21 Eylül 2018 Cuma

Güncel makalelerden bir demet 2018-09-21 2

TOKMAK: GÜÇLENEREK YÜRÜYORUZ (!)

Ülkede kriz-mıriz yokmuş! Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor bunu… O halde doları kim artırıyor? Türk halkını kim kazıklıyor? Fiyatları kimler uçuruyor?

Cumhurbaşkanı kızgın konuşarak:

"Kriz-mıriz yok! Sakın ha bunlara aldanmayın bunların hepsi manipülasyon (yönlendirme etkileme)" dedi ve ekledi:

"Güçlenerek yürüyoruz!"

Peki nasıl güçleniyoruz bir bakalım:

Türk Lirası yılbaşından bu yana yüzde 70 değer kaybetti paramız pul oldu.

Ülkede borç batağında olmayan kurum yok!

Faizler yüzde 24'e yükseldi.

Üretici enflasyonu yüzde 32'yi aştı.

Elektriğe doğalgaza benzine mazota zam yağdı.

Bütçe ocak-ağustos döneminde 50.8 milyar lira açık verdi.

Ailelerin yüzde 70'i borçlu yüzde 28.7'si yoksul.

80 yıllık firmalar borç batağında can çekişiyor.

Açıklanan işsizlik yüzde 12.2… Hakiki işsizlik ise bunun iki katı!

Gerçek bu fakat… Siz kazığı yiyin bağını sormayın! Kriz-mıriz yok güçlenerek yürüyoruz! Büyüklerimizden iyi bilecek değiliz ya!



NECATİ DOĞRU: KRİZ MİRİZ YOK!



Berberde tıraş:

20 TL idi.

40 TL'ye çıktı.

Banka kredi faizi.

Yüzde 18'idi.

Yüzde 40 oldu.

Yabancıya konut satış sınırı:

1 milyon dolardı.

250 bin dolara indi.

Türk vatandaşı olabilme bedeli:

2 milyon dolardı.

500 bin dolara düştü.

İşsizlik oranı:

Yüzde 6 idi.

Yüzde 16'ya çıktı.

Konkordato ve iflas:

Konkordatoya giden şirket sayısı yüzde 100; iflas eden esnaf yüzde 50 arttı.

★★★

İşçinin hak araması:

Toplu sözleşme yapmaktı.

Toplu hapse girmek oldu.

Beyaz eşya iç satışları:

Bir ayda yüzde 19 düştü.

Otomotiv iç satışları:

Bir ayda yüzde 53 geriledi.

Konut iç satışı:

Bir ayda yüzde 12.5 azaldı.

Konutta ipotekli satışlar.

Bir ayda yüzde 67 düştü.

Konut kredisi faizi:

Haziranda yüzde 13 idi.

Eylülde yüzde 23'e çıktı.

Kesimlik inek sayısı:

Yem pahalandı.

Kesime giden inek sayısı 1 milyonu geçti.

Ticaret Bakanı'nın önceki gün demeci:

"131 firma 1296 ürüne haksız zam yaptı. 680 ürünün gramajıyla oynandı. "

Dün YEP açıklandı:

Enflasyon hedefi yükseltildi. Büyüme tahmini düşürüldü.

İktidar yazarı Barlas:

"Eğer ülkede kriz yoksa siyasi liderler toplumu geren öfkeli ve tepkisel konuşmalar da yapmamalıdır" diye yazdı.

★★★

Daha önce iktidarı gözeten "denge yazıları" yazdığı için Hürriyet'e transfer edilen fakat son 1 yıldır doğruları çekinmeden köşesinde dile getirerek "referans yazar"haline gelen Taha Akyol'u gazetesinden attılar. Sıra üç yazıdır doğruları yazan Mehmet Barlas'ı önce "kıvırma" diye uyarmaya ve sonra da atmaya geldi.

Kriz miriz yok.

Alayı manipülasyon!

Biz kriz yaşamıyoruz.

Kur riskini atlattık.

Türbülanstan geçiyoruz.

BEKİR COŞKUN: EJDER MEYVELİ SMOOTHİE'NİN KRİZ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

Cumhurbaşkanı'nın "Ekonomik kriz falan yok" demesi yerinde bir tespittir…

Havuç 70 kuruştan 4 liraya düştü…

Turp 50 kuruştan düştü düştü 4 lira

Domates 1.5 liraydı o da düştü 9 liraya

O ara simit de düşüşe geçti 1 liradan 1.75 liraya indi…

Moody's…

Fitch…

Standard and Poor's…

Değerlendirmelerinde "Türkiye'den uzak durun" demeye getirdiler…

Dünyanın en önemli gazeteleri televizyonları ekonomik yayınları… Yerli yabancı yüzlerce ünlü ekonomist…

Tümü "Türkiye'de kriz var giderek derinleşiyor" dediler…

Arkadaş dedi ki:

"Bunlar ekonomiden anlamazlar…"

Bunun nedenini Saray'daki menüde aramak lazım…

Özellikle ejder meyveli smoothie chia tohumu eşliğinde yenildiğinde:

"bağışıklık sistemini güçlendirirken kan dolaşımını ve sindirim sistemini düzenlemekte önemlidir… Kas sisteminin ve kemik dokusunun güçlenmesinde etkisi ve insan ruhunu ve libidoyu beslemekle birlikte en önemli etkisi cinsel gücü artırması yanında tüketildiğinde huzur rahatlık gevşeme hoşluk verir…"

Yani bunları kim yese; İstanbul'a dört çılgın kanal daha açmaya kalkmazsa ne olsun…

Ekonomik krizin huyudur bu…

Güçlüleri ilgilendirmez…

Yoksul evlerinde akşam olduğunda o hüzünlü sessizliğin içindedir…

Oğlan ayakkabı küçük kız mont istediğindedir cız eder kriz…

Cebindeki üç kuruşu sıkı sıkı avuçlarken vitrinlere öyle boş bakan babanın ta göğsündeki sancıdadır…

Mutfaktadır annenin bir-iki damla gözyaşı olarak damlar tezgaha…

Saray'dan bakınca…

Kriz falan yoktur…

YILMAZ ÖZDİL: ATATÜRK'E HAKARET ETMEK DÜŞÜNCE ÖZGÜRLÜĞÜ ÖYLE ?

Eminim hatırlarsınız…

Akp gençlik kolları başkanı nefretini kusmuş Atatürk'e alenen hakaret etmişti. "Birisinin babasının ve kendisinin doğum yeri Selanik ise Selaniklidir. Kimse Türk Atatürk demesin orijinali Yunan. Türk'e benzemiyor. Keşke Atatürk olmasaydı" demişti.

Bu çirkin sözler üzerine CHP ve bazı sivil toplum kuruluşları suç duyurusunda bulunmuştu. Cumhuriyet Başsavcılığı da dava açmıştı.

Netice?

Bu davaya bakan mahkemenin "beraat kararı" verdiği ortaya çıktı.

Nasıl vermiş o beraat kararını?

Stalin için Rusya'da "kana susamış yamyam" denilmiş Stalin'in torunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurmuş Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de "kamusal figürlerin eleştirilmesi normaldir" diyerek reddetmiş dolayısıyla bizim mahkeme de bu "Stalin kararı"nı örnek göstererek Akp gençlik kolları başkanı hakkında beraat kararı vermiş.

Yani beraat kararını veren mahkeme Stalin örneğine atıfta bulunarak meseleyi "düşünce özgürlüğü" kapsamına sokmuş.

Siz herkesi koyun mu zannediyorsunuz birader?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi lafını duyunca "ha o zaman mutlaka doğrudur" mu diyeceğiz?

O bahsettiğiniz "Stalin kararı"nın aslında ne olduğunu bilmeden körü körüne kabul mü edeceğiz?

Siz bizi önüne ne konursa onu yiyen yandaş medya mı zannettiniz?

Yok öyle!

Şimdi en başta bu kararı veren mahkeme herkes iyi okusun.

"Stalin kararı" şudur…

Sovyetler Birliği 1939 yılında Polonya'ya saldırdı 22 bin subay ve sivili tutukladı. Esir kamplarında tutulan bu 22 bin Polonyalı 1940 yılında Stalin'in emriyle Katyn Ormanı'nda kafalarına birer kurşun sıkılarak infaz edildi toplu mezara gömüldü.

Bu hadise tarihe "Katyn Katliamı" olarak geçti.

1990 yılında Gorbaçov ülkesi adına bu katliamı resmen kabul etti.

1992 yılında Yeltsin Stalin'in infaz emrinin orijinal metnini Polonya'ya verdi.

2000 yılında Rus hükümeti Katyn Ormanı'na anıt mezar ve müze inşa etti.

2010 yılında Putin başbakandı davet etti Polonya başbakanıyla birlikte Katyn Ormanı'nda ortak anma töreni düzenlendi.

Özetle Katyn katliamı somut gerçek faili belli bir katliamdı.

Rusya'da yayınlanan Novaya Gazeta isimli gazete 2009 yılında işte bu "Katyn Katliamı"yla ilgili haber yaptı.

Stalin'i "kana susamış yamyam" olarak tanımladı.

Stalin'in torunu dava açtı.

"Dedeme hakaret edildi" dedi.

Yerel mahkeme şak diye karar verdi.

"Stalin'in emriyle meydana gelen katliam somut bir gerçektir dolayısıyla gazetede yayımlanan söz konusu eleştiriler kamu denetimi açısından yerindedir" dedi. Davayı reddetti.

Stalin'in torunu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi davayı inceledi.

"Stalin'in Katyn katliamındaki sorumluluğu kesindir kaçınılmaz şekilde kamu denetimine ve eleştirisine açıktır" kararı verdi.

Stalin'in torununun başvurusunu reddetti.

(Bu bilgileri teyit etmek isteyenler internete girip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Ocak 2015 tarihinde yayınladığı mahkeme içtihadına ilişkin bilgi notunu okuyabilir. )

E şimdi soruyorum…

Bu iki dava arasında uzak yakın alaka var mı?

Bu iki dava konusunun birbirine örnek gösterilmesi mümkün mü?

22 bin kişiyi somut olarak katleden Stalin'e yönelik basın eleştirisiyle Atatürk'e "kimse Türk demesin orijinali Yunan" demenin neresi birbirine benziyor?

Rusya devleti ve Rus mahkemeleri Stalin'in Katyn katliamındaki sorumluluğunu resmen kabul ediyor.

Türkiye devleti ve Türk mahkemeleri Atatürk'ün Yunan olduğunu mu düşünüyor?

Bu karar mutlaka ama mutlaka temyiz edilmelidir.

İki dava arasında illa benzetme yapacaksak…

Kindar nesil nankörlüğü Stalin zulmünden beterdir!

MURAT MURATOĞLU: BAKIN BURASI ÇOK ÖNEMLİ; YEP!

Türkiye'nin yaşadığı ekonomik krizi atlatmasını sağlayacak program açıklandı. En önemli değişiklik "Orta Vadeli Program" adının "Yeni Ekonomi Programı"olmasıydı. Kısaltmasına YEP dediler başka da bir numarası çıkmadı!

Tüm piyasaların saat 11:00'de açıklanmasını beklediği program bir türlü başlamadı. Başlangıç saatine dahi riayet edilmedi. Oysa "disiplin" programın ana temasıydı! Muhtemelen Bakan Bey flash belleği kaybetti onu aradı. Berat Albayrak sunuma tam 27 dakika geç kaldı.

★★★

Disiplin deyip geç gelmişsin hangi sermaye senin ekonomik programının disiplinine güvensin? Boşuna verdiğin sözler. Sevgilisi buluşmaya 20 dakika geç geldiği için ayrılanı gördü bu gözler.

Ekonomik programlar demokratik yönetimin hüküm sürdüğü ülkelerde önem taşır. Bir gece yarısı KHK çıkartıp istediğinizi yaptığınız bir ortamda program hikâyedir!

★★★

Biri bana program açıklanmadan 10 dakika önce "Bakan Berat rahatsızlandı lakin sunum mutlaka yapılmalı" diye gelse… Yeni Ekonomi Programı'nın sunumunu "Murat sen yap!" deyiverse… İnanın aynılarını hiçbir çalışma ve hazırlığa gerek duymadan ben de yapardım.

★★★

Nihayetinde sunum başladı… Ortada yangın var ama kısa vadede ne yapılacağı hiç anlatılmadı. Sanki orta vadeli değil de 50 yıllık plan yapıldı.

★★★

Geleceğe yönelik niyetler açıklandı. İleri teknoloji endüstri bölgeleri yazılım destekleri… Bütün bunlar üç yıla nasıl sığacak? Kısa vadede kimi kurtaracak?

Zira tahminlerden istatistiklerden ve temennilerden başka da bir şey anlatmadı. "Nasıl yapılacak?" sorusu hiç cevaplanmadı. Verdiği sayıların tutması için ekim kasım aralık aylarında dolar ortalaması 5.80 TL'de kalmalı. Oradan pay biçin ne açıklandı!

★★★

Tasarruf yapılıp krizden çıkılacakmış! Saray'ı mı kapatacakmış? Tasarruf elde para varsa yapılır. Olmayan para nasıl harcanır? Borç alınır! Tabii önce borç verecek bulunursa! Madem bu kadar kolaydı neden daha önce tasarruf yapılmadı?

Sahi ne hedefleniyor? Peki hedefler nasıl gerçekleşecek? Tarım ne olacak? Çiftçine yapacak? Üretim nasıl artacak? Enflasyon nasıl düşecek? Büyüme düşecekse istihdam nasıl sağlanacak? Şirketler nasıl kurtarılacak? Yabancı yatırımcı nasıl ikna olacak? Hiçbiri yok!

★★★

Olayı özetleyeyim… "Düşündük taşındık orta vadede ne yaparız biz de bulamadık" diyemediler. Ekonomik kriz yaşayan koskoca bir ülkenin kurtuluş reçetesini 28 dakikada sunup bitirdiler.

Seçim 89 gün önce bitti goygoyla günler geçti. Hiçbir şey açıklamadan "anlattığım gibi" "net bir şekilde görüldüğü gibi" ve tabii ki "burası çok önemli" dedi… Gitti!

Ülkede kriz yok ki! Bir açıp kapasak arkadan fişi çıkartıp taksak düzelecek sanki…

SAYGI ÖZTÜRK: 13 İLİMİZ DAHA GİTTİ!

Bakıyorsunuz Kuzey Irak Kürt yönetiminin resmi dairelerindeki haritada ülkemizin 23 ili "Kürdistan" olarak yer alıyor. Suriye haritalarında Hatay ilimiz Suriye sınırları içinde gösteriliyor. Kuzey Irak'ta yetkililerimiz bu haritanın bulunduğu odalarda toplantılara katılıyor. Suriye'de buna biraz daha dikkat ediliyordu. En azından toplantı salonunda bulunan haritanın üzeri bezle kapatılıyor bazen de odadan geçici olarak kaldırılıyordu. Ermeniler de haritalarında çok sayıda ilimizi kendi toprakları olarak gösteriyor.

Bunlar yetmezmiş gibi son dönemlerde Yunanistan da 13 ilimizi Pontus Rum Devleti sınırları içinde gösteriyor. Yapıldığı öne sürülen soykırımın tanınması için çaba gösteriyor. Bu amaçla hükümet yetkililerinin de katıldığı toplantılar düzenleniyor.

TÜRK ARACINA SALDIRI

Yunan Savunma Bakanı Kammenos 22 Mayıs 2016'da Atina'nın Monastiraki Meydanı'nda düzenlediği geniş katılımlı toplantıda Türkiye'yi sözde Pontus Rum soykırımı ve sözde Ermeni soykırımı yapmakla suçlamıştı. Aynı bakan 18 Mayıs 2017'de basına yaptığı açıklamada da Atatürk'ün sözde Pontus Rum soykırımını planladığını iddia ederek Atatürk'e iftira attı.

Kammenos'un küstahça yaptığı suçlamalara kuvvetli bir tepki gösterilmediğini Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri emekli Kurmay Albay Ümit Yalım ısrarla gündeme getiriyor. Çünkü sert tepki gösterilmemesinin sonucu Yunanistan yeni planlarını da uygulamaya koyuyor.

TURİSTLERE DAĞITILAN BROŞÜR

Yunan Hükümeti şimdi de Yunanistan'a gelen turistlere sözde "Pontus Soykırımı Broşürü" dağıtıyor. Broşürler başta Atina'nın merkezinde bulunan Sintagma Meydanı olmak üzere Yunanistan'ın değişik bölgelerini ziyarete gelen turistlere veriliyor. Zorla broşür verilen turistler arasında Türk turistler de var.

Yunanca İngilizce Fransızca ve Rusça olmak üzere toplam dört dilde basılan broşürün kapağında sözde Pontus soykırımı olduğu iddia edilerek "Türk rejimi suç işlemeye devam ediyor" "Türk statükosu soykırımı tanımaya zorlanmalıdır" "Yanlış dostluk politikasına hayır" "Sessizliğe hayır" sloganları yazılmış. Broşürün iç sayfalarında 1916-1923 yılları arasında 353 binden fazla Pontus Rumu'nun Türkler tarafından öldürüldüğü iddia ediliyor Türk Milleti'ne iftira atılıyor. Günümüzde de Türkiye'de yaşayan Rumların inançlarını gizlemek zorunda kaldığı ve "Kripto Pontus Rumların" zulüm ya da ölümle karşı karşıya olduğu iddia ediliyor.

YALAN ÜZERİNE KURULU

Bu konuda çalışmalarıyla bilinen Ümit Yalım soykırım iddiaları hakkında şunları anlattı:

"Pontus Rum soykırımı iddiaları tamamen yalan ve iftiradır. 1923 tarihli Lozan Antlaşması'na bakıldığında Bakan Kammenos'un söylemleri ile broşürde yazılanların tamamen yalan olduğu görülecektir.

Yunanistan'ın da imzaladığı Lozan Antlaşması'nın hiçbir yerinde Pontuslu Rumların soykırımı ile ilgili kayıt yok. Aksine Lozan Antlaşması'nın 59. Maddesi'nde Yunan ordusunun Anadolu'da yaptığı katliamlar açık bir şekilde yazılmış ve katliam bizzat Yunanistan tarafından kabul ve tescil edilmiştir. Yunanistan'ın Balkan Savaşı sırasında Ege adalarında ve İzmir'i işgalinden sonra Anadolu'da yaptığı katliamlar tek tek belgelenmiş ve tarih kitaplarında yerini almıştır. "

O HARİTA VE İŞTE O İLLER

Biz yine broşüre dönelim ve bu kez arka yüzünü çevirelim. Broşürde "Pontus Rum Devleti Haritası" yayımlanmış. Haritaya göre batıda İnebolu'dan doğuda Batum'a kadar 150 km. derinlikte ve 140 bin kilometrekarelik alanda bulunan Kastamonu Sinop Amasya Samsun Tokat Ordu Giresun Erzincan Bayburt Gümüşhane Trabzon Rize ve Artvin illerimiz olmak üzere toplam 13 ilimiz Sözde Pontus Rum Devleti'nin sınırları içinde gösteriliyor.

Bugüne kadar 18 adamızı işgal eden Yunanistan'a ses çıkartmadık. Şimdi Yunan Hükümeti'nin dağıttığı Sözde Pontus Rum Devleti Haritası'na Cumhurbaşkanımız yine tepkisiz mi kalacak? Yunanlıların adalarımızı işgalini ülkemizde belgeleriyle ilk dile getiren emekli Albay Ümit Yalım "Türkiye'nin batısında işgal edilen adalarımızda gözümüzün içine baka baka Bizans Devleti kuruluyor. Şimdi sırada Pontus Rum Devleti mi var? Türkiye'nin kuzeyinde 13 ilimizde Pontus Rum Devleti mi kurulacak?" diyor ve bu sessizliğin nedenini soruyor.



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder