SELCAN TAŞÇI HAMŞİOĞLU: "GAZİ"NİN İKİ YÜZÜ
Cumhurbaşkanımızın dünkü konuşmasını kaynak alarak yazıyorum:
- Kamuda "öncelikli" istihdam ediliyor...
- Ücretsiz seyahat edebiliyor...
- Çocukları ayrılan kontenjanla özel okullarda okuyabiliyor...
- Kredi ve burslardan öncelikli yararlanabiliyor...
- İlaç protez ve diğer tedavilerinden ek ödeme alınmıyor...
"Hak ve imkan" bolluğu içinde...
***
Şahit olduklarımdan gördüğüm şahit olanlardan duyduğuma dayanarak yazıyorum:
"Sokak"ta gazi;
- Vatan uğruna bir bacağını iki kolunu bir gözünü kaybediyor... Kolları olmadığı için kart basamadığı belediye otobüsünün şoföründen "Benim için mi gazi oldun şerefsiz! Allah görmüş de o eli almış" hakareti işitiyor!
- Belediye otobüsünün kapısında şoförün "beleşçiler geldi" karşılamasıyla rencide ediliyor!
- Belediye otobüsüne biniyor "kartın geçmiyor" denilerek yağmurlu havada otobüsten indiriliyor!
- Mayın patlaması sonucu yaralanıyor tedavisi hastane safhasından sonra evde devam ediyor; iğnelerini olacak... Babası en yakın sağlık ocağına götürüyor ne doktor ne hemşire evrağı eksik diye hiçbiri iğnesini yapmıyor; yaralı haliyle karga tulumba gönderiyor!
- Terör saldırısında bir bacağını kaybediyor istihdam edildiği kamu kurumunda işe 15 dakika gecikti diye tuvalet temizlettiriliyor! Protez bacağıyla evi soyuluyor!
- Mal mülk hak getire serveti madalyaları rozetleri; onlara bile göz diken çalabilen çıkıyor!
- Onurlarına tören düzenleniyor... Hava yağmurlu... Valisinden Belediye Başkanına bütün protokole şemsiye tutuluyor bir tek o açıkta bırakılıyor sırılsıklam oluyor kimse umursamıyor!
- Onuruna yemek veriliyor; açık büfe! Yine Valiye Belediye Başkanına Komutanlara Milletvekillerine özel hizmet; onların servisini garsonlar yapıyor. Gaziler ise tek kolla tek bacakla açık büfe kuyruğuna giriyor tabaklarını taşımaya çalışıyor!
- Türkiye'nin en genç gazisi... Babası gözlerinin önünde şehit olmuş... Babasından çıkan kurşun ona saplanmış... 17 yaşında 1.78 boyunda 3 kilo fazlası var diye Harp Okulu'nun kapısından çevriliyor!
Protezine haciz gelen gazimiz var!
***
Bu arada...
Cumhurbaşkanı'nın dediğini yapıp "bu benim hakkım" diye direttiğinde de ne "provokatör"lüğü kalıyor ne "FETÖ'cülüğü" ne "o zaten CHP'li"liği...
***
Bizde böyleyken...
İsrail'i gaziler yönetiyor...
İran gazi yoksa Meclis'ini açmıyor...
***
SORU-YORUM
Cumhurbaşkanı'nın dünkü Gaziler Günü konuşmasında "15 Temmuz Gazilerine" özel bir yer ayrılmıştı yine. Bu "özel ayrım" konuşma metinleriyle kısıtlı değil; 15 Temmuz'da yaralananlar sakatlık şartı olmadan gazi olabilirken terörle mücadelede yaralananlar sakat kalmadıkları sürece gazi sayılmıyorlar -PKK'yla mücadele bir devletle savaş olmadığı için-. Bu defa ben değil gazilerimiz soruyorlar:
15 Temmuz'da "bir devletle" mi savaşıldı?
***
Dimyat'a ittifaka giderken...
Yerel seçimde ittifak garabeti konusunda en gerçekçi ve mantıklı açıklamayı İYİ Parti Genel Sekreteri Cihan Paçacı yapmış:
"İttifakı seçmen kendi yöresinde yapıyor genel merkezin ittifak görüşmesi yapması seçmen bazında sağlıklı sonuç vermez. Çünkü yerel seçimlerin dinamikleri çok farklı..."
Keza dün Muharrem Sarıkaya da konuştuğu AKP'li yöneticilerin "Adana Mersin gibi büyükşehirlerde aday çıkarmamalarının söz konusu olamayacağını" söylediklerini yazdı.
Filmi biraz geriye sarın...
"Cumhur ittifakı"nın tabiri caizse "cicim günleri" sayılabilecek dönemde bile Adana'da bizzat Cumhurbaşkanı üstelik de mevcut MHP'li başkanın gözünün içine baka baka "Adana'yı istediğini" söylemedi mi?
Aynı şekilde Manisa'da Binali Yıldırım başta olmak üzere şehre gelen AKP'li yöneticilerin ısrarla "Manisa'nın anahtarını" istemesi mevcut MHP'li başkanı isyan ettirmedi mi?
Madalyonun bir de şu yüzü var:
Bu isimler zaten kendi bölgelerinde muhalif seçmenin doğal "ittifak"ıyla seçilen isimler; kaş yapayım derken bu isimleri büyükşehir belediye başkanı yapan taban ittifaklarının AKP'yle zinhar aynı zeminde buluşamayacak diğer bileşenleri küstürmeyin Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan da olmayın da!
***
GÜNÜN SÖZÜ
Düşünme itaat et diyenlere değil; düşün sor sorgula diyenlere kulak ver. Ali Şeriati
***
MADARA...
Sultan Maduro hadisesine dair de iki kelam etmemiş olmayalım:
Ne çektin be sosyalizm!
SONER YALÇIN: KENDİNİ YOK EDEN KAFASIZLIK
"İnsanı kafasından yakaladınız mı kol ve bacak kolay gelir!"
Türk insanının kafasını ele geçirmek için -Amerikancı 12 Eylül darbesinin desteğiyle- Turgut Özal ve liboş takımı 1980'de harekete geçti…
İnsan aklını yok etme savaşıydı bu. Maalesef kazandılar. -Medya gibi- imalathanelerinde "yeni insan" üretip "sürüye" kattılar: Sadece "işaret edilene" koşup "işaret edileni" alan-alkışlayan "fikri/belleği iğdiş edilmiş insan" yarattılar: Ölü canlar!
Çöküş böyle başladı; ve bugün AKP ile sürüyor yıkım…
Çocukluğumun kitabıydı; Maksim Gorki'nin Rus yoksullarının dünyasını anlatan "Ana" romanı. İşçi Pavel anasına şöyle der:
"İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne işte asıl cinayet bu. Halkın ruhunu kurutuyorlar ve hiçbir şey anlamaz hale getiriyorlar. "
Havalimanındaki emekçilerin direnişini bu nedenle anlamıyorlar.
Ne sebebi biliyor ne de sonucu kavrıyorlar. Aklı köleleştiren 40 yıllık "serbest piyasa" hegemonyasının yarattığı çürümenin sonucuydu bu.
Sadece işçilere yönelik değil tavır… Akılsızlık -ki aptallaştırma da denebilir- kendinin yok edilmesini bile destekler hale getirildi! Örneğin…
Kurban Bayramı'ndan sonra Türkiye'nin dört yanında şarbon vakası görülmeye başlandı. İktidar şöyle önlem aldı; kamu hastanelerindeki hekimlere şarbon teşhisi koyma yasağı getirdi! Şarbon gündemden düşüverdi…
Bu tehlikeli vakanın sebep sonuç ilişkisini konuşup tartışamadı bile!
Asıl "ilacın"/çözümün ne olduğunun bilinmesini istemeyip "din" sosuyla "işaret edilenin" kabul edilmesini istiyorlar.
HEKİM ZORUNLU DEĞİL
Yandaş diyor ki:
– Ülkemizde şarbon hep vardı niye abartıyorsunuz?
Doğru. Az da olsa Türkiye'de şarbon vakaları görülüyordu.
Ama asıl soru şu:
– Kurban Bayramı'ndan sonra şarbon vakaları niye yaygın görülmeye başlandı?
Soru aslında "ilacın"/çözümün ne olduğunu gösteriyor. Bakınız:
Önce… Türkiye'de et ithalatı yasaktı. 20 Mayıs 1992 tarihinde et kombinaları ve soğuk hava depoları özelleştirme kapsamına alındı. 1990'lara kadar 35 iş yerinde faaliyetini sürdüren Et ve Balık Kurumu'nun toplam 18 işletmesinin satışı yapıldı; 5 adedi bedelsiz olarak resmi kurumlara devredildi; 3'ü kapatıldı. Kalanlar yetersizdi.
Sonra… Tıpkı 1980 yılında olduğu gibi "Et fiyatları çok yüksek. İthalat fiyatı aşağıya çeker" yalanı söylendi.
Sonra… Yıl 2010. AKP ithal et yasağını kaldırdı. İthalat çığ gibi büyüdü. Geçen yıl 896 bin kesimlik hayvan ithal ettik.
İşin tam da burasında bir soru eksik bırakılıyor:
Kilosunu kaçtan alıyoruz?
– Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker döneminde 5 dolardan alındı.
– Bakan Faruk Çelik döneminde fiyat 3.6 dolara kadar düşürüldü.
– Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba fiyatı 3.4 dolara kadar indirdi.
Dünyada kilosu ortalama 4 dolar iken Türkiye'ye 3.4 dolardan getiren hayvan ithalatçısı parayı nereden kazanacaktı?
İşte… Ülkemize hastalıklı hayvan getirilmesinin sebebi bu soruda gizli. :
Mehdi Eker zamanında inanılmaz para kazanan küresel şirketin bugünlerde getirdiği hayvanlar o kadar zayıf-bakımsızlar ki uzun gemi yolculuklarında mikroplara karşı güçlü olamıyor!
Al sana şarbon!
Al sana denetimsiz serbest piyasa!
Bu sebeple… Nisan ayı sonunda ithal hayvanların sağlık denetimlerinde veteriner hekim bulunma zorunluluğunu kaldırdılar!
ACI GERÇEK
1980 yılı itibarıyla milli tarımımızı katlettiler.
Tek örnek vereyim:
1980'de… Nüfus başına bir koyun düşerken günümüzde bu sayı dört kişiye bir koyun haline düştü! Keçi sayısında azalma daha vahim…
Peki…
Aynı tarihsel süreçte Hollanda'nın; 50 bin hayvan üreticisi sayısı nasıl 3 milyona; ve 1.9 milyon sığır sayısı 14.5 milyona yükseldi? Devlet bunu kooperatifler aracılığıyla planlamayla yaptı.
Öte yandan…
AB-ABD "serbest piyasa" yalanıyla yerli üretimimizi yok etti. Kırmızı et tüketmede dünya üçüncüsü Türkiye'yi kendi başına bırakırlar mıydı hiç?
Sonuçta… Devlet et piyasasına müdahale etmediği sürece şarbon gibi nice tehlikelerle-aldatmacalarla karşılaşacağız. Yeri geldi yazayım:
Hollanda gibi Avrupa ülkelerinden büyük parçalar halinde dana et ithalatı yapıyoruz. Bu ithal dana etleri Türkiye'deki bir-iki et kombinasında küçük parçalara bölünerek marketlerde satılıyor. Geçen gün…
Ünlü bir markanın köftesi içinde hem dana hem inek eti tespit edildi. Firma pahalı ithal et köftesi içine kendi üretimi ucuz inek eti karıştırmıştı! Sonra ne oldu? Rapor sumen/hasır altı ediliverdi!
Etteki oyunlar bitmez: Soya küspesinden "annemin köftesi" yapıyorlar! Bu tür ayrıntıları "Saklı Seçilmişler" kitabımda yazdım.
Acı gerçek şu:
Kafasından yakalanan insan hızla kendini/ülkesini yok ediyor!
"Kol" ve "bacağındaki" yaraların sebebini kavrayamıyor!
===================================
ÜMİT ZİLELİ: "SAKIN ALDANMAYIN HAA KRİZ MIRİZ YOK!"
-Kriz mıriz yok sakın ha bunlara aldanmayın bunların hepsi manipülasyon… Güçlenerek yürüyoruz!. .
İşte o kadar!. . Tabii günlerdir haftalardır televizyon ekranlarında gazete köşelerinde "bu daha başlangıç" diye höykünen çok bilmiş ekonomistler yüzlerce şirketin batacağını yüz binlerce çalışanın işsiz kalacağını ilan eden münafık takımının eli böğründe kaldı!. . Manipülasyon birader yani "piyasayı tetikleme" yani "ortalığı karıştırma" yani "koca ülkeyi milleti gaza getirme"operasyonu anlamadın mı hâlâ?. .
Öyle olunca bir anda 7 lirayı aşan dolar Merkez Bankası'nın "bağımsız" karar alarak faizi yüzde 35 artırması milletin bir anda yüzde 35 fakirleşmesi yüzlerce şirketin "konkordato" yani iflas kuyruğuna girmesi de hayal tabii!. .
Önce şu iflas meselesine bir göz atalım; Mesela Türkiye'nin en köklü kuruluşlarından Yeşil Kundura önceki gün konkordato ilan etti… Bir hafta kadar önce de 80 yıllık dünya markası Hotiç Kundura iflas bayrağını çekti… Dünyanın 40 ülkesine ihracat yapan Başarı Tekstil hacizlere karşı konkordato başvurusunda bulundu…
Piyasaya düşen konkordato isteyen şirketler
-Demek ki hepsi Cumhurbaşkanı'nın deyişiyle "Mıriz" ve "manipülasyon" du…
Demek ki hainler milletimizle kafa bulmuşlardı!. .
İyi de son bir aydır bu milleti kim kazıkladı kim soydu kim açlığa yoksulluğa iyice itti? işte orası bir bilmece!. .
"TÜRKİYE'DE TÜRK LİRASI GEÇER!"
Krizin hayal olduğunu kendi üslubuyla ilan eden Cumhurbaşkanı dövize de ağzının payını hem de okkalı bir şekilde verdi:
-Bu ülkede dolar ile Euro ile kira mira yok. Bu ülkede bundan Türk Lirası geçer. Aksi takdirde bedelini öderler.
Burasının Amerika olmadığını altını çizerek vurgulayan Cumhurbaşkanı aynen şu ültimatomu da verdi:
-Burada Türk Lirası'nın hükmü vardır. Türk Lirası'yla mağazanı kiraya verirsin Türk Lirası'yla alışverişini yaparsın. Zaruretler ayrıdır…
Nasıl ama müthiş değil mi?. . Hadi sıkıyorsa tersini yapsınlar diyeceğim ama cümlenin sonundaki "zaruret" sözcüğüne takıldım ister istemez!. . Sözlükteki karşılığı "mecburiyet" yani "zorunluluk. " Kafam karıştı tabii! Nasıl olacak peki bu iş? AVM'ler yabancı ortaklı şirketler(ki maşallah bankalarımız dahil pek çoğu yabancı ortaklı!) hemen sıraya dizilip "valla biz fena halde mecburuz zorunluluk bizim amentümüz" diye sızlanmaya başlarlarsa nasıl bir çözüme gidilecek?. . Yoksa "hakkımız" derken anasının ak sütü gibi helal haklarını istedikleri için bi güzel gaza bibere bulanıp ardından bir kısmı tutuklanan 3. havaalanı işçilerine reva görülen mi olacak?
-Pek merak ettim yani?!.
BU İKTİDARA VIZ GELİR TIRIS GİDER!. .
Gerçi şu son bir haftada yaşadıklarımıza bakınca AKP'li Cumhurbaşkanı'nın söyledikleri de epey mantıklı gelmeye başladı…
Baksanıza Katar Emiri uçağını "500'e mi ne" satışa çıkarıyor Saray'ın deyişiyle "devlet ilgileniyor" Emir hazretleri Türkiye'nin ilgilendiğini duyunca "Aaa vallahi olmaz ben Türkiye'yi çok severim Erdoğan'da yakın dostum para falan istemem hibe ediyorum" dememiş mi?. . demiş. Eee kime ne size ne!. .
Öncelikle ekonomik krizdeki bir ülke niçin 500'lük(milyon dolar okuyun please!) uçakla ilgilensin ki değil mi ama?. . Demek ki ortadaki kriz değil "Mıriz!" Her şey manipülasyon her şey yalan iftira… Hep dış güçlerin marifeti!. .
Ayrıca Emir ne demiş "para istemem. Hibe ettim gitti" demiş… Bu da parayla filan ölçülemeyecek denli büyük bir itibar devasa bir zenginlik değil mi birader?. . Gerçi yine ortalarda "Katar Emiri THY'yi alıyor!" "Emir Varlık Fonu'na ortak oluyor" "Emir Halk Bankası'nı da cukkalıyor" türünden hain söylentiler dolaşıyor ama ben hiç inanmıyorum valla…
-Bunlar sevgi nedir bilmeyen mahlukat!. .
Ayrıca baksanıza devlet son 8 ayda kamu binalarının kirası için 680 milyon makam araçları için 334 milyon uçak ve helikopter için de 154 milyon kira bedeli bile ödemiş!. . Eti Maden kendi binasından çıkıp kiraya geçmiş!. . AKP milletvekili TBMM'ye gidip geldiği Lamborghini Aventador model arabasını 395 bin Euro yani dünkü kurla 2 milyon 850 bin TL'ye satışa çıkarmış!… Münafıklar susun artık:
-Bu iktidarın sırtı yere gelir mi bee!. .
ARSLAN BULUT: TÜRKİYE ABD'NİN TERÖRİSTLERİNİ Mİ KORUMUŞ OLACAK?
Soçi'de Tayyip Erdoğan ve Putin'in üzerinde anlaştığı "İdlib'de 15-20 kilometrelik askerden arındırılmış bölge" Nejat Eslen'in önerdiği gibi Türkiye yani Hatay sınırı boyunca değil de İdlib'in Doğu tarafına kurulacak. Bu durum Türkiye'yi Tahran zirvesinden iki gün önce terör örgütü ilan edebildiği El Nusra'nın adı değişmiş hali olan Tahrir El Şam ile baş başa bıraktı.
Türkiye böylece kendi güvenliğini sağlamış olmadı tam aksine Suriye ordusu ile El Nusra arasına 15 kilometrelik bir şeritle girerek belâyı kendi üzerine aldı! Türkiye başarılı olursa içinde El Kaide unsurları bulunan ve ağır silâhları olan Tahrir El Şam örgütünün Rus üslerine ve Suriye ordusuna saldırmasını önlemiş olacak. Tabii bu arada Tahrir El Şam örgütünü de maaşa bağladığı Özgür Suriye Ordusu'nu da Rusya'nın hava saldırılarından ve Suriye ordusundan korumuş olacak.
***
Uzlaşmanın ayrıntıları ortaya çıkınca herkes memnuniyet bildirdi. Rusya memnun zaten... Dolayısıyla Suriye de memnun! Amerika memnun Avrupa memnun!
Hatta Amerikan derin devletinin uzantısı olan Uluslararası Kriz Grubu da memnun! Bakın ne diyorlar:
"Kriz Grubu muazzam bir insani faturası olacak yeni bir ölümcül çatışmayı önleyen bu uzlaşmayı memnuniyetle karşılıyor. Ancak anlaşmanın uygulanması muhtemelen zor olacak ve çöküşü önleyemeyecek. Türkiye bölgede biriken isyancıların ağır yükünü omuzladı ama cihatçıları boşaltma sırasında militanların direnişiyle karşılaşabilir.
Çatışma Idlib'i tüketirse sivillerin çoğunun hiçbir sığınağı yoktur. Onların tek hedefleri şimdi kapalı olan Türk sınırı veya Halep'in kuzeyinde bulunan ve hali hazırda aşırı kalabalık olan Türk kontrolündeki bölgelere ulaşmak olacaktı. Türkiye ise yeni bir göç dalgasını engellemeye kararlıydı.
Çatışma devam etseydi Türk-Rus ikili ilişkilerini zayıflatacaktı. Putin ve Erdoğan'ın uzlaşması bu ayın başlarında Kriz Grubu'nun savunduğu formülasyonla paralel sayılabilir.
Fakat Türkiye'nin İdlib'deki cihatçıları nihayetinde yok edip etmeyeceği belli değildir. Bu anlaşma geçicidir. Suriye'deki çatışmayı sona erdirmek isteyen uluslararası aktörler haftalarca süren yatıştırıcı retoriğin Rusya'nın askeri çözümlerden uzak ve Şam'ın kontrolünün ötesinde Suriye'nin bu bölgeleri için daha uzlaşmacı yerleşimlere doğru bir gidişi işaret ediyor. "
Bu açıklamayı Fransız akademisyen Fabrice Balanche'nin aylar önce Washington İnstitute için hazırladığı Suriye raporu ile birlikte değerlendirirsek ABD'nin İdlib'i özerk bir bölge olarak tasarladığını haritasını da yayınladıklarını hatırlarız. Dolayısıyla ABD bu ihtimalin devam ediyor olmasından memnundur.
***
15 kilometrelik silâhtan arındırılmış şerit Hatay sınırı boyunca kurulacak olsaydı Türkiye hem kendi sınırlarını koruyacak hem de sivilleri ve desteklediği silâhlı unsurları geçici olarak bu bölgeye çekerek onları Rusya'nın hava saldırılarından ve Suriye ordusundan kurtaracak El Nusra ile Rusya ve Suriye'yi karşı karşıya bırakacaktı.
Şimdi El Kaide'den El Nusra'ya El Nusra'dan Tahrir El Şam'a dönüşen ve başlangıçtan beri Amerikan istihbaratının ürünü olan örgütü korumayı Türkiye üstlenmiş oldu!
***
Nejat Eslen'in canlı yayında yaptığı öneriyi Ruslar dinlemiş ama kendi çıkarlarına göre değiştirerek sunmuşlar. Öyle anlaşılıyor! Türk Dışişleri'nin Soçi'deki zirveden önce Hatay sınırında 15 kilometrelik şerit kurmak önerisinin emekli bir Türk generale ait olduğundan haberinin olduğunu ise sanmıyorum. Haberleri olsaydı Türkiye'yi terör örgütüyle uğraşmak zorunda bırakan bir uzlaşmaya yanaşırlar mıydı?
Tahrir El Şam'ı Rus bombardımanından ve Suriye topçusundan kurtarmak Türkiye'nin üstüne vazife midir? Öyleyse bu vazifeyi kim vermiştir?
SABAHATTİN ÖNKİBAR: İŞTE ÇÖKÜŞ HARİTASI !
-Dış politikada büyük facialar yaşanıyor. Bölgemizde Katar'dan başka dostumuz yok. Suriye'de hüsrana uğradık Ege'de Lozan'a göre bizim olan 18 ada 12 yıldır Yunan işgali altında
-Türkiye'nin gözbebeği olan Hariciye Teşkilatımızın yetişmiş mensupları yerine abdestli ve eşi türbanlı olanlar büyükelçi yapılıyor.
-Milli Eğitimi topyekün imam hatipleştirme adına eğitim kalitesinde Afrika ülkelerinin gerisine düşüldü.
-Sadece yabancılar değil Türk vatandaşlarının ezici çoğunluğu yargımızın bağımsız olduğuna inanmıyor.
-15 yıl önce dünyanın en büyük ordusu olarak değerlendirilen TSK'nın bugünkü imajı ortada.
-İslamcı cemaatlerin bürokrasideki egemenliği artarak devam ediyor.
-Futbol kulüplerinin tamamına yakını haciz kıskacında yani temlikli.
-Diyanet siyasetin arka bahçesi yapıldı.
-Medyanın yüzde 90'ı yandaş ve finansmanını dolaylı olarak devlet yapıyor. Basın özgürlüğünde küme düştük.
-Türkiye binlerce yıllık tarihinin en borçlu ve içinden cepheleştirilmiş dönemini yaşıyor. Gençler ülkeden ümidini kesip yüzbinler halinde dışarıya kaçıyor.
PARA TAYYİP'TEN KORKMUYOR MU?
Faiz 625 baz puan artırılmasına rağmen dövizde gerileme yok.
Bu durum yabancıların Türkiye'deki yönetime ve hukuk sistemine güvensizliği olarak açıklanıyor.
Sadece ben değil ekonomiden anlayan herkes aynı şeyi söylüyor.
Bir cumhurbaşkanı faizin 625 baz puan artırıldığı gün;"Ben faize karşıyım...Bunu yapan Merkez Bankası" nasıl der? Siyasi iradenin bu açıklamasından sonra Türkiye'ye zaten kuşkuyla bakan yabancı fonlar gelir mi?
Tablo ortada; gelmiyorlar.
Kuşkusuz Erdoğan'ın amacı iç kamuoyuna; "Faizin sorumlusu ben değilim" demek ancak madalyonun öbür tarafı var.
YAKINDIR PAPAZ BIRAKILACAK!
Aha buraya not düşüyorum.
ABD'li papaz yakındır serbest kalacak.
ABD'li 30 işadamının Saray'da kabulü bende böyle bir kanaat uyandırdı.
Peki sonra ne mi olacak?
Bugüne kadar Papaz'ın bırakılmaması için yayın yapan yandaş medya güruhu bu karar sonrasında aniden çark edip hayırlı oldu diyecek!
Bu olmaz ise ben buradan özür dileyeceğim...
PAKİSTANLAŞAN TÜRKİYE!
Türkiye artık biraz Irak biraz Ürdün biraz Mısır ama en çok Pakistan'a benziyor.
Öyle çünkü sokağında milyonlarca savaş kaçkını var .
Kim hangi şehir ve kasabada bilen yok?
Sadece Suriyeliler değil Afganlılardan Iraklılara Sudanlılardan Somalililere kadar büyük insan yığınları bütün ülkeyi sarmış durumda.
En vahimi; Afganistan'dan kaçıp Pakistan'a yerleşen Taliban militanları misali ülkemizde abartısız on binlerce benzer tehditte insanın olma ihtimali.
TÜRKİYE'Yİ BETON DENİZİNE BOĞDURANLAR!
Türkiye kuru çayda pardon beton denizinde boğduruldu.
Elde var 3 milyona yakın daire ve satılamıyor.
Bunların maliyeti yüzlerce milyar lira yani eski para ile katrilyon demek.
İlaveten inşaat sektörünün aldığı banka kredilerinin önemli bölümü geri ödenmeyecek ve finans sektörü bundan etkilenecek.
Ayrıca betonun stop etmesiyle bugünlerden itibaren ilave olarak 2 milyon kişi işsiz kalacak.
Plan program ve vizyon olmaksızın istiharelerle ülke yönetirseniz olacağı budur.
--
YILMAZ ÖZDİL: DEVL'ET MİLL'ET NUSR'ET
Asrın liderimizin bir numaralı arkadaşı sosyalist ayaklarına yatan Venezuela diktatörü Maduro özel uçağıyla Çin'den dönerken iki saatliğine İstanbul'a uğradı Nusret'te et ziyafeti çekti pek keyiflendi adının yazılı olduğu purolardan tüttürdü.
★
Bu arkadaşın ülkesinde enflasyon yüzde 83 bin.
Asgari ücret iki dolar etmiyor!
Günde sekiz saat çalışıyorsun kazandığın parayla bir tek yumurta bile alamıyorsun.
Tartıyorsun bir rulo tuvalet kağıdı almak için gerekli olan para tuvalet kağıdından ağır geliyor.
Bir tek hamburger satın alabilmen için başka hiçbir yere tek kuruş harcamadan bir ay çalışman gerekiyor.
Bir tek tavuk satın alabilmen için üç ay çalışman gerekiyor.
Para işe yaramadığı için takasla alışveriş yapılıyor mesela tıraş oluyorsun berbere domates ödüyorsun.
İşçilere bir yıl için yüzde 150 zam yaptı "dünyanın en yüksek zammını ben verdim" dedi yandaş gazeteler "dünya lideriyiz" diye manşet attı halbuki fiyatlar her hafta yüzde 200 zamlanıyor.
Ülkenin para birimi kağıttan daha değersiz… Bu nedenle kağıt parayı katlayarak süs eşyası yapıyorlar yelpaze yapıyorlar sepet yapıyorlar banknotun kendisinden daha pahalıya satılıyor!
Venezuela halkı geçen yıl kişi başına ortalama dokuz kilo zayıfladı "Maduro diyeti" deniyor!
Halkın yüzde 35'i günde sadece bir öğün yemek yiyebiliyor.
Ahaliye açlıktan ölmesinler diye avanta gıda kolisi dağıtılıyor. Ama bunlardan alabilmen için iktidar partisine gidip "kimlik" alman gerekiyor! Yaşamak istiyorsan hükümeti desteklemek zorundasın.
Dört milyon kişi yani nüfusun yüzde 12'si ülkeyi terk etti mülteci oldu.
Hırsızlık gasp yağma ve soygunda rekor kırılıyor nakit para taşıyanı vuruyorlar şu anda dünyanın en yüksek cinayet oranı Venezuela'da her 21 dakikada bir cinayet işleniyor.
Sokakta dolaşın cep telefonuyla konuşan kimseyi göremezsiniz çünkü insanlar cep telefonuyla anca evlerinde konuşuyor sokağa çıkarken öldürülmemek için yanına almıyor.
Apartmanlarda hapishanede yaşar gibi yaşanıyor dairenin kapısına gelene kadar dört beş demir kapıdan geçiliyor.
Geçen yıl 18 bin adam kaçırma ve fidye olayı rapor edildi.
Fuhuş patladı.
Sosyal hayat durdu sinema yok tiyatro yok konser yok hava kararınca şehirler ıssızlaşıyor.
Maduro uyuşturucu baronunu başkan yardımcısı yaptı başkan yardımcısının tertemiz bir insan olduğunu "dış mihrakların" kendisine uyuşturucu baronu dediğini söyledi.
Maduro'nun eşinin iki yeğeni 800 kilo kokainle Haiti'de tutuklandı.
Marketlerde ağır silahlı polisler nöbet tutuyor. Markete girebilmen için kapıda kuyruğa giriyorsun sadece beş kişiyi içeri alıyorlar onlar alışveriş yapıp çıkıyor sonraki beş kişi içeri alınıyor. Herhangi bir üründen iki adet alman yasak sadece bir adet alabiliyorsun.
Temel ilaçların yüzde 85'i bulunamıyor karaborsa hastalandığında öl daha ucuza geliyor. Son bir yılda bebek ölümleri yüzde 40 arttı.
Suudi Arabistan'ın bile 265 milyar varil petrol rezervi varken Venezuela'nın 296 milyar varil petrol rezervi var böylesine enerji zenginliğiyle Kanada kadar refah olması gerekiyor ama… Günde dört saat elektrik kesintisiyle başladılar şu anda günde 15 saatten fazla elektrik kesildiği oluyor. Her gün sekiz saat su kesintisi yapılıyor.
★
Bu arkadaş özel uçağıyla iki saatliğine uğrayıp Nusret'te ziyafet çektikten sonra ülkesine döndü. "Yeni bir teknik öğrendim" diyerek Nusret'in tuz dökme hareketini gösterdi. "Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalma 700 yıllık eserlerin bulunduğu müzeyi gezdim sultan tahtına oturdum bana orada Sultan Maduro diyorlar" dedi.
★
Aynı dakikalarda kendisine dört milyar liralık uçak hediye edilen asrın liderimiz chia tohumu eşliğinde ejder meyveli smoothie içilen 1.150 küsur odalı sarayında kürsüdeydi.
Ülkemize atılan iftirayı izah etti.
"Kriz mriz filan sakın ha bunlara aldırmayın bizde kriz filan yok bunların hepsi manipülasyon" dedi.
★
Öbürü Maduro.
Bizimki mağduro yani.
--
EMİN ÇÖLAŞAN: DİKTATÖR İSTANBUL'DA
Birkaç gece önce El-Cezire televizyon kanalında bizimkilere televizyonculuğu öğretecek düzeyde muhteşem bir belgesel vardı.
Venezuela belgeseli.
Her kesimden insanları çıkarıp konuşturdular. Anlatılanlar akıl alacak gibi değildi.
Toplum perişan duruma düşmüştü.
Analar babalar evlatlar öğrenciler kamu görevlileri bütün kesimlerin bu herif tarafından nasıl inim inim inletildiğini bir kez daha görmüş olduk.
★★★
Venezuela dünyanın en önde gelen petrol üreticilerinden biri. Buna rağmen halk perişan.
Yüz binlercesi yurtdışına göçmüş veya kaçmış enflasyon yüzde bir milyon dolaylarında piyasada hiçbir mal yok.
Çoğu yer zaten yağmalanmış. Kaçışlar sürüp gidiyor.
Adına Maduro denilen diktatör ülkeyi mahvetmiş.
Ekonomik kriz almış başını gidiyor…
Yolsuzluklar arşa yükselmiş… Devleti yönetenler korkunç bir lüks içinde yaşarken onlardan yana olan küçük bir kesim hariç kitleler sürünüyor.
O belgeseli izlemiş olmanızı isterdim.
İnsanlar hiç değilse korkmadan konuşabiliyordu.
★★★
Ahali anlatıyordu:
"Dünyanın bir numaralı petrol rezervlerine sahibiz. Suudi Arabistan'ı bile geçtik. Ancak bu paralar diktatör Maduro ve ekibinin ceplerine giriyor sonra yurtdışına transfer ediliyor. Halka verilen hiçbir hizmet sağlanan hiçbir olanak yok…"
★★★
Böylesine hırsız diktatörler özellikle Latin Amerika Uzakdoğu Ortadoğu ülkeleri ve Afrika'da piyasaya çıkar kendi ceplerini doldururken halkı perişan eder.
Bazıları o makamlara "Seçimle (!)" gelmiştir ama sonrasında sapıtırlar.
Bunlar devletin ve milletin parasıyla korkunç bir lüks ve ihtişam içerisinde yaşar kendilerinden başkalarına kulak vermeyi küçüklük sayar.
Hepsinde "Ben yaptım oldu kimseye hesap vermek zorunda değilim" anlayışı egemendir.
Maduro günümüzün hırsız diktatörlerinden sadece biri!
Emrinde özel uçaklar en lüks makam araçları… Venezuela'nın kamu malları ve ulusal varlıkları "Özelleştirme" adı altında onun aile bireylerine ve yandaşlarına peşkeş çekiliyor.
★★★
Bir süre önce Çin'e para bulmaya gitmiş…
Dönüş yolunda özel uçağı ile İstanbul'a geldi ve iki saat kaldı. Bu süre içerisinde zamanını adı Nusr-Et olan süperlüks et restoranında geçirdi.
Hep birlikte ekip olarak yediler yediler…
Aksırıncaya tıksırıncaya kadar yediler.
Restoranın sahibi olan ve reklamını yapmayı gerçekten iyi beceren Nusret bu diktatöre elleriyle hizmet veriyordu.
Maduro oraya geleceğini daha önce bildirmişti. Aracılık yapan ise bizim Dışişleri Bakanlığı idi!. .
Zira Venezuela şimdi Türkiye'nin yakın dostlarından biri!
★★★
Konvoylar oluşturuldu trafik altüst edildi…
Restorana topluca gelip kamera çekimi bile yaptılar.
Bay diktatör yemeği bitince kutusunu çıkarıp bir puro yaktı…
Markası kutunun üzerinde yazıyordu ve özel olarak kendisi için üretilmişti.
"Nicolas Maduro. "
Halkı sürünürken kendisine özel üretim purolar yaptırıyor ve hiç utanmadan onları tüttürüyordu!
Merak bu ya bu yemeğin binlerce dolar tutan ücreti ödendi mi?
Ya da eğer ödendi ise kim tarafından veya örtülü ödenekten mi?
★★★
Diktatörün İstanbul'da bir et lokantasında sergilediği bu görgüsüz tavırlar ülkesini de karıştırdı.
Halk kesimi ve muhalefetin ses çıkarmasına izin verilmeyen temsilcileri bu görgüsüzlüğü kınadılar…
★★★
Bu gibi hırsız diktatörler genelde ordularını da kafakola almayı başarmıştır…
Dünyanın hangi bölgesinde olursa olsun başkalarına kulak vermezler.
Halk eziliyormuş onlara ne!. .
Altlarında özel uçaklar her türlü hırsızlık yolsuzluk lüks şatafat onların en önde gelen ortak özelliğidir.
Günümüzde Maduro onlardan sadece biridir.
==================================
NECATİ DOĞRU: EY HOCA: SİZİ NİÇİN ATTILAR!
Derya deniz Hoca!
Üniversitede ders verir.
Yandaş gazetede yazar.
Katar Emiri'nin süslü saray uçağı Cumhurbaşkanı'na satılınca ya da hibe edilince şu soruyu sormuştum: "Sizi Türkiye Varlık Fonu (TVF) yönetimine aldılar ne yapmanızı istediler de yapmadınız? Size niçin TVF'de görev verdiler niçin bir gecede TVF'den şutladılar?"
★★★
Net anlaşılır.
Çok kolay soru.
Bilgisi derin Hoca!
Bu soruya cevap vermiyor. 20 ay Türkiye Varlık Fonu yönetiminde bulunduğu sırada; devlet şirketlerinin değer tespitini yaptıklarını bazılarını anonim şirket haline getirdiklerini tüm varlıkları konsolide bilançoda bir araya topladıklarını ilk açılış bilançosu ve ilk faaliyet raporu hazırlayıp stratejik yatırım planı yazdıklarını anlatıyor.
Ey derya Hoca!
Sen kendini akıllı.
Halkı sersem sanırsın!
Devletin içinde ve özellikle Maliye Bakanlığı'nda "sizin 20 ayda yaptık" diye övünerek ve kabararak sıraladığınız o kırtasiye işlerin en kusursuzunu yapabilecek bilgiye sahip yüzlerce kadrolu elaman var. Onlar varken sizi niçin "ilk açılış bilançosu yapasınız" diye Varlık Fonu yönetimine alsınlar?
★★★
Hoca yazısında ayrıca diyor ki: 20 ay boyunca hiçbir maaş ücret veya hakkı huzur almadık.
Yapma Hocam!
Yıkma perdeyi.
Eyleme viran.
İktisat Fakültesi'nde koskoca profesörsün. Bu fakültenin ticaret hukuku derslerinde "Bir iş bedava yapılırsa mutlaka altında bir melanet vardır bedava yapılan işten şüpheleneceksin" diye okuturlar. Varlık Fonu'ndan size maaş ücret hakkı huzur vermediler başka yerden de mi vermediler vermiyorlar? Örtülü örtüsüz devletin başka kurumlarından dolaylı dolaysız sağdan soldan sizi tatmin edecek paralar sunmadılar diyelim günlük yazı yazdığınız ve hep iktidarı övdüğünüz gazetede de beleş mi çalışıyorsunuz? Maaş almadan evinizi çocuklarınızı nasıl geçindiriyorsunuz?
Açıklasanız!
Dünya çapında buluş!
Nobel'i alırsınız!
★★★
Ey Nobellik Hoca!
Siz para varlık finans servet sermaye biriktirme haberleri veren Bloomberg TV'nin Genel Yayın Müdürlüğü'nü de yaptınız. Bu açıdan bakınca "gazeteci" de sayılırsınız. Cumhurbaşkanı sizi Türkiye Varlık Fonu yönetiminden atıp kendisini başkan damadını da yardımcısı yapınca ona "Beni bu göreve getirdiniz şimdi atıyorsunuz neyi eksik ya da yanlış yaptım?" diye sordunuz mu?
Gazetecisiniz.
Sormuşsundur.
Ne cevap aldınız?
Ben size "Niçin atıldın" sorusuna cevap veresiniz diye fırsat hazırlayan yazı yazdım siz "Necati eğri…" diye gereksiz malumat makalesi döşeniyorsunuz!
★★★
Ey Nobellik Hoca!
Kimin eğri kimin doğru olduğuna okur karar verir. Okuru asla aldatamazsın. Ben 44 yıldır dimdik yazıyor ve her iktidarın yanlışını didikliyor eleştiriyorum.
Bilesin!
Soyadımın hakkını vererek yazmaya devam edeceğim.
Cevap ver:
Niçin alındın?
Niçin atıldın?
Halk öğrensin.
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder