25 Eylül 2018 Salı

Güncel makalelerden bir demet 2018-09-25 2

RIFAT SERDAROĞLU: İSLAMIN BEŞ ŞARTI

"İslamın beş şartı nedir" diye sorsak çok büyük bir çoğunlukla alacağımız yanıt;

"Namaz Oruç Hac Zekât Kelime-i Şahadet" olacaktır.

Kur'an-ı Kerim'de böyle bir şart var mı? İslam Bilginlerine göre yok!

Şart olmadığına göre cezası olabilir mi? Ulemaya göre olamaz!

Yoksa bunlar "Hadis" adı altında sonradan yapılan eklemeler midir?

"Şart" öyle bir kuraldır ki o olmazsa onun temsil ettiği sistem de olmaz…

İslam beş ilke üzerine kurulmuştur; (Kur'an Ayetleri ile sabit)

-Adalet

-Emanet

-Ehliyet

-Maslahat (Fayda bir işin doğru-düzgün ve uygun yapılması)

-Meşveret. (Danışma)

Şimdi şu soruları lütfen kendimize soralım;

-Adalet olmadan İslam olur mu?

-Emanete sadakat olmadan İslam olur mu?

-Yönetimi ehline vermeden yani ehliyet olmadan İslam olur mu?

-Bir şahsın veya bir grubun değil halkın yararını esas almadan İslam olur mu?

-Danışma fikir alışverişi düşünce özgürlüğü meşveret olmadan İslam olur mu?

Yine İslam Bilginlerine göre; İslam'da yasak olan ve uymazsanız cezaları da Kur'an-ı Kerim'de belirtilmiş dört şart vardır;

Bu şartların tamamı kişi hak ve özgürlükleriyle ilgilidir!

ldürmeyeceksin

almayacaksın

ftira atmayacaksın

-Zina yapmayacaksın!

Bu doğru ve kesin bilgiler karşısında Türk Milleti olarak kendimize şunları sormak gerekmez mi?

-17 yıldır ülkede Adaletin kıymığı kaldı mı? AKP Yargıyı önce FETÖ'nün sonra da kendi emrine almadı mı? Eğer bu iddia doğru değilse niye beş binden fazla Savcı-Yargıç meslekten atıldı cezaevlerine kondu?

-AKP emanete sahip çıktı mı?

Cumhuriyetin eserlerini satmadı mı? Ülkeyi boğazına kadar borca sokmadı mı? Sonunda ekonomi gemisini kayalara bindirmedi mi? Fakir daha fakir zengin daha zengin olmadı mı?

-AKP yönetimi ehil kişilerden mi oluşuyor?

Rüşvet yediği için görevinden ayrılan adam Büyükelçi yapılmadı mı? Bakanlar Bakan veletleri AKP'nin vatansever ilan ettiği sahtekâr Zarrab'ın önüne yatmadılar mı? Sıfırlama rezilliğini beraberce yaşamadık mı?

-AKP tüm halkın yararına mı yoksa bir avuç yandaşın yararına mı çalıştı?

Halk fakirleşirken AKP yöneticileri zenginleşmedi mi? Bunlar sizlerin gözleri önünde olmadı mı?

-AKP bilenlere hiç danıştı mı? Hazine-Maliyenin başına getirilen damat daha iki ay önce "enflasyon ekimde tek haneye düşecek" demedi mi? Aynı damat şimdi enflasyon tahminini %20'nin üzerinde ilan etmedi mi? İki ay ötesini dahi öngöremeyen bir kişiye ülkenin hazinesi ve maliyesi teslim edilir mi?

Şimdi AKP'ye oy veren ve Müslüman olduğunu iddia eden vatandaşlarıma soruyorum;

SİZLER AKP'YE OY VERMEKLE İSLAM'A KARŞI ÇIKMIŞ OLMUYOR MUSUNUZ?

Gelelim Türkiye'yi yöneten iki güçlü kişiye! ERDOĞAN ve BAHÇELİ'ye!

Siz ikiniz Müslüman mısınız? Herkesin inancı kendisini bağlar ama sizler Türk Milletini yönetme sorumluluğunu bilerek ve isteyerek aldığınız için bu soruyu sormak bizim doğal hakkımızdır. Kaderimiz sizlerin elinde!

İslam'da yapılması men edilen ve büyük cezaları olan yasaklar neydi?

ldürmeyeceksin!

"Çözüm Süreci" diye 54 bin insanımızın hayatını çalan katil sürüsü PKK ile masaya oturma emrini veren hanginiz idi? Hanginiz milyonlarca Müslümanın katledilmesine tecavüze uğramasına göç etmesine Ege ve Akdeniz'de boğulmalarına sebep olan projenin (BOP) eşbaşkanı idiniz? Hanginiz devletin Vali ve Komutanlarına emirle"PKK'lılara dokunmayın" dediniz?

almayacaksın!

Devlet Bahçeli siz bir buçuk yıl öncesine kadar AKP üst yöneticileri ve ortağınız için "HIRSIZ-RÜŞVETÇİ-SOYGUNCU" kelimelerini Türk Milleti huzurunda defalarca söylemediniz mi?

O dedikleriniz mi doğruydu bugün suçladığınız kişilerle ortak olmanız mı doğru?

ftira atmayacaksın!

Bu ülkede başta Genelkurmay Başkanı ve Komutanlar olduğu halde gazeteciler akademisyenler bizzat AKP tarafından iftiraya maruz kalmadılar mı?

Türk Ordusuna atılan iftira sebebiyle kozmik odaya girilmedi mi?

Sadece bu sebepten Türk Devletinin çok değerli 833 evladı öldürülmedi mi?

-Zina yapmayacaksın!

TÜİK ve Millî Eğitim Bakanlığı verilerine göre;

AKP döneminde FUHUŞ %790 küçük çocukların cinsel istismara uğrama oranı %434 ARTTI! Daha ne diyeyim ki!

Yazıyı bağlayalım bağlamasına ama şu soru tüm vicdanları titretecek şekilde Türk Milletinin önünde duracaktır. Bu soruya Allah için doğru cevap verilmedikçe Türk Milleti rahat ve huzur bulamayacaktır…

"Hırsızdan yalancıdan ikiyüzlüden beceriksizden Müslüman olur mu?

Hırsızlığa yalana ikiyüzlülüğe kötülüğe karşı çıkmayanların "Dilsiz Şeytandan" bir farkı kalır mı?"

Hadi artık hep beraber ayağa kalkmanın zamanı gelmedi mi?



ÜMİT ZİLELİ: "PANTOLON AJİTASYONLU İNTİHAR VAKIASI!"

Diğer bir deyişle eğitim emekçilerinin haklarını koruması öğrencilerin evrensel düzeyde eğitim alabilmesini fırsat eşitliğini gözetmesi gereken çok önemli bir alanda faaliyet gösteren bir sendikanın başında… Ancak başkan beyin çok önem atfettiği bir başka durum var İktidara yani AKP'ye pek yakın konumlanmış durumda!. .

Öyle olunca hükümetin başını ağrıtacak her konuda aslanlar gibi öne atılıyor okuduğunuzda duyduğunuzda gözlerinize kulaklarınıza inanamayacağınız teoriler geliştirebiliyor!. . Mesela Kocaeli Hereke'de geçen gün lise birinci sınıfta okuyan oğlunun okulun istediği pantolonu alamadı diye derse sokulmaması karşısında bunalıma giren ve kendini asarak yaşamına son veren 45 yaşındaki İsmail Devrim'in trajik sonunu şöyle adlandırdı:

-Pantolon ajitasyonlu intihar vakıası!. .

Ajitasyon ne demek? Kışkırtma demek!. . Ali Yalçın isimli muhteremin kullandığı terminolojiye göre; zaten trafik kazası sonucu işsiz kalan çocuğunun karşılaştığı muameleyi gurur meselesi yapan İsmail Devrim milleti kışkırtmak iktidarı zor durumda bırakmak muhalif çevrelerin eline koz vermek için evinin mutfağında kendini astı öyle mi?. .

-İnsanda biraz vicdan biraz izan olur be birader!. .

Bir insanlık trajedisini bile "aman pek sayın büyüklerimiz zor durumda kalmasın" çığlığı ile "kurtlar sofrasına" meze yapmaya kalkışmak hangi inanca hangi ideolojiye hangi insanlığa sığar bilemedim doğrusu…

Bu muhterem sığdırabilmiş olsa gerek ki "olayın arkasında bazı siyasi emelleri olduğu çok net" diyerek "okul yöneticileri iftira kampanyası ile rencide ediliyor" diyerek üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiş görünüyor. Ancak ben en çok şu bölümü acı acı gülerek okudum:

-Sorun bir pantolon sorunu değil sorun bazı kesimlerin maalesef ahlak sorunu!. .

İşte muhteremin açıklamasının bu bölümüne yürekten katılıyorum!. .

"AHLAK SORUNU YA DA TUZ KOKUNCA!"

Gerçekten de sendika başkanının hedefi 12'den vurarak "ahlak sorunu" dediği trajediyi Körfez İlçe Milli Eğitim Müdürü İbrahim Okutan şöyle anlatmış

-Okul idaresi istenen kıyafetlerle okula gelinmesini istemiş ancak iddia edildiği gibi çocuğun derse alınmaması gibi bir olay yaşanmamış okula normal kıyafetlerle alınmıştır. Anladığımız kadarıyla çocuğun kıyafetle ilgili sorununu evde anlatması ve ailenin herhangi bir yardım talebinde bulunmaması sonrası baba yaşadığı durum neticesinde üzücü olayı gerçekleştirmiştir…

Demek ki neymiş? olay tamamen "pantolon" meselesiyle ilgiliymiş!. . Başkan sıfatlı muhteremin "ahlak sorunu" tanımlaması tam yerine oturmuş!. .

Peki sonra neler oldu derseniz kepazelik diz boyu şeklinde tarif edilebilir! Bu trajik olayı protesto etmek isteyen Halkevlerinin eylemi "milli güvenlik" gerekçesiyle yasaklandı ardından üyeleri yerlerde sürüklenerek gözaltına alındı!. Bitmedi; Bu intihar haberini yapan Kocaeli Zirve Gazetesi'nin muhabiri Ergün Demir de gözaltına alındı!. .

Haber yalan mıydı? Hayır! Aynen yaşanmış mıydı? Evet! İntihar eden İsmail Devrim'in eşi yaşadıklarını çaresizliklerini gazeteci Ergün'e anlatmış mıydı? Evet ses kaseti bile vardı!. .

Peki muhabir niçin gözaltına alındı? Buna benim gayet güzel bir yanıtım var ama ben CHP Milletvekili Tuncay Özkan'ın açıklamasını tercih ediyorum:

-Tuz kokunca böyle oluyor işte!. .

İKTİDAR BÜLBÜLÜNÜN FERYADI!. .

Bütün olanları yazıp iktidar yandaşlarından söz etmezsek olmaz tabii…

Sabah Gazetesi'nde kalem sallayan Engin Ardıç isimli muhterem zat dün köşesinde bu intihar olayını şöyle yorumladı:

-Hayattan kaçmış!. .

Bu yorumu nasıl olup da utanmadan sıkılmadan yaptığını düşünebilirsiniz… Aynı zat yıllar önce Yarbay Ali Tatar Ergenekon zulmünü yediremeyip tabancayı şakağına dayayıp tetiği çektiğinde de şu yorumu yapmıştı:

-Kurşuna kafa attı!. .

Bu nedenle bu şahsın kitabında o tür sözcüklerin bulunması ihtimal dışı tabii!. . Yaşamına son veren baba "hayattan kaçmış" olunca ne oluyormuş peki bu zatın fikrince?. .

-Demek ki pantolon bahane muhalefet şahane oluyormuş!. .

Şu satırların sefaletine bakın lütfen:

Adamın biri (aynen böyle yazıyor) oğluna pantolon alamadığı için kendini asmış… Diyorlar… Kim diyor? Konuyu köpürten muhalif yazarlar tabii!. . Valilik "haber yalandır adamın intiharı psikolojik nedenlere dayanıyor" demiş…

Bu mantığa göre olayı doğrulayan Körfez İlçe Milli Eğitim Müdürü de haliyle "işbirlikçi" sıfatını hakkediyor tabii!. .

Bir trajik ve vicdan sızlatan intiharı sonunda Kema

ktidar maalesef bizim lafımızı dinlemedi!. .

İşte bu cümleye çok güldüm; kendisi de gayet iyi biliyor ama bir kez de ben hatırlatayım:

-O köşeler siz iktidara laf anlatın diye verilmedi ki birader onların sözlerini münasip hale getirip algıya hizmet edin diye verildi!. .

CAN ATAKLI: AKP İYİCE UÇTU DA BİLİM İNSANLARI DA UÇACAK MI?

Küçük damada yaptırılan Teknofest AKP'liler için çok gurur verici oldu.

Öyle ya vatandaş elimizdeki SİHA'larla bütün dünyayı dize getireceğimizisanıyor.

Türk tanklarının giremeyeceği ülke olmadığını düşünüyor.

Yerli helikopterimizin şu anda eşinin benzerinin olmadığına inanıyor.

Yerli savaş uçağımızın Amerika'yı bile fethetmekte birebir olduğunu zannediyor.

Teknolojide ne Japonya ne Amerika ne Almanya'nın elimize su dökemeyeceği hissine kapılıyor.

Hakkını teslim etmek gerekir ki iktidar algı yönetimini çok iyi beceriyor.

6 F-16 eşliğinde yolcu uçağından üstünde sayısız cumhurbaşkanlığı forsu bulunan üniformayla inen Erdoğan'ın karşısında bütün dünyanın titrediğini düşündürebilmek az şey değildir.

İşte bu "gurur dolu" Teknofest günlerinde konuşma yapan Erdoğan bir de dünyanın dört bir yanına dağılmış Türk bilim insanlarına bir çağrı yaptı.

"Geri dönün" dedi Erdoğan.

''Bilim insanlarının ülkeye dönüş seferberliğini başlatıyoruz. Dünyanın her tarafındaki bilim insanlarımızı başlattığımız bilim ve teknoloji hamlesine katılmaya davet ediyorum" diye konuştu.

Bu sözleri duyunca beni de bir merak sardı.

Örneğin Türkiye'ye bilim ve teknoloji alanında büyük katkılar sağlayacak kaç bilim insanımız yurtdışında?

Bu bilim adamları hangi alanlarda çalışıyor?

Bulundukları yerden ne kadar memnunlar geri dönmek isterler mi?

Ama asıl önemli sorular bana göre başka.

Bu bilim insanlarının neden yurtdışına gittiklerini çok merak ediyorum.

Gerekçeleri neydi bu bilim insanlarının?

En çok hangi dönemde gitti bu bilim insanları yurtdışına?

Gitmelerinde Türkiye'deki siyasi ortam bilime değer verilmemesi bilim insanlarına yönelik saldırılar etkili oldu mu acaba?

Erdoğan "geri önün" çağrısı yapıyor ama bu bilim insanlarına cazip olanaklar sunulacak mı? Bu bilim insanları sadece "vatan aşkı" söylemiyle mi geri döndürülmek isteniyor?

Siz de merak etmiyor musunuz "geri dön" çağrısı yapılacak kadar ihtiyaç duyduğumuz sayıdaki bilim insanının neden gittiklerini!

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

BURASI TÜRKİYE İMİŞ TÜRK LİRASI GEÇERMİŞ

Bu iktidarın "bir kuruş bile harcamadan yaptık" dediği otoyollar köprüler denizaltı geçişler için para ödüyoruz.

Bu ödemelerimizi Türk Lirası ile yapıyoruz değil mi?

Öyle olmasına öyle ama aslında öyle değil işte.

Çünkü bu fiyatlar "dövize endeksli" olarak düzenlendi.

Saray "Burası Türkiye" diyor bu nedenle her türlü harcamayı Türk Lirası ile yapacağız.

Kulağa çok hoş geliyor da uygulama böyle mi peki?

Ya da saray dediğini gerçekten yapacak mı?

Köprü otoyol ve denizaltı geçişlerindeki "dövize endeksli" fiyat tarifesi de değişecek mi?

Müteahhitlere ödeme döviz ile mi yapılacak yoksa kredilerin alındığı gün itibarıyla uygulanan kurlara göre mi olacak?

Size basit bir örnek vereyim;

Körfez Köprüsü 2016'da açıldığında geçiş 121 TL idi. Bu fiyat 2017'de 142 Ocak 2018'de 152 Eylül 2018'de 255 TL oldu.

Bakalım "Türk Lirası geçen Türkiye'de" Körfez Köprüsü'nün fiyatı gelecek ay ne kadar olacak?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

VİCDANSIZ METROBÜS YÖNETİCİLERİ

Haftada birkaç kez mutlaka metrobüs kullanıyorum.

Daha önce de yazdım ama hiçbir şey değişmiyor.

Bir kere daha yazacağım.

Zincirlikuyu ana durakta bekliyorum.

3 dakika 4 dakika 6 dakika otobüs gelmedi.

İnsanlar yığıldıkça yığıldı.

Oysa kameralardan görüyor yöneticiler.

Hemen iki boş otobüsü devreye sokmaları mümkün.

Nedense yapmıyorlar.

Derken Avcılar'dan gelen otobüs yanaşıyor perona.

İçi tıklım tıklım. Durakta bekleyen insanlar birbirini ezerek binmeye çalışıyor.

Kimsede vicdan da mı kalmadı?

Yoksa olmayan "Mıriz" nedeniyle araç sayısını azaltıp otobüsleri doldurdukça doldurmaya mı çalışıyorlar?

İkinci konu; Zincirlikuyu'dan kalkan otobüsler Mecidiyeköy'e neredeyse tam dolu geliyor.

Akşam saatlerinde bir iki otobüsü boş olarak Mecidiyeköy'e göndermekte yarar var.

KOMİK

TERÖRİST VE FETÖ'CÜ TANIMI ÇOK KOLAY

Bir arkadaşım dedi ki ktidar hangi kadının PKK'cı veya terörist olduğunu hangi kadının FETÖ üyesi olduğunu çok kolay anlıyor" dedi.

"Nasıl?" diye sordum merakla.

"Çok basit" dedi "Eğer başı açık bir kadın hükümeti eleştiriyorsa PKK'cıdır teröristtir yok eğer başı kapalı bir kadın hükümeti eleştiriyorsa FETÖ üyesidir. "

Pek yanlış tanım değil.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

GEL DE İSTANBUL'A ADAY OL BAKALIM

İktidar partisinin İstanbul adayı belli değil.

CHP'nin adayı da ortada yok.

İktidar avantajını kullanarak aday açıklamasını sona bırakabilir.

Ayrıca nasıl olsa kazanacağına inandığı için adayını saklamayı tercih bile edebilir.

Ama özellikle CHP'nin adayını son ana kadar saklaması bana göre çok yanlış.

Aday şimdiden ilan edilmelidir ki çalışsın halkın gözüne girsin seçimi kazansın.

Gerçi belki bu da anlamını kaybetti artık.

Niye biliyor musunuz?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi "parasının bittiğini" ilan ederek henüz bitmemiş metro inşaatlarına devam etme gücünün kalmadığını açıkladı.

Bunun üzerine metronun kalan inşaatlarını Ulaştırma Bakanlığı devraldı.

Yani artık İstanbul metrosu sarayın kontrolündedir.

Bu durumda diyelim ki CHP adayı seçimi kazanacak.

Ne olacak?

Sarayın kapısına dayanıp yalvar yakar metro inşaatlarının devam etmesini mi isteyecek?

Ki muhtemelen bu bile olmayacak çünkü eğer Erdoğan İstanbul'u kaybedeceğini anlarsa kentin bütün kaynaklarını kesecektir.

Yayınlanan 17 nolu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi zaten buna elveriyor.



MURAT MURATOĞLU: BES İLE ÜÇ YIL SEVE SEVE…

Hayırlı olsun… Bireysel Emeklilik Sistemi zorunlu hale getiriliyor ve çalışanlar üç yıl boyunca sistemden çıkamıyor! İlk uygulamada yüzde 60'dan fazla fire verince bu sefer ki taktik üç yıl seve seve…

Kişisel görüşüm hemen yapamazlar. Yerel seçimler öncesi fazla tepki alırlar. Gerçi belli de olmaz acayip sıkıştılar. Bakarsınız önümüzdeki ay başlarlar.

★★★

İyi de sistemi zorunlu hale getirene kadar önce kendine sorsan ya bu millet neden bu sistemden çıktı? Nerede yanlış var?

"Sırtlarını BES'e dayamışlar yüksek ücretler düşük performansla yola devam ediyorlar. Aslında kimseye gerek bile yok bilgisayar modellemesi yapsan daha iyi getirir. Vatandaş para koyuyor devlet yüzde 25 katkı yapıyor ama dönemin sonunda yüzde 25 getiri bile yok!"

Bu tespit kimin? Ekonominin eski sorumlusu Mehmet Şimşek'in!

★★★

Zarar bile etse yönetim ücreti kesiliyor. Hiç yönetilmese daha iyi getiriyor! Bireysel Emeklilik Fon'larını yönetenlerin maaşlarını araştırın isterseniz. Bu kadar kârlı bir iş olmasa satış yapan personele neden fazladan ikramiye verilir dersiniz?

Bir şeyi doğru yaptık onu da elimize yüzümüze bulaştırdık. Bu sistemin faydasını ve gerekliliğini savunurum. Zira mecburi hale getirilmesinin savunulacak tarafı yok!

Sisteme cebren katılan yüzde 60 kendi iradesiyle çıkış yapmış. Onları zorla tekrar sokuyorsun. Üç yıl boyunca da çıkarmıyorsun! Yüzde 51'i alınca millet iradesi peki bu durum neyin nesi?

Zorunlu tasarruf ne demek? Vatandaş borcunu ödeyemeyip dünya faiz ödeyecek yine de devlet tasarruf adı altında maaşından zorunlu para kesecek! Bırakın tasarruf etmesin borcunu ödesin. İsteyen katılsın istemeyen katılmasın.

★★★

Millet aldığı maaşla ayın sonunu getiremiyor. Zaruri ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Yıllardır kötü yönetilen ülkenin fakirleşen halkı zorla tasarrufa teşvik ediliyor. Sahi tasarruf denilince neden devlet hiç kendi üzerine alınmıyor? Çalışmayandan zorunlu GSS kesiyor. Çalışan dünya SGK ödüyor. İşsizlik fonunu hiç saymıyorum. Üzerine de zorunlu tasarruf! Sonuçta bu toplanan paralar Hazine'ye borç veriliyor. Al sana yeni kaynak!

★★★

Yahu Suriyelilerin BES'i mi var? Her ay cayır cayır para dağıtılıyor? Sosyal yardım adı altında 18 milyon kişi besleniyor. Para mı bitti de yeni kaynak aranıyor? Tamam uçak hediye ama su yakmıyor!

Bakın burası çok önemli; Bu akşam saat 21'de Halk TV'de konu ekonomi… Sorular için Twitter'dan @sozcumuratoglu ya da murat muratoglu diye ara çıkar o…



TOKMAK: ALDATILMAKTAN BIKMADIK MI?

Böyle iktidar şakşakçıları olduğu sürece Türkiye'de işler düzelmez iki yakamız bir araya gelmez!

Mesela şu sözlere bakın:

"Türkiye'ye yönelik uygulanan ekonomik saldırı süreci atlatılacak 15 Ekim itibarıyla son bulacak fiyatlar düşecek ve ülkemiz güllük gü

Vay canına! Neler neler olacakmış meğerse… Ekim ayına ne kaldı ki?

Mutlu haberler vermek iyi de uyduruk haberler vermek iyi değil!

Türkiye'nin içinde bulunduğu derin sıkıntılarla hiçbir ilgisi olmayan bu sözleri kim söylüyor?

Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Genel Başkanı Bedevi Palandöken'e ait bu tutarsız sözler… Neye dayanarak söylüyor belli değil. Atıyor işte! Esnaf ve sanatkârların sıkıntılarıyla uğraşacağı yerde iktidar şakşakçılığı yapıyor!

Yıllardır millet hep bu tür sözlerle uyutuldu gerçekler saklandı sonunda "Aa aldatılmışız!" denilip için içinden çıkıldı.

Bizim muhterem halkımız da bu yalancı dolmaları bilmem kaçıncı defa afiyetle yuttu!

Ey halkım! Aldatılmaktan bıkmadın mı?



BEKİR COŞKUN: BİZ APTALLAR…



TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu:

"Bakın evde Türkiye'yi daha iyi yöneteceğimizi konuşuyoruz. Kardeşim sana ne?. . Gittin oyunu verdin ya… Verdin oyunu işin bitti… Bırakın siyaseti futbolu… Nasıl para kazanacağız onu konuşun…"

ATO Başkanı Gürsel Baran:

"Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından açıklanan Yeni Ekonomi Programı'nın Türkiye'nin üretim ekonomisine dönüşme süreci için yol haritası ortaya koymuştur… 3D'li dönemle birlikte Türkiye üretim ekonomisine dönüşecek"

İTO Başkanı Şekib Avdagiç:

"İş dünyası olarak yeni açıklanan model bizi umutlandırmış son günlerde yaşanan sıkıntıların sonrasında aydınlık bir geleceğin olduğunu göstermiştir. Bakan Albayrak'ın açıklamaları ortaya koymuştur ki Türkiye artık büyük ekonomik modele kavuşmuştur…"

İSO Başkanı Erdal Bahçivan:

"Ekonomide 3 yıllık yol haritası özelliğine sahip Yeni Ekonomi Programı nitelikli ve sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için istikrarın yeniden tesis edilmesini öngörüyor…"

(Daha böyle bine yakın ekonomik sivil örgüt başkanı var. . )

430 bin esnaf kepengini kapattı…

13 uluslararası şirketimiz konkordato ilan etti…

İflas edenlerin sayısını kimse bilmiyor mahkeme kapılarında kuyruğa girdiler…

Emekçiler kendilerini yakıyorlar asıyorlar…

Bir tekiniz de çıkıp deyin ki; Tek adam rejimi kimi kandırıyor?… Kim Türkiye'yi bu hale getirdi?. . 16 yıldan sonra bu neyin yenisi?. .

Hesap soracak bir tek adam çıkmaz mı?…

Bir tekinizde de olsun o yürek yok mu?. .

Neyse ki bir akıllı çıktı; ASO Başkanı işçi çıkarmamak için ücretlerin altı ay boyunca işsizlik sigorta fonundan ödenmesini istedi…

Fon kimin; işçilerden kesilen paradan oluşuyor…

Yani işçi kendi kendine maaş verecek…

Hakikaten biz aptalız…

YILMAZ ÖZDİL: KRİZ MRİZ YOK HALÜSİNASYON GÖRÜYORSUN…

Memlekette adalet olmadığı için boş vakitlerinde hobi olarak ekonomi ve sağlık bakanlıklarıyla ilgilenen adalet bakanımız "ekonomide yaşanan sıkıntılar psikolojik" dedi.

Bence tam isabet.

Mesela dünya bizi kıskanırken markete gidip geçen sene 14 liraya aldığın deterjanı bu sene 29 liraya aldığını düşünüyorsan geçen sene 12 liraya aldığın peynirin aynısını bu sene 22 liraya aldığını zannediyorsan teşhis doğru sen ruh hastasısın.

Sayın hükümetimiz enflasyonun taş çatlasın yüzde 18 olduğunu söylerken markette iğneden ipliğe her şeye en az yüzde 80 yüzde 90 zam geldiğini sanıyorsan… Farzedelim geçen sene 18 liraya aldığın tuvalet kağıdını bu sene 41 liraya alıyormuşsun gibi geliyorsa… Kıçını pırıl pırıl silerken kafanı temizlemeyi ihmal etmişin demektir.

Tüik'in enflasyon sepetine göre Avustralya palmiyesinin tohumu ucuzlamışken Kanada müzelerine giriş bileti ucuzlamışken uzay istasyonunun radyasyon panelini optik laboratuvara monte etmek için kullanılan vida ucuzlamışken sen hâlâ pazara gidip ısrarla domates almaya çalışıyorsan kendi kendine konuşarak "domates fena zamlanmış" diyorsan… E saplantılısın.

Elektrik faturasını görünce parmağını prize sokup çarpılmışsın gibi hissediyorsan su faturasını görünce "bizim evde hamam mı işletiyoruz birader" diye gözlerine inanamıyorsan görmezlikten gel halüsinasyondur… Ve ben sana müjdeyi şimdiden vereyim doğalgaz faturası geldiğinde göreceksin asıl üç boyutlu halüsinasyonu!

Çin'den bile fazla büyüyen asrın ülkesinde işsizsen ve iş aradığın halde bulamıyorsan muhtemelen kafadan kontaksın… İş aramayı filan boşver uzan şöyle iç dünyana yönel kendini ara.

Patron konkordato ilan edip hepinizi kapının önüne mi koydu?

Verilmiş sadakanız varmış kardeş kurtulmuşsunuz… Farkında bile değilmişsiniz bunca sene aklından zoru olan adamın yanında çalışmışsınız demek ki.

Bak okullar açıldı 40 yapraklı incecik defterin fiyatı dört liradan 7.5 liraya düşmüş kurşun kalem 50 kuruştan iki liraya ucuzlamış boya kalemi 15 liradan 35 liraya gerilemiş silgi üç liradan sekiz liraya azalmış kırtasiye fiyatları yüzde 300 hafiflemiş hükümetimiz daha ne yapsın? Sana bi teşhis de milli eğitim bakanımız mı koysun yani.

Bu adalet bakanının yönettiği adalet sisteminde…

Birinci derece hakim ve savcılar 2018'in yılbaşında 2.430 dolar alım gücüne sahipken bugün aynı maaşla anca 1.430 dolar alım gücüne sahipse…

Birinci derece hakim ve savcıların ekonomik refahı yılbaşına göre net 1.000 dolar erimişse…

Bu yazıyı okuyan birinci derece hakim ve savcılar 1.000 doları 6.3 lirayla çarpıp "ulan dokuz bin lira maaş alıyoruz yılbaşına göre 6.300 lira kaybımız var öperim böyle aşkın ızdırabını" diyorsa…

İşte bunlar hep psikolojinin bozulma belirtileridir!



--   a45UyF587661

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder