ORHAN UĞUROĞLU: YERLİ VE MİLLÎ DİYEN AKP'YE İNANMAYIN
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile otomobillerden alınan ÖTV matrah tutarları yükseltildi.
Otomobil satışlarının artırılması için alınan bu kararı baktım yandaşı da karşıtı da avuçları kızarıncaya kadar alkışlıyorlar.
Demek ki çok güzel bir şey oldu diye alınan kararları okudum ve sizlere de özetleyeyim.
- Fabrikaların sahipleri araç satışları artacak ceplerine daha çok kazanç koyacaklar diye mutlular.
- Araç satın alacaklar daha az para ödeyecekleri için mutlular.
- Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak daha az vergi alacak diye mutsuz.
Peki ya otomobilleri üreten işçiler mutlu mu mutsuz mu?
Elbette mutsuz elbette yüzde 100'e varan devalüasyon neticesinde 1 Ocak'ta aldıkları maaşın yarısı eridi ve fakirleştiler.
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan otomobil satanları da alanları da mutlu edecek KHK çıkardı ama otomobilleri üreten işçilerin geçim derdi umurunda değil...
Gelelim ÖTV oranlarındaki düzenlemenin diğer önemli noktalarına.
"Yerli ve Millî" olduğunu iddia eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın KHK'sına göre;
- Yerli üretim otomobillerin vergileri sadece 3 bin lira düşecek.
- İthal ve lüks otomobillerin vergilerindeki düşüş ise en az 8 bin 100 lira en çok 11 bin 500 lira olacak.
Gelelim bu indirimlerin ortaya çıkardığı iki önemli soruya.
- Hani yerli üretim desteklenecekti?
- Hani ithalat hem de lüks ithalat azaltılacaktı?
Değerli okurlarım "yerli ve millîiyiz" diyen ve tasarruf politikaları içeren YEP'lerle YEM'lenmeyin. (YEP: Yeni Ekonomik Program. )
Ne AKP'liler ne de Başkan Erdoğan yerli ve millî...
Eğer yerli ve millî olsalardı bu KHK'da olması gereken neydi biliyor musunuz?
Yerli üretim araçlardaki ÖTV indirimi 11 bin 500 lira pahalı ve lüks araçlardaki ÖTV indirimi 3 bin lira olmalıydı.
Görüyorsunuz ki AKP hükümeti zengini seviyor her fırsatta koruyor dar gelirliyi orta halliyi ve işçileri ise hiç düşünmüyor.
Peki çiftçiyi düşünüyor mu?
Çiftçilerin en önemli girdileri olan gübreyi önce yüzde 100 zamlandırdılar ki Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli arkasından "yüzde 15 indirim yaptık" müjdeyi veriyor.
Medyada alkışlar alkışlar...
Domates 7 lira olmuş ama pazarda bakan var mı başkan var mı?
İşçiyi emekliyi esnafı tüccarı sanatkarı çiftçiyi hayvancıyı düşünen var mı?
Yok yok ama zenginlerin bindiği lüks ithal otomobillerin ÖTV'sinde yüksek indirim yapan AKP var.
A: Adalet - Yok.
K: Kalkınma - Zengini kalkındırma politikası VAR.
P: Parti - Yok Tek Adam var.
Buyurun size zengini daha zengin fakiri daha fakir yapan AKP ve başkanlık rejimi...
MURAT MURATOĞLU: FAİZLER BURADA DURACAK MI SANIYORSUN?
Diyelim ki önlemleri aldık her şeyi düzgün yaptık. Üretimi planladık kemerleri sıktık. Siz ülkenin düze çıkacağına inanıyor musunuz? İnanmayın! O tren kaçtı. Bundan sonra emekleyerek yol alacağız. Dizlerimiz parçalanınca ne demek olduğunu anlayacağız.
Bakın bu akşam Amerika Merkez Bankası faiz artırıyor. Aralık ayında bir kere daha… Üç kere de 2019'da… Bu Türkiye için kötü haber! Bize karşı gıcıklığından değil… Düşünün Trump bile karşı çıkıyor bu artışlara… Karşı çıktığıyla kalıyor Merkez Bankası gerçekten bağımsız olunca…
★★★
Amerika nere Türkiye nere? O zaman bize ne? O kadar kolay olsa keşke! Her ne kadar inkâr etsek de ABD dünyada oyuncu değil hakem… Kuralları o koyuyor.
Yok Amerikan Doları etkisini yitiriyormuş yok artık eskisi kadar kullanılmıyormuş. Dünyada petrolü ne ile alıyorsun? Dolarla… Altını? Dolarla… Ülkelerin merkez bankalarının yüzde 60 rezervi de dolarda… Dünya ekonomisinin yüzde 70'i dolarla dönüyor ne anlatıyorsun bana?
★★★
Toplam 465 milyar dolar dış borç var. Bunun 180 milyar doları bir yıl içerisindeya ödenecek ya yüksek faiz ile döndürülecek. Peki parayı kim verecek? Yine borç alacağız! Bir yıl içinde vereceğimiz yaklaşık 50 milyar dolar cari açığı ne yapacağız? Onu da borçlanacağız!
Bankaların özel sektör ve kamunun küresel para bolluğundan yararlanarak düşük faizle istediği kadar rahatlıkla borçlandığı finansal sistem yok artık…
★★★
Sahi borcu nereden bulacağız? Önceden aldığımız kredilerin bir kısmıdöndürülecek. Tabii üzerine kallavi faiz binecek. Türkiye ekonomisine güven gelirse sıcak para gelecek. Yani yabancı yatırımcı gelip dolarını bozdurup faiz ya da borsaya yatıracak. Bak bu olmaz!
Başka yolu yok mu? Turizmden gelen üç beş… İhracat ki yarısından fazlası ithalata dayanıyor. Bizi kesmez. Satacak şirketimiz kaldıysa onları satarız. Kuveyt'ten para gelecek yalanlarına inanırız.
★★★
Dönelim Amerikan Merkez Bankası'na… Biz fellik fellik borç ararken Amerika faiz artırdıkça biz ve bizim gibi gelişen ülkeler para için kıvranacaklar. Daha yüksek faiz ile daha azını bulacaklar. Neden? Para doğduğu topraklara Amerikaya dönecek. Gelecek yıl Avrupa'da faizleri yukarı çekecek.
Dünya krize mi girecek? Hayır! Kısa vadede dünyada kriz adına bir şey görünmüyor. Biz parayı betona gömerken mega projelerin temelini atarken önlemini aldı el âlem… Kriz bir Arjantin'de bir de bizde…
★★★
Bizde tasarruf ve birikim yok. Dışarıdan gelen para pınarı da iyice kuruyacak. Kim nereden yeni kredi bulup yatırım yapacak? Bulsa bile para kazanamayacak. Zira faizler daha da artacak. Pardon ne olacak? Faizler daha da artacak!
Yaptığın hatayı biliyorsun. Bedelini şimdi ödüyorsun. Faizler burada duracak mı sanıyorsun?
ARSLAN BULUT: SURİYE NEDEN VE KİM İÇİN BOŞALTILIYOR?
Anadolu Ajansı Lübnan Mülteci İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Muin el-Merabi ile görüştü.
Esad İran ve Hizbullah aleyhinde görüş bildiren Merabi ülkesindeki Suriyelilerin vatanlarına gönüllü olarak dönmeleri çalışmaları kapsamında isim
Merabi şu iddiayı da ortaya attı:
"Esad rejimi ülkedeki demografik yapıyı değiştiriyor. Esad yönetimi kendisine bağlı 10 milyon nüfuslu bir Suriye'yi 20 milyonu muhalif 30 milyonluk bir Suriye'ye tercih ediyor. Rejim Suriye'deki demografik yapıyı değiştirmek için yüz binlerce hatta milyonlarca insanı ülkeye getirerek mülteci durumuna düşenlerin yerlerine yerleştiriyor. "
Merabi buna delil olarak da Suriye'de çıkarılan "10 Sayılı Gayrimenkul Yasası"nı gösterdi ve ülkeden kaçan Suriyelilerin ülkelerinde bıraktıkları gayrimenkullere el konulduğunu söyledi.
Merabi "Bu insanlar Suriye'de Esad rejiminin yanı sıra Hizbullah ve İran yanlısı güçlerin yaptığı katliamlardan kaçmak zorunda kaldı. " iddiasını da öne sürdü.
***
Suriye'deki kriz ülkenin demografik yapısını değiştirmiştir elbette. Zira Türkiye Ürdün ve Lübnan'a milyonlarca Suriyeli sığındı.
Yani sadece Suriye'nin nüfus yapısı değiştirilmiş olmadı!
Diğer taraftan savaştan kaçanların yerine milyonlarca insanın Suriye'ye getirildiği iddiası ispatlanmaya muhtaçtır.
Gerçek olan şudur ki asıl Suriye'nin kuzeydoğusunda ABD-PKK ikilisi tarafından etnik temizlik yapılmaktadır. Bu bölgede her gün köyler basılmakta masum insanlar öldürülmektedir. Merabi nedense bu konuya hiç girmemiş!
***
Peki Suriye'de neden etnik temizlik yapılıyor?
Türkiye'nin 25'inci Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ 2015 yılında Sözcü'den Özlem Gürses'e konuşmuş ve Lozan Konferansı'nda Azınlıklar Alt Komisyonu'na getirilen bir teklifi şöyle hatırlatmıştı:
"Teklifi getiren kim? Amerika! Teklif şu: 'Ermeniler için ulusal yurt olarak bir toprak parçası bulalım bu bölgeyi tanımlayalım ve bu bölgeye saldırı ve sızmalara karşı bir koruma düzeneği kuralım. ' Bunun için de Suriye'nin kuzeyini öneriyorlar ve 'Böylece Türkiye ve Suriye arasında tarafsız bir bölge kurulmuş olur. Bu toprak parçasının denize kolay bir çıkış yolu da vardır' diyorlar! Peki o halde 6 Ocak 1923'te Ermeniler için düşünülen şey bugün başka birisi için mi düşünülüyor?"
***
Türkiye henüz Afrin'e girmemiş ve buradaki yapılanmayı söküp atmamıştı.
Biz o zaman ne yapılmak istendiğini şöyle yorumlamıştık:
* "Şimdi bu verileri birlikte düşünelim! Rusya Lazkiye ve Tartus'a yerleştiği için buradan denize ulaşmak mümkün olmadığından Suriye'nin kuzeyinde ileride Hatay'ı da içine alacak bir tampon bölge oluşturuluyor.
* PYD güçlerinin yönetimiyle bölgenin bir Kürt devleti olması mümkün değil. Çünkü Kürt nüfusu bunun için yeterli değil! Peki bu toprakların kime verilmesi öngörülüyor? Orada yeteri kadar Ermeni de yok!
***
2003 yılında ise asıl projeyi tespit etmiştik:
* ABD İngiltere ve İsrail 27 Ocak 2003 tarihli Time dergisinde yayınlanan haritadaki sarı bölgeyi yani Türkiye İran Irak Suudi Arabistan Yemen Kuveyt ve diğer Körfez ülkeleri ile Ürdün Suriye ve Irak'ı tamamen ele geçirmek veya kontrol etmek istiyor.
* Birinci aşamadaki hedef Kürt bölgesi diye adlandırılan bölgede yeni bir devlet oluşturmak Irak'ın başına Yahudi asıllı birini getirmek böylece vaat edilmiş toprakları birleştirmektir.
* İkinci aşamadaki hedef sarı bölgede ABD İngiltere ve İsrail beyinli bir Ortadoğu Birleşik Devletleri kurmaktır. "
Türkiye'ye AKP üzerinden "Yeni Osmanlı" diye yutturdukları proje işte budur!
HÜSNÜ MAHALLİ: YENİ DENGE
Ancak 17 Eylül'de İsrail bu anlaşmaya uymadı ve İsrail uçakları Ruslara haber vermeden bölgeye daldı. Bu da yetmedi Suriye füzelerinden korunmak için İsrail uçakları Rus uçağını kalkan olarak kullandı ve uçağın vurulmasına neden oldu.
Rus lider Putin içinde 15 Rus askerinin bulunduğu uçağın düşmesine çok kızdı ve İsrail'den intikam alınacağını söyledi.
İlk intikam Esad'a S-300 füzelerinin hemen verilmesiyle alındı.
İkincisi Suriye hava savunma sistemlerinin elektronik alt yapısı en gelişmiş cihazlarla değiştirildi.
Üçüncüsü Suriye üzerinde uçmaması için İsrail kesin dille uyarıldı.
Dördüncüsü sürpriz olacak.
Özetle Suriye'nin S-300'leri artık her an İsrail uçaklarını düşürebilecek.
Bu Suriye ordusu Suriye'de bulunan Lübnan Hizbullah militanları ve İran'lı danışman ve gönüllüler için büyük bir moral kaynağı.
Peki Putin neden kızdı?
Arap medyasına göre düşürülen uçak çok gelişmiş elektronik cihazlarla donatılmıştı ve İdlib'teki Nusra ve benzeri terör örgütlerinin lider ve komutanlarının haberleşmesini kaydedip çözmeye çalışıyordu.
İsrail bu uçağı düşürterek bir yandan teröristleri korumayı amaçlamış diğer taraftan Rusya'nın Suriye ile ilişkilerini bozmaya çalışmıştı.
İsrail'in kurnazlığı Putin'in hinliğiyle baş edemedi.
Başka bir habere göre İsrail istihbaratı düşürülen uçak içinde çok önemli bir Suriyelinin bulunduğu bilgisini almış ancak bu bilgi doğru çıkmamış.
İsrail Suriye'de olayların başladığı 2011'den bu yana o ülkede savaşan IŞİD NUSRA ÖSO ve benzeri tüm gruplara her türlü yardım etmiş ve destek sağlamıştır.
Suriye'yi bombalayarak yaralıları tedavi ederek para vererek ve Suriye ordusuyla ilgili istihbarati bilgiler vererek.
'En hakiki Müslüman biziz' diyen bu cihatçı' gruplar ise Müslümanların en büyük düşmanı İsrail'e bir tek kurşun sıkmamışlardır.
Durum bu kadar net iken birileri başta İdlib olmak üzere Suriye'de savaşan bu cihatçı grupları 'din ve iman adına' hâlâ sahipleniyor.
Oysa bir zamanlar herkesin 'insanlık melekleri' olarak pazarlamaya çalıştığı Beyaz Miğferliler 22 Temmuz günü MOSSAD ajanları tarafından Güney Suriye'den kaçırılıp İsrail'e oradan da Ürdün'e taşınmıştı.
Önceki gün İngiliz hükümeti bunlara siyasi mülteci statüsü tanınacağını ve İngiltere'de ikamet edeceklerini açıkladı.
Bu da çok doğal çünkü bu adamları CİA ve Mİ6 buldu ve Türkiye'ye göndererek AKUT'a eğittirdi.
Oyun kabiliyetlerini Hollywood'un hangi yönetmeni geliştirdi bilinmez ama adamlar 2013'den Nisan 2018'e dek bir çok kimyasal saldırı tiyatrosunda oynadılar.
Geri zekalı aptal ve ahlaksız medya bu oyunların reklamını yaptı.
Genel olarak 'Arap Baharı' ve özelinde Suriye olayında inanılmaz rezillikler yaşandı ve yaşanıyor.
Her şey çok açık ve net ama siyasetçiler sözde aydınlar ve ahlaksız medya bu rezillikleri halka yutturmaya çalıştı.
Hâlâ çalışanlar da var.
Bayanlar ve baylar;
Bu oyun bittiiii.
Suriye bu savaşı kazandı ve bölgede yeni bir denge var.
Gecikmeli de olsa Suriye'ye S-300'leri veren Putin yakında S-400'leri de verebilir ve sonrasında hiçbir yabancı uçak Suriye üzerinde uçamayacak.
Örneğin İsrail ve Fırat'ın doğusundaki Amerikan Fransız İngiliz ve İtalyan uçakları.
Ankara gerçekten İsrail ve ABD'yi sevmiyorsa buna çok sevinmeli hatta Şam'a destek vererek Suriye'nin tüm teröristlerden temizlenmesine yardım etmeli.
Sonrasında siyasi uzlaşma toplumsal barış ve yeni demokratik anayasayla demokratik seçim yapılır.
Hile yapmadan.
Suriye halkı kimi isterse onu seçecek.
İyi de yeni ve demokratik Suriye acaba hangi anayasayı model alacak?
Seçenekler:
Rusya İran ya da Türkiye.
Suriyeli İslamcılar için Suudi Arabistan ya da Afganistan'ı da ekleyebiliriz.
Özgürlük ve demokrasi onlara da lazım.
Kafa kesseler de (mi)!
RIFAT SERDAROĞLU: DÜNYA REKORU OKÇU BİLAL'DE
Bildik bir fıkra ama tekrarı kaçınılmaz oldu!
(Köylünün biri pazarda satmak için dört kazla şehre gelmiş. Üçünü satmış birini alan yok! Köy minibüsünün kalkmasına da saatler var eh bari sinemaya gideyim demiş.
Kaz ile sinemaya giremeyeceğini bilen uyanık kaz'ı şalvarının içine sokmuş biletini alıp yerine oturmuş.
Film başladığında yanında oturan kadın elindeki kesekağıdından fındık yemeye başlamış. Şalvardaki kaz fındık kokusunu alınca kafasını şalvardan çıkarıp kadının elindeki kutudan bir fındık kapmış!
Kadın korkudan feryat etmeye başlamış! Film durmuş ışıklar yanmış!
Görevliler kadının yanına gelip ne olduğunu sormuşlar!
Kadın korkudan titreyerek şu yanıtı vermiş; "Kırk yıldır Genelev işletirim her türlüsünü gördüm ama bununki gibi fındık yiyeni ilk defa görüyorum…"
Dünya siyasi tarihinde şimdiye kadar çok çeşitli hırsızlıklar görüldü!
Uçak dolusu döviz- altın-pırlanta ile kaçan devlet başkanları gördük!
Zulasındaki dövizleri bir gece boyunca sıfırlayamayan Başbakanlar gördük!
İranlı dolandırıcıya vatansever diyen siyasetçiler gördük!
Rüşvet aldığı saatin bedelini kendisinin ödediğini göstermek için (!) otel peçetesini belge diye gösteren Bakanlar gördük!
Kendi devletinin sırlarının çalınmasına göz yuman hırsızlar da gördük!
Fakat böylesini dünya ilk kez görüyor.
İlk kez Dünya çapında bir derneğin çalındığını gördük…
Bilal Oğlan 2012 yılında Kanada'da Rus bilim adamı Alexey Kylasov tarafından kurulan ve dünyanın dört tarafında şubeleri olan "Dünya Etnospor Derneğinin" (EWS) adının üzerine oturmuş ve kendi kendini "Genel Başkan" ilan etmiş!
Dernek bir açıklama yaparak kuruluş tarihini-kurucuların isimlerin açıkladı ve sahte dernek hakkında yargıya başvuracaklarını açıkladı.
"Biz at üstünde destanlar yazmışız" diyen ve 15 gün Vali korumasında kahramanca askerlik yapan Okçu Bilal Oğlan ise derneği Kırgızistan'da kurduğunu açıkladı!
EWS Kırgızistan'dan derneğin kuruluşu ile bilgi isteyince aldığı yanıt; "Kırgızistan'da böyle bir dernek yoktur" oldu…
Deveye "boynun niçin eğri" diye sormuşlar "nerem doğru ki" demiş!
Vergiden muaf tutulan birkaç vakıf sahibi kim? Bilal Oğlan!
Tek seferde elin Arabından 100 (Yüz) Milyon Dolar bağış alan kim? Bilal Oğlan!
Kendini Valilere karşılatan kim? Bilal Oğlan!
AKP'li Belediyelerden vatandaşın malı olan arazileri bedavaya kapatan kim? Bilal Oğlan!
İtalya'ya "Doktora vermeye" gidip te veremeyen kim? Bilal Oğlan!
İtalya'da hakkında "Kara Para suçlamasında" bulunulan kim? Bilal Oğlan!
Gürcistan pasaportu ile İtalya'dan gizlice kaçan kim? Bilal Oğlan!
Cumhurbaşkanının resmi heyetine yetkisiz olarak katılan kim? Bilal Oğlan!
Erdoğan şu sözü tüm Türk Milletinin önünde söylemişti;
"Hırsızlık oğuldan babaya değil babadan oğula geçer!"
Hırsızlık kimden kime geçer hangi şerefsiz baba oğluna hırsızlığı geçirir onu ben bilemem ama "Bağış Alma" huyu babadan oğula değil oğuldan babaya geçiyormuş!
Baksanıza;
Oğul Arap'tan 100 Milyon Dolar bağış alınca baba da başka bir Arap'tan 500 Milyon Dolarlık uçağı bağış olarak aldı! Almadı mı?
Bu arada Damat Berat Bey'de Çalık Holdingde maaşla çalışırken her biri 2 5 Milyon TL olan 8 (Sekiz) adet Şehri-zar Konağını (Toplam 20 Milyon TL)
"şahsi birikimleri ile" alıvermiş! (Çalık Holding açıklaması)
Ha bu arada Moody's Türkiye'nin uzun vadeli döviz cinsi banka mevduatları için ülke tavanı notunu B1'den B2'ye düşürmüş! Bankalardaki dövizlere el konulabilirmiş! Amaaan düşürürse düşürsün el koyarsa koysun!
Sanki ülkede kriz mi var? Manipülasyon bunlar manipülasyon!
Yazıyı Tevfik Fikret ile bağlayalım mı?
"Bu harmanın gelir sonu kapıştırın giderayak
Yarın bakarsınız söner bugün çatırdayan ocak.
Bugünkü mideler kavi bugünkü çorbalar sıcak
Atıştırın tıkıştırın kapış kapış çanak çanak…
Yiyin efendiler yiyin bu hanı-ı iştiha sizin
Doyunca tıksırınca çatlayıncaya kadar yiyin…
NECATİ DOĞRU: 100 GÜNÜNÜN 50'Sİ BİTTİ!
Partili Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi 100 gün programı ile başlamıştı.
Projeler!
Planlar!
Hedefler!
Sayılıp ilan edilmişti.
100 gün önce:
1 dolar: 5.11 TL idi.
50 gün sonunda:
1 dolar: 6.12 TL.
50 günde akılda "yüksek yapışkan döviz krizi" kaldı. Oysa 100 gün programında "doların patlama yapacağı" hedefi konulmamış millete böyle bir söz verilmemişti.
Gizlenmiş!
Döviz patladı ve faizi de sıçrattı. Faizler de sanki ekonominin derin karnında kendini mayalanmaya almış; 100 gün programının başlamasını gözetliyormuşçasına dışa vurdu.
50 günde:
Faiz dövize uydu.
Birlikte atak yaptılar!
Market rafları ateş aldı.
Pazarlara yangın düştü.
Tavuk yüzde 200 arttı.
Domatesin kilosu 10 TL.
★★★
50 güne çok şey sığdı.
Büyük fabrika sahipleri ile küçük ve orta boy işletmelerin yöneticileri "bir yandan faiz diğer yandan dövizdeki yükselişin" ortasında kaldılar.
İflas etmek yasaklandı.
Konkordatoya izin çıktı.
Konkordato furyası oldu.
Öyle bir hal aldı ki ödeme güçlüğüne düştükleri için konkordato ilan eden şirketlerin yaptığı gibi "vatandaşın da şahıs olarak ödeyemiyorum diyebileceği" gündeme geldi.
Devlet borçlu.
Şirketler borçlu.
Aileler borçlu.
Bireyler borçlu.
Şahıslar da konkordato ilan etmeye başlarsa bankaların hali ne olur telaşı başladığından mıdır bilinmez; Hazine Bakanı "taze dış borç bulmaya gittiği" Newyork'da Amerikalı iş insanlarıyla buluştuğunda; "İhtiyaç halinde bankacılığa desteğe hazırız" açıklaması yaptı.
100 gün önce:
Bankalar taş gibiydi.
Yani taşa benzetiliyordu.
50 gün harcandı bitti.
Bankalar ihtiyaç halinde (!)
★★★
Fabrikalar ise işçi çıkarıyor.
İşsizlik alev aldı.
Özel sektörün sözcüleri "devlet işsizlik fonunda biriken parayı bize versin" demeye başladılar.
Dövizle kira yasaklandı.
"Dolar ve Euro ile kira sözleşmesini yasaklayan" kararı bizzat Cumhurbaşkanı'nın kendisi aldı. 100 günlük programda böyle bir söz verilmemişti. Hayvancılık Bakanı gübre fiyatlarını yüzde 200 artıran gübre fabrikalarına el koyulacağını dile getirdi. Hayvancılık Bakanı'nın "fiyat artıran fabrikaya el koyulması" hedefi de 100 gün programında yoktu.
Ne çok hedef gizlenmiş!
★★★
50 günün sonunda "işte altın başarı (!)" denilecek tek somut hedef tutturma; "Katar Şeyhi'nin İsviçre üzerinden gönderdiği hibe uçak" oldu. 100 gün programında "hibe uçakla VIP filoyu büyütme" hedefi yazılmamıştı.
O da gizlenmiş.
50 gün rüzgar gibi geçti.
ARSLAN BULUT: GÜLERİZ TRUMP'IN AĞLANACAK HALİNE!
ABD Başkanı Trump BM Genel Kurulu'ndaki konuşmasında "İki yıldan kısa bir sürede yönetimim ülkemizin tarihindeki hemen hemen tüm yönetimlerden daha çok şey başardı" deyince salondaki dünya liderleri hep birlikte gülmeye başladı.
Amerikan tarihinde yapılanlar ortada! İki yıldır yapılanları da bütün dünya görüyor... Dolayısıyla böyle bir söze gülünür elbette.
Gülünür de sözü söyleyen kişi 700 milyar dolar bütçesi olan bir orduyu yönetiyor ve nükleer silahların şifresini de çantasında taşıyorsa iş değişir.
***
Guardian'dan Michael H Fuchs "Evet Trump'ın sözleri komiktir ama eğer gülmeseydik ağlardık" diye yazdı.
Hani "Güleriz ağlanacak halimize" der gibi...
Fuchs şu tespitlerde bulundu:
"Trump 'Orta Doğu'da yeni yaklaşımın tarihi bir değişim yarattığını' iddia etti. ABD'nin Körfez ülkeleri Ürdün ve Mısır ile stratejik bir ittifak kurmak için çalıştığını açıkladı. Birkaç dakika sonra rotayı tersine çevirdi ve 'dünyanın geri kalanını parçalamak' için Körfez ülkelerinin kilit üyeler olduğu OPEC'le nasıl mücadele edeceğini İran'ı nasıl tecrit edeceğini anlattı. Trump bölgesel bir Sünni-Şii çatışmasını körüklüyor.
Trump Amerika'nın kapılarını mültecilere kapatıyor: ABD sınırını geçerken çocukları anne babalarından alıyor. ABD'nin insani yardımlarını azaltıyor veya kesiyor. Trump Yemen'de vahşice büyük bir insanlık felaketi yaratan Suudi Arabistan diktatörlüğünü demokratik kurumlarını etkisizleştiren Polonya'yı ve Batı Şeria'yı işgal eden İsrail'i övdü. Trump'ın inşa etmek istediği dünya vizyonu bu kadar karanlıktır. "
***
Tayyip Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'ndaki "adalet" ve "dünya beşten büyüktür" temalı konuşması ise mükemmeldi.
Fakat Erdoğan da 14 Ağustos 2016'da "İçeride ve dışarıda önümüze çıkan çıkartılan tüm engellerin üstesinden birer birer gelerek ülkemizi her alanda cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanları daha geride bırakan bütün o hizmetlerle yatırımlarla eserlerle donattık" demişti!
Yine 4 Mart 2018'de "AK Parti demokrasiden ekonomiye her alanda ülkemizde Cumhuriyet tarihinin tamamında yapıların kat be kat üzerinde hizmetler gerçekleştirmiştir. " diye mesaj yayınlamıştı.
Fakat hiç değilse BM Genel Kurulu'nda bu iddialarını tekrarlayıp Trump'ın konumuna düşmedi!
***
Bu arada Amerikan basını Venezuela lideri Maduro'ya saldırmaya devam ediyor. Türkiye'de ise basın Venezuela'da neler olup bittiğini anlamak için bu ülkeye giderek araştırma yapmak pahalı olduğundan Amerikan basınının yaydığı haberleri tekrarlıyor.
ABD Venezuela devletini çökertmek için darbe ve suikast dahil her yola başvurdu ama en etkili silahı medya!
Son olarak New York Times Javier Corrales adlı bir profesörün "Venezuella krizi Maduro'nun iktidarda kalmak planının bir parçasıdır" başlıklı yazısını yayınladı.
Corrales özetle "Maduro ekonomik toparlanmayı değil ekonomik felaketi tercih ediyor çünkü sefalet sivil toplumu yok ediyor ve bununla birlikte tiranlık için zemin oluşturuyor
Yoksulluk arttıkça hak kartları dağıttığı yandaşlarına yardım yapmak yoluyla iktidarını koruyor.
Ana
Venezuela'yı araştırmak gerekir ama "Türkiye'deki ekonomik çöküş bir tasarımdır: Yeşil kart yiyecek giyecek yakacak verilen ve türban imam hatip söylemleri ile uyutulan kitleler AKP iktidarına bağlandı bu sayede tek adam rejimi oluşturuldu. Bu yüzden ülke yönetiminde ve dış politikada hata üstüne hata yapılıyor" da diyebilirler değil mi?
ÇİĞDEM TOKER: 3. HAVALİMANINDA KRİTİK BİR SORU
Türkiye'nin en büyük ve en tartışmalı projesi 3. Havalimanı 29 Ekim'de açılacak. Açılış tarihinin 31 Aralık'a ertelendiği haberi bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından yalanlandı.
Metrosu yok bagajlı otobüsle ulaşım ihalesi iptal edildi ama olsun açılacak. 3. havalimanı o tarihte tam olarak açılmış olmayacak Atatürk Havalimanı hemen kapanmayacak kademeli olarak hizmet vermeyi sürdürecek. Devlet aynı anda iki havalimanı için şirketlere bütçeden garanti bedelleri ödeyecek; ama olsun. Açılacak. Açılmalı çünkü…
Yaklaşan takvim inşaatın hızlanmasına hız ihtiyacı da çalışanlar üzerinde muazzam bir baskıya yol açıyor. Fakat işçiler insanlık dışı koşullarda çalıştıklarını duyurma çabalarını dört duvar arasına gönderilerek ödedi. Kapıları robokop giyimli jandarma tarafından tekmelenerek gözaltına alındı.
Vermedikleri ifade tutanakları imzalatıldı. Şimdi de cezaevindeler. İnşaat İş Sendikası da dün bir işçinin daha öldüğünü açıkladı. Duyan?
★★★
3. havalimanı yap-işlet-devret (YİD) modeliyle yaptırılıyor.
Yaptıran Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ). Ola ki şirket kredi borçlarını ödemekte zorlanırsa borcu üstlenen kamu şirketi.
Normalde "patronu" devlet olan bir projede kamunun işçileri gözetmesi bacaklarda tahtakurularının yara açtığı iddiasını ciddiye alması beklenir. Fakat sosyal bir hukuk devleti olmaktan hanidir çıkıldığı için bakanlık şirketi cansiperane savunmaktan sorunları yerinde görmek yani asli işlerini yapmak için şantiyeye giden muhalefet milletvekillerini kriminalize etmekten kaçınmıyor.
Bu kadar devasa ölçekli bir altyapı projesinin sorun üretmesinden daha olağan bir şey olamazken en küçük bir eleştiri yakınma akla ziyan biçimde "vatana ihanet"suçlamasına çarpıyor. Belli ki 3. havalimanı rejim için adeta bir beka sorununa dönmüş durumda.
İşçiler haklarının gasp edildiğini maaşların elden ve eksik yatırıldığını (yani aslında devletin vergi kaybına uğratıldığını) yemeklerin kalitesiz ve yetersiz olması nedeniyle doymadıklarını ikinci tur yemek sırasına girdiklerini anlatırken Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı şöyle bir açıklama yapıyor:
"36 bin çalışana ulaşan İstanbul Yeni Havalimanı şantiyesi orta büyüklükte bir ilçe nüfusuna sahiptir. Bu büyüklükteki şantiyede kuşkusuz çalışanların temizliğinden sağlığına içme suyundan yemeğine kadar büyük bir organizasyon gerekmektedir. İGA yönetimi de bunu büyük bir başarı ile sürdürmektedir. "
Sanırsınız İGA beş müteahhitlik şirketinden oluşan bir şirket değil çalışanları devlet memuru olan bakanlığa bağlı bir genel müdürlüktür. Nereden nereye…
★★★
3. havalimanı inşaatı başladıktan kısa bir süre sonra aldığım davet üzerine o sıra toprak olan şantiye alanına gitmiş ve o zamanki İGA CEO'su Yusuf Akçayoğlu ile görüşmüştüm.
Rakip firma TAV'ın yöneticisiyken İGA'nın "transfer ettiği" iddialı bir isim olarak anılan Akçayoğlu'na 3. havalimanı meselesini başından bu yana gündeminde tutan CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun "kot" maliyet iddiasını da sormuştum. Akçayoğlu inşaat hazırlıklarını uzun uzun anlatmış ve kot düşürülmesinin bir maliyet farkına yol açıp açmayacağının ancak inşaat tamamen bittiğinde anlaşılacağını ve netleşebileceğini söylemişti. Net vurguladığı konulardan biri de "bu projeye çok inandığını inanmasa gelmeyeceği"ydi.
3. havalimanına "çok inandığı için geldiğini söyleyen" Akçayoğlu hiç beklenmedik bir anda nisan sonunda istifa ederek şirketten ve projeden ayrıldı. O günlerde kendisini arayarak ayrılış nedenini öğrenmek istedim. Ancak nezaketle konuşmak istemediğini söyledi.
Erdoğdu'nun son basın toplantısında Akçayoğlu'na ayırdığı bir bölüm dikkat çekmeyecek gibi değil. Havalimanı kotunun düşürülmesine bağlı olarak maliyetin de düştüğü anlatılan bu bölüm şöyle bitiyor:
★★★
"Bizim tespitlerimize göre yatırım tutarı ile gerçekleşme arasında 2.5 milyar Euro'luk bir fark bulunmaktadır. Bu durum ihale şartlarının ihale sonrası değiştirilerek haksız kazanç yaratılması anlamına gelmektedir. İnşaat maliyetlerinde yaşanan bu usulsüzlüklere itiraz ederek bütçeleri ve hakedişleri imzalamayan İGA eski CEO'su Yusuf Akçayoğlu'nun önce darp edildiği daha sonra görevden uzaklaştırıldığı bilgisi bizlere ulaşmıştır. "
Dünyanın en büyük havaalanı projesini inşa ve işletmeyi üstlenen şirketin bir numaralı isminden bahsediyoruz. Ve buradan hem İGA'ya hem İGA'yı oluşturan şirketlere hem de bakanlık ve DHMİ tarafına soruyoruz:
CHP Milletvekili Erdoğdu'nun eski İGA CEO'su ile ilgili olarak gündeme taşıdığı "darp ve görevden uzaklaştırma" iddiası doğru mu?
Doğruysa bunun gerekçesi maliyet usulsüzlükleri mi?
SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: CUMHURBAŞKANI'NDAN YANDAŞLARINA ŞOK
Cumhurbaşkanı Reuters'a verdiği mülakatta "Brunson olayının bizim ekonomimizle yakından uzaktan alakası yoktur. 2008 yılında biz ekonomik sıkıntı yine yaşadık. Ben 'teğet geçecektir' demiştim. Biz sonra ekonomik sıkıntıyı aştık. Türkiye ciddi manada ekonomik rahatlama sürecine girdi. Şu an ülkemizdeki ekonomik sıkıntı öyle zannedildiği gibi abartılacak bir sıkıntı süreci değildir. Türkiye kendi imkânlarıyla aşacaktır" dedi.
E hani;
"Türkiye'deki operasyonel gücü kırılan üst akıl bu kez ekonomi cephesinden saldırıya" geçmişti?
"Türkiye'yi teslim almak için dolar silahının tetiğine basılmış"tı...
"Amaç; CIA ajanlarının Gezi finansörlerinin terör örgütü yöneticilerinin FETÖ'cülerle iş tutan tetikçilerin serbest bırakılmasını sağlamak"tı...
"Papaz Brunson üzerinden başlatılan ekonomik saldırının amacı Gezi'de 15 Temmuz'da başarılamayanı başarmak Türkiye'ye boyun eğdirmek..."ti...
Hani;
"Türkiye'ye dış politikada diz çöktürme operasyonunun kamuflajı olarak kullanılan tutuklu papaz Brunson davası ile birlikte TL'de son 1.5 ayda yaşanan düşüşün ardında ABD'nin 'kur saldırısının' olduğu tescillenmiş"ti?
Hani;
"7 Şubat 2012'deki kepazelikten Mayıs 2013 Faşist Gezi kalkışmasına. . 2013/17-25 Aralık yargısal darbe girişiminden 2014 Ocak MİT TIR'ları ihanetine. . 2015 Çukur teröründen İstanbul Ankara Kayseri İzmir Suruç ve bilumum terör saldırılarına. . Ve en son 2016/15 Temmuz'daki Anadolu'yu işgal girişimine kadar çeşitli saldırılarla başaramayanlar bu defa Papaz Brunson'ı devreye sokmuş"tu?
Hani;
"Emperya
Hani;
"Türkiye'ye 15 Temmuz'da boyun eğdiremeyenlerin kirli ekonomik saldırılarının son halkası Brunson davası"ydı?
"Tüm tehdit ve şantajlara rağmen boyun eğmeyen Türkiye'ye karşı ABD son olarak Brunson davası üzerinden saldırıya geçmiş"ti!
***
Biz "Ekonomik krizle Brunson'un ne alakası var" deseydik "emperyalizmin tetikçisi" ilan edilecektik; Cumhurbaşkanı dedi.
Çok merak ediyorum aylardır yukarıdaki satırlardan geçinenler ne yazacaklar şimdi!
Hayır yüzlerini kızarttılar bir şekilde en kıvrağından bir manevra yaptılar diyelim; ya o kadar yağıp esip gürledikten sonra Brunson tahliye edildiğinde?
"Bağımsız yargının kararı saygı duyuyoruz" mu diyecekler?
***
Amaan benimki de soru işte;
Kişi patlıcan dalkavuğu kıvamında olunca ABD uçağına binerken arkasından su bile döker valla!
***
Trump'ın derin planı(!)
Lütfen çok rica ediyorum "kadrolu uçak kalemşorlarının" coşkuyla geçtiği "Erdoğan ile Trump sohbet etti" haberlerine inanmayın.
İşin aslı hiç öyle "sohbet etti"yle geçiştirilecek kadar basit değil...
O "tesadüf etme" o "denk gelme" o "ayakta karşılaşma" o "tokalaşma" Melania'nın yüzünde aylar sonra oluşan o kocaman gülümseme filan hepsi derin titiz organize bir operasyonun neticesi!
Hepsi Amerikan derin devletince planlanmış!
Trump sırf bu planı uygulamaya sokabilmek uğruna BM'nin bütün üye ülkelerinin tepkisini hiçe sayıp kendi ülkesindeki zirveye geç kalmış; kendini feda etmiş yazık!
Ben demiyorum bir dönem ülkenin Anayasası emanet edilen koca profesör Burhan Kuzu Hocam söylüyor:
"Trump BM toplantısında Başkan Erdoğan ile görüşebilmek için hep fırsat kollamış. İşte bu nedenle konuşma sırasını bilerek kaçırmış ki Erdoğan'a denk gelmiş olsun. Gerçekten de öyle oldu. Ne yaptı etti sonunda görüştü; muradına erdi. "
Gülmek serbest.
Ya Cumhurbaşkanı'nın yanında Kuzu hoca kıvamında iki kişi daha varsa diye düşünüp ağlamak da!
***
Biz susalım Sümeyye Bayraktar konuşsun
Pilot adayı alım şartlarını açıklayan Türk Hava Kuvvetleri'nin kadın pilot almayacak olması haklı olarak tepki yarattı.
Kararı yine haklı olarak ilk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen'den Türk Yıldızları Komutanı Binbaşı Esra Özatay'a kadar yığınla başarı hikayesi üzerinden sorgulayanlardan istirham ediyorum;
Biz iki dakika şöyle kenara çekilelim ve meydanı daha üç gün önce katıldığı TEKNOFEST'te bir savaş uçağının içinde poz veren Sümeyye Bayraktar'a bırakalım...
Cumhurbaşkanı'nın kızı sıfatıyla yahut Türkiye'nin "millî savunma sanayi hamlesi"nin beyni durumundaki mühendisin eşi sıfatıyla olmayabilir belki ama KADEM Başkan Yardımcısı sıfatıyla söyleyecek bir şeyleri vardır herhalde bu garabet karşısında!
TOKMAK: ABD'DEN AL HABERİ!
Wall Street Journal Gazetesi yalnız Amerika'nın değil dünyanın en ciddi en saygın gazetelerinden biridir. Gazete İzmir'de ev hapsinde tutulan Amerikalı rahip Brunson için şu haberi verdi:
"12 Ekim'deki duruşmada serbest bırakılabilir!"
Daha sonra ABD Dışişleri Bakanı Pompeo da haberi teyit etti.
İzmir'de terör örgütleri FETÖ ve PKK için casusluk yaptığı iddiasıyla hakkında 35 yıl hapis cezası istenen ABD'li rahip Andrew Craig Brunson'ın durumu Türkiyeile Amerika arasında krize neden olmuş bu olay Türk Lirası'nın dolar karşısında erimesine yol açmıştı.
Amerika Türk yargısının vereceği kararı önceden nasıl biliyor? Bu olayda yargı devre dışı olabilir. 694 Sayılı KHK'nın 74'üncü maddesinde şu hüküm var:
"Bir tutuklu Dışişleri Bakanlığı'nın talebi Adalet Bakanlığı'nın teklifi ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile başka bir ülkeye iade edilebilir veya başka bir ülkedeki tutuklu ile takas edilebilir. "
Demek ki bu madde işletilecek. İyi de haberi ABD'den öğrenmemiz ilginç değil mi? Bizimkiler neden daha önce aylarca atıp tuttular? Sonuçta işte Amerika'nın dediği oluyor!
BEKİR COŞKUN : BABA KUSURA BAKMA...
Babam hep CHP'ye oy verirdi…
"Atatürk'ün partisidir" derdi…
Bu yüzden sık sık sürgün edildi memur babam bizim çocukluğumuzun çoğu babasız geçti…
Babamdan sonra ben de CHP'den başka partiye hiç oy vermedim…
★
Geçenlerde "Islak imzanız batsın" başlıklı bir yazı yazdım beni seven ve yazdıklarıma katılan okurlarım sosyal medyada paylaştılar…
Paylaşanlardan birisi de Ali Uluşahin Bursa'da yılların CHP'lisi bir ara milletvekili aday adayı…
Yazımı paylaştığı için önceki gün ihraç istemi ile disipline verdiler…
Yani partiden atacaklar…
★
Yazarın yazısını TIK'lamak seçimde partiye oy vermek gibidir…
Birisini dört yılda bir TIK'larsınız öbürünü okuyup beğendikçe…
Ben kırk yıldır CHP'yi TIK'ladım CHP bir okurumun TIK'lamasına katlanamadı…
Onu atıyorlar…
★
Seçimden sonra bizler cumhuriyet adına dizlerimize vururken CHP'yi yönetenler koltuk kavgasına düşmüşlerdi o yazımın bir bölümü şöyleydi:
"Gerçekten de yazarken üzülüyorum…
Ama bu son rezalet açıkça gösteriyor; Nasılsa bu adamların eline geçti CHP bilincini ve izanını yitirdi…
Köprü yıkılsa elin adamı istifa ediyor…
Cumhuriyet yıkıldı tınmıyorlar…"
★
Özgürlükleri savunduğunu söyleyen CHP'nin partiden adam atmasına neden olan yazı bu…
İktidarda olsalardı Ali kardeşimle hapisteydik…
★
Şimdi yerel seçimlere gidiyoruz…
AKP kapı kapı dolaşmaya koyuldu her yerde harıl harıl makyaj çalışması var…
Dikkat edin; CHP'de iç savaş başladı… Türkiye'yi saltanata teslim edenler elde kalmış birkaç il ve ilçeye kendi adamlarını oturtmak için birbirlerini yiyorlar…
★
Bu haliyle CHP'ye benden artık TIK yok…
Bağışla baba…
YILMAZ ÖZDİL : TAVUK
Tavuk soya yemi yiyor.
Soya ithal.
★
Hâlâ deniyor ki tavuk niye zamlanıyor?
★
Tavuk dediğin döviz büfesi gibidir…
Maliyetin yüzde 70'ini yem oluşturur.
Soyanın tonunu 500 dolara alıyorsun.
Dolar 3.5 liradan 6.5 liraya çıkınca tavuk paritesi ucuzlar mı?
★
Tavukçuluk sektörü beş milyar dolar ciro yapıyor diye gurur duyuyoruz ama… Sırf yem için yurtdışına dört milyar dolar ödemiyor muyuz?
★
Türkiye 100 bin ton soya üretiyor.
İki milyon ton ithal ediyor.
Soya üretimini arttırmadan tavukçuluk sektörünü büyütürsen tavukçuluk sektörü kaçınılmaz olarak batmaz mı?
Sektörün devleri neden şakır şakır konkordato ilan ediyor sanıyorsun?
★
Soya üretimini arttırabilmemiz için çiftçinin desteklenmesi gerekiyor mesela "alım garantisi" verilmesi gerekiyor.
Yandaş müteahhitin köprüsüne geçiş garantisi veren yandaş müteahhitin havalimanına yolcu garantisi veren yandaş müteahhitin hastanesine hasta garantisi veren sayın hükümetimiz soya üreticisine "alım garantisi" veriyor mu?
Niye vermiyor?
★
Dünyanın en pahalı mazotunu kullanan çiftçimiz son derece ucuza mazot kullanan rakip ülkelerin soya fiyatıyla rekabet edebilir mi?
★
İthal edilen soyayı gemicikleriyle taşıyan armatörlerimize ucuza mazot veriliyor… Aynı soyayı üretecek olan çiftçimize neden ucuza mazot verilmiyor?
★
Tarım bakanlarımız habire "GDO'lu gıda ürünümüz yok GDO'ya geçit vermiyoruz gıdada GDO'ya asla izin vermeyiz GDO'ya toleransımız yok" filan diyor ama… ABD Brezilya Arjantin ve Kanada'dan ithal ettiğimiz soyanın tamamı GDO'lu değil mi?
★
ABD'yle Çin arasında ticaret savaşı yaşanıyor.
En önemli kalemlerden biri soya…
Çin hem yerli üreticisini korumak için hem de Trump'ın kolunu bükmek için Amerikan üretimi soyaya ekstra gümrük vergisi koydu.
ABD'yle Çin gerizekalı mı soyaya bu kadar kafa yoruyorlar?
★
Güya dolarla alışveriş yapmayalım diye soya ithalatını ufak ufak Rusya'ya Ukrayna'ya kaydırmıştık.
Çin ABD'den soya almayı durdurunca ihtiyacı olan soyayı nereden almaya başladı? Rusya'dan Ukrayna'dan almaya başladı.
Çin o pazara girince Rus soyasının fiyatı dolardan daha fazla yükselmedi mi?
Dünyada bi tek biz mi kurnazız?
★
Brezilya'dan sığır ithal ediyoruz.
Şarbon çıktı.
Tavuk etine yöneldik.
Türkiye'nin en büyük tavukçuluk firmalarından birini kim aldı?
Brezilyalılar aldı!
O Brezilyalılar bizim memlekette üretilen tavukları nereye ihraç ediyor?
Rusya'ya.
Biz o Rusya'dan ne ithal ediyoruz?
Hem soya hem tavuk!
★
E bravo.
★
Türkiye Cumhuriyeti soyanın ne kadar muhteşem bir ürün olduğunu taaa 1930'lu yıllarda Mustafa Kemal Atatürk döneminde farketmişti. Karadeniz'de ekimine başlanmıştı. Hatta Sümerbank ortaklığıyla soya yağı fabrikası bile kurulmuştu. Ne yaptık biz o Sümerbank'ı?
★
Memleketi soya soya…
Soya üretilebilir mi acaba?
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder