sayın Cumhurbaşkanı; Türkiye'de kolon kanseri ile mücadele edip şu anda kolostomi torbası kullanmak zorunda olan 58.000'nin üzerinde hasta var Kolostomi malzemeleri hastalara iki ayda bir verilmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu Kolostomili hastalara iki ayda bir verilen bu malzemeler için 352 TL ödeme yapmaktadır ancak kullandığımız bu malzemeler dolara endeksli olduğu için ve dolardaki dalgalanma dolayısıyla TL. 'de meydana gelen değer kaybı yüzünden her ay kullandığımız bu malzemeler için 250 TL ile 300 TL arasında ilave bir fark ödemek zorunda kalıyoruz bir emekli olarak ödediğim bu fark her gün mutfağımızdaki sıkıntılarımızın artmasına sebep olmaktadır. Sayın Cumhurbaşkanı; Beş milyon mülteciyi barındıran Devletimizin Kanser tedavisi görmüş altmış bin kadar Kolostomili vatandaşının da mağduriyetini giderebileceğine olan inancımızı muhafaza etmek istiyoruz. Bizim mağduriyetimizin ve sıkıntılarımızın giderilebilmesi için SGK'nın kolostomi malzemeleri için yaptığı fiyat tespitini günün şartlarına göre güncellemesini bekliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanım; İlgili kurumlara bu konuda gerekli talimatı vererek bu mağduriyetimizi gidereceğinize inanıyorum. Saygılarımla arz ederim.

Şemsettin Akarsu"

Şemsettin Akarsu'nun sosyal medyada yayınladığı mektubun ne Cumhurbaşkanlığı'nda ne Sağlık Bakanlığı'nda ne de SGK'da okunup dikkate alınacağına dair inancım çok az. Kronik hastalıkların pençesine düşmüş dövizdeki kur yükselişleri yüzünden mağduriyetleri giderek artan daha çok örnekler biliyorum. Trajik tablo çok net;

Ülkesini savaşta terk edip kaçanlara ödenen milyonlarca dolar...Ve bunları her türlü fedakarlıkla sırtlayan bir millet... Birileri Türkiye sahillerinde keyifle nargilelerine tüttürürken Mehmetçik Suriye'de can veriyor... Kanser hastaları kolostomili torbası alabilmek için feryat ediyor.

Geçer geçer de... Nereye ne kadar ve ne zamana kadar?...

Milletin toptan kanser olmasını mı bekliyorsunuz?. .



MURAT MURATOĞLU: EN SON BAŞKANLAR DUYAR!

★★★

Kendisiyle görüşen işadamlarının "Türkiye'den içinde bulunduğumuz durumdan haberi bile yok!" demelerini saymıyorum bile… Bunlar da yılların işadamı tabii durumu hemen anlıyor. Çoğu umudu kesmiş kendini kurtarmaya bakıyor.

Şehit Ömer Halisdemir'in oğlunun sınava hazırlık için dershaneden geldiğinisöylemesi üzerine Erdoğan dershaneciliğin hâlâ devam ettiğini öğreniyor Milli Eğitim Bakanlığı'nı arayarak "Hani kapanmıştı bu dershaneler" diye soruyor! Vay anam vay neler dönmüş?

★★★

Sahi koca memlekette kendisinden başka dershanelerin devam ettiğini bilmeyen var mı? Kapatıldıkları ilan edildi. Sadece tabelaları değiştirildi. Okullar bile dershaneye dönüştürüldü. Hepsi devam etti. Sokakta yürüse her ilçede en az iki tane…

Hani Erdoğan "Gürcistan'dan vücutlarına et sarıp getiriyorlarmış. Orada 5 liraya aldıkları eti 40 liraya satıyorlarmış" diyen partiliye; "Bu nasıl olur ya bu mümkün mü?" diye sormuştu. Ya beş yıllık yöntemi daha yeni duymuştu ya et fiyatlarından haberi yoktu.

Bakın bugün enflasyon rakamları açıklanacak. Yalandan yüzde 3 falan artacak. Yıllık enflasyon yüzde 18-19'a çıkacak. Muhtemelen açıklanan rakama sadece Başkan Erdoğan inanacak. Yine kandırılacak!

Yılbaşında verilen enflasyon hedefi neydi? Yüzde 5 mi? Neremle gülsem bilemedim şimdi… Durun daha ne gördünüz ki? Eylül ayında daha da kötü gelecek. Seçmen istikrara oy vermişti. Türkiye istikrarı teninde hissedecek. Enflasyon istikrarlı bir şekilde yükselecek!

★★★

Geçen yıldan beri konut elektriğinde yüzde 33 zam geldi. Bu bile dizginlenmiş hali… Sanayi ticarethane ve tarımsal sulama abonelerine yapılan zam oranı yılbaşından itibaren yüzde 44'ü aştı. Mevzuat gereği elektrik zamları üç ayda bir yapılıyordu. Mevzuat çöp oldu!

★★★

AKP'nin parti amblemi ne? Ampul! Ampul neyle yanıyor? Elektrik! İşte o ampulün elektrik faturası tüm memleketi çarpıyor. Adamlar ülkeyi hakkını vererek yönetiyor.

Ülkemizde yüzyıllardır süren gelenektir. Tecavüze uğrayan tecavüzcüsü ile evlendirilir. Bırakın yüzde 33'ü elektrik zammını yüzde 100 gelse bile oyuna gelmeyeceğiz. Dış güçlere ülkemizi yedirmeyeceğiz. Hemen yeni bir saray daha yapıp gerekli cevabı vereceğiz.

=====================================

NECATİ DOĞRU: MASAL İLE GERÇEK!

Getirildiğimiz nokta:

Dolar ile şarbon.

Güç birliği yaptılar.

Türkiye'yi sallıyorlar.

Halk uyansın istiyorlardır!

★★★

1 doların; 6.60 TL'ye çıktığı günün akşamı geç saatlerinde devlet bankasından doları "3.72 TL'den" alanlar oldu.

Ne kaymaklı alış?

1763 kişiymiş.

İçlerinde acaba "Reza Zarrab'ın adamları" ile Fetullah'ın "banka imamları" da var mıydı?

Nereden bileceğiz?

Dövizlerini bankasına güvenmeyip evindeki ayakkabı kutularında saklayan genel müdür çıkartmış bir yönetim kültürünün bugün sözlerine ne kadar ve niçin güveneceğiz? Diyor ki "Düşük kur veri sağlayıcı dış şirketten (yani bankanın hizmet satın aldığı taşeron firma) kaynaklandı. "

Kim bu taşeron?

Nasıl ve kimin aracılığıyla girdi de devlet bankasına dışardan veri sağlayıcı oldu? O gece ucuz dolar kapatanlar ile bu taşeron firma sahiplerinin yakınlıkları var mı? Araştırıldı mı?

Kim soracak?

Kim anlayacak?

Yarın unutulur.

★★★

Kurban bayramında "şarbon" Ankara'nın dibindeki 2 mahalleye kadar gelmişti.

Bakanlar masal anlattı.

Dün şarbon bu kez İstanbul'un dibinde "ben buradayım" diye kendini hatırlattı. Hayvancılık Bakanı topluma yine masal söylüyor.

Şarbon kim kaynaklı?

Yabancı mı? Yerli mi?

İthal hayvanla mı geldi yoksa bizim yerli hayvancılığımızın içinden yeniden mi hortladı?

Hayvan ithalatını kaç firma yapıyor? Bunlar kimdir? İthal ettikleri hayvanların "veteriner kontrolü yapılmadan" ülkeye sokulması imtiyazına sahipler diye bir ciddi iddia var. Doğru mudur? Halka "Et ve Süt Kurumu ithal ediyor"denilmesine rağmen onun adına iktidar yandaşı kişiler hayvan ithalatı yapıyor sözleri gerçek midir?

Gerçekleri bilmeliyiz.

Bakan masal anlatıyor.

★★★

Masal uyutur.

Gerçekler şöyle:

Türkiye'ye en fazla Brezilya ve Uruguay'dan olmak üzere 20 farklı ülkeden hayvan ithal ediliyor. Halkının et ihtiyacını kendi yerli üretim hayvanı ile karşıladığı yıllarda Türkiye'nin 5 veteriner fakültesi vardı. Bugün 29 veteriner fakültesi var. Veteriner fakültesi sayısı bakımından Türkiye nüfusu 1.5 milyarı geçen Çin ve nüfusu 1 milyara yaklaşan Hindistan'dan sonra dünya üçüncüsü oldu. Buna rağmen veterinerlik bilgisi ile Türk hayvan yetiştiricisi buluşturulamadı. İşsiz veteriner ordumuz oluştu. 20 ülkeden dolar ödenip ithal edilen hayvan etine bağımlı olduk. Borçla bulunmuş dolarla hayvan ithalatı yapıp yabancı çiftçiyi kalkındırıyoruz.

Şarbon da cabası.



MURAT MURATOĞLU: EJDER MEYVELİ ENFLASYON SEPETİ

Enflasyonu yazayım da nesini yazayım? Herhalde TÜİK enflasyonu da enflasyondan arındırılmış olarak açıklıyor… Ağustos ayında gıda enflasyonu binde 6 artmış! Hiç artmasaymış… Aylık enflasyon yüzde 2 3 artış gösterdi. Fiyatı yüzde 5'den az artan ne var ki? TÜİK alışverişi nereden yapıyorsa söylesin biz de oradan yapalım! Bize yazık değil mi?

★★★

Neymiş? Bayram varmış! Fiyatları topladığı 20 Ağustos Pazartesi günü tatil nedeniyle derleme yapamamış. Yapsaymış kaç açıklayacakmış?

Bakın dolar Ağustos ayına 4.90 lira ile başladı 6.60 lira ile bitirdi. Yüz bin lira ile 20 bin 408 dolar alabiliyorken bu miktar 15 bin 151 dolara geriledi. Yüz bin lira paranız 34 bin 696 lira eridi. Oysa açıklanan enflasyona göre sadece 2300 lirakaybetti.

★★★

Böyle enflasyon rakamları açıklatıp milletle dalga geçmek ayıp değil mi? Israrla Türkiye şahlanacak diyorlar şahlanan belli…

Ucuzcu marketlerden git BİM'e sor kasiyere… En az yüzde 20 zam geldi her ürüne… Pinpon topu bile yüzde 20'de

★★★

Enflasyon sepeti demişken; Vatandaş şarbonlu et yerken 30 Ağustos resepsiyonunda halkın sarayında verilen yemekler ve içecekler de enflasyon sepetinde yer alıyorlar mı?

Haliyle mutfağı 650 metrekare olunca bolca tüketiliyorlar Saray'da… Sunulan yemeklerin öyle acayip isimleri var ki ne yediğini bilene devlet nişanı verilmeli.

★★★

"Chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie"nin nedir enflasyon sepetindeki yeri? Bahçede mi besliyorlar ejderi? Ejder yerli ve milli mi?

Ya "liçi meyvesi eşliğinde efuli?" Kim bilir o nereli? "Starex meyvesi eşliğinde aloevera" nedir peki? Starex Hyundai'nin minibüsü değil miydi? Davetlilere minibüs mü yedirmişler yani?

"Pataşur içerisinde çerkez tavuğu" önemli… Ya "zencefilli somonlu suşi?"Somon deniz somonu mu acaba? Çiftlikse tadı yavan olur kanımca……

Sahi "kertenkele aromalı altın çilek soslu tütsülenmiş gergedan boynuzu kızartması" yok mu? Yerli içeceğimiz ayrana ne oldu?

★★★

Bakın buraya kadar sustum içime attım. Sonunda dayanamadım. Dalga mı geçiyorlar yoksa sabır mı sınıyorlar? Nereye gidiyor bu ülke? Kimse kusura bakmasın ama "tartalet içerisinde Antakya usulü humus" olur mu Allah aşkına? Yakışmış mı bu sofraya? Çabuk aşçıyı çağırın bana!

★★★

Halk bıkmışsa makarnadan bulgurdan… Gidip yiyebiliyor mu pataşur içerisinde çerkez tavuğundan? Ne de olsa "halkın sarayı" değil miydi?

Saray'dan verilen yemekteki gibi gömebiliyor mu chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie'yi? Yoksa yine tarhana ve makarnaya talim mi?

★★★

Halk ne kemiriyor? Yandaş medya usulü ızgara dış güçler… Fırında rabia soslu duble yol asfaltı… Deniz tuzu serpilmiş asma yapraklı Osmangazi Köprüsü halatı… Dik dur eğilme "susamlı levrek simidi" seninle… Enflasyon falan hepsi hikâye… Hepimiz aynı gemide değil miyiz neticede?

MURAT MURATOĞLU: İKİ AYA DEĞİL DE İKİ SARAYA TOPLARIZ!

Muhtemelen "iki aya" değil de "iki saraya" toparlarız demek istedi. Nitekim aldığı tek karar Ahlat'a Cumhurbaşkanlığı için yeni saray… Demek ki sırada bir tane daha var!

Peki iki aya toplayamazsak ne olacak? Yeni hükümet sisteminin çalışmadığını mı anlayacak? Başkanlık sistemine geçince uçacaktık. Direkt yere çakıldık. Madem ekonomi toplayacak zamları yapma. Toparlamazsa hiç boşuna suçlu arama.

★★★

Dolar kuru 5.45'i geçtiğinde de "Makul süre içinde her şey düzelecek. Piyasalar rahatlayacak. Hiç korkmayın hepsi geçecek" dememiş miydi? Her şey çok daha kötüye gitti. Bak bakalım dolar şimdi kaça geldi?

En azından dağıldığımızı kabul etti. İki aya değil de hiç değilse üç vakte kadardeseydi daha inandırıcı gelirdi. Artık üç hafta mı üç ay mı üç yıl mı kimse bilemezdi. Papaz falan hikaye… Bugün başlasak toparlamak için makul süre en az üç sene…

★★★

Nasıl düzelecek ne gibi tedbirler alınacak ne kadar kemer sıkılacak? Hiçbiri yok! "Bir dizi kararlar aldık" diyor lakin kararlar dizilerin sezon finali gibi… Ne olacağını kimse bilmiyor.

Hani iki ay kadar önce Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın başına damadını getirince; "Bu işi çok daha seri derleyip toparlayacağına inanıyorum" demişti. Ekonomi fena dağıldı.

Milletten para dilenir hale geldik. Bir Çin'e soruyoruz bir Katar'a… Bir Almanya'ya bakıyoruz bir Rusya'ya… Resmen avuç açıp para istiyoruz. O hale geldik!

★★★

Ben size söyleyeyim… İki ay deyince eylül ekim… İdare edersek ekime kadar edemezsek hikaye eylülde başlar. Şu ana kadar kur artışı ve zamlardan başka bir şey görmedik henüz…

Ağustos ayında emeklilere dağıtılan 12 milyar liraya ekle bayramda harcanan 10 milyar lirayı… Turizmden gelen 25 milyar lira… Ekonomi canlılığını korudu haliyle…

Okullar açılınca ne olacak? Milyarlarca lira cepten çıkacak. Havalar soğuyacak geceler uzayacak bu sefer de doğalgaz ve elektrik zamları vuracak. Cepte para kalmayacak.

★★★

Ülke iliklerine kadar durgunluğu hissedecek yaprak kımıldamayacak. İnşaat tamamen durdu. Sanayi hızla daralıyor. Bankalar kredi vermiyor. Kredi olmazsa üretim yapılamıyor. Neyle yapacaklar ki? Öz sermaye mi kaldı?

İç pazar hızla küçülüyor. Şirketlerin kredi vadeleri geliyor. Zamlar durmayacak. Hani enflasyon sepetinde pinpon topu varil stor perde diye dalga geçiyorduk ya… Onların fiyatları bile katlayacak.

★★★

"En yakın zamanda Şam'a gidip Emevi Camisi'nde namaz kılacağız" dediğinde tarih 5 Eylül 2012 idi… O gün doğan çocuk bugün 6 yaşına girdi. Oradan "İki aya kalmaz toparlarız" demecini hesaplayın bakalım hangi yıla denk geldi!

MURAT MURATOĞLU: ÖP ÖP ÖP ÖP DOYAMADIM!

Bakalım dış güçler ekonomimize nasıl saldırmış? Cumhuriyet tarihinin en büyük kazığını bize kimler atmış? Sorsan hepsi sütten çıkmış AK kaşıkmış?

★★★

Yıl 2005… Bundan 13 yıl önce… Türkiye'nin en değerli şirketlerinden Türk Telekom için başlıyor özelleştirme… Ojer Telekom (OTAŞ) şirketin yüzde 55 oranında hissesini 6.5 milyar dolara satın alıyor ve 21 yıllığına işletme sahibi oluyor.

Lübnanlı Hariri Ailesi'nin sahibi olduğu Oger Telekom ana ortak… Saudi Telecomise diğer ortak… Ufak bir pürüz var ki; o da ihaleyi kapan şirketlerin para ödemeye niyeti yok!

Niyeti yok ama üst düzey tanıdığı çok… Şirket ihaleyi alıyor ihale ile aldığı Türk Telekom'u teminat gösterip krediyi kopartıyor. Onunla özelleştirme parasını ödüyor.

★★★

Oysa sözleşmeye göre Türk Telekom hisseleri rehin ipotek teminat olarak kullanılamaz. Birileri bir yolla izin veriyor ki kredi bulunuyor. Sahi acaba izni kim veriyor? Kimse dile getirmiyor.

Bu arada yeni gelin gibi şirketin kasasında 2 milyar dolar kuzu gibi yatıyor. Şirket bir anda muazzam kâr etmeye başlıyor.

Ödenmeyen faturaları tahsil ediyor. Boş durmuyor şirket demirbaşlarını arsalarını binalarını taşınmazlarını cayır cayır satıyor. Yetmiyor şirkete zimmetli tonlarca bakır teli bile okutuyor. Paraları kâr payı olarak dağıtıp cukkalıyor.

turk-telekom

Para harcamamak ve daha çok para kazanmak için kurumda çalışan 18 bin 500 kişilik istihdam yok ediliyor. Milyarlarca liralık vergi borcu siliniyor. İhale şartnamesinin gerektirdiği altyapı yatırımları yapılmıyor.

Türk Telekom para basarken alınan kredi borcunun tek kuruşu dahi ödenmiyor. Şirket kârının yüzde 55'i tutan 5.7 milyar dolar yani bugünün parasıyla 37 milyar lira cebe atılıyor!

2013 yılında tekrar ilk yılları ödemesiz olarak 29 bankadan 4.478 milyar dolar ve 212 milyon Euro kredi bulunup eskisini yapılandırıyor. Şirket paraları cebe atmaya devam ediyor.

★★★

Her yıl kâr eden Türk Telekom bir anda zarar etmeye başlıyor. Böylesine kazançlı bir sektörde altyapı tekeli seninken hem de nasıl zarara edersin?

2014 yılında uluslararası yatırımcılara 1 milyar dolarlık şirket tahvili satıyor. O para da cukka cukka… Dolar cinsi borçlandırılınca ve dolar kuru patlayınca Türk Telekom da zararın dibine vuruyor.

En çok krediyi veren üç büyük banka; Akbank'ın 1.7 milyar dolar Garanti Bankası'nın 1 milyar dolar İş Bankası'nın 500 milyon dolar… Daha 26 banka daha var. Hepsi bakakalıyor!

★★★

Bu süreçte BDDK ne yapıyor? "Biz bankalara dedik ki siz bunları takibe almayın. Bu krediler iflasa düşmeyecek" diye açıklama yapıyor. Başka bir ülkede olsa var ya… Neyse!

SPK ne yapıyor? Hiç! Yüzde 30 payı olan Hazine? Hiç! Yönetim kurulu? Hiç! Varlık Fonu? Hiç! Bu süreçteki yönetim kurulu isimlerine bir bakın… Hepsi çok tanıdık gelecek inanın.

★★★

İşletme süresinin bitmesine 8 yıl kaldı. Sözleşmede; şebeke ve teçhizat kullanılır halde ve şirketi "borçsuz" bırakma yükümlülüğü var. Şirketin borçları kapatılıp devlete iade edilmesi gerek. Bilinenin aksine bankalar henüz anlaşmayı kabul etmedi! Sözleşmenin değişmesini istiyorlar ve mevcut haliyle devralmıyorlar.

Şirketin haziran sonu itibarıyla bilançosunda 3.2 milyar dolar değerinde borçvar. Lakin "Döviz kuru ne olacak?" diye soran olunca cevap "Bu da geçer!"oluyor. Geçiyor ama üzerimizden geçiyor. Ortamlarda "Dış güç geçiyor" dersin. Kim bilecek?

NECATİ DOĞRU: EY KORKUNÇ SAĞIR!

Sana yazıyorum.

Ey Lübnan Başbakanı!

Ey büyük işadamı!

Ey Hariri Beyefendi!

Lübnan'da şirketlerin Suudi Arabistan'da yatırımların dünyanın en zengin kentlerinde sayısız malın mülkün var. Türkiye'yi yöneten Tayyip Erdoğan'ı şimdiki Meclis Başkanı ve o dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ı üst düzey tüm yüksek bürokratları Türk bankacıları kandırdın. Türkiye'ye tek kuruş döviz getirmedin tersine Türkiye'nin bankalarından 4.7 milyar dolar kredi çekerek; 164 yıllık pırlanta şirketimizi aldın. Sana; "Türk'ün kör taşı ile Türk'ün anka kuşunu vurma" fırsatı ve ortamı yarattılar. Türk Telekom'un kazançlı günlerinde kâr transferi yaptın içini boşalttın sonra şirketi zarara soktun çalışan sayısını yarı yarıya azalttın sonra da hisse senetlerini Türk bankalarına bırakıp çekip gittin.

★★★

Ey Korkunç sağır!

Türkiye'ye gelsen halkımızın alın teri yılların birikimi şirketimizin sana satılmasına nihai izini veren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ı Külliye Sarayı'nda ziyaret etsen ve "Türkiye zor günler geçiriyor. 4.7 milyar doları getirdim. Alın dolarlarınızı verin hisse senetlerini" desen… Bu sana yakışır.

Ey korkunç sağır!

Kör müsün?

Türkiye'nin ihtiyacı var.

Görmüyor musun?

★★★

Evet çok yazıldı. Çok anlatıldı. Duyması gerekenlerden biri de "Fuat Bey…"olmalıydı.

Fuat Bey!

Tık ses vermiyor.

Türk Telekom'un sitesinde Mahommed Hariri Yönetim Kurulu Başkanı olarak görülüyor hemen altında ikinci olarak Fuat Oktay olarak sizin adınız "Bağımsız Yönetim Kurulu üyesi" diye yazılıyordu.

Niçin bağımsız?

Türk Telekom'u satın alan Hariri'nin şirketinden bağımsız olsun Telekom yeni sahibinin elinde kötü yönetiliyorsa kârlılıktan zarara dönüyorsa bankalardan aldığı kredileri iyi kullanamıyorsa şirketin içini boşaltıyorsa kârı-kazancı hızlı bir şekilde Lübnan'a aktarıyorsa uyarsın müdahale etsin Türk Telekom'u göz göre göre soydurmasın diye bağımsız üye yapılmıştınız. Fuat Oktay Bey bu görev için çok yüksek maaşlar alıyordunuz.

Peki sonuç ne oldu?

Bugün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın yardımcısı ve Türkiye'nin ikinci adamı

Fuat Oktay Bey Lübnanlı Türk Telekom'u zarara sürüklerken ve hisse senetlerini şaşkın bankalara bırakıp çekip giderken siz ne yaptınız?

Ey Fuat Bey!

Ey Türkiye'nin 2. adamı!

Sizi kandıran kim oldu?

★★★

Ey Türk bankacılar!

Sizler de sağıra yattınız.

Ey korkunç sağırlar!

Hariri'ye verdiğiniz 4.7 milyar dolar krediyi ondan alamadınızsa niçin adamın Lübnan'daki Suudi Arabistan'daki mal varlığına el koymak için harekete geçmediniz? Yoksa onun şirketine kredi açarken sözleşmeye ayrıca Hariri ismini ekleyip altına "Müşterek Borçlu ve Müteselsil Kefil" yazıp imzasını almadınız mı? Herkese bunu yapıyorsunuz da Hariri'ye niçin yapmadınız? Sizleri de aldatan birileri mi oldu?

Ey korkunç sağırlar!

Hariri gibi kurnaz tilki bir işadamı Londra New York Çin Japon bankalarından daha ucuza kredi bulması imkanı varken niçin Türk Bankaları'na daha yüksek faiz ödeyerek kerdi almayı seçiyor taksitle ödeyebilecekken sizden aldığı dolarlarla peşin ödemeye çeviriyor da sizler "bu işte bir hin oğlu hinlik olmasın" diye niçin şüphelenmiyorsunuz?

Ey korkunç sağırlar!

Ey baş sağırlar!

Sağırlar birbirini ağırlar!

====================================

RAHMİ TURAN: TÜRKİYE İÇİN HAYATİ BİR TEKLİF!

Neydi bu haber?

Türk Deniz Kuvvetleri Kuzey Kıbrıs'ta büyük bir deniz üssü kurmak için Dışişleri Bakanlığı'na başvurmuştu.

Kıbrıs Türkiye'nin güvenliği için hayati önem taşıyan bir adadır.

Ülkemizi yönetenler bunun ne kadar farkındadır bilmiyorum.

Halen Kıbrıs'ın Rum kesiminde yabancı devletlerin bir sürü askeri üssü var. Son olarak Rum yönetimi Fransa'ya da bir üs kurma izni verdi.

Amerika'nın da güçlü bir üs tesis etmek için temaslarda bulunduğu biliniyor.

İngiltere'nin Kıbrıs'ta uzun yıllardır faaliyette bulunan Dikelya ve Agratur adlı güçlü iki ayrı askeri üssü var.

Son zamanlarda Yunanistan Kıbrıs Rum Kesimi İsrail ve Amerikan birlikleri hem ada çevresinde hem de Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi hedef alan ortak askeri tatbikatlar yapıyor. Türkiye ile arası açık olan Mısır da bölgede ABD ve İsrail'i destekliyor.

Türkiye yalnız!

★★★

Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kuzey Kıbrıs'ta güçlü bir deniz üssü kurma teklifi konusunda bu konunun uzmanı emekli Tümamiral Soner Polat'ın görüşleri şöyle:

"Türk Deniz Kuvvetleri'nin Kıbrıs'ta bir deniz üssü kurulması için Dışişleri Bakanlığı'na başvuru yapması son derece önemli gerçekçi ve değerli bir girişimdir. Geleceği okumak ve buna göre şimdiden tedbir almak anlamına geliyor.

Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri'nin takviye edilmesi ve lojistik faaliyetlerinin daha etkin bir şekilde sürdürülmesi için Kıbrıs'ta bir deniz üssüne ihtiyaç duyulmaktadır. Böyle bir üs Türk Deniz Kuvvetleri'nin Doğu Akdeniz'deki harekât etkinliğini de artıracak donanmamızı bu denizdeki enerji denkleminin bir parçası haline getirecek Türkiye'nin hak ve menfaatlerinin korunması için de durum üstünlüğü yaratacaktır.

Her şeyden önemlisi böyle bir üssün tesis edilmesi Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni koruma ve kollama kararlılığının emsalsiz bir göstergesi olacaktır.

Türkiye ile Kuzey Kıbrıs arasındaki deniz sahası Türkiye için hayati yaşam alanıdır.

Türk Deniz Kuvvetleri'nin teklifi makul mantıklı ve gerçekçidir. Umarım bu teklif Dışişleri Bakanlığı'nın koridorlarında kaybolmaz!"

İKTİDAR KENDİSİNİ KURTARMA ÇABASINDA!

"Türkiye tarihten ders çıkarmadığı için kaybediyor. Bağırıp çağırmakla kazanılmaz. Ülkede yeniden hukuk adalet ve özgürlük inşa edilir liyakatli nitelikli insanlara görev verilirse Türkiye o zaman bölgesinde güçlü olur. Fakat iktidar ancak kendini ve yandaşlarını kurtarma çabasında…"

Yukarıdaki sözler Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan'a ait…

★★★

İktidarın mali ve ekonomik krizi Amerika'nın saldırısı algısı yaratarak kendi tabanını sıkılaştırdığını dile getiren Tantan'a göre:

"Bu ekonomik kriz AKP'nin zaten yıllarca halkı korkutarak ayakta tuttuğu siyasi gücünü bu sefer iş çevrelerini de kendisine tabi kılma şekline dönüştürme yolunda. Sermaye değişimi sağlayarak onları da kendisine tabi kılacak. Onun için de AKPaslında kriz lâfını pek ağzına almıyor. Sanki bundan mutlu olmuş gibi bir tavır içinde… 2018 bütçesine baktığınız zaman bütçenin iflas ettiğini görürsünüz.

Muhalefetin de maalesef Türkiye'yi bu girdaptan kurtaracak projesi yok.

★★★

Dış politika da yanlışlarla dolu. Türkiye bölgesinde hep kaybediyor. Kazanan ABD İngiltere Almanya ve İsrail. Bunlar da hep Türkiye'yi nasıl kullanacakları düşüncesinde… Onların menfaatleri Türkiye ile çok ters.

Amerika ve Batı'nın çıkarları Türkiye'yi uçuruma sürüklüyor. "

TEBESSÜM

EŞEĞİ DÜĞÜNE NİYE ÇAĞIRIRLAR?

Eşeği düğüne çağırmışlar… Eşeğin yakın arkadaşı katır çok sevinmiş ama suratı asılan eşek memnun görünmüyormuş.

Katır merakla sormuş:

"Düğüne çağırıldığına sevinmedin mi arkadaşım?"

Eşek "Hayır" demiş "Hiç memnun olmadım. "

"Neden ki?" diye sormuş katır. Eşek cevap vermiş:

"Bir eşeği düğüne niçin çağırırlar biliyor musun? Ya odun bitmiştir ya da su… Birinin taşıması lâzım. Yoksa beni niye çağırsınlar ki?"

GÜNÜN SÖZÜ

Gülersen herkes seninle güler. Ağlarsan yalnız ağlarsın!

NECATİ DOĞRU: "FİNANS"I SIFIRLANDI "MERKEZ"İ ELİMİZDE KALDI!

Kur sürekli çıkıyor.

Faiz artmakta.

Merkez Bankası uyuştu.

Hep geç kalmakta.

Utangaç istifalar başladı.

İstifa eden konuşmuyor.

Ettiren de susuyor.

Piyasa faizi yukarıda.

Gösterge faizi aşağıda.

Aralarındaki fark açılıyor.

★★★

Üreticinin morali bozuk.

Tüketici korkular içinde.

Güvensizlik tavan yaptı.

Güven endeksleri çöktü.

Hizmet sektöründe:

88.0'a.

Perakende sektöründe:

93.4'e.

İnşaat sektöründe:

68.8'e geriledi.

Tüketici güven endeksi:

68.3'e dayanıp dip yaptı.

Gramaj indiriyorlar.

Gizli zam yapılıyor.

Ticaret Bakanı çaresiz.

"Stokçuluk" diye çırpınıyor.

★★★

Musluk kurumak üzere.

Doğrudan yatırım sıfırlandı.

2017 yılı ilk 6 ayında:

17.5 milyar dolar 2018'in ilk 6 ayında:

79 milyon dolar.

Doğrudan yatırım geldi.

Yani sıfıra yaklaştı.

★★★

Cari açık bela oldu.

Sürdürülür diyorlardı.

Sürdürülemiyor.

2017 yılı ilk 6 ayında:

21.3 milyar dolar idi.

2018 yılı ilk 6 ayında:

31.2 milyar dolar oldu.

2018 yılı bitti bitiyor.

Yıl sonuna geleceğiz.

Cari açığın milli gelire oranı yüzde 7'nin üstünde gerçekleşecek.

Bu oran acizlik işareti.

Çünkü krizin dibine battığı için IMF'ye gidip el açmış olan Arjantin'de bile cari açığın milli gelire oranı yüzde 4.8. Yani cari açık konusunda Arjantin'den bile kötü durumdayız.

★★★

Önceleri çok vefalıydılar.

"Notcular" vefasızlaştı.

Moody's. Fitch.

Standard and Poor's.

Geçmiş yıllarda Türkiye'nin notunu yükseltirken iktidarlar başbakanlar ekonomi bakanları onları övüyordu. "Notçu"ların verdiği notlarla gurur duyuyorlar notları gerçekçi buluyorlardı. Aynı kişiler şimdi notculara "sahtekar" diyor. "Notçular" CDS'ye bakıyorlar. CDS dedikleri Dış Borç Sigorta Risk Primi'nin adı. Türkiye'nin CDS'si baz puan 507.08'e çıktı. Batmış Arjantin'in bile CDS'si 434 baz puanda. Notçular Türkiye'ye Arjantin ile birlikte en kötü durumda ülke notu veriyorlar. Dış borç bulma musluğu bu yüzden kuruyor.

★★★

Bankalar zorlanıyor.

Batık kredileri şişiyor.

2018 yılı ilk 6 ayda:

Batık kredi 74 milyar TL oldu.

Şirketler kredileri için yeniden yapılandırma süreci başlattı. İflas isteyenler arttı. Bankalar para toplar kredi açarlar fakat zorunlu "Konut Ağası" oldular. Bu yılın ilk 6 ayında aldığı ipotekli krediyi ödeyemeyen inşaat şirketlerinin 13 bin 500 konutu bankaların eline geçti.

İnşaatta balon oluştu.

Lüks konutlar yapıldı.

Elde kaldı satılmıyor.

Konut fiyatları iniyor.

Kiralar da düşüyor.

★★★

Konut dışında her şeyin fiyatı artıyor. Salçadan pirince beyaz peynirden makarnaya kadar market raflarındaki 700 üründen 385'inin fiyatı son 2 hafta içinde yüzde 10 ile 40 arası zam gördü.

Enflasyon tırmanıyor.

Yüzde 15'e yükseldi.

TL yüzde 40 değer yitirdi.

★★★

Bunları niçin sıraladım?

Büyük bol harcamalı yatırımlar yapıldı. İstanbul Finans Merkezi dünyanın en büyükleri; Londra New York Hong Kong'dan daha büyük olacak şekilde 690 bin metrekare alan üzerinde "mega proje" olarak yapıldı yükseldi. Ortadoğu'nun ve dünyanın finansını İstanbul'dan biz yönetecektik. Kuruşa kurşun atar duruma düştük.

"Finans"ı sıfırlandı.

"Merkez"i elimizde kaldı.

RIFAT SERDAROĞLU: UZLAŞMALIYIZ

Atatürk rahmeti rahmana kavuştuğu andan sonra "Karşı Devrim" hareketi derhal başlatıldı.

Asırlardır Türkleri Anadolu'dan çıkarmak Orta Asya içlerine sürmek için çeşitli projeler üreten Vatikan ve emperya

Özellikle Cumhuriyet boyunca Türk Milletinin başı ne zaman sıkıntıya girse ülkede silahlar patlayıp isyanlar çıksa bu melanetlerin altından kendini İngilizlere-Amerikalılara kullandırmaktan zevk alan iki grup çıkmıştır;

eriat isteyen yobazlar

-Kürtçü-Bölücü eşkıyalar!

Bu iki iblis grup kılık değiştirmekte çok ustadır. Zaman olur sağ düşüncedeki gençlerin içine karışıp onları yönlendirirler zaman olur solcu gençlere karışıp onları yönetirler. Ermeni çetelerle iş birliği yapanlar da bunlardır Araplarla beraber olup Türk Askerine kurşun sıkanlar da bunlardır.

1923'ten bugüne kadar ki 28 adet silahlı isyanları inceleyin bu gerçeği görürsünüz. Bu iblis en büyük kötülüğü İslam Dinine ve Kürt kökenli kardeşlerimize yapmıştır. Ayrıca verdiğimiz on binlerce şehidimizin yanında AKP yüzünden yaşadığımız ekonomik çöküntüyü def edecek paranın iki mislini mermiye silaha harcattılar! Gelecek nesillerin haklarını gasp ettiler.

Bıkmadan Türk Milletini bölmeye çalıştılar. Cahil halkımızın kafasını çarpıtılmış bilgilerle doldurdular ve insanları tarikatlar ve cemaatler kanalıyla Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı yaptılar.

Cüppelisi Menzillisi Nurlusu Nursuzu çeşitli tarikatların sözüm ona önderleri süper zengin oldular ve devletimize darbe yapacak güce ulaştılar.

Cumhuriyet değerlerimiz en büyük darbeyi de AKP iktidarları zamanında yedi.

Türkiye'de yaşayan tüm insanlarımızı bir çatı altında toplamak demek olan

"Ne Mutlu Türküm Diyene" ilkesini kaldırıp attılar. Türklüğü alt kimlik haline getirdiler. Bizlere Arap Milliyetçiliğini dayattılar. PKK Narko-Terör örgütü ile masaya oturup kanlı bir terör örgütünü Türk Devletinin muhatabı yaptılar. Kendi vatanı için savaşmaktan kaçan Suriyelileri içimize soktular.

Bazı bölgelerimizde neredeyse "kendi vatanımızda yabancı" durumuna düştük. Hırsızlık ve soygunlar zirve yaptı. Türk tarihinde ilk kez "Besmele ile çalan" siyaset bezirganlarını ve seccade şeytanlarını gördük.

Yani Atatürk zamanındaki gibi "Türk Milleti" olma vasfımızı koruyamadık paramparça olduk!

AKP hala bu ayrımcılığa devam edip kendi toplumunu kurma peşinde.

Bu kötü gidişi engelleyecek Türk Milletini ayağa kaldıracak bizi tekrar bir ve bütün yapacak bir muhalefet partimiz de maalesef yok…

Değerli Okurlar;

Bizlerin gelecekle olan bağımız bu hayata ve bu ülkeye bırakacaklarımızdır.

Kimseyi suçlamadan soruyorum;

Bizim neslimiz evlatlarımıza-torunlarımıza dedelerimizin-babalarımızın bizlere bıraktığı gibi bir Türkiye bırakabiliyor muyuz? Üzülerek söylüyorum bırakamıyoruz!

Eğer ülkemiz bugün bu halde ise bu durumdan hepimiz sorumluyuz. Siyasetçiler oy uğruna yapamadıkları veya yanlış yaptıkları için milletimiz yapılan yanlışlara ses çıkarmadığı için devletin dinamik kurumları demokrasimizi ve cumhuriyetimizi korumadıkları için hepimiz suçluyuz!

Ama eskiyi suçlamanın bugüne bir faydası yok ki!

Hele bu suçlamalar yanlış bilgiye dayanıyorsa! İnanın insanın içi acıyor.

Kasım ayına yetiştirmeyi planladığımız "Kadrolu Dertler" kitabımızda yakın tarihimizdeki yanlışları silip doğruları sizlere sunacağız inşallah…

Madem gelecek nesillere demokrasisi uluslararası standarda ulaşmış zenginleşmiş sosyal adaleti sağlamış bağımsız bir Türkiye bırakamıyoruz

o zaman gelin asgari müştereklerde uzlaşmış bir toplum gerçek anlamda "Millet" olmayı başarmış bir toplum bırakalım.

Bunu bizler yapabiliriz.

Ben sizlere alışageldiğimiz-klasik belli sayıda insanın bir araya gelip kurduğu ve mevcut düzendeki partilerin aynısı olan bir parti kuralım demiyorum.

Ben etnik kökeni-inancı- dili-dini-mezhebi ne olursa olsun özünde insan olmayı başarabilmiş bir toplumu kuracak gençlerimize "EŞİT YARIŞMA ve HİZMET OLANAĞI" sunacak lider sultası olmayacak dürüst insanların bir araya gelebileceği geleceğin Türkiye'sini bilgi ve inançla kurabilecek proje ve yatırım kafası olan Çağdaş bir parti kurmayı öneriyorum.

Türkiye'ye geçmişte hizmet etmiş konusunda uzman ve dünyadaki muhatapları tarafından saygı duyulan on binlerce yetişmiş rafine insanımız var.

Elimizde de sosyal medya dediğimiz bir iletişim sihirbazı var. Gelin bizler antrenörlük yapalım bilgi ve deneyimlerimizi gençlerimize aktaralım onlar en iyisini gerçekleştireceklerdir. Başarabiliriz…

İlk adım ve en önemli adım birbirimizle uzlaşmalıyız!

Uzlaşmak tek başına tüm ayrık otlarının köklerini kurutur.

Anayasamızın ilk altı maddesinde uzlaşacağız. Bu konu olmazsa olmazımızdır.

İnsan Hakları Evrensel Bildirinde uzlaşacağız.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde uzlaşacağız.

Büyük Atatürk'ü dindar ve mütedeyyin kesimlere doğru anlatıp onları Atatürk ile uzlaştıracağız.

Cehaletle din istismarıyla mücadelede uzlaşacağız.

AKP'yi sadece hesap sorulacak bir parti olarak görmekte uzlaşacağız.

Komşularımızla uzlaşacağız.

Bilimde sanatta doğruda güzellikte üretmekte hakça paylaşmakta çağdaşlıkta uzlaşacağız.

Siyasete kalite getirmekte uzlaşacağız.

Uzlaşmak ideolojilerimizi kaldırıp bir kenara atalım demek değildir!

Ama Türkiye'nin bir açık cezaevine dönüştüğü hukuk devletin yok edildiği ekonomimizin batırıldığı Cumhuriyet değerlerinin ve anayasanın paspas edildiği bu ortamda hiçbir ideoloji Türkiye ve Türk Milletinden önemli değildir.

Lütfen görüşlerinizi (rifatserdaroglu) adresine yazın!

Kendi düşüncelerinizi neler yapabileceğinizi çevrenizde bu olaya destek olacak kişilerin kimler olabileceğinizi düşünün ve bize bildirin. Önümüzde daha zamanımız var.

Çaresiz değiliz çare sizsiniz! Başarabilirsiniz…

SABAHATTİN ÖNKİBAR: CEMAATLERE GENERAL KONTENJANI MI?

Kara Harp okulunda cuma namazını hangi tarikatın imamı kıldırtacak kavgası yaşanmış.

Bu iddia sıradan birine ait değil vatanseverliği tescilli akademisyen bir politikacı yani Prof. Ümit Özdağ'a aittir.

Türk Silahlı Kuvvetleri üzerinde titreyen ve onu yakından izleyen Prof. Dr. Özdağ haberden emin olmasa böyle bir mesaj vermezdi.

Sadece Özdağ'ın bu aktarımı değil bize de benzer haberler geliyor.

Buna göre TSK'da bazı cemaatler cirit atıyor ve etkinlik kavgası veriyormuş!

Özellikle Harp Okulları'nda bu ayrışma ve faaliyeter açıktan görülüyormuş!

Kuşkusuz bunlar iddia ancak klasik ifadedir ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

Türk Ordusu'nda maneviyatı tesis edelim diyerek dinci örgütlenmelerin önü açılmamalı.

Yaşanan FETÖ tecrübesine rağmen bir askeri öğrenci açıktan şu bu cemaat diyebiliyor ve buna susuluyor ise kusura bakmayın bunun adı gaflet ve dalaletin ötesidir.

Bu duruma sessiz kalınırsa TSK cemaatler ordusu olur ve şeyhler general atamalarına bile karışırlar.

TÜRKİYE' BETONA TRUMP MI GÖMDÜ?

Türkiye tam 16 yıl boyunca mevcut kıt kaynağı ile yüzlerce milyar dolarlık dış krediyi üretime katkısı olmayan toprağa yani betona gömdü.

Yapılan son açıklamaya göre 3.5 milyon adet ev elde kaldı.

O kadar ki faizler yüzde 21 iken kamu bankaları yüzde 12 ile ev kredisi verip bu stokları eritmeye katkı peşinde.

Soru şudur: Türkiye'yi betona gömen doların patlamasına müsebbip olarak gösterilen Trump mıdır yoksa yandaş müteahhit zengin olsun ve dinci bir burjuva oluşsun diyen AKP iktidarı mı?

MHP PKK İLE BÖYLE KOL KOLA GİRDİ!

Adı Ömer Faruk Gergerlioğlu.

PKK pardon HDP milletvekili.

MHP'nin yaktığı af ateşine benzin döküp büyüttü yani evet deyip olur verdi...

Fotoğraf net Bahçeli ile Öcalan'ın tosunları af konusunda el ele kolkoladır.

Pardon ama bu olanlar tesadüf mü?

2002'de Apo Bahçeli sayesinde idamdan kurtulmuştu.

2018'de genel af sözü yine ilk kez Bahçeli tarafından dillendiriliyor ve HDP buna destek!

Dün Taraf bugün Cumhuriyet gazetesi!

Dün Taraf gazetesi neyse bugünkü Cumhuriyet gazetesi aynıdır.

PKK ile FETÖ'yü sahiplenme ve milli olan her şeye karşı çıkma da adeta birbirinin kopyasıdır.

Tek istisna Ali Sirmen Orhan Bursalı Güray Öz ve Işık Kansu gibi Atatürkçü yazarların hâlâ Cumhuriyet'te var olmaları lakin haberciliği ve manşetleri tamamen iki bölücü çeteye ve emperyalizme hizmet eder çizgidedir.

Öyle olduğu içindir ki Atatürk'ün ismini verdiği Cumhuriyet epeydir sadece bir kaç binlik tiraja düşmüştür yazık.

ÖSO'YA MAAŞ NEYİN NESİDİR? TRUMP MI GÖMDÜ?

Oda TV yazdı Özgür Suriye Ordusu son devalüasyonlar sonrası TL ile aldığı maaşa itiraz etmeye başlamış.

Anlamadığım neden o sakallı-şalvarlı dinci güruha para ödendiğidir?

Ne yani Türk Ordusu'nun onlara ihtiyacı mı var?

Türkiye'nin o dincilerle ne gibi bir stratejik çıkarı olabilir?

İdlib'de haftalar ve aylardır ayak sürtmemizin sebebi onları sahiplenmek için mi?

Yahu Suriye'nin bütünlüğü eşittir Türkiye'nin bütünlüğü değil mi?

Yüzde yüz öyle ise İdlib'in meşru Suriye kuvvetleri tarafından kontrol edilmesinde Türkiye'nin ne gibi bir zararı olabilir?

Hep söylüyorum AKP'nin içerde ve dışarda gizli bir ajandası var ki işte İdlib politikaları bunun delilidir.

TOKMAK: DOLAR BABALARI!

Dolar vahşi bir şekilde arttıkça yapılan zamlar domdom kurşunu gibi bütçeleri delmeye başladı.

İktidarın vadeli mevduatlarda stopaj vergisini sıfırlayan fakat döviz mevduatlarındaki stopaj oranını artıran kararı dertlere derman olacak mı? Hayır olmayacak!

Ekonomideki yangın büyük. Döviz mevduatlarından alınan stopaj vergisi koca denizde bir damla gibi kalır yangını söndürmez!

Gerçek tedbir gözler önünde ama görmüyor ya da görmek istemiyorlar.

Yaklaşık 300 Türk işadamı Washington'da neden toplandı? Bunlar dolar zenginleri. Türkiye'den götürdükleri dolarlarla iş yapıyorlar ama kazandıklarını Türkiye'ye getiriyorlar mı?

Dünyaca ünlü Wall Street Journal Gazetesi bir Türk işadamının Miami'de yapacağı gökdeleni haberleştirdi. Gazete işadamının Türkiye'deki dolar babalarını hedef aldığını tanesi en az 1.9 milyon dolardan 389 lüks dairenin 45'inin şimdiden satıldığını duyurdu.

Peki bunları kim hangi Türk satın aldı? Ve milyonlarca dolar oraya nereden gitti?

Bir yandan oluk gibi dolar akıyor diğer yandan mevduatlardan alınacak birkaç dolardan medet umuluyor!

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder