ABD-ÇİN GERGİNLİĞİNDE YENİ PERDE
27.09.2018
ABD İLE ÇİN ARASINDA TİCARET SAVAŞI İLE BAŞLAYAN GERGİNLİK FARKLI BOYUTLARA ULAŞIYOR.
ABD'nin Güney Çin Denizi'nde yaptığı askeri uçuş ve Trump'ın Çin ile ilgili 'seçim manipülasyonu' iddiaları tepki gördü.
Serkan TALAN
ABD Hava Kuvvetleri'nin Güney Çin Denizi üzerinde yaptığı askeri uçuşlar Çin tarafından tepki ile karşılandı.
Öte yandan ABD Başkanı Trump'ın Çin'in ara seçimleri manipüle edeceği yönündeki iddialara da Çin makanları tepki gösterdi.
Geçtiğimiz günlerde ABD Hava Kuvvetlerine ait B-52 tipi bombardıman uçakları Güney Çin Denizi'nde Çin'in askeri üs ve yapma adalar inşa ettiği tartışmalı bölgelerde uçuş gerçekleştirdi.
ABD Savunma Bakanlığı konu ile ilgili yaptığı açıklamada Güney Çin Denizi'nde gerçekleşen uçuşun normal bir operasyon olduğu kaydedildi.
Pentagon'dan yapılan açıklamada B-52 tipi uçaklara Japon Hava Kuvvetleri'nden uçakların da eşlik ettiği belirtildi.
ÇİN'DEN TEPKİ GELDİ
ABD'nin Güney Çin Denizi üzerinde gerçekleştirdiği askeri uçuşa Çin makamlarından tepki geldi.
Çin Savunma Bakanlığı sözcüsü Ren Guoqiang ABD'nin Çin ile askeri ilişkileri iyileştirmesi gerektiğini ancak bu uçuşun oldukça kışkırtıcı bir hareket olduğunu söyledi.
BİR TEPKİ DE TRUMP'A
Çin'den ABD'ye bir tepki de Başkan Trump için geldi.
ABD Başkanı Trump Çin'in kasım ayında yapılacak ara seçimleri manipüle edeceğini çünkü Çin'in kendisini başkan olarak görmek istemediğini iddia etmişti.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Geng Shuang Trump'ın seçim iddialarını reddettiklerini söyledi.
ABD'nin Çin'e iftira etmekten vaz geçmesi gerektiğinin altını çizen Shuang "İkili ilişkilere ve her iki ülkenin halkının temel çıkarlarına zarar veren bu yanlış kelimeleri ve eylemleri durdurmaları gerekir" dedi.
ABD yönetimi daha önce Çin hakkında casusluk suçlamaları yöneltmiş geçtiğimiz günlerde ise ABD'de öğrenci olan bir Çin vatandaşı casusluk suçlaması ile tutuklanmıştı.
Tutuklanan Çinlinin 'üst düzey istihbarat görevlisi' olduğu iddia edilmişti.
Kaynak Yeniçağ: ABD-Çin gerginliğinde yeni perde
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/abd-cin-gerginliginde-yeni-perde-206696h.htm
PETROLDE 100 DOLAR BEKLENİYOR: TÜRKİYE'Yİ NASIL ETKİLEYECEK?
Fransa merkezli petrol şirketi Total SA'nın CEO'su Patrick Pouyanne petrol fiyatlarının 100 dolara tırmanmasını beklediğini söyledi. Pouyanne'in bu tahminin gerçekleşmesi durumunda Türkiye'de cari açık daha da büyüyecek.
Perşembe 27 Eylül 2018 15:25
Fransa merkezli petrol şirketi Total SA'nın CEO'su Patrick Pouyanne İran yaptırımları ve Venezuela'da üretime ilişkin aksamalar gibi unsurların etkisiyle petrol fiyatlarının 2014'ten beri ilk kez 100 dolara tırmanmasını bekliyor.
Bloomberg'e konuşan Pouyanne "Bunun iyi bir haber olduğundan emin değilim" derken "Petrol sektörü için bile öyle; çünkü biliyorsunuz ki fiyatlar çok yükseldiğinde rakiplerinize kapıyı açmış oluyorsunuz ve talep düşüyor" ifadelerini kullandı.
Brent petrolün varil fiyatı yaklaşık dört yıldan beri ilk kez bu ay 80 doların üzerine tırmandı.
TÜRKİYE'Yİ NASIL ETKİLER?
Türkiye için fiyat artışları ham petrol ve petrole dayalı ürünlerin ithalatının yüksekliği nedeniyle cari açığın artması anlamına geliyor. 2018 yılı başından bu yana ham petrol fiyatlarında görülen yüzde 35-40 civarındaki artışın Türkiye'nin ithalat faturasını 20 milyar dolar civarında artırması bekleniyor. 2019 yılında ortalama ham petrol fiyatının 100 dolar olmasa da 80-85 dolar civarında seyretmesinin benzer bir artışa daha yol açması bekleniyor. Yeni Ekonomi Programı'ndaki 2019 için cari açık/GSYH oranı yüzde 3 3 olarak öngörülüyor. Ancak 2019 ortalama ham petrol fiyatı 80-85 dolar aralığında olursa söz konusu oranın ekonomideki yavaşlamaya rağmen yüzde 5'in üzerinde olacağı tahmin ediliyor.
http://haber.sol.org.tr/turkiye/petrolde-100-dolar-bekleniyor-turkiyeyi-nasil-etkileyecek-248301
KASIRGADAN NASIL KORUNACAĞIZ? FIRTINA GELİRKEN KORUNMA YÖNTEMLERİ…
Türkiye'nin gündemindeki kasırga hakkında Meteoroloji'nin de açıklama yapmasıyla birçok vatandaş kasırgadan nasıl korunacağını araştırmaya başladı. Ülkemizde çok fazla rastalanan bir doğa olayı olmayan çok kuvvetli rüzgarlardan korunmak için Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan bazı önemler bulunuyor. Rüzgar hızının 12 bofor kuvvetine kadar ulaşması bekleniyor peki bu ne anlama geliyor?
14:46 27 Eylül 2018
Türkiye yaklaşmakta olan fırtınaya hazırlanıyor. Genellikle okyanusa kıyısı olan ülkeleri etkileyen kasırgaların bir benzeri Akdeniz'in ortalarında oluşmaya başladı ve adım adım Yunanistan üzerinden Türkiye'ye yaklaşıyor. Meteoroloji'nin açıklamasına göre fırtınanın Ege bölgesini etkilemesi durumunda 30 Eylül 2018 Pazar günü rüzgar hızının 100-120 km/saate ulaşması ve meydana gelecek yağışların da 75 kg/m2 ve üzerinde şiddetli yağış şeklinde olması beklenmekte. 120 km hızla esecek bir rüzgar ne anlama geliyor?
BOFOR ISKALASINA GÖRE 12 KUVVETİ NE ANLAMA GELİYOR?
Bofor ıskalası 12 seviyeden oluşuyor ve rüzgarın kuvvetini kademelere ayırıyor. En kuvvetli seviyeler olan 11. ve 12. seviyede ise Meteoroloji Genel Müdürlüğün'de yer alan tabloya göre şu açıklamalar yer alıyor.
-Ender rastlanır ve geniş çapta hasarlara neden olur.
-Çok az görülen yüksek dalgalar; rüzgâr yönü boyunca oluşan köpük ve serpintiden denizin üstü beyaz görünür. Dalga tepelerinden her tarafa köpük püskürmektedir. Görüş uzaklığı azalmıştır (küçük ve orta büyüklükteki gemiler dalgaların arasından görülmeyebilir).
-Gökyüzü köpük ve serpinti ile kaplanmıştır. Deniz tamamen bembeyazdır. Görüş uzaklığı çok azalmıştır.
ŞİDDETLİ FIRTINA VE RÜZGARDAN NASIL KORUNMAK GEREKİR?
Fırtınadan önce:
Fırtına uyarılarını radyo ve TV dan takip edin. Meteoroloji'den telefonla bilgi alın.
Merdiven bahçe mobilyası gibi serbest nesneleri ya da pencere ve camları kırıp içeri girebilecek her şeyi emniyete alın.
Kapı ve pencereleri özellikle evin rüzgar alan tarafında olanları garaj kapısı gibi büyük kapıları kapatın ve emniyetli bir şekilde bağlayın.
Araçları varsa garaja park edin yoksa onları bina ağaç duvar ve çitlerden uzakta tutun.
Çatı katı /tavan arası kapılarını ya da kapaklarını kapatın ve sürgüyle emniyete alın.
Eğer pencerelerde panjur / kepenk varsa bunların kapatılıp bağlandığından emin olun.
Eğer bacalar uzun ve kötü durumdaysa mümkün olduğunca sağlamlaştırın.
Afet ilk yardım çantasını yanınıza alın.
Fırtına sırasında:
Mümkün olduğunca içerde kalın.
Dışarı çıkarsanız bina ve ağaçlara yakın yerlerde yürümeyin ve onlara sığınmayın.
Duvar ve çitlerin korunaklı tarafından uzak durun korunaklı tarafa yıkılacağını unutmayın.
Fırtına devam ederken hasarı onarmak için dışarı çıkmayın.
Evinize girerken ve çıkarken kapıları arkanızdan kapatın ve güvenli yolu tercih edin.
İçerdeki kapıları yalnızca ihtiyacınız olduğunda açın ve arkanızdan kapatın.
Fırtınaya maruz kalan yollarda araba kullanıyorsanız (köprüler ve viyadükler) dikkatli olun mümkünse yolculuğunuzu erteleyin ya da alternatif yollar bulun.
Eğer yüksek bir aracınız varsa ya da yüksek bir aracı çekiyorsanız daha da dikkatli olun yavaşlayın ve yandan esen rüzgara dikkat edin.
Gerçekten gerekli olmadığı sürece yolculuk yapmayın.
Fırtınadan sonra:
Yere düşmüş ya da hala sallanmakta olan elektrik / telefon kablolarına dokunmayın.
Duvar bina ve ağaçlara yakın yürümeyin fırtınanın zayıflatmış olabileceğini unutmayın.
Savunmasız komşu ve yakınlarınızın güvende olduğundan emin olun ve tamirat için gerekli düzenlemeleri yapmalarına yardım edin.
KIZININ OKUL TAKSİDİNİ ÖDEYEMEYEN ANNEYE HAPİS CEZASI
Antalya'nın Manavgat ilçesinde oturan Deniz Çavuş (46) kızını gönderdiği özel lisenin 7 bin liralık taksidini ödeyemeyince icralık oldu. Borç için imzaladığı taahhüdü yerine getirmeyen Çavuş 90 günlük hapis cezası aldı. Deniz Çavuş 4 Ekim'e kadar borcu ödeyemezse hapse girecek.
27 Eylül 2018
Manavgat'ta oturan Deniz Çavuş 2015- 2016 eğitim- öğretim yılında o dönem lise son sınıfta okuyacak kızı N. K. 'yi hem dershane masrafından kurtulmak hem de o yıl temel lise uygulamasıyla eğitim ücretinin bir kısmının devlet tarafından karşılanmasından faydalanmak amacıyla özel bir okula kaydettirdi. Bir süre sonra hediyelik eşya dükkanı bulunan Deniz Çavuş'un işleri bozuldu iş yerinin bulunduğu çarşı da kaçak olduğu gerekçesiyle belediye tarafından yıkıldı.
TAAHHÜT İMZALADI
İş yerini başka bir yere taşıyan Deniz Çavuş'un işleri düzelmedi ve başta vergi dairesi olmak üzere piyasaya borçlarını ödeyemedi. Kendi borçları ve bir kefalet nedeniyle çıkan borç sonrası evi otomobili haczedilerek satılan Çavuş kızını yazdırdığı özel okula olan yaklaşık 7 bin liralık borcunu da ödeyemedi ve icraya verildi. Deniz Çavuş'un kızı N. K. ise girdiği sınavda Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nü kazandı. Baba ve kızı üniversiteye kayıt için gereken diplomayı almak için borçlu oldukları okula gittiklerinde yetkililer borç ödenmezse veya ödeme taahhüdünde bulunulmazsa diplomayı vermeyeceklerini söyledi. Deniz Çavuş bunun üzerine icra dairesine giderek taahhüt imzaladı ve diplomayı okuldan alarak devletin verdiği öğrenim ve katkı kredisiyle kızının üniversiteye kaydını yaptırdı.
HAPİS CEZASI VERİLDİ
Kızı bu yıl 3'üncü sınıfta olan Deniz Çavuş aradan geçen sürede iş bulamadı ve eski eşinin desteğiyle ayakta durmaya çalıştı. Borçları ve hacizler nedeniyle rahatsızlanan Çavuş göğsünde çıkan kitle nedeniyle psikolojik olarak da zor günler geçirmeye başladı. Kızının okuluna olan borcu ödeme taahhüdüne uymadığı gerekçesiyle Manavgat İcra Ceza Mahkemesi tarafından hakkında 90 günlük tazyik hapsi kararı verilen Deniz Çavuş geçen pazartesi gittiği Manavgat Devlet Hastanesi'nde muayenesinin ardından jandarma tarafından gözaltına alınarak adliyeye götürüldü ve mahkeme kararı tebliğ edildi.
'TAAHHÜT VERMEK ZORUNDA KALDIM'
Yaşadığı duruma isyan etme noktasına geldiğini belirten Çavuş kızı için 3 ay değil gerekirse 10 yıl hapiste yatabileceğini söyledi. Deniz Çavuş şöyle dedi:
"Kızım üniversite sınavlarını kazandı. Özel bir okuldaydı okula kayıt ettirmek için diplomasını almak zorundaydım. Okula borcum olduğundan dolayı gittim kızın diplomasını vermediler. Bana 'Ya avukata taahhüt imzalarsın ya da borcunu ödersin o diplomayı o şekilde sana veririz' dediler. Önce Milli Eğitim Müdürlüğü'ne gittim durumu izah ettim sonra BİMER'e yazı yazdım 'Kızımın diplomasını vermiyorlar' diye. Avukata taahhüt imzaladıktan sonra geldim savcılığa 'Bana zorla taahhüt imzalattılar kızımın diplomasını vermiyorlar kızımın hayatı söz konusu' dedim. Zorunlu olarak avukata taahhüt vermek zorunda kaldım. Ama ben bu taahhüdü yerine getiremedim. Şimdi hakkımda 3 ay hapis cezası çıktı. Bu hapis cezasına razıyım. Zaten param olsaydı borcumu ödemiştim. "
'EVİM ARABAM HER ŞEYİM GİTTİ'
Özel okula olan toplam borcunun avukatlık ücretiyle birlikte yaklaşık 7 bin lira olduğunu belirten Çavuş "İşlerim çok iyiydi fakat bir kefillikten dolayı bütün evim arabam her şeyim gitti. Şu anda işsiz durumdayım. Zaten ben borçtan kaçmıyorum. 'Ödemem' de demiyorum ama ödeyecek durumum yok şu anda" diye konuştu.
BORCU ÖDEMEZSE 4 EKİM'DE HAPSE GİRECEK
Hastalığı nedeniyle belinde tıbbi bir cihazla dolaşan Deniz Çavuş'un borcunu ödeyecek parayı bulamazsa 4 Ekim Perşembe günü Denizli'de bulunan Bozkurt Açık Cezaevi'ne hapis cezasını çekmek için teslim olması gerekiyor.
ZAFER ARAPKİRLİ : KÜSTAHLIK VE KİBİR DORUKTA
25 Eylül 2018 Salı
BM Genel Kurulu'na girişinden kürsüye çıkışına konuşmasına başlayış ve icra edişinden kürsüden ayrılışına kadar adeta "Siz kimsiniz ya?. . " tavrı içindeki bir Amerika Başkanı izledik.
Hani benzetmek gibi olmasın "Muhtarlara hitap eden bir Beştepe Başkanı" havası vardı Donald Trump'ta.
Kendini övdü. ABD'yi övdü ve bir kez daha meydan okudu.
"Küreselleşme diye bir şeyi tanımam" dedi.
"Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni tanımam" dedi.
"İran'a yaptırımlarımıza katılmayanları çizerim" dedi.
Rusya'nın adını bile anmadı.
Türkiye'nin T'sinden söz etmedi. Suriyeli sığınmacılar konusundaki fedakârlıklarını bir kalemde çizercesine "Ürdün ve bölgedeki bazı diğer ülkeler" diyerek cümle arasında ima yoluyla geçiştirdi.
İsrail'i bir kez daha "bağrına basarak" Ortadoğu ve dünyada bu konuda "Benim borum öter" demeye getirdi bir kez daha.
"Hak etmeyen hiç kimse bundan böyle bizden yardım beklemesin" diyerek "Ben-Biz ve Siz" gibi bir kamplaşmanın altını bir kez daha kalınca çizdi küstah ABD Başkanı.
Göreve geldiğinden bu yana 2 yılda kendisinden önceki hiçbir ABD Başkanı'nın başaramadıklarını başardığını savunarak Obama ve Bush dönemlerinin bile üzerini çiziverdi bir çırpıda.
Kibrin doruğuna çıktığı bölümde de "Bir şey benim hoşuma gitmiyorsa kimsenin hoşuna gitmemeli" diyerek işin "suyunu" iyice çıkardı.
Hepsini bir araya topladığımızda dünyanın bundan böyle giderek daha da endişelenmesini gerektirecek pek çok neden olduğunu hatırlattı bizlere. Sadece Rusya ve Çin başta olmak üzere büyük güçlerin değil Avrupa Kıtası'nın ve Ortadoğu'da kendisine yüzde yüz sadık kalmayan hemen herkesin "adeta düşman" konumuna konulduğu bir "Yeni Amerikan Doktrini"ni acı bir manifesto gibi dünyanın suratına çarpıverdi.
Ülke bazında "Kendisini merkeze koyan ve kendinden başka hiçbir şeyi iplemeyen Tek Adam" manifestolarına alışkın bizlere pek bir aşina geldi.
Demokrasiyi dert edinen dünyanın geri kalan kısmına pek alışık olmadıkları bir meydan okumaydı bu.
Genel kurul salonundan çıkışta koridorda tesadüfen karşılaştıkları T. C. Cumhurbaşkanı ile ayaküstü "buz gibi bir merhaba" demeleri kaderin garip bir cilvesiydi belki de.
"Ben sıramı savdım. Kürsü sana emanet" gibilerden bir bakışla merhabalaştıklarını sezdim servis edilen ilk fotoğraflardan.
"Tanrı dünyayı ve Türkiye'yi korusun" diyorum.
Başka bir şey diyemiyorum.
http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1094038/Kustahlik_ve_kibir_dorukta.html
ÜMİT ZİLELİ : LÜPLETME EKONOMİSİ!. .
26 Eylül 2018
Biliyorsunuz son zamanların en gözde tartışmalarından biri şu "keriz" pardon "kriz" meselesi… Bazı utanmazlar da korkudan "sıkıntı" sözcüğünü yeğliyor tabii!. .
AKP'li Cumhurbaşkanı zaten baştan kestirip attı; durumu kendi tabanına tüm açıklığıyla izah etti:
-Aman sakın kanmayın kriz mıriz yok hepsi manipülasyon!. .
Bol bol alkış da aldı… Ancak sokaktaki yurttaş bilgisayar başındaki gazeteci namuslu ve bilgili ekonomist bu şahane açıklamadan hiçbir şey anlamadı; hatta birbirinden habersiz hepsi de eminim şöyle düşündü:
-Madem kriz mıriz yok peki o zaman bizi kim dövüyor?!.
E haklılar tabii domates cumhurbaşkanını dinlemiyor "caaart" diye 7 liraya çıkıveriyor soğan patates laftan anlamıyor ekmek desen simidi sollamış finale doğru koşuyor…
Diğer taraftan her gün piyasa şartlarına doların iniş çıkışına dış güçlerin hain tasarılarına endekslenmiş vaziyette sürekli fakirleşiyoruz!. . Eee iktidarın 17 yıllık sahipleri her Tanrı'nın günü her saat başı her ekranda ne kadar başarılı olduklarını anlatırken kıçımızda donumuza kadar inen bu yoksulluğun sorumlusu kim?. .
İşte ben de size bugün bunu anlatacağım; daha doğrusu ufkumu açan bir kitaptan dudağınızı uçuklatacak bilgiler aktaracağım. Kitabın adı çok ilginç:
-Kayırma ekonomisi!. .
Yazarı tanıdığım bildiğim dürüst dik duruşlu bir genç akademisyen Esra Çeviker Gürakar… Kayırma ne demek biliyorsunuz; ekonomideki karşılığı "Klientalizm" ama biz sokak diline bakalım; adam kayırma var şirket kayırma var var oğlu var. Ekonominin amiyane dilinde ise çok basit bir karşılığı var:
-Kolaylık sağlamak iltimas zenginleştirme!. .
Tabii karşılığını alarak. . Diğer bir deyişle "al gülüm ver gülüm" ekonomisi ya da başlıkta dediğim gibi:
-Lüpletme ekonomisi!. . Siz "götürme" olarak da okuyabilirsiniz!. .
"Devlet ne kadar yolsuz ise kanun sayısı o kadar fazladır!"
Ara başlık Gaius Cornelius Tacitus'a ait!. .
Kendisi hatip avukat senatör ve tarihçi. Zamanımızdan 2150 yıl kadar önce Roma'da yaşamış demek ki "lüpletme" o zamanlar da varmış ama çok tabii ki bizimkilerin eline su bile dökemez!. .
İşte sevgili Esra kardeşim yememiş içmemiş 3 yıl boyunca araştırmış ve sonunda 2003-2017 arasında yani AKP iktidarı sürecinde ederi 1 milyon TL ve üzeri 50 bin ihaleyi ve bu ihaleleri alan 15 bin şirketi araştırmış. Ee araştırmış da ne olmuş peki?
-Ortaya nefis bir "lüpletme" "götürme" "zenginleştirme" ve "paylaşım" şaheseri çıkmış tabii ki!. .
Öncelikle hepinize bir sorum var: AKP iktidara geldiğinden günümüze "Kamu İhale Kanunu" nun kaç kez değiştirildiğini biliyor musunuz? 5… 10… 25… Anladım bilemeyeceksiniz ben söyleyeyim:
-150 kereden fazla!. .
Buna Romalı senatör Tacitus bile şapka çıkarır valla!. . Gelelim hepimizin anlayacağı dille nasıl "lüpletildiğimize…"
Öncelikle aklınıza şöyle bir soru takılabilir: "Sanki AKP'den önce yolsuzluk kayırmacılık lüpletmecilik yok muydu?. . " Elbtte vardı ancak 2002 yılı öncesinde yolsuzluk ve kayırmacılık daha çok kişisel düzeyde belli siyasiler ve bürokratların yasadaki boşluklardan faydalanmak suretiyle kendi çevrelerine rant aktarımı şeklinde gerçekleşiyordu…
AKP ile birlikte bu durum bütünüyle değişti!. . Yolsuzluk ve kayırmacılık yasa yapmak suretiyle merkezileştirildi ve genel bir uygulama halini aldı!. . İhale kanunundaki değişiklikler giderek bu kayırmacılığı daha da mükemmel hale getirmek istediğine ihale vermek ve rantı istediği şekilde bölüştürmenin aracı haline gelene dek 150 kereden fazla değiştirildi!. .
-İşin sırrı buydu işte!. .
Doğrudan temin usulü!. .
Yok artık bu kadar da olmaz diyeceksiniz…
Vallahi de billahi de oldu!. . Bu iktidar döneminde daha önce siyasilerin kamu ihale piyasasındaki etkisini ortadan kaldırmak için kurulan ve özerk yapıya kavuşturulan Kamu İhale Kurumu ufalana ufalana sonunda Maliye Bakanlığı'na bağlandı yani yok edildi!. .
Sonrasında 2003 yılında bir yasayla enerji su ulaştırma ve telekomünikasyon sektörlerinde faaliyet gösteren şirketler ihale kanunu kapsamından çıkarıldı iyi mi! Sonra bu bile az geldi; bu kez "Doğrudan Temin Yöntemi" de bir ihale usulü olmaktan çıkarıldı. Bu ne demekti peki? İstediği ihaleyi ihale açmadan istediğine vermek demekti!. . Yani artık ihale komisyonu kurmaksızın ihalelerde yeterlik aranmaksızın işler dağıtılabilirdi!. .
Daha neler var ancak benim yerim yok! işlerin nasıl yürü(tül)düğünü anlatarak bitireyim. 50 bin ihale ve 15 bin şirket üzerinden yürürsek; 50 bin ihalede sözleşme bedeli büyüdükçe ihalelerin büyük bölümünü iktidar ile siyasi bağlantıları olan firmalar alıyordu!
-Mesela "havuz" diyeyim siz anlayın artık!. .
Rakamlara dökelim: 15 bin firmanın yüzde 8'i yani bin 200 civarında firmalar ile yine yüzde 8'ini oluşturan MÜSİAD ve İslami İş örgütlerine üye olan firmalar ihalelerin en ballı olan yüzde 60 bölümünü alıyor geriye kalan yüzde 84 oranındaki firma ise geriye kalan yüzde 40lık bölümünü paylaşıyordu!. .
İşte birileri böyle "abat olurken" biz zavallı kullar böyle yoksullaştık!. .
Esra Çeviker Gürakar bu kitapla zannımca hepimize şu soruyu yöneltiyor:
-Yahu siz sahiden bu kadar keriz misiniz?!.
https://www.sozcu.com.tr/2018/yazarlar/umit-zileli/lupletme-ekonomisi-2646226/
-- a45UyF587661
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder