19 Eylül 2018 Çarşamba

Günlük makalelerden bir demet.. 2018-09-19 2

BEKİR COŞKUN: RÜYAMDA AKP DELEGESİ OLMUŞUM…

Hıncahınç bademlerle dolu bir spor salonunda AKP delegesi olarak oturuyorum…

Birisi işaret edince hep birlikte ''Türkiye seninle gurur duyuyor… Türkiye seninle gurur duyuyor…" diye zıplayarak bağırıyoruz…

Boynumu bükerek yanımdaki delegeye ''Ama muhterem Genel Başkanımız gelmedi…" diyorum… O ''Üzülme onun yolu nurdan kılınmıştır rabbimden işaret geldi mi o anda girer…" diyor…

Arada "Ama niye bir an önce gelmiyor?" diye soruyorum…

Ve işaret geldi ki giriyor salona…

Bir anda yanımdakiler öyle bir havaya fırlıyorlar ki hepsinin ayaklarının altını görüyorum… Ben de zıplıyorum ama o kadar değil… Sonra hep birlikte parti sloganını söylüyoruz:

''Öl de ölmeye geldik…"

Adeta kendimi yerden yere atıp "Türkiye seninle gurur duyuyor…" diye bağırıyorum…

Muhterem Genel Başkanımız ''Kim bu ne kadar da güzel bağırıyor…" der gibi dönüp bana bakıyor…

İki elimle Rabia işareti yapıp kameraya doğru salıyorum…

Daha konuşmaya başlamadan yanımdaki delegeye ''Ne kadar güzel konuştu hacı amca…" diyorum o "Benden daha yalakası varmış" gibi bakıyor…

Fırlıyorum:

"Reis burada Kılıçdaroğlu nerede?. . "

Muhterem Genel Başkanımız:

''Nereden nereye adeta gelmedik mi?. . "

Boğazımı yırtarcasına:

"Geldiiikk…"

"Onların doları varsa bizim neyimiz var?. . "

"Rabbimizzzz…"

''Utanmadan bir de kriz var diyorlar…"

''Utansınlarrr…"

''Şimdi hep birlikte ne yapıyoruz?. . "

''Şarkı söylüyoruz…"

"Beraber yürüdük biz bu yollarda…"

Sabrım gelmediği için şarkının sonunu önceden bağırıyorum:

"Bana her şey seni hatırlatıyor…"

Muhterem Genel Başkanımız eminim yi ki bu herifler var" diye göz ucu ile bana bakmakta…

Uyanıyorum…

Türkiye uykuda…

AKP ÜST YÖNETİCİLERİNİ UZAYDAN GELEN STİLACILARA" BENZETİYORUM.

İnsan görünümündeler ama hiçbir davranışları insanî değil!

Allah'ın emirlerine Anayasa'ya Yasalara Türk Toplumunun örf adet ve geleneklerine ters olarak davranıyorlar ama dilleri tam aksini söylüyor!

AKP Üst Yöneticilerinin nasıl insanlar oldukları daha doğrusu insani değerlere sahip olup olmadıkları belli değil.

"Müslümanız" diyorlar değil mi?

Soruyorsunuz; İnançlı bir Müslüman hırsızlık yapar mı? Hırsızın Müslümanı Hıristiyan'ı- Ateist'i-Deist'i olur mu? Hırsız hırsızdır!

Yanıt; Daha öncekiler çalmadı mı? Bizimkiler hiç olmazsa besmele ile çalıyorlar!

-Otoyollar-Köprüler besmele çekilerek mi yandaş müteahhitlere dünyadaki emsallerinin 10-12 katı fiyatına üstelik döviz bazında hazine garantisiyle verildi?

-17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet olayları sırasında AKP'li Bakanlar ve veletleri besmele çekerek mi İranlı sahtekârın önüne yattı?

-Sıfırlama hadisesi ve doğruluğu Adli Tıp Kurumu tarafından doğrulanan konuşmalar besmele çekerek mi yapıldı?

-Irak'ta on binlerce Müslüman kadına ve kıza tecavüz eden Amerikan Askerleri için "Sağ salim ülkenize dönmeniz için dua ediyoruz" derken sözlerinizin başında besmele var mıydı?

-FETÖ denen haini devlete sokarken Devlet sırlarını çaldırırken 833 vatan evladının şehit edilmesine sebep olurken besmele çektiniz mi?

imdi de Türk Devletinin en hassas kurumlarını Menzilci-Süleymancı-Işıkçı seccade şeytanlarına peşkeş çekmeye besmele ile mi başladınız?

Soydular çaldılar ve çaldırdılar Türkiye'nin tüm kaynaklarını elin Araplarına peşkeş çektiler İslam Dinini ahlaksızca istismar ettiler ülkemizi duvara dayadılar hala utanmadan-arlanmadan insanlara yalan söylemeye devam ediyorlar!

Bu doğrular karşısında şu soruyu sormak hakkımız değil mi?

Sizler AKP Üst Yöneticileri;

Sizler nasıl Müslümansınız? Nasıl yaratıklarsınız? İçinizde vicdanı titreyen Allah'tan korkan kuldan utanan bir kişi bile yok mu? Hepiniz üç kuruşluk menfaat uğruna insanlığınızı besmele çekerek mi sattınız?

Mahkemeye vermesine verin de içinizde yürekli biri var ise beraberce televizyonda fikirlerimizi Türk Milletine anlatmaya var mısınız?

Gelelim son rezalete;

Erdoğan Bakü ziyareti dönüşü uçakta şunları söyledi;

"O uçağın satılacağını duyduk. Sanırım fiyatı da 500 civarında idi! (500 Milyon Dolar) İlgilendik. Fakat Katar Emiri ben Türkiye'den para almam dedi ve hediye etti. Bu uçak şahsımın değil Türk Devletinin uçağıdır…"

Kamu Görevlilerinin hediye alma konusunda;

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu- Avrupa Konseyi- Avrupa Birliği her türlü hediye almayı yasaklamıştır. AB ülkelerinde değeri 50 Avrodan yüksek bir hediye kabul edilemez. ABD'de bu sınır 50 Dolardır.

Bizde ise 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ve Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu hediye alınmasını yasaklamıştır.

Cezası 3-5 yıldır.

Erdoğan yasaları çiğneyerek bilerek suç işleyerek ısrarla uçağın hediye olduğunu söylüyor. Doğru mu?

Uçak macerasının gerçeği şöyledir;

-Katar Emiri uçağın satılması için Şubat 2018 de İsviçre merkezli bir firmaya satma yetkisi verir.

-Tesadüfe bakın ki Şubat 2018'de THY bu uçağı kullanacak pilot için ilana çıkar.

-Ağustos 2018 de İngiliz basını içinde bir ameliyathanenin bulunduğu uçağın fiyatının 4 Milyar 240 Milyon Dolar olduğunu yazar.

-Yine Ağustos 2018 de Fransız basını uçağın bir devlet başkanına satıldığını yazar.

-Eylül 2018 başında Türk Hava Yolları Haber Sitesinde çıkan haberde;

"THY olarak uçağı satın aldık. 12 Eylül'de uçak Türkiye'ye gelecek" denir.

-Uçak 11 Eylül 2018 de İsviçre'den havalanır bir ada ülkesine uğrar (!) ve

12 Eylül 2018 de Sabiha Gökçen Havaalanına iner…

Soru1;

Erdoğan'ın hediye dediği uçağı THY satın aldık açıklaması yaptı. Kimin söylediği yalan kimin söylediği doğru?

Soru2;

T. C Devleti ne zamandır bir çöl bedevisinden yardım kabul eder oldu?

Soru3;

Katar'da Katar Emirini korumak için kaç askerimiz var? Askeri teçhizat olarak hangi silah ve araçlar var?

Soru4;

Askerlerimizin ve araçlarımızın nakli için ne kadar para harcandı?

Soru5;

Bu birliğin Katar'da bulunma sebebi ve aylık masrafı ne kadardır?

Tüm bunlara yanıt verecek bir AKP üst yöneticisi arıyorum.

Bilen gören tanıyan var mı? Katar'da kimin parasını koruyor Türk Askeri?

Kim Türkiye Cumhuriyeti Devletini "Alan El" durumuna düşürüyorsa onun parasını mı koruyor?

MURAT MURATOĞLU: 8 HEDİYE 1 THY

Öğrencilik yıllarım bu kâbusla geçti. Her kapı çalışında içim erirdi. Yine o teyze! Yahu ben mi istedim dolmayı böreği güllacı? Mümkünse almayayım o tabağı… İçine ne koyacağım diye inanın stres oluyordum. Tabak bana bakıyor ben tabağa bakıyordum.

★★★

Bir gün teyze yine getirdi yedim afiyetle yıkadım tabağı… Bir baktım dolapta aynı tabaktan beş tane daha… Etti altı… Desenleri de aynı… Belli ki teyzenin 12'li tabak setinin yarısı bende… Tabak seti bendeyse nasıl yemek yiyorlar ailece? Utandım haliyle…

Evde de bir halt yok ki ne koyayım içine? Hemen anneyi aradım akıl aldım. Sanki hayata geçirmek çok basitmiş gibi dedi ki "yap bir kurabiye!". Söylemesi iyi de kolay mı öyle?

Neyse ki evin karşısında tatlıcı vardı. Gönderdiği her tabağın içine koydum burma kadayıfı… Taşıması biraz zor oldu ama iade ettim tabakları… Yıllar boyunca zengin ettim tatlıcıyı… Acaba teyze tatlıcıyla ortak mıydı?

★★★

Oysa biraz rahat olmak lazım… Bakın Katar Şeyhi bize 500 milyon dolarlık uçakhediye etmiş. Türkiye tamam demiş! Bari "bu çok pahalı ben böyle bir şeyi kabul edemem" diyen genç ve gururlu kız gibi naza çekseymiş…

-Bu hediyeyi kabul edemem…

-Niye beğenmedin mi yoksa?

-Hayır ondan değil de…

-O zaman neden?

ok pahalı bir şeye benziyor!

Daha pahalısı tarihte görülmedi zaten. Krallardan krallara hediyeler ganimetler dönemine mi döndük? Güzel kardeşim 500 civarında dediği 500 milyon dolar! Türk Lirası'na vurursak üç milyar yüz yirmi beş milyon liralık sayıyla 3.125.000.000 liralık hediye mi olur?

★★★

Hikâyenin başı daha da vahim! Biz uçağı almaya niyetlenmişiz… Fiyat sormuşuz. Katar bize hediye etmiş. Hani krizdeydik? Birlik beraberlik içinde dolar bozdurupkemer sıkıyorduk?

Bu uçağın 8 tanesinin parası Türk Hava Yolları'nın borsada komple satış fiyatı… Dört milyar dolar! Yahu bizim böyle bir zamanda uçağa ihtiyacımız mı var fiyat soruyoruz? Hangarlarda yer bütçede para kalmadı. Ocak-Ağustosdöneminde bütçe açığı 51 milyar liraya çıktı!

★★★

Hâlâ harcıyoruz! Çevre ve Şehircilik Bakanı açıkladı… Maliyeti en az 15 milyar dolar olan Kanal İstanbul'u kazmaya başlıyoruz.

Sonraki projede ise milyarlarca dolar değer biçilen Atatürk Havalimanı'nı yıkıpyerine millet parkı yapıyoruz.

Daha yeni Atatürk Havalimanı'nda bulunan Devlet Konukevi üç ay süren yoğun bir tadilatla baştan sona yenilendi. Hâlbuki Atatürk Havalimanı'nın kapatılmasından sonra o da yıkılacak! Hesap mı edilemedi? Yoksa yine birileri zengin mi edildi?

Not: Bu akşam Halk TV'de saat 21'de buluşalım. Bunları bir konuşalım. Sorularınız için Twitter'dan Murat Muratoglu veya @sozcumuratoglu… E-Mail: ekoparazit@gmail.com

==================================

SONER YALÇIN: ERDOĞAN'I BİRİ UYARSIN

Yaşadığımız ekonomik krizi ülkemizin az zayiatla atlatması!

Kimimiz döviz bozduruyor…

Kimimiz Türk parasında ısrar ediyor…

Kimimiz yerli malı kullanmaya başlıyor…

Büyük çoğunluk elinden geleni yapıyor.

Ama…

Bir kişi var ki; her fırsatta toplumsal ittifakı bozmak krizi derinleştirmek için "pimi çekilmiş bomba" misali konuşup duruyor!

Erdoğan'dan bahsediyorum. Sanki…

Her meseleyi hallettik konu İş Bankası yönetimindeki dört CHP kontenjanına geldi! Diyor ki:

"Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır kuramaz. Ama şu anda CHP Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü suistimal ederek onun Cebi Hümayunundan dediğim İş Bankası hisselerinin yüzde 28'inin sahibi durumunda. Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar?"

Bir ülke cumhurbaşkanı düşünün ki…

Bankalar döviz- faiz kıskacından kurtulmaya çalışırken o ülkesinin en değerli bankası hakkında piyasaları karıştıracak sözler sarf etsin.

AKP'den bir kişi çıkıp Erdoğan'a şunu söylemeyecek mi:

"Sayın Cumhurbaşkanım bu sözlerinizin zamanı yanlış değil mi?"

Piyasalar yangın yeri ve Erdoğan; İş Bankası'nı/ itibarıyla bankaları zora sokacak krizi derinleştirecek sözler söylüyor!

Sanırım… Krizi bizim kadar yakından hissetmiyor!

ZİRAAT'TAN VAKIFBANK'A

Demek Erdoğan…

İş Bankası yönetim kurulundaki CHP'li dört üyenin yer almasını etik bulmuyor!

Peki…

Kamu iktisadi şirketlerinin yönetiminde yer alan -bizzat Erdoğan'ın atadığı- AKP'lilere ne demeli? Hadi çemberi geniş tutmayalım; sadece kamu bankalarına bir göz atalım:

Son sekiz yıldır Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkanı kimdi: AKP eski Milletvekili Muharrem Karslı! Yönetim Kurulu Üyesi kimdi; AKP eski Milletvekili Mustafa Çetin.

15 Ağustos'ta yönetim yenilendi. Gelenler kim?

Mahmut Kaçar AKP eski Milletvekili!

Örneğin… Metin Özdemir altı yıldır banka yönetiminde. Bundan önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi AKP eski meclis üyesi idi! Keza. AKP milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ekrem Erdem'in damadı. Özdemir aynı zamanda Ziraat Katılım Bankası Yönetim Kurulu Üyesi!

Diğer kamu bankalarında AKP'liler yok mu sanıyorsunuz?

Örneğin Vakıfbank…

Yönetim Kurulu Başkanvekili Şahap Kavcıoğlu AKP eski Milletvekili…

Yönetim Kurulu Üyesi Dilek Yüksel AKP eski Milletvekili…

Yönetim Kurulu Üyesi Cemil Ertem Erdoğan'ın Başdanışmanı…

Yönetim Kurulu Üyesi Ömer Arısoy AKP Bakan Yardımcısı…

Eski Milletvekili Halil Aydoğan'dan eski Milletvekili İsmail Alptekin'e kadar nice AKP'linin yolu bu banka yönetim kurulu üyeliğinden geçti… (Keşke… Bir gazeteci dünden bugüne tüm kamu banka yönetimindeki AKP'lilerin kitabını yazsa!)

Eskiden "arpalık" denirdi! Yaz yaz bitmez:

Vakıfbank Katılım Bankası Yönetim Kurulu Üyesi İlhan Akbayrak AKP kurucusu ve eski milletvekili! Bir diğer üye Metin Kırımlı Erdoğan'ın genel sekreteriydi.

HALKBANK'TAN İLLER BANKASI'NA

Ya Halk Bankası?

Yönetim Kurulu Üyesi Cenap Aşçı AKP'li eski Bakan.

Yönetim Kurulu Üyesi Maksut Serim Erdoğan'ın Başdanışmanı.

Yönetim Kurulu Üyesi Meltem Taylan Aydın Erdoğan'ın Başdanışmanı.

Türk Eximbank Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Adnan Yıldırım AKP eski Bakan Yardımcısı.

Bir başka kamu bankası…

İller Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ertan Yetim Erdoğan'ın İstanbul Belediye Başkanlığı döneminden personeliydi; KİPTAŞ'ta çalışıyordu!

İller Bankası Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Yerebakan da belediyeci; Rize Ardeşen Belediyesi'nden gelme. Keza…

Banka yönetim kurulu üyesi Mücahit Demirtaş da Erdoğan'la İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde çalıştı. Bir diğer yönetim kurulu üyesi Yusuf Büyük Rize ve Ankara Büyükşehir Belediyesi'nde görev yaptı.

AKP kurucusu- eski milletvekili ve Adıyaman Belediye Başkanı Fehmi Hüsrev Kutlu da İller Bankası yönetim kurulu üyesi!

Yönetimi sır gibi saklanan Birleşik Fon Bankası çatısı altında; Bayındırbank EGSBank Etibank İktisat Bankası Kentbank Toprakbank Çaybank Derbank bulunuyor.

Bu banka Demirbank Sitebank Sümerbank Tarişbank Bank Ekspres Türk Ticaret Bankası gibi batan bankaların işlemlerini de yapıyor.

Bir başka batırılan banka AdaBank TMSF himayesinde! TMSF kimin kontrolünde? Uzatmayayım.

Demem şu ki:

Yakın tarihimizde ne çok -sadece 2001 krizinde- 22 banka battı.

Ağır bir krizle yine karşı karşıyayız… İktisadi çöküşü elbirliğiyle durdurmaya çalışırken Erdoğan yangına neden benzin bidonuyla gidiyor?Türkiye bankacılığının yüz akı İş Bankası yönetim kurulundaki CHP kontenjanını konuşmanın zamanı mı şimdi?

Demezler mi adama:

16 yıldır kamu bankalarının yönetimine AKP eski milletvekilleri eski belediyeciler ve danışmanlarınızla doldurup CHP'ye nasıl laf söylüyorsunuz? Asıl maksadınız ne?

Özelleştirmelerle -çoğunu Atatürk'ün inşa ettiği devlet malını bitirdiniz- sıra Atatürk'ün bankası İş Bankası'na mı geldi.

==================================

EMİN ÇÖLAŞAN: BELEŞTEN GELEN UÇAK!

İstediği gazetecileri uçakta toplar karşısına fotoğraflar çektirilir ve Recep Bey istediği her konuda konuşur.

Sık sık yeni şeyler söyler bazen de bilinen konulardaki değerli görüşlerini aktarır.

Ağzından çıkan her sözcük ertesi gün yandaş gazetelerde manşet olur.

Ancak bu konuda pek bilinmeyen bir gerçek vardır…

O da örneğin bizim gazete bu gezilere hiçbir zaman davet edilmez.

Bırakın gezileri bir yana Cumhurbaşkanlığı'nın kapıları bile bize ve muhalif gazetelere kapalıdır!

Bu gerçek ülkemizdeki "Demokrasi (!)" anlayışının somut bir göstergesidir.

★★★

Türkiye günlerden beri bir uçak olayı ile çalkanıyordu.

Türkiye'ye Katar Emiri tarafından bir uçak gönderilmişti. Bu uçak satın mı alınmıştı yoksa bize hediye mi edilmişti?

Bu olaya ben de burada girişip bazı sorular sordum ama başta Recep Bey olmak üzere işin içyüzünü bilenlerden yanıt gelmedi. Yani işin ne olduğunu bilenler ağızlarını açıp konuşma zahmetine girmiyordu.

Oysa ortada dev gibi bir jumbo jet vardı…

Dört dörtlük iki katlı yatak odaları bile olan bir jumbo jet!. .

Uçak Türkiye'ye getirilmişti bile…

Değeri sudan biraz daha pahalı idi!. .

400 milyon dolar.

Her kafadan bir ses çıkıyordu.

Bazıları bu uçağın Katar Emiri tarafından Türkiye'ye hibe edildiğini bazıları ise satın alındığını iddia ediyordu.

★★★

Recep Bey son yurtdışı gezisinde (önceki gün) baklayı ağzından çıkardı ve çevresini saran yandaş gazetecilere durumu anlattı:

"Sağırları incitmek istemem ama bunlar duymuyor uyduruyorlar. Katar bu uçağı satıyordu. Hatta rakam 500 milyon dolar civarındaydı. O esnada biz de ilgilendik. Katar Emiri bundan haberdar olunca uçağı Türkiye'ye hibe etti… Ben Türkiye'den para almam dedi…"

Petrol zengini şaibeli adamın yaptığına bakın siz!. .

O koskoca uçağı (her nedense!) hibe ediyor.

★★★

Recep Bey açıklamalarını şöyle sürdürmüş:

"O uçak benim şahsıma değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne aittir. Bu uçak CHP'yi niye rahatsız ediyor? Bunları anlamak mümkün değil… Sözünü ettikleri uçak şu anda boyanıyor. İnşallah her şey bittikten sonra bir seyahati de onunla yaparız…"

Yani sözü döndürüp dolaştırıp yine CHP'ye getiriyor onlara karşı açtığı ve kazandığı davaları anlatıyor.

★★★

Bunlar hep yanlış yapıyor.

Üstelik yanlış yaptıklarını bildikleri için her konuda gizlilik perdesinin ardına sığınıyor…

Bu uçak haberi kamuoyunda bomba gibi patladığı günden beri suskun kaldılar…

Sorulan sorulara yanıt veremediler zira niyetleri işi gizli tutmaktı.

Baktılar ki gizlilik mizlilik falan daha fazla geçmeyecek o durumda konuşmaya karar verdiler!

★★★

Sevgili okurlarım koskoca Türkiye Cumhuriyeti acaba bir jumbo jet uçağa muhtaç mıydı?

Bildiğimiz kadarıyla Recep Bey'in çok sayıda uçakları var.

Bunlar yetmedi mi yani Katar'dan niçin hibe uçak kabul ediyoruz?

Bu uçak geçekten gerekli ise ve olanakların varsa bastırırsın paranı Katar Emiri hazretlerine ve jumbo'yu satın alıp getirirsin kendi ülkene…

Şimdi bu uçağın tadilatı yapılacak iç dizaynı bizimkilerin zevkine göre yeniden düzenlenecek boyanacak falan filan derken işin uzmanlarına göre bu işler için de yaklaşık 100 milyon dolar harcanacak (mış!)

Allah rızası için söyleyin bu devirde kim kime 400 milyon dolarlık uçak hibe eder bu nasıl iştir perde arkasında neler vardır?

★★★

Recep Bey ve altındaki özel kadroların tümü ne yazık ki lüks ve şatafata son derece düşkün.

Saraylar başta olmak üzere sayısı bilinmeyen özel lüks uçaklar son model makam araçları vesaire vesaire…

Türk Milleti ekonomik bunalımın ve fiyat artışlarının altında inim inim inliyor.

Daha dün açıklanan resmi verilere göre işsiz sayısı 3 milyon 315 bin kişi.

Faizleri zıplattılar dövizi yörüngesinden çıkardılar ama kendileri A'dan Z'ye lüks içinde yaşıyor.

Onları bu alışkanlıktan kurtaracak hiçbir güç şimdilik ufukta görünmüyor.

Biraz ayıp oluyor memlekete ve milyonlarca insanımıza yazık oluyor.

Biraz silkinip kendilerine gelsinler.

==================================

CAN ATAKLI: YA TÜRKİYE'DEN BİRİLERİ DE ÇIKIP AMERİKA'YI ÇAĞIRIRSA NE OLACAK?

Bölgenin en önemli lideri olduğuna inandığı için diğer ülkelere ayar vermektençekinmiyor.

Nitekim Azebaycan gezisinden dönerken sözde gazetecilere sorulması istediği soruları sordurup yine önemli açıklamalar yaptı.

Erdoğan "Suriye'den hep beraber çekilelim" demiş.

Sonra eklemiş "Lafta herkes Suriye'nin toprak bütünlüğünden söz ediyor.

Ama uygulamaya baktığınız zaman herkes parselasyonu yapmış. Türkiye olarak bizim ise öyle bir derdimiz yok. Parselasyon şu bu derdinde değiliz biz. "

Erdoğan Rusya ve İran'ı kastederek "Ne diyorum? Hep beraber. Bize diyorlar ki: 'Bizi buraya rejim çağırdı'. Biz de diyoruz ki: 'Sizi rejim çağırdıysa bizi de buraya Suriye halkı çağırdı'. Aramızdaki fark bu. Biz rejimi tanımıyoruz Suriye devletini tanımıyoruz onlar tanıyor. Biz Suriye halkını tanıyoruz" diye konuşmuş.

Açıkçası bu sözleri duyduğumda dehşete kapıldım.

Egemen bir ülke topraklarında bulunma nedeninizi "bizi halk çağırdı" diye açıklıyorsunuz.

İyi de böyle bir durum yarın öbürgün bizim başımıza da gelirse ne yapacağız acaba cumhurbaşkanı bunu da düşünmüş müdür?

Bir gün Türkiye'de yaşayan kesimlerden biri kalkıp da "Türkiye bize zulmediyor biz bulunduğumuz yerde onlardan daha fazlayız Amerikan askerini davet ediyoruz gelsin bize yardım etsin" diyemez mi?

Örneğin Hatay'daki Suriyeli nusüfu 500 bini aşmış. Kilis nüfusunun yarıdan fazlası Suriyeli. Gaziantep'te de durum çok farklı değil.

Buradaki Araplar Türkiye'de kalmaya devam edip sonra da böyle bir yardım talep ederlerse bizim söyleyebilecek sözümüz olabilir mi?

Erdoğan'ın neden sayısız danışmanı var anlamıyorum.

Biri bile "Efendim bu çok tehlikeli bir yolu açabilir" demiyor mu?

BUNU YAZMAK GEREK

ERDOĞAN'A BİR DE YERLİ UÇAK YAKIŞIR

Katar'dan satın alınan ama halka "hediye" diye sunulan jumbo jet hayırlı olsun.

Erdoğan "Bu hediye uçak benim malım değil millete ait" diyor.

Tabii kendi uçağı değil ama o binecek.

Tabii ki kimsenin malında ya da kendi malı olmasa bile kullanmasında gözümüz yok.

Buna karşı Erdoğan'a bir de yerli uçağın yakışacağını düşünüyorum.

Beş yıl önce "ilk yerli yolcu uçağımızın" yapıldığını müjdelemişti Erdoğan.

Dün de bu sayfada fotoğrafı vardı. Erdoğan göklerdeki yerli yolcu uçağımıza hayranlıkla bakıyordu.

"İşte" diyorum "eğer havadaki bu ilk yerli yolcu uçağımız bir gün olur da yere inerse onu da Erdoğan'ın uçak filosuna katalım. "

Çok güzel olur. Nasıl fikir ama?

Benim de hoşuma gitti. "

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

İŞ BANKASI KONUSU BU SORU İLE GÜNDEME GELİYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasette tartışılacak yeni bir konu attı ortaya.

Aslında uzun zamandır ara ara dile getirdiği bir konuyu bu kez daha sert biçimde söyledi.

İş Bankası'ndaki CHP hisselerinin hazineye aktarılması gerektiğini bildirdi.

Artık tek adamlığı konusunda hiçbir engel kalmayan Erdoğan'ın bu sözleri boşuna söylemediğini düşünmeliyiz.

Bu da demektir ki İş Bankası'ndaki CHP hisseleri bir süre sonra Cumhurbaşkanlığına aktarılabilir.

Peki bu konu gündeme nasıl geldi?

Çok basit.

Sözde bir gazetecinin sorusu üzerine.

Erdoğan her zaman olduğu gibi seçtiği gazetecilerle Azerbaycan'a gitti.

Dönüşünda danışmanlarının sözde gazetecilere dağıttığı "sorulara" cevap verdi.

Bu sorulardan biri aynen şöyleydi;

"CHP'nin bir TV kanalını satın aldığı iddiası var. Bu Anayasa Mahkemesi'nin ilgilenmesi gereken bir suç değil mi?"

Yuh yani. Bir gazeteci Tek Adam'a CHP'nin anayasal suç işleyip işlemediğini soruyor.

Bunlara neden sözde gazeteci dediğim anlaşılıyordur herhalde.

Erdoğan zaten soruyu önceden verdiği için lafı hiç uzatmıyor. TV kanalı konusunu "bir kenara bırakın" diyor ve devam ediyor; "Daha önemli bir suç var. Siyasi partiler banka kurabilir mi? Hayır kuramaz. Ama şu anda CHP İş Bankası hisselerinin yüzde 28'inin sahibi durumunda.

Oradan para alamıyor ama yönetim kurulunda dört üyesi var. Bu dört üye ne iş yapar? Buna bir bakılması lazım. Ben diyorum Atatürk'ün bu tür bir varlığı herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse hazineye girer. "

YENİ ÖĞRENDİM

DİPLOMA KONUSUNU AİHM'E TAŞIYAN PARTİ BAŞKANI ÖLÜM TEHDİTLERİ ALIYOR

Erdoğan'ın diploması uzun yıllardır tartışılıyor.

Ancak nedense her konuda herkese ayar veren Erdoğan bu konuda hiçbir açıklama yapmıyor.

Sadece bir keresinde Marmara Üniversitesi rektörüne fırça atarak "açıklayın kardeşim şu diplomayı" dedi.

O rektörün de artık şaşkınlıktan mı korkudan mı eli ayağına dolandı üç dört ayrı diploma örneği sundu halka.

Ama nedense hiçbir şey olmuyor. Halk her türlü şaşırtıcı gelişmeye çok mu şartlandı nedir kimsenin umurunda değil. Muhalefet partilerinin ise zaten konusu bile olmuyor.

Buna karşı diploma konusunu ısrarla sürdüren birkaç kişi var.

Bunlardan biri Evrensel Yol Partisi Genel Başkanı Metin Güler.

Diploma konusunda kimsenin yapmadığını yapan Güler konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine taşıdı.

Güler büyük bir imza kampanyası da açtı. Şu ana kadar 300 binin üzerinde kişi Erdoğan'ın üniversite diplomasının sahte olduğunu ileri süren dilekçeler verdiler AİHM'e.

Pazar günü Metin Güler'le telefonda konuştum.

Üst üste ölüm tehditleri aldığını anlattı Güler.

Dedi ki "Aslında ciddiye almam bunları ama bütün ailemin adreslerini çıkarmışlar. Bu bilgileri geçtiler bana. Sanıyorum bunları nüfus müdürlüklerinden almışlar. İşin geldiği boyuta bakar mısınız? Ama yine de yılmayacağım. Türkiye gerçeği öğrenmeli bu yolda kendimi feda ederim. "

İçişleri Bakanı'na duyurmak istiyorum. Beğenmeseniz bile bu ülkenin her vatandaşının can güvenliğinden sorumlusunuz.

YILMAZ ÖZDİL: İŞ BANKASI KUMBARASI

Banka manka yoktu.

Galata bankerleri vardı.

Bu bankerlerden ikisi Fransız Alleon ailesiyle Venedikli Baltazzi ailesi 1847 yılında Osmanlı'nın ilk bankasını kurdular.

"Bankanın adı ne?" diye soranlara "Bank-ı Dersaadet" diyorlardı.

Halbuki bankanın resmi adı The Bank of Constantinople'ydi.

Constantinople'den huylanmasınlar diye sayın ahalimize "Dersaadet" diyorlardı.

Sonra Bank-ı Osmani-i Şahane kuruldu.

İngiliz-Fransız ortaklığıydı.

Devletin para basma imtiyazını almışlardı.

Bizim paramızı basıyorlar bizim paramızla bize borç veriyorlardı.

Şahane'liği oradan geliyordu!

İzmir'in dağlarında çiçekler açtı…

Mustafa Kemal düyun-u umumiye'yi kapının önüne koydu.

Yabancı imtiyazlarını kaldırdı.

Büyük Taarruz'un yıldönümünde 26 Ağustos 1924

İş Bankası'nı kurdu.

İlk ulusal bankamız oldu.

Yabancı sermaye bankacılık sistemimizden defedildi.

Sanayi ve Maadin Bankası kuruldu. Sümerbank kuruldu. Emlak Bankası kuruldu. İller Bankası kuruldu. Finans sistemi içinde faktör bile olmayan Ziraat Bankası'nın sermaye yapısı güçlendirildi gerçekten banka haline getirildi. Etibank kuruldu. Denizbank kuruldu. Halk Bankası kuruldu. Merkez Bankası kuruldu.

Kuvvacı jenerasyon Kurtuluş Savaşı'nı kazandığı gibi ekonomik savaşı da kazandı.

Ulusal sermaye güçlendi.

Şakır şakır Türk özel bankaları kuruldu.

Ve 1928 yılında… Türk bankacılık sisteminin kurucusu İş Bankası maalesef hayatının hatasını yaptı.

Kumbara dağıttı!

Metaldi.

Çok sağlamdı.

Altta kilidi vardı.

Anahtarı annelerde babalarda duruyordu.

Çocuklar kumbaraya para atıyor doluyor ailece bankaya gidiliyor orada açılıyor biriken para çocuğun hesabına yatırılıyordu.

Muhteşem bir vizyon muhteşem bir fikir muhteşem bir halkla ilişkiler faaliyetiydi… Tasarruf bilincinin yerleşmesini birikim alışkanlığının yaygınlaşmasını amaçlıyordu.

Gel gör ki bu işe yaramadı.

Tam tersine…

"Kendi paramı nasıl soyarım" bilincinin yaygınlaşmasına sebep oldu!

Çocuklar büyüklerine çaktırmadan kumbarayı açma yöntemleri aramaya başladı. Firketeyle çiviyle penseyle açma yöntemleri geliştirildi. Açmayı başaran nasıl başardığını mahalledeki öbür çocuklara anlatıyordu. Şifonyerden anahtarı araklama yöntemi en sağlamıydı. İstisnaları tenzih ederim. Genelde durum buydu.

Tasarruf bilinci için dağıtılan İş Bankası kumbaraları kendi paramızı kendi kumbaramızdan soyma merakını yaygınlaştırdı.

(Lütfen girin google'a… İş Bankası kumbarası diye arayın 430 bin sonuç çıkıyor. İş Bankası kumbarası nasıl açılır diye arayın 592 bin sonuç çıkıyor. Kumbarayı açma yöntemleri kumbaranın kendisinden daha fazla merak ediliyor! Dünyada böyle bi şeyin örneği yok. )

Gel zaman git zaman… Kendi kumbaramızı nasıl soyarız merakı kendi bankamızı nasıl soyarız mertebesine yükseldi.

Hortumlama icat edildi.

Banka patronları kendi bankalarını hortumladı.

Küçük bi pürüz vardı…

Bankalar patronlarındı ama hortumlanan paralar sayın ahalimizindi.

Bankalarımız kumbaraya dönmüştü.

Dışardan bakınca banka gibi görünüyordu içi boşalmıştı.

Geriye sadece iyi yönetilen sağlam bankalarımız kalmıştı.

Şak… Akp geldi.

Türk bankacılık sistemine "kumbara" muamelesi yapıldı.

Kilidi firketeyle açılır gibi yabancılara açıldı.

Ayakta kalan bankalarımızın alayı elaleme devredildi.

Kimi Yunan'a verildi kimi Arap'a verildi eyyy Amerika filan denildi bankaların neredeyse yarısı Amerikalılara verildi İspanyol'a İtalyan'a Fransız'a Rus'a Hollandalı'ya verildi.

Kamu bankaları yandaş işadamlarının kumbarası haline getirildi.

Halkbankası hayırsever Rıza'nın kumbarası yapıldı.

Böylece adeta Cumhuriyet öncesine dönülmüş oldu.

Düyun-u umumiye tarafından inek gibi sağılan Osmanlı gibi olmuş oldu.

Elimizde avucumuzda kala kala İş Bankası kalmıştı ki…

Asrın liderimiz ş Bankası hisseleri hazine" filan demeye başladı.

Dedim ya…

İş Bankası o kumbaraları hiç dağıtmayacaktı.

SONER YALÇIN: UÇAĞIN SAHİBİ DEVLET Mİ, ERDOĞAN MI?

60 yıl önce…

Cumhurbaşkanı Celal Bayar 12 Eylül 1958'de on sekiz gün sürecek Afganistan gezisine çıktı. Saray bahçesinde gezinirken yanına gelen tazıyı sevip okşamasını gören Muhammet Zakir Şah Afgan tazısını Bayar'a hediye etti.

"Bastı" adı verilen köpeğe bir süre Çankaya Köşkü'nde bakıldı. Ardından Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi'ne gönderildi…

Bir akşam…

Cumhurbaşkanı Bayar Çankaya Köşkü'ndeki yemekte Tarım Bakanı Nedim Ökmen'e "Bastı"yı satmak istediği söyledi! Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi satın alabilirdi! Bakan Ökmen şaşırdı. Bayar sebebini açıkladı:

İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin bölge sorumlusu olduğu dönemde İzmir işgaliyle birlikte Yunan güçleri ile Saray yanlısı yerli işbirlikçileri tarafından aranmaya başlayınca kendisini Ödemiş/ Mursallı Köyü halkı saklamıştı. Bu köye manevi borcunu çeşme yaptırarak ödemek istiyordu. "Bastı"yı bu sebeple satmak istiyordu.

Bayar'ın planı buydu. Ancak…

Türkiye'de 1958 yılı zor geçiyordu. Yapılan devalüasyonla 1 dolar 2.80 liradan 9.0 liraya çıkarılmıştı. Atatürk Orman Çiftliği de zor durumdaydı. Buna rağmen çiftlik yönetiminin belirlediği bilirkişi dişisi olmadığı için üreme değeri bulunmayan ve sadece ziyaretçilere gösterilebilecek tazının 1000-1500 lira edebileceğini bildirdi. Bayar fiyata kızdı; yaveri Faik Taluy aracılığıyla 2 bin sterlin (20 bin lira) istediğini bildirdi. Tarım Bakanı Ökmen fiyatı duyduğunda "Alt tarafı bir it 20 bin lira eder mi?" diye tepki gösterse de emir büyük yerden gelmişti! O zor günlerde 20 bin lira Bayar'a gönderildi.

Bayar da parayı çeşme yapımında kullanmak koşuluyla İzmir Valiliği'ne ulaştırdı…

Sonra ne oldu?

"KÖPEK DAVASI"

"Bastı"

İlk kez bir cumhurbaşkanının yargılanmasına sebep oldu.

Köpeğin satışı sebebiyle Celal Bayar nüfuz ve makamını suistimal ederek kişisel kazanç sağlamaktan Yassıada'da yargılandı.

Tanıklar; Atatürk Orman Çiftliği Müdürü Tarık Rona Veterineri Hadi Olcay Müdür Muavini Sefa Aloğlu Hesap İşleri Şefi Fuat Belge Ticaret Şefi Fatih Utku Hayvanat Bahçesi Şefi Hakkı Şemsettin ile Tarım Bakanlığı Müsteşar Muavini Enver Erlât ve Başyaver Faik Taluy satışı doğruladı. Yüksek Adalet Divanı irtikap suçu (nüfuzunu kullanarak haksız kazanç sağlama) nedeniyle Celal Bayar'a indirim yaparak 4 yıl 2 ay hapis cezası verdi.

Kamuoyunda "Köpek Davası" yıllarca konuşuldu. "Bayar Afgan Kralı'nın hediye ettiği köpek nedeniyle bile ceza aldı" denildi! Oysa gerçek başkaydı… Hindistan Başbakanı Nehru da Başbakan Adnan Menderes'e "Mohini" isimli fil hediye etti ama bu nedenle yargılanmadı!

Uzatmayayım anlatmak istediğim şu:

Kamu görevlilerinin nüfuzunu kullanarak hediye alması Osmanlı Devleti'nde neredeyse "geleneğe" dönüştü! Türkiye Cumhuriyeti bu kötü davranışın/rüşvetin önüne geçmek için "kılı kırk yararcasına" titiz davrandı.

Bu nedenle…

A. GÜL AÇIKLAMASI

Gerek 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu…

Gerek 5176 sayılı Etik Kanun…

Gerek 3628 sayılı Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu…

Ve gerekse Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararlar kamu görevlilerinin aldığı "hediye" konusunu ayrıntılı ele alır…

Yasalara göre kamu görevlisi açısından "hediye"; devlet memurunun tarafsızlığını performansını kararını veya görevini yapmasını etkileyen veya etkileme ihtimali bulunan ekonomik değeri olan ya da olmayan doğrudan ya da dolaylı olarak kabul edilen her türlü eşya ve menfaat olarak tanımlanmıştır.

Örneğin… 3628 sayılı kanunun 3. maddesinde şu yazılı:

Kamu görevlileri aldıkları tarihteki değeri on aylık net asgari ücret toplamını aşan hediye veya hibe niteliğindeki eşyayı aldıkları tarihten itibaren bir ay içindekendi kurumlarına teslim etmek zorundadır.

Keza.

Bu kanuna bağlı olarak çıkarılan yönetmeliğin "Hediye ve Hibe" başlıklı 14. maddesinde de şu var:

Hediyenin 10 gün içinde defterdarlığa değer takdiri için gönderilmesi şarttır. Hediyenin kanunda belirtilen değeri aşması halinde ise hediyenin ilgilinin çalıştığı kuruma verilmesi gerekir. Bunun aksine davrananlar hakkında 3 yıldan 5 yıla varan hapis cezası söz konusudur!

Peki…

Yasalar -yönetmelikler bu kadar ayrıntılı olsa da umarım dünyanın en pahalı hediyesini/ uçağı Erdoğan'ın şahsi mal bildiriminde görmeyiz! Şundan:

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül makamında ayrılırken aldığı hediyeler için şöyle dedi:

"Kamu görevlilerine verilen hediyelerin bedellerinin tespiti ve kayda geçirilmesi konusundaki düzenlemeler yasalar cumhurbaşkanlarını kapsamamaktadır. Bu hediyeler devleti temsilen cumhurbaşkanlarının şahsına verilmektedir!"

Ve Cumhurbaşkanı Gül aldığı hediyeleri -Ahmet Necdet Sezer'in aksine- devlete bırakmadı!

Şimdi söyleyin bakalım:

Bu hediye uçak kimin; devletin mi Erdoğan'ın mı?

RAHMİ TURAN: "ONURUMUZA NE OLDU?"

Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamad Al Tani tarafından Türkiye'ye hediye edilen Boeing 747-8 tipi süper lüks uçak bize rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı hatırlattı.

Bundan önce siyasi tarihimizde verilen en büyük hediye olayı Özal'ın Başbakanlığı döneminde yaşanmıştı.

Yıl 1986 idi ve o devirde insanlarımız böyle süper hediyeler konusunda çok hassastı.

Bir otomobil galerisinin sahibi Başbakan Turgut Özal'ın kızı Zeynep Özal'a sıfır kilometrede Jaguar marka yepyeni lüks bir otomobil hediye etmişti.

Aman Allahım! Ülkede kıyamet kopmuş "Böyle hediye mi olur?" diye yer yerinden oynamıştı.

Günümüzde ise öyle bir hassasiyet kalmadı hiçbir önemli tepki olmadı. Neden bu kadar duyarsız bir toplum olduk anlamak çok zor!

★★★

Kızının bir hediye skandalına karışması rahmetli Turgut Özal'ı çok üzmüştü.

O dönemde Genel Yayın Yönetmeni olduğum Günaydın Gazetesi'nde Turgut Özal'ın şu üzüntüsü yayınlandı:

"Ben memleketi idare ediyorum ama bir kızıma söz geçiremiyorum. Evlat işte ne yapacaksın? Ne yapabilirsin? Böyle çok pahalı bir hediyeyi bir evlat Başbakan olan babasına sormadan kabul eder mi? Asla etmemeliydi. Duyar duymaz aradım çok kızdım ve "hemen iade et asla kabul edilemeyecek bir hediye dedim. "

Bu demeç babaların evlatlarına söz geçirememesi bakımından da önemliydi.

★★★

Jaguar olayı ülkede aylarca tartışıldı.

Şimdiki hediye Jumbo dev uçak o günün Jaguarı'ndan 5000 (Beş bin) defa daha pahalı!

Sayın Erdoğan "Hediye edilen uçak benim şahsımın değil Türkiye'nindir" diyor.

CHP lideri Kılıçdaroğlu da yleyse bırak uçağa millet binsin. Koskoca devlet bir şeyhten hibe uçak alır mı ya? Devletin malıymış! Devletin malıysa bırak vatandaş binsin o zaman. Vatandaş binebiliyor mu? Onurumuza ne oldu? Emin olun ağrıma gidiyor onuruma dokunuyor" diye cevap veriyor.

Ne diyelim bu devir böyle bir devir işte!

MURAT MURATOĞLU: İŞSİZLİK DALGASINI DAHA GÖRMEDİNİZ!

★★★

Eskiden protesto diye bir kavram vardı. Demokrasi gibi o da mazide kaldı. Bakın üçüncü havalimanı inşaatına… İki bağırdılar bir gün iş bıraktılar diye 543 kişiyi birden gözaltına aldılar. Kaç kişiydi ki zaten eyleme katılanlar?

★★★

Bugün bırak yazarkasa atmayı laf atamazsın! Adamı olduğu yere yığarlar. Yazarkasa daha havadayken terörist ilan ederler. Yazarkasadan önce seni yere yapıştırırlar. Bu konuda öyle de hızlılar! Bir şey atmayı aklından çıkar. Sanal ortamda bile tweet atanlar aylarca yıllarca hapis yatıyor.

★★★

Lakin yakında yüz binlerce kişiyi işten çıkaracaklar. Başka ne yapsınlar? Sermayesi eriyen firmalar ya tasarruf tedbiri alacaklar ya da batacaklar. Tasarruf tedbiri ne sizce? Çıkarken elektrikleri kapatmak mı? Yoksa çay ikramını azaltmak mı? Hayır çalışanı işten atarak masrafı kısmak!

★★★

Önceki gün işsizlik rakamları yüzde 10.2 olarak açıklandı. Neymiş? Her on kişiden sadece biri işsizmiş! İşsiz olup da iş aramadığı için işsiz sayılmayan sayısı ise 2.3 milyon kişiymiş. Bütün memleketi kendileri gibi tuzu kuru sandıklarından gayet normal bir rakam!

İşsizler ile aramayan işsizleri toplarsan aslında 5.6 milyon kişi işsiz… Yani işsizlik yüzde 16'larda… Hani Türkiye'nin koalisyon hükümetlerinin ülkeyi felaket yönettiği yıllar vardı ya işte o yıllardan biri olan 2000 yılında işsizlik yüzde 6.5'te

★★★

Durun! Bu daha haziran ayının rakamı… Seçim ayı… Yiyorsa işçi çıkarsalardı. Haliyle çoğu bunu yapamadı! Hatta inşaat tarım turizm geçici işçiler aldı. Yine de işsizlik arttı.

Büyüme verilerine bakıyoruz. İnşaat durmuş tarım küçülmüş. Turizm iyi gitti ama sezon geçti. Mevsimlik işçiler için yol bitti. Şimdi çıkar Türk'ü al Suriyeliyi…Ne SGK ne vergi…

★★★

Temmuz-ağustos-eylül aylarını kapsayan üçüncü çeyrekte büyüme çok hızlı düşecek. Ekim-kasım-aralık aylarını kapsayan dördüncü çeyrekte Türkiye küçülecek. İşte o zaman bakın bakalım işsizliğe kim bilir nereye gelecek?

★★★

Zira işsizliği açıklayan kurum Berat Albayrak'a bağlandı… Bu tarz kurumlar dünyanın tüm gelişmiş ülkelerinde bağımsızdır. Bizimki zaten şaibeli verileraçıklıyordu. Şimdi kayış tamamen koptu. İşsizliği kaç istiyorsun? Sen onu söyle… Gerisini onlar hallederler sen merak etme…

★★★

Asgari ücretli yılın başında 425 dolar alıyordu. Şimdi bu 246 dolara düştü. Hesaplasana alım gücünü… Her gün büyük bir şirket iflas öncesi konkordato ilan ediyor. Küçükler kimsenin haberi bile olmadan batıyor. İşsizlik her geçen gün artıyor. Bunlar öncü dalgalar. Maalesef daha büyüğü geliyor!

==================================

CAN ATAKLI: JANDARMA PAŞASI NE YAPIYOR?

Sadece havaalanı inşaatı alanında yaşanan bu eyleme jandarma çok sert müdahale etti.

İşçiler kaldıkları karavanlardan kapıları koçbaşları ile kırılırak içeri giren jandarma tarafından dövülerek gözaltına alındı.

Dayaktan geçirilen işçilere "sizi kim kışkırtıyor?" sorusu soruldu.

Önceki gün CHP milletvekilleri inşaat alanına gitmek ve hem işçilerle hem de işveren temsilcileriyle konuşmak istediler.

Ancak inşaat alanına 10 kilometre kala jandarma tarafından durduruldular.

Jandarma "seçilmiş milletvekillerine" daha ileri gidemeyeceklerini çünkü yasak olduğunu söyledi.

Yasaklanan kişiler milletin temsilcileri.

Milletin seçtiği millet adına milletin derdini dinlemekle görevli kişiler.

Ama jandarmanın en tepesindeki paşası öyle buyurmuş.

Havaalanını yapan müteahhitlerin rahatının kaçmasını istemiyor belli ki milletin temsilcilerine yasak koyuyor.

Bu yetkiyi ve gücü nereden aldığını tahmin etmek güç değil.

Ancak insanın canını sıkan şerefli Türk ordusunun bu tür paşalar nedeniyle itibarsız hale gelmesi.

Jandarma elbette öncelikleri olan bir inşaatı koşullar gerektirdiğinde korumaaltında tutacaktır.

Ama bu milletin seçilmiş temsilcilerine karşı olamaz.

Milletin seçilmiş temsilcilerini dağ başında itip kakarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin itibarının da yerle bir edildiğini biliyordur herhalde o jandarmanın en tepesindeki paşa.

Muhtemelen zaten artık yok hükmündeki parlamentoyu bir de böyle hırpalayarak malumu ilan ediyordur.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

PAPAZI VERİYORUZ GALİBA

Bana göre aslında papazı çoktan vermiştik.

Sadece bir "iletişim kazası" oldu ve papaz başımıza dert olarak kaldı.

Trump "Ben İsrail'deki kızınızı kurtardım sen de papazı gönder" dediğinde Erdoğan'ın "O işi hallediyoruz" sözü "papaz bırakıldı" şeklinde algılandı muhtemelen. Ama serbest bırakmak yerine önce ev hapsine alınması Trump'ıkızdırdı. Durup dururken kriz çıktı.

İktidarın başı ve sözcüleri dolar krizinin bu nedenle çıktığını söylüyor.

Bedeli çok ağır oldu.

Madem öyle o "iletişim kazasına" neden olmasaydınız bari.

Neyse yine de iş işten geçmiş değil.

İktidar sözcülerinin yazılarını okurken papazın artık gönderileceği hissine kapıldım.

Dün biri Demirören diğeri de Sabah grubunda yazan iki yandaş yazar birden papazın serbest bırakılacağını ima eden yazılar yazdılar.

Benim tahminim 12 Ekim'deki duruşmada serbest bırakılacağı yönünde.

Ama bunu "bağımsız olduğunu söyledikleri" mahkemeye yaptırmak yerine sanki bir yüksek mahkeme bozmuş gibi yapabilirler.

Çünkü konu galiba artık Anayasa Mahkemesi'ne gidiyor.

Papazı tıpkı Mehmet Altan'ı serbest bıraktıkları gibi Anayasa Mahkemesi kararı ile gönderebilirler.

Peki dolar eski haline gelir mi? Gelmez.

Zaten aynı yandaş yazarlar doların yükseltilmesinin de aslında iktidarın bir oyunu olduğunu yazıyorlar.

KOMİK

TERÖRİSTİ YAKALAYAMIYOR AMA ONA YARAYACAK EŞYAYI YAKALIYOR

Giresun'un Espiye İlçesi'ndeki yaylalarda oturanlar artık kente dönmeyebaşlamış.

Ancak yaylalardaki evlerini boşaltanlara yönelik bazı yasaklar var.

İçişleri Bakanlığı genelgesi ile evlerini boşaltanlara "Evlerde teröristlerin barınmalarını kolaylaştıracak yaşam malzemeleri erzak ile işlerine yarayabilecek her türlü malzeme (pil akü güneş paneli elektrik kablosu tüp kazma kürek küçük ev aletleri vb. ) bırakılmamasını" bildirmiş.

Genelgede jandarmanın sürkekli kontroller yapacağı emre uymayanlarınsaptanması halinde yasal işlem başlatılacağı belirtiliyor.

Böyle bir komik ülke olduk işte. Yahu evlerde malzeme bırakıldığını kontrol edebiliyorsan zaten oralarda teröristlerin barınması da mümkün olmaz.

Maksat galiba halkı korkutmak ve iktidara karşı sindirmek.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

SON ZAMANLARDA OKUDUĞUM EN GÜZEL TWEET

Sosyal medya bir alem.

İyisiyle kötüsüyle her gün izliyorum kimine gülüyorum kimi çok öfkelendiriyor kimini not alıyorum.

İki gün önce gördüğüm ve ne yazık ki kimin yazdığını not almadığım bir tweetaklımdan çıkmıyor. Son zamanlarda okuduğum en güzel tweet'te şöyle diyordu;

"50 yıl geriye gitsek 50 yıl ileri gitmiş gibi olacağız. "

Var mı itirazı olan?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

CEMAATTEN HİÇ SES ÇIKMIYOR ARTIK

Geçenlerde sohbet ettiğim bir eski siyasetçi dostum "dikat ediyor musun?" dedi "ne zamandır Fethullah Gülen'den bir ses çıkmıyor. "

Ben de "ne yapacaktı yani cemaati iyice çöktü" karşılığını verdim.

Siyasetçi dostum "öyle deme" diye üsteledi "Söyleyecek bir şeyi olmadığı için değil de alttan anlaşma sağlanmaya çalışılıyor olmasın. "

Olabilir mi?

Neden olmasın?

Hesapta cemaatle yani yeni deyimle FETÖ ile mücadele ediliyor ama dişe dokunur bir şey yok ortada.

15 Temmuz'da sokağa çıkan askerlerle pek de önemleri olmayan bazı sivlillerağır hapislere mahkum edildi ediliyor. Buna karşı önemli isimlere ve zenginleredokunulmadığı gibi siyasi ayak konusu da unutuldu gitti.

Peki acaba bir pazarlık dönüyor mu?

O da mümkün siyasetçi dostuma göre.

"Son atamalara bak" dedi ve ekledi "bakan yapılan elçi atanan önemli genel müdürlüklere veya danışmanlıklara getirilen bazı isimlere bak hepsinin cemaatle bağlantısı var bir şekilde ama kimse bunları sorgulamıyor artık. "

Bilemem artık belki de dönüyordur bir şeyler.

TOKMAK: VAY BE! NE CÖMERTLİK!

Bu pilav daha çok su kaldırır.

Biz Katar Emiri'nin hibe ettiği uçağın değerinin 400 milyon dolar olduğunu söylüyorduk. Eksik yazmışız. Cumhurbaşkanı Erdoğan rakamı düzelterek:

"Katar uçağı satıyordu bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı (500 milyon dolar). O esnada biz de ilgilendik" dedi.

Ülke olarak ilgilenmişiz! Oysa borç batağındayız. Dolar krizi can yakıyor. Milletin yastık altındaki dolarlarını Türk Lirası'na çevirmeleri isteniyor bu konuda sürekli anonslar yapılıyor. İşte böyle bir ortamda Sayın Erdoğan Katar'ın satışa çıkardığı eşi benzeri olmayan süper lüks dev uçakla ilgileniyor.

Şaşırmaz mısınız?

"Hangi parayla almayı düşünüyordunuz?" diye sormaz mısınız?

Neyse ki efendim Katar Emiri Şeyh Tamim Bin Hamad Al Tani (38) Sayın Erdoğan'ı çok seviyormuş Türkiye'ye de hayranmış… Eee… "Alın sizin olsun bu uçak. Para-mara istemem" demiş! Vay be cömertliğe bak!

Dünya tarihi boyunca bir devlet diğer bir devlete ya da bir şeyh padişaha krala veya imparatora bu değerde bir hediye vermemiştir.

Bu rekor hediyenin sebebi sadece "sevgi" olabilir mi?

--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder