TOKMAK: "DEVLET BENİM!"
Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerika dönüşü üç günlük ziyaret için Almanya'ya uğradı. Berlin'de ülkenin en büyük şirketleri ve bankalarının üst düzey yöneticilerini kabul etti. Almanya Başbakanı Bayan Merkel ile görüştü Almanya'ya kaçan yüzlerce FETÖ'cüyü geri istedi fakat Merkel "Daha çok kanıta ihtiyacımız var!" diyerek yan çizdi!
Özgürlükler konusunda da bir fikir birliğine varılamadı!
2016 yılında Almanya'ya kaçan gazeteci Can Dündar'dan "Ajan" diye bahseden Erdoğan onun Türkiye'ye iade edilmesini isteyerek "Türk mahkemesi Can Dündar'a 5 yıl 10 ay hapis cezası vermiş ve karar kesinleşmiştir. O bir ajandır. Aynı durumda bir Alman Türkiye'ye kaçsa ben onu iade ederim" dedi.
Erdoğan'ın "Devletimiz iade eder" yerine "Ben iade ederim" demesinin "Devlet benim" anlamına geldiği belirtildi.
Erdoğan mahkemenin verdiği hapis kararı kesinleştiği için Can Dündarkonusunda haklı olabilir ama Türkiye'nin tek meselesi bu değil ki!
Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin tespitlerine göre Türkiye cezaevlerinde halen 138 gazeteci var! Özgür bir ülkenin hapishanelerinde bu kadar gazeteci yatar mı?
MURAT İDE: CEPHANE "DÜŞMANA" TESLİM EDİLİR Mİ?
Haftalardır süren bir iletişim hamlesiydi. .
İktidar ve çevresinde ağzını her açan "ABD Türkiye'ye ekonomik savaş açtı. . Piyasalardaki hareketlilik bu yüzden" diyerek rahip üzerinden 'ekran koruyucu' imal ediyordu. .
"ABD var ya ABD" öyle bir düşman öyle bir düşman ki yani anlatamam. .
Üç gün önceki yazımda Tayyip Erdoğan'ın yandaşları taca çıkaran sözlerini paylaşmıştım sizinle;
-ABD'nin ekonomimizdeki gelişmelerle ilgisi yok. .
**
Bir durum tespiti gibi okuduk bunu. . Cumhurbaşkanı ekonomimizin bir başka güç yüzünden değil kendi beceriksizliklerimiz yüzünden bu noktaya geldiğini en iyi bilen olduğu için itiraf etti diye düşündük. .
Meğer yerini yapıyormuş. .
Neyin?
Çalınacak minarenin. .
Nitekim operasyonun yerini yaptığını çok geçmeden anlamış olduk. .
Türk Milleti'nin parasını pulunu varını yoğunu teslim ettiği damadı Berat Albayrak "Türkiye'ye ekonomik savaş açmış Amerika'nın Nevyörk kentinde hem de çıktı dedi ki;
-Yeni ekonomi programın tüm hedef ve sonuçlarının kontrol edilmesi için McKinsey şirketi ile çalışmaya karar verdik. "
Kiminle? Amerikalı McKinsey şirketiyle. .
Yahu arkadaş askere zaten sorulmaz böyle salak bir soru da ben siviller olarak kendimize soralım derim;
-Savaşta silah envanterinin kontrolünü cephanenin denetimini düşmanı bırakır mısın?
Soru salak bir soru evet. . Ama ne yaparsın ki durumumuza uygun ve sorumlusu biz değiliz. .
Amerika Türkiye'ye ekonomik savaş açmış. . Sen gidip Amerika'nın uluslararası alandaki birçok ekonomik operasyonunda rol almış McKinsey şirketine ekonomimizin denetim ve kontrolünü veriyorsun. .
**
Allah aşkına. . Muhammed Ali aşkına. . Bu "psikolojik" oyunlarınızla alayımızı psikolojik deli ettiniz. .
Psikolojik diyorum gerçekten bunun ekonomik-sosyal-siyasal-diplomatik hiçbir tutar yanı yok. .
Bu bildiğin psikolojik bir vakıa. .
Belki de en iyi kendileri bildiği için Adalet Bakanı zamlar ve ekonominin durumu için "Psikolojik" dedi ya. .
**
Rahmetli anneannemin bir sözü vardı;
-Hastanın ölmeyeceği ordan belli ki yatağı bırakıp yastığa s….r
Yeni Ekonomik Program'da bir denetime ihtiyacın varsa bu ülkenin devasa bir kurumu SAYIŞTAY var. . Sayıştay'da bu konunun uzmanı bürokratlarımız var. . Ve adı üstünde kurumun işi sayarak denetlemek. .
Böyle bir ihtiyacın varsa MİLLİ kurumun dururken ekonomik olarak savaş açmış ülkenin yani ekonomik düşmanın şirketine niye teslim edersin ülkenin tüm ekonomik verilerini sırlarını ?
**
Merkez Bankası eski Başkanı ve İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz vurguladı. . Dedi ki;
-Türkiye'nin ekonomik kozmik odasını niye Amerikalılara açıyorsunuz?
Gerçekten bu McKinsey şirketi öyle bilgilere sahip olacak ki anlatılır gibi değil. .
Ama de ki sırları saklayacaklar yav tekraren söylüyorum SAYIŞTAY'ımız var SAYIŞTAY'ımız. .
Dolap döndüreceğiniz tüm kurumları yasa ya da kanun hükmünde kararnameyle 'DENETİMİNDEN KAÇIRDIĞINIZ' Sayıştay'ımız var. .
**
İşte tam da bu nokta önemli. .
Sayıştay "Türk Milleti" adına denetler. .
Milletin parasını neye harcıyorsun nasıl harcıyorsun?
McKinsey ise sonuçta bir Amerikan şirketidir ve uluslararası sermaye sisteminin önemli bir şirketidir. . Bizim için değil tekerleme haline getirdiğiniz "Birileri" için denetler. .
Madem bu ekonomik programın bir denetime ihtiyacı var açtığı savaşla ekonomimizde yara açan ülkenin şirketini değil de yılların MİLLİ kurumu Sayıştay'ı niye göreve çağırmıyorsun?
**
Yapamazsın. .
Çünkü SAYIŞTAY denetlerse karşılaşacağı rezilliklerin hukuki sonuçları var. .
Ama elin şirketi denetler raporunu sunar parasını aldığı sürece görmezden gelir ve sarece de sana fısıldar. .
**
Dün fetö üzerinden Türk Milleti'nin ordusunun kozmik odasını teslim ettiniz Amerika'ya. .
Bugün Türk Milleti'nin ekonomisinin kozmik odasını teslim ediyorsunuz Amerika'ya. .
Dün yaptığınız için yanıldık deyip yattınız üzerine. .
Ama şunu not edin bu ihanetin sonu milletin cebini daha çok vuracağı için kolay yutulur sanmayın. .
**
Ne filminize yetişebiliyoruz ne fırıldağınıza. .
Ekonomik ahkam kesen Adalet Bakanı sanıyorum haklıymış mevzu psikolojik. .
Akıllı adamın yapmayacağı ne iş varsa yapıyorsunuz olan da bize oluyor. .
Türk Ekonomisinin sırlarını Amerika'ya üstüne de parayla veren YERLİ ve MİLLİLER(!);
Hadi biz psikolojik deli olup çıktık da şimdilik idare ettiğiniz millet kafayı yediği gün altından kalkamazsınız uyandırayım. .
CAN ATAKLI: SORUN UEFA DEĞİL YASAKLAR
Avrupa Kupası 2024'te düzenleyecek ülke olarak Almanya seçildi.
Biz çok kızdık.
Çünkü çok umutlanmıştık!
Böyle bir organizasyonu yapmaya hiç olmadığı kadar hazırdık!
Üstelik Futbol Federasyonu Başkanı ve arkadaşları oy kullanacak delegelereyaptığı ziyaretle çoğunu ikna etmiş.
Ama son dakikada üstelik seçilmesine destek verdiğimiz UEFA Başkanı da gidip delegelerle konuşmuş ve karar Almanya lehine çıkmış.
Delegeleri biz tavlamaya kalkınca iyi başkası yapınca "alçaklık hainlik" oluyor.
Hep Türkiye boyutunda düşünüyor bu arkadaşlar.
Bizde de öyle olmuyor mu iktidarın adamı değilseniz ya teröristsiniz ya vatan haini.
Tabii bir turnuva düzenlemeyi olağanüstü bir milli mesele haline getirince "bize niye vermediler?" sorusuna cevap da aranmıyor.
Oysa UEFA çok basit nedenlerle Almanya'yı seçti.
Şimdi düşünün; maçlar için Türkiye'ye gelmeyi düşünenler otel seçmek için Booking.com'a girecekler ama bu sistem Türkiye'de yasak.
Bulundukları kentte taksi bulmak için Über'i tıklayacaklar bakacaklar ki Über yasak.
Türkiye'ye gelmişken bazı konularda bilgi almak için Wikipedia'ya girmeye kalkacaklar dünyanın kullandığı bu internet ansiklopedisi de yasak.
Maçların oynanacağı bir iki kent hariç içki içmek isteyen yabancılar bunu da yapamayacak çünkü AKP iktidarı yüzünden bu şehirlerimiz adeta içkiden arındırıldı.
Üstüne bir de mini eteği şortu ile gelecek hayli cömert göğüs ve göbek dekoltesi olan kadınlara "burası müslüman ülke" denilerek saldırı olması riski var.
UEFA üyeleri bunu bilmiyor mu?
Elbette biliyorlar ve organizasyonu bize vermiyorlar.
Tabii bunların hiçbiri bizim için önemli değil.
Bu gerekçelerin sunulmasını da Türkiye'ye düşmanlık ya da Türkiye'nin kıskanılması olarak niteliyoruz.
Ama ne yaparsak yapalım gerçeği değiştiremiyoruz.
ŞAŞIRDIM
DIŞ BORCUMUZLA İLGİLİ AKLA ZİYAN BİLGİLER
Bugün pazar. Biraz eğlenmek hakkımız.
Okurlarımdan birinin gönderdiği ilginç hesapları paylaşmak istiyorum sizlerle.
Okurum dolar bazındaki dış borcumuzun kaç kilo olduğundan kaç kamyona sığacağını elle saymanın ne kadar süreceğine kadar aslında ne varsa hesaplamış.
Gerekli mi?
Değil tabii ama eğlenceli. Okuyalım bakalım;
Dış borcumuz medyada 465 milyar dolar olarak yazılıyor.
Bunun ne kadar büyük olduğunu anlayabiliyor muyuz?
Bir hesap yaptım bu para kaç ton gelir diye.
Üzerinde ne yazarsa yazsın tüm dolar banknotları aynı ağırlıktadır. Her banknot 0.95 gramdır. Ben yuvarlak hesap 1 gram aldım.
465 milyar dolar hepsi 100'lük banknot olursa 4 milyar 650 milyon gram yani 4 milyon 650 bin kilo ve en sonunda 4 bin 650 ton eder.
Hepsini kamyona yüklesek 10 tonluk 465 kamyon gerekir.
Kamyonun boyu ortalama 10 metre kabul edilse ve bu kamyonlar aralarında 10 metre mesafe olacak şekilde yolda konvoy halinde dizilseler yaklaşık 10 kilometrelik bir konvoy olur.
İsterseniz bir de bu kadar büyük bir parayı elle saymaya kalkalım.
Önce parayı desteler haline getirelim. Her bir deste 100 adet 100 dolardan oluşsun. Demek ki her deste 10 bin dolarlık.
Bu da 46 milyon 500 bin deste eder.
1 desteyi 1 dakikada saydığımızı varsayalım. 775 bin saate ihtiyacımız var demektir.
Günde 8 saat çalışılsa 96 bin 875 gün yani 265 yıl gerekir.
Akla ziyan bilgiler ama borcun ne menem olduğunu da gösteriyor değil mi?
ŞAŞIRDIM
"BU IZDIRAP"TAN BU NE "SEVGİ"YE
Besteci Abdullah Yüce'nin söz yazarı Hasan Bayrı'nın yazdığı Hüzzam makamındaki bestesi "Bu sevgi aaah bu ne ızdırap" Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sanki tersine döndürüldü.
Nereden mi aklıma geldi bu?
Erdoğan önceki gece Alman Cumhurbaşkanı'nın onuruna verdiği davette yaptığı konuşmayı Almanca konuşarak bitirdi.
Erdoğan Alman devlet adamı Bismarck'ın sözü olan "Die Liebe der Türken und Deutschen zueinander ist so alt dass sie niemals zerbrechen wird" yani"Türklerin ve Almanların birbirilerine sevgileri hiç bir zaman sarsılmayacak kadar köklüdür" sözlerini "feci" bir Almanca telaffuzla okudu.
Beni şaşırtan şu; Almanya ile adeta ızdırap yaşıyorduk güya.
Ama ne olduysa oldu Erdoğan Almanlara büyük bir aşk duymaya başladı.
Böylelikle şarkı da tersine dönmüş oldu; "Bu ne ızdırap aaaah bu ne sevgi. "
NOT: Sürekli söylediğim "ne Amerika ne Avrupa ülkeleri Erdoğan'a asla karşı değil hatta tam tersine gitmemesi için pamuklar içinde koruyor ve destekliyorlar" sözümün son Amerika- Almanya gezisinden sonra ne kadar gerçekçi olduğu bir daha ortaya çıkmadı mı?
KOMİK
BU HAFTANIN DUVAR YAZILARI
Mizah yazarı İbrahim Ormancı bu hafta da aforizmalar gönderdi. Sizler için bir demet seçtim;
Gülmek devrimci bir eylemdir ama espriyi anlamak sağlam bir evrim gerektirir!
★★★
Markette en ucuz domates 7-8 liradan başlıyor. Bence TÜBİTAK domatessiz salça yapmak için araştırmalar yapsın!. .
★★★
Hayaller Paris. Gerçekler Paris Kuaföründe kalfalık.
★★★
Film gibi bir hayatım var. Beni görenler patlamış mısıra saldırıyor hemen.
★★★
Ölürsem kabrime ekabir takımı gelmesin istemem.
★★★
Eskiden iş arıyordum. Şimdi kıraathanede okeye dördüncü arıyorum iyi mi?
★★★
Büyüklerimiz kuru gürültüye pabuç bırakmıyorlar eyvallah ama ayakkabı firmaları ardı arkasına kapanıyor ne iş?
★★★
Sana bir çift lafım var. Hani çift olacaktık? Yine yalnız bıraktın!
★★★
Eskiden beşikten mezara ilim öğrenmekti muradımız. Şimdi beşikten mezara akıllı telefonu elimizden düşürmemek!
★★★
Kalıbımı basarım basmakalıp bir insan değilim.
★★★
Türk'ün aklı bile artık bedava wifi şifresi ararken geliyor.
★★★
Ve Abidin ses verdi "Mutluluğun resmini yaptım ama Çin malı kalemlerle yapmışım. Ortada resim falan kalmadı. "
AHMET TAKAN: IMF ARKA KAPIDAN İÇERİ ALINDI!. .
Kaç defa yazdım?. . IMF ile el altından görüşüldüğünü... Bu yüzden faizlerin yükseltileceğini... IMF ile anlaşmanın açıktan değil gizli kapaklı yapılacağını... Kamu harcamalarında tasarruf kemer sıkma ve bunun gibi taleplerin yerine getirileceğini ve örtülü bir şekilde IMF'nin denetimine bırakılacağını... Gerisinin ufak ufak geleceğini... Hem de aylar öncesinden!. . (İnanmayanlar için; bkz. 24 Temmuz tarihli yazımız)
"IMF bizden borç istedi" diyenlerin IMF'ye boyun eğmemiş gibi yapıp başka bir adresten nasıl dolandıkları artık gün ışığına çıktı. Damat Berat Albayrak Yeni Ekonomik Programı (YEP) gayet tantanalı bir şekilde açıkladı. Tüm yalama ve yalaka takım alkış tuttu. Ardından "Türkiye'ye ekonomik savaş açan ABD"de kendi kamuoyundan sakladığı sırrı açıkladı!. . Türkiye Cumhuriyeti ekonomisinin denetimi ve yönetiminin ABD merkezli bir şirkete verildiğini... McKinsey'e... Tüm dünyada IMF taşeronluğu ile bilinen bir şirkete... Bizim sahte kabadayıların IMF ile yaptığı gizli kapaklı görüşmelerde "bu işe bir çözüm bulalım ama resmiyette anlaşma sizinle olmasın" önerisi bizzat muhteremler tarafından dile getiriliyordu.
Ee!. . Ne oldu şimdi?... Ucu bucağı olmayan tiyatrolara kayıkçı kavgalarına cambaza bak oyunlarına bir yenisi daha eklendi. Yine aklımızla alay edilerek!... Ancak idare için endişe edilecek bir durum yok. Çünkü ahalinin durumu malum!. .
Gerçekleri faş ettiğim -nice yazılarımda olduğu gibi- iktidarın IMF ile yaptığı gizli kapaklı görüşmeleri anlatan yazılarımda bana hakaret eden kaypak omurgasız hampacılara bu vesile ile sözlerini misli ile iade ediyorum!. .
***
IMF'nin taşeronu McKinsey ortaya çıktığına göre CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı'nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay tarafından cevaplaması istemiyle verdiği yazılı soru önergesine de dikkat çekmek istiyorum.
Tığlı'nın önergesinde yer alan sorular şöyle:
" -- Dış kaynaklı finans çevrelerinin isteği üzerine IMF Nisan 2018 Raporuna göre hazırlanan YEP IMF'nin adı geçmeden yapılan bir IMF programı değil midir? YEP ülkeye yatırım yapmak isteyen yabancı sermaye girişlerine nasıl bir güvence verecektir? YEP ile birlikte hangi yatırımlar tasarruf tedbirleri kapsamında tırpanlanacaktır? Bu yatırımların toplam miktarı ne kadardır?
-- 24 Haziran 2018 tarihinden itibaren tek adam rejimi ile yönetilen Türkiye Cumhuriyeti'nde ne oldu da AKP'nin eski bakanı Beşir Atalay'ın damadı Ali Üstün'ün Ankara yöneticisi olduğu McKinsey adlı danışmanlık şirketiyle çalışmaya başlandı?
-- ABD'de adı dünyanın en büyük enerji skandallarından biri olan Enron yolsuzluklarına karışmış McKinsey adlı şirketin ülkemizde de yolsuzluklara karışmayacağı kim tarafından ve nasıl denetleyecek? 16 Bakan ile ortak çalışacak McKinsey denetim adı altında MİT'ten ülke güvenliği ile ilgili yapılan yatırımların bilgisini isterse verecek misiniz? Verecekseniz bu bilgi akışı devlet sırlarının ifşa edilmesi açıklanması anlamını taşımaz mı?
-- Ekonomiyi yönetemediğiniz ve denetleyemediğiniz için mi ekonominin anahtarını ABD'li McKinsey adlı danışmanlık şirketine teslim ettiniz? Bir devletin bir danışmanlık şirketine emanet edilmesi o devlettin yönetilemediği anlamına gelmez mi? Adı yolsuzluklarla anılan bu şirket ile yapılan anlaşmanın 80 milyon vatandaşa maliyeti kaç paradır?
-- McKinsey danışmanlık şirketi kadrolu devlet memurları dışında kalan diğer emekçi kesimleri yani ücretli kamu çalışanlarını tüm emeklilerin ve asgari ücretlilerin aldığı ücretlerin düzenlemesini yapacak mı? Kıdem tazminatı ve bireysel emeklilik sisteminde söz hakkı olacak mı?
-- Özelleştirme uzmanı olan McKinsey adlı danışmanlık şirketinin Türkiye Varlık Fonu Başkanvekili ile birlikte çalışacak olması Türkiye Varlık Fonu içinde bulunan şirketlerin özelleştirilmesi için yapılan bir hazırlık mıdır? AKP döneminde Türkiye'de en fazla danışmanlık hizmeti alan bu firmanın yaptığı çalışmalarda objektif olabileceğine nasıl inanıyorsunuz?
-- Dünya Bankası'nın Avrupa ve Orta Asya'dan sorumlu başkan yardımcılarına Alman yatırımcılara banka ve finans dünyasının temsilcilerine ABD'de verilen sözler nelerdir? Yapılan görüşmelerde Cumhurbaşkanı tarafından ihaleli veya ihalesiz herhangi bir turizm yatırım alanının dış kaynaklı yatırımcılara verilsin diye pazarlık yapıldı mı?
-- McKinsey adlı şirket Cumhurbaşkanı tarafından yapılan harcamaları denetleyebilecek yetkiye sahip mi? Bu yetkiye sahip değilse kamu harcamalarında tasarruf yapılabileceğine nasıl inanıyorsunuz?"
Cevaplayın da görelim!. .
ORHAN UĞUROĞLU: 9 AY 10 GÜN SONRA MCKİNSEY DOĞDU…
İlker Karagöz FOX TV Çalar Saat programında CHP Abant zirvesinden bir video haber gösterdi.
Kemal Kılıçdaroğlu sabah yürüyüşünde ürün satan köylü kadınlarla konuşurken bir köylü kadın "Kameralar çekmese neler söyleyeceğim neler" dedi…
Gerisi haberde yok.
Kemal Bey kameralar olmadan kendisi ile görüştü mü görüşmedi mi bilmiyorum.
Ama bildiğim şudur:
AKP'nin 16 yıldır tüm Türk milletine korku yaşattığı...
"Devlet Ana - Devlet Baba" deyimi yerine AKP'nin yarattığı ve hatta uyguladığı "Ceberut Devlet" uygulamalarından milletin nasıl korktuğunu bu köylü kadının sözleri açık seçik ortaya koydu.
Kemal Bey ise "korkma söyle çekinme" diyemedi. O da kadının başına geleceklerden çekindi mi acaba?
Erdoğan ne dedi?
18 Kasım 2017 - Dolar: 3.87
AKP'nin Rize 6. Olağan il kongresinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın resmi açıklaması:
"… IMF bizden borç istedi 5 milyar dolar. Arkadaşlara 'Verin' dedim. Baktılar ki Türkiye veriyor vazgeçtiler.
Merkez Bankasının o günlerde 27 5 milyar dolar olan rezervinin 120 milyar dolara çıktı. 27 5 milyar dolar nere 120 milyar dolar nere? Aslında biz 138'e çıkmıştık bir gerileme yaşadık. Şimdi tekrar bunu toparlayacağız o 138'i de geçeceğiz inşallah. Bu rezervi bulacağız. "
Merkez Bankası ne dedi:
Eylül 2018 - Dolar: 6 05
Merkez Bankası'nın resmi açıklaması:
"Resmi Rezerv Varlıkları bir önceki aya göre yüzde 11 8 azalarak 88 9 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşmiştir.
O günden bugüne Türkiye'nin döviz rezervi kaybı 31 Milyar Amerikan doları oldu.
9 ay 10 gün sonra McKinsey doğdu…
Devlet ve ekonomi yönetimi ile yapılanması IMF'e değil ama McKinsey'e devredildi.
Bülent Kuşoğlu ne dedi?
Meclis'te milletvekillerinin cumhurbaşkanı yardımcısı ve 16 bakan hakkında verdikleri toplam 3 bin 552 soru önergesinden sadece 405'inin ilgililere gönderildiğini 62'sinin yanıtlandığını 343'ünün ise yanıtlanmadığını yazınca CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İdari ve Mali işler Başkanı Bülent Kuşoğlu aradı ve dedi ki;
"Sayıştay raporları da tatil gerekçesi ile dağıtılmıyor. Çalışmak istiyorum raporlara ulaşamıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına söyledim cevap veremedi.
Plan Bütçe Komisyonu başlamadan sadece bir gün önce 200 civarında raporu veriyorlar. Nasıl inceleyecek nasıl değerlendireceksiniz bir günde.
Dertleri tıraşlanmış raporun basında yer almaması
Sayıştay Türkiye Varlık Fonunu denetleyemeyecek. 200 milyarlık mal varlığı olan bir anonim şirkettir ve başkanı da cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.
Ben Plan Bütçe Komisyonuna üye seçildiğimde tüm komisyon üyelerinin konuşmaları basında yer alırdı. Şimdi hiç bir medya yayınlanmıyor
İlk yıl TBMM TV'de üye milletvekilleri bütçe konusunda açık oturum yapıp bütçeyi tartışırdık AKP'nin Meclis Başkanları bu yayınları kaldırdılar.
Ayrı ayrı röportaj yapmaya başladılar ikinci yıl o da kalktı sadece AKP'liler ile röportaj başladı. Biz devreden çıktık.
Ancak hiç bir akademisyen sivil toplum kuruluşu bürokrat aydın kanaat önderi ya da medya kuruluşu bu konuları eleştirmez eleştiremez. "
Ümit Yalım ne dedi?
Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım'dan gelen çok ilgi mesaj şöyle:
"09 Eylül 2018 Pazar günü Yunanistan'ın Selanik kentinde Türk plakalı araca demir çubuk ve taşlarla yapılan saldırıda araçtaki Türkler canlarını zor kurtardı.
Türk plakalı araca yapılan saldırıda araçta bulunanlar arasında başörtülü vatandaşlarımız da vardı.
Erdoğan Yunanların başörtülü vatandaşlarımıza demir çubuklarla ve taşlarla yaptığı alçakça saldırıya sessiz ve tepkisiz kaldı. Erdoğan bu durumu nasıl izah edecek?
Erdoğan ve AKP Hükümetlerinin sessiz ve tepkisiz kalmasından cesaret alan Yunan Hükümeti şimdi de Yunanistan'a gelen turistlere Sözde Pontus Rum Soykırımı broşürü dağıtıyor.
Broşürün arkasında Pontus Rum Devleti Haritası yayınlanmış.
Haritada Kastamonu Sinop Amasya Samsun Tokat Ordu Giresun Erzincan Bayburt Gümüşhane Trabzon Rize ve Artvin illerimiz olmak üzere toplam 13 ilimiz Sözde Pontus Rum Devleti'nin sınırları içinde gösterilmiş.
Türkiye'nin batısında işgal edilen adalarımızda gözümüzün içine baka baka Bizans Devleti kuruluyor. "
Ben ne diyorum?
Bülent Bey Abant'taki bir köylü kadın kameralar önünde konuşmaya korkuyorsa saydıklarınız da aynı korku ile konuşmuyorlardır.
Ümit Bey AKP ve Erdoğan konuşmuyor tepkisiz kalıyor görmezden ve duymazdan geliyorlarsa işte biz açıklamanızı hiç çekinmeden kamuoyuna duyuruyoruz.
Bir avuç kalsak da biz varız yazarız…
Biz özerk medya özgür gazetecileriz.
Ancak şimdilik (!) bu kadar yapabiliyoruz…
ÜMİT ZİLELİ: BOR ŞEKER'İN "DİŞLİLERİ!. . "
Şeker fabrikaları Cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler sürecinde satılmıştı…
Türkiye ayağa kalkmış ekonomik gelecekleri bu fabrikalara bağlı olan yörelerde protesto gösterileri yapılmış hatta satılan tüm fabrikalardan elde edilecek gelirin "Saray'ın bir yıllık giderinden az olduğu" bile iddia edilmişti…
-Deyim yerindeyse; bu fabrikalar 80 milyonun gözlerinin içine baka baka "babalar gibi" ya da geleneksel deyişle "bağırta bağırta" satıldı!. .
Satış sırasında zamanın Başbakanı Binali Bey Tarım Bakanı sıfatlı muhterem Eşref Fakıbaba ve de AKP ileri gelenleri bu fabrikaları satın alan firmaların en az 5 yıl süreyle üretim yapma zorunluluğu bulunduğunu işçilere asla dokunulamayacağını sözleşmenin aksine hareket eden şirketlerin teminat olarak yatırdıkları paraların yanacağını ve devletin fabrikaları geri alacağını falan söylediler!. .
Gelelim "şeytana pabucunu ters giydiren" öykümüzün kahramanlarına ve devletin milletin göz göre göre nasıl kazıklandığına!. .
Satılan fabrikaların üç tanesini; Bor Yozgat ve Afyon Şeker Fabrikalarını aynı şirket lüpledi pardon satın aldı!. . Doğuş Yiyecek Grubu… Bunlardan Bor Şeker Fabrikası 366 milyon TL'ye el değiştirmiş oldu… Yine iddialara göre "sudan ucuz" fiyata giden Bor Şeker Fabrikası tam 5 ay süreyle bu şirket tarafından devralınmadı!. .
Yanlış okumadınız Bor Şeker satıldıktan sonra tam 5 ay süreyle tabir yerindeyse "p.ç gibi" ortada kaldı iyi mi!. . Sonra ne oldu peki?. . Doğuş Gıda Grubu lütfedip 5 ay sonra devraldığı fabrikayı hemen ertesi gün bir başka firmaya sattı!. . Bu inanılması olanaksız durumu şu şekilde de tanımlayabilirsiniz:
-Firma devletin sözleşmesini kirli bir mendil gibi fırlatıp atmıştı!. .
"ÜLKE İÇİN ŞÜKRET KARDEŞİM!. . "
Kime sattı bunu biliyoruz birazdan anlatacağım… Kaça sattı? İşte onu bilmiyoruz!. .
Olay duyulup ortalık karıştıktan sonra Doğuş Gıda Yönetim Kurulu'nun "cingöz"Başkanı Süleyman Karakan önce aynen şunu söyledi:
-Paramız yetmedi. Aldık sattık ne var bunda?!.
Hani "hem suçlu hem güçlü" derler ya aynen o vaziyet!. . Kardeşim paran yoksa niçin aldın? Aldığın diğer iki şeker fabrikasında da aynı "katakulliyi" mi yapacaksın? Bunun adı buz gibi sahtekarlık değil mi? Diğer firma böyle şaibeli bir satışı kaça kabul etti? soruları da havada asılı kaldı tabii!. .
Üstelik tüm sürecin ihale şartnamesine uygun olduğunu da iddia edip hiç utanmadan şunu da söyledi:
-Devlet sanayicisine yardımcı oluyor… Ülke için şükredin!. .
Yüzsüzlüğe bakar mısınız?. . Pekii Özelleştirme İdaresi'nin muhterem Başkanı Ahmet Aksu bu skandal için ne dedi acaba? Yüzünü görsek sesini duysak soracağız ancak ortada yok arkadaş!. .
Pekii aslında ne olması gerekiyordu?. . İhale şartnamesine göre Bor Şeker ihaleye giren diğer şirketlere devredilmesi olmuyorsa ihalenin iptal edilmesi gerekiyordu!. . Avukat Gökhan Candoğan olup biteni şöyle anlattı:
-Burada açıkça bir hileli satış var. Bu bir satış değil firmaların 12 milyon teminatlarını kurtarmak için yapılan bir operasyon!. .
Doğuş Gıda satın aldığı diğer fabrikalardan Afyon Şeker Fabrikası'nı ağustos sonunda devralmıştı. Yozgat Şeker Fabrikası ise hâlâ ortada bekliyor!. . Peki ya üretim ne oluyor diye soracak olursanız söyleyeyim:
-Ruhuna el Fatiha!. .
ŞÖHRETİ DİLLERE DESTAN AİLE!. .
Gelelim Bor Şeker'i satın alan firmaya…
Adı DSL İnşaat Sanayi ve Ticaret Şirketi… Sermayesi ne kadar? 366 milyonluk fabrikayı alan bu şirketin sermayesi yalnızca 100 bin TL (yazıyla yüz bin!) Ticaret odası kayıtlarına göre şirketin ağırlıklı işi konut inşaatı olarak görülüyor… Bu da Bor Şeker'in sahip olduğu toprak açısından epey dikkat çekici!. .
Peki kim bu şirketin sahipleri? Aslında siz bu aileyi pek yakından tanıyor biliyorsunuz:
-Dişli ailesi!. .
Aynı zamanda Sırma Grup'un da Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yürüten Davut Dişli yakınlarda Amsterdam Büyükelçisi olarak atanan Şaban Dişli ile FETÖ davasında binlerce yıl hapis cezası istemiyle yargılanan Tümgeneral Mehmet Dişli'nin de amca oğlu!. .
Peki DSL'in sahipleri kimler? Emir Haktan Dişli Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Enes Dişli Başkan Yardımcısı Eren Ali Dişli ise Yönetim Kurulu Üyesi… Bu üç kardeş Davut Dişli'nin çocukları…
Şirketin başındaki Emir Haktan Dişli 2017 yılında evlenmiş nikah şahitliğini de Cumhurbaşkanı Erdoğan yapmıştı… Peki bu aile böylesine şaibeli bir satışa nasıl dahil oldu Bor Şeker Fabrikası'nı hangi cüretle satın aldı?. .
-İşte orasını da bilemiyoruz!. .
Sizin bir fikriniz var mı?. .
YILMAZ ÖZDİL: ASRIN SPOR ÜLKESİ
2024 Avrupa Futbol Şampiyonası'na aday olduk alamadık.
Bizi kıskanan Almanya aldı.
★
2000 Olimpiyatı'na aday olduk.
Alamadık.
2004 Olimpiyatı'na aday olduk.
Alamadık.
2008 Olimpiyatı'na aday olduk.
Alamadık.
2012 Olimpiyatı'na aday olduk.
Alamadık.
2016 Olimpiyatı'na aday olmadık.
Hazırlanıyoruz dedik.
2020 Olimpiyatı'na aday olduk.
Alamadık.
★
Euro 2008'e aday olduk.
Alamadık.
Euro 2012'ye aday olduk.
Alamadık.
Euro 2016'ya aday olduk.
Alamadık.
Euro 2020'ye aday olduk.
Adaylığımızı geri çektik.
Euro 2024'e aday olduk.
Alamadık.
★
2020 Dünya Etnospor Olimpiyatı'na aday olduk.
Aldık.
★
Gerçi zaten başka aday yoktu ama olsun.
★
Dünya Etnospor Konfederasyonu başkanı kim?
Dünyaca ünlü spor adamımız…
Bilal.
Merkel: Türkiye'ye direkt parasal yardım yapılmayacak !!
TOKMAK: "BİZİM FARKIMIZ!"
"Tasarruf" lâfı ülke olarak sadece sözlüklerimizde var.
Bildim bileli "Devlette tasarruf" sözünü duyarım ama uygulamasını hiçbir zaman görmedim. Ses var görüntü yok!
Bizim devletliler hararetli tasarruf nutukları çekmeyi seviyor yediden yetmişe herkesi tasarrufa davet ediyor fakat kendileri asla buna yanaşmıyor!
Mazeretleri: "İtibardan tasarruf olmaz!"
Gereksiz harcamaları ve mirasyedi gibi yaşamayı itibar zannediyorlar!
Havaalanları saraylar tüneller için harcanan paralar akılalmaz boyutlarda…
Kent plancısı Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp hocanın Facebook'tan gelen şu mesajı ilginç:
Projesi Irak asıllı İngiliz vatandaşı Mimar Zaha Hadid tarafından yapılan Çin'in Pekin Havalimanı 2019'da dünyanın en büyük havalimanı olarak açılacak.
Bizim İstanbul'un üçüncü havalimanının iki katı büyüklüğündeki Pekin Havalimanı'nın maliyeti 12 milyar dolar…
Bizimkinin maliyeti ise 35 milyar dolar!
Aradaki fark: 23 milyar dolar!
Ahmet Vefik Hoca "Bu da bizim farkımız!" diyor.
Peki aradaki bu fark nerelere gidiyor?
Bunun hesabını soran yok!
NECATİ DOĞRU: KALKTI VIP! İNDİ VIP! DAİREYİ YUTTU VIP!
16 yıldır anlatılan masalın da dikişleri atmaya başladı: Dünya ayakkabı pazarında İtalyanları zorlayacak payımızı artıracaktık. Ülkenin yarım asırlık ayakkabı markaları havlu attılar.
Dünyayı fethe çıkmıştık.
Ayaklar kan ter içinde.
Balık baştan.
Kriz ayaktan.
Hazine ve Maliye Bakanı bizim gibi "dış borç bağımlısı olmuş" ülkeleri soyan finans kapital sahiplerinden "yeni borçlar bulabilmek" için gezilere başladı. Amerika ve Avrupa'ya gitti. Geziye çıkmadan önce de faydası olur diye Yeni Ekonomik Program açıkladı.
Eskiyi kes yapıştır.
Olsun sana yeni.
Yeni Ekonomik Program'ın en akılda kalan cümlesi "devletin harcamalarında 76 milyar TL tasarrufa" gidileceğiydi.
Tasarruf bekliyorduk.
Hibe VIP uçak geldi.
Geçen gün bir milletvekili açıkladı. Hibe VIP'in deposu (225.486 litre yani 59.567 galon) uçak yakıtı ile doluyormuş. Bir depo için 280 bin dolar harcama yapılacak. 280 bin dolar İstanbul'un en seçkin semtinde bir apartman dairesi parasıdır. Bu uçak her uçuşta bir apartman dairesi ederinde "vergilerle toplanmış devlet parası" yutacak.
Kalktı VIP!
İndi VIP!
Daireyi yuttu VIP!
★★★
Hazine ve Maliye Bakanı hazırladığı Yeni Ekonomik Program'da gelecek yılın (2019) enflasyon hedefini yüzde 15.9 olarak yazdı. Önceki gün Meclis Başkanı TBMM Başkanlık Divanı'nı topladı. Toplantıda Meclis'in 2019 bütçesi görüşüldü.
2018 Bütçesi:
1 milyar 255 milyon TL.
2019 Bütçesi:
1 milyar 818 milyon TL.
Harcama artışı yüzde 40.
Yani Hazine Bakanı gelecek yıl enflasyonun yüzde 15.9'da kalmasını hedefliyor Meclis Başkanı ise harcamasını yüzde 40 artırıyor. Ben sigara içmem ama 1 paket sigara üzerindeki vergiyi bilirim. 10 TL'lik sigaranın 8 lira 24 kuruşu vergidir.
Meclis Başkanı'nın Meclis harcamasına ayrılmasını istediği halkın vergilerinden toplanan paradan yapılacak harcama artışı Bakan'ın enflasyon hedefine neredeyse 3 tur bindiriyor.
Hem baştan.
Hem ayaktan.
Koktu tasarruf!
★★★
Bakan ile Meclis Başkanı birlikte "Vitrin yutturmacası mı" yapıyorlar? Bilen bilir: Mağazalar vitrinlerine "mevsim sonu tenzilatlı satış" asarlar. Fiyatlara önce yüzde 100 bindirirler sonra vitrinlere "yüzde 50 indirim" yazarlar.
Bakan tasarruf diyor.
Bütçeye 100 bindirip sonra 50 indirip; "işte bak devlette tasarruf yapıyoruz" mu diyecek?
Tekrar edeyim.
Kalktı VIP!
İndi VIP!
İstanbul'un lüks semtinde apartman dairesi değeri kadar vergi parası yuttu VIP!
TARIM BAKANI'NDAN AÇIKLAMA:
Önceki gün yazdığım "100 günün 50'si bitti" başlıklı yazıda Tarım Bakanı Pakdemirli'nin "aşırı zam yapan gübre fabrikalarına el koyacağız" dediğini not düşmüştüm. Bakanlık bu yazı üzerine bir açıklama gönderdi ve Bakan Pakdemirli'nin "fabrikalara el koyacağız" demediğini bunun yerine; "Gübre fiyatlarında aşırı artış yapan firmaları yakın takibe aldık. Gıda arzı ve güvenliği açısından stokçulara karşı ciddi bir takibimiz var ve bu takip devam ediyor. Bu firmalara yönelik bir ifşa faaliyetimiz yok ama gerekiyorsa bunları da ifşa ederiz" dediğini bildirdi.
Yani el koyma yok.
İfşa etmek de yok.
Sözle sopa gösterme var.
Gübre fabrikaları patron ve CEO'ları "sözlü sopa gösterme" üzerine kıllarını bile kıpırdatmadı.
SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: ERDOĞAN NE KADAR TEŞEKKÜR ETSE AZ
Nereden baksan; bundan iyisi Şam'da Cuma namazı pardon o başkaydı; bizimki Şam'da kayısı...
Cumhurbaşkanı Erdoğan lobilerin efendilerini devreye soksa varını yoğunu harcasa Nusret'li tanıtım filmleri yayınlasa bu propagandayı yapamazdı; Türk kamuoyunu bundan rahat -yine- kendi "tarafında" saflaştıramazdı.
Bu sebepten dolayı -istiyorsa elbette etinden sütünden yününden derisinden faydalanmak için köpürtebilir ama- aslen sadece "teşekkür etmesi" gerek Die Welt'e;
Ne iyi etti de "Biz bugün 'TARAF'ız" dedi...
Ne iyi etti de "bir tarafta Erdoğan diğer "TARAF"ta da ABD'nin kalem memurları FETÖ mensupları kumpas suçluları kalemlerine kan bulaşmış haysiyet cellatları" algısı yarattı!
***
SORU-YORUM
Hazır düne kadar meslektaşlarını -tutuklanmaları üzere- hedef gösteren tutuklanmalarının ardından da utanmazca "gazetecilikten tutuklanmadılar" diye manşet atan Taraf'ın "tutuklu gazetecilerin bırakılması çağrısı"nın "sembolü" yapılmışken soralım:
Can Dündar sen de "TARAF" mısın?
***
"Af" çare değil
FETÖ iddiasıyla ihraç edilmiş genç bir doktordan "af"fa bağlanan uzunca bir mektup aldım. Özetleyeyim:
"33 yaşında genç bir ortopedi uzmanıyım. 2 yaşında bir oğlum var. Asistanlığım henüz bitmişken Düzce Üniversitesi'nden Ankara Akyurt Devlet Hastanesi'ne atanmışken ihraç edildim. Sebep: Üniversitemizin Bank Asya ile resmi anlaşması varken ve bize yemek alımı için Bank Asya DIT kart dağıtmışken içine para yatırmış olmam. Tutuklandım ve adli kontrolle serbest bırakıldım. Hakkımda TEM Şube 3 kez "ByLock yoktur" diye rapor düzenlendi. 4. raporda ise "ByLock vardır" dendi ve yeniden tutuklandım. 14 ay cezaevinde yattım.
Raporda ByLock'a 2 giriş yaptığım ve 1 de mesaj attığım yazılı. Mahkemede birçok program kullandığımı telefonumun IPhone olduğunu Apple store dışında bir programın telefonuma yüklenemeyeceğini defaatle ifade ettim ve böyle bir programı hatırlamadığımı zaten 2 giriş ve 1 mesajın dahi aktif kullanmış olmadığımı ispatladığını söyledim...
Milliyetçi bir ailenin oğluyum...
Bu süreçte "vatan haini" damgası o kadar yıprattı ki intiharın eşiğine geldim.
Ülkenin birçok yerinde ortopedi uzmanı yok iken kişi başına düşen uzman doktor sayısında ülkemiz Avrupa'da sonuncu iken 12 yıllık ağır eğitim sonrası çürümeye bırakılmak içimi kanatıyor.
Çok şükür ki 1 aydır özel bir hastanede piyasanın yarı fiyatına çalışmaya başladım; cerrahi yetilerimi tekrar canlandırıyorum.
Yüce Allah şahittir ki bu vatana ihanet etmedim. Eğer ki en ufak bir kişi ya da kuruma haksızlık yolsuzluk görevi kötüye kullanma haksız kazanç elde etmişsem ya da hain darbe girişimi ile uzaktan yakından bağım bilgi edinmişliğim çıkarsa Kızılay meydanında idam edilmeye dahi razıyım.
130 bin insan ihraç edildi. Bir o kadar davalar devam ediyor. Artık ne olursunuz bu darbeyi planlayanlar cezalandırılsın ve hiçbir şeye karışmamış masumlar tez ayıklansın. Aileler perişan.
Belki bu sözler size demagoji olarak gelebilir ama ben savaş cerrahıyım ülkemi çok seviyorum. Afrin'deki İdlib'deki birliklerimizin sağlık hizmetini görmek için dahi gönüllüyüm.
Af müessesesini tartışırken bu söylediklerimi de lütfen düşünün. "
***
Düşündüm.
Bu konudaki tavrım baki;
Okurumuzun bahsettiği "yaşla-kuru" durumunu ayırmanın yolunun "af çıkarmak" olduğuna inanmıyorum. Bana göre bu ve benzeri bütün mağduriyetleri gidermenin tek çaresi ivedilikle "hukukun üstünlüğü"nü esas alan bir zihniyet değişikliği. Soruşturma ve kovuşturmaların "adil" yürütüldüğü bir "hukuk devleti"nde; kimse haksız hukuksuz tutuklanmayacağına hüküm giymeyeceğine göre giderilmesi gereken "mağduriyet"ler de oluşmayacaktır değil mi?
***
Düyunu Umumiye
Kriz miriz yok...
Abartılacak bir sıkıntı süreci değil...
Bu durumda sırf "ecdad yadigarı" diye "Abdülhamit'e saygı duruşu" babında McKinsey adıyla "güncellediler" Düyun-u Umumiye müessesini!
Müfredattan Osmanlı'nın batışını çıkarınca tarihin o sayfası tekerrür etmez sanıyorlar zahir!
Özellikle değişim ile ilgili yeni bir birim kurduklarını aktaran Albayrak "Yeni program bünyesinde kurulan Maliyet ve Dönüşüm Ofisi için uluslararası yönetim şirketi McKinsey ile çalışmaya karar verdik. 16 bakanlıktan temsilcilerin bulunduğu bu ofis tüm hedeflerimizi ve sonuçlarımızı her çeyrekte kontrol edecek" dedi.
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder